müzzemmil
Mon 19 September 2011, 09:30 pm GMT +0200
Nefs-Kalp İlişkisi
Aristo ve onun gibi düşünen filozoflara göre kalp, diğer organlar üzerinde mutlak reistir. Nefs de ilk önce kalbe bağlıdır. Bu bağ aracılığıyla da diğer organlarla bağıntı kurmuş olur. [264]
Gazzâlî, kalbin insan vücudunda bulunan et parçasından daha değişik bir yapısının olduğunu savunarak şöyle der:
"Kalp derken, "yürek" dediğimiz et parçasını kastetmiyorum. Aksine kalp, duyuların anlayamadığı, Allahü Teâlâ'nın sırlarından biri ve ilâhî bir latifedir. Buna bazen "insanın ruhu", bazen de "Nefs-i Mutmainne" adı verilir. Bu konuda söylenebilecek son söz şudur:
"Kalp, şu görülen varlıklardan daha yüce ve değerli bir cevher ve bir emr-i ilâhîdir." [265]
Sûfîler ise kalbin ne olduğunu irdelemektense, onun niteliklerinden sözetme yoluna gitmişler ve Nefs ile olan ilişkisine dikkat çekmişlerdir. Örneğin, Nefs'in doğru söylemeyeceği, kalbin de yalan söylemeyeceği hususunda Tasavvuf ehli şeyhler görüş birliğine varmışlardır. [266]
Ancak, Nefs-Kalp bağıntısının net olarak ortaya çıktığı Kabz-Bast [267] halleri dikkate alınınca, kalbin salt et parçasından ibaret olmadığı, ama Gazzâlî'nin ileri sürdüğü kadar da metafizik bir kavram sayılamayacağı ortaya çıkıyor, öyleyse Tasavvufçular'a göre kalp psikolojik bir karakter arzetmektedir.
Bu konuda Şihâbüddîn Sühreverdî (V 632 H./1234 M.) şöyle der:
"Bil ki; Kabz'ın varlığı Nefs'in sıfatının ortaya çıkması ve sahibini kuşatmasındandır. Bast'ın meydana gelmesi ise kalbin sıfatının ortaya çıkması ve sahibini kuşatmasından dolayıdır." [268] Demek ki; Nefs gönlün ve zihnin daralmasına ve sıkılmasına, kalp de bu durumun ortadan kalkıp açılmasına ve neşelenmesine sebep olmaktadır.
Bâyezîd Bistâmî de (V. 234 H./848 M. veya 261 H./874 M.):
"Kalplerin kabzı, Nefs'lerin basandadır; kalplerin bastı da Nefs'lerin kabzındadır." demiştir. [269] Yani Nefs neşelenince kalp daralır, kalp neşelenince de Nefs sıkılır. Şu halde mutasavvıflara göre kalp ile Nefs zıt karakterlidir ve kalp psikolojik bir mâhiyet taşımaktadır.
Şihâbüddîn Sühreverdî'nin (V. 632 H./1234 M.) belirttiğine göre "Kulun duygu ve bilinç merkezi olan kalbinin, biri Nefs'e diğeri de ruha yönelik iki yüzü vardır. Ruha bakan tarafıyla ruhtan, Nefs'e bakan tarafıyla da Nefs'ten etkilenir. Nefs'in kalp üzerindeki olumsuz etkisi mutmainliğe erinceye kadar sürer. Sâlikin nefsi seyr-u sülük ile Mutmainne derecesine erdiği zaman artık Nefs de kalbe olumlu etkiler yapacağı için onu yönlendirmekten kurtulur ve sülûkü sona erer. Çünkü o, Nefs'in kötülüğü emreden isteklerine karşı mücadelede başarılı olmuş ve kendisini iyiliğe yönlendirir duruma getirmiştir. Böylece Nefs dizginlenince Cenâb-ı Hakk'ın buyruklarını yerine getirmeye koyulur. Kalp de Nefs'ten tarafa yönelerek oradan da iyi etkiler almaya başlar. Böylece müridlerin, taliplerin ve sâdıkların nefsi, kalp ile Nefs'in aralarındaki cins benzerliğinden dolayı kalp özelliği alır." [270]
Demek ki; bedende Nefs ile Ruh birbirleriyle mücadele halindedir. Bu çekişmenin sahne olduğu yer ise kalptir. Kalp bazen ruhun çağrılarının, bazen de Nefs'in isteklerinin etkisi altında kalmaktadır. [271]
[264] Râzî, en-Nefs ve'r-Rûh, s. 51.
[265] Gazzâlî, İhyâ, c. I, s. 68.
[266] Kuşeyrî, Risale, s. 84.
[267] Kabz-Bast: Tutuk olma-keyifli olma veya sıkılma-açılma halleri. Kabz halindeki kul, tutuk ve zihnen kısır bir durumdadır; aklına ve gönlüne birşey gelmez, bildiklerini de unutur. Bast halinde ise gönlü şen, zihni açıktır. {Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s. 86).
[268] Şihâbüddîn Ebu Hafs Ömer Sühreverdî, Terc: Hasan Kamil Yılmaz, İrfan Gündüz, Avârifü'I-Meani (Tasavvufun Esasları), s. 644, Vefa Yayıncılık, İst., 1990.
[269] Hucvirî, A.g.e., s. 525.
[270] Sühreverdî, Avanfü'l-Medri, s. 105-106.
[271] A.e.,s.567. Ahmet Ögke, Kur'an'da Nefs Kavramı, İnsan Yayınları: 58-59.