- Namaz

Adsense kodları


Namaz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Gulinur
Thu 25 November 2010, 01:59 pm GMT +0200
İKİNCİ BÖLÜM

NAMAZ

A.GENEL BİLGİLER

Bir gün bir gecede beş vakit namaz farz kılınmıştır. Bu namaz­lar şunlardır:

1-  Öğle Namazı: İlk vakti, güneşin istiva noktasından batıya kayması anında başlar. Son vakti ise, güneş tam istiva noktasında iken bulunan gölgeye ek olarak, bir şeyin gölgesi kendi misli olunca­ya kadar devam eder.

2- İkindi Namazı: Öğlenin son vakti ikindi namazının ilk vak­ti olup güneş batmcaya kadar devam eder. İhtiyari vakti ise, bir şe­yin gölgesi onun iki misli oluncaya kadar geciktirmemektir.

3-   Akşam  Namazı:   İlk  vakti,   güneşin  batmasıyla  başlar. İmanım ilk kavline göre kırmızı şafak batmcaya kadar devam eder. İmamın son kavline göre ise akşam namazının vakti, abdest alıp av­ret yerlerini kapatmak, ezan okuyup kamet almak ve beş rekâtlı bir namazı kılmcaya kadar geçen zaman kadardır. Bir kimse vaktinde akşam namazını kılmaya başlar da kırmızı şafak batmcaya kadar devam ederse, en sahih kavle göre namazı caizdir. Ben diyorum ki; İmamın son kavli en zahir kavildir. Allah daha iyi bilir.

4-  Yatsı Namazı: İlk vakti kırmızı şafağın ufukta kaybolması ile başlar, fecr-i sadığın doğmasına kadar devam eder. İhtiyari vakti ise, namazı gecenin üçte birine kadar geciktirmemektir. Bir kavle göre ise, gecenin yarısına kadar geciktirmemektir.

5- Sabah Namazı: İlk vakti fecr-i sadığın doğmasından itibaren başlar. Fecr-i sadık, doğu ufkunda yatay olarak yayılan aydınlıktır. Bu vakit güneş doğuncaya kadar devam eder. İhtiyari vakti ise, na­mazı aydınlığın meydana gelmesine kadar geciktirmemektir.

Ben diyorum ki; akşama "işa/yatsı" demek, yatsıya da "ata-me/karanlık" demek mekruhtur. Yatsı namazını kılmadan uyumak, namazı kıldıktan sonra zikir, ilim müzakeresi gibi hayırlı olan ko­nuşmalar dışında başka şeyleri konuşmak mekruhtur. Allah daha iyi bilir.

Acele ederek namazları ilk vakitte kılmak sünnettir. Bir kavle göre yatsıyı ihtiyari vakte kadar geciktirmek daha faziletlidir.

Şiddetli sıcakta öğle namazını havanın serinlemesine kadar ge­ciktirmek sünnettir. En sahih kavle göre, namazı havanın serinle­mesine kadar geciktirmek, sıcağı fazla olan Hicaz gibi beldelere ve uzaktan gelip mescitte namazı cemaatle kılmak isteyenlere mahsus bir durumdur.

Bir bölümü kendi vakti içerisinde kılınan namaza eda namazı denir. En sahih kavle göre namazın bir rekâtı vakit içerisinde vuku bulursa, namaz tümüyle eda edilmiş olur. Kendi vakti içerisinde kılınmayan namaza kaza namazı denir.

Bir kimse namaz vaktinin girip girmediğini bilmiyorsa, varsa virdine ve benzeri şeylere göre içtihat ederek namazını kılar. Na­mazı vaktinden önce kıldığına kani olan, en zahir kavle göre sonra­dan kaza etmelidir. Vakitten önce veya sonra kıldığını bilmiyorsa ka­za etmez.

Kaza namazları acele üzere kaza edilmelidir. Namazları kaza ederken namazlar arası tertibe riayet etmek ve vaktin çıkma korku­su yoksa, kaza namazlarını vakit namazlarından önce kılmak sünnettir.

Güneş tam istivada (semanın ortasında) iken namaz kılmak mekruhtur. Ancak cuma günü istiva vaktinde namaz kılmak mekruh değildir. Sabah namazından sonra güneş bir mızrak boyu yükse­linceye kadar ve ikindi namazından sonra güneş batmcaya kadar nafile namaz kılmak mekruhtur. Ancak geçmiş namazları, ay ve güneş tutulması namazı, tahiyyat'ül'mescit ve şükür secdesi gibi bir sebebe dayalı namazları bu vakitlerde kılmak mekruh değildir. En sahih kavle göre, mekruh vakitlerde Mekke hareminde nafile namaz kılmak mekruh değildir.

 

B. NAMAZIN KEYFİYETİ
 

1. Namazın Vacib Olmasının Şartları
 


Namaz; müslüman, akil, baliğ ve temiz olan herkese farzdır. İslam'a giren kafir, geçmiş namazlarını kaza etmez, ama İslam'a dönen mürted geçmiş namazlarını kaza etmelidir. Çocuk, buluğ çağına girinceye kadar geçirmiş olduğu namazları kaza etmez. Yedi yaşını doldurduktan sonra çocuğa namaz kılmasını emretmek vacib-tir. On yaşında iken namaz kılmazsa, hafifçe dövmek suretiyle ikaz edilmelidir.

Hayızlı kadın, deli ve baygın kişi geçirdiği namazları kaza et­mez. Sarhoş olanın durumu bunun aksinedir.

Namaza mani hal geçtikten sonra bir tekbir alacak kadar bir süre varsa, kişinin namazın eda etmesi vacibtir. Bir kavle göre, bir rekâtın sığabileceği bir sürenin olması şarttır. En zahir kavle göre, öğle namazının vacib olabilmesi için ikindi namazının son vaktinden bir tekbir alacak kadar bir zamanın olması yeterlidir. Akşam na­mazının vacib olabilmesi için de yatsının son vaktinden bir tekbir alacak kadar bir zamanın kalması lazımdır.

Bir çocuk namazda iken baliğ olursa namazını tamamlar ve en sahih kavle göre kıldığı namaz geçerlidir. Namazı bitirdikten sonra baliğ olursa en sahili kavle göre, iade etmesi gerekmez.

Bir kadın vaktin evvelinde hayız görür veya delirir de bu hali geçtikten sonra farzı eda edecek kadar bir vakit bulursa, namazı eda etmesi vacib olup aksi halde vacib değildir.

 

2. Ezan Ve İkamet
 

Namaz için ezan ve kamet okumak müekked sünnettir. Zayıf kavle göre ise farz-ı kifayedir. Ezan ve kamet, farz olan namazlar için meşru kılınmıştır. Bayram ve benzeri cemaatle kılınan namaz­lar için kamet yerine "es-selâtu camiatun" denilir. İmam'in son kav­line göre, namazı tek başına kılan kimsenin de ezan okuması sünnettir. Namazı tek başına kılan kimse ezanı yüksek sesle okur. Cemaatle namaz kılınmış veya ezan okunmuş mescitte yüksek sesle ezan okunmaz.

Kaza namazları için de kamet getirilir. İmamın son kavline göre, kaza namazları için ezan okunmaz. Ben diyorum ki; İmamın ilk kavli en zahir olan kavildir. Allah daha iyibilir.

Bir yerde kılman birkaç kaza namazları için sadece ilk namaz için ezan okunur.

Kadın cemaati için kamet okumak sünnettir. Meşhur kavle göre kadın cemaati için ezan okumak sünnet değildir.

Ezan kelimeleri ikişer defa kamet kelimeleri ise birer defa söylenir. İkamette "Kat kameti's-selâtü" lafzı ile "Allahü Ekber" lafzı ikişer defa tekrarlanır.

