- Namaz bahsi

Adsense kodları


Namaz bahsi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Tue 21 June 2011, 09:54 am GMT +0200
NAMAZ BAHSİ


134- Enes (R.A)'den rivayet edilmiştir:

«Mekke'de iken evimin (ikamet etmekte olduğum Ümmü Ha-nfnin evinin) çatısında bir yarık açıldı. Derken Cibrü Aleyhisse-lam inip göğsümü yardı. Sonra zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hik­met ve imanla dolu bîr altın tas getirip onu göğsüme boşalttı. Son­ra göğsümü kapadı. Sonra elimden tutup beni birinci göğe çıkardı. Birinci göğe vardığımda, Cibril Aleyhisselâm, göğün bekçisine hi­taben: Aç dedi. Bekçi: Kim o? diye sordu. Hazreti Cibril: Ben Cibril'­im dedi.

Bekçi: Yanında kimse var mı? diye sordu.

Cibril: Evet, beraberimde Hazreti Muhammed SallaUahu Aleyhi ve Sellem var, dedi.

Bekçi: Davet edildi ni? diye sordu.

Öforîl: Evet, dedi. Bekçi, yolu açınca biz birinci göğe yükseldik ve oturan bir adamla karşılaştık. Sağında ve solunda bir sürü ka­raltılar vardı. Sağına baktığı zaman gülüyor, soluna baktığı zaman ağlıyordu. Bana, merhaba salih peygamber ve salın evlât, dedi. Ceb­rail'e, bu kimdir? diye sordum.

Cibril; Biı zat Hazreti Adem Aleyhisselâm'dır. Sağında ve so­lundaki karaltılar onun zürriyetinin ruhlarıdır. Bunlardan sağdaki-ler cennetlik olanlardır. Solundaki karaltılar ise Cehennemlik olan­lardır. Bunun için, sağ tarafına bakınca güler, sol tarafına balonca

ağlar, dedi.

Sonra Cibril beni ikinci kat semaya çıkardı. Göğün bekçisine aç, dedi ve o da Önceki bekçi gibi sorular sordu ve kapı açıldı. Cibril, Peygamberle   birlikte  İdris  Aleyhisselâm'a uğrayınca,

îdris Aleyhisselâm: Merhaba saîih Peygamber ve salih kardeş! diye selâmladı. Bu kimdir? diye Hazreti Cibril'e sordum. Bu zat îdris Aleyhisselâm'dır, dedi. Sonra Hazreti Musa Aleyhisselâm'a uğradım. O da: Merhaba salîh Peygamber ve salih kardeş! dedi. Bu zat kim­dir? diye sordum. Musa Aleyhisselâm'dır, dedi. Sonra Hazreti İsa Aleyhisselâm'a uğradım. O da: Merhaba Salih Peygamber ve salih kardeş! dedi.

Bu zat kimdir? diye sordum. îsâ Aleyhisselâm'dır. dedi. Sonra Hazreti îbrahim Aleyhisselâm'a uğradım. O da: Merhaba salih pey­gamber ve salih oğul! dedi. Bu kimdir? diye sordum. İbrahim Alev-hisselâm'dır, dedi. Sonra o derece yükseklere çıkarıldım ki (Levh-i Mahfuz'a yazı yazan) kalemlerin gıcırtısını işitebildiğim bir seviyeye vardım. Sonra orada Aİlah Tealâ Hazretleri ümmetimin üzerine ge­ce ve gündüz elli vakit namaz farz kıldı. Bununla geri döndüm. Hazreti Musa'ya uğradığımda, Cenabı Hak ümmetine ne farz kıldı? diye sordu. Elli vakit namaz, dedim.

Musa Aleyhisselâm: Rabbine müracaat et! Ümmetinin buna gü­cü yetmez, dedi. Ben de müracaat ettim ve Allah bir miktar indirdi. , Sonra Hazreti Musa'ya döndüm ve, bir miktarını indirdi, dedim. Mu­sa yine, Rabbine müracaat et; ümmetinin buna da gücü yetmez, dedi. Tekrar müracaat ettim. Cenabı Hak bir miktar daha indirdi. Sonra Hazreti Musa'ya döndüm. Musa yine, Rabbine müracâat et, ümmetinin buna da gücü yetmez, dedi. Tekrar müracaat ettim ye Ce­nabı Hak:

— Bu namazlar, sayı bakımından beş ve faka sevab bakımın­dan ellidir. Benim katımda hüküm değişmez, buyurdu. (Her vaktin on sevabı olmakla beş vaktin elli sevabı vardır). Sonra Hazreti Mu­sa'nın  yanına döndüm. Yine, Rabbine  müracaat et,  dedi ise de,

Rabbimden haya ediyorum (bîr daha dönemem), dedim. Sonra Cib-lil Aleyhisselâm beni alıp götürdü ve Sidre-i Münteha*ya ulaştırdı Sidre ağacî, ne olduğunu bilemediğim çeşitli renklerle kaplı idi. Son­ra Cennete sokuldum. Orada inci dizileri ve misk gibi toprakla kar­şılaştım.

Mütercim:

İşte bu İsrâ ve Mi'rac-i şerif olayı alimlerin çoğuna göre Hazreti Peygamberin hicretinden bir sene veya on yedi ay önce Receb ayj-nm yirmi yedinci pazartesi gecesinde meydana gelmiştir. Bir kıs­mına göre de, nübüvvet'den dört - beş sene sonra ve hicretten sekiz sene önce olmuştur? Sarih Barmağî da bu görüşü   tercih etmiştir. Bir de Peygamber efendimizin îsrâ'sı    (Mekke'den   Kudüs'e kadar geceleyin götürülmesi) ve Miraçları (Kusüs'den göklere, Kabe Kav-seyn'e y/ükseltilmesi)  aynı gecede meydana gelmiştir. Her ikisi de uyanık halde, beden ve ruh ile olmuştur. Mekke-i Mükerrem e'den Kuds-i jŞerife ve Kudüs'den semavata ve göklerden de Allah'ın dile­diği yere yükseldiği, ehli sünnet alimlerinin çoğunluğunca sabit ve muhakkak olduğunda asla şüphe ve tereddüt yoktur. Şu kadar var ki, Kudüs'den öteye gitmedi ve göklere yükselmedi, diyenler küfre var­mazlarsa da, Kudüs'e kadar olan İsrâ'sını inkârdan dolayı küfür lâ­zım gelir.

