- Namaz Kılmak

Adsense kodları


Namaz Kılmak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
GizEmLi_yAzaR
Mon 10 December 2007, 12:32 am GMT +0200
“Mü’minler muhakkak felah bulmuşlardır. Ki onlar namazlarında huşû içindedirler.” (Mü'minun; 1-2) Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Namaz vakti girdiğinde abdestini güzelce alıp, huşu ve tadil-i erkan ile namazını kılan hiç kimse yoktur ki namazı –büyük günah işlemediği müddetçe- daha önce işlediği günahlarına keffaret olmasın. Bu hayatı müddetince böyle devam eder.” (Müslim)

bilinmeli ki, namazın bir takım rükunları, vacipleri ve sünnetleri olduğu gibi bir de ruhu vardır. Namazın ruhu ise niyet, ihlas, huşu ve kalp huzurudur. Hasan el-Harraz’a; “Namaza nasıl girelim?” diye sorulunca şöyle cevap vermiştir: “Allah-u Zülcelal’e kıyamet gününde nasıl yöneleceksen öyle yönel. O’nunla aranda hiçbir tercüman olmadan huzurunda bulunduğunu ve O’nun sana yönelerek nazar ettiğini, kendini de O’na münacatta bulunuyor gibi düşün. En büyük Melik’in huzurunda bulunduğunu bil!”

      Görüldüğü gibi, insan namazda iken Allah-u Zülcelal ile münacatta bulunduğunu bilerek kendisini ona göre ayarlamalıdır. Namaz kılan kişinin riayet edeceği edeplerin en güzeli, kalbinin az veya çok hiçbir dünyevi şeyle meşgul olmamasıdır.

      Kişinin namazda kalbini Allah-u Zülcelal’e yöneltmemesi şu duruma benzer: nasıl bir kimse isteğini görmek için sultanın karşısına çıkarda sultan ona bakarken o sağına soluna bakıp istediğini alamadan geri dönerse, namazda huzurlu olmayan kimse de istediğini almadan geri döner.

      Buna göre, kişi namaza durduğu zaman kalbi Allah-u Zülcelal’den gafil olursa bir şey elde edemez. Kalbi Allah-u Zülcelal ile ne kadar huzurlu olur ise, isteğini de o doğrultuda almış olur. Onun için İbn Abbas (Radıyallahu Anh): “İki rekat tefekkürlü ve mülahazalı olarak kılınan namaz, gafil kalple kılınan bir gecenin namazından daha hayırlıdır.” demiştir.

      Allah-u Zülcelal’in Hz. Musa (Aleyhisselam)’a şöyle hitap ettiği rivayet edilmiştir:“Ey Musa! Beni zikrettiğin zaman dilini kalbine tak ve vücudun titresin. Benim önümde zelil bir vaziyet al ve benimle korkan bir kalp ve doğru olan bir dil ile konuş.”
Bütün bunlara bakarak elimizden geldiği kadar namazı huzurlu ve huşu’lu kılmalıyız. İnsan Rabbi ile olan münacatında kalbinin gaflette olmasından haya etmelidir. Çünkü Allah-u Zülcelal her insanın kalbin-den haberdardır. Şu yakinen bilinmelidir ki, kılınan namazın sevabı huşu, huzur tevazunun çokluğu kadardır. Bu sebeple namazımızı sanki Allah-u Zülcelal’i görüyormuş gibi kılmalıyız. Biz O’nu görmesek bile, O’nun bizi gördüğünü unutmayalım.

      İnsanın nefsi ile arasındaki ilişki, ticari ortaklığa benzer. Nasıl ki ortaklar her işten sonra birbirleriyle hesaplaşır, kar ettiklerinde de birbirlerini daha iyisi için teşvik ederlerse, mü’min de ticaret ortağı gibi her akşam nefsiyle hesaplaşmalıdır. Allah-u Zülcelal’in razı olduğu bu salih ameli yaptığından dolayı ona, haşr, mizan ve sırat köprüsünden başarıyla geçeceğini, Allah-u Zülcelal’in kullarına karşı çok lütufkar olduğunu (Şura; 19) ve cennet ni’metlerini hatırlatıp daha iyisini yapması için teşvik etmelidir. Tevfik verip lütufta bulunduğu içinde Allah-u Zülcelal’e hamd ve şükür etmelidir.





ahmet-7j
Thu 24 March 2011, 10:48 pm GMT +0200
Namaz Kılmak Çok Güzel Bir Şey Bir Ara Kılıyordum İnşallah Yine Nasip Olur.

akın-7J
Thu 24 March 2011, 10:57 pm GMT +0200
Namaz Kılmak Çok Güzel Bir Şey Bir Ara Kılıyordum İnşALLAH Yine Nasip Olur.

