saniyenur
Tue 5 July 2011, 10:53 pm GMT +0200
Nâfile Anlamı İle Sünnet
Sünnet, nafile anlamında farzın karşıtı ya da müstehab ile eş anlamlı olarak da kullanılmıştır.[78] Ya da fukahânın ifade ettiği gibi: “Peygamber -Sallallahü aleyhi vesellem-’dan farz veya vacib kılmaksızın sabit olan yahutta vacib olmayan şey”[79] anlamında kullanılmıştır.
Ebu Seleme b. Abdu’r-Rahman’ın babasından, onun da Rasûlullah -Sallallahü aleyhi vesellem-’dan rivayet ettiği şu buyruğu bu kabildendir: “Şüphesiz yüce Allah size ramazan ayının orucunu farz kıldı. Ben de size onda namaz kılmayı sünnet kıldım...”[80] Bir lafızda da şöyle denilmektedir: “Ramazan yüce Allah’ın orucunu farz kıldığı bir aydır. Ben de o ayda namaz kılmayı müslümanlara sünnet kıldım.”[81]
Peygamber -Sallallahü aleyhi vesellem- ramazan ayında namaz kılmayı sünnet kıldığını açıklamaktadır. Yani onda namaz kılmayı sünnet yoluyla nafile kılmıştır. Burada sünnet farzın karşıtı olarak nafile anlamındadır. Nitekim ramazan ayının namazının (teravihin) meşruiyeti hakkında bildiklerimiz de bu şekildedir.
Selef -Allah onlardan razı olsun- sünneti farz olmayan (nafile) ve sünnet kılınmış işler hakkında kullanmışlardır:
Mekhûl eş-Şamî -Allah’ın rahmeti üzerine olsun-nin söylediği ve sünneti kısımlara ayırdığı şu sözleri bu kabildendir: “Sünnet iki türlüdür. Birisi gereğinin alınması farz olan ve terki küfür olan bir sünnettir. Diğeri ise gereğinin yerine getirilmesi fazilet olan, onu bırakıp başkasını yapmak sakıncalı olan sünnettir.”[82]
O sünneti kapsamlı anlamıyla vacib[83] olan ve olmayan olmak üzere kısımlara ayırmıştır.
İkincisi yani vacib olandan daha alt mertebede olan sünnet ise burada kastedilen sünnettir.
Bu tür sünneti: “Peygamber -Sallallahü aleyhi vesellem-’dan farz ya da vacib kılması sözkonusu olmaksızın sabit olan şeylerdir.”[84] diye tanımladıkları vakit kimi fukahanın kastettiği tür de budur.
[79] eş-Şevkânî, İrşadu’l-Fuhûl, s. 33.
[80] Ahmed, el-Müsned, I, 191.
[81] Ahmed, el-Müsned, I, 195.
[82] Darimî, I, 145.
[83] Bununla az önce sözünü ettiğimiz şekilde usule (itikadî hükümlere) ve farzlara işaret etmektedir.
[84] eş-Şevkânî, İrşadu’l-Fuhûl, s. 31.