Isrâ ve Miraç vak'alarmm bedenle olduğunu inkâr ederek yal­nız ruh ile idi, yahut Peygamber uyurken rüyada oldu ve peygam­berimizin şerefli vücudlan yataktan ayrılmadı, diyen kimse kâfir ol­maz; çünkü Peygamberlerin rüyaları,    imamlar arasında ittifakla aynen ilâhî vatiydir. Ayrıca ashabdan bazılarının inancı da, olayın doğru ve güzel rüyadan ibaret olduğundan böyle demek küfrü ge­rektirmez. Bununla beraber Ehl-i Sünnet itikadı, İsrâ ve Miraç olay­ları, uyanık halde iken beden ve ruhla birlikte meydana geldiği, yolundadır. Kastalânî ve Barınağı şerhlerinde böyle nakledilmiş ve terceme edilmiştir.

 

135- Ümmü Hâni (R.A)'den rivayet edilmiştir:

Bu kadın kimdir? Merhaba Ümmü Hami Senin himaye ettiğin  bizim de himayemiz altındadır, (onu kardeşin Ali Öldüremez»

Mütercim :

Ümmü Hâni, Hazreti Ali'nin kız kardeşi olup İbni Hübeyre'nin öldürülmesine Hazreti Ali İsrar ediyordu. Halbuki daha önce Ümmü-Hani bu adama hayatını korumak için teminat (eman) vermiş oldu­ğundan Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e müracaat etti ve bu dileği, de kabul buyuruldu. (İbni Hübeyre, Ümmü Hâni'nin kocası olup Mekke'nin fethinde iman etmeyerek kaçmış ve müşrik olarak ölmüştür. Hazreti Ali, İbni,Hübeyre'yi öldürmek niyetinde idi. Buna karşılık da Ümmü Hani, İbni Hübeyre'ye teminat vermişti ve bu te­minatını da Hazreti Peygambere ileterek kesinleştirdi. Hadîs-i şerifin namaz bölümü ile ilgisi şu: Ümmü Hani; Peygamber efendimizin sa-adethanelerine vardığı zaman, kızı Hz. Fatıma'nm tuttuğu perde^ nin arkasında yıkanıyordu. İçeri girenin kim olduğunu göremedik­leri için: Bu gelen kadın kimdir? diye sordu. Sonra bir örtüye bü­rünerek sekiz rekât kuşluk namazı kıldı. İşte tek elbise içerisinde namaz kılmanın caiz olduğuna dair bu hadisi şerif bize delil olmak­tadır. ISadeleştirenl.

 

136- Ebû Hüreyre  (R.A.)'den rivayet edilmiştir.

Yalnız belden aşağı giyilen ihram gibi bir parça giysi ile na­maz caiz olur mu? diye Hazreti Peygambere sorulması üzerine şöyle buyurdular: «Hepinizin de iki esvabı var mı ki?» (İki parça ihram herkesde bulunamıyacağı cihetle yalnız beden aşağısını örtecek bir elbise ile namaz caizdir.)

 

137- Ebû Hüreyre (R.A)'den rivayet edilmiştir:

«Herhangi biriniz, (omuzlarını örtmeye yeten) bir giysiyle omuz­larını örtmeden namaz kılmasın.»

(Bol ve geniş bir elbisesi veya iki parçada nibaret elbisesi bulu­nan kimse, belden yukarı omuzlarını Gitmeksizin namaz kılması1-Her ne kadar bir elbiseye belden aşağı sarılarak, namaz kılmak imkansızlık sebebiyle caiz ise, de, namazın adabına uygun olan imkân halinde belden yukarısını da örterek namaz kılmaktır. fSadeleşti-renî).

 

138- Ebû Hüreyre (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

«Her kim bir örtü içinde namaz kılmak isterse, o örtüyü çapraz lamasına kullansın, sağ ucunu sol omuzuna ve sol ucunu da sağ-omuzuna getirsin».                                                     .

 

139- Cabir (R.A.) 'den rivayet edilmiştin

«Ey Cabir! Böyle gece vakti gelmenizin sebebi nedir? (Ziyaret sebebinin ne olduğunu anlattıktan sonra, Sallalîahu Aleyhi ve Sel-lem Efendimiz bana şöyle buyurdu): Bu gördüğüm şey ne biçim ku­şanma? İhramın eğer gçnişse ona çarşaf gibi bürün. Eğer darsa yal­nız belden aşağısına kuşan.»

 

140- Sehl (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

«Erkekler secdeden kalkıp duruncaya kadar, siz kadınlar baş­larınızı (secdeden) kaldırmayınız» (erkeklerin arkasınde namaz kı­lan kadınlar, elbiseleri müsait olmayan erkeklerin avret mahallerine bakmasınlar.)»

 

141- Muğire (R.A.)'den rivayet edümiştir:

«Ey Muğîre! Su matarasını al. (Peygamber hacetini görüp dön­dükten sonra elitfe su döktüm. Abdest aldı ve mestlerinin tizerine meshetti. Sonra namaz kıldı;.)»

 

142- Enes (R.A.)'den rivayet edilmiştir!

Peygamber Sallalîahu Aleyhi ve Sellem Hayber'in fethinde üç kez: «Allahu Ekber, Hayber yıkıldı. Biz, bir kavmin sahasına indiği miz zaman,, o ihtar edilenlerin sabahı, zindan olur!» buyurdu. Bu fethin akabinde ashabı kiramdan Dihyetül-Kelbî gelip, Ye Resûlal-lah! dedi, esirlerden bir cariye bana ver. Hazreti Peygamber, beğen­diğini cariye olarak al, büyürdü. Dihyer bu cariyeler içinden en seçkini olan Safiyye'yi isteyince ashabdan . biri Dihye'ye Hazreti Safiyye'yi lâyık görmeyip durumu Hazreti Peygambere iletmesi üze­rine, Hazreti Peygamber, «Dihye'yi çağırın» diye buyurdu. Dihye huzura gelince ona, «Esirler arasından başka bir cariye seç» buyur­du. Sonra Peygamber Sallalîahu Aleyhi ve Sellem Hazreti Safiyye'yi âzad ederek onu kendine nikahladı ve ertesi gün düğün ziyafeti için ashabı kirama şöyle buyurdu: «Kimin neyi varsa getirsin.» Ashabı kiram da yanlarında mevcut olan hurmar yağ, kavut gifcû şeyleri bir araya getirip düğün yemeği hazırlandı.

