- Nefsin Söylentileri Ve Azm

Adsense kodları


Nefsin Söylentileri Ve Azm

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Sat 10 September 2011, 02:28 pm GMT +0200
Nefsin Söylentileri Ve Azm





Fukahâ ve meşâyihi kiramın beyanlarına göre, insanın nefsinde vâki olan ve mâsiyet işleme kasdı veya itaat etmek arzusu beş mertebe üzere oiur.

Birinci mertebe : Hâcis-dir. O (Hâcis), kalbe bir şeyin uğrayıp ve fakat hiç durmadan geçen şeklidir. Sanki bir nevî elektirik akımı gibi kalbe bir şey gelir ve gider. Kalbe gelen bu şeylerden dolayı insan mes'ul değildir.

İkinci mertebe : Hâtır-dır. O (Hatır), kalbe gelen her hanki bir fikir, te­reddüt içinde cereyan eder.

Meselâ : Yolda giden bir kadının arkasından suret ve endamını düşü­nerek kadına iltifat ettiğinde kadının yüzünü görebileceğini gönlünde ta­şıyıp ve bir karara bağlamaması hâlidir. Kalbe gelen bu tereddütlü hatırla­madan dolayı insan mes'ul değildir. Zîra bunlar ihtiyari değil, ızdırârî hal-İ erdendir.

Üçüncü mertebe : Hadîsünnefs : Nefsin söylemesidir. O da nefsin bir şey hakkında tereddüdünden hâsıl olan bir şeydir ki, onu işlemek veya terk etmek arasında cereyan eden iç güdü söyientisidir.

Bir şeyi yapmak veya terk etmek hususunda insanın içinden kendi­sine söylenen telkinlerdir. Bu hâlin bulunmasından dolayı insan yine mes'­ul değildir.

Dörndücü mertebe : Hem-dir. O (Hem-arzu ve istek), yapılacak işin iki cihetten bir tarafını kendi arzusu ile tereih etmektir.

Bu hemm-in tahakkuk şekli şöyle olmaktadır : İyiliği tercih ederek yap­mak kasdına mukarın olursa iyiliği yazılır ve r-^Ûfata nail olunur.

Eğer tercih edilere kyapılmak emeline mukarın olan şey şer ise, işle­medikçe yazılmaz ve bir cezada tereddüb etmez.

Beşinci mertebe : Azm-dir. O (azm), bir şeyi kasdetmek ve yapmak ci­hetini kuvvetlendirerek samimiyet, sebat ve kararlılıkla o şeyin yapılması için verilen kesin karardır.

Bu azme sâhib olan her insan, hayır veya şer neyi kasdederse, mükâ­fat veya cezaya müstehak olur. Zira azm, niyyetin kuvvet ve kesinlikle ya­pılmasını kararlaştırıp üzerinde ısrarla durma şeklidir ki, bir nevi niyyetin tezahür ve tahakkukudur.

Yukardaki beş mertebe hâlinde insanın içinden gelen ve kalbinin amellerinden olan şeylerin cezaî yönden hükümlerini kısaca açıklayalım.

Hâcis-den dolayı, bütün ümmetin icmâi ile insan cezalandırılmaz. Zira insanın kendi elinde olmayan kudret istek ve arzusu dışında olan bir şey­dir.

Hatır ile {yani, kalbe gelen şeyin tereddüd hâli ile) Hadîsünnefs (nef­sin söylemeâi) de yukarda naklettiğimiz hadîsi şerifin hükmü ile günah ol.maktan kaldırıldığı anlaşılmıştır. Binâen aieyh günah olmayınca,    birinci mertebedeki Hâcis gibi, bunlarla bir vebal ve cezâyi müstelzim olmazlar. Ve bu üç hal iyiliklerde dahî bulunsa, ecrü mükâfat yazılmaz. Zîra kasd

(niyyet) yoktur.

