- Nasıl mutlu oluruz

Adsense kodları


Nasıl mutlu oluruz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 5 October 2011, 11:01 am GMT +0200
NASIL MUTLU OLURUZ?

Haziran 2009 45.SAYI

Yüzlerce yıldır insanlık mutluluk formülünün peşinde. Hemen herkes kendince o iksire ulaştıracak öneriler sunuyor. Kimileri arzuların peşinden doludizgin, kendini gemlemeden gitmeyi salık veriyor: Öyle ya, dünyaya bir kere geldik ve mutluluk verecek her şeyi sonuna kadar damıtmalıyız ondan. Böyleleri ne istiyorsak öyle yaparak, her şeyin tadına bakarak mutluluğu yakalayacağımızı savunuyor. Oysa nefis öyle bir şey ki, doymayan bir ejderha gibi verileni öğütüyor. Onu maddi hiçbir şeyle doyurmak mümkün değil. Zira nefislerimiz hedefler arasında son hız koşturur; ama ulaşılan hedeflerden hiçbiri tatmin sağlayan son istek olmaz. Ve Efendimiz’in (s.a.v) buyurduğu gibi, “İnsanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, ikinci vadiye gözünü diker. Onun gözünü ancak bir avuç toprak doyurur.”

MUTLULUĞUN ANAHTARI KANAAT

Esasen mutluluk formülü müminler için Amerika’yı yeniden keşfetmek gibi bir şey. Çünkü o formülü bize Rabbimiz zaten veriyor: “Kanaat.” Bizi her türlü çılgınlıktan, gayri meşruluktan, tatminsizlik bataklığından kurtaracak yegane şey bu. Komşunun tavuğunu kaz görmeyi bırakıp, kendi kümesimizdeki tavukla yetinmemiz gerekiyor. Ulaşılamayacak hayallerin peşinde ömrümüzü tüketmeyi bırakıp, elimizdekine razı olmamız gerekiyor. Ne de olsa gerçek, hayalle yenen aştan daha doyurucudur. Dünyevi olarak ulaşılamayacak derecede büyük beklentiler içinde bulunmamak gerekiyor. Çünkü büyük beklentilere girmek, istenen gerçekleşmediğinde insanı mutsuzluğa sürükleyebiliyor. Efendimiz (s.a.v) mutluluğun altın kuralını koymuş: “Dünyalıkta kendinizden aşağıdakilere, ahretlikte kendinizden yukarıdakilere bakın.” Bu yaklaşım tarzı insanı dünyalık hususunda şükre, ahiret hususunda da ise mücadeleye sokar ve inşallah nihayet rızaya ulaştırır.
Buna ek diğer bir formül, maneviyatı beslemek: Allah’ın adının olmadığı yollar, neye sahip olunursa olunsun, nefsin tatminsizliği sebebiyle sadece mutsuzluk üretir. Nefis terbiye görmeden ve Allah’a itaat edilmeden, hiçbir şekilde gerçek mutluluğa ulaşılamaz. Asıl mutluluk, Allah’a vuslattır. O’na kavuşan tüm mutlulukların kaynağına ulaşmış olacaktır.

SAMANLIKTA KAYBEDİLEN İĞNE, SOKAKTA BULUNAMAZ

İnsanlar mutluluğu parada, makamda, şöhrette, eşte yahut çocukta arar. Zira mutluluğun kaynağından bunların içine mutluluk zerreleri ufalanmıştır. Onları elde eden, o zerrelerin tatlandırmasıyla, mutluluk ve huzuru bulduğu yanılgısına düşebilir. Fakat her neye ulaşırsa ulaşsın kalbinde kapanmayan bir boşluk ona mutluluğun, bulduğundan başka bir şey olduğu sinyalini vermeye devam edecektir. Bu sinyalin peşine düşen elbette O’na ulaştırılır. Ancak samanlıkta kaybedilen iğne, sokakta bulunamaz. Onu doğru yerde ve doğru şekilde aramak lazım. Hakiki mutluluk; letaifler (insanların manevi cevherleri), nefsin esaretinden ve perdelerinden kurtarıldığında elde edilir. Onun haricinde mutluluk gibi gözüken her şey elma şekeri içindeki zehir misalidir.

Asla ulaşmak ve gölgeden kurtulmak gerek. Çünkü Allah Teala tüm asıllar gibi, gerçek mutluluk ve huzuru da yanında tutuyor. O’na ne kadar yakın olabilirsek, mutluluğu da o derece elde edebiliriz; sıcağa ne kadar yakınsak, o derece ısınabildiğimiz gibi.
Başka bir formül de, dünyanın geçici bir yer olduğunu hatırlamak: Hangi halde bulunuyorsak bulunalım bir gün bu durum sona erecek. Dünyanın her saati sıkıntıdan ibaret olsa dahi, neticede bir gün bitecek. Bu rüya ve uykudan ölümle uyanacağız. Dünya hayatı bitip bu hayal yaşam sona erdiğinde, gerçek ebedi hayat bizi karşılayacak. Ölüm her şeyin hakikatini ortaya dökecek. Önemli olan o hayatı dilediğimizce yaşayacak zenginliği elde etmek. Hakiki manadaki mutluluğu ötede elde edeceğimizi bilmek, buradaki sahteliklerin arkasında koşarken mutsuz olmayı önler.

Mutluluğu dışarıda değil, içeride aramak gerekiyor. Mutluluğun başkalarıyla ya da bir meta ile elde edileceği düşünülmemeli. “Şu şöyle olsaydı ya da şuna sahip olsaydım daha çok mutlu olurdum” demek büyük bir aldatmaca. Dış dünyada tüm şartlar değişse bile insan içeride mutluluğu yakalamışsa onu kaybetmez; iç aleminin şartları değişmedikçe...

Esasen burası cennet olmadığına göre sıkıntısız, mutlu bir hayatın sürdürülmesi mümkün değil. Önemli olan nimet ve sıkıntıyı karşılama şeklimiz. Dünya ve olaylara bakılan pencere değiştirildiğinde, insanlar ve olaylar aynı olsa da, daha mutlu bir hayat sürmek mümkün.

Bir diğer mutluluk sebebi, başkalarına iyilik etmek. İyilik yapmak ruh dinginliği verir; insanın kendini huzurlu ve mutlu hissetmesini sağlar. İyiliğin peşinde koşarken, insan kendi mutsuzluklarını unuttuğunu fark edecektir.

TESLİMİYET VE TEVEKKÜL MUTLULUĞA GÖTÜRÜR

Yine mutluluğa kavuşturacak önemli bir yol da, teslimiyet ve tevekküldür. İnsan birinin kendisine asla kötülüğünün dokunmayacağını ve yaptığı her şeyin mutlaka kendi lehine olduğunu kesin olarak bilirse, o kişinin her hareketine teslim olmaktan sakınmaz. Çünkü inanmıştır ki, ondan her ne görürse kendi iyiliği içindir. Kim Allah’tan daha fazla O’nun kullarına karşı lütufkar ve iyilik dileyen olabilir ki? O halde “O’ndan her ne geliyorsa, bizim için hayırdır” deyip tam teslim olabilirsek, bu dünyada hiçbir şey bizi üzemez. Tam teslimiyetle Allah’a gönlünü ve yüzünü döndürmek, onun yanındaki asıl mutluluğa bizi ulaştıracaktır.

Rabia SULUK