(Hadîs-i Şerifin ı namaz bahsinde zikredilmesinin sebebi şu: Hay-i>er gazasına çıkıldığı zaman daha Hayber içine girmeden bu kasa­banın dışında sabah namazını, sabahın alaca karanlığında kılmış ol­maları beyanındadır.  Esade eştirenl

 

143- Hazreti Aişe'den rivayet edilmiştir:

«Bu İşlemeli ve sırmalı kaftanımı Ebû Cehm'e ve onun sade kaf­tanını da bana getirin; çünkü bu kaftan, az önce namazımda beni meşgul etti.»

(İşlemeli ve allı-pullu elbiselerle, erkeklerin namaz kılmalarının sakıncalı olduğunu bu hadis-i şerif "beyan etmektedir. Hazreti Pey­gamberin bu sırmalı elbiseyi Ebû Cehm adındaki sahabiye gönder­mesi, onu giymesi için değil, satıp değerlendirmesi için olduğu kay­dedilmektedir.)  [Sadeleştireril

 

144- Eries (R-A)  rivayet edilmiştir:

(YaAjşe), şu örtünü önümden kaldır, zira resim ve şekilleri namazımda fikrimi çelmektedir. (Bu resimler/ filerimi meşgul e,tme-sin. Gözümün önünden onu kaldır.)»

 

145- Ukbe (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

«Bu İpekli, takva sahibi erkeklere gerekmez (haramdır.)»

 

146- Eneş (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

«Kalkınız, size namaz kıldırayım. (Hazreti Peygamber bunu Mü-leyke'nin evinde söyledi.)»

 

147- Enes (R.A)'den rivayet edilmiştir:

«Her kim» bizim gibi namaz kılar, kıblemize yönelir, kestiğimizi yerse, o kimse Allah Tealâ Hazretlerinin ve Peygamberinin taahhü­dü altında bulunan müslümandir. Sakın Allah'ın taahhüdünü boz­mayınız. (Bu vasıfları taşıyan bir mümine ilişmeyiniz, ona taarruz etmeyiniz).»

 

148- İbni Abbas (R.A.)'dan rivayet edilmiştir:

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem KÂEE'ye girip her köşe­sinde dua ederek dışarı çıktı. Makam-ı İbrahim'de Kabe'ye doğru iki rekât namaz kıldıktan sonra Kâbe'y© işaretle; «tşte kıble budur», (kıyamete kadar müslümanların kıblesi bu Kabe'dir) buyurdular.

 

149- İbni Mesud (R.A.)'dan rivayet edilmiştir:

«Ne olda?. Eğer namaz hususunda bir yenilik olsa (Allah ka­tından yeni bir vahy gelse), şüphesiz onu-size söylerdim. Ancak ben de sizin gibi bir insanım; siz unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Ben (namazda) unutursam, bana (işaret ve ikazla) hatırlatın. Her­hangi biriniz namazında (kaç rekât kıldığına dair) tereddüt ederse doğruyu araştırsın ve ona göre tamamlasın. Sonra selâm versin, ar­kasından da iki secde yapsın.»

Açıklama : Bir gün Peygamber Sallallahu   Aleyhi ve Sellem

Hazretleri öğle namazını hikmet icabı unutarak beş rekât kıldırmış-, lardı. Ey Allah'ın Resulü, namaz hakkında yeni bir emir mi geldi? diye kendisine sorulunca, Peygamber: «Ne oldu?» ki böyle bir soru soruyorsunuz, buyurdu Cemaat: Ya Resûlallah, namaz beş rekât kı­lındı, dediler. Sonra sehiv (yanılma) secdesi yaptılar. Yanılma sec­desinden sonra da bu hadis-i şerif varid olmuştur.

 

150- Enes (R.A.) 'den rivayet edilmiştir!

«Herhangi biriniz namaza durduğu zaman, hiç kuşkusuz Rab-bisiyle konuşmakta veya Rabbi, kendisiyle kıble arasında bulun­maktadır. O halde kıblesi tarafına veyst sağ yanına tükürmesin. Ya-sol yanına yahut ayağının altına tükürsün, yahut da şöyle yapsın, diyerek eteğinin bir ucunu aldı, orasına tükürdü ve sonra k»*ladı.»

 

151- Enes (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

«Cami içine tükürmek hatadır. Bunun keffareti ise, tükürüğü yere gömmektir.» (O devirde mescitlerin zemini kum veya topraktı Hah veya hasır gibi yaygılar yoktu.)

 

152- Ebû Hüreyre (r.a.)'den rivayet,edilmiştir

«Ey cemaat, benim Önümün, yalnız şurada olduğunu mu sanı­yorsunuz? Vallahi huşu ve rüku'unuz gözümden kaçmaz.; Ben sizi arkamdan da göriirtim.»

Mütercim

Peygamberlik mucizesi olarak görme ve müşahade etmede altı yön kendilerine eş,it idi. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem eşya. ve varlıkları, her yanından, görürdü; Bu da, hadisleri açıklayan âlimlerin beyanına göre ya kalb ve nübüvvet basireti ile yahut iki kürek kemiği arasındaki nübüvvet peygamberlik) mührüne .yakın iğne ucu kadar küçük ve maddî engellerin, tesirinden uzak iki nurlu gözleri vasıtasıyla; görürler.

 

153- Enes (R.A.'den rivayet edilmiştir!