Hemm-e gelince : Sahih bir hadîsi şerifte bunun hükmü şöyle beyan edilmiştir :

«İyiliği kasdetmekle iyilik yazılır. Kötülüğü arzu etmekle kötülük yazıl­maz, beklenir. Eğer kötülük Allah İçin terk edilirse, bir adet iyilik yazılır. Ve eğer o kötülük işlenirse, bir tek kötülük yazılır.»

Azm ise : Müdakkık ve muhakkik olan âlimlerin beyânına göre bir şeyi yapmaya azmeden kimse, muhakkak cezalanır.   (Eşbah Vennezâir, 19-20)

Yukarda, küfre niyyet etmenin, küfür olacağını beyan ettiğimiz hü­kümde, bu azm şeklindeki içinden verilen kararın hükmünden ibarettir.

Nıiyyetle ilgili fıkhı Hükümler

Fukahâ ve meşâyihin beyanlarına göre, «Bir iş ve amelde niyyet olma­dıkça, sevab yoktur.»    [43]     

Bu hükmün açıklanması için, bâzı fıkhî hükümleri nakledelim.

Niyyet etmek, bir şeyin sahih olması için şart olur. Namaz, Zekat ve Oruç da olduğu gibi.

Niyyet etmek, abdest ve gusul de ise, şart değildir. Hanefî mezhebine göre, abdest ve gusülde niyyet sünnettir.

Evet dünyevî ve uhrevî amellerde niyyet, esastır. Hatta mükâfat ve ceza da niyyete bağlıdır. Cennet ve Cehennemde ebedî kalmanın da niy­yetin neticesi olduğunu yukarda mükerrer olarak zikretmiştik.

Namazda niyyet :

Merâkılfelâh ve haşiyesi Tahtâvî de, namazın sıhhati için niyyetin tarif

ve îzâhı şöyle zikredilmiştir :

«Namazın sahih olması için, niyyet şarttır. Ve o (niyyet) ibâdeti âdet­ten ayırmak için cezm edilen irâde (kalbin yönelmesi) dir. İşte bu niyyetle Aliah için olan ihlas, tahakkuk eder.

Fetâvâyi Bezâziye de beyan edildiğine göre, Niyyet, İhlasın hasıl ol­ması için meşru kılınmıştır. Sonra riya ihlâsa karışmıştır. Riyanın karışma­sı ise, nafilelerdedir. Vâcib olan hükmün sakıt olması İçin, farzlarda riya yoktur,

— {Namaz kılmada) Riyanın hakîkatı şudur :

,«— Bir kimse, insanlardan hâlî (yalnız) olduğunda namazı kılmaz, in­sanların yanında olduğunda namazı kılar. İşte bu kimse için sevâb ve mü-

kâfât yoktur. Zira bu adam Rabbisine ibâdette başkasını ortak koşmuş­tur.»  [44]

Tarikatı Muhammediyede İMÂMI BİRGİVİ merhum riyakarlıkla ilgili şu hükümleri zikrediyor :

«İbâdette riya (gösteriş) haramdır. Hatta ibâdetin aslında (farz ola­nında) olsa bile haramdır.

«Bir kimsenin farz olan namazı insarın yanında kılıb, yalnız başına ol­duğunda kılmaması gibidir ki, işte bu hal bâzı âlimlere göre küfürdür. Bu hüküm tatarhâniyede zikredilmiştir.» Tarikat Muhammediye, 62

Mülteka ve şerhinde de şu hükümler mezkûrdur :

«Namaz kılacak olan kimse, kalbinin kasdını (niyyet ve karârını), ifti-tah tekbîri ile namaza bitiştirmesi lâzımdır.

—  Binâenaleyh iftitah tekbîrinden sonra niyyet etmek caiz olmaz.

—  (Kalb ile yapılan) niyyete, dil ile yapılanı söyleyerek bitiştirmesi ef-daldır.

—  Sahih olan rivayette; Teravih namazı, sünnet ve nafile    namazlar için, mutlak niyyet (yâni, isim zikretmeden mutlak namaza niyyet etmek) kifayet eder.