Ezan ve kametin sünnetleri şunlardır:

1) Kameti süratle ezanı ise tertil üzere okumak.

2)  Ezanda tercî yapmak. (Tercî, kelime-i şahadeti önce hafif, sonra yüksek sesle okumaktır.)

3)  Sabah namazında tesvib yapmak,

4) Ezanı ayakta ve kıbleye yönelik okumak.

Ezan ve ikamette tertip ve muvalata riayet etmek vacibtir. Bir kavle göre, ezan ve ikametin lafızları arasına uzun bir konuşma ve­ya bir sükut girerse zararı olmaz. Ancak bu fasıla aşırı derecede uzun olmamalıdır.

 

3. Müezzinde Aranan Şartlar
 

Müezzinin müslüman, temiz ve erkek olması şarttır. Abdesti olmayanın ezan okuması mekruhtur. Cünüp olanın okuması ise şiddetle mekruhtur. Cünüp halinde kamet okumak ise galiz derecede mekruhtur.

Müezzinin güzel ve gür sesli olması ve adil olması sünnettir. En sahih kavle göre imamlık yapmak, ezan okumaktan fazilet­lidir. Ben diyorum ki en sahih kavle göre ezan okumak imamlık yap­maktan faziletlidir. Allah daha iyi bilir.

Ezan için vaktin girmesi şarttır. Gece yarısında okunan sabah ezanı sahihtir. Biri fecirden önce diğeri de fecirden sonra ezan oku­mak üzere, bir mescidin iki müezzininin olması sünnettir.

Ezan okunurken işiten kimsenin ezan cümlelerini aynen tek­rarlaması sünnettir.

 

4. Kıbleye Yönelmek
 

Gücü yetenin namaz için kıbleye yönelmesi şarttır. Şiddetli kor­ku halinde ve seferde kılman nafile namazlarda kıbleye yönelmek şart değildir. Yolcu nafile namazlarım binek üzerinde ve yürüyerek kılabilir. Meşhur kavle göre yolculuğun uzun olması şart değildir. Tahtırevanda olan yolcunun imkanı varsa kıbleye yönelmesi, rüku ve secdeleri tam yapması lazımdır. Bunları yapma imkanı olmayıp, kolay ise en sahih kavle göre kıbleye yönelmesi vacibtir. Aksi halde va-cib değildir. Yolcu iftitah tekbiri alırken kıbleye yönelmelidir. Zayıf kavle göre, selâm verirken kıbleye yönelmesi şarttır.

Kıbleye yönelme kastı olmaksızın yolcunun istikametinden başka tarafa yönelmesi haramdır. Rükûu imâ ile yapar ve secdeyi ya­parken daha fazla eğilir. En zahir kavle göre yürümekte olan kişi, rükû ve secdeleri tam yapmalı, bunları yaparken ve iftitah tekbiri alırken kıbleye yönelmelidir. Sadece kıyamda ve teşehhüdü okurken yürüm elidir.

Yolcu binek üzerinde farz namazını eda ederken kıbleye yöne-lip rükû ve secdeleri tam yapar. Binek hareket halinde değilse na­mazı sahihtir. Aksi halde namazı sahih olmaz.

Bir kimse, Kabe'nin içinde duvarına veya kapalı kapısına yönelerek namaz kılarsa veya kapısı açık olup eşiğinin yüksekliği bir zira'm üçte ikisi kadar ise namazı sahihtir. Kabenin damında namaz kılarken yönelinen duvarın yüksekliği daha önce geçtiği gibi zira'm üçte ikisi kadar ise namaz sahih olur.

Kıbleyi bilme imkanına sahip olan kimsenin, bu konuda bir başkasını taklit ederek veya kendisi bir karar vererek bir tarafa yönelmesi haramdır. Kıbleyi bilme imkanına sahip değilse, kendisi­ne kıbleyi bildirecek güvenilir kişinin sözüne uyar. Kıbleyi ona bildi­recek güvenilir biri yoksa ve kendisi kıbleyi tespit etme imkanına sahib ise, başkasını taklit etmesi haramdır. En zahir kavle göre kıbleyi araştırır da bir yönü diğerine tercih edemezse, başkasını tak­lit edemez. Dilediği tarafa yönelerek namazını kılar ve sonradan ka­za eder. En sahih kavle göre, kişinin her namaz için kıbleyi yeniden tespit etmesi vacibtir.

Kör olan kişi, kıble tespitinde karar veremez ve delilleri öğre-nemezse, kıbleyi bilen ve güvenilir kimsenin görüşüne uyar. En sa­hih kavle göre, kıbleyi bulmak için delilleri öğrenmeye muktedir olan kimsenin öğrenmesi vacibtir. Öğrenmeyip başkasını taklit et­mesi haramdır.

Bir kimse kıbleyi araştırıp namazı kıldıktan sonra kararında hata ettiği kesin olarak ortaya çıkarsa, en zahir kavle göre kıldığı namazı kaza etmelidir. Namazda iken kararında hata ettiğini anlar­sa, namazım bozup yeniden kılması vacibtir. Daha namazda iken ilk kararı değişirse, ikinci kararı ile amel eder ve namazını kaza etmez. Hatta dört rekâtlık bir namazda iken her rekâtta kararı değişir ve her bir rekâtı ayrı yönlere doğru kılarsa namazı sahih olup kaza et­mesi gerekmez.

 

5. Namazın Rükün Ve Sünnetleri
 

Namazın on üç rüknü vardır:

1- Niyet Etmek: Farz namazı kılan kimsenin namazın fiilini kast etmesi ve kılacağı namazı öğle, ikindi veya sabah namazı şek­linde belirtmesi vacibtir. En sahih kavle göre, Yüce Allah'a izafe et­meksizin namazın farzhlığma niyet etmek vacibtir.

Eda niyeti ile kaza namazını kılmak veya kaza niyetiyle eda namazını kılmak sahihtir. Nafile niyeti ile vakti belli olan bir nafile­yi kılmak veya daha önce geçen farz namazların niyeti gibi (namazın fiilini kast etmek ve namazı tayin etmek gibi) sebebi olan nafile na­mazlara niyet etmek sahihtir.

Nafile olan namazın niyeti konusunda iki vecih vardır. Ben di­yorum ki en sahih kavle göre, nâfîle namazlarda nafileye niyet et­mek şart değildir. Allah daha iyi bilir. Mutlak (belli bir sebebe bağlı olmayan) nafile namazlarda namaz kılma fiiline niyet etmek yeter­lidir. Niyetin asıl yeri kalptir. Niyeti iftitah tekbirinden az önce dil ile söylemek sünnettir.

2- İftitah Tekbirini Almak: Muktedir olan kimse tekbiri "Alla-hu Ekber" lafzı ile almalıdır. Ekber lafzına eklenen ve onu isim ol­maktan çıkarmayan eklemenin zararı olmaz, "el" takısını ekleyerek "Allah'ül-Ekber" şeklinde tekbir almanın zararı yoktur. Keza en sa­hih kavle göre, "Allahu el Celîlu Ekberu" şeklinde tekbir almanın da zararı yoktur. En sahih kavle göre, "Ekberu Allahu" şeklinde tekbir almak caiz değildir.

Tekbiri arapça olarak alamayan kimse, kendi lisanına tercüme ederek telaffuz eder. Muktedir olanın Arapça şekliyle öğrenmesi va­cibtir.

Tekbiri alırken elleri omuz hizasına kadar kaldırmak sünnet­tir. En sahih kavle göre tekbiri almaya başlarken elleri kaldırmak sünnettir.

Niyeti tekbire bitişik söylemek vacibtir. Zayıf kavle göre ise tekbirden önce söylemek yeterlidir.