«(Bahreyn'den gelen mal ve para için) onları Mescide boşaltın buyurdu. Mescide  boşaltıldı. Sonra mal taksimi sırasında Hazreti , Peygamberin   muhterem amcası Abbas   gelip: Ya Resûlallah! Bedir savaşında esir edildiğim, zaman kendimin ve kardeşim oğlu Akil'in kurtuluş fidyemiz olan çok miktardaki malı ödediğimden dolayı sı­kıntı ve zaruret çekmekteyim. Lütfen bana da'maldan ihsan bu­yurunuz, diye rica etti, Merhameti bol Peygamber Sallallahu Aley­hi ve Sellem Hazretleri: Muhterem amcam! İstediğin kadar*al, bu yurdular. Hazreti Abbas Radıyallahu Anh da bir çuvalı doldurarak sırtına almak için uğraştı ise de buna gücü yetmedi. Bu çuvalı sırtı­ma kaldır diye Peygamberden rica etti, Hazreti Peygamber.- Hayır, olmaz    buyurdu. Bu defa   Hazreti   Abbas, ya   Resûlallah   mevcut olanlardan   birisine   emrediniz  de   o  kaldırsın,   dedi.   Efendimiz : Hayır,,olmaz cevabını verdiler.  Bunun     üzerine    Hazreti    Abbas ümidini keserek çaresiz, _ bir miktar   eşyayı    Mescidi    Şerife    dök­tü. Geri kalanı omuzüna kaldırmak için çabaladı ise de yine ağır gel­diğinden ayni şekilde ricada bulundu. Hazreti Peygamber onun bu arzusuna uymadığından Hazreti Abbas tamamen ümidini kesmiş olup ancak ;keridisinin kaldırabileceği miktarı alıkoyup- dikerlerini Mescide bırakmıştı. Bu defa para ile dolu koca çuvalı zorla omuzu-na alıp evine doğru vq1& koyuldu. riaz,ç$£i Peygamber, insan kısmı­nın maldan gözü doymadığına hayret ederek Hazreti Âbbas'ı gözden: kayboluncaya kadar izledi»

Mütercim ;

Bu kadar fazla malm yalnız Hazreti Abbas'a ihsan buyurulması nın sebep ve hikmeti: «Ey Peygamber! Ellerinizdekî esirlere de kit Eğer Allah kalelerinizde hayır olduğunu bilirse, sizden (fidye ola­rak) almandan daha iyisini size verir ve sizi bağışlar. Allah Ga-fûr'dur. Rahîm'dir» mealindeki Enfal suresinin 70. ayeti kerimesi nin Özel bir tasdiki idi, Hazreti Abbas bu nimete kavuşmuş olmak örneğini vermiştir. Çünkü bir kaç sene önce nazil olan bu ayeti ke­rime, ki: «Ey Peygamber! Elinizde bulunan Bedir vak'ası esirlerine de ki: Ey esirler! Siz, İslâm şerefi ile şereflenerek yürekten iman-eder. Allah Tealâ'nın rızasını kazanmaya gayret edip koşarsanız, bize vermiş olduğunuz kurtuluş fidyenizden kat kat fazlasını Allah Tealâ size verir,»"hükmünün açık mucizesini tasdik için Hazreti Ab­bas'a verilen bolca' maî'm, yalnız Peygamberin kendi ihsanı olmayıp Allah'ın hususi bir ihsanı olduğunu alimler beyan etmişlerdir.

 

154- îtban bin Malik (R.A.)'den rivayet edilmiştir.

«(Ensar'ın büyüklerinden ve Bedirlilerden İtban bin Malik Radı­yallahu Anh Hazretleri bir Cuma günü Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzurlarıyle şereflendiklerinde, tam bir edebîe, ya Re-eûlaîlah, gözlerime inen perde ve zafiyet sebebiyl   bazı karanlık ve çamurlu Havalarda imamı bulunduğum mahallemiz camiine gidemi­yorum. Böyle bazı meşru özürlerim  çıkınca evimde çoluk-çocukla cemaat olarak namaz kılmak için. bir odamı namazgah edinmek is­tiyorum. Lütfen ilk defa olarak sizin teşriflerinizle bu odamda na­maz kılarsınız, manevî  bereketlerden başka bütün  ev halkımızın ibadete olan arzu ve gayretleri kat kat artacaktır; teşriflerinizi is­tirham ediyorum, diye rica edince, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu):   «Gelirim, tnşaallah!»  Ertesi gün Ömer  ve ashabdan bazı ileri gelenler olduğu halde îtban'm evini şereflendir­diler.   İtban'a:   «Evinizin  neresinde namaz  kılmamı   istiyorsunuz? buyurdular. İtban: Ya Resûlallah, münasib buyurursanız şurasıdir. diyerek bir odayı gösterdi. Bunun üzerine    Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerinin emirleriyle beraberinde bulunanların hepsi iki-üç saf cemaat olarak öğle namazını     yahut peygambere mahsus nafile namazı veya kuşluk namazım kıldılar. Sonra Peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in teşriflerinin   büyük nimetinden haberdar olan bütün o mahalle halkı İtban bin Malik'in evine koşa­rak hepsi orada. Hazreti Peygamberin huzurlarında bulunmak şe­ref ve mutluluğuna kavuştular. Sonra İtban Hazretleri   tarafından daha önce hazırlanmış olan Hazire adındaki nefis yemek, hep bir 'likte yiyildi. İtban ailesini kıyamete kadar ihya buyurdular. Bu ara­da mecliste bulunanlardan biri, bir münasebetle şöyle dedi:

—  Bütün mahalle halkımız, Cenabı Peygamberin mübarek yüzü­nü görmek mutluluğuna ererek bu büyük nimetin şükründe bulunduklan halde; mahallemizin ileri gelenlerinden Malik bin Dühayşin bundan mahrum oldular. Acaba meşru bir mazeretleri mi oldu da gelip eşref ve feyiz kazanamadılar? Bu söze karşılık olarak mecliste bulunanlardan biri yahut ev sahibi olan İtban Hazretleri dedi ki:

— Bırakınız şu münafıkı (Malik ibni Dühayşin'i)! O, Allah'ı ve Peygamberini sevmeyen bir münafıktır.  Onun için buraya gelmez, Bunun üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu­lar ki: «Böyle söyleme! Onun, Allah rızasını   kasdederek LÂ İLAHE ÎLALLAH dediğini duymuşsunuzdur.»

