- Namaz

Adsense kodları


Namaz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
neslinur
Mon 5 July 2010, 03:08 pm GMT +0200
NAMAZ


1. Soru:

--Kur'an-ı Kerim'de:

(İnnes salâte tenhâ anil fahşâi vel münker) "Namaz insanı kötülüklerden alıkoyar." buyruluyor. Namazın hikmetini izah eder misiniz?


--Namaz Allah tarafından emredilmiş bir ibadettir. Her ibadetin sebebi, hikmeti, faydası vardır. Namaz insanı, günün beş vaktinde çekip çekip Allah'ın çizgisine getirme ibadetidir. Günün beş vaktinde ayarlama ibadetidir. Dünyanın yaşamına, meşgalesine, hay huyuna dalan insanın, günde beş defa akordunu düzeltme ibadetidir.

İnsan bu ibadeti yaptıkça; abdest almasıyla stresi gider, sinirleri gevşer, vücudu rahatlar... Şöyle olur, böyle olur, bir rahatlık olur. Yatıp kalkmasıyla, secdesiyle rükûsuyla, kıyamıyla kuuduyla, beyninin kanla yıkanıp, yeni kanın gelip yorgunluk malzemelerinin gitmesiyle kafası dinlenir. Kalbi de mânevî bakımdan temizlenir, kötü duygular silinir. Bir önceki namazla bu namaz arasındaki yaptığı kusurlar bağışlanır ve temizlenir. Namazların böyle günahları da affettirme faydası vardır.

Sıhhî faydası vardır. Eklemler hareket eder, adaleler çalışır, bir bakıma jimnastik olur, egsersiz olur. Vücudu faydası vardır, kafaya faydası vardır. Yorgunluğu izâle edicidir. Ruha faydası vardır, dünyaya faydası vardır, ahirete faydası vardır.

İnsan bir namaza gelince insafa da gelir. Bir kötülüğe niyet etmişse bile, o kötülükten vaz geçer. Kötülüğü yapmayı bırakır. Böylece namazın, bir de kötülükten uzaklaştırma özelliği vardır. Ayet-i kerime böyle...


2. Soru:

--Zihni devamlı olarak günlük işlerle meşgul olmaktan kurtarmak için ne yapmalıdır?


--İbadet etmeli, namaz kılmalıdır. Neden namaz günde beş defa farz olmuştur?.. Öğleyin namaza gitsin, abdest alsın, huzurlu bir namaz kılsın; dünya işlerinden sıyrılsın diye... İkindi vakti gitsin, abdest alsın; usûlüne uygun, aceleye getirmeden namaz kılısın, dünya işlerinden kurtulsun diye...

Şimdi millet namazları öyle kılıyor ki... Meselâ ticarethanede, kendisini yoran bir işte çalışıyor, çalışıyor, çalışıyor, çalışıyor... Gidiyor seccadeye... Takır tukur, takır tukur namaz kılıyor. Hop geliyor. Bunun bir faydası olmaz. Öbür tarafın harareti soğumuyor bile... Bir duraklıyor, ondan sonra tekrar işine, gücüne...

Öyle olmayacak! Şöyle bir gidecek, namazı bir kılacak... Suudlular çok hoşuma gidiyor, herkes tenkid eder ama... Namaza ezan okunmadan önce gidiyorlar. Güzel abdest alıyorlar. Kur'an-ı Kerim okuyorlar. Bekliyorlar. Namazı kılıyorlar. Namazdan sonra dua etmeden kalkarlar diyorlardı, hiç de doğru değil... Herkesten fazla dua ediyorlar. Duayı yapıyor ama, tek başına yapıyor; sen onun ne yaptığını görmüyorsun. Gayet güzel de dua yapıyorlar.

İbadetler insanı kurtarır. Günde beş vakit namaz insanı günlük meşgaleleirn sıkıntısından çekip sıyırmak içindir.


3. Soru:

--Namaz kılan insan neyi düşünmeli?


--Namaz kılarken insan Kâbe'yi düşünecek karşısında... Evliyâullahtan bir zât diyor ki: "Namaza durduğum zaman abdesti güzel alıyorum bir kere... Kâbe'yi karşımda düşünüyorum. Ayağımın altında sıratı düşünüyorum, kayarsam cehenneme gideceğimi düşünüyorum. Arkamda Azrâil'in beklediğini düşünürüm. Kıldığım namazın son namaz olduğunu, bundan sonra bir daha namaz kılamayacağımı düşünürüm. Korku ile, zârilik ile namaz kılarım." diyor. Namazı böyle kılmağa çalışmak lâzım!..