Amin İnşALLAH...

barış-7-j
Thu 24 March 2011, 11:17 pm GMT +0200
hocam namaz kılmanın yaşı kactan itibaren başlıyo ?

reyyan
Thu 24 March 2011, 11:22 pm GMT +0200
Peygamberimiz (asm) 7 yaşından itibaren kılınmasını tavsiye ediyor.Buluğ çağından itibaren de sorumlu olunuyor...

barış-7-j
Thu 24 March 2011, 11:24 pm GMT +0200
hocam 7 yaşında başıyoda mesala ben simdi namaz kılmıyorum günah yazılıyormu ?

akın-7J
Thu 24 March 2011, 11:25 pm GMT +0200
hocam namaz kılmanın yaşı kactan itibaren başlıyo ?


Soru: Namaza başlama yaşı kaçtır

Cevap:Büluğ, çocukluğun sona erdiği ve kişinin dinî emir ve yasaklarla mükellef tutulduğu sınırdır. Yani kişi büluğ çağına girdiğinde artık ona namaz kılması, oruç tutması vb. gibi ibadetler farz olacağı gibi, dinin yasaklarını işlediğinde de günah işlemiş olur.

Büluğ : ergenlik dönemi.

reyyan
Thu 24 March 2011, 11:28 pm GMT +0200
Maşaallah Akın kardeşime, hemen de cevabı vermiş dediğim gibi kardeşim buluğ çağı öncesinden sorumlu olunmuyor sadece ben Efendimizın (asm) öyle tavsiye ettiğini belirttim...

barış-7-j
Thu 24 March 2011, 11:28 pm GMT +0200
sagol akın bu siteye katılalı ne kadar cok sey ögrendim önümüzdeki ay başlıyacagım hocam namaz kılmaya

akın-7J
Thu 24 March 2011, 11:31 pm GMT +0200
sagol akın bu siteye katılalı ne kadar cok sey ögrendim önümüzdeki ay balıyacagım hocam namaz kılmaya

Önemli Değil birlik sayfası  Nede Olsa ...

  Nasipse Hep Beraber inşALLAH

reyyan
Thu 24 March 2011, 11:33 pm GMT +0200
Maşaallah kardeşlerime çok sevindirdiniz beni,  Allah da sizi dünya ve ahirette sevindirsin inş...

akın-7J
Thu 24 March 2011, 11:37 pm GMT +0200
Maşaallah kardeşlerime çok sevindirdiniz beni,  ALLAH da sizi dünya ve ahirette sevindirsin inşaallah...


Amin. Hepimizi Sevindirsin inşallah...

barış-7-j
Thu 24 March 2011, 11:39 pm GMT +0200
İNŞ hocam sizide bizide mutlu etsin

ahmet-7j
Mon 28 March 2011, 05:29 pm GMT +0200
Amin Hepimizi Kardeşlerim

muhsin iyi
Mon 26 December 2011, 04:19 pm GMT +0200
   Namaza Başlamada Nefsin ve Şeytanların En Çok Kullandığı Engel: ‘Ya Hep Ya Hiç!’
   Müslümanların pek çoğu namaz kılmak istedikleri halde kılamazlar. Kalplerindeki iman onları namaza zorlar. Ama onlar beş vakit namaz kılmayı göze alamazlar. Zira onlara zor gelir. Elbette bunun için çeşitli mazeretleri de vardır. Örneğin iş hayatları buna uygun değildir… Başlarından aşkın işleri olduğu için namaza vakit bulamazlar… Çalıştıkları iş yerinde namaz kılacakları uygun yerler yoktur… Şu anda namaza başlarlarsa bu çevrelerinde iyi karşılanmayabilir, imajları bundan zedelenebilir… Bırakamadığı bir günah, örneğin ara sıra içtiği içki de bazı kimselerin namaz kılmasına mani olabilir… vb. Mazeretlerin hepsini burada saymağa imkân ve yer bulamayız. Elbette beş vakit namaz kılan kimseler için bu mazeretlerin iler tutar yanları yoktur. Çünkü bir Müslüman’ın bu dünyada ilk vazifesi namazdır. Diğer bütün işler ondan sonra gelir.