İtban Hazretleri yine sözünde İsrar ederek:

—  Ya Resûlallah, şu var ki, bu adam bir takım düşmanlarımıza, ve münafıklara talimat vermekten geri kalmayıp onlara yardımcı olduğunu görmekle esef .duyuyoruz. Tekrar Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona şu cevabı   verdiler: «Allah Tealâ Hazretleri, rızasını talep ederek LA. İLAHE İLLALLAH diyen kimsenin vücudunu cehennem ateşine haram, kılmıştır.  (Bunun için siz yine Malik bir Dühayşin'e kötü zan,beslemeyiniz ve onu çekiştirmeyiniz.)»

 

155- Hazreti Aişe'den rivayet edilmiştir:

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in muhterem zevcelerin­den Ebû Süfyah kızı Ümü Habibe ve Ebû Ümeyye kızı Ümmü Sele­me (Allah her ikisinden razı olsun) Habeşistandan, Necaşî'nih ülke­sinden Jtfedine-i Münevvere'ye döndükleri zaman, adı geçen ülkede görmüş oldukları kilise ve mabedlerdeki resim ve şekilleri Hazreti Peygambere arz edib anlattılar. Buna karşı Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

«Onlar, içlerinde salih (çok tutulan ve beğenilen) adam bulunur da ölürse kabri ürerine tapmak kurar ve o gördüğünüz resim ve hey­kellerle donatırlar. Kıyamet günü Allah katında yaratıkların en şe­riri işte onlardır.»

 

156- Hazreti Enes'den rivayet edilmiştir:

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine-i Münevvere'ye hicretlerinde, medineli ashab (ensar)'m büyüklerinden Ebu Eyyûb Eİ ensâri'nin saadet hanelerine misafir olarak muvakkaten in­mişlerdi. Medîne-i Münevvere'nin şimdiki Ravza-i Mutahara'si ye Harem olan yer, o zaman Beni Neccar kabilesine ait bostan idi. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu kabilenin ileri gelenlerini huzurlarına davet ettiler ve onlara: «Bu bostanınızı bana satınız» buyurdular. Orada bir mescid yapmak istediklerini Beni Neccar ka­bilesine bildirdiler. Onlar: Vallahi, biz o bostanımızı Allah rızası için vakıf ettik, para almayız, dedilerse de, bu bostanda bazı yetimlerin de hissesi bulunduğundan Hazreti Peygamber bir kaç misli kıymeti­ni ödeyerek şimdiki Mescid'in aslını bina ettiler. İşte bu inşaat es­nasında ashabı kiram neş'e ve sevinçlerinin belirtisi olarak Allah'ı teşbih ve Peygamberi medih yolunda şiirler okuyorlardı. Bunları du­yan Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

«Ya Rab! Hayır ve saadet ancak_ahiretin   hayır ve saadetidir kafiye ve vezin uygumu

 

157- İbni Abbas Hazretlerinden rivayet edilmiştir:

Peygamber Sâllallahu Aleyhi ve Sellem'in devr-i saadetlerinde güneş tutuldu. Hazreti Peygamber büyük bir cemaatle küsuf (gü­neş tutulması) namazı kıldı ve sonra şöyle buyurdular:

«Bana cehennem gösterildi. Bugünkü gibi korkunç bir manzara hiç görmedim.» Diğer bir rivayet de: «Namaz kılarken cehennem ba­na gösterildi» şeklindedir.

 

158- tbni Ömer (B.A.)'den rivayet edilmiştir

«Namazlarınızdan evlerinize de ayırınız ve evlerinizi kabristana çevirmeyiniz.»

Sünnet ve nafile namazlar cami ve mescidlerde kılınırsa da bun­ların evlerde kılınması daha faziletlidir. Bazan da, evde cemaat­la namaz kılmak mümkün ise', farz namaz kılınmalıdır.

 

159- Hazreti Aişe ve Hazreti tbni Abbas'dan (Radıyallahu An-hüma) rivayet edilmiştir.

«Peygamberlerinin mezarlarını ibadethane yapan Yahudi ve Hiristiyanlara Allah'ın laneti olsun.»

Resûlüllah Sâllallahu Aleyhi ve Sellem'in hastalıkları ağırlaşmış ve can çekişine durumunda iken mübarek yüzlerini açıp buyurdular ki: «Peygamberlerinin mezarlarını İbadethaneye çeviren ve putpe­restlerin tapınakları durumuna sokan Yahudi ve Hıristiyanlar, Allah Teala Hazretlerinin lanetine uğramışlardır.» Yani ahirete göçünce benim meramı ibadethane   çevimeyİBİz, Berü, putperestler gibi »abud yapmayınız. Secdenizi ancak Cenab, Hak a tahsis edmız.

 

160- Sehl ibni Sa'd (Radıyallahu Anh)  Hazretlerinden rivayet edilmiştir:              .

Bir gün Resulü Ekrem Sâllallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri sevgili kızları Fatmetü'z-Zehra'nm (Radıyallahu Anha) saadethay nelerini şereflendirdiler. Fakat evde Hazreti Peygamberin damadı Hazreti Ali (Radıyallahu Anh)'yoktu..,Sordular:

—  Kızım Fatma, kocan nerede? Hazreti Fatma:

—  Bilmem, biraz atıştık. Sinirlendi ve çıkıp gitti. Ne taraf a git­tiğini bilmiyorum.

Hazreti Peygamber, orada bulunan Sehl (Radıyallahu Anh) Haz­retlerine hitaben:

-—Ya Sehl, git, Ali nerede işe ara, bul ve bana haber ver, bu­yurdu. Sehl, Hz. Ali'nin Mescidi Şerifte yatmakta olduğu haberini getirdi. Bunun üzerine "Peygamber. Sâllallahu. Aleyhi ve Sellem Haz­retleri hemen Mescidi Şerife vardı, Hazreti Ali'yi, yere uzanmış ya­tıyor buldu. Ona: «Kalk, ey toprak babası, kalk, ey toprak babası»', buyurdular. Yani toprağa serilmiş   yatıyorsun, kalk da eve gidelim.

