- Nefis Terbiyesi

Adsense kodları


Nefis Terbiyesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
neslinur
Mon 5 July 2010, 02:57 pm GMT +0200
NEFİS TERBİYESİ


1. Soru:

--Tevbenin şekli ve şartları nelerdir? Küfre düşenin tevbesi nasıl olacak?


--Küfre düşenin tevbesi, gözyaşı döküp tekrar kelime-i şehâdet getirmektir. Allah'tan afvü mağfiret istemektir. "Bir hatâ işledim yâ Rabbi! Ben senin varlığını, birliğini ikrar ediyorum." demektir.

Tevbenin şartları için, meselâ Tenbihül Gàfilîn, Riyâzüs Salihîn veya İhyâu Ulûm'a bakarak şartlarını öğrenebilirsiniz. Günahına pişman olmak, bir daha işlememeğe kesin kararlı olmak, günahta ısrar etmemek... filân gibi şartları vardır. Detayını oralardan öğrenirsiniz.


2. Soru:

--Nefsimden şikâyetim var; ne tavsiye edersiniz?


--Burda herkesin nefsinden şikâyeti var... Allah nefislerimizi ıslah eylesin... Tabii, nefsin ikmâlini yapıp yapıp da, ondan sonra ıslah etmek zordur. Yâni, bir taraftan nefse silahı vereceksin; bazukayı, kaleşinkofu, dinamiti ve sâireyi vereceksin, ondan sonra da nefisten şikâyet edeceksin... Nefsin bir kere arpasını kesmek lâzım! Nefsi riyâzetle yere düşürmek lâzım!.. Bir de nefisle mücadele edecek olan insanın ruhunu kuvvetlendirmek lâzım!..

Ruhu kuvvetlendirmek de zikirle olur. O yolla nefsin karşısında ruhu kuvvetlendirip, ona galip gelecek hale getirmek; öbür taraftan nefsin ikmal yollarını, can damarlarını kesip kuvvetlenmesini engellemek lâzım!..


3. Soru:

--Şeytanı yenebilmem, mânen güçlü ve iradeli olmam için ne tavsiye edersiniz?


--Bu tasavvufî bir çalışmaya bağlıdır. İnsan riyâzet yapacak, nefsinin emirlerine, arzularına karşı çıkmağa devam edecek... Ramazan orucu gibi çalışmalar olacak, nafile oruçlar olacak... Böyle çalışmalarla yavaş yavaş kendi nefsini yenmeyi öğrenecek, şeytanı yenmeyi öğrenecek. Tasavvufî vazifelerini güzel yapmağa çalışsın!..


4. Soru:

--Nefse ibadetleri sevdirebilir miyiz, bunu nasıl yaparız?


--Evet, bir zaman gelir, nefis ibadetleri sever. O zaman ona nefs-i râdıye derler. O makama yükseldiği zaman, ibadetleri seve seve yapar. Her şeyinden hoşnud olarak Rabbini sever, ibadetlerini yapar.

Onun için, tasavvufî eğitime devam etmek lazım!.. Nefs-i emmâre'yi geçip, nefs-i levvâme'yi geçip nefs-i mütmainne'ye ulaşmak, nefs-i radıye makamına gelmek lâzım!..


5. Soru:

--Nefsime uyarak bazı günahları işliyorum, arkasından pişman olarak tevbe ediyorum. Daha sonra tekrar işliyorum. Bazı günahlardan kendimi kurtaramıyorum. Acaba günahta ısrar etmiş oluyor muyum, ettiğim tevbeler kabul olur mu?


--İnsanoğlunun nefsi olduğundan, şeytan olduğundan, bu tarif edilen durumu sıkça yaşar insanlar... Buna benzer hastalıklar maalesef yaygındır. Peygamber Efendimiz SAS Efendimiz buyuruyor ki:

(Mâ esarra men istağfera) "Tevbe ve istiğfar eden günahta ısrar etmiş sayılmaz." Pişman oluyor, tevbe ediyor; ama yine nefse uyuyor, günah işliyor. Tabii, ısrar sayılmaz. Yalnız tevbe ederken, "Ben bunu yine yaparım." diye düşünmeyecek, yapmamaya azmedecek. Yaparsa, yine Allah tevbesini kabul ediyor.

Bu durumun devam etmemesi insanın bir takım koruyucu tedbirler alması lâzım!.. Bu koruyucu tedbirler de tasavvuf ilminin içine giriyor.