‘Namaz kılmamanın geçerli hiçbir mazereti olamaz.’ Elbette bu düşünce doğrudur, ben de bu düşünceye katılıyorum. Bütün bunların sonucunda namaz kılmak isteyip de yukarıdaki sıraladığımız veya bunlara benzer bir mazeretle kılamayan kişi şöyle bir karara varır: ‘Ben bir gün namaz kılacağım.’  Bunun için aşağı yukarı kafasında da bir tarih belirleyebilir. İşte peygamberimiz (s.a.s) böyleleri için şöyle buyurmuştur: ‘Erteleyenler (yarın, sonra yaparım diyenler) helak oldu.’

   Maalesef Müslümanların namaz kılmak isteyip de kılamayanların büyük çoğunluğu yukarıda sıraladığımız ve kafalarında büyüttükleri bir çeşit mazeretle beş vakit namazı kılamazlar. Kimsenin mazeretini küçük görmemek gerekir. Bizim için basit bir şey olabilir ama ilgili mazeret o kişinin dünyasında aşılamayan bir engel olarak görünebilir.  Olaya onun gözlüğü ile baktığımızda ona biraz da olsa hak vermek zorunda kalabiliriz. Onu anlayışla karşılayabiliriz. Lakin bencil doğamız pek başkalarının gözlüğünden hoşlanmaz. İnsanları anlayacağımız yerde onlara akıl verme kolaylığına ve ukalalığına kaçarız. Bununla da görevimizi yaptığımızı düşünürüz. Oysa beş vakit namazı düzenli kılan kimseler olarak kendi hayatımıza baktığımızda Allah’ın (c.c.) bizlerin doğru yolu bulmasında ne kadar anlayışlı, ne kadar sabırlı olduğunun yüzlerce örneğini hemen hatırlarız. Çünkü Allah (c.c.) çok sabırlı, anlayışlı ve esirgeyendir (Es-Sabur, Er-Rauf, Er-Rahim). Onun için Allah (c.c.), kullarına hep itidali ve sabrı tavsiye etmiştir. Ama benim böyle kişilere, yani namazı erteleyen Müslümanlara getirdiğim bir eleştirim var. O da şu: ‘Bir insanın ne kadar geçerli mazereti olsa da insan isterse namaza bir ucundan, kıyısından yaklaşabilir.’ Yani beş vakit namazı düzenli kılamamak için insanların kendince geçerli mazeretleri olabilir ama bunlar yatmadan önce,  kalkarken veya başka bir uygun zamanında neden bir veya iki vakit de olsa vakit namazlarını kılmazlar? Ben işte mazeretlerini bu yönüyle kesinlikle kabul etmiyorum ve doğru da bulmuyorum.  Sadece namazın farzları da olsa bu insanlar niçin hiç ucundan kıyısından namaza yaklaşmazlar da ya hep ya hiç mantığı ve felsefesiyle hareket ederler? Hâlbuki namazın sünnetlerini kılmamak kişiye günah kazandırmaz. Sadece sünnetin sevabından ve peygamberin bu vesile ile gelecek şefaatinden mahrum bırakır. (Aslında büyük birer mahrumiyettirler ama tabii kadrini bilene.) Ama farz ve vacip namazlar öyle değildir, bunları bilerek kılmamak büyük günahlardandır. Çünkü Allah’ın (c.c.) buyruğudurlar. Oysa günde bir iki vakit kılınan farz namaz insanın kılamadığı namazların günahlarını ahrette etkisiz kılabilir. Ama şu kesin ki, hiç kılmamaya göre büyük bir kazançtır bu. Buna kimse itiraz edemez.