Derhal Hazreti Peygamberin emirlerine uyarak saadethanelerine döndüler.. Böylece Hazreti Fatma'nın da yüzünü güldürdü.

Mütercîm:

Bu hadisi şerifin delâletinden anlaşılıyor ki, fakirlerden başka zenginlerin, de Cami ve mescidlerde yatıp, uzanması caizdir. Ayrıca bir kimseyi taltifvötmek ve gönlünü kazanmak, için ona lâkab tak­mak ve onu künyelendirmek caizdir. Çünkü Peygamber Sallahu Aleyhi." ve Sellem, Hazreti Ali çıplak yere uzandığı için onu «Ebû türab = "toprak feabası» künyesi île çağırıp taltif etmişlerdir. Son­raları bü ad Hazreti Ali'nin çok hoşuna gittiği için unvan ve kûn-,yeleri olmuştu.

 

161- Ebû Katade  (Radıyallahu. Anh)Hazretlerinden rivayet edilmiştir:

«Sizden biriniz mescide girdiği zaman oturmadan önce iki rekât

(Tahıyyet-ül-Mescid niyeti ile Allah rızası için) namaz kılsın.»

Mütercim

Dört mezhebde de bu.hadîs-i şerifle amel edilir, imam Ebû Ha-nife. mezhebinde, kerahet vaktinde camiye giren kimse Tahiyyet-ül-Mescid namazını kılarsa mekruh olur; böyle bir vakitte kılmaması gerekir. Ancak beş vakit namaz kılmak üzere camiye giren kimse vaktinde sünneti veya farz namazını kılarsa ayrıca Tahiyyet-ul-ınes-cid namazı kılmaya lüzum yoktur. Bir de Mekke-i Mükerreme'de Ha-remi-Şerif'e giren kimse için ittifakla    Tahiyyet-üI-Mescid   namazı1 yoktur; çünkü tavaftan sonra iki. rekât tavaf namazı kılınacağından önceden iki rekât namaz kılınmaz. Tavaf namazı il© Tahiyyet-ül-mescid namazı düşmüş olur. Yirie camide imam namaza başlamış ise, Tahiyyet-ül-mescid namazı kılınmaz.

 

162- Ebû   Saîd  El-Hudrî   (Radıyallahu  Anh)   Hazretlerinden rivayet edilmiştir:

Peygamber Sallahû Aleyhi ve .Sellem, Medîne-i Münevvere'de (Allah bu şehri kıyamete kadar payidar kılsın!) Mescid-i Nebevi'yi inşa ederken bizzat kendileri ve hepimiz bedenerl çalışıyorduk. Biz birer büyük kerpiç taşirken_ Ammar ibni Yasir ikişer ikişer taşıyor­du. Resulü Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri Ammar'i o halde toz toprak içinde görünce, ona Özel bir iltifatta bulunarak mübarek eliyle Ammar'm elbisesindeki tozu sildi ve şöyle buyurdu:

«Yazık biçare Ammar'al Âsi bir gurup tarafından şehid edile­cektir. Ammar onları, cennete (Hazreti Aliye itaat etmeye) çağı­racak, onlar ise Ammar'ı cehennem'e (Hazreti Aliye karşı çıkmaya) çağıracaklar.»

Mütercim:

Bu hadîs-i şeriften, cami ve mescidlerin inşası ve onarılması için mal ye beden ile hizmet etmenin islâmda büyük bir yeri olduğu mey­dana çıkmaktadır. Bir de Hazreti Peygamberin mucizesi olarak Amnlar bin Yasir (Radıyallahu Anlı) -Sıffîn vak'asmda şehid olmuş­tur: fakat adı geçen âsi gurup içtihadlarmda hata ettiklerinden ma­zur bulunduklarını sarih Kastalânî yazmışlardır.

 

163- Hazreti Osman'dan rivayet edilmiştin

«Her kim Allah Tealâ Hazretlerinin rızası için bir mescid yaptı­rırsa, Allah Tealâ Hazretleri o kimse için cennette o mescidin ben-zerrini inşa eder.»

 

164- Cabir (R.A.) 'den rivayet edilmiştir!

Ashabı kiramdan bir zat Mescidi-Resûl içinden- geçerken sivri demir başlıklı oklar taşıyordu. Hazreti Peygamber ona hitaben şöyle buyurdu:                   

«Okların uçlarını sarkıtma (gölip geçene dokunup zarar verme--sinler).» Gami ve mescidlerde açıkta silâh taşıyarak dolaşmak mek­ruhtur; çünkü başkasının yaralanmasına sebebiyet verilmiş olabilir.

 

165- Ebû Musa (R.A.) 'dan rivayet edilmiştir:

«Her kim mescidlerimizde ve çarşılarımızda ok (ve süngü gibi yaralayıcı silâhlar) ile dolaşacak olursa, onların -sivri uçlarını sar­kıtmasın ve bir müslümanın kendisi yüzünden yaralanmasına sebe­biyet vermesin.» _

 

166- Hassan (R.AJ 'dan rivayet edilmiştin

«Ey (İslâm şairi) Hassan! Resûlüllah Sallallahu Aleyhte*" Selle»'in yerine, (O'nu hicveden) o müşrik şairlere cevab ver. Allah'ım, Has-san'i Cebrail Aleyhisseİâm İle destekle.»

Mütercim:

Bu hadîs-i şerifden, Hazreti Peygamberin huzurlarında kaside ve şiirlerin okunduğu sabit olduğundan cami ve meşcidlerde de bu gibi şiirlerin okunabileceği hükmü çıkarılmıştır. Sarih. Kastalânî bu hadîsi şerifin şerhinde buna dair açıklama yapmıştır. .

 

167- Kâb'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir:

Abdullah bin Ebî Hudûd'un bana borcu vardı. Mescid-i Resûl'de, onunla atışırken saadethan elerinde bulunan Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem münakaşamızı duyup yanımıza teşrif ettiler ve ba­na hitaben: *Ya Kâb, alacağının bir kısmını bağışla ve diğer kısmı üzerinde anlaşın» buyurdular. Ben de: Pekâlâ! yarısını bağışladım. Diğerini ödesin, dedim. Bunun üzerine Hazreti Peygamber Ebû Hu-dûd'a hitaben: Kalk, öde» buyurdular.

Mütercim :

Bu hadîs-i şeriften, cami ve meşcidlerde sulh ve buna benzer dinî hükümlerin yerine getirilmesi davaları gibi hususlara bakılması meşrudur, hükmü çıkmaktadir

 

168- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir.

Mescid-i Res'ûTün sofasını ve çevresini silip süpürmekle uğra­şan birisi vardı. Sonra bu kimse vefat etti ve ashabı kiram tarafın­dan kaldırıldı. Resülüllah adamın halini sorup durumu öğrenince, «bana haber vermeniz gerekmez miydi? Mezarını bana gösteriote.»

buyurdular. Sonra o müteveffaya,   kabri üzerinde   cenaze namazı kıldı.

Mütercim:

Cami ve mescidlerde hizmet gören kayyım ve hademelerirı kıy- vHerefleri insanlar arasında düşük ve bayağı gofl^urse de Al- ve peygamber katında kıymetlerinin çok yüksek olduğu ve go-dükten s^ra henüz cesedi çürümemiş ölünün mezarı uzermde ZT^^ hükmü bu hadis-i şeriften Ç1karümaktadır.

 

169- Ebû Hüreyre (R.A.)den rivayet edümiştiri «Dün gece bir azgın cin, namazıma mani olmak için üzerime atıldı. Allah'ın izniyle onu kıskıvrak yakaladım. Hatta istedim ki mescidin direklerinden birine bağlayayım da, sabahleyin hepiniz onu güresiniz. Lâkin sonra kardeşim Süleyman'ın (Aleyhisseİâm) şu duası hatırıma geldi: Allah'ım, beni bağışla ve benden sonra hiçbir kimseye nasip olmayacak bir saltanat bana ver.» (Cinlere hükmetme saltanatının yalnız kendisine ait olmasını dinleyen Süleyman peygam­berin bu duası yüzünden o cini bağlamaktan vazgeçti.)

 

170- Ümmü Seleme (Radıyallahu Anha) dan rivayet edilmiştir,

.Haclann arkasmdan hayvan üstünde Seleme dedi ki: Rahatsı olduğumu Peygamber Sellem'e bildirdim ve bunun üzerine böyle buyurdu.)

Mütercim:

Peygamber Aleyhissalâtü vesselam'in muhterem zevcelerinden Ümmü Seleme Radıyallahu Anha validemizin hastalığından dolayı meşru mazeretine binaen Kabe'yi yaya olarak tavaf etmeye güç ye-tiremediğinden hayvana binerek tavaf etmelerine Hazreti Peygam­ber tarafından müsaade buyurdu. Kim olursa olsun, meşru bir ma­zereti olduğu takdirde omuzlarda taşınarak yahut hayvana bindiri-lSrek tavaf ettirilmesinden caiz olduğu hükmü, bu hadîs-i şeriften çıkarılmıştır.

 

171- Ebû Saîd (R.A) den rivayet edilmiştir:

«Hak sübahanehu ve Tealâ Hazretleri, ahiret hayatı ile dünya hayatı arasında bir kulunu (Hazreti Muhammed Aleyhisselâm'ı) muhayyer kıldı. O kul da, ahiret hayatını seçti. Ey Ebû Bekir, ağla­ma. Gerek malı ve gerek arkadaşlığı yönünden kendisine en çok minnettar olduğum kişi şüphesiz Ebû Bekir'dir. Eğer ümmetimden birini dost edinmiş olsaydım, ancak Ebû Bekir'i edinirdim. Lâkin (bütün müsl umanlara şamil olan) islâm kardeşliği ve sevgisi var. Mescid'de kapatılmadık kapı bırakılmasın; yalnız Ebû Bekir'in kapısı kalsın.»

 

172- ibniAbbas (R.AJ'dan rivayet edilmiştir:

«Gerçek şu ki, gerek malen ve gerekse bedenen Kuhafe'nin oğlu Ebû Bekr-i Sıddık'dan çok beni minnettar eden hiçbir kimse yoktur. Eğer insanlar arasından birini, kendime dost edinmiş olsaydım, Ebû Bekir'i edinirdim. Lâkin İslâm dostluğu (şahsi dosttan) daha değer­lidir. Bu Mescid'de Ebu Bekir'in penceresinden başka bütün pence­releri bana kapayınız.»

(Mescid, aynı zamanda Peygamberimizin ikamet yeri idi. Yalnız Ebû Bekir'den yana olan kapı veya pencerenin açık bırakılmasını is­temeleri, mecazî bir tabir olup yalnız onu görmek istemelerinin ifa­desidir.)

 

173- İbni Ömer (R.A.) 'den rivayet edilmiştir!

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem minberde iken ashabı kiramdan biri: Ya Resûlallah! Gece (teheccüd) namazı hakkında em­riniz nedir (bu namaz nasıl kılınır) ?» diye sorunca, Hazreti Peygam­ber şöyle buyurdu: «İkişer ikişer (rekât) olarak (istenilen miktarda) kılınır. Ancak sabah namazı vaktinin girmesinden korkarsa, tek re­kât kılar ve bu kıldığı namaz onun vitir namazı olur.»

Mütercim:

Mu hadîs-i şeriften İmam Şafii (Allah'ın rahmeti üzerine olsun) vitir namazının tek rekât kılınmasının daha faziletli olduğu hükmü­nü çıkarmaktadır. Fakat bazı şafiî alimleri, Hanefi mezhebinin gö­rüşüne muhalefet etmeyerek vitir namazının bir selâmla üç rekât kılınmasını tercih etmişlerdir. Efendimiz, vitir namazının, gece na­mazlarının sonuncusu olarak kılınmasını tavsiye buyurmuşlardı. Gece namazı uzatılırsa vitri kaçırma korkusu doğar. Efendimiz bu hususa dikkatini çekmişlerdir.