3- Kıyam: Gücü yetenin namazı ayakta kılması vacibtir. Kıyamda omurga kemiklerinin dik tutulması şarttır. Kıyam denil­meyecek derecede eğik veya bir tarafa meyil ederek duranın kıyamı sahih değildir. Dik durma imkanı olmayıp duruşu rükûda olanın du­ruşu gibi olan kimsenin kıyamı, en sahih kavle göre bulunduğu hal üzere olur. Ancak rükûa varırken mümkün ise biraz fazla eğilir.

Bir kimse kıyamı yapma imkanına sahip olur da rükû ve sücu-du yapamazsa, ayakta durur rükû ve sücudu imkan ölçüsünde ya­par. Kıyamı yapamayan kimse, istediği şekilde oturarak namazını kılabilir. En zahir kavle göre kıyamı oturarak yapanın iftiraş şeklin­de (sol ayağın iç kısmı üzerine) oturması bağdaş kurarak otur­masından faziletlidir. İka şeklinde (kalçalar üzerine oturup ayakları dikerek oturmak, sonra alın dizler önüne gelecek şekilde) rükûa var­mak mekruhtur.

Rükûun tam şekli kişinin alnını secde yerinin hizasına gelecek şekilde eğmesidir. Oturma imkanı olmayan kimse, sağ yanına yasla­narak kıbleye doğru namazını kılar. Aksi halde sırt üstü uzanarak imâ ile namazını kılar Kıyamda durma imkanı olan kimsenin nafile namazları oturarak kılması, keza en sahih kavle göre uzanarak kıl­ması caizdir.

4-
Kıraat: Tahrim tekbirinden sonra iftitah duasını okumak sonra da euzuyu çekmek sünnettir. İftitah duası ve euzu gizli oku­nur. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, her rekâtta eu­zuyu okumak sünnettir. Fakat birinci rekâtta okumak müekked sünnettir. İftitah duası şudur:

Her rekâtta fatihayı okumak farzdır. Ancak mesbûk olan kim­se yetiştiği rekâtın fatihasını okumayabilir.

Besmele fatihadan bir ayettir. Fatihanın şeddeleri de fatihadan sayılır. Bu şeddeler on dört tanedir. "Dad" harfinin yerine "zı" har­fi telaffuz edilirse, en sahih kavle göre kıraat sahih olmaz.

Fatihayı nazil olduğu tertip üzere ve art arda okumak vacibtir. Ayetler arasında bir zikir okunursa art arda okuma kesilmiş olur. Okunan zikir imanım kıraati için "amin" demek ve imamın kıra­atim açmak için bir ayeti telkin etmek gibi namazla ilgili bir zikir ise, en sahih kavle göre muvalat kesilmiş olmaz. Uzun bir sessizlik keza en sahih kavle göre kıraati kesmek kastı ile olan kısa bir ses­sizlik muvalatı keser.

Fatihayı bilmeyen kimse art arda olan yedi âyeti okur. Peş pe­şe olan yedi âyeti okuyamayan, ayrı ayrı olan yedi âyeti okur. Ben di­yorum ki; esah olan ve İmamın görüşüne göre art arda olan yedi âyeti okuyabilenin ayrı ayrı yedi âyeti okuması caizdir. Allah daha iyi bilir. Yedi âyeti okuyamayan kimse bunun yerine bir zikir okur. En sahih kavle göre fatihaya bedel olarak okunan zikrin harfleri fa­tihanın harflerinden eksik olursa caiz olmaz. Kur'an ve zikirden bir şeyi güzelce okuyamayan kimse fatihayı okuyacak kadar bekler.

Fatihadan sonra "mim" harfini hafifçe uzatarak "amin" de­mek sünnettir, "mim" harfini uzatmadan "amin" demek de caizdir. Cemaat imamla birlikte amin der. En zahir kavle göre, cemaat ceh­ri olarak imamla birlikte amin der.

Fatihadan sonra bir sure okumak sünnettir. En zahir kavle göre, üçüncü ve dördüncü rekâtlarda sure okumak sünnet değildir. Ben diyorum ki; İmamın görüşüne göre mesbûk, üçüncü veya dördüncü rekâtta zammı sureyi okur. Allah daha iyi bilir.

Kıraatin açıktan yapıldığı namazlarda cemaat sureyi okumaz. Bilakis imamın kıraatini dinler. Cemaat imamın kıratını duymaya­cak uzaklıkta ise veya kıraat açıktan yapılmıyorsa, en sahih kavle göre cemaat fatihadan sonra bir sure okur.

Sabah ve öğle namazında Hucurat suresi gibi tival-ı mufassal denilen uzun bir sureyi okumak; ikindi ve yatsı namazlarında Şems suresi gibi orta uzunlukta bir sureyi okumak; akşam namazında ise kısar-i mufassal denilen Asr suresi gibi kısa bir sureyi okumak sünnettir. Cuma günü sabah namazının ilk rekâtında Secde ve ikinci rekatında dehr suresini okumak sünnettir.

5- Rükûa Varmak: Rükûun en azı ellerin ayası diz kapaklarına yetişecek kadar eğilerek, eğilme ile kalkmayı birbirinden ayırt ede­cek derecede itminan yapmaktır. Rükûa rükûdan başka (korku ve benzeri gibi) bir sebeple eğilmemek şarttır. Bir kimse tilâvet secdesi için eğilir de bunu rükû yerine sayarsa yeterli olmaz.

Rükûun tam şekli ise şöyledir: Sırt ile ense aynı hizada dümdüz ve dizler dimdik tutulur. Eller de diz kapaklarını tutmuş vaziyettedir. Parmakların aralan kıbleye doğru açık tutulur. Rükûa eğilirken tekbir alınır ve eller tahrim tekbiri alınırken kaldırıldığı gibi kaldırılır. Rükûda üç defa: "Sübhâne Rabbiye'l Azîm" denilir. İmam bu teşbihi üç defadan fazla almaz. Münferit olanın bu teşbihe şu duayı eklemesi sünnettir:

di!   

6- I'tidal Yapmak: Rükûdan kalkıp sükunet göstererek ayakta dimdik durmaktır. Rükûdan kalkarken i'tidalm dışında bir şey kast edilmemelidir. Bir kimse korkarak doğrulur ve bunu i'tidal yerine sayarsa yeterli olmaz.

İmamın kunut duasını okurken tekil olan zamirleri çoğul hal­de okuması sünnettir. "İhdini" zamirini "İhdina" şeklinde okumak gibi. En sahih kavle göre, kunutun sonunda Resûlüllah'a salât ve selâm getirmek ve kunutu okurken elleri havada açık tutmak, so­nunda elleri yüze sürmemek ve imamın kunutu sesli okuması sünnettir. İmam kunutu okurken cemaat dua olan kısmı için amin der. Medih ve sena kısmını kendisi de okur. Medih ve sena kısmı "fe inneke takdi" cümlesinden itibaren başlayıp sonuna kadar devam eder. Cemaat imamın sesini duymazsa, kunutu kendisi okur. Bir be­lanın nüzulü halinde sair farz namazların son kıyamında da kunu­tu okumak sünnettir. Meşhur kavle göre mutlak şekilde (belanın ol­madığı zamanda) kunut okunmaz.

7- Secde Etmek: Secdenin en az miktarı, alnın bir kısmını açık olarak secde edilecek yere koymaktır. Bir kimse kendisine bitişik bir şey üzerine secde eder ve bu şey onun hareketi ile hareket etmezse caizdir. En zahir kavle göre secde ederken elleri, dizleri ve ayakları yere koymak vacib değildir. Ben diyorum ki; en zahir kavle göre bu organları yere koymak vacibtir. Allah daha iyi bilir.