Hadis-i şerifte Allahın (c.c.) rahmetinin gazabını geçtiğinden söz ediliyor. Niçin bir iki küçük adım da olsa O’nun rahmetine doğru yürümeyelim? Ayrıca Allah (c.c.), Kuran-ı Kerim’de  ‘İyilikler kötülükleri giderir. (Hud suresi, 114)’ buyuruyor. Peygamberimiz (s.a.s.)  hadis-i şeriflerinde günahların misliyle cezalandırıldığını ama iyiliklerin on kattan yedi yüz kata kadar artırılarak mükâfatlandırıldığını belirtmişlerdir. İyilikler de kötülükler de ahrette tartılacaktır, iyilikler ağır basınca insan ebedi hayatını cennette geçirecektir. ‘İşte o vakit tartıda iyilikleri ağır basan kimse, o artık hoşnut bir hayat içindedir!(Karia suresi, 6-7)’ Buna göre kılınan namazların sevapları kılınmayan namazların günahlarını ahrette hiç tesirsiz hale getiremez mi? (Tabii bu durum, namaz borcunu ortadan kaldıramaz. Elbette kılınmayan namazlar bir borçtur, kaza namazı olarak kılınmayı beklemektedirler. Bu başka bir konudur.) Bu küçük adımlar, insanı ileride zamanla yavaş yavaş sünnet, vacip ve farzıyla beraber beş vakit namaza doğru da götürebilir. Ama buna genellikle bir engel, kaynağını nefisten ve şeytandan alan bir güç mani olmaktadır: ‘Ya hep ya hiç!’   

Ben insanların namaz kılmamalarını sorgularken onların hep aynı kayaya tosladıklarını görüyorum. Herkes namaz kılmak istiyor. Ben ‘Elhamdülillah Müslüman’ım’ deyip de namaz kılmak istemeyenine rastlamadım. Ama bu onların hayatında bir gün olacaktır. Bu gün, muhayyeldir. Onun gelip gelmeyeceği, insanın ona ulaşıp ulaşmayacağı belli değildir. Aynı zamanda namaz onların hayatında ya hep ya hiç (yani ya beş vakit olacak ya da hiç olmayacaktır) mantığı ve felsefesi ile gerçekleşecektir.

Ya hep ya hiç, hem bir mantığa hem de bir felsefeye dayanır.  Dayandığı mantık, insanın nefsidir. Nefsin açgözlülüğü ve bencilliğidir. Kimseyle bir şeyi paylaşmak nefsin hoşuna gitmediği gibi kendisini başkalarının yerine koymak da pek işine gelmez.

Ya hep ya hiç aslında bir mantığa dayanmaz. Mantıksızlığı gün gibi ortadadır. Çünkü hiç olacağına bari azı olsun diye düşünmek, akıl ve mantığa daha uygundur. Ama ya hep ya hiç insan mantığını susturan bir özelliğe sahiptir. Bu sözde güya bir kararlılık, cesaret, gözü peklik görülse de bu bir aldatmacadır.

Ya hep ya hiç mantığı en çok kumarda kendisini belli eder. İşte o görünen kararlılık,  cesaret, gözü peklik sadece kumarcılara özgüdür. Kumarcı varını yoğunu kaybetmedikçe rahatlamaz. Kumarcının bu zaafı, sadece ona özgü değildir. Her insanda tohum halinde mevcuttur. Yeter ki insan kumar illetine bulaşsın. Hemen bu zaaf kendisini belli eder. Açgözlü ve bencil nefis, insana bir canavar gibi hâkim olarak çılgınlaşır. İnsanı sıfıra, hatta onun altına da indirebilir. Rezil eder. Ya dünya onun olacak ya da hiç.

Ya hep ya hiç mantığı ve felsefesi ile namaz kılmayan Müslümanlar adeta ebedi hayatlarıyla kumar oynamaktadırlar.

Sosyal hayatlarında tesettürü kullanmayan inançlı kadınların bazıları namaz kılmayı da bir türlü başaramazlar. İsterler ama namaz onlara nasip olmaz. Suçluluk duygusuyla yönlerini Allah’a (c.c.)  döndüremezler. Ya hep ya hiç mantık ve felsefesi ile elleri ve kolları adeta bağlanmış olur. Hâlbuki sadece namazda tesettürlü olmaları yetişir. Elbette sosyal hayatta tesettür Allah’ın (c.c.) emridir. Ona riayet etmemenin günahı ayrı bir konudur. Ama namaz kılmamanın gerekçesini buna bağlamak doğru değildir. Sosyal hayatında tesettürlü olamayan bir bayan da pekâlâ namazda tesettür kaidelerine uyarak namazını kılabilir.

Çeşitli günahların pençesinde kıvranan nice Müslüman da tıpkı yukarıda sözünü ettiğimiz tesettürlü kadınlar gibi ya hep ha hiç mantığı ve felsefesi ile bir türlü namaza başlayamazlar. Beş vakit namaza ancak günahlarına tövbe ettikten sonra başlayacaklarını düşünürler. Halbuki tövbe nimetini insana ihsan eden Allah Celle Celaluhudur. İnsan ucundan kıyısından namaza yaklaşırsa Allah (c.c.) ona belki bu nimeti de nasip edecektir. Zira namaz insanı hayâsızlıklardan ve kötülüklerden alıkoyar (bk. Ankebut suresi, 45).

Bazı baba ve anneler de evlatlarının namaza yönelmelerinde ya hep ya hiç mantığı ve felsefesi ile hareket ettikleri için farkında olmadan onların namaza başlamalarına engel teşkil ederler. Hatta çocuklarının tamamen namazdan uzaklaşmalarına bile neden olabilirler. Hâlbuki çocukların ve gençlerin duruma göre sadece farz namazı bile kılmaları büyük bir kazançtır.

Peygamberimizin  (s.a.s) buyurduğu şu altın kural kulaklara küpe olmalıdır: ‘Güzel amelin az da olsa devamlı olanı makbuldür.’

Ekonomide kapitalizm bu felsefenin, yani ya hep ya hiçin ürünüdür. Müslüman’ın amacı dünya nimetlerini kısmi bir yardımlaşma ve paylaşma ile kardeşlerine de vermektir. Kapitalistin tek derdi sermayesini artırmaktır. Yığınlar acından ölse de gerçek bir kapitalist bir kuruşunu başkalarıyla paylaşmak istemez. Çünkü sermayeyi eksilten her şey bir tehlikedir. Onun bir böcek gibi ezilmesi gerekir. Ya sermaye ya da hiç derler. Orta yola, İslam’ın ekonomik kurallarına (özellikle işsizliğin sonu olan faiz yasağı ile devlet tarafından mecburi olarak zenginden alınıp yoksula verilen ve bir çeşit fon oluşumu özelliği taşıyan zekât ve yardımlaşmaya)  pek sıcak bakmazlar. İslam dininin öngördüğü ekonomik düzeni sermayeleri için tıpkı komünizm gibi bir tehlike olarak görürler. Kapitalist devletlerin, halkları Müslüman devletlere karşı olan temel fobilerinin, kaygılarının ve korkularının nedeni de budur.

Ya hep ya hiçin felsefesi ise şeytandan gelir. Şeytan Aleyhillane, Hz. Âdem Aleyhisselam yaratıldığında cennette onunla beraber rahat bir hayatı yaşıyorken, yaşayacakken ya hep ya hiç mantığı ve felsefesi ile hareket ederek ya cennet tamamen benim olsun ya da cenneti hiç istemiyorum diyerek Allah’ın emrine karşı gelmiştir.

Ya hep ya hiç ateş gibidir. Ateş var olan her şeyi hiç eder. Madde karşısında ya hep ya hiç mantığı ile hareket eder. Önlenemezse koca bir evi eşyası ile yakar da gözü yine doymaz. İmkân verilse tüm dünyayı da yakabilir. Şeytanın yaratılışında da anasır-ı erba vardır (su, toprak, hava, ateş) ama ağırlıklı öğe ateş olduğu için Kuran-ı Kerim’de yüce Allah (c.c.), onu ateşten yarattığını ifade buyurmuştur. Aynı durum insan için de söz konusudur. Bu dört element insanın yaratılışında da vardır.  Ama insanda en ağırlıklı öğe toprak olduğu için Kuran-ı Kerim’de Allah (c.c.), Âdem Aleyhisselam’ı topraktan yarattığını belirtmiştir. Ateş ya hep ya hiç mantığı ile hareket ederken toprak böyle değildir. İtidalle, sabırla hareket etmenin yanında bağrında her şeye de yer verir. Su, hava, ateş onun koynunda nice bitki ve hayvan türleri ile nimetlere dönüşür. Onun için Allah (c.c.), ateşten yaratılan şeytandan (İblis Aleyhillane’den) topraktan yaratılan Hz. Âdem Aleyhisselam’a secde etmesini emretmiştir. Ama şeytan toprağın üstünlüğünü görememiş ve ateşin topraktan daha üstün olduğu iddiası ile Allah’ın (c.c.) bu emrini çiğneyerek ebedi lanete hak kazanmıştır (bk. Bakara suresi, 30-40). İnsanda anasır-ı erbanın ateş öğesinden gelen bir damar da bulunmaktadır. Bu damar nefiste açgözlülük ve bencillik özelliklerine neden olur. İnsanı şeytanla akraba kılar. İşte şeytan ya hep ya hiç felsefesi ile nefsin bu mantığını harekete geçirmek ister. Çünkü ya hep ya hiç felsefesi şeytan gibi insanın da ebedi helakine yol açabilir.  Şeytanın tek derdi insana karşı olan ezeli kininin ve hasedininin gereğini gerçekleştirmektir. Kendisi bu kin ve haset sebebiyle bile bile, hatta içerisinde Hz. Âdem Aleyhisselam’la yaşar dururken cenneti bedel olarak vermiştir. Hiçbir insanın da oraya girmesini arzu etmez. Buna asla razı olmaz. Kini ve hasedi o kadar dehşetlidir ki, ondan ancak Allah’a (c.c.) sığınılarak kurtulunabilir. Durum böyle iken bazı Müslümanların namaz kılma karşısında ya beş vakit namaz kılarım ya da hiç namaz kılmam diye hareket etmeleri veya böyle söylemeleri gayet düşündürücüdür. 

Allah (c.c.) bütün ümmed-i Muhammed’e (s.a.s) beş vakit namaz kılma nimetini nasip eylesin. Beş vakti kılamayanlara da, nefsin ve şeytanların ya hep ya hiç mantık ve felsefesinden onları kurtararak, hiç olmazsa günde birkaç vakit namaz eda etmelerini nasip eylesin. Allah (c.c.) yeryüzünde bir günde en az bir vakit namaz kılmadan uyuyan hiçbir Müslüman bırakmasın.  Herkese hidayetini ve namaz kılma şuurunu versin. Beş vakit namaz kılanlara da teheccüt, duha, evvabin gibi nafile namazları ihsan eylesin.  Allah son nefese kadar namazı kalbimizde aziz ve sevgili kılsın. Bu yolla rızasını her birimize nasip etsin. Âmin. 
Muhsin İyi

mevlüdekalınsaz
Thu 16 January 2014, 06:28 pm GMT +0200
Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuh

Kul öncelikle namazın ehemmiyetini idrak edebilmelidir.Aksi takdirde namazını hakkıyla eda edemez.
Bir insan namaz kılmıyorsa bence ,hayatının en büyük kayıp kuşağında yaşıyor demektir.
Sahaba ,namaz kımayana münafık gözüyle bakardı.
Hatta alimler,çok defa ameli nifaka,namazın terk edilmesini misal verir.

Kulun.şuurunun derinliğine göre günde beş defa Allah'a olan teslimiyeti onu çok yüceltir.
Evet namaz deyip geçmemeli;namazdan geçen korkarım bir gün dinden de geçer...
Namazda miraç vardır.Ama herkes bunu namazda kendine göre hissede ve kabiliyeti nispetinde yükseldiğini duyar.
Şunu da unutmamak gerekir.Herkesin hissettiği kendi miracıdır ve her biri farklı derecelerdedir.

Rabbim bizlere öncelikle namazın ehemmiyetini hakkıyla idrak edebilmeyi ve onun manevi lezzetine varabilmeyi nasip etsin...

Hafsa Nur 6.D
Thu 16 January 2014, 06:58 pm GMT +0200
Namaz hûşu ve hudû ile kılınmalıdır. Hûşu namazın sırrı ve ruhudur. Kur'anı Kerimde; "Allah'ın huzurunda tam hûşu ve hudû ile durun" buyurulmaktadır. (Bakara, 238) Bazı alimler hudû zahiri eğilmek, hûşu ise, manevi ve ruhi eğilmektir, derler (Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İnn-i Mace Tercemesi ve Şerhi, c 3, s 348). Bazı Alimler ise, hûşu azalarla; hudû ise kalple olur, demişlerdir. Veya hûşu gözle, hudû diğer azalarla olur.

Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- , "Hûşu ancak, namazda (uzuvlarını) hiç kımıldatmayan ve tevazu içinde olan kimseler için tahakkuk eder." buyurmuştur.

Haktan7/b
Thu 2 April 2015, 01:49 pm GMT +0200
Namaz Dinin Direğidir

Hatice Akdağ 7/B
Thu 2 April 2015, 02:12 pm GMT +0200
Esselamü Aleyküm:
Benim namaza başlama öncülük eden Enes hocamızdan  Allah razı olsun. İnşaallah bütün kardeşlerimiz namazlarını kılarlar.
Allah razı olsun...

[Muhammed]
Mon 1 June 2015, 03:35 pm GMT +0200
Ve Alleykümselam Ve Rahmetullahi Ve Berakatuh...Ne güzel bu sitede üyelerin namaz kılmasına vesile olduysak ne mutlu bizlere.Rabbim başta hocamız olmak üzere ve ona yardım edenler razı olsun İnşaAllah.

RAMAZAN 7/D
Tue 14 July 2015, 05:57 am GMT +0200
Ve Aleykümüs Selam .Namaz  7 yaşından itibaren kılınmaya başlanmalı ki buluğ çağına kadar namaz bir alışkanlık haline gelsin ....

Namazı ihlasla  huşuyla  samimiyetle ve korku ile kılmak çok önemlidir . İnşALLAH Rabb'im bizlere razı olacağı şekilde namaz kılmayı nasip eder .

Bilal2009
Tue 14 July 2015, 12:59 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah, İnsan kar etmek için nefsiyle konuşmalıdır. Çünkü bencil bir ortaktır nefis . Hırsından dolayı  çok ve güzel şeyler kaybeder.

Mustafa/Samed
Sun 24 April 2016, 06:37 pm GMT +0200
Ve Aleykümüsselam. Namaz kılmak çok güzel bir şeydir. Rabbim samimi bir şekilde namaz kılanlardan eylesin.

Busra 8-B
Sun 24 April 2016, 07:23 pm GMT +0200
Esselamun aleykum
 Rabbim gum muslumanlara ysai gelince namaz kilmayi emretmistir. Bizlerde . Bu emirleri yeeine getirelim amin

HALACAHAN
Tue 28 June 2016, 05:40 pm GMT +0200
Rabbimiz buyuruyor ya .. Namaz kılarak ve sabır ederek benden yardım dıleyın ..  İnsaallah boyle yaparsak birçok maddı manevi imtiyazlar sunulacaktır.. Rabbim kabul eylesın ıbadetlerımızı

Selma yrc 9
Sun 2 April 2017, 05:45 pm GMT +0200
Rabbim bizleri namaz kılan kullarından eylesin inşallah namaz en önemli ibadettir namaz bizim müslümanlıgımzin kanıtıdıR
Allah .c.c razı olsun

HALACAHAN
Tue 25 April 2017, 02:02 pm GMT +0200
Namaz kılmak aynı zamanda rabbimize bir çeşit munacattir

Sevgi.
Wed 10 May 2017, 06:54 pm GMT +0200
Namaz dinin direği ve İslamın şartlarındandır . Mevlam bizleri herdaim Namaz kılanlardan eylesin inşaAllah..

melda 6D
Wed 10 May 2017, 07:27 pm GMT +0200
Selamün  aleyküm . Ey Rabbim ! Namazlarını huşu için kılan kulların arasında bizi de eyle . Rabbim bizi nefsimizle baş başa bırakma .

ceren
Thu 19 September 2019, 02:25 pm GMT +0200
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri vaktinde hakkiyla huşu içinde namazını kılan ve feyzine rahmetine erişen kullardan olalim inşallah. ..