 

174- Ebû Hüreyre (RlA.J'den rivayet edilmiştin

Cemaatla kılman namazın sevabı, evinde veya işyerinde kıldığı namazın sevabından yirmibeş derece fazladır. Herhangi birimiz gü­zelce abdestini alır ve yalnız cemaatla namaz kılmak maksadı ile gamîye gelirse, girinceye kadar her attığı adımda Allah Teaîa onu bir derece yükseltir ve ondan bir hatasını bağışlar. Camiye girince, orada yalnız namaz için beklediği sürece» kimseyi incitmediği ve ab* desti de bozul madiği takdirde,, namazda imiş gibi sevab kazanır ve melekler de: Allahım! Onu bağışla, ona merhamet et, diye dua eder­ler.»

 

175- Ebû Musa (R.A.) 'dan rivayet edilmiştir:

.«Mü'min, mümin için, bölümleri birbirine kenetlenen yapı gibi­dir.» (Hazreti Peygamber bu.hadisi söylerken parmaklarını birbirine kenetledi).

 

176- Ebû Hüreyre (R.A)'den rivayet edilmiştir!

Bir öğle namazında Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Seîlem seh­ven iki rekât sonunda selâm yerdi. Ashab'dan Zülyedeyn flamırida bir zat: —,Ey Allah'ın Resulü! Unuttunuz mu, yoksa namaz mı kısal­dı? Bunun üzerinde"Peygamber.Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efen­dimiz şöyle buyurdular: «Ne unuttum, ne de kısaldı.» Sonra ce­maata sordular: «Züîyedeyn'in dediği gibi mi oldu?» Ashab-f Kiram, evet, dediler. Bunun üzerine Hazreti Peygamber kalkıp iki rekât da­ha kıldılar ve sehiv (yanılma) secdesi yaptılar.

Büyüler meclisinde; muhterem ve faziletli bir zat, bu hadis-i şerife dair bir iskâli, ya imtihan etmek veya sorup öğrenmek için bu fakire sordu: Bu nasıl olur; namazdan sonra, dünya kelâm konuşul­muş ikeri iki rekât daha kılınması ve sevih ve secdesi yapılması ile namaz sahih oluyor? "Şimdi biz de böyle yapsak caiz ölür mu?

Ben de cevaben:                                      .

— Bu hadîs-i şerifin.ahkâmı halfanda müçtehid,imamlar ihti­lâf, ettiler, İmant Ebû Hanife Hazretlerine göre, bu had!s-i şerifin hükmü, Hazreti Peygambere ait özellik taşır. Şöyle ki: Namazda ko­nuşmanın cevazı ve riamazçia birisiyle konuşulursa gerek Peygam­berin ve gerekse muhatabın namazına halel gelmemesi Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selleme mahsus olup bizlere şumûltl yoktur. Yahut bu haidîs-i şerif varid olduğu zaman namazda konuşmak he­nüz haram değildi, sonra" haram kılındı.

îmam' Şafiî Hazretlerine • göre, konuşulan, söz unutanm sözü olursa namazı bozmaz. Bir kimse namaz içinde iken, namazda oldu­ğunu unutarak,dünya kelâmı söylerse namaza zarar vermez. Haz­reti Peygamber ide, namazda değilim zannı ile konuşmuştur. ,

îmam Malik Hazretlerine göre* namazın düzeltilmesi için, konu­şulan söz namazı bozmaz, dedim. Bu cevabım© zatı son derece metti.

 

177- Ebü Saîd (R.AJ 'den rivayet edilmiştir:   

«Herhangi biriniz, sütre arkasında namaz kılar aa, "uir kimse Önünden geçmek isterse, onu iteklesin. Eğer zörlarsa pataklasın. Çünkü o ancak bir şeytandır.» (Sütre, namazda önünden geçilmeme­si için koyulan bir engeldir. Bu engelin arkasından geçmek varken illâ aradan geçmek isteyen ve hele bunda israr eden kişinin hakkı kötektir. Bu hareket, ancak bir şeytan işi olarak değerlendirilebilir-)

 

178- Ebû Cüheym (R.A.) 'den rivayet edilmiştir:

«Namaz kılanın, (secde mesafesi) önünden geçen adam, ne ka­dar günah yükleneceğini bilebilseydi, onun önünden geçmektense kırk (yıl, ay gün, saat) beklemeyi yeğ tutardı.

 

179- İbni Mes'ud (R.A.) 'dan rivayet edilmiştir:

Hazreti Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selîem efendimiz Mek­ke'de Kabe'nin yanında namaz kılarken, Ebû Cehil ve onun arka­daşları bulunan Kureyş'in ileri gelenleri içlerinden en azgını Ukbe bin Ebi Muayt'ı peygambere hakaret maksadıyla gönderdiler. Ukbe taşıdığı bir deve işkembesini Hazreti Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem secdede iken iki mübarek omuzları arasına.,bıraktı. Bunu gören arkadaşları kahkaha ile gülüşmeğe başladılar. Sonra henüz dokuz yaşında bulunan Hazreti Peygamberin muhterem kızı Haz­reti Fatıma (Radıyallahu Anha) gelip işkembeyi efendimizin sırtın­dan attı. Hazreti Peygamber başını secdeden kaldırarak şöyle .bed­dua etti:

«Allahım! Kureyş'i helak et, Allahım! Kureyş'i helak et. Allahım Kureyş'i helak et. Allahım! Amr bin Hişam'ı (Ebû Cehil'i), Utbe bin Rebia'yı. Şeybe bin Rebia'yi, Velid bin Utbe'yi» Ümeyye bin Ha­lefi, Ukbe bin Ebi Muayt'ı ve Umare bin Velid'i helak et,»

Sonra Bedir savaşında Umare bîr Velîd'den başka diğer bütün hainler öldürülerek bir bozuk kuyuya atıldılar. Bunların arkasından Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:

«Bu bozuk kuyunun adamları, lanetle kovalandılar.»[13]

 



[13] Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:68-92

ceren
Sun 11 September 2016, 08:10 pm GMT +0200
Esselamu aleykum.Rabbim bizleri namazini vaktinde ve hakkiyla kilan ve allahin rahmetine kavusan kullardan olalim inşallah.Rabbim razi olsun paylasimdan...

Bilal2009
Fri 1 December 2017, 04:58 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri namazı dosdoğru kılan kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun.