- Ne Kadar İlim

Adsense kodları


Ne Kadar İlim

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Rüveyha
Thu 9 October 2014, 04:04 pm GMT +0200
Ne Kadar İlim


Mübarek Erol | Haziran 2013 | BAŞYAZI   


Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur: “İlim öğrenmek kadın erkek her müslüman üzerine farzdır.”

Hüccetü’l-İslâm İmam Gazali k.s. hazretleri, ilim öğrenmede bir mümine gerekli olan ölçüyü şöyle anlatıyor:

“Allah Rasulü s.a.v. “İlim öğrenmek her müslümanın üzerine farzdır” buyurduğuna göre, acaba öğrenilmesi farz ve gerekli olan ilim nedir? İbadet konusunda mutlaka öğrenilmesi gereken ilmin sınırı nedir? Şimdi bu soruların cevaplarını vermeye çalışalım. Bil ki, öğrenilmesi farz olan ilimler üç kısımdır:

İlki, akaid ilmi, ikincisi bâtın ilmi, üçüncüsü fıkıh ilmidir. Bunların her birinden öğrenilmesi gereken miktar, mesela akaid ilminden farz olan, dinin aslını bilebileceğin kadardır. Allah’a, peygamberlerine, kitaplarına, meleklerine, ahiret gününe, hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmandır.

Bâtın ilminden öğrenilmesi farz olan miktara gelince, emir ve yasakları bilebilecek kadar olan kısımdır. Böylece Allah Tealâ’yı tazim etmen, ihlâsı, niyeti ve amellerin selametini temin etmen mümkün olur.

Fıkıh ilminden öğrenilmesi gerekenlere gelince; yapılması farz olan her şeyi, yerine getirebilmen için öğrenmen üzerine farzdır. Bunlar taharet, namaz, oruç ve benzeri konulardır. Hac, zekât ve cihad gibi konulara gelince, eğer bunlarla mükellef isen onları da eda edebilmen için öğrenmen gerekir. Çünkü öğrenemezsen yerine getiremezsin.”

İmam Gazalî hazretlerinin bu ifadelerinden anlaşılıyor ki, dinî bilgileri öğrenmek, önce kendi amelimiz içindir. Nitekim Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. kişiye gerekli olan ölçüyü meşhur hadisinde ne güzel gösteriyor. Talha ibn Ubeydullah r.a. anlatıyor:

“Allah Rasulü s.a.v.’e Necid ahalisinden bir adam geldi. Saçları karışıktı. Kulağımıza sesinin mırıltısı geliyordu, ancak ne dediğini anlayamıyorduk. Allah Rasulü s.a.v.’e iyice yaklaşınca gördük ki, İslâm’dan soruyormuş. Allah Rasulü s.a.v.;

– Gece ve gündüzde beş vakit namaz, demişti ki adam tekrar sordu:

– Bu beş dışında bir borcum var mı?

Allah Rasulü s.a.v.;

– Hayır, ama istersen nafile kılarsın, dedi.

Sonra ‘Ramazan orucu da var’ deyince adam:

– Bunun dışında oruç var mı, diye sordu. Allah Rasulü s.a.v.;

– Hayır! Ancak dilersen nafile tutarsın, dedi.

Sonra Allah Rasulü s.a.v. ona zekâtı hatırlattı. Adam: ‘Zekât dışında borcum var mı?’ dedi. Allah Rasulü s.a.v. ‘Hayır, ama nafile verirsen o başka!’ dedi.

Adam geri döndü ve giderayak:

– Bunlara ilave yapmayacağım gibi noksan da tutmayacağım, dedi. Allah Rasulü s.a.v. de;

– Sözünde durursa kurtuluşa erdi, buyurdu.” (Buharî, İmân, 34; Müslim, İmân, 8)

Din adına konuşurken iki tehlikeyle karşı karşıyayız. İlk olarak ilim ehli diye bilinen kimseler, maalesef lüzumlu lüzumsuz her mevzuyu tartışmaya açıyorlar. Oysa ilim ehli önce ilmin gerektirdiği edebe bürünmeli, ilmini ihlâs ile insanların ihtiyacına göre sunmalıdır. İkinci tehlike de ilim ehli olmayan kimselerin dinin her sahasıyla alakadar olmasıdır. Hatta kendisi için lazım olan bilgileri öğrenmeden dinin diğer mevzularına dalındığını şıkça görmek mümkün.

İmam Gazalî k.s. bu konuyu da bir soru ve cevapla izah ediyor:

“Soru: Acaba üzerime farz olan, bütün küfür milletini çökertecek derecede akaid ilmini öğrenmek, İslâm’ın delilleriyle onları susturmak ve bütün bid’atleri ortadan kaldırıp Sünnet-i Seniyye’yi anlatmak mıdır?

Cevap: Bilmelisin ki bu farz-ı kifayedir. Senin mutlaka öğrenmen gereken ise, dinin esaslarından itikadını doğru bir şekilde bilebileceğin kadardır. Başkası ile mükellef değilsin. Aynı şekilde akaid ilminin ayrıntılarını, inceliklerini ve tüm meselelerini öğrenmen de gerekmez.

Evet, eğer dinin esası hakkında sende bir şüphe var ve sen bunun itikadını etkileyeceğinden korkuyorsan, o zaman senin mutlaka o şüpheyi ikna olacağın bir yolla çözmen gerekir. Tartışma ve münakaşalardan uzak durmalısın, çünkü bunda şifa yoktur, sırf hastalıktır. Bundan uzak durmaya azami gayret göster, zira ona bulaşan ve dalan kimse, Allah Tealâ onu lütfu ve keremiyle kurtarmadıkça asla felah bulmaz.”

Bu sözlerden sonra İmam Gazali hazretleri bu ilimlerin bütün incelikleriyle Ehl-i Sünnet davetçiliği için öğrenilebileceğini, bunu yapan kimseler olunca umum halktan bu farzın düşeceğini söylüyor. Bunun dışında bir gaye için ilmin talep edilmesi, bu dünyada çeşitli kazançlar sağlasa da ahirette hüsrana sebep olur. Nitekim Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. buyurmuştur:

“Her kim ilmi alimlere karşı böbürlenmek, düşük kişilerle münakaşa etmek veya insanların teveccühünü kazanmak için öğrenirse, Allah Tealâ onu ateşe sokar.” (İbn Mace, İlim, 253; Suyûtî, 2/536)

Alim kimse öncelikle insanlara lazım olan bilgileri öğretmeli, maksadını ve detayını bilmedikleri bilgileri insanlara vererek kalplerini şüpheye sevk etmemelidir. Nitekim Hazreti Ali r.a. efendimiz şöyle buyurmuştur:

“İnsanlara anlayacakları şeyleri anlatın. Allah ve Rasulü’nün tekzib edilmelerini ister misiniz?” (Buharî, İlm 49)

Hz. Ali r.a. burada muhatabın anlayacağı şeylerle irşad yapmayı, insanların anlayamayacakları şeylerden bahsetmemeyi emretmektedir. Bu rivayetin bir başka şeklinde de “Anlaşılması zor olacak şeyleri de terk edin!” denmiştir. Bu sözden hareketle alimlerimiz, “müteşâbih” meselelerin ulu orta halka açıklanmasını mekruh saymışlardır. Çünkü hizmetten ziyade zarar verir.

Yine Ashab-ı Kiram’ın alimlerinden İbn Mes’ud r.a. da şöyle buyurmuştur:

“Sen bir cemaate akıllarının almayacağı bir şey söylersen, mutlaka bu bir kısmına fitne olur.” (Müslim, Mukaddime 5)

Meşhur alimlerimizden İbn Hacer rh.a. de, seleften bazı alimlerimizin bir kısım hadisleri herkese anlatmayı mekruh saydıklarını söylemiştir. Bu alimler arasında İmam Malik, İmam Ahmed b. Hanbel ve İmam Ebu Yusuf hazretleri de vardır. Allah cümlesinden razı olsun.

Netice olarak, dinî bilgileri önce kendimiz, kulluğumuz için öğrenmeliyiz. Bildiklerimizi de buna göre insanlara aktarmalıyız.

Sözümüzü Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v.’in duasıyla bitirelim:

“Allahım! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, doymayan nefsten ve icabet edilmeyen duadan sana sığınırım.”

Rabbimizin tevfik ve inayetiyle…

ceren
Mon 3 November 2014, 03:42 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun paylaşımdan Rüveyha abla.Ne kadar ilim,o kadar insana öğretmek,o kadar insana ulaşmak,o kadar insanı  doğru yola getirmek demektir.Rabbim Allah için ilim öğrenen ve bu ilimi yayan,İslam için hizmet eden kullarından eylesin inşallah......

üsveihasene
Sat 13 October 2018, 04:09 pm GMT +0200
ESSELAMÜ ALEYKÜM İLİM HER YAŞTA ÖĞRENİLECEK OKADAR ŞEY VAR Kİ RABBİM İLİMLE AMEL EDENLERDEN EYLESİN CÜMLEMİZİ...PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKKÜRLER...