hafız_32
Thu 14 October 2010, 12:27 pm GMT +0200
NAMAZ
Cemaatla Namaz Kılmaktan Ayrılmak
Ebu Dâvûd ve Nesâî'nin "Sünerf'lerinde yeralan ve Ebu'd Derdâ'dan rivayet olunan bir hadiste şöyle deniyor; Resulullah'ın (as) şöyle dediğini işittim: "Bir köyde (yerde) üç kişi bulunduğu halde ezan okunmuyor, namaz da kîlınmıyorsa onlar şeytanin mülkleri olmaktan başka birşey yapmıyorlar demektir. Sakın cemaattan (topluluktan) ayrılma; çünkü sürüden ayrılanı kurt kapar". Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: "Şeytan onları kendine mülk edindi, onlara Allah'ın zikrini unutturdu. İşte bu tipler şeytanın partisidir (taraftarlarıdır). Dikkat edin şeytanın taraftarları zarara uğrayanların ta kendileridir".[193]
Namazda Safların Düz Tutulması
Allah Tealâ şöyle buyuruyor: "Rabbın ve melekler saf saf gelirler".
(Fecr 22). Yani düzgün güzel saflar oluşturarak gelirler. Acaba bu dikkate a-Iındığında namazda safları oluşturmak ve onları düz tutmak şeriate (İslam'a) uymak anlamına gelmez mi?
Sahih-i Buharî'de yeralan bir hadiste Resulullah'ın (as) şöyle dediği rivayet olunur: "Meleklerin Rabbleri katında saf tuttukları gibi saf tutmayacak mısınız?"Bunun üzerine birisi Resulullah'a (as) şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Melekler Allah'ın katında nasıl saf oluştururlar?" Resulullah (as) şöyle buyurdu: "İlk sırayı düzgün ve doğru bir şekilde yaparlar, sonra birbirlerine yanaşıp saffta dururlar". Bir başka hadiste İse Resulullah'ın (as) şöyle buyurduğu rivayet olunur: "Eğer insanlar cemaatla namazın ilk safının ve çağrının (ezan, kamet veya imamın hitabının) neler gizlediğini (ne tür bayırları ve iyilikleri kapsadığım) öğrenseler, sonra da (ilk safta yer) bulamasalardı, ilk safa üşüşür ve onun hayrından pay almak için uğraşırlardı". [194]
Buharî'de şöyle geçmektedir: "Erkek saflarının en hayırlısı birinci sajf ve en kötüsü sonuncu saffttr". Bu hususun anlatıldığı ve namaz kılan cemaata, önce birinci, sonra ikinci ve sonra da diğer safları oluşturmalarının açıklandığı bu tip örnekler "Sünen" kitaplarında çoktur. Cemaata gelindiğinde, birinci saf boş ve düzensiz bir durumda iken yeni bir saf oluşturmak islam şeriatine aykırıdır. Namazda iken namaza zarar veren bir şey yahut boş söz veya çirkin olan bir husus ya da haram yahut mescidde namaz anında korunması gerekli herhangi bir şey Resulullah'ın (as) açıkladığı şeylere bir ek olarak yapılırsa, şeriatı yüceltmeyi gerektiren hususlar terkedilmiş, şeriate gerektiği gibi saygı gösterilmemiş ve Allah Azze'ye itaatten sayılan meşru' sınırların dışına çıkılmış olur. Kişi, Allah'ın emirlerine uymak hususunda -tam ve dosdoğru yapmadığı halde- yaptıklarının eksik, yanlış olduğuna inanmıyorsa Allah Azze'nin emirlerini yerine getirmeye engel olanlardan sakınmaya götürecek açık bir cezanın verilmesi artık hak olur. İşleri en iyi bilen Allah'tır. [195]
Namazda iken öksürmek ve boğazı temizlemek
Namazda öksürmek ve boğaz temizlemek namazı bozar mı? Bu husustaki görüşler nelerdir?
Resulullah (as) şöyle buyurmuştur: "Şu kıldığımız namazımız, ademoğ-lunun söyleyeceği -kendine Özgü- hiçbir sözle sahih olmaz. Kuşkusuz Allah Azze kendi işinde dilediğini emreder, namazda size konuşmamayı emretmiştir". Zeyd b. Erkam şöyle diyor: ".... Böylece namazda susmayı emretti, konuşmamızı yasakladı. Bu hususta Müslümanlar hemfikirdirler". Hatta namazda kafayı çevirip sağa sola bakmak bile mekruhtur. Bu hususta Hz. Ai-şe'den şöyle rivayet olunmuştur: Ben Resulullah'a (as) namazda kafayı çevirip sağa sola bakınmak hakkında sorduğumda bana, "namazda kafayı çevirip sağa sola bakınmak, şeytanın kulun namazından elde ettiği suistimaller-dendir" buyurdu. Hadisi Buharı rivayet jetmistir.
İlim adamları, namazda bile bile konuşan kişiyi namazının doğru olmasını istemeyen kişi olarak değerlendirip namazının bozulmuş olduğunu söylüyorlar. Burada bile bile konuşmak demek, namazda olduğunu bilmek ve konuşmanın yasaklanmış olduğunun bilincinde olmak dernektir. Resulullah (as) namazda konuşmayı yasaklamış ve şöyle demiştir: "insanoğlu namazda konuştuğunda kullandığı sözcükler namazın hiçbir bölümünü ıslah etmez". Namazda konuşmayı anlatan pek çok hadis vardır Ama "namazda konuşmak" anlamı içerisinde ne öksürmek, ne de boğaz temizlemek vardır. Bu iki sözcük ne yalnız başlarına, ne de bir başka kelimelerle konuşmak kapsamına girmediği gibi öksürüp gırtlak temizleyen kişi de "konuşan" diye adlandı-rılamaz. Ne var ki buradaki öksürük ve gırtlak temizleme ifadesi ile anlatılmak istenen, delillerle anlaşılmaktadır. Kastedilen, (birilerine verilen) işaretler olabilir. Namazda kahkaha ile gülmek ve benzeri şeyler hakkında iki cevap verilir: İlki; kahkahanın çirkinlik ve ayıp (yahut huy) anlamında değerlendirilmesidir. İkincisi; biz, kahkahanın namazı bozduğu görüşünü namazda konuşmak olarak değerlendirip benimsemiyor ve bu açıklamalardan îsİam a-limlerinin büyük çoğunluğunun görüşüyle kahkahanın namazı bozduğuna dair herhangi bir işaret çıkaramıyoruz.
Bu hadisi İbnu'l Munzîr rivayet etmiştir.
Buradaki şıklar arasında daha başkaları da sayılabilir. Hatta şöyle denebilir: Kahkaha atılırken büyük bir ses çıkarılır. Bu ses namazın durumunu (vakarını) bozduğu gibi namaz kılarken gerekli olan huşuu (huzuru) da giderir. Kahkaha, içerisinde harf bulunmayan, yani herhangi bir anlam ifade etmeyen bir haykırış gibidir. Kahkaha atmak, namazı hafife almak ve onu o-yun-eğlence gibi bir konuma oturtmak dolayısıyla asıl amacı unutmak demektir, bu nedenle de namazı bozar; yoksa namaz kılan kahkaha attığında konuşmuş sayıldığından dolayı namazı bozulmuş değildir. Bu bakımdan Namazın bozulması hususu -bu kabilden olarak- açıklama gerektirmez. Namazda çıkarılan sesler ise konuşma hükmünde değildir.
Hz. Ali'den rivayet şöyle olunmuştur: "Resulullah'ın (as)yanına iki kez gitmiştim. Birisi gece, diğeri gündüzdü. Yanına gittiğimde namaz kılıyordu. Bana boğazını temizler gibi işaret etti".
Bu hadisi anlamı itibariyle İmam Ahmed, İbn-i Mâce ve Nesâî rivayet etmiştir.
Kahkaha hususu ise -ki ikinci husustur- konum olarak değil de huy olarak bir anlama işaret etmektedir. Birisi üflemek, ses çıkarmaktır. Bu hususta Malik ve Ahmed'den iki rivayet gelmiştir: Birincisi; üflemenin namazı bozma-masıdır. Bu fikri benimseyenler; İbrahim en-Nehaî, İbn-İ Şîrîn, seleften bazıları, Ebu Yusuf ve İshak'tır. İkincisi; üflemenin namazı bozmasıdır. Bu fikri benimseyenler ise Ebu Hanife, İmam Muhammed, es-Sevrî ve eş-Şâfiî'dir.
Bunlara dikkat edilirse, namazı ipta! eden (bozan) etkenlerin üfleme i-çerisinde bulunduğu görülür. Bu da, üflemede iki harf ve fazlasının ağızdan çıkmış olmasıdır. İmam Ahmed'in ise, "üfleme konuşma hükmündedir; isterse iki harf kadar bile bir söz ağızdan çıkmış olmasın" fikrinde olduğu rivayet olunur. Bu husustaki kanıtı ise Hz. Ümmü Seleme'den rivayet olunan şu hadistir: Resulullah (as) dedi ki, "namazda üfleyen kimse konuşmuş demektir".
Bu hadisin benzerini el-Mallâl rivayet etmiştir. Ama O'nun rivayet ettiği hadis sahih değii mcrfudur. Bu nedenle ona güvenilmez, İmam Ahmed ise tbn-İ Abbas'tan şu sözleri rivayet etmiştir: "Namazda üflemek konuşmak demektir". Şu hadisi de Saîd kendi "Sünen"inde rivayet etmiştir: "lifleme iki harfi kapsar, bu ise namazda okunan herhangi bir ayet değildir, ama kahkahayı andırmaktadır".
Öksürerek boğaz temizlemede olduğu gibi üflemede de deliller, konuşma olmasından yanadır. Yani üflemek, konuşmak gibidir. Bu husustaki tartışmalar da hemen hemen aynıdır. Ama namazda boğaz temizleme, Resulullah'ın (as) bizlerle konuşmuş olduğu dilde -Arap dilinde- konuşma olarak tanımlanmamış ve namazda genel olarak yasaklanan konuşmayı kapsamına almamıştır. Enes'ten şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) buyurdu kt, "sizden biriniz namazda rabbına dua edip yalvanyorken ne önüne, ne de sağ tarafına tükürmesin; -eğer mutlaka tükürecekse- sol tarafına ve a-yağının altına tükürsün".
Bu hadis muttefekun aleyhtir.
Namazda eğer yemin edecekse -dahi- konuşmasın bu İşlerden olarak -daha önce yapmış olduğu- bir yemini de namazda bozmasın. Kişi eğer namazda konuşacağına dair yemin etmişse bu hoş bir şey değildir. Zira böyle bir yemini yerine getirmek için konuşmak kaçınılmazdır. Bu konuşmalar bir anlama işaret ederler. Bunlar, akıl yoluyla tanımlanabilecek olan ve yerine göre değişiklik arzeden işaretlerdendir. Ama namazda sahibinin durumunu anlatan yalın sesler doğal duyulara işaret ederler. Eğer mutlak konuşma herhangi bir şeye işaret etmek hususunda bir pay alacak olursa, yani konuşarak bir şey anlatılacak olursa bunlar namazda yapılması yasak olan işaretler grubuna girer ve işaret olmaktan çıkarak anlatım durumuna dönüşürler. Hem de amaca işaret eden bir konuma girerler. Bu da konuşmak, söz söylemek diye adlandırılır. Tüm bunlarla beraber namaz bozulmaz. Zira Resulullah (as) namazda İken kendisine selam verildiğinde işaretle o selama karşılık verirdi. Bu haliyle de namazda işaret edilip anlaşılan şeylerin hepsini yasaklamamış demektir. Bu,anlamdan olarak, namaz kılan kişinin Kur'an-ı Kerim'le uyar-mass ve teşbih etmesi, yani "subhanellah" demesi, nassların (ayet ve hadis metinlerinin) işaret ettikleri gibi helaldir.
Bunun yanısıra namazda yapılması meşru olan şeyler, dinleyen kişiye bir şey anlatmak amacına dahi yönelik olsa namazı bozmaz. Öyleyse doğal olarak yapılan hem de kimseye bir şey anlatmak amacı gütmeyen, ama duyan kimselerin onun halini anladıkları hareket veya susmak gibi şeyler nasıl oluyor da namazı bozabiliyor. Nitekjm insan namazda iken birini gördüğünde, ya organlarından birini oynatır veya titrer yahut gözünden yaş gelir ya da tebessüm eder, böylece karşısındaki kişi onun durumunu anlar. Ne var ki, bu durum diğerlerinden ayrılır, zira bir tür seslenme olarak değerlendirilmektedir, her ne kadar sünnette reddedilmemişse de. İmam Ahmcd'in Müsned'İn-de Muğire b. Şu'be'den rivayet olunan bir hadiste şöyle denmektedir: Resulullah (as) güneş tutulması (kusuO namazında üflemeye başladı. Namazdan sonra kendisine durum sorulduğunda şöyle dedi: "Cehennemin ateşi bana öylesine yaklaştırıldı ki yüzüme değmesin ve yüzümden uzaklaşsın diye üfle-dirn" (Bkz. el-Fetâvâ el-Kübrâ İbn-İ Teymiyye)
Müsned'de ve Sünen-i Ebu Dâvûdda Abdullah b. Amr'dan şunlar rivayet olunmuştur: Resulullah (as) güneş tutulması esnasında namaz kıldı ve son secdesinde üfledi ve şöyle dedi: "Üff üff üff Rabbtmf Ben aralarında i-ken onlara azab elmeyesin diye beni -onlara- göndermedin mi?". Bazı arkadaşlarımız bunu cevaplayarak, bu olayın yasaktan önce cereyan ettiğini veya Allah Azze'den yahut da Resulullah'ın (as) cehennem ateşinden korktuğu i-Çİn böyle davrandığını savundular. Şöyle dediler: "Bize göre hu iş namazı iptal etmez", işleri en iyi bilen Allah Azze'dîr. [196]
Kabirlerin Mescid Haline Dönüştürülmesi
Çoğu yerlerde kabirlerin mescid haline dönüştürülmesi bir bid'at olarak yaygınlaşmış, önceki yüzyıllar -kuşaklar- da bu bid'attan nasiplerini almışlardır. Acaba bunun haram olmasının türü ve şekli nedir? Bunun gerçekliği nasıl açıklanmalıdır?
Buharî ve Müslim'de şu hadis yeralmaktadır: Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Allah Azze Yahudilerce ve Hristiyanlar'a la'net etsin; zira onlar kendi peygamberlerinin kabirlerini mescid haline dönüştürdüler". Bu hadiste Resulullah bizleri bu işi yapmaktan sakındırmaktadır.
Müslim'de Hz. Aişe'den rivayet edilen bir hadiste şöyle deniyor: "Ümmü Habîbe ve Ümmü Seleme, Resulullah (as), Habeşistan'da bir kilisede bir takım resimler gördüklerini anlattılar. Bunun üzerine Resulullah (as) şöyle buyurdu: "İşte bu insanlar (Hristiyanlar ve Yahudiler) her ne zaman aralarından iyi ve salih bir insan öldüyse hemen onun kabrinin üzerine bir bina kurdular ve orayı mescid (ibadethane) edinerek orasmt gördüğünüz resimlerle süslediler. Onlar kıyamet gününde Allah katında yaratıkların en kötü-südürler".
Kabirlerin mescid edinilmesi; oralarda kabirlere secde edilmesi veya mezarların üzerine namaz kılınması anlamından daha geniş ve daha kapsamlı bir anlama sahiptir. Müslim'de bir başka haberde ise şunları görüyoruz: "Kabirlerin üzerlerine oturmayın ve ne onlara karşı, ne de onların üzerlerinde namaza durmayın".
Beydâvî şöyle diyor: "Hristiyanlar ve Yahudiler kendi peygamberlerinin kabirlerine onların şanlarını ve durumlarını yüceltmek ve onları ululamak için secde ediyorlardı. Onların kabirlerini namaz kılarken kıble ediniyorlar ve onların putlarını yapıyorlardı. Allah Azze onlara la'net etsin".
Sözkonusu ameli kesinlikle reddeden hadisler vardır. Ne var ki burada, anlatılanların sebeplerine işaret eden kanıtlar ortada yoktur. Açık ve anlaşılır olan şudur: Yasaklamanın nedeni (sebep ve illeti), bu işe sürükleyen etkeneri bertaraf etmek ve hiçbir şeye veya kimseye ne zarar, ne yarar verebile-:ek ve ne de herhangi bir şey duyup işitebilen cansızları ululayanların edindikleri putlara tapınmaktan, putçuluktan uzaklaşmak ve onlara benzeme-nektir. Ayrıca bu uğurda mal harcanması da çirkin bir şeydir ve boşu boşuna yapılmış bir iştir.
Hz. Aişe şöyle demiştir: "Eğer bu yasaklama olmasaydı Resulullah'ın (as) kabrini yerden yükseltir, orada bir mescid edinirdim. Ama Kabirlerin mescid edilmesini çirkin görmüştür".
Yine Buhari ve Müslim'in Sahihlerinde geçen bir haberde Habeşistan'daki bir kilisede ne süslemeler, ne de herhangi bir resmin bulunmadığı geçmektedir.
Resulullah (as) şöyle demiştir. "Yahudiler ve Hıristiyanlar ne zaman kendilerinden salih ve temiz bir kimse ölse, onun kabrinin üzerine bir bina inşa eder, orayı kendilerine mescid edinir ve buraları resimlerle süslerler. Bunlar kıyamet gününde Allah Azze'nin katında varlıkların en kötüleridir", Sahih-i Müslim'de Resulullah'tan (as) rivayet olunan Cündüp'ün hadisinde şunlar geçmektedir: Resulullah (as) ölmezden kısa bir müddet önce şöyle dedi: "Kuşkusuz sizden önceki kuşaklar kabirleri mescid haline getirdiler. Dikkat edin sakın kabirleri mescidler haline dönüştürmeyin, ben sizleri bundan men ediyorum"}
Müsned'de ise Resulullah'ın (as) şöyle dediği rivayet olunmuştur: "Kıyamet gününde, tanıdığınız yaratıkların en kötüsü kabirleri mescid edinenlerdir". İmam Malik'in eİ-Muvatta' adlı eserinde Resulullah'ın (as) şöyle dediği rivayet olunmaktadır: Resulullah (as) buyurdu ki, "Allah'ım! kabrimi ibadet edilir bir put haline dönüştürme. Allah Azze'nin gazabı kabirleri mescid e-dinen toplulukların üzerinedir".
Sünen kitaplarında hemen hemen aynı haberler yeralmaktadır: Resulullah (as) buyurdu ki, "benim kabrimi bayramlık bir şey haline dönüştürmeyin. Nerede olursanız olun bana salavat getirin, zira salavatlannız (dualarınız) bana ulaşır". Bu hadîs, gerek senet, gerekse de metin itibariyle sahihtir. Ne var ki Müslümanların nerede olurlarsa olsunlar Resulullah'a (as) getirdikleri Salavatlarm (duaların) nasıl ulaşacağı bizim için gayb kavramlarından biridir. Gayb ise yalnızca Allah Azze'nin bileceği bir husustur. Bize düşen, gaybı Allah Azze'nin bildiğine ve gaybın gayb olduğuna inanmak, bu hususta münakaşaya tutuşmamak yahut hakka haksızlık edecek bir çekişmeye girişmemektir. (Seyyid Cemilî) [197]
Evde Namaz Kılmak
kimseler evde namaz kılmanın mescidde kılınanla aynı sevaba sahip olduğunu ve Resulullah'ın (as) şöyle buyurduğunu savunuyorlar: "Yeryüzü bana mescid kılındı ve benim için temizlendi". Bazıları da şöyle diyor: Cuma namazının sıhhatinin (kılmabilmesinin) şartı mescidde kılınmasıdır. Bu husus ayette de geçmektedir. Ama mescidde kılınan farz namazın sevap ve hayır bakımından daha büyük bir dereceye sahip olduğu savunulmaktadır.
Öyleyse bu hükmün sünnetteki açıklaması nedir, neye dayanır?
Sahih-i Buharı ve Sünen kitaplarında geçen bir haberde şunlar rivayet o-lunmaktadır: Kör bir adam evinde namaz kılmak üzere izin istedi. Resulullah (as).da O'na izin verdi. Ama adam dönerken çağırarak şöyle dedi: "Ezanı duyuyor musun?" Adam, "evet" dedi. Resulullah (as), "öyleyse çağrıya (ezana) cevap ver". Resulullah (as), ezam duyduğundan dolayı camiye gelmesini emretti. Bu nedenle İmam Ahmed ezanı duyan herkesin cemaata gelmesinin gerekli (vacip) olduğu görüşünü savunmuştur.
Sahih bir hadiste Resulullah'm (as) şöyle dediği rivayet olunur: "Mescide yakın oturanlar farz namazları yalnızca mescidde kılmak zorundadırlar". Oradakiler şöyle dediler: "Mescidin komşuları kimlerdir ey Allah'ın Resulü?" Şöyle dedi: "Ezanı duyan herkes mescidin komşusudur".
Sünen kitaplarındaki hadislerde şöyle geçmektedir: İbn-i Ümmi Mektûm ResulullalVa (as), "ya Resulullah benim evim mescide bir hayli uzak; kolayca aşamayacağım bir de dağlık arazi var ve şehirde zehirli hayvan da pek çok. Bu durumda bana evimde namaz kılmak için müsaade ediyor musunuz?'' diye sordu, Resulullah (as), "ezam duyuyor musun?" diye sordu. Q, "evet" deyince Resulullah (as), "öyleyse sana izin verecek bir husus bulamıyorum" dedi. Bu açıklama, Allah Azze'ye inanan bir insanın cemaata gelmesinin, cemaatla birlikte olmasının zorunluluğuna kanıttır.[198]
Tek Başına Ve Cemaatle Namaz Kılmak
Tek başına namaz kılmayı cemaatle namaz kılmaktan daha üstün kılan nedir; cemaatla namaz kılmak da tek başına namaz kılmaktan hangi durumlarda daha üstündür?
Kişinin cemaatla kıldığı namazı tek başına kıldığı namazdan daha üstün tutanların delilleri konusunda İki husus vardır; bunlar Özürsüz olarak tek başına kılınan namazın sahih (doğru) olduğu temeline dayanmaktadırlar. Tek başına kılınan namazın sahih olduğunu savunanlar, "cemaat vaciptir, ama koşullarından birisi değildir. Mesela ikindi namazının, vaktin sonuna, yani günün karanlığa doğru sararma vaktine ertelenmesi ve o zaman kılınması hata (suç ve günah) olmakla birlikte bu vakitte kılman namaz sahihtir. Hatta akşam namazının vaktinin girmesine bir rek'at kılınacak kadar kısacık bir zaman kalsa bile kılman namaz sahihtir" diyorlar ve şunu ekliyorlar: "Birisi i-kindi namazının zamanının bitmesine bir rek'at kadar vakit kaldığında namazı kılsa ikindiyi eda etmiş demektir." Bir şey diğerinden üstün tutulduğunda üstün tutulan şey -mutlaka- caiz (helal) demek değildir. Allah Azze şöyle buyuruyor: "Cuma günü namaz için çağrıldığınızda (ezan okununca) hemen Allah'ı zikretmeye koşuşun (titizlik gösterin ve hırslı davramn) ve artık alışverişi de bırakın, bu sizin İçin daha hayırlıdır". Burada Allah Azze cuma namazına titizlik ve hırs göstererek sıkıca sarılmayı a-lışverişten daha hayırlı, kılmıştır. Burada (koşmak acele etmek değil de) bir hırs ve bir çaba göstermek vacibtir. Cuma ezanı okunduğunda alışveriş etmek ise haram kılınmıştır, [199]
Kişinin Cemaatla Kılmış Olduğu Namazın Nafile Oluşu
Bir kimse farz olan bir namazı bir cemaatla kılsa, daha sonra bir başka opluluk aynı namazı cemaatla eda etmek üzere saf oluştursalar, önceki cemaatla namazı kıldıktan sonra bir başka cemaatla aynı namazı bir kez daha alabilir mi?
Bir kimse farz bir namazı kılsa ve mescide gelse, burada bu adamın kıl-iığı namaz cemaatla kılınıyor olsa, onlarla birlikte aynı namazı kılarsa bu na-naz İster gecikmeli veya geçmiş olsun isterse vaktinde olsun eşittir. Nitekim tesulullah (as) insanlarla mescidde namaz kılmayan iki kişiye şöyle demişti: "Size ne oldu ki, (zorunuz ne) bu insanlarla birlikte namaz kılmadınız, voksa Müslüman değil misiniz?". Onlar, "ey Allah'ın Resulü!Biz evlerimizde kılmıştık" dediler. Resulullah (as), "evlerinizde -birfarz namazı- kılıp mesci-ie geldiğinizde aynı namazı cemaat kılıyorsa onlarla beraber -bir kez daha bile olsa- kılınız. Zira bu sizin için nafile olacaktır" buyurdu.
İmam Malik, imam Ahmed, Ebu Hanife ve alimler topluluğundan daha >aşkaları diyorlar ki, "bir Müslüman herhangi bir -farz- namazı ister bilerek, ster bilmeden geçirmişse beklemeksizin onu kaza (yani telafi) etmelidir". İ-nam Şafiî'nin de tercih ettiği buduf. Kendisi, "eğer bir kimse bilerek bir na-nazı geçirmişse vakit geçirmeksizin hemen kaza etmelidir" diyor. Bir kimse :emaatla namaz kıldıktan sonra bir başka kametle namaza çağrılıyorsa onla-a uysun. Bu durumda birinci kıldığı namaz, bir farzın yerine getirilmesi, i-âncisi ise sahih bir namaz olarak kendisi için nafiledir, yukarıda sunduğunuz hadis ve daha başka hadislerin işaret ettikleri gibi. "Farz olanı en mükemmelidir, çünkü bu Allah Azze içindir" diyorlar. İşieri en iyi- bilen Allah Izze'dir. [200]
Azledilmiş İmam
Eğer bir kimse, Allah Azze'ye karşı işlediği bir suçtan dolayı imamlıktan ızledilmiş ise, insanlar (Müslümanlar) onun arkasında namaz kılabilirler mi?
Ebu Davud'un "Sünen" adlı eserinde şunlar geçmektedir: Nebî (as) bir i-nami kıbleye karşı tükürmek suçundan dolayı imamlıktan uzaklaştırdı ve nescide gelen Müslümanlara, "O'nun arkasında (ona uyarak) namaz kıl-nayınız" dedi. Adam Resulullah'a (as) gelerek, "ey Allah'ın Resulü!însanla-ın bana uyarak arkamda namaz kılmalarını sen mi yasak.la.din?" diye sor-lu. Resulullah (as), "evet, sen (namazda) kıbleye karşrtükûrmekle Allah Azze'ye ve Resulüne eziyet ettin " dedi. Eğer bir kimse bu nedenle imamlıktan u-zaklaştırılmışsa ve cemaat da onun arkasında -ona uyarak- namaz kılmaktan men edilmişse, bu yerinde verilmiş geçerli bir hükümdür. En iyisini en doğrusunu bilen Allah'tır. [201]
Hile Ve Aldatmayla Kadın İle Kocasının Arasını Bozan Kimse
Kendine bağlamak ve kendine almak amacıyla hile ve aldatmacalarla bir kadının kocasıyla arasını bozan kimsenin Müslümanlara imam olması helal midir?
Müsned'de Resulullah'tan (as) rivayet olunan bir hadiste Resulullah (as), "bir kadınla kocasının yahut bir köleyle efendisinin arasını hile ve aldatmacalarla bozan kimse bizden değildir" buyurdu. Bir kimsenin, bir kadınla kocasının arasını bozmak üzere çabalaması ağır (şiddetli büyük) günahlardan sayılmıştır. Zira bu, sihir (büyü) işlerindendir ve şeytanın en büyük fiilidir. Kadınla kocasının arasını bozmak üzere faaliyete geçen kişi, özellikle kocanın karısını nikâhında tutmakta ısrar etmesine rağmen yalnızca onunla kendisi evlenmek için hile ve aldatmalarla onları birbirinden ayırmak üzere faaliyete geçmişse ve ortadaki deliller de bunu göstermekte ise böyle bir kimsenin Müslümanların basma imam olması yalnızca bu tip işlerden tevbe edip pişmanlık duyduğunu kanıtlamasıyja mümkündür. Allah Azze'nin onu affedip etmemesi ise ayrı bir husustur. Eğer yaşantısı düzgün, salih bir insanın i-marnliğj söz konusuysa böyle bir kimsenin -tevbe edip pişman olduğunu belirtse dahi- imamlığı makbul görülmez ve ona uymak gerekli değildir. Bir zorunluluk hali olmaksızın bir günah işleyen kimsenin arkasında namaz kılınmaz. İşleri en iyi bilen Allah Azze'dir. [202]
Kendisinden Hoşlanmayan Cemaata İmam Olmak
Çeşitli yörelerdeki dağınık yerleşim birimlerinde bazı kimseler halk kesimine ve kendisinden hoşlanmayan (hatta nefret eden) geniş topluluklara i-mamlık ederek namaz kıldırıyorlar. Ne var ki, bu insanlar kendisini sevebilecekleri herhangi bir imam da bulamıyorlar bu durumda verilecek hüküm nedir?
Resulullah (as) bir hadiste, "şu üç kişinin kıldığı namaz kendi kulaklarından daha yukarı çıkmaz (Allah katına ulaşmaz): Kendisini sevmeyen bir topluma imam olan, namazlarını erteleyerek sürekli vaktin sonunda kılan ve hür bir kimseyi köle edinen" buyurdu. En İyisini bilen Allah'tır. [203]
Mescide Ölü Gömmek Helal Midir?
İnsanlar sürekli olarak şu soruyu sormaktalar: "Acaba mescidlere cenaze (ölü) gömmek helal midir?"
Mezhep imamları kabirlerin üzerine mescid yapılmaması hususunda ay-
nı görüşü paylaşmaktadırlar. Zira Resulullah (as), "sizden önceki -dinlere mensup olan- kimseler kabirleri kendilerine mescidler edinmişlerdi. Dikkat e~ din sakın sizler kabirleri mescid haline dönüştürmeyin. Ben sizleri böyle şevlerden men ediyorum"buyurmuştur. Mescİdlere ölü defnetmek de caiz değildir. Önce mescid yapılıp sonra da ölü gömülmüşse, ya mezar yerle bir edilerek ya da ölü yeni gömülmüşse mezar açılıp bir başka yere nakledilerek değişiklik yapılır. Eğer önce ölü defnedilmiş, daha sonra üzerine mescid bina edilmişse orası ya mescid olarak varlığını sürdürür yahut kabir olarak. Bu durumda bu mescidde namaz kılınmaz, ne nafile olarak ne de farz olarak. Zira bu yapı bir mezarın üzerine inşa edilmiştir. En iyisini bilen Allah'tır. [204]
Küçük Hasır Üzerinde Namaz Kılmak
Bazı gruplar hurma dallarından veya başka bitki dal ve yapraklarından dokunmuş mendil benzen küçük hasırlar üzerinde namaz kılıyorlar. Bu hareketlerine de delil olarak Resulullah'ın kendilerinin imamı olduğunu ve onun izini takibettiklerini ortaya sürüyorlar. Bu konunun gerçeği nedir, doğrusu nasıldır?
Bir hadiste Resulullah'ın (as) bir seccade üzerinde namaz kıldığı rivayet olunmaktadır. Adamın biri Abdullah b. Ömer'den, O da Hz. Aişe'den rivayet ederek dedi ki; Resulullah (as) abdest aldı ve "ya Aİşe bana bir hasır getir" dedi. Hz. Afcşe de getirdi. Resulullah (as) onun üzerinde namaz kıldı.
Resulullah (as) bu hadisin metninde bir "humra" istemiştir. "Humra", hurma dallarından örülmüş küçük bir hasıra denir. Zira "Resulullah onun ü-zerine secde etti" deniyor. Bu küçük parça, onu yerin sıcağından, alnına bir-şcylerİn batmasından ve eziyet veren şeylerden koruyordu. Bu hadis sahihtir. Bu küçük hasır parçasından daha büyük, yani seccade kadar bir parça üzerinde namaz kılması İse pislik ve benzeri şeylerden korunmak içindir.
Ne Resulullah (as) ne de sahabeleri, üzerinde -devamlı- namaz kılacakları herhangi bir seccade edinmenıişlerdir. Onlar ya toprağın üzerinde namaz kılıyorlardı ya da hasır veya benzeri herhangi bir şey üzerinde. Namaz kıldıklarında önlerine herhangi bir engel de koymazlardı.
Buhari'nin ve Müslim'in sahihlerinde Resulullah'ın (as) ayakkabılanyla namaz kıldığı rivayet olunmaktadır. Bu hususta Resulullah (as), "Yahudiler ayakkabılarım ayaklarında (giyinmiş) iken namaz kılmazlar (dua etmezler); sizler onlara muhalefet ederek ayakkabılarınızı giyip namaz kılın" buyurmuştur. Bu uygulamada Resulullah (as) ve ashabı ayakkabıları ayaklarında İken bir kez namaz kılmışlardır. Daha sonra Resulullah (as) ayakkabılarını çıkardı. Ashabı da ayakkabılarını çıkarınca, "ne oldu da ayakkabılarınızı çı-kardınız?" diye sordu. Onlar da cevap olarak, "senin ayakkabılarını çıkararak namaz kıldığını gördük, (bu yüzden) biz de çıkardık' dediler. Resulullah (as), "Cebrail bana gelip ayakkabılarıma eziyet verin (pislik, diken vs. gibi) maddeler yapışmış olabileceğini söyledi, ben bu nedenle çıkardım. Şimdi sizler mescide geldiğinizde ayakkabılarınızı kontrol edin. Eğer o bir şey varsa onu toprağa sürerek temizleyin. Zira toprak her iki ayakkabınızı da temizler" buyurdu. Resulullah (as) ve ashabı ayakkabılarını çıkarmaksı-zın namaz kıldıklarına ve aynı ayakkabılarla hem yürüyüp hem de namaz kıldıklarına göre nasıl oluyor da Resulullah'ın (as), üzerinde namaz kıldığı bir seccade edindiği ve namaz kılmak istediğinde onu bir hasırın veya başka bir yaygının üzerine serdiği sonra da -onun üzerinde- namaz kıldığı zarinolu-nabiliyor? Böyle bir şeyi Resulullah (as) yapmadığı gibi, sahabelerinden hiçbir kimsenin de bir seccade edindiği rivayet olunmamıştır. Bazı alim kimselerin Mescid-i Nebeviye (Peygamber mescidine) gelip yere bir seccade serdikten sonra onun üzerinde namaz kılmak istedikleri haberi İmam Malik'e ulaşınca onların hapsedilmelerini emrettiği ve şöyle dediği rivayet olunur: "Sîz bilmiyor musunuz ki, böyle şeyler bizim mescidimizde bid'attır (sapıklıktır)''. İşleri en iyi bilen Allah Azze'dir. [205]
Hamamda Namaz Kılmak
Hamamda (banyoda) namaz kılmak helal midir?
Ebu Davud'un "SünerTinde ve diğer bazı hadis kitaplarında Ebu Said'den, O da Peygamber'den (as) şöyle rivayet olunmuştur; Resulullah (aş) dedi ki: "Yeryüzü; hamamlar ve mezarlıklar dışında, tüm olarak benim için . mescid kılındı". El-Huffâz bu hadisi sahih saymıştır. Vakit daralmışsa veya namazın vaktinin geçmesi sözkonusuysa oralarda namaz kılınabilir mi, yoksa mümkün olduğunca bu yerlerin dışına çıkmak mı gerekir? İmam Ahmed ve bir başka alimin mezhebinde yeralan iki görüşe göre hamamlarda namaz kılınması doğru değildir.
Cünüp olan kimse nama2 vaktinin evvelinde yıkanmak için hamama İhtiyaç duyduğunda -yıkandıktan sonra- namaz kılmak üzere dışarı çıkar. Baş dönmesinden veya başka bir şeyden dolayı eğer isterse yıkanmasını tamamlamak üzere tekrar hamama döner. Zira alimlerin pek çoğuna göre namaz i-çin hamamdan dışarı çıkmak gerekir. Buradaki yasaklama, ya bir haram kılma gibidir, nitekim İmam Ahmed ve arkadaşlarının görüşleri budur, ya da namazı tenzih etmek, daha doğrusu yaraşan bir konumda tutmak içindir, İtmam Şafiî'nin görüşü de budur.
Allah Azze'nin gece kabul etmediği gündüz namazları ve gündüz kabul etmediği gece namazlarına gelince; mesela öğlen ve ikindi namazlarını insanın geceye bırakması helal olmaz. Bu hususta Buhari'nin Sahihinde Resulullah'ın (as) şöyle dediği rivayet olunmaktadır: "ikindi namazını geçiren kişi ailesine ve malına zulmetmiş gibidir".
