- Nafakalar

Adsense kodları


Nafakalar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
neslinur
Mon 2 August 2010, 10:45 am GMT +0200
Nafakalar
 

Nafaka, geçim parası, sadaka, yardım gibi manalara gelir, islâm Hukukunda ise daha çok kocanın karışma ve çocuklarına yapacağı har­cama mükellefiyeti olarak belirlenir. Özellikle adamın kendi eşine ve­receği nafaka, yakınlarına vereceğinden önce gelir.

Böylece İslâm Hukuku kadının yiyecek, giyecek, mesken, hizmetçi ve benzeri ihtiyaçlarının karşılanmasını kocasına yüklemiş ve kadını malî külfet altına sokmayarak onu korumuştur. [1]   

 

İlgili Hadisler
 

Ebû Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayete göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Allah yolunda harcadığın bir dînar, bir köleyi hürriyetine kavuşturmak için harcadığın bir dînar, miskine tasaddukta bulunduğun bir dînar ve ehline (karın ve çocuklarına) harcadığın bir dînar... Bunlardan ecir (mükafat ve sevap) bakımından en büyüğü ehline harcadığın dinardır." [2]

Câbir (r.a.) den yapılan rivayete göre, Peygamber (s.a.v.) Efendi­miz bir adama şöyle buyurdu: "Önce kendine yönelip başla, kendi nefsine tasaddukta bulun. Ondan bir şey artarsa ehline (karına ve çocuklarına) harca. Ondan da bir şey artarsa yakın hısımlarına harca ve onlara harcadığından bir şey artarsa şöyle ve şöyle harcamada bulunursun..." [3]

Ebû Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayete göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: 'Tasaddukta bulunun!.'1 Bunun üze­rine bir adam: "Ya Resûlellah, benim yanımda bir dînar vardır" dedi. Peygamber (s.a.v.) ona: "O dinarı kendine harca" buyurdu. Adam: "Yanımda bir dinar daha var" dedi. Peygamber (s.a.v.) ona: "Onu zevcene harca" buyurdu. Adam: "Yanımda bir dinar daha var" dedi. Peygamber (s.a.v.) ona: "Onu da çocuklarına har­ca tasaddukta bulun" buyurdu. Adam: "Yanımda bir başka dinar daha var" dedi. Peygamber (s.a.v.) ona: "Onu da hizmetçine ta­saddukta bulun" buyurdu. Adam: "Yanımda bir dinar daha var" deyince Efendimiz ona: "Sen onu harcamayı daha iyi görüp bi­lirsin!" buyurdu. [4]

 

Müctehidlerin İstidlal ve İhticacları
 

a) Hanefi'lere göre, ister zevce müslime, ister kafire, ister ergen, ister ergen olmayıp cinsel temasa elverişli bulunsun kendini kocasına teslim ettiği takdirde kocasının onun elbise, mesken ve nafakasını karşılaması vaciptir. İsterse kocası küçük yaşta olup cinsel temasa gücü yetmesin fark etmez. Ayrıca kadın muaccel olan mehri verilmediği veya kocası cinsel temas arzusu izhar etmediği için kendini kocasına teslim etmemiş bulunsun yine de belirtilen ihtiyaçların karşılanmasını hak eder.

Elbise hususu, adamın mali gücüne göre ayarlanıp her altı ayda bir karşılanması ve nafakanın da aylık olarak hesaplanıp verilmesi gerekir. Her iki hususta da israf ve cimrilikten kaçınılır. Ayrıca kadına hizmet edip ev işlerinde ona yardımcı olacak bir de hizmetçi tutması gerekir. Böylece hizmetçinin de nafakası adam tarafından karşılanır. Ancak hizmetçi tutacak kadar mali güce sahip değilse o takdirde buna zorlanamaz.

İmam Ebû Yusuf a göre, adamın malî imkânı olduğu takdirde, biri ev işlerinde, diğeri ev dışındaki hizmetleri yerine getirecek iki hizmetçi tutması gerekir. Bu durumda adamın malî gücü yetmediği takdirde hiz­metçilerin nafakasını karşılamaz.

Haksız sebeple küsüp evinden ayrılan kadına nafaka gerekmez.

Kocasının evinde hastalanıp yatmakta olan kadının da nafakası kocasının üzerine vaciptir.

Nafaka gibi adamın kadına mesken de vermesi vaciptir. Bu da adamın malî durumuna göre ayarlanır. Kocası isterse kadının yakınlarının meskene girmesini yasaklayabilir, isterse bu yakın kadının başka kocadan oğlu olsun. Ama kadının ana-bâbasının gelmesi­ni ve kadının da onları ziyaret etmesini engellemesine cevaz verilme­miştir. [5]

b) Şâfiîlere göre, kadının mesken, nafaka ve elbisesinin karşılanması kocasına vaciptir. Kocası bütün bunları örfe uygun şekilde ayarlayıp karşılar. Aksi halde kadın onun malından örfe uygun bir nis-beti alıp harcayabilir.