Secdede itminan yapmak, kafanın ağırlığını secde yerine ulaştır­mak ve secdeye secdeden başka bir sebeple eğilmememiş olmak vacib­tir. Namazı kılmakta olan kişi yere düşerse, onun tekrar kıyama dönmesi vacibtir. En sahih kavle göre secde ederken alt tarafın (kalça kısmının) üst taraftan (omuz kısmından) yüksek tutulması gerekir.

Secdenin tam şekli ise şöyledir: Eller kaldırümaksızm eğilmek üzere tekbir alınır; sonra sırasıyla dizler, eller,alın ve burun yere değecek şekilde yere konur. Secdede iken üç defa: "Sübhane Rabbiye-1 a'la" denir. Tek başına namaz kılan kişi ve cemaati uzun dua oku­maya razı olan imam, bu teşbihe şu duayı ilâve edebilir.

Secdede eller omuz hizasına gelecek şekilde yere konur. Par­maklar birbirine bitişik ve kıbleye doğru açık tutulur. Dizler birbi­rinden ayrık, karın ise uyluklardan uzak tutulur. Rükû ve secdeler­de dirsekler yanlardan uzak tutulur. Kadın ve ersel rükû ve secde­lerde azalarını birbirine bitiştirir,

8- İki secde arasında oturarak sükunet göstermek: Secdeden kalkarken oturmaktan başka bir şeyi kast etmemek vacibtir. Her iki secde arasındaki oturuşu ve itidali uzatmamak da vacibtir.

Her iki secde arasındaki oturuşun tam şekli şöyledir: Tekbir alınarak baş secde yerinden kaldırılır ve iftiraş denilen şekilde otu­rulur. Eller uyluk kemiği üzerine diz kapağına yakın konur. Par­maklar kıbleye doğru açık tutulur ve şu dua okunur:

Sonra aynı şekilde ikinci secde yapılır. Meşhur kavle göre, her rekâtta kendisinden sonra kıyam olacak ikinci secdeden sonra hafif bir oturuş yapmak sünnettir.

9-  Son teşehhüdü okumak.

10- Son teşehhüt için oturmak.

11- Son teşehhütte Peygambere salât ve selâm getirmek.

Kendilerinden sonra selâm varsa teşehhüdü okumak ve te­şehhüt için oturmaların her biri birer rükün sayılır. Kendilerinden sonra selâm yoksa, her biri birer sünnettir.

İlk teşehhüt için yapılan oturuş ne şekilde olursa olsun caizdir.

Fakat birinci teşehhütte iftiraş şeklinde oturmak sünnettir, iftiraş oturuşu şudur: Sol ayak yatırılır ve yumru mafsal kemiği üzerine oturulur. Sağ ayak dikilerek parmak uçları kıbleye doğru kırılır. El­ler ve parmak uçları diz kapağı ile aynı hizaya gelecek şekilde uyluk­lar üzerine konur. Son teşehhütte ise teverrük şeklinde oturmak sünnettir. Teverrük oturuşu da iftiraş oturuşu gibidir. Ancak te­verrük oturuşunda sol ayak sağ ayağın altından çıkarılır ve sol but yere bitiştirilerek oturulur. En sahih kavle göre, mesbûk olan ve se­hiv eden kişi son oturuşta iftiraş şeklinde oturur.

Her iki teşehhütte sol el sol uyluk üzerine diz kapağına yakın konur. Parmaklar ayrık ve kıbleye doğru serbest tutulur. Ben diyo­rum ki en sahih kavle göre, parmaklar birbirine bitişik tutulur. Al­lah daha iyi bilir.

Sağ elin durumuna gelince, küçük parmak, kuluçka parmağı ve orta parmak yumulur. Şahadet parmağı ise serbest bırakılır. Te­şehhütte şehadet kelimesi okunurken "İllallah" lafzında şahadet parmağı kaldırılır. Parmak sağa sola hareket ettirilmez. En zahir kavle göre, baş parmak şahadet parmağına bitiştirilir. Bunun şekli Arapçadaki elli üç rakamı şeklindedir.

Son teşehhütte Peygambere salât okumak farzdır. En zahir görüşe göre birinci teşehhütte salât okumak sünnettir. En sahih kavle göre, birinci teşehhütte Peygamberin âline salât okumak sün­net olmayıp son teşehhütte sünnettir. Zayıf kavle göre ise vacibtir.

Teşehhüdün mükemmel olanı meşhurdur. Bu da İbn-i Ab-bas'tan rivayet edilen hadiste geçen metindir.

Teşehhüdün kısa metni ise şudur:

Son teşehhüdün sonunda Peygambere ve âline okunan salâtm en kısa şekli ise şöyledir:

Son teşehhütte bu salâtı "Hamîdün mecîdün" lafzına kadar okumak sünnettir. Keza salâttan sonra bir dua okumak da sünnet­tir. Resûlüllah (a.s.) dan nakledilmiş bir duayı okumak, diğer dua­ları okumaktan faziletlidir. Bu dualardan bir tanesi şudur: "Al-lahümmağfır li ma kaddemtu vema ahhartu..." Duanın teşehhüt ve salât miktarından kısa olması sünnettir.

Teşehhüt ve salâtı Arapça olarak okuyamayan tercüme ederek okuyabilir. Ayrıca mendup dua ve zikirleri de tercüme ederek oku­yabilir. En sahih kavle göre, Arapça okuyabilen kimse dua ve zikir­leri tercüme ederek okuyamaz .

12- Selâm vermek: Selâmın en kısa şekli: "es-Selamu Aleyküm" şeklindedir. En sahih kavle göre: "Selamün Aleyküm" şeklinde selam vermek caizdir. Ben diyorum ki en sahih olan ve imamın görüşüne göre, selâmı bu şekilde vermek caiz değildir. Allah daha iyi bilir.

Selâm verirken namazdan çıkış niyetini söylemek vacib değil­dir. Selâmın tam şekli ise şöyledir: "Esselamü Aleyküm ve Rahme-tullahi"

Selâm, sağa ve sola olmak üzere iki defa verilir. Birinci defa sağ yanak arkadan görülecek şekilde baş sağ tarafa çevrilir, ikinci defa sol yanak arkadan görülecek şekilde baş sola çevrilir. Selâm verirken sağ ve soldaki meleklere, ins ve cinlere selâm vermeye niyet edilir. İmam cemaate selâm vermeye, cemaat da onun selâmını almaya ni­yet eder.

13- Rükünler arası sıraya uymak: Bir kimse (rükûdan önce

secdeye varmak gibi) sırayı kasten terk ederse namazı batıl olur. Bir

rüknü sehven terk ederse, terk ettiği rükünden sonra yapacağı fiil-

, ler namazdan sayılmaz. Terk ettiği rüknü benzerini yapmadan Önce

., hatırlarsa sehiv ettiği rükne hemen döner. Benzerini yaptıktan son-

.'. ra hatırlarsa onunla rekâtı tamamlar, namazın geri kalan kısmını

kılar ve namazın sonunda sehiv secdesi yapar.

"   Bir kimse namazın  sonunda son  secdelerden birini yapmadığından emin ise bir secde daha yapar ve teşehhüdü tekrar okur.   Son rekâtın değil de başka bir rekâtın secdesini yapmadığından emin ise bir rekât daha kılması lazımdır. Keza her hangi secdeyi '.   yapıp yapmadığından şüphe ederse, bir rekât daha kılar ve sonunda sehiv secdesi yapar, ikinci kıyamda bir secdeyi terk ettiğini hatırlar­sa ve yaptığı secdeden sonra oturmuşsa, hemen secdeye varır. Zayıf kavle göre, bu oturuşu istirahat oturuşu niyetiyle yapmışsa secde için kafi gelmez. Secdeden sonra oturmamışsa, sükunetle oturur ve secde eder. Zayıf kavle göre ise yalnız secde eder.

Bir kimse, dört rekâtlı bir namazın sonunda iki veya üç secde­yi terk ettiğini hatırlar da yerlerini hatırlamazsa, iki rekât daha kıl­ması vacibtir. Dört secdeyi terk ettiğini hatırlarsa bir secde yapar ve sonra iki rekât kılar. Beş veya altı secdeyi terk etmişse üç rekât kılar. Yedi secdeyi terk etmişse bir secde yapar ve üç rekât kılar.

Ben diyorum ki; namaz kılanın secde edeceği yere devamlı bakması sünnettir. Zayıf kavle göre namaz kılan kimsenin gözlerini     kapatması mekruhtur. Bir zarar görme korkusu yoksa, gözlerini ka­patması bence mekruh değildir.

Namazı huşu ile kılmak, zikirlerin manasını düşünmek, nama­za şevk ile başlamak, kalbi dünya ile ilgili işlerden kesmek, sağ el ile sol eli bilek kısmından tutarak elleri göğüs altına koymak, secdede bir dua okumak, secdeden ve oturuştan kalkarken ellere dayanarak kalkmak, en sahih kavle göre birinci rekâtın kıratını ikinci rekâtın İcraatından uzun yapmak, namazdan sonra zikir ve dua okumak ve nafile namazları farz namazın kılındığı yerden başka bir yerde kıl­mak sünnettir. Nafileleri (namaza tabi sünnetleri) evde kılmak da­ha faziletlidir.

Saffın arkasında kadınlar varsa, onlar çıkıncaya kadar bekle­mek sünnettir. Camiden ayrılan kimsenin ihtiyacı olan yöne doğru gitmesi, ihtiyaç duyduğu bir yön yoksa sağ yöne doğru gitmesi sünnettir.

İmam selâm verince iktida son bulur. Cemaat isterse dua ve benzeri zikirlerle meşgul olur ve selâmı sonra verir. İmam sadece bir selâm verirse cemaat iki selâm verir. Allah daha iyi bilir.

 

6. Namazın Sahih Olmasının Şartları
 


Namazın sahih olmasının beş şartı vardır:

1- Vaktin girdiğini bilmek.

2- Kıbleye yönelmek.

3- Avret yerini örtmek. Erkeğin avret yeri göbek ile diz arasın­da kalan kısımdır. Keza en sahih kavle göre cariyenin avreti de göbek ile diz arasında kalan kısımdır. Hür olan kadının yüzü ve eli hariç bütün bedeni avrettir.

Avreti örten şeyin, çamur ve bulanık su olsa bile, derinin ren­gini göstermeyecek derecede kaim olması şarttır. En sahih kavle göre, elbise bulamayanın çamur ile avretini kapatması vacibtir. Av­reti örterken üstten ve yandan görünmeyecek şekilde örtmek vacib­tir. Alttan örtmek ise vacib değildir.

Bir kimse rükûa varırken avreti yaka kısmından veya başka bir tarafından görünürse, böyle bir örtünme yeterli olmaz. Yakasını kapatmalı veya elbisesini ortadan bağlamalıdır. En sahih kavle göre, açık olan avretinin bir kısmım abdestini bozmayacak şekilde eli ile kapatmalıdır. Bir örtü bulursa her iki avretini örtmelidir. Örtü yal­nız bir avreti kapatmaya yeterli ise, ön avretini kapatmalıdır. Zayıf kavle göre ise arka avretini kapatmalıdır. Bir başka zayıf kavle göre ise dilediği kısmı kapatmakta serbesttir.

4-  Hadesten (cünüblükten ve abdestsizlikten) temiz bulunmak. Namaz kılmakta olana bir hades hali isabet ederse namazı bo­zulur. İmamın ilk kavline göre, hades halini giderir ve namazını kıldığı rekâtlara bina eder.

Namazı bozucu herhangi bir hal namaz kılanın kusuru ol­maksızın meydana gelir ve onu derhal gidermezse, bu konuda İmamın farklı iki kavli cari olmuştur: Örneğin; namaz kılanın avret mahalli rüzgar sebebiyle açılır ve derhal kapatmaya imkan bulursa namazı bozulmuş olmaz. Namazı kılmakta iken meshin müddetinin son bulması gibi namazı bozucu haleti gidermede kusurlu dav-ranmışsa namazı bozulur.

5- Namaz kılanın elbisesi, bedeni ve namaz kıldığı yer temiz ol­malıdır. Temiz ve pis elbiseyi birbirinden ayıramayan kişi, kendi görüşüne göre bir tanesini kullanır. Elbise veya bedenin bir kısmı necis olur da necis olan yer bilinmezse hepsinin yıkanması vacibtir. Necis olduğu zannedilen kısım yıkanırsa, en sahih kavle göre bu yıkama yeterli olmaz.

Namaz kılmakta olan kişinin elbisesinin bir kısmı necasete ulaşırsa, hareketiyle elbisesi ister sallansın ister sallanmasın na­mazı sahih olmaz. Veya necaset üzerinde olan cismin bir tarafını tu­tar ve hareketiyle o cisim sallanırsa, keza en sahih kavle göre sallan-masa da namazı sahih olmaz. Şayet necaset üzerinde olan cismin bir tarafını ayağının altına alırsa, namaz mutlak şekilde sahihtir. Rükû ve secde esnasında namaz kılanın göğsü hizasına gelen bir necasetin en sahih kavle göre namaza zararı olmaz.

Bir kimse, kırılmış olan kemiğine necis bir kemik eklerse na­mazı sahihtir. Temiz bir madde bulur da belli bir zarar korkusu yok­sa, onu çıkarması vacibtir. Zayıf kavle göre, bir zarar göreceğinden korksa bile çıkarması lazımdır. En sahih kavle göre ölümüne sebep olursa çıkarmaz.

 

7. İbadete Engel Olmayan Pislikler
 

1- Taşla temizlenen mahalde kalan pislik izi: Böyle bir pislik izi sahibine nispetle ibadete engel değildir. Şu halde bir kimse taşla temizlenmiş bir çocuğu sırtına alarak namaz kılarsa, en sahih kavle göre namazı batıl olur.

2- Sokak Çamuru: Necis olduğu kesin olarak bilinen ve çoğun­lukla sakınılması zor olan sokak çamuru ibadete engel değildir. Bu­nun hükmü zamana, elbiseye veya elbisede bulunduğu yere göre de­ğişir. Örneğin, pis çamur yaz mevsiminde ibadete engeldir. Omuz ve­ya kol kısmına isabet eden çamur da böyledir. Kış mevsiminde elbi­senin etek kısmına veya ayağa isabet eden çamur ibadete engel de­ğildir.

3- Az miktarda olan pire kam ve sinek pisliği: En sahih kavle göre çok miktarda ve ter ile etrafa yayılan az kan ibadete manidir. Kanın azlığı veya çokluğu örf ile bilinir. Ben diyorum ki en sahih kavle ve muhakkik alimlere göre kan, mutlak surette (az olsun çok olsun namaza nisbetle kişinin kendi kanı) ibadete mani değildir. Al­lah daha iyi bilir.

Sivilce kanının hükmü de pire kanının hükmü gibidir. Zayıf kavle göre sıkmakla çıkan sivilce kanı ibadete manidir. Çıban ve ya­ra kanı ile neşter ve kupa vurdurma hallerinde çıkan kanın hükmü, zayıf kavle göre sivilce kanının hükmü gibidir. En sahih kavle göre, sivilce kanma benzeyen kan devamlı akıyorsa bunun hükmü, istiha-ze kanının hükmü gibidir. Devamlı akmıyorsa başkasından sıçrayan yabancı kan hükmünde olup ibadete manidir. Zayıf kavle göre, baş­kasından sıçrayan az miktardaki kan ibadete mani değildir. Ben di­yorum ki en sahih kavle göre, çıban ve yara kanı ile neşter ve kupa vurdurma halinde çıkan kanın hükmü, sivilce kanının hükmü gibi­dir. En zahir kavle göre, başkasından sıçrayan az miktardaki kan ibadete mani değildir. Allah daha iyi bilir.

