GizEmLi_yAzaR
Tue 11 December 2007, 12:49 pm GMT +0200
Nefs, düşmanların en tehlikeli ve zararlısı, tedavisi çok zor olan ve insanı Allah-u Zülcelal’in rızasına giden yoldan ayıran bir düşmandır. Nefis, insanın Allah-u Zülcelal ile arasında karanlık bir perdedir.
İnsan ancak nefsini bilir, onun hile ve tuzaklarını öğrenirse, Allah-u Zülcelal’in kudret ve azametini idrak edebilir, emir ve nehiylerini yerine getirebilmek için gayret sarfeder.
Nefis daima hata ve günahlara, keyif ve sefaya meyillidir. Onun için Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Çünkü nefis, daima kötülüğü emreder.” (Yusuf; 53)
Allah-u Zülcelal’in rızasına ulaşıp baki olan ahiret hayatımızda rahat etmek istiyorsak; onu cennetin yoluna çevirerek:
“Onu (nefsini) arındıran kurtuluşa ermiştir.” (Şems; 9)ayet-i kerimesinin ışığı altında, nefsi; kibir, ucub, riya, cimrilik vs. gibi kötü sıfatlardan temizleyip, Allah-u Zülcelal’in rızasına yönlendirmemiz lazımdır. Ama nefsi şımartırsak, bütün arzu ve isteklerini yerine getirirsek, yani onun hizmetine girersek, kendimizi ateşe atmış oluruz.
Şeytan aleyhillane, insana nefsinin gölgesinden gelip onu günaha sürüklemek için çaba harcar. Onun için de Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Sizin en büyük düşmanınız koltuğunuzun altında saklamış olduğunuz nefsinizdir.” (Beyhaki)
Nefsin isteklerini ne kadar yerine getirirsek getirelim, daima daha fazlasını ister. Onun istekleri hiç bitmez. Nitekim, Firavun’u peşinden sürüklemiş ve en sonunda:“Ben sizin en yüce Rabbinizim!” (Naziat; 24)dedirtmiştir. Bu yüzden, nefse karşı çok dikkatli olmak ve onun isteklerinin peşinden koşmamak lazımdır. Çünkü nefis, kendi haline bırakılırsa azgınlaşır ve bizi de beraberinde ateşe müstahak eder. Onun için Lokman-ı Hekim oğluna şöyle nasihatte bulunmuştur:
“Ey oğlum! Nefsin arzularına uymaktan sakın. Çünkü nefsin doğru olmayan kötü istekleri vardır. Şayet nefsine biraz uydun mu, daha fazlasını ister, daha çok azgınlaşır.”
Demek ki insan, nefsinin isteklerinin önünü daima kapatmalıdır. Şayet onun önünü biraz aralarsa, nefis o küçük aralıktan girerek, sonu gelmez isteklerinin peşinden insanı sürüklemek suretiyle perişan eder.
İnsan ancak nefsini bilir, onun hile ve tuzaklarını öğrenirse, Allah-u Zülcelal’in kudret ve azametini idrak edebilir, emir ve nehiylerini yerine getirebilmek için gayret sarfeder.
Nefis daima hata ve günahlara, keyif ve sefaya meyillidir. Onun için Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Çünkü nefis, daima kötülüğü emreder.” (Yusuf; 53)
Allah-u Zülcelal’in rızasına ulaşıp baki olan ahiret hayatımızda rahat etmek istiyorsak; onu cennetin yoluna çevirerek:
“Onu (nefsini) arındıran kurtuluşa ermiştir.” (Şems; 9)ayet-i kerimesinin ışığı altında, nefsi; kibir, ucub, riya, cimrilik vs. gibi kötü sıfatlardan temizleyip, Allah-u Zülcelal’in rızasına yönlendirmemiz lazımdır. Ama nefsi şımartırsak, bütün arzu ve isteklerini yerine getirirsek, yani onun hizmetine girersek, kendimizi ateşe atmış oluruz.
Şeytan aleyhillane, insana nefsinin gölgesinden gelip onu günaha sürüklemek için çaba harcar. Onun için de Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Sizin en büyük düşmanınız koltuğunuzun altında saklamış olduğunuz nefsinizdir.” (Beyhaki)
Nefsin isteklerini ne kadar yerine getirirsek getirelim, daima daha fazlasını ister. Onun istekleri hiç bitmez. Nitekim, Firavun’u peşinden sürüklemiş ve en sonunda:“Ben sizin en yüce Rabbinizim!” (Naziat; 24)dedirtmiştir. Bu yüzden, nefse karşı çok dikkatli olmak ve onun isteklerinin peşinden koşmamak lazımdır. Çünkü nefis, kendi haline bırakılırsa azgınlaşır ve bizi de beraberinde ateşe müstahak eder. Onun için Lokman-ı Hekim oğluna şöyle nasihatte bulunmuştur:
“Ey oğlum! Nefsin arzularına uymaktan sakın. Çünkü nefsin doğru olmayan kötü istekleri vardır. Şayet nefsine biraz uydun mu, daha fazlasını ister, daha çok azgınlaşır.”
Demek ki insan, nefsinin isteklerinin önünü daima kapatmalıdır. Şayet onun önünü biraz aralarsa, nefis o küçük aralıktan girerek, sonu gelmez isteklerinin peşinden insanı sürüklemek suretiyle perişan eder.