İmam Şafiî bu konuda Hz. Aişe (r.a.) dan rivayet edilen şu hadis­le istidlal ve ihticacda bulunmuştur: "Ebû Süfyan'm karısı Hind Pey­gamber (s.a.v.) efendimiz'e gelerek şöyle dedi: "Ya Resûlellah! Doğrusu Ebû Süfyan cimri bir adamdır. Bana ve çocuğuma yetecek kadar (nafa­ka ve elbise) vermemektedir. Ancak ben onun malından gizli olarak alıp harcarsam ihtiyacımızı y ettirebiliyor um. Tabii Ebû Süfyan'm bundan haberi yoktur. Bu davranışımdan dolayı benim üzerime bir günah ve vebal var mıdır?" Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) ona şöyle buy­urdu: "Sana ve çocuğuna yetecek kadarını örfe uygun şekilde al." [6]

Adam çocuğu ergen oluncaya kadar ona nafaka ve diğer lüzumlu ihtiyaçlarını vermekle mükelleftir. Çocuk ergen olunca bu mükellefiyet kalkar. Meğerki tetavvu olarak yardımda buluna.. Tabiî bu durumda çocukların kendilerine ait bir malları yoksa baba mükelleftir. Malları varsa. Nafaka ve sair ihtiyaçları onların kendilerine ait mallarından karşılanır. [7]

Sağlığı yerinde olup cinsel temasa dayanabilen kadının kocasına teslim olmaması halinde, kocası ona nafaka vermekle yükümlü değildir. Ancak ciddi bir rahatsızlığından kaynaklanıyorsa, o takdirde kocasının )u mükellefiyeti söz konusu olur.

Nafaka miktarı beldenin ve emsalinin durumu dikkate alınarak Jrfe uygun şekilde ayarlanır. [8]

c) Hanbelilere göre de kadının nafakasının vücubu kitap, sünnet ve icma' ile sabit olmuştur. Resûlüllah. (s.a.v.) Efendimiz bu hu-

jjsusta şöyle buyurmuştur: "Ey nas! Kadınlar hakkında Allah'tan kor-jjkun. Çünkü onlar sizin yanınızda size yardımcılar olarak bulunuyorlar.

Onların fücurunu;(üreme organlarını ve namuslarını) Allah emri ile kendinize helâl kıldınız. Onların sizin üzerinizde meşru, örf ve âdete göre nafaka ve elbiselerini temin etme hakkı vardır."

Böylece kadın kendini vâcib olduğu şekilde kocasına teslim ettiği takdirde, onun kocası üzerinde yiyecek, içecek, giyecek ve mesken gibi bütün ihtiyaçlarını karşılanma hakkı vardır.

Kadının nafakası, karı kocanın sosyal ve ailevî durumları dikkate alınarak ona göre ayarlanır. İkisi de zengin sayılıyorsa, zenginlerin na­fakasına geçimlerini zor karşılıyorlarsa, geçimlerini zor karşılayanların nafakasına uygun bir ayarlama yapılır.

İmam Şafiî'ye göre, nafaka ve ihtiyaçları karşılama hususunda sa­dece, erkeğin durumu dikkate alınır. İmam Şafiî bu meselede şu âyetle ihtıcac etmiştir: "Geniş imkânı olan, geniş imkânına göre nafaka versin. Rızkı dar ve sınırlı olan ise Allah'ın kendisine verdiğinden nafaka ver­sin. Allah hiç kimseye verdiğinden fazlasını teklif etmez. Allah bir sıkıntı ve zorluğun ardından bir kolaylık meydana getirir." [9]

İmam Ebû Hanîfe ile İmam Mâlik'e göre nafaka kifayet mik-darıyla takdir edilir. Nitekim Ebû Süfyan karısı Hind'in sorusu ve Pey-gamber'in (s.a.v.) ona verdiği cevap buna delâlet etmektedir.

Karı ile koca nafaka konusunda ihtilâfa düşerlerse hâkim veya naibi kifayet miktarı nafaka verilmesini kararlaştırır. Böylece ihtilâf kalkmış olur.