İrin ve cerahatin hükmü, kanın hükmü gibidir. Keza yaradan ve kabarcıktan akan su, kokusu olsun veya olmasın en zahir kavle göre hükmü, kanın hükmü gibidir. Ben diyorum ki mezhep alimle-rince kabul edilen rivayete göre, kokusu olmayan kabarcık suyu te­mizdir. Allah daha iyi bilir.

Bir kimse elbisesinde necaset olduğunu bilmeden namaz kılar­sa, İmamın son kavline göre sonra kaza etmesi vacibtir. Şayet elbi­sesinde necaset olduğunu bilir, fakat unutup yıkamadan namaz kılarsa, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre sonra kaza etmesi vacibtir.

 

8. Namazı Bozan Şeyler
 

Mana ifade eden bir veya iki harf kadar konuşmak namazı bo­zar. Keza en sahih kavle göre, telaffuz edilen harften sonra sesi uzat­mak da namazı bozar. En sahih kavle göre tenahnüh (öksürerek boğazı temizlemek), gülmek, ağlamak, inlemek ve üfürmek gibi fiil­lerle iki harf meydana gelirse namaz bozulur. Aksi halde bozulmaz. Dili sürçen, namazda olduğunu unutan veya İslâm'a yeni girmiş olması sebebiyle namazda konuşmanın haram olduğunu bilmeyen kimse az konuşursa mazur sayılır ve namazı bozulmaz. En sahih kav­le göre çok konuşursa namazı bozulur. Tenahnüh, öksürerek boğazı temizlemek ve benzeri durumlar kişiye galebe çalar ve kıraati yap­mak için mazur duruma düşerse, namazı bozulmaz. En sahih kavle göre, kıraati açıkta yapmak için öksürmek namazı bozar. En zahir kavle göre, namaz kılan kişi zorla az konuşturulursa namazı bozulur.

Namaz kılmakta olan kimse, başkasına bir şey anlatmak mak­sadıyla Kur'ân nazmı ile konuşursa, meselâ yanındaki kitabı alması için ismi Yahya olan bir kişiye: "Ey Yahya kitabı kuvvetle tut." mea­lindeki ayeti okur ve bununla kıraati kast ederse namazı bozulmaz. Kıraati kast etmezse namazı bozulur. Namazda okunan zikir ve dua­larla namaz bozulmaz. Yalnız aksırana: "Yerhamükallah" şeklinde hi­tap edenin namazı bozulur. Bir kasıt olmaksızın uzun bir rükünde yapılan uzun bir sessizlik en sahih kavle göre namazı bozmaz.

Namaz kılmakta iken kendisine bir şey isabet eden kişinin; meselâ imamının düştüğü hatayı düzeltmek, içeriye girmek isteye­ne izin vermek veya tehlikeye girecek âmâyı ikaz etmek için "Sübhânallah" demesi sünnettir. Kadının ise tasfık yapması, yani sağ elinin içi ile sol elinin üstüne vurarak ikazda bulunması sünnettir.

Bir kimse namazla ilgisi olmayan veya namaz cinsinden olan (fazla rükün gibi) bir davranış yaparsa namazı bozulur. Unutarak iş­lenen davranış namazı bozmaz. Az olan değil, çok olan davranış na­mazı bozar. Bir davranışın az veya çok olması örf ile bilinir. İki adım atmak veya iki darbe vurmak az, arka arkaya atılan üç adım ise faz­la davranış sayılır.

Fahiş görünen esneme namazı bozar. En sahih kavle göre, ar­ka arkaya yapılan hafif hareketler namazı bozmaz.Tesbihat için

parmakları hareket ettirmek gibi. Sehven işlenen çok fiilin hükmü, en sahih kavle göre kasten işlenen fiilin hükmü gibidir. Namazda az bir şey yemek namazı bozar. Ben diyorum ki; kişi namazda olduğu­nu unutarak veya namazda yemenin haram olduğunu bilmeden bir-şey yerse namazı bozulmaz. Allah daha iyi bilir. Namaz kılan kimse ağzındaki şekeri eritip yutarsa en sahih kavle göre namazı bozulur.

 

9. Namazda On Tarafa Sütre Koymak
 

Kişinin bir duvara, sütuna, dikili asaya karşı durarak namaz kılması veya seccade üzerinde namaz kılması önüne enlemesine bir çizgi çizmesi ve önünden geçenleri men etmesi sünnettir. En sahih kavle göre, sütre konması halinde kişi ile sütresi arasından geçmek haramdır.

Ben diyorum ki; namaz kılanın ihtiyaç olmaksızın sağa veya sola iltifat etmesi, gözlerini göğe dikmesi, saç veya elbisesini topla­ması, elini ağzının üstüne koyması, tek ayak üstünde durması, küçük veya büyük abdesti sıkışık iken veya iştahı çeken bir yemek hazır iken namaza durması, önüne veya sağma tükürmesi, ellerini kalçalarına koyması ve rükûda başını çok eğmesi mekruhtur. Ha­mamda, yolda, çöplükte, kilisede, deve ağılında, temiz olan me­zarlıkta namaz kılmak da mekruhtur. Allah daha iyi bilir.

 

C. SEHİV SECDESİ
 

Namazda yapılması emredilen bir fiili terk eden veya yasakla­nan bir fiili işleyen kimsenin sehiv secdesi yapması sünnettir. Birin­cisi yani emredilen fiil namazın bir rüknü ise onu iade etmek vacib-tir. Bu rüknü iade ederken bir ziyadelik meydana gelirse, tertibe uy­mak bahsinde geçtiği gibi, bu ziyadelik için sehiv secdesi yapıl­malıdır.

Namazın eb'adı sayılan kunut, kunut için kıyam, ilk te­şehhüdü okumak ve ilk teşehhüt için oturmak gibi bir fiil, keza en zahir kavle göre, Peygambere salât ve selâm sehven terk edilirse, se­hiv secdesi yapmak sünnettir. Zayıf kavle göre salât ve selâmı kasten terk edenin sehiv secdesi yapması gerekmez. Ben diyorum ki, keza sünnet olarak kabul etmemiz halinde Peygamberin aline salât getirmeyi terk edenin de sehiv secdesi yapması sünnettir. Allah da­ha iyi bilir. Namazın sair sünnetlerini ikmal etmek için sehiv secde­si yapılmaz.

İkincisi yani yasaklanan fiil, kasten işlendiğinde namazı bozma­yan fiil ise, sehven işlendiğinde sehiv secdesi gerektirmez. Sağa sola bakmak veya iki adım atmk gibi. Kasten yapıldığında namazı bozan ancak sehven işlendiğinde namazı bozmayan fiil, en sahih kavle göre sehiv seecdesi gerektirir. Namazda sehven çok konuşmak gibi.

Kısa olan bir rüknü kasten uzatmak namazı bozar. En sahih kavle göre kasten yapılan kısa bir rükün sehiv secdesi gerektirir. Mesela i'tidal yapmak kısa bir rükündür. Keza iki secde arasında yapılan oturuş da en sahih kavle göre kısa bir rükündür.

En sahih kavle göre fatiha gibi kavli bir rüknü veya teşehhüdü kasıtlı olarak rükûda okumak namazı bozmaz. Kavli bir fiil sehven rükûda yapılırsa, en sahih kavle göre sehiv secdesi gerektirir. Bu me­sele, kasten yapıldığında namazı bozmayan bir fiil, unutularak yapıldığında sehiv secdesi gerektirmez, sözümüzden istisna edilmiştir.