İnsanın günahlara düşmemesi, kendisine hâkim olması için ne yapması lâzım?.. Az uyuması lâzım, az yemek yemesi lâzım!.. İnsanlarla az oturup konuşması lâzım!.. Günah muhitlerinden uzak durması lâzım!.. İbadetini tâatini yapması lâzım, abdestli olması lâzım!.. İşte bunlara dikkat ederse insan, inşaallah günahlardan korunabilir.


6. Soru:

--İhlâsımı kaybediyorum, acaba ne yapmam gerekir?


--İhlâsın başı helâl lokma yemektir. Tevbeye, estağfirullah demeye, zikre devam ederse, Allah yardım eder.


7. Soru:

--Vukf-u kalbî'yi açıklar mısınz?


--Allah'ın her yerde hàzır ve nâzır olduğunu bilip, ona göre edebini takınıp, ihsân makamı dediğimiz:

(El'ihsânü en ta'büdallahe keenneke terâhü fein lemtekün terâhü ve innehû yerâke) "Allah'a görüyormuş gibi ibadet etmendir. Çünkü, sen onu görmüyorsan da, o seni görüyor." dediği gibi edebi takınmak çalışmasıdır. Ona gayret etmeli!..

Tabii, bu her yerde vardır. İnsanın, banyoda ve yüznumarada bile şeriatın tarif ettiği şeylere dikkat etmesi gerekiyor. Oturmasına, yönüne, temizlenmesine vs. ihtimama etmesi, tamâmen her yerde Allah'ın rızâsını gözetmesi gerekiyor.


8. Soru:

--Nefsi terbiye eden müslümanlar, tüm tasavvufî kurallara uyarak keşfe ve yakîn ilmine ulaşabilir mi?.. Bazıları, "Keşif ve yakîn için kabiliyet gerekir. Nefsini terbiye eden herkes yüksek iltifatlara nâil olup, ilhama mazhar olamaz!" diyorlar; ne buyurursunuz?


--"Bu keşif ve kerâmet evliyâlığın şartından değildir." der kitaplarımız... Gerçekten de öyledir. İnsanın bir keramet göstermemesine rağmen Allah'ın çok sevgili kulu olması vâkîdir ve böye olabilir. Kerâmet gösterdiği halde, sû-i hâtime ile ahirete göçenlerin olduğu da vâkîdir, böyle de olabilir.

Keşif ve kerâmet bu yolun esası değildir. Bu yolun esası istikamettir, müstakîm olmaktır. Sırat-ı müstakîmde yürümektir. Şeriatin çizgisinde, Kur'an-ı Kerim'in yolunda, Rasûlüllah'ın yolunda yürümektir. En büyük kerâmet istikamettir. Yâni, bu yolda yürümektir, velevki başka kerâmeti görülmese bile... Ama Allah gösterir. Bazan gösterir, bazan göstermez. Göstermek şart değildir.


9. Soru:

--Tevâznun ölçüsü nedir?


--Tevâz, kibirlenmemek, alçak gönüllü olmak demek... Tevâzyu Allah sever, tevâz göstereni yükseltir.

Tevâznun ölçüsü, tezellüle düşmemektir. Yâni, kendisini alçaltacak bir şey yapmamaktır. Mütevâzi olur ama, vakarlı, ölçülü, efendice bir tevâz içinde olur. Böbürlenmez ama, kendisini ayaklar altına aldıracak, horlayacak bir tarzda da tevâz olmaz.


10. Soru:

--Kardeşin kardeşe ufak şeyler için kızması doğru mudur?


--Kızmak doğru değildir. Peygamber Efendimiz'e birisi geldi, "Bana nasihat et yâ Rasûlalah!" dedi. Peygamber Efendimiz dedi ki:

(Lâ tağdab) "Kızma!" dedi. "Başka bir nasihat et!" dedi. (Lâ tağdab) "Kızma!" dedi. "Başka bir nasihat et!" dedi. (Lâ tağdab) "Kızma!" dedi.

Kızmamak için nasıl tutar insan kendisini?.. Araplarda bir adet var, (Sallü alen nebiyyi) "Peygamber Efendimiz'e salevat getir!" diyor. Karşı taraf da mecbûren "Allahümme salli alâ seyyedinâ muhammed" diyor. Şeytan gidiyor, kızgınlık biraz geçiyor.

Bizim köyde birisi vardı, kızdığı zaman "Lâ ilâhe illalah" derdi. O da stresi, gerginliği atıyor. Yâni zikredersiniz, salevat getirirsiniz, kızgınlık geçer. "Hasbunallah" dersiniz, "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" dersiniz.