Ayrıca kadına tarak, temizlik malzemesi ve sair lüzumlu şeylerin de verilmesi vaciptir. Odasında kullanacağı yatak, döşek, perde ve sair ihtiyaç hissedilen ev eşyası da böyle... [10]

Ayrıca kadın kendi ailesinde hizmetçiye alışık ise veya ra­hatsızlığından dolayı buna ihtiyaç duyuyorsa, kocasının bir hizmetçi tutması da vaciptir. Ve adam bu hizmetçinin nafakasını da karşıla­makla mükelleftir. [11]

d) Mâlikîlere göre, koca evlendiği karısının yanma girip cinsel temasta bulunmadığı veya karısını buna davet etmediği takdirde karısına nafaka vermesi vacip değildir. Tabii karısı da ergen olup cinsel temas yapılacak bir yapıya sahip olmalıdır. Kadın iki hizmetçiye alışkmsa o takdirde adamın mâli imkânı yettiği takdirde ona iki hiz­metçi tutması ve hizmetçilerin nafakasını karşılaması da vacip olur. Ebû Sevr de aynı görüştedir. [12]

 

Tahliller ve Rivayetler
 

581 no'lu Ebû Hüreyre hadîsi sahihtir ve istidlale salihtir. Böylece kişinin kendi eşine ve çocuklarına harcaması, nafakalarını karşılaması en üstün sadaka olarak belirlenmiş bulunuyor. Cenâb-ı Hakk'm da bun­dan  dolayı  vereceği  mükâfat  o  nisbette büyük  olacaktır.   Çoluk çocuğunun nafakasını ve ihtiyaçlarım karşıladıktan sonra arta kalanını Allah yoluna, muhtaçlara, miskinlere harcaması da büyük sevapları ge­rektiren sadakalardır.

O halde adamın kendi eşine ve çocuklarına nafaka vermesi, lüzumlu ihtiyaçlarını meşru örfe ve âdete göre karşılaması vaciptir,

582 no'lu Câbir hadîsi de sahih olup istidlal ve ihticaca salihtir. Böylece kişinin kendi şahsî ihtiyacına öncelik tanıması vaciptir. Kendi­ni aç ve sefil bırakıp çoluk çocuğuna veya hısımlarına nafaka vermesi bir fazîletse de doğru bir davranış sayılmaz. Zira vücubu terketmiştir.

Hadîste nafaka ve ihtiyaçları karşılama konusunda sağlam bir tertip belirlenmiştir. Şöyle ki:                                         

a) Önce kendi nefsine,

b) Arta kalanı çoluk çocuğuna,

c) Arta kalanı muhtaç olan yakınlarına,

d) Ondan da arta kalanı muhtaç komşulara ve mahalledeki fakir ve muhtaçlara, harcaması gerekir.

Tabii burada yakınlarının başında ana-babası gelir ve muhtaç du­rumda iseler evlâdlarmın onların nafaka ve sair ihtiyaçlarını karşılamaları vacip olur.

583 nolu Ebû Hüreyre hadîsini aynı zamanda Şafiî, İbn Hibban ve Hâkim tahrîc etmişlerdir. İbn Hazm diyor ki: "Bu hadîs üzerinde Yahya el-Kattan ile Sevrî ihtilâfta bulunmuşlardır. Yahya'ya göre adamın karısı  evlâdından  Önce  gelir.  Nitekim  naklettiğimiz  metinde  de sıralama böyledir, Sufyan es-Sevrî ise evlâdı adamın karısına takdîm eder şekilde hadîsi nakletmiştir.    .

Gerçekte ise birini diğerine takdim etmemek uygun olur. İkisi de bu meselede eşit durumdadırlar. Resûlüllah (s.a.v.) bazı Önemli cümleleri tekrarlardı. Kuvvetli ihtimalle bir defasında kadına öncelik verirken, bir defasında evlâda öncelik vermek suretiyle nafaka ve ih­tiyaçları karşılama konusunda ikisinin eşit durumda olduğuna işarette bulunmuştur.

Böylece adamın kendi karısının nafakasını karşılaması vacip ola­rak berlirlenmiş bulunuyor. Muhtaç durumda olan evlâdın nafakası da öyle... Akrabadan özellikle ana ve baba da sıkıntıda iseler, onların nafa­ka ve sair ihtiyaçlarını karşılama malî imkânı yerinde olan evlâdına vaciptir. Ancak evlâdın henüz ergenlik çağma girmemiş olmaları söz konusudur. Ergen olan evlâdın nafakasını karşılama babalarına vacip değildir.

Bunlar gibi hizmetçilerin de nafakasını karşılama adama vaciptir. Zira sıralama bu vücubun devamını göstermektedir. [13]

 

Çıkarılan Hükümler
 

1- ister müslüman, ister gayr-i müslim olsun, ister ergen, ister küçük olsun kadının nafakasını karşılama kocasına vaciptir.

2- Kadın kendini kocasına teslim ettiği takdirde bu vücup geçerlidir.