Yine Buharî'nin Sahih'inde şöyle rivayet olunmaktadır; Resulullah (as) buyurdu kî: "İkindi namazını geçiren kişinin amelleri boşa gitmişlir". Uykuda kalıp yahut unutup da namazını geçiren kişi hakkında Resulullah (as) şöyle buyurmuştur: "(Herhangi bir) namazı unutarak veya uykuda olduğu İçin geçiren kişi hatırladığında yahut uyandığında hemen o namazı kıtsın, çünkü o namazın vakti, kişinin uyandığı yahut hatırladığı zamandır"[206]
Safların Gerisinde Aralık Bırakarak Kılan Kişinin Namazı Makbul Değildir
Safların gerisinde aralık bırakarak -yalnız başına kılarmışçasına cemaat uyarak- namaz kılmak caiz midir?
Cemaatla namaz kılmıyorken safların arkasında yalnız başına veya son saftan İtibaren büyük t?İr boşluk bırakarak namaz kılmak hiç kimse için caiz değildir. Sünnet kitaplarında Resulullah'tan (as) şöyle bir hadis rivayet olunmaktadır; Resulullah (as) buyurdu ki, "safları bir kenara bırakarak arkalara çekilip -cemaat yokmuşçasına- namaz kılmak yoktur". Çarşılarda insanların cemaat halinde namaz kılmaları yalnızca safların aralarını birleştirmeleri durumunda mümkündür. Bu durumda insanlar safları yaklaştırmalı ve bir set gibi düzgün ve sık bir duruma getirmelidir; birinci saf, ikinci saff diye. İşleri en iyi bilen Allah Azze'dir. Nitekim Resulullah (as), "saffları birbirine yaklaştırınız ve düzgün bir sıra oluşturunuz" buyurmuştur. [207]
Eğilerek Saygı Göstermek
Mevki, makam sahibi büyüklere veya yöneticilere eğilerek saygı gösterisinde bulunmak, onları böylece ululamak Allah Azze'ye eş koşmak mıdır (şirk midir)?
Resulullah'a (as) şöyle dediler: "Bizden birisi -uzun müddet bir aradan sonra- kardeşine kavuştuğunda, ona -secde eder gibi- eğilerek saygı duruşunda bulunabilir mi?" Resulullah (as), "hayır" diye cevapladı. Muaz Şam'dan dönünce Resulullah'a (as) gelerek O'na secde etti. Bunun üzerine Resulullah (as) O'na, "bu da nesi (ne oluyor) ya Muaz?" diye sordu. Muaz, "ya Resulallah! Şam'da İnsanların kendi reislerine secde ettiklerini gördüm. Onlar bu hareketleri peygamberlerinden aldıklarını söylüyorlardı" dedi. Resulullah (as), "onlar Peygamberlere iftira etmiş ve yalan söylemişler. Eğer ben insanın insana secde etmesini emredecek olsaydım kadının kocasına secde etmesini emredirdim. Zira kocanın karısı üzerinde çok büyük bir hakkı vardır. Ey Muaz! Allah Azze'den başka hiçbir kimseye (veya şeye) secde edilmemesi gerekir" buyurdu.
Secde eder derecede eğilmek veya saygı duruşu göstererek eğilmek e-ğer bîr kimseye yapılan hareketleri süslü göstermek (yaltaklanmak) ve yakınlaşmak için yapılıyorsa inkarcılığın (kâfirliğin) pek çok eylemini içerisinde gizliyor demektir. Allah Azze'yi inkâr etme eyleminin en büyük hareketlerinden birisi de budur. İnsanlara böyle bir ululama gösterisinin yalnızca bir mevki ve makam sahibine gösterilen bir yakınlık ve borçtan ibaret olduğuna inananlar, Allah Azze'ye iftira etmiş ve O'nun yolundan çıkıp sapıklığa dalmış kimselerden başkaları değildir. Üstelik bu tip hareketlerin, aşağı derece-dekilerin üst derecelerde ve makamlarda olanlara ödemek'üzere gösterecekleri bir borç ve yakınlaşma vasıtası -veya hakkı- olmadığı kendilerine açıklanmış olmasına rağmen eğer onlardan herhangi birisi böylesi eğilme ve secde hareketlerinde ısrar edecek olursa tevbe etmesi istenir, tevbe etmezse hemen öldürülür.
Ama alt derecede, makamsız bir kimsenin üst derecedekilerden makam-lılara bu şekilde secde eder gibi bir ululama gösterisinde bulunmaması halinde güçlüler tarafından dövülmesi, işkence edilmesi, cezaya çarptırılması, hapsedilmesi veya mallarının elinden alınması ya da hak ettiği rızkının kesilmesi yahut da daha başka sevimsiz hareket ve hakaretlere ma'ruz kalması sözkonusu ise ve kendisi de bu tip hareketlerden nefret ediyorsa böyle bir ululama gösterisinde bulunması birçok alim tarafından hoşgörülmüş, "yapabilir" diye cevaz vermişlerdir. Zor durumda kalanlar için, helal sayarak Allah Azze'nin koyduğu helal/haram sınırlarını hiçe saymamak ve hoş görmemek koşuluyla içki içmek veya benzeri.bir haram işi yapmak caiz görülmüştür. Bu, İmam Ahmed ve arkadaşlarının görüşüdür. Ama böyle bir hareketi yapmak zorunda kalan bir kişinin (yani Müslümanın) bu tip haramları işlemekten kalbiyle mutlak anlamda nefret etmesi, kalbinden ta'viz vermemesi gerekli bir öğedir. Bu hareketi yapmazdan önce tüm samimiyetiyle ondan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. [208]
Yolculukta Farzlar Yarıya İndirilip Nafileler Terkedilince Vitir Namazı Kılınır Mı?
Yolculukta farzları yarıya İndirilmiş ve nafileler (sünnetler) terkedilmişken vitir namazı kılmak helal midir?
Evet, yolculukta da vitir namazı kılınır. Resulullah (as) gerek yolculuğa çıktığında, gerekse de evinde mukim (yerleşik) iken hep vitir namazını kılmıştır. Resulullah (as), bineğinin üzerinde iken hayvan nereye dönse o tarafa doğru namazını kılıyordu. Hatta farz namazları hayvanının sırtında kılmadığı zamanlarda bile vitir kılıyordu. Bu hususta Enes'ten şu hadis rivayet olunmaktadır. Dedi ki: Resulullah (as) -ikamet ettiği yerden- ayrılıp üç mil (5-6 km. kadar) ya da üç fersah (4 saatlik veya 12000 adımlık uzaklık, yaklaşık 5 km. kadar) bir yol aldıktan sonra -farz- namazları iki rek'at olarak kılardı. Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. (Belki de buradaki anlatımdan kasıt, Re-sulullah'ın (as) uzun bir yolculuğa azmedip çıktığında namazlarını yalnızca bu mesafeyi aştıktan, yani 5-6 km. yol gittikten sonra kısalttığıdır. Bu da bizim görüşümüzdür. Seyyid el-Cemîlî) [209]
Teravih Namazları Resulullah'ın Bir Sünneti Midir, Yoksa Bid'at Mıdır?
Teravih namazı kılmak sünnet midir, yoksa uydurulmuş bir bid'at mıdır? Teravihte sünnet olan husus, yatsı namazından sonra kılınmasıdır. Bu konuda mezhep imamları ve sahabeler aynı görüştedir. İmam Şafiî'den yapılan bir nakil ise doğru değildir. Zira İmamlar teravihin yalnızca yatsı namazından sonra kılınması görüşünü paylaşmaktadırlar. Ncbî (as) ve sahabelerin dönemlerinde hep böyle olmuştur. Buna binaen de imamlardan hiç kimsenin yatsı namazından Önce teravih kıldığı bilinmemektedir. Bu ve benzeri ibadetler Ramazan ayının "kıyamı" olarak adlandırılmaktadır. Resulullah (as) bu hususta şunları söylemiştir: "Allah Azze sizlere Ramazan orucunu tutmayı farz kılmıştır. Ben de Ramazanda 'kıyam'ı sizlere bir sünnet olarak gösteriyorum. Şimdi Allah Azze, Ramazan orucunu tutan ve kıyamını yerine getiren kimsenin geçmiş tüm günahlarım afveder". Ramazan gecesinde "kıyam" ve benzen ibadetler yalnızca yatsı namazından sonra olur.
Sünnet kitaplarında açıkça gösterilmiştir ki, Ramazan kıyamını (vitir veya teravih olarak) kılanlar mutlaka yatsı namazından sonra kılmışlardır. Resu-lullah'ın (as) gece kıyamı da vitir İdi ve onu gerek Ramazan gecelerinde, gerekse diğer gecelerde her zaman kılardı. Kesulullah (as) vitrini onbir ya da o-nüç rek'at olarak kılardı. Ama bunu uzun uzadıya sürdürürdü. Vitir namazını böyle uzun uzadıya kılmak insanlara ağır gelirce, Ömer döneminde Ubey b. Ka'bı rek'at sayısını onbir ve onuçten yirmiye çıkardı. Sonra da her rek'attaki kıyam (ayakta durma) süresini kısalttı ve namazı tek sayıya indirdi (ondokuz ve yirmibir gibi). Burada rek'at sayısının artırılması, rek'at kıyamlarının uzun süresinin kısaltılmasına karşılıktır, yani onun yerine bu konmuştur. [210]
İkindi Namazının Sünneti Konusunda Resulullah'ın (As) Bir Hadisi Var Mı?
İkindinin sünneti ne demektir ve ne anlam ifade eder? Resulullah'ın (as) temiz hadisleri arasında bu konuda herhangi bir haber yeralmış mıdır?
Yine Resulullah'tan (as) rivayet olunup Sahih-i Buharîde yeralan bir hadiste şöyle buyurulmuştur: "Herkim herhangi bir gece veya gündüz yalnızca Allah Azze'nin hoşnutluğunu kazanmak için tüm içtenliğiyle oniki rek'at namaz Marsa Allah Azze o kimse için cennette bir ev inşa eder". Bu hadisin sünnet kitaplarındaki açıklamasında İse, bu oniki rck'atlık nafile (sünnet veya tatavvu') namazının gündüz ve gece boyunca dağılımı olarak şöyle denmiştir: Öğlen namazından önce dört rek'at ve sonra iki, akşam namazından sonra iki,-yatsı namazından sonra iki ve sabah namazından önce iki rek'at olmak üzere toplam oniki rek'at.
Yine Sahih'te şu hadis yeralmaktadır; Resulullah (as) buyurdu ki: "İki e-zan (çağrı) arasında bir namaz vardır, iki ezan arasında bir namaz vardır, iki ezan arasında bir namaz vardır". Sonra üçüncüsünde şöyle dedi: "(İsteyen için) insanların sünnet olarak ele aldıkları ve sürdükleri kerahiyyet derecesindeki (mekruh) şeyler vardır". Bu hadis içerisinde Resulullah'ın (as) i-kindi, akşam ve yatsı namazlarında önce de namaz kıldığı rivayet olunmaktadır.
Şurası doğrulanmıştır ki, Resulullah'ın (as) ashabı, akşam ezanı ile farz namazın "kamet"i arasında iki rek'at namaz kılmıştır. Nebi (as) onların bu uygulamasını gördüğü halde buna herhangi bir itiraz yöneltmemiş, ama kendisi de akşam ezanı okunduktan sonra farz namazın kılınmasına kadar herhangi bîr namaz kılmamıştır. Bu tip iyi (hoş, hasen) olarak adlandırılan namazlar, Resulullah'ın (as) sünnet olarak kıldığı namazlardan değildir. Hem Resulullah (as) bu tip adetlerin kendisinin bir sünneti olarak değerlendirilmesini çirkin bulmuştur. Nebi (as) akşam, İkindi ve yatsı namazlarından önce herhangi bir namaz kılmamıştır. Bunlar Resulullah'ın (as) sünneti olarak değerlendirilemezler. Bununla birlikte bu namazların kılınması, Resulullah'ın (as) kılmamasının ve özendirdiği hususların aksine olsa da çirkin görülmemektedir. Bu da bu hususta anlatılanları.desteklemektedir. Resulullah'ın (as) ikindi namazından Önce dört rek'at namaz kıldığı rivayet olunmakta ise de bu rivayetin zayıf olduğu ortaya çıkmıştır. Ama ikindiden önce Resulullah'ın (as) iki rek'at namaz kıldığı rivayet olunmaktadır. Kıldığı bu iki rek'at namaz belki de Öğlen namazından sonra -biraz gecikmiş olarak- kıldığı iki rek'at o-labilir. İşleri en iyi bilen Allah Azze'dir. [211]
İnsanoğlunun Niyeti Ve Yaptığı Ameller
Niyeti temiz ve doğru olan kişinin arneli de doğru olur, ama ortadaki durumlar (konumlar), kararlar, çabalar (azimet) yapılan bu işin hükmünün yerine getirilmesini geniş bir alanda tutmaz. Öyleyse doğru ve temiz bir niyetle yapılan işlerin ödül veya ceza olarak karşılıkları nasıl verilecektir?
Hayır (iyilik) yapmaya niyet eden ve yapan, kendisine takdir olunan hakkını alır. Hayır yapmaya niyet eder de bu niyetini aktiviteye dönüştürmeye, uygulamaya gücü yetmezse, hadislerde geçtiği gibi, hayra niyet edip yapanla aynı hakka sahip olur ve aynı karşılığı alır. Nitekim BuharVnin ve Müslim'in Sahihlerinde şöyle geçmektedir: Resulullah (as) dedi ki: "Medine'de bazı kimseler vardır. Bunlar siz bir yere gittiğinizde de sizinle beraberdir, bir vadiyi aştığınızda da". Ashab şöyle dedi: "Bu insanlar (cisim olarak) Medi-ne'deler değil mi?". Resulullah (a), "evet, onları özürleri Medine'ye hapsetmiştir, özürleri nedeniyle Medine'den dışarı çıkamazlar". İmam Tirmizînin sahih olarak değerlendirdiği bir hadiste ise İbn-i Kebeşe el-Enmârî, Resulul-lah'ın (as) dört kişiden bahsettiğini rivayet etmiştir: Allah Azze bir kimseye mal (servet) ve ilim vermiştir. Bu kişi (erkek veya kadın) servetini ve ilmini Allah Azze "ye itaat uğrunda harcamaktadır. Bir başkasına İse İlim vermiştir, a-ma mal (servet) vermemiştir. Bu kişi, "keşke Allah Azze bana da falan kimsenin serveti (malı) kadar verseydi de ben de onları falan yaptığı gibi Allah uğrunda harcasaydın." der. İşte bu iki insan aynı sevaba ve aynı ödüle hak kazanmış kimselerdir. Diğer iki kimseden birisine ise Allah Azze mal vermiş, a-ma ilim vermemiştir. Bu kişi kendisine verilenleri Allah Azze'ye isyan uğrunda harcamıştır. Allah Azze dördüncüsüneyse ne ilim vermiştir, ne de mal. Bu da şöyle der: "Eğer (gerek ilim ve gerekse mal olarak) falanın elindckiler benim olsaydı (kötülük olarak) onun yapmadıklarını yapardım", tşte bu iki kimse de (erkek ya da kadın olsun) aynı yüke (suça ve günaha) sahiptirler.
Buhafî ve Müslim'de Resulullah'm (as) şöyle dediği rivayet olunmaktadır: "Bir kimse iyiliğe, hayra ve Sevaba neden olacak harekete öncülük ederse, ona uyanların sevaplaırt(ndan) onun için de (bir pay) vardır. Ne iyiliğe yol açanların ne de o iyilik yoluna tabi olanların sevaplarından ve Ödüllerinden asla eksiltilmez. Kim de bir sapıklığa, kötülüğe ve günaha götüren yola davet ederse o yoldan yürüyen ve o kötülükleri işleyenlerle aynı günaha ve cezaya layık olur. Ne kötülüğe yol açanın ne de onun açtığa çığırdan (yoldan) yürüyenlerin asla günahlarından ve cezalarından hiçbirşey eksiltilmez",
Resulullah (as) bir başka hadiste ise şöyle buyurmuştur: "Kul hastalandığı yahut bir yolculuğa çıktığı zaman sıhhatli ve yerleşik iken yaptığı tüm tam amellerinin kaj-şılığt kendisine verilir". Bu hadisin tanığı olan haberler pek çoktur.
Hadis, Buharî ve Müslim'de rivayet olunmuştur. [212]
Sakinlik Ve Vakar
Bir cuma gününde cuma namazı bitmek üzere bile olsa mü'min bir kimsenin cuma'ya yetişemeyeceği korkusuyla vakarını bırakarak hafiflik göstermesi ve hızlı adımlarla koşarcasına hareket etmesi doğru değildir. Böyle bir şey yapmamalıdır. Mü'mini yalnızca bir vakar (somurtkanlık değil, ağırbaşlılık) ve sekinet (miskinlik ve hımbıllık değil, iç huzuru) bürümelidir.
Ebu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur; Rcsulullah (as) şöyle buyurdu: "Namaz için kamet getirildiğini duyduğunuzda namaza yetişmek üzere yürüyünüz. Acele etmeyiniz, ağırbaşlı (vakur) ve huzurlu olunuz. Namaza neresinde yetişirseniz -imama uyarak- kılınız. Yetişemediğiniz kısmını tamamlayınız''.
Hadisin sözleri Buharî'ye aittir ve hadis muttefekun aleyhtir. [213]
Ve Âmâların İmamlığı Da Mümkündür
Enes'ten şöyle rivayet edilmiştir; Resulullah (as) şöyfe buyurdu: "Abdullah Ibn-i Ümmi Mektûm 'u kör olduğu halde insanlara imamlık etmesi üzere tayin ettim".
Hadisi îmanı Ahmed ve Buharî rivayet etmişlerdir. [214]
Namazı Terketmek
Resulullah (as), "kul ile kâfirlik arasında namazın terkcdilmesi vardır" buyurmuştur.
Bu hadisi İmam Müslim, Câbir'den rivayet etmiştir. [215]
Onlar Arasındaki Namazlar Birer Keffarettir
Ebu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur; Resulullah (as) şöyle buyur-
du: "Bir Cuma 'dan diğer Cuma 'ya kadar -kılınan- günlük beş vakit namaz, iki Cuma arasında büyük günahların kapladığı ve sardığı suçların keffâreii-dir".
Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [216]
Evde Kılınan Nafileler
Câbir'den şöyle rivayet olunmuştur; Resulullah (as) buyurdu ki, "mes-cidde namaz kılanlarınız, evlerine de namazlarından pay ayırsınlar. Zira Allah Azze mü 'minin evinde kıldığı namaz için de bir hayır takdir etmiştir".
Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [217]
Vitir Namazını Teşvik
İbn-i Ömer'den şöyle rivayet olunmuştur; Resulullah (as) şöyle buyurdu; "Gece kıldığınız namazınızın sonunu tek -rakamlı-yapınız". Hadis mütîefe-kun aleyhtir. Hadisi Buharî, Müslim ve Ebu Dâvûd İbn-i Ömer'den rivayet etmişlerdir.
Hadis "Keşfül Hafâ"da da yeralmıştır.
Ebu Said el-Hudrî'den şöyle rivayet olunmuştur; Resulullah (as) şöyk buyurdu: "(Gece namazı kılarken) sabahlamadan evvel vitir kılınız".
Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir.
Hz. Aişe'den şöyle rivayet olunmuştur: "Resulullah (as) gece namaz kılarken ben de onun hemen önünde biraz ilerisinde uzaktır yatardım, vitir namazı kılacağı zaman beni uyandırırdı". Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. Bir başka rivayetinde ise, "vitir kıldığında (benim yanıma gelerek) bana, ya Aişel kalk da vitir namazı kıl' derdi" ibaresi geçmektedir.
İbn-i Ömer Rcsulullah'ın (as), "sabahı vitir kılmış olarak (veya kılarak) karşılayınız"buyurduğunu rivayet etmiştir.
Bu hadisi Ebu Dâvûd ve Tirmizî rivayet etmişlerdir. Hadis hasen-sahih-tir.
Câbir'den şöyle rivayet olunmuştur; Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Gecenin sonuna doğru kalkıp namaz kuramayacağından korkanlarınız vitir namazlarını gecenin evvelinde kılsınlar. Ama gecenin sonunda kalkıp vitir kılacağım umanlarınız vitri gecenin sonunda kılsınlar. Zira gecenin sonunda kılınan namaz meşhuddurJşte bu en üstün olanıdır''. Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. (Eğer kul yalnızca Allah Azzc'nin rızasını kazanmak İçin namaz -özellikle gece namazını- kılarsa bu namaza Allah Azze tanıklık eder. İşte bu tip ibadetlere "meşhud" tanıklık olunmuş adı verilir çev.) [218]
Kuşluk Vakti Namazının Faziletleri
Hz. Aişe'den şöyle rivayet olunmuştur; "Resulullah (as) kuşluk rtiklıncl dört rek'at namaz kılardı. Ve Allah Azze'nin dilediği kadar artırırdı . Bu hadisi Müslim rivaycl etmiştir.
Ümmü Hâni Fatiha bint-i Ebi Tâlib'den şöyle rivayet olunmuştur: "Fetih yılında Resulullah'tn (as) yamna gittim, kendisi yıkanıyordu. Yıkanması bittikten sonra sekiz rekat namaz kıldı. Bu, kuşluk namazı idi".
Hadis muttefekun aleyhtir. [219]
Elini Hayırla Doldurdu
Bir adam Resulullah'a (as) şöyle sordu: "Ben Kur'an-ı Kerim'den hiçbir şev elde edemiyorum. Bana öyle şeyler öğret ki beni ödüllendirsin". Resului-lah (as) O'na, "subhanallahi ve'l hamdu lillahi ve lâ İlahe illallabu vallahu ekber velâ havle vela kuvvete illâ billahi, de" dedi. Adam, "ey Allah 'in elçisi! Bunlar Allah Azze içindir, ya benim için ne diyorsunuz?" diye sordu. Re.su-lulkıh (as), 'Allahümmerhamnî ve âfinî vehdinî vcrzuknİ (ey Alla htm bana rahmet et, acı, hana sıhhat ver, beni doğru yola ulaştır ve beni rızıklandır) de" dedi. Adam elini şöyle bir uzatıp tuttu ve kavrayıp sıktı. Bunun üzerine Resulullah (as), "işte bu adam elini hayırla doldurdu" dedi.
Hadisi Ebu Dâvûd rivayet etmiştir. [220]
Namaz Hiçbir Zaman Kişinin Üzerinden Düşmez
Ümran b. Husayn, Resulullah'a (as), basurları azınca namazı bırakıp bırakamayacağını sordu. Resulullah (as) O'na, "ayakta namaz kıl, eğer gücün yetmez ise oturarak kıl, yine gücün yetmez ise yanının üzerine yattığın yerde kıl" dedi. [221]
İmamın Arkasından Okuyayım Mı, Yoksa Susup İmamın Okuduğunu Mu Dinleyeyim?
Bir adam Resulullah'a (as), "imamla namaz kılarken onun arkasından okuyayım mı, yoksa susup onun okuduğunu mu dinleyeyim?" diye sordu. Resulullah (as), "hayır; okuma, sus ve imamın okuduğunu dinle. Bu senin i-çin yeterlidir" buyurdu.
Bu hadisi İmam Dârekutnî rivayet etmiştir. [222]
Namaz Vakitleri
Kcsulullah'a (as) namazın vakti sorulduğunda şöyle dedi: "Şu iki gün bizimle birlikte namaz kıl". Güneş zeval vaktini geçince Bilal'e ezan okumasını, sonra öğlen namazı İçin kamet getirmesini emretti. Daha sonra güneş temiz bir beyazlık kazanıncaya kadar yükselince ikindi namazı için, (sonra) güneş batınca akşam namazı İçin, şafak batıp gece çökünce yatsı namazı ve daha sonra da fecr doğunca (tanyeri ağarınca) sabah namazı için ezan okuyup kamet getirmesini söyledi.
İkinci gün olunca Resulullah (as) Öğlen için ezan okutup vaktinin evvelinde Öğlen namazını ve güneş öğlen vaktini aşıp vaktin sonuna doğru iyice yükselince ikindiyi, güneş batıp şafak gece içinde kaybolmazdan evvel akşamı, gecenin üçte biri geçtikten sonra yatsıyı ve gece gidip fecr ağarınca ela sabah namazını kıldırdı. Sonra şöyle dedi: "Namaz vakitlerini soran kişi nerede?" Adam, "buradayım, Ey Allah'ım elçisi/" dedi. Resulullah (as), "işte namazların vakitleri gördüğün gibidir" buyurdu.
Hadisi Müslim rivayet etmişlir. [223]
Kulun Rabbına En Yakın Olduğu Zaman
Resulullah'a (as), "acaba insan bir saattan diğerine Rabbına daha mı yakındır (hangi saat rabbına en yakın olduğu zamandır)?" diye sorulunca şöyle dedi: "Evet, kulun Rahbı olan Allah Azze ve Celle'ye en yakın olduğu zaman vardır, o da gecenin sonlarına doğru karanlıklar içinde ıssız bir boşluk hissedildiği zamandır. Eğer öyle bir zamanda Allah Azzeyi anabiliyorsun (namaz kılabiliyorsun -dilediğince- yap".[224]
Çokça Secde Et
Seyban, Resulullah'a (as) Allah Azze'nin en çok sevdiği amellerin neler olduğunu sorduğunda Resulullah (as) şöyle dedi: "Allah Azze ve Celle için çokça secde et. Çünkü Allah için yaptığın her secde nedeniyle Allah Azze dereceni yükseltir ve hatalarını örter".
Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir, [225]
Farz Namazlar Dışında
Abdullah tbn-i Sa'd, Resulullah'a (as) şöyle sordu: "Evimde mi kıldığım namaz daha üstündür, yoksa mescidde mi?" Resulullah (as), "benim evimin mescide ne kadar yakın (bitişik) olduğuna bakmıyor musun? Buna rağmen farz namazların dışındaki tüm diğer namazları evimde kılmak benim için mescidde kılmaktan daha sevimlidir' diye buyurdu.
Resulullah'a (as) evde namaz kılmanın durumu sorulduğunda şöyle buyurdu: "(sünnet diye adlandırılan nafile namazları) evinizde kılarak evlerinizi nurla ndınn".
Bu hadisi tbn-i Mâcc rivayet etmiştir. [226]
Sorumluluk Yükleme Yaşı
Resulullah'a (as) çocuğun namaza başlama yaşı sorulduğunda şöyle buyurdu: "Çocuk sağını solundan ayırmağa başladığı zaman onu namaza götürün".[227]
Orta Namaz
Resulullah'a (as) orta namazın ne olduğu sorulduğunda şöyle buyurdu: "Orta namaz ikindi namazıdır".[228]
Namaz Kılmanın Mekruh Sayıldığı Vakitler
Resulullah'a (as) gece ve gündüzün saatları sayılıp dökülerek bunlar a-rasında namaz kılmanın mekruh görüldüğü vakitlerin durumu sorulduğunda Resulullah (as), "evet vardır, sabah namazını kıldıktan sonra namaz kılmayı bırakın ta ki güneş doğuncaya kadar. Zira güneş sabah namazı vaktinden sonra- şeytanın iki boynuzu arasından doğar. Sonra -isterseniz- namaz kılarsınız. Güneş tam tepenizin hizasına gelip bir mızrak gibi dikeldiğinde namaz kılmanın büyük sakıncaları vardır. Güneşin bu zamanında namaz kılmayı bırakın, zira o saatte cehennemin alevleri çoğalır ve güneş sağ tarafınızdan kaşların izm hizasını gelinceye kadarda cehennemin kapıları açık bırakılır. Güneşin zeval vaktine girmesinden sonra ikindi namazı kılınınca-ya kadar namaz kılmak mahzurludur, İkindi kılındıktan sonra güneş batın-caya kadar namaz kılmayı bırakın" buyurdu. Bu hadisi İbn-i Mâce rivayet etmiştir. [229]
Namaza Müdahale Eden Şeytan
Osman b.Ebu'I Ass Resulullah'a (as) şöyle sordu: "Ey Allah'ın elçisi, namaz kılarken şeytan namazımla kıraatimin arasına hilelerle giriyor ve beni aldatarak namazımı şuursuz bir durumda kılmama neden oluyor, hu durumda ne yapabilirim?" Resulullah (as), "şeytana, kesip parçalara ayıran anlamında "hatrab" denilir. Eğer -namazda iken- şeytanın bu durumunu hisseder -hatrablığım sezinlersen- hemen Allah Azze'ye sığın ve sol tarafına üç kez tûkür, eğer bunları yaparsan Allah Azze şeytanın hu oyununu senden giderip uzaklaştırır" buyurdu.
Bu hadisi imam Müslim rivayet etmiş İmam Şafiî de mürsel olarak aktarmıştır. [230]
Namazda Neler Yapalım?
Hattam, Resulullah'a (as), "ey Allah'ın elçisi! Biz -namazı- iyice küçültüyoruz, (namaz bize kısa geliyor) namazda ne yapalım?" diye sorunca Resulullah (as), "namaz kılarken eğildiğinizde (rükû'da) üç kez teşbih eder, subbanallah, ya da subhane rabbiye'lazîm dersiniz. Secdede ise yine üç kez teşbih eder-subhanallahya da subhane rabbiyc'la'lâ dersiniz" buyurdu.
Bu hadisi İmam Şafiî mürsel olarak rivayet etmiştir. [231]
Şeytanın Namazdan Çalması
Resulullah'a (as), namazda kafayı çevirerek etrafına bakınmanın durumu[232]
Şeytanın Namazdan Çalması
Resulullah'a (as), namazda kafayı çevirerek etrafına bakınmanın durumu sorulunca şöyle buyurdu: "Namaz kılanın namazda iken kafasını sağa sola çevirip bakınması şeytanın namazdan birşeyler çalması demektir ki uygun fırsat bulan şeytan kulun namazından hemen kaptverir".[233]
Cemaatın Sevabından Sana Da Pay Vardır
Bir adam Resulullah'a (as) şöyle sordu: "Bizden birimiz önce evinde bir vakit namazını kılıyor, daha sonra mescide gidiyor ve aynı namazın cemaatla kılındığını görüyor. Onlara uyarak aynı namazı tekrar kılsın mı?" Resulullah (as), "onların sevaplarından sen de hisse alırsın"buyurdu.
Bu hadisi Ebu Dâvûd rivayet etmiştir. [234]
Siyah Köpek Şeytandır
Resulullah'a (as) sarı ve kırmızı köpeğin dışında siyah köpeğin namazı bozup bozmayacağı sorulduğunda şöyle dedi:' "Siyah köpek şeytandır (veya şeytan gibidir, onu hatırlatır)". [235]
Namazı Çift Rek'atlı Mı Yoksa Tek Rek'atlı Mı Kıldığını Bilmeyen
Bir adam Resulullah'a (as) şöyle sordu; "Ben namaz kılıyorum, ama tek rek'atlı mt yoksa çift rek'atlı mt kıldığımı bilemiyorum, bu durumda ne yapayım?" Resulullah (as), "namaz kıldığınız zamdn şeytanın sizinle -bir o-yuncakla oynar gibi-oynamamasına dikkat edin. Namaz kılıp da çift rek'atlı mı yoksa tek rek'atlı mı kıldığını kestiremeyeniniz, yani hatırlayamayanı-nız iki kez secde etsin. Çünkü bu iki secde onun namazını tamamlar" buyurdu.
Hadisi îmam Ahmed rivayet etmiştir. [236]
Cuma'nın Üstünlükleri
Resulullah'a (as) Cum'a gününü erdemli kılan şeylerin neler olduğu sorulduğunda şöyle dedi: "Cum'a günü erdemlidir (faziletli, üstün ve ayrıcalıklıdır). Çünkü Cum'a gününde babanız Adem'in tabiatı (huyu, doğası) yaratılmıştır, Allah Azze'nin diledikleri dışındaki tüm yaratıkların topyekün ö-lecekleri, tekrar diriltüecekleri, (Allah Azze'nin hesaba çekmek üzere tüm yaratıkları toparlayıp) suçluları yakaladığı ve kıyamete yakın Allah Azze'nin duaları kabul edeceği son üç saatin içerisinde bulunduğu gün, yine cum'a günüdür".[237]
Yalnızca Günlük Ev Elbisesiyle Olup
lyle olup üzerine eteklik giyinmemiş olan kadın namaz kılabilir mi?" diye jnca, ResuluUah (as), "eğer kadının giydiği gömlek hem geniş hem de iki ığtnttl arkasına kadar vücudunu örtüyorsa namaz .kılabilir" buyurdu. Bu hadisi Ebu Dâvûd rivayet etmiştir. [238]
İlk Mescid
Ebu Zerr, Resulullah'a (as), yeryüzüne konan (inşa olunan) ilk mescidin ıgisi olduğunu sorduğunda ResuluUah (as) şöyle dedi: "Yeryüzüne bina nan ilk mescid Mescid-i Haram'dır". Ebu Zerr, "ya sonra hangisi?" diye du. ResuluUah (as), "Mescid-i Aksa 'dır buyurdu". Ebu Zerr, "ikisi arasm-kaç yıl var?" diye sordu. ResuluUah (as), "aralarında 40 yıl var, -hu ikiden sonra da- her namaz vakli geldiğinde (veya namaz kılmak istediğin-yeryüzü senin için bir mescid kılındı" diye cevapladı. [239]
Gemilerde Namaz Kılmak
Ca'fer b. Ebu Taüb, Resuİullah'a (as) gemilerde nasıl namaz kılınacağını unca, ResuluUah (as), "batmaktan ve boğulmaktan korkmazsan ayakla ■ıbilihn" buyurdu.
Bu hadisi Hâkim, el-Müstedrek adlı eserinde rivayet etmiştir. [240]
Namaz Kılarken Çakıl Taşlarını Temizlemek
Resulullah'a (as) namaz kılarken -secde yerindeki veya başka- çakıltaş-ını temizleme konusu sorulduğunda şöyle buyurdu: "Bir defada temizlele en uygunu ve en rahatlık verenidir". Câbir, "bir kez, bir defa" kavramını duğu zaman Resulullah (as), "buradaki (silme veya temizlemenin) 'bir de-bir kez' oluşu keyfiyeti, bir hareketle yüz tane değerli deve elde eder gibi yırlı bir şeydir".
Bunun üzerine ben şöyle dedim: Mescid'İn tabanına küçük çakıl taşlan şenmişti. Namaz kılanlardan biri de secde edeceği yerdeki taşları alnına tmasmlar ve kendine eziyet vermesinler dîye eliyle düzeltiyordu. Bunun ü-rine Resulullah (as) namazda namaz kılana eziyet veren şeyi gidermede ■ kezlik bir harekete izin verdi, ama bunu terketmeyi salık verdi.
Bu hadis Müsned'de rivayet olunmuştur. [241]
İçerisinde Ailemle Cinsel İlişkide Bulunduğum Elbisemle Namaz Kılabilir Miyim?
Bir adam Resululiah'a (as) şöyle sordu; "İçerisinde hanımımla cinsel i->kide bulunduğum elbisemle namaz kılabilir miyim?" Resulullah (as), "evet, ılnız elbisende -herhangi bir bulaşık görürsen onu yıka" buyurdu. [242]
Avretini Koru
Muaviye b. Vahîde, Resulullah'a (as) şöyle dedi: "Ey Allah'ın Elçisi/ Avret yetimizi kimler görebilir, kimlerden saklayalım?" Resulullah (as), "avret yerlerinizi karılarınız veya cariyeleriniz dışında herkesten koruyun" buyurdu. Bunun üzerine Muaviye, "ey Allah'ın elçisi/ iki erkek biramda olurlarsa durum nedir?" diye sordu. Resulullah (as), "eğer herhangi bir kimsenin senin avret yerini görmesini şu ya da bu şekilde engelleyebiliyorsun yap" buyurdu. Muaviye, "ya erkek yalnız başına olursa?" dediğinde Resulullah (as), "Allah Azze kendisinden ulamlmaya en çok layık olandır" buyurdu.
Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir. [243]
Namaz Kılarken Üzerimde Gömlekten Başka Bir Şey Yok
Seleme b. el-Ekva şöyle dedi: "Ya Resulalab/ Yalnız başıma ava gittiğimde namaz kıldığım zaman üzerimde bir gömlekten başka birşey olmuyor, bu dununa ne diyorsun?" Resulullah (as), "gömleğinin düğmelerini ilikle, e-ğer düğmesi yoksa birkaç dikenle tuttur", buyurdu.
Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir.
Nesâî bu hadisi rivayet ederken, "yazın sıcak günlerinde üzerimde gömlekten başka bir şeyim yok iken...." ifadesi ile aktarmaktadır. [244]
Kürk İçerisinde Namaz Kılmak -
Bir adam Resulullah'a (as) şöyle sordu: "Ey Allah'ın elçisi/ Post (tilki vs. kürkü)