Farz namaz için tâyin etmek şarttır. Meselâ : ikindi namazı (ikindinin farzı) gibi.» [45]                                                           

İmam olan kimseler de, tek başına kılan kimseler gibi niyyet ederler. Ancak imamlar arkalarında bulunan cemaatın sonunda kadınlar bulunur­sa, onlara imam olduğuna niyyet etmesi lâzımdır. Zira kadınlara imamlık ancak niyyetle sahih olur.

Eşbah Vennezâirden bâzı hükümleri nakledelim ;

Cuma namazı için Hutbede Niyyet : Hutbenin sahip olması için şarttır. Hatta hatib.mimbere çıktıktan sonra aksırma ve tısırmaşı hâlinde «Elham-düllüllah der ve hutbenin hamdelesini kast etmesse, o hâli ilede hutbeden inerse, hutbe şahin olmaz. Zira hutbenin hamdelesine niyyet edilmediğiden hutbenin sıhhatinin şartı bulunmamıştır.

Bayram namazlarını hutbelerinin sahih olup olmamasının şartıda, cuma nın hutbesinin sıhhatinin şartları gibidir.

Ezanda niyyet : Ezanın sahih olması için niyyet şart değildir. Ancak sevab ve mükâfata nail olmak için niyyet lâzımdır (sünnettir).

Zekatta niyyet : Zekâtın edası niyyetsiz sahih olmaz. Zekat olarak ve­rilecek şey, ya zekatlık olarak ayrılırken veya zekâtı edâ ederken zekâta niyyet etmek şarttır.

Oruç da niyyet : Orucun sahih olması İçin de her gün niyyet etmek şarttır. Farz, sünnet ve nafile oruçlarda niyyetin şartlığı müsavidir. Niyyetlerin zamanları hakkında geniş malûmat fıkıh kitablarının oruç bahsinde mezkûrdur.

Hac da niyyet : Hacc, farz olsun, nafile veya umre olsun Haccın sahih olması için, mutlaka niyyet şarttır.

îtikaf da niyyet : Itikaf,, vâcib olsun, sünnet veya nafile olsun îtikâfın sahih olması için niyyet şarttır.

Kurban da niyyet : Kurban alınırken veya alınacağı zaman kurban niy-yetinin bulunması lazımdır. Keza kesileceği zamanda niyyet lazımdır.

Cihad da niyyet : İbâdetlerin en büyüklerinden biri olan Cihad içinde ihlaslı niyyetin bulunması lâzımdır.

Vasiyet de niyett : Eğer vasiyyet eden kimse, vasiyyeti ile cenâbu hak ka yaklaşmayı kasdeder (niyyet eder) se, o kimse için sevab ve mükâfat vardır.

Şayet Allâhın rızasını tahsil etmek niyyeti olmadan vasiyyet ederse, o vasiyyet sahihdir. Fakat ecrü mükâfat yoktur.

Vakıf da niyyet : Vakıf,, başlı başına bir ibâdet olmadığından vakfeden kimse, Allah rızâsı için vafederek hâlis bir niyyet ettiği zaman o vakıfdan mükâfat alır. Allâha yaklaşmak ve rızasını kazanmak niyyeti olmazsa, bu takdirde sevab ve mükâfat yoktur.

Nikah da niyyet : Fakihler dediler ki : Nikah, ibâdetlere en yakın amel­lerdendir. Hatta nikah işi ve aile efradının ihtiyacı ile meşkul olmak yalnız başına kuşeye ibâdete çekilmekten efdal ve sevabdır.

Nitekim bir hadîsi şerifte şöyle buyurulmuştur :

«İnsanların hayırlısı, onlara fâidesi olan kimsedir.»

Nikahlanmak (evlenmek), mutedil ve sakin olan kimse için, sahih olan kavle göre sünneti müekkededir. Nefsin tahriki ve şehvetin azgınlığı hâlin­de olan kimseye de, evlenmek farzdır. Binâen aleyh sevab ve mükâfatın hâsıl olması için, evlenmede de iyi niyyete ihtiyaç vardır.