Bir kimse birinci teşehhüdü unutur ve doğrulduktan sonra hatırlarsa, bir daha ona dönmez. Şayet geri dönmenin haram olduğu­nu bilerek dönerse namazı geçersiz olur. Unutarak geri dönerse, na­mazı geçersiz olmayıp yanılmadan dolayı sehiv secdesi yapar. Keza en sahih kavle göre geri dönmenin haram olduğunu bilimiyorsa namazı geçersiz olmaz. İmam sehven kalkıp geri dönerse, en sahih kavle göre, cemaatin de ona uyarak dönmesi lazımdır. Ben diyorum ki; en sahih kavle göre cemaatin dönmesi vacibtir. Allah daha iyi bilir.

Bir kimse henüz doğrulmadan teşehhüdü okumadığını hatırlarsa, okumak için geri döner ve kıyama yakın doğrulmuş ise sehiv secdesi yapar. Şayet birinci teşehhüdü terk etme niyetiyle kasıtlı kalkar ve kasıtlı teşehhüde döner de kıyama yakm gelmişse namazı bozulur.

Bir kimse kunutu okumayı unutur ve secdedeyken hatırlarsa geri dönmez. Henüz secdeye varmadan hatırlarsa kıyama döner ve kunutu okur. Ancak eğilmesi rükû sınırına varmışsa sehiv secdesi yapması lazım gelir.

Bir kimse namazın belli bir eb'adını terk ettiğinden şüphe ederse, onun için secde eder. Yasaklanmış bir fiili işlediğinden şüphe ederse secde etmez.

Bir kimse namazda yanılır da sehiv secdesi yapıp yapmadığına şüphe ederse, sehiv secdesi yapmalıdır. Üç rekât mı yoksa dört rekât mı kıldığından şüphe ederse, bir rekât daha kılıp sehiv secdesi yapar. Bu şüphesi selâmdan önce zail olsa da en sahih kavle göre, sehiv sec­desi yapması lazımdır. Keza fazla rekât kıldığında tereddüt eden ve­ya fazla rekât kıldığı muhtemel olanın hükmü de aynıdır.

Her halükarda vacib olan bir fiili terk ettiğinde şüpheye düşen ve şüphesi ortadan kalkan kimse secde etmez. Bunun misali şudur: Bir kimse üçüncü rekâtı mı yoksa dördüncü rekâtı mı kıldığından şüphe eder de dördüncü rekâta kalkmadan üçüncü rekâtı kıldığını hatırlarsa secde etmez. Yalnız kıldığı rekâtın dördüncü rekât mı yoksa beşinci rekât mı olduğundan şüphe ederse sehiv secdesi yap­ması lazımdır.

Meşhur kavle göre, bir kimse selâm verdikten sonra her hangi bir farzı terk ettiğinden şüphe ederse bu şüphenin namaza bir tesi­ri olmaz.

imama tabi olarak namaz kılan bir kimse yanılırsa, bu sehvi imam yüklenir. Hatta imamın selâm verdiğini zannederek selâm ve­rir de sonra imamın selâm vermediği anlaşılırsa, imamla beraber tekrar selâm verir ve secde etmez.

Cemaat teşehhüt esnasında niyet ve tahrim tekbirinden başka bir rüknü terk ettiğini hatırlarsa, imam selâm verdikten sonra kal­kar, bir rekât daha kılar ve secde etmez. İmamın selâmından sonra yanılırsa, imam bu sehvi yüklenmez.

Mesbûk kişi imamla beraber selâm verir ve sonra mesbûk ol­duğunu hatırlarsa kalkar, namazını bina eder ve sonunda sehiv sec­desi yapar.

İmamın yanılması cemaati de etkiler. İmam secde ederse cema­at da secde eder. Eğer imam secde etmezse, İmamın kesin görüşüne göre cemaat, imamın selâmından sonra secde eder.

Mesbûk imama uyduktan sonra imam yanılırsa, keza en sahih kavle göre imama uymadan önce de imam yanılırsa, en sahih kavle namaz                                                                                   

göre imamla birlikte sehiv secdesi yapar. Sonra namazın sonunda tek­rar sehiv secdesi yapar. İmam sehiv secdesi yapmazsa İmamın kesin beyanına göre, namazın sonunda mesbukun sehiv secdesi yapar.

Yapılan bir kaç sehiv için bir sehiv secdesi yapılır.

Sehiv secdesi namaz secdesi gibi iki secdedir, imam'm son kav­line göre sehiv secdesi teşehhütten sonra, selâmdan önce yapılır. Şa­yet bilerek selâm verirse, en sahih kavle göre secdeyi kaçırmış sayılır. Şayet yanılarak selâm verir de araya uzun bir fasıla girerse, imam'm son kavline göre yine secdeyi kaçırmış olur. Fasıla uzun de­ğilse İmamın kesin görüşüne göre secdeyi kaçırmış sayılmaz. Secde ederse en sahih kavle göre namaza dönmüş olur.

Cuma namazında imam yanılır da cemaatle birlikte sehiv sec­desi yaptıktan sonra cuma vaktinin çıktığı anlaşılırsa, namazı öğlen namazı olarak tamamlarlar ve sonunda sehiv için secde ederler.

Bir kimse sehiv ettiğini zannederek secde eder ve sehiv etme­diği anlaşılırsa, en sahih kavle göre tekrar sehiv secdesi yapar.

 

D. TİLÂVET VE ŞÜKÜR SECDESİ
 

Tilâvet (okuma) secdesini yapmak sünnettir, imam'm son kav­line göre secde ayetleri on dört tanedir. Bu ayetlerin bulunduğu su­reler şunlardır: A'raf, Ra'd, Nahl, İsra, Meryem, Hac, Furkan, Nemi, Secde, Fussilet, Necm, İnşikak, ve Alak. Hac suresinde iki secde ayeti vardır. Sad suresinde geçen ayet secde ayeti olmayıp şükür ayetidir.

Namaz dışında şükür secdesine varmak müstehabtır. Namazda şükür secdesine varmak ise en sahih kavle göre haramdır. Secde aye­tini okuyanın ve işitenin secde etmesi sünnettir. Ancak okuyan secde ederse işiten kimse için müekked sünnet olur. Ben diyorum ki, secde ayetini işiten kimsenin de secde etmesi sünnettir. Allah daha iyi bilir.

İmam namazda iken secde ayetini okursa, kendi kıraati için secde eder. Tek başına namaz kılan kimse de kendi kıraati için sec­de eder. İmam tilâvet secdesi yaparsa, cemaat da secdeyi onunla bir­likte yapar. Şayet imam secde eder de cemaat etmezse veya imam

secde etmez de cemaat secde ederse, her iki durumda da cemaatin namazı bozulur.

Namazda olmayan kimse tilâvet secdesi yaparsa, önce secde için niyet eder ve ellerini kaldırarak iftitah tekbiri alır. Sonra elleri­ni kaldırmadan secdeye varmak için tekbir alır ve namaz secdesi gi­bi bir secde yapar. Tekbir alarak secdeden kalkar, oturur ve selâm verir. En sahih kavle göre tilâvet secdesinde iftitah tekbiri almak şarttır. Keza en zahir kavle göre ise selâm vermek de şarttır. Namaz için geçerli olan şartlar, tilâvet secdesi için de geçerlidir.

Namazda olan kişi tilâvet secdesi yaparsa, secdeye varırken ve secdeden kalkarken ellerini kaldırmadan tekbir alır. Ben diyorum ki; namazda olan kimse tilâvet secdesi yaparsa, istirahat oturuşu yapmaz. Allah daha iyi bilir.