4. Soru:

--Bir insan ibadetten feyz alamıyorsa, bunun sebebi nedir, ne yapması gerekir?


--Feyz alamamak, insanın kazancında haram olmasından olabilir. Kazancında haramlık varsa, ibadetten feyz almamağa başlar, zikirden feyz almamağa başlar. Soğur, gittikçe yanlış yollara sapar. Onun için, lokmanın helâl olmasına çok dikkat etmek lâzım!..

Bunun dışında, abdesti sağlam olmadığı zaman feyz almaz. Abdesti eksik almışsa veya yüznumaraya giriyorlar... Hani, İslâm'da ayıp yoktur, söylemek lâzım! Küçük abdest yapmanın, büyük abdest yapmanın İslâm'a göre ölçüsü vardır. Müslüman deve gibi ayakta küçük abdest yapmaz!.. Salıvermez, şaldır şuldur etrafa sıçratmaz. Kabir azabına uğrar sonra... Dikkat edecek, çömelecek, korunacak, sakınacak... İstibrâ edecek, arkası kalmayacak idrarın... Güzelce temizlenecek. Bunları yapmadan, bakıyorsun adam yüznumaraya giriyor; şar şar ses duyuyorsun. Dışarıya çıkıyor, şadırvandan abdest alıyor, camiye geliyor. Donu ıslak... Her adım attıkça bir damla çıkıyor dışarıya... O zaman, o namazdan feyz alamaz ki!.. Abdest yok ki, namazdan feyz alsın.

Onun için bir camide gördüm, şadırvana yazmışlar: "Birçok kimseler namazın burdan başladığının farkında değildir." diye... Aferin, çok güzel yazmışlar. Namaz nerden başlıyor?.. Güzel abdest almaktan... Şaldır şuldur abdest alıyor; kollarını tam yıkamıyor, yüzünü tam yıkamıyor, sakalına tam gitmiyor, ayaklarını tam yıkamıyor... Geliyor, "Feyz alamıyorum!" diyor. Bundan oluyor. Yâni, abdestteki kusurlarından oluyor.


Bazen de insanların kötü alışkanlıkları oluyor; gıybet ediyor, dedi kodu ediyor, günahlar işliyor... Bunlar da insanın feyzini kaçırıyor, ağzının tadı kalmıyor. Allah'ın rızâsına uygun, takvâya uygun bir iş yaptı mı; Allah ibadetin tadını verir gönlüne... Bir neşe gelir, bir zevk gelir, bir şevk gelir... Günahlı bir şey yaptığı zaman da, ibadetten tad almamağa başlar.

Demek ki, ibadetten tad almanın şartı, günahlardan sakınmaktır. Haramdan dilini korumaktır, gönlünü korumaktır, elini korumaktır. Midesini haram lokma yemekten korumaktır... Güzelce abdest almaktır. Takvâlı olmaktır.

Binâen aleyh, dönüp dolaşıp her şey takvâya bağlanıyor. Takvâlı olursa bir insan, feyiz de alır.


5. Soru:

--"Namaz kılmayan müslüman değildir." denilebilir mi?


--Namaz kılmayan ihmalkârdır, günahkârdır. "Lâ ilâhe illallah, Muhammeder rasûlüllah" diyorsa, müslüman değildir denemez. İmanı da var, kusuru da var...


6. Soru:

--Bir muhasebecide çalışıyorum, odaların birisinde namazımı kılıyorum. Patronum, namaz kılarsam işlerin aksayacağını söylüyor. Şayet böyle namaz kılmaya devam edersem, benimle çalışmayacağını ve işten atacağını söylüyor. Ben de tuvalete diye gidiyorum, vakit kaybolmasın diye sadece farzlarını kılıyorum. İşimden de atılmak istemiyorum. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?


--O işyerinde çalışmak farz mı, ilmihal kitabında mı yazıyor?.. Başka işyerine gidersin! Öyle bir herif-i nâşerifle iş yapacağına, güzel bir iş ararsın.

Ama o adam râzı olmasa bile, "Sen namaz kılamazsın!" dese bile, namazını kılar. Çünkü, namaz Allah'ın emridir, ötekisinin bunu yasaklamağa hakkı yoktur.

