- Necmüddin Ömer Nesefi Ve Metnul Akaid

Adsense kodları


Necmüddin Ömer Nesefi Ve Metnul Akaid

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Thu 5 January 2012, 02:41 pm GMT +0200
4- NECMÜDDİN ÖMER NESEFÎ VE “METNU'L-AKÂİD”


Ebu Hafs Necmüddin Ömer b. Muhammed Nesefî (öl. 537/1142) Metnu'l-akâid veya Akâidu'n-Nesefiyye (Dini ve İslâmî akideler ri­salesi) diye meşhur olan üç sayfalık küçücük bir risalenin müellifi­dir. Aslında Nesefi fıkıh, tefsir, edebiyat, usûl, lügat, nahiv ve tarih âlimidir. Kelâm konusunda ne derece geniş malumata sahip olduğu­na dair elimizde herhangi bir delil mevcut değildir.

Keşfu'z-zunûn'da Katip Çelebi Metnu'l-akâid'in, Ebu Muin Ne­sefî (öl. 508/1114) ye ait Tabsıretu'l-edille isimli eserin bir fihristi gibi olduğunu, çok haklı olarak ifade eder. Tabsire'ye bakıp Metnu'l-akâid gibi bir özet çıkarmak fazla kelâm ve akâid bilgisine ihtiyaç göstermez. Bu herkesin yapabileceği bir iştir. Onun için Metnu'l akâid'e bakarak Ömer Nesefî'nin kelâm ve akâid ilmi konusundaki bil­gisi hakkında bir hüküm vermek doğru olmaz.

Diğer taraftan Ömer Nesefi'nin kelâma dair başka eseri bulun­madığım ileri sürerek Metnu'I-akâid'in Burhaneddin Nesefi'ye (öl. 687/İ289) ait olabileceğini ileri sürmek de doğru görünmektedir. Zira bu nevi küçük bir risalenin yazılması ve hele bu konuda Tabsire'ye istinad edilmesi, o kadar fazla kelâm ve akâid bilgisine ihtiyaç gös­termez. Tersine, ekseriya, delillerden tecrid edilmiş bu nevi küçük risâlecikler bu saha ile fazla uğraşmamış kimseler tarafından yazı­lır. Metnu'l-akâid, aslında küçük ve basit bir ilmihal kitabı olmanın ötesinde hiç bir fikrî ve ilmî yenilik ve değişiklik getirmemiştir. Muh­tevasını teşkil eden konulardan hiç biri yeni ve orijinal değildir. Avamı tarzda yazılan bu eserin büyük önemi ve hiç bir şekilde küçümsenemiyecek olan değeri, yazıldığı tarihten itibaren bütün îslâm dünyasında muazzam bir rağbet ve alâka görmesinden ve bu şöhre­tin medrese mensuplarının inanç ve fikir yapılarına şekil verme de­recesine ulaşmış olmasındandır. Hatta bu küçük risale 1843'ten iti­baren Avrupa'da da tanınmaya başlamıştır [60].

Hiç şüphe yok ki, Nesefî akaidi bu şöhretini Taftazânî'nİn, Şerhu'I-Akâid diye tanınan eserine ve şerhine borçludur. Eğer bu şerh olmasaydı, bu risale bu kadar çok alâkaya ve rağbete mazhar ol­mazdı. Aslında Nesefî'nin risalesi, sırf Şerhu'l-Akâid'in hatırı için okunmuştur. Bu küçük metnin, manzum hale getirildiği bilinmekte ise de, başka bir şerhinin bulunduğu konusunda kaynaklarda malu­mat bulunmamaktadır [61].

Aklî ve naklî delillerden tecrid edilmesi, itikadî konuların kısa fakat açık ve seçik cümlelerle gayet veciz ve beliğ bir şekilde ifade edilmesi Akâidu'n-Nesefîye'nin başlıca özelliğini teşkil eder.

Çeşitli ilimlere dair binlerce sayfa tutan eserler yazan bir mü­ellifin, bu eserlerinden çok üç sayfalık küçücük bir risale ile meşhur olması dikkat çeken bir husustur [62]. Ömer Nesefî'nin Kitab fî be-yâni mezahibi'l-mutasavvıfa isimli eseri (Bk. GAL, I, 758) ehemmiye­tinden dolayı tercüme edilerek Ta'arruf tercümesinin sonuna eklen­miştir (Doğuş devrinde tasavvuf, İst. 1979).

Nesefî bu küçük risalesinde bilhassa şeriat dışı tarikatlar ve ta­savvuf! hareketler hakkında kıymetli bilgiler verir. Ebu Muin Nese­fi'nin Bahru'l-kelâm isimli akaide dair eserinin sonunda da hemen hemen bu risaledeki fikirler tekrar edilir. Bahru'l-kelâm'da “mutakâşife” adı verilen mutasavvıfaya sık sık çatılır ve böylece kelâmı bir vazife yapılmış olur. (GAL.'de Nesefî'ye ait 14 eser ismi kayde­dilmiştir) .

Melamî Şeyhi Seyyid Muhammed Nuru'l-Arabi (Arab Hoca) ikindi namazından sonra müridlerine Metnul-akâid'i okur, tercüme eder ve kısaca izah ederdi. Bu takrirler İstrumcalı Şahkuloszâde Ömer Efendi tarafından derlenmiş ve Manzume-i efkar matbaasında basılmıştır. 30 sayfa kadar küçük boyda bir risaledir.

Zirikli, el-A'Iâm'da (c.III,258) Mercânî'nin (öl.1306/1889) Şerhu Akâidü'n-Nesefi isimli bir eseri bulunduğundan bahseder.[63]


[60] Wencinck, A. J.”Nesefî”  maddesi, islâm Ansiklopedisi.

[61] Mehmet Alı Aynî ve Bekir Topaloğlu Mctnu'l-akâid'e bir çok şerh ya­zılmış  olduğunu  söylerler,  ama  örnek vermezler.  Bk.  Huccetu'l-îslâm İmam Gazali, s. 102 (İst. 1327) Nesil. 1979, sayı, 8. Bağdatlı İsmail Hak­kı Paşa da aynı şeyi söyler. Hediyyetu 'I arif in, I, 783. Bu durum, Taftazânî şerhine yazılan şerhlerin, Akâidu'n-Nesefî'ye aitmiş gibi görül­mesinden ileri gelmiş olabilir.

[62] Metnu'l-akâid müellifi  Nesefi'nin hayatı ve  eserleri  için bk.  Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetul-ârifîn, I, 783; Brockelman GAL. I, 427; Suppl,I, 758; Keşfuz'zunûn, I, 1145; E. Serkis, Mu'cemu'l-matbuât, 1854; Kah-hale, Mu'cemu'l-müellifîn, VII. 305.

[63] Sadreddin Taftazani, Kelâm İlmi ve İslâm Akaidi (Şerhu’l-Akaid, Hazırlayan Süleyman Uludağ), Dergâh Yayınları: 60-61.