Hüküm ve Hâkimlik de niyyet : Fukahâi kiram dedilerki : Hüküm ver­mek ibâdetlerin en şereflilerinden birisidir. Binâenaleyh hüküm vermeye de sevab ve mükâfat niyyetin hâlis olmasına bağlıdır.

Mubah ve Helal olanlar da niyyet : yemek, içmek, uyumak, mal kazan­mak, nikahlanmak ve ailevi münâsebette bulunmak gibi, mubah olan işler­de niçin yapılır ve neye niyyet edilirse, onun için olur.

eMselâ : Bu mubah olanları işlemekle itaat ve dînî vazifelerini yapma­ğa takviye ve kuvvet vermek için veya o iyi olan itaat ve dîni vazifelere kavuşub İfa etmek kasdı ile yapılırsa, görünüşte yemek, içmek, yatmak, uyumak ve emsali işler dünya işi ise de, niyyet ve gayenin hâlis olması ile ibâdet ve âhiret amelidir.

Muamelatta niyyet : muamelat : Alış verişler pek çok nevîlere ayrılır. Alış veriş de niyyete itibâr yoktur. Söz ve lafızların durumuna ve söylenişi­ne itibar olunur. Caymak ve İcarlarda da itibar, konuşmayadır. Lâkin alış verişte mazî sığası yerine (yani, aidim verdim veya sattım yerine} sin ve sevfe harfleri olmadan muzârî (gelecek) sığası kullanılırsa, bu husus da fa-kihler, niyyein lüzumundan bahsetmişlerdir.

Hibede niyyet : Hibe : bağışlama da niyyete ihtiyaç yoktur. Sözle ba­ğışlamak kifayet eder, velevki iatîfe ile söylensin.

Fakat ikrah ve zorla söyleterek bağışlatılırsa, bu bağış sahih olmaz. Zîra bağışlamada bulunması şart olan rıza yoktur.

Talak da niyyet : Talak, sarih ve kinaye olmak üzere ikiye ayrılmakta­dır. Sarih taiakda niyyete ihtiyaç yoktur. Sözle ne söylenirse, İtibar onadır.

Kinaye taiakda ise, talâkın vâki olması niyyete bağlıdır.

Talâkın diğer çeşitleri ve yukardaki meselelerin uzun İzahı, fıkıh kitab-farımızda mufassal olarak beyan edilmiştir. Ayrıca «Mülteka Tercümesi» adh eserimizin cildlerinde uzun İzahlarve dliilerle malumat zikredilmiştir.

Yemin de niyyet : Yemin etme de ve yeminin vukuunda niyyete ihtiyaç yoktur. Binâenaleyh bir kimse, bilerek veya sehvederek veya hataen veya mükrehen (zor(anarak) yemin etse yemin vâki olur.

ikrar da niyyet : Bir şeyi ikrar etme de niyyete ihtiyaç yoktur. Keza, vekâlette, emânet tevdi etme de, ariyet koymada, İcara verme de, iftira ve hırsızlık hükümlerini ikrar etmede niyyete muhtaç olunmaz. Niyyt etmez­den evvel bu hükümleri söylemekle kesinlik ve karar vâki olur. Fakat her şeyin rızayı bâriyi kazanmaya bağlı olması hasebiyle hâlis niyyet ve meş-rûiyyet dâhilinde hareket etmek kasdınin bulunması gerekir.

Kur'an okumak da niyyet : Kur'anı kerimi okuyacak kişi, cünüb, hayız-lı ve nifaslı kadın olursa, kur'an niyyeti ile okuyamaz. Fakat, kura'nı kerî­min, dua, zikir, teşbih ve tehlil âyetlerini ve kur'anı kerîmi zikir kasdı ile okursa, bu takdirde bu kimselerin okumaları caiz ve mubahtır.

Bir kaide de şöyle denilmiştir :

«Bütün işler, maksad ve gayelere göredir.»