Gücü yeterse, başka yerde bir iş bulsun! Gücü yetmezse, şu anda başka yerde iş bulamıyorsa, orda çalışsın, namaz kılmağa devam etsin!.. Sünnetleri de kılmağa çalışsın!..

Öğle tatilinde kimse bir şey diyemez. Kalıyor bir ikindi... İkindinin sadece farzını kılabilir; çünkü, sünneti gayr-i müekked sünnettir. Sabah namazını camide kılacak. Akşamla yatsıyı da evde kılacak. Bu kadar basit!.. Çok büyük bir dert değil yâni...


7. Soru:

--Çalıştığımız yerde namaz kılmaya müsaade etmiyorlar. Bu durumda kılamadığımız namazları eve gittikten sonra kaza etsek olur mu?..


--Olmaz!.. Namazın farzlarından birisi de vakittir. Vaktinde edâ edilmesi farzdır. Bir farz yerine gelmemiş oluyor. Dünya üzerinde sadece o işyeri olmadığına göre, daha binlerce, milyonlarca işyeri olduğuna göre, ya o işyerinde namaz kılmayı sağlayacak, rica ederek, anlatarak; ya da kendisine daha iyi bir iş arayacak!..

Bir kere öğle tatilinde öğle namazını kılabilir. Sabah namazını da evde kılar. Geriye bir ikindi namazı kalıyor. Yâni, dediği kadar değil bu iş, işin doğrusuna bakılırsa... İkindi namazında da; ötekiler süt molası, çay molası, sigara molası yaparken, o da abdestini hazır tutar. O hazır tuttuğu abdestiyle kısa tarafından namazı kılıverir. Yanında seccâde bulundurur.


Biz askere gittiğimiz zaman bir arkadaşımız, bir muşambayı katlamış katlamış, sokmuştu beline... Çamurda, toprakta, tarlada, bayırda, nerde olursa; namaz vakti geldi mi çıkarırdı onu, sererdi, namazını kılardı.

İlk gün bir bocalıyor insan... Eğitim alanında abdest alacak yer yok, abdest bozacak yer yok, su yok... Ne yapalım?.. Haa, abdestli gezmem lâzım demek ki... Öğleyin yemek yedikten sonra alel acele abdest alıyor, abdestli oluyor insan ikindiye kadar... İkindide zâten on dakika bir mola oluyor. Mola düdüğü çaldığı zaman kimisi sigara içiyor, kimisi yatıyor, kimisi kitap okuyor... Kimisi güreşiyor birbiriyle... Bizimkiler de namaz kılıyor.


8. Soru:

--Haram para ile inşa edilen bir camide namaz kılınabilir mi?


--Kılarsın. Onsuz cami zor bulursun. Vebali yapanlarındır. Hepsini kurcalayacak, karıştıracak olursan, adımını basacak yer bulamazsın, halin harab olur. O kadarını karıştırmadan namazını kılarsın, vebal onların boynuna...


9. Soru:

--Seferilik mesafesi 90 km midir yoksa 18 saatlik yol mudur?


--Seferilik mesafesi üç günlük yoldur. Bu da, "Günde altı saat yaya yolculuk yapacak, ondan sonra dinlenecek. İnsanın bir tâkati var, normal şekilde böyle seyahat ediliyor." diye hesaplanır. İnsan ortalama olarak saatte 5-6 km yürür. Günde ortalama 30-35 km'dir. Bu da üç günde 90 km civarında bir mesafe eder.

Mesafe önemlidir, saat önemli değildir. Meselâ uçağa biniyor, İstanbul'dan Ankara'ya 45 dakikada gidiyor ama, 450 km'lik mesafeye gittiği için Ankara'da seferidir.

Seferilik saat hesabı değildir. Yaya bir yolcunun üç günde gittiği mesafe kadar gittiği zaman seferi olur.


10. Soru:

--Seferi halde iken dört rekâtlı bir namazın son rekâtına yetişen kişi namazını nasıl tamamlar.


--Seferî haldeki bir insan mukim bir imama uydu mu, seferîlik bahis konusu değildir. Normal insanın yetişemediği rekâtları nasıl tamamlaması gerekiyorsa, öyle tamamlar.


11. Soru:

--Cuma namazının esasen 10 rekât olduğunu, 16 rekât olmadığını, şek şüpheye düşmemek için 6 rekâtın kılındığını, halbuki namazda şek şüphe olamayacağını söylüyorlar; ne dersiniz?