3- Adam muaccel olan mehri vermediği takdirde kadın bu yüzden ona teslim olmuyorsa, kocası nafakasını bu yüzden kesemez; vermesi yine vacip olur.     

4- Kadın cinsel temasa elverişli bir yapıya sahip değilse, nafakası da bu durumda gerekli değildir.

5- Kadının kocası küçük olur da cincel temasa gücü yetmezse, yine de karısının nafakasını karşılamakla mükellef sayılır.

6- Adamın karısına en az altı ayda bir elbise alması ve diğer giyim ihtiyaçlarını karşılaması vaciptir.

7- Nafaka ve elbise hususunda israftan ve cimrilikten kaçınmak gerekir.

8- Nafaka ve elbise, sonra da mesken hem adamın malî durumuna göre, hem de meşru örfe göre ayarlanmalıdır. 9- Kadına yakışır bir mesken sağlamak da kocaya vaciptir.

10- Kadın zengin bile olsa nafakasının, elbisesinin, meskeni ve sair lüzumlu ihtiyaçlarının kocası tarafından karşılanması vaciptir.

11- Kadına bir hizmetçi tutmak da gerekir. Adamın malî durumu elverdiği takdirde bu vacip sayılır.

12- Hizmetçinin de nafakasını adam karşılamakla mükelleftir.

13- İmam Ebû Yusuf a göre, biri ev içindeki, diğeri ev dışındaki hizmetleri yerine getirmek üzere iki hizmetçi tutması gerekir. Tabii bu adamın malî gücüne göre takdir edilir.

14- Haksız sebeple küsüp evini terkeden kadının nafakasını karşılamak kocasına vacip değildir.

15- Mesken tahsis edilirken ev eşyasından lüzumlu olanlarım da adamın karşılaması söz konusudur.

16- Adam kadının yakınlarının eve girip çıkmalarını yasaklayabi­lir. Özellikle bir fitne çıkarma tehlikesi söz konusu olduğu zaman.

17- Kadının ana ve bahasının gelmesine engel koyamaz ve kadının da ara-sıra ana-babasmı ziyarete gitmesine izin verir, buna mani' ol­maz. Ancak elverir ki bunun çok sık olmamasına dikkat edilsin. ,

18- Adam karısının ve küçük çocuklarının nafaka ve elbise ih­tiyaçlarını imkânı olduğu halde kısıtlar da onları sıkıntıya sokarsa kadın ona bilgi vermeden ve izin almadan onun malından kifayet mik­tarı alıp harcayabilir. Bunda bir vebal yoktur.

19- Çocukları ergen oluncaya kadar babaları tarafından nafaka, elbise ve sair ihtiyaçları karşılanır ve bu babaya vaciptir.

20-Ergen olan çocukların nafakası babalarına vacip değildir. Ancak onlara yardımda bulunması, ihtiyaçları varsa karşılaması güzel bir haslettir. Geçimini sağlamaktan aciz olan evladın geçiminin babası tarafından karşılanması vacip olur.

21- Küçük çocukların kendilerine ait yaterli malları varsa, bu du­rumda babaları onların nafaka ve sair ihtiyaçlarını onlara ait maldan karşılayabilir. Bunda bir sakınca yoktur.

22- Kadın zengin olsun olmasın, onun nafakası ve sair ihtiyacı ko-'cası tarafından karşılanır.

23- Nafaka ve sair ihtiyaçları karşılamada hem kadının, hem de erkeğin sosyal ve ailevi durumu    dikkate alınır. (Bu Hanbelîlere igöredir.)

24- imam Şâflî ve diğer müctehidlere göre, sadece adamin sosyal durumu ve malî gücü dikkate alınır.

25- Kadın kendini vacip olduğu tarzda kocasına teslim ettiği ve jcinsel temasa elverişli bir yapıda bulunduğu takdirde nafakayı hak eder.

26- Ciddi ve haklı bir sebep yokken kadın kendini teslim etmezse, nafakası kesilir. Yani nafakasını karşılamak artık kocasına vacip değildir.

27- Zengin adam kendi imkânına, dar gelirli de kendi imkânına göre nafaka takdir edip verirken meşru örfü de dikkatten uzak bulundurmaz. [14]

ceren
Mon 18 February 2019, 05:10 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm. Rabbım razı olsun bizlere bu bilgileri sunan kardeşimizden.

Bilal2009
Tue 19 February 2019, 01:24 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun

Sevgi.
Sat 25 May 2019, 01:40 pm GMT +0200
Aleyküm selâm. Bilgiler için Allah razı olsun
 Rabbim bizlerin ilmini artırsın inşaAllah

gulsahkilicaslan
Sun 26 May 2019, 02:40 am GMT +0200
Rabbim razı olsun inşallah selam ve dua ile...