Bu kaideyi İzah sadedinde «Eşbah Vennezâir» adlı eserde şu hüküm­ler zikredilmiştir :

«Fetâvâyı kâdi Han da zikrolunmuştur ki,

«Şırayı, şarab yapan kimseye ticâret niyyeti ile satmak haram olmaz. «Fakat şarap yapmak kasdı ile şırayı satmak haramdır. «Keza bağ ve bahçe üzümleri de aynı böyledir.». Eşbah, 10 Yine aynı eserde ve diğer fıkıh kitabiarında şu hükümler mezkûrdur : «Namaz kılan bir kimse, cevab vermek kasdı ile kur'anı   kerimden bir âyet okursa, namaz bâtıl olur. Zîra kur'an âyetini kıraat kasdi ile değil, bir

kişinin sualine cevab vermek kasdı ile okumuştur. Böylece cevab ise, na­mazı ifşad eder..

Keza namaz kılan kimseye, kendisinin sevineceği bir haber söylenince şükretmek ve sevincini izhar etmek kasdı ile «Elhamdülillah» derse, na­mazı bâtıl olur.

«Ve bir kişinin ölümünü duyunca namazdaki adam «innâlillah ve innâ ileyhi raciun» der ve bu sözle haberin üzüntüsünü kasdederse, namazı yine bâtıl olur..»

Bu mes'eleterin daha geniş izahı, «Mülteka tercümesi» İsimli eserimi­zin 1, 2, 3. ve 4. ciltlerinde beyan edilmiştir. Mahallinden okumak ve okut­mak şâyânı tavsiyedir.

Buhârî ve Müsiimin ittifakı ile rivayet ettikleri bu «Ameller niyyetlere göredir» hadîsi şerif, meşhur hadîsi şerifdir.

Bu hadîsi şerifin fazileti hakkında yukarda muhtelif hükümler zikre­dilmiştir. Son olgrakda imâmı şâfî-i merhumdan rivayet edilen şu hüküm­ler şâyâni dikkattir :

«Bu hadîsi şerifin fazileti, ilmin yarısı mahiyetindedir. Bu İlmin yansı olması ciheti, şöyledir : Şüphesizki niyyet; kalbin kulluğudur. Amel etmek ise, kalbin kulluğunun açıklanmasıdir. Veya elbette din; ya zâhirendir oda ameldir. Veya bâtinendir. O da niyyettir.»

İmamı Şâfi-Î den «innemel âmâlübinniyât...». hadisi, ilmin dörtte birine delâlet eder, hükmüde rivayet edilmiştir.

Netekim şöyle denmiştir.

«Bize göre, hayrın esâsı dört kelimedir, işte bunları, yer yüzünün ha­yırlısı (Hz. Peygamber) buyurmuştur;

«Şüphelilerden kaçın, zühdet, sana yardımı olmayan şeyi terk et ve niyyetle amel et.»

Bu son cümlelerde dört hadîsi şerife işaret vardır. Sanki dört hadîsi şerif bütün iyilikleri ve hayrı beyan etmektedirler. Böyle oluncada «Ameller niyyetiere göredir» hadîsi şerifide ilim ve hayrı beyan eden hükümlerin dörtte biri {%) olmuş oluyor.

Hulâsa-i kelam, îman, amel ve ahiakda iyi niyyet, ihlas ve sadakat İâzımdir. Onları da yukardaki muhtelif ayet ve hadîsi şerifler ve bu hadîsi şerifde Hz. peygamberimiz en güzel şekilde ifâde ve îzah buyurmuşlardır.  Yeterki mucibi ile amei edelim. Mevtamız her şeyde iyi niyyet ve ihiası nasıb buyursun. Amin. [46]



[43] Eşbah Vennezâir, 7

[44] Merâkılfefah Tahtâvîsi, 117

[45] Mültekâ ve şerhi Dâmad, 85

[46] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/ 48-53.

ceren
Thu 8 September 2016, 03:52 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm.Nefsine hakim olan ve Allah için iman için terbiye edip allahın rahmetine kavuşan kullardan olalım inşallah.Rabbim razı olsun paylaşımdan Sümeyye abla...