--Ezan okunduktan sonra, dört rekât cumanın ilk sünnetini kılıyoruz. Ondan sonra imam minbere çıkıyor, hutbesini irad ediyor. İniyor, mihrabda farzı iki rekât kıldırıyor. Ondan sonra dört rekât cumanın son sünnetini kılıyoruz. Cuma tamam oluyor.

Onun arkasından, eğer cumanın şartları yerine gelmemiş ise, zuhr-u ahîr'i kılmış olalım diye, en sonuncu öğle namazının farzını kılıyoruz. İki rekât de vaktin sünnetini kılıyoruz.

Bunu fukahâmız asırlardır, seneler senesi böyle yapmışlar, tavsiye etmişler; ben bunu değiştirmeğe, bunun üzerinde konuşmağa lüzum görmüyorum. Öyle büyük meselelerimiz var ki, konuşulmuş bir meseleyi tekrar münakaşa etmeğe lüzum görmüyorum. Bunun münakaşası fıkıh mesleğine ait bir münakaşadır. Ulemâmız münakaşa etmiş.

Ben şahsen Ömer Nasuhi Bilmen Hocamız'a (Rh.A) çok itimad ediyorum. İlmi, fazlı, kemâli müsellem olan bir zât-ı muhterem... O bize ne demişse öyle yaparım, geçer giderim. Büyük alim... Ben onun kadar fıkıhta alim olamayacağıma göre, bu işi ona bırakırım. Filânca doktor kadar tıpta ileri gidemeyeceğime göre, tedaviyi onda olurum. Filânca avukat kadar hukuku iyi bilemeyeceğime göre, işimi o avukata havale ederim; biter.


Bu mübarek insanların konuşup da kendi aralarında vardıkları kararlarda, ihtilaflar olabilir. İmam Şâfiî başka demiş, İmam Ebû Hanife başka demiş, İmam Mâlik başka demiş, Ahmed ibn-i Hanbel başka demiş olabilir. Şimdi ben fakih değilken, fıkıh mesleğini meslek edinmiş bir insan değilken, tekrar o işlerin üzerine eğilip, bir beşinci mezheb de ben mi çıkartacağım?.. Hayır!..

İmam-ı Azam Hazretleri'nin yolunda gidiyoruz. Memnunuz. Allah razı olsun, şefaatine erdirsin. Gayet güzel bir mezhebdir. Yedi asır Türkiye'de pâyidar olmuş, koca bir imparatorluk bununla idare olunmuştur. Asırlar boyu Hint kıtasında milyonlarca insan ondan istifade etmiştir. Çok gelişmiş, olgun bir hukuk sistemi teşekkül etmiştir. Çok teferruatlı bir hukuk külliyatına sahip olmuşlardır. Cümle alem istifade ediyor. Son derece ince fikirli insanlardır, hassas insanlardır. Ben onlara karışmam. Bir tanesinin eteğinden tutarım, yapışır giderim.

Benim mesleğim başka... Senin mesleğin de başka, sen de karışma!.. Kıl gitsin. Öyle uygun görmüşler, ona pek itiraz etme!..


12. Soru:

--Beş vakit namaz üzerimize farz olduğuna göre Kuzey Kutbu'nda durum ne olacak?


--Namaz vakitleri teşekkül etmiş olan en yakın merkeze uygun olarak, takdir ederek orda namazları kılması gerekiyor.

İsveç'e, Norveç'e gittiğiniz zaman bir noktadan sonra, altı ay gece altı ay gündüz olan yerler başlıyor. Güneş altı ay hiç batmıyor, şöyle bir çıkıyor, bir iniyor. Altı ay da hiç görünmüyor. Ne yapacak orda?.. Beş vakit namaz vakitlerinin teşekkül ettiği en yakın yerde vakitler nasılsa, ona göre vakitleri takdir edecek, kılacak. Başka kaviller de var ama, ulemanın genellikle görüşü budur.


13. Soru:

--Tahiyyat okurken şehadet parmağını kaldırmak sünnet midir?


--Peygamber Efendimiz "Eşhedü en lâ ilâhe" derken şehâdet parmağını kaldırırdı, "illallah" derken indirirdi. Sünnettir.


14. Soru:

--Farz namazlarından sonraki istiğfar, sadece ikindi ve sabah namazlarına ait bir şey mi; yoksa, diğer farzlardan sonra da istiğfar etmek gerekir mi?..