Bizim rahmetli fakülte sekreteri çok iyi bir insandı. Allah cümle geçmişlerimize rahmet eylesin, ona da... Bir Arap elçiliğinden telefon açmışlar. Arapça bir şeyler söylemişler ama, bizim sekreter çok iyi Arapça bilmiyor. Birazcık biliyor, çat pat... Kırık dökük bir şeyler söylemeye çalışmış. Arap da hızlı konuşuyor. Anlayamamış sözlerini... Biraz daha uğraşmış, terlemeye başlamış. "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" demiş, medet istiyor Allah'tan... "Bir kızdı diyor karşı taraftaki... 'Ne diye Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh diyorsun, ben sana ne yaptım da, bilmem ne...' diye bir yığın laf söyledi Arap" diyor. Meğer hakaretmiş, "Sen ne laf anlamaz adamsın!" mânâsına kullanılıyormuş Araplarda... Böyle şeyler oluyor.

Ama, "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" demek, "Estağfirullah" demek, "Allahümme salli alâ seyyedinâ muhammed" demek, "Eûzü billâhi mineş şeytànir racîm" demek gibi tedbirler, şeytanı uzaklaştırır, kızgınlığı uzaklaştırır. Ayakta ise oturmak, abdest almak gibi şeyler vardır.


11. Soru:

--Kul hakkını affettirmek için ne yapmak lâzım?


--Helâlleşmek lâzım!.. Gidip, "Ben senin hakkını yemiştim, al!" demek lâzım!.. Mânevî hakkı ise; "Ben sana şöyle yapmıştım, böyle yapmıştım; senin haberin yok! Beni affet kardeşim!" demek lâzım!.. Helâlleşmezse, ahirette gelip yakana yapışacak. O bilmiyorsa bile Allah bildirecek. Onun için, dünyada iken halletmek lâzım!..


12. Soru:

--Bir müridin feyz almasına neler mânî olur?


--Mânîler çoktur. Bir kere haram lokmalar, günahlar, harama bakmalar... vs. Bunlar çeşitli şekillerde müridi yükseldiği yerden aşağıya düşürür. Yâni, biraz terakkî etmiş ise, geri götürür.

Onun için, bizim kaidelerimizden birisi nazar ber kadem'dir. Yâni, bakışı pabucunun ucunda olacak; etrafa bakmayacak, harama bakmayacak... Televizyonun karşısına geçer, şarkıcıyı dinler, filmi seyreder... Açık saçık kadınlar gelir geçer. Meyhane sahnesi gelir, başka kötü sahneler gelir... O zaman insanın içi allak bullak olur, feyzi kaçar, yükseldiği yerden aşağı düşer.

Haramlardan, günahlardan kaçınmağa çok dikkat edecek!.. İnsanın feyzinin çok olması ve ilerlemesi için, mutlaka günahlardan titizlikle kaçınması lâzım!..


13. Soru:

--Sabah namazına kalkamıyorum; çaresi nedir?


--Sabah namazına kalkamamak bir cezadır muhterem kardeşlerim!.. Allah'ın cezâsıdır, Allah affetsin... Bir cezâa müstehak oluyor da, Allah huzuruna almıyor yâni... İşin aslı böyledir mânevî bakımdan... Onun için edebe dikkat edecek; bir... Akşamleyin abdestli yatacak; iki...

Abdestli yatmadığı zaman şeytan gelir, âzâlarına düğüm vurur. Hadis-i şerifte böyle bildiriliyor. Yâni gözünü bağlar, kulağını bağlar, her âzâsını düğümler... Ezanı duymaz, gözünü açamaz, ibadete kalkamaz! Onun için, abdestli yatmağa dikkat edin!..

Bir de nefsi çok kuvvetlendirdiğiniz zaman, yemek yiyerek vs.; o zaman nefis gàlib gelir. Uykuyu sevdiği sevdirttiği için kaldırtmaz. Akşam yemeklerini hafif yeyin, erken yatın!.. O zaman, sabah vaktinde nefis kuvvetini kaybetmeye başlar. Nefsin tâkati kalmaz, yat desen yatmaz duruma gelir. Karnı acıktığı için, bir mutfağa gideyim diye kendisi kalkar. Bakalım akşamdan neler kalmış diye dolabın başına gider.

Onun için bir çaredir bu da... Akşam az yedirirsiniz. Sabahleyin o mutfağa gideyim derken, siz de onun yolunu çevirttirirsiniz, lavaboda abdest aldırırsınız, camiye götürtürsünüz.