Tilâvet secdesi yapan kişi namazın içinde olsun dışında olsun şu duayı okumalıdır:

Bir secde ayeti iki ayrı mecliste okunursa, her biri için ayrı ayrı secde yapılır. Keza en sahih kavle göre bir ayet aynı mecliste tekrar edilirse, her biri için ayrı ayrı secde yapılır. Namazın bir rekâtı bir meclis, iki rekâtı iki meclis hükmündedir.

Bir kimse secde ayetini okur da secde etmezse ve araya uzun bir fasıla girerse artık secde yapamaz.

Şükür secdesi namazda iken yapılmaz. Bir nimete kavuşmak, bir beladan kurtulmak, bir belaya yakalanmış olanı görmek veya açıkça günah işleyen birini görmek durumunda şükür secdesi yap­mak sünnettir. Günah işleyenin durumu sebebiyle şükür secdesini açıkça yapmak, bir belaya müptela olmuş olanın durumu sebebiyle de secdeyi gizlice yapmak sünnettir.

Şükür secdesi keyfiyet ve şartları itibariyle tilâvet secdesi gibi yapılır. En sahih kavle göre, misafir olan kimsenin binek üzerinde tilâvet ve şükür secdesi yapması caizdir. Yolcu olanın binek üzerin­de tilâvet secdesi yapması ihtilafsız caizdir.

 

E. NAFİLE NAMAZLAR
 

Nafile namazlar iki kısımdır:

1- Cemaatle kılınması sünnet olmayan nafile namazlar: Bun­lar farz namazlara tabi olarak kılman revâtib sünnetlerdir. Revâtib sünnetler sabah namazından önce, öğle namazından önce ve sonra ve akşam ve yatsı namazlarından sonra kılman ikişer rekât sünnet­lerdir.

Zayıf kavle göre yatsı namazına bağlı kılman sünnetler revâtib değildir. Başka bir zayıf kavle göre öğlen namazından önce ve Öğlenr den sonra kılman dört rekât sünnet; bir başka zayıf kavle göre, ikin­di namazından önce kılman dört rekât sünnet revatiptir. Sünnetle­rin tümü revatiptir. Ancak müekked sünnetler konusunda ihtilâf vardır. Zayıf kavle göre akşam namazından Önce kılman hafif iki rekât sünnet revâtibtir. Ben diyorum ki; en sahih kavle göre, akşam namazından önce kılman iki rekât namaz sünnettir. Zira Buhari'nin Sahihi'ne aldığı hadiste akşam namazından önce iki rekât sünnet emredilmiştir. Cuma namazından sonra dört rekât kılmak, öğle na­mazından önce kılman sünnetleri cuma namazından önce kılmak sünnettir. Allah daha iyi bilir.

Vitir namazı da cemaatle kılınmayan revâtib sünnetlerdendir. En azı bir en çoğu on bir rekâttır. Zayıf kavle göre, vitir namazı on üç rekâttır. Bir rekâttan fazla kılmak isteyenin her iki rekâtta bir selâm verip, rekâtlar arasına fasıla koyması daha faziletlidir. Vitrin tümünü birleştirerek bir teşehhütle kılmak veya son iki rekâtta iki teşehhüt okuyarak vitrin tümünü birleştirip kılmak da caizdir.

Vitir sünnetinin vakti yatsı namazı kılındıktan sonra başlar, fecr-i sadığın doğuşuna kadar devam eder. Zayıf kavle göre vitri kıl­manın şartı, yatsı namazından sonra bir rekât dahi olsa nafile bir namaz kıldıktan sonra kılmaktır.

Vitri teheccüt namazından sonra kılmak sünnettir. Bir kimse, önce bir rekat vitri kılar da sonra teheccüdü kılarsa, bir daha vitri iade etmez. Zayıf kavle göre, bir rekat daha kılarak vitri şef (iki re­kat) yapar, sonra vitrin geri kalanını iade eder.

Ramazan ayının ikinci yarısından itibaren vitrin son rekaati-de, sabah namazında okunduğu gibi kunut duasını okumak sünnet­tir. Zayıf kavle göre, sene boyunca vitirde kunutu okumak sünnettir. Vitirde kunut duasını okumadan önce şu duayı okumak sünnettir:

Ben diyorum ki en sahih kavle göre, bu dua kunuttan sonra okunur. Teravihten sonra vitiri cemaatle kılmak sünnettir. Allah da­ha iyi bilir.

Cemaatle kılınmayan sünnetlerden bir tanesi de duha (kuşluk) namazıdır. En azı iki rekât, en çoğu on iki rekâttır. Vakti, güneş bir mızrak boyu yükseldikten sonra başlar, zeval vaktine kadar devam eder.

Tahiyyatü'l-mescid de cemaatla kılınmayan sünnetlerden olup iki rekaattır. Mescide giren kişi henüz oturmadan bir farzı veya baş­ka bir nafileyi kılarsa, bu sünneti eda etmiş sayılır. En sahih kavle göre bir rekâtlık namazla bu sünnet ifa edilmiş olmaz. Ben diyorum ki; cenaze namazı, tilâvet ve şükür secdeleriyle de bu sünnet ifa edil­miş olmaz. En sahih kavle göre, -kısa aralıklarla da olsa- camiye gi­riş ve çıkışlar tekerrür ettikçe bu sünnet de tekerrür eder. Allah da­ha iyi bilir.

Farzlardan önceki revâtib sünnetlerin vakti, farzın vakti gir­dikten sonra başlar. Farzlardan sonra kılman sünnetlerin vakti ise farz kılındıktan sonra başlar ve farzın vakti çıkınca bu sünnetlerin de vakti çıkmış olur. Vakti belli olup da vaktinde kılınmayan kuşluk ve bayram namazı gibi nafile sünnetlerin kaza edilmesi, en zahir kavle göre sünnettir.

2- Cemaatle kılınması sünnet olan nafile namazlar: Bunlar bayram, ay ve güneş tutulması ve yağmur duası namazı gibi namaz­lardır. Bu nafileler, cemaatle kılınması sünnet olmayan nafilelerden faziletlidir. En sahih kavle göre revâtib sünnetler, teravihlerden fa­ziletlidir.

Teravihi cemaatle kılmak sünnettir. Bir vakte veya bir sebebe bağlı olmayan nafileleri cemaatle kılmak sünnet değildir. Rekât sayısı birden fazla olan nafileler kılınırken namazın sonunda veya iki rekâtte bir veya her rekâtte teşehhüd okunur. Ben diyorum ki; en sa­hih kavle göre her rekâtta teşehhüd okunmaz. Allah daha iyi bilir.

Bir kimse birkaç rekâta niyet ederek nafile namaza başlar da sonra rekât sayısını azaltmak veya çoğaltmak ister ve niyetini değiş­tirmeden rekât sayısını çoğaltır veya azaltırsa namazı batıl olur.

Bir kimse iki rekâtlı nafile bir namaza niyet eder de yanılarak üçüncü rekâta kalkarsa, en sahih kavle göre oturur, teşehhüdü okur ve sonra dilerse bir rekât daha kılmak niyetiyle kalkar, o rekâtı da kılar ve sonunda sehiv secdesi yapar. Dilerse oturup teşehhüdü okur ve sehiv secdesi yaptıktan sonra selâm verir.

Ben diyorum ki; gece kılman nâfîle namazlar daha faziletlidir. Sonra gün ortasında kılman nafile namazlar ve daha sonra günün sonunda kılman nafile namazlar gelir. Nâfîle namazlarda her iki rekâtta bir selâm vermek sünnettir.

Teheccüd namazı kılmak da sünnettir. Her geceyi devamlı na­maz kılmakla geçirmek mekruhtur. Her iki bayram gecesi gibi bazı geceleri ihya etmek ise sünnettir. Yalnız cuma gecelerini teheccüde tahsis etmek ve teheccüd namazını alışkanlık haline getiren kimse­nin onu terk etmesi mekrutur. Allah daha iyi bilir.