--Her namazın farzından selâm verdikten sonra üç defa estağfirullah denilmesini burda okuduk, Râmûzül Ehâdis'te geçti. Yâni her namazda, "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah... Esselâmü aleyküm ve rahmetullah..." dedikten sonra istiğfar edilir.


15. Soru:

--Namazda abdesti bozulan bir kimse ne yapmalı? Sonra tekrar kılmak niyetiyle namaza devam etse, olur mu?


--Olmaz! Abdest bozuldu mu, namaz bozulur. Namaza abdestsizken devam edilmez! O zaman bozacak namazı... Çıkabiliyorsa, çıkar; çıkamıyorsa, oturduğu yerde oturur.


16. Soru:

--Seccade örtüsünde Kâbe resmi var... Bunun üzerinde namaz kılınır mı?..


--Kılınır. Kâbe resmi mahzurlu bir resim değildir. İnsan resmi olsa olmaz, hayvan resmi olsa olmaz! Tabii, sade olsa daha iyi olur; çünkü, insanın zihni her hangi bir şeye takılmaz. Düz olsa, dümdüz olsa daha güzel... Ama hiç olmazsa, Kâbe'yi hatırlatıyor.


17. Soru:

--Teheccüd namazlarına gece kalkamıyorum. Yatmadan önce 12 ile 12.30 civarında kılsam olur mu?..


--Olur. Kalmayacağını anlayan bir insan böyle yatmadan önce kılsa, olur. Ama teheccüd namazına kalkmak için kolaylıklar vardır. Akşam yemeğini erken yersiniz, biraz da az yersiniz. Kalkarsınız o zaman... Çünkü çok yemek insanı uyutuyor.

Erken yatarsınız, kalkarsınız teheccüd namazına... Çünkü, geç yatmak insanı teheccüde kaldırtmıyor. Basit tedbirlerle çözümleyebilirsiniz. Duası vardır, duasını edersiniz, Allah'a sığınırsınız; Allah kaldırır.


18. Soru:

--Daha önceleri gece namazına kalkabildiğim halde, son iki aydır kalkamıyorum. Halbuki, kış geldi, kalkmak daha kolay... Gece yatarken tok karnına yatmamağa çalışıyorum. Abdesstsiz de yatmıyorum. Başka ne yapmamı tavsiye edersiniz?


--Abdestsiz yatmaması güzel... Çok tok bir halde yatmaması, o da güzel... Buna rağmen kalkamamak; belki yediği lokmalara haram karışıyordur da ondan Allah nasib etmiyor. Öyle bir durum olmasın diye lokmanın helâl olmasına dikkat etsin!..

Bir de, her zaman söylüyorum, şöyle küçük bir saat aldım ben... Tek bir kalem pille çalışıyor. Kuruyorsun, "Dıt dıt... Dıt dıt..." diye uyandırıncaya kadar çalıyor, sinirini bozuyor insanın... Çok güzel... Biraz da yataktan uzağa koyarsanız, "Dıt dıt... Dıt dıt..." ille kaldırıyor.

Herkes rüya anlatıyor burda, kâğıt gönderiyor; bir rüyamı da ben anlatayım: Yaz tatilinde çoluk çocuk burda Hocamız'ın yanında... Ben Ankara'ya gittim. Yoruldum, yattım öğleyin... Ama, yine fakülteye gitmem lâzım... Bu marifetli saati kurdum, yattım. Çok yorgunum, çok uykusuzum, yolculuk da yaptım; derin bir uykuya dalmışım. Rüya görüyorum:

Rüyamda şöyle 25 cm kadar küb şeklinde bir kutu... "Dıt dıt... Dıt dıt..." diye sinyal veriyor. Sağına bakıyorum, soluna bakıyorum, altına bakıyorum, üstüne bakıyorum, eviriyorum, çeviriyorum... Başka arkadaşlar geliyor, inceliyoruz... "Yâhu bunun düğmesi yok, iğnesi yok!.. Nereden ses geliyor?" diyoruz. Sonra, rüyanın içinde: "Yâhu, bu benim uyanmak için kurduğum saat olmasın?" diyorum. Uyanıyorum, hakîkaten o saatmiş. Çeşitli senaryolar, rüyalar göstertiyor ama, sonunda böyle uyandırtıyor bizi...