rabia
Thu 11 March 2010, 10:02 am GMT +0200
Nafaka-Hedane
Akrabalardan olan baba ve dedelerin nafakası baba ve oğullara aittir. Ana-babaya iki şartla nafaka vacip olur:
1. Fakirlikle birlikte sürekli hastalık.
2. Fakirlikle birlikte delilik.
Çocuklara üç şartla nafaka vacip olur:
1. Fakirlikle birlikle küçüklük.
2. Fakirlikle birlikte sürekli hastalık.
3. Fakirlikle birlikte delilik.
Köle, cariye ve hayvanların nafakası da vaciptir. Yapamayacağı işten yükümlü değildirler.
Nafakası vacip olanlar şunlardır: Ana-babalar, öz çocuklar, karı, köle ve hayvanlardır.
-Anne-babanın nafakası yukarıda açıklandığı gibi fakir ve muhtaç oldukları takdirde oğluna aittir.
Burda şu hususu belirtelim: Ana-babanın oğullarının mallarından al maları, oğulların izni olsun olmasın caizdir.
Hz. Aişe (r.anha) peygamberimizden şöyle rivayet eder:
" Kişinin yediklerinin en temizi, kendi kazancından ve oğlunun kazancından yediğidir." [1]
-Ana-babanın ihtiyaçları oldukları takdirde israf ve savurganlık yapmamak şartıyla oğullarının mallarından yukarıda temas etliğimiz gibi yararlanmaları caizdir.
Bir adam, ´Ey Allah´ın Resulü! benim malım ve çocuklarım var. Babam malımı yok etmek (almak) istiyor, dedi.
Allah Resalu (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Sen ve malın babanındır."
Burdaki ´babanındır´ lafzı, elbetteki ki temlik için değil, mubah olduğunu belirtmek için. Yoksa mal çocuğundur. Zekatı o verir. Malı miras bırakan da odur.
Ana baba için çocukları üzerinde nafaka şu şartlarla vacip olur:
a) Ana baba fakir olmalıdır.
b) Çocuğunun eli varlıklı olmalıdır.
c) Çocuğun yanında onun, kendisinin, karısının ve çocuklarının bir gün ve bir gece yiyecek ihtiyaçlarından fazla bir şeyin bulunmasıdır. [2]
Kişi köle ile cariyesine memlekette çoğunlukla geçerli olan yiyecek ve giyeceklerden yedirip giydirmesi vaciptir.
-Hayvanların nafakasını temin etmek gücünden fazla iş yüklememek vaciptir. Köle ve cariyelere de fazla ve gücünden ziyade iş yaptırmamak vaciptir. Köle ve hayvanların nafakası için Hazreti Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kölelerin yiyecek ve giyecekleri verilmelidir. Onlara kaldırabilecekleri kadar yük yüklenmelidir." [3]
Ebe Zerr (r.a.)´dan rivayetle Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Hizmetçileriniz sizin kardeşlerinizdir. Kimin eli altında hizmetçisi (kölesi) varsa yediği yemekten ona yedirsin ve giydiği elbiseden ona giydirsin. Onları zorda bırakacak bir yük de yüklemesin." [4]
Ebu Hureyre (r.a.)´dan rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
"Bir kadın kendine ait olan bir kediden dolayı cehenneme girmiştir. Kadın onu bağladı da ne yiyeceğini verdi ne de yerin haşerelerinden tutup yemesi için salıverdi, nihayet kedi açlıktan öldü." [5]
Zevcelerin Nafakası
Kocasına itaat eden kadının nafakası, imkânlar ve kudret dahilinde vacip olur.
Koca zengin ise; çoğunlukla tüketilen gıda maddesinden iki müd´dür. Yiyim ve giyimler ise adetlere göre karşılanır.
Koca fakir ise; Oturduğu memlekette çoğunlukla tüketilen gıda maddesinden bir müd´dür.
Yicecek ve giyecekler ise, fakirlerinkine tabidir.
Koca orta halli ise; verilecek nafaka bir buçuk müd´dür. Yiyecek ve giyeceklerde orta halli sınıfa tabi tutulur.
Eğer kadın kendisine hizmet edilecek durumda ise hizmetçisinin nafakası da verilir. Eğer koca nafaka veremiyecek durumda ise, karısı nikahı feshedebilir. Cinsi temasta bulunmadığı karısının mehrini veremeyecek duruma düşerse, yine kadın nikahını feshedebilir.
Kadının nafakası kocası üzerine vaciptir. Burdaki nafakadan maksat kadın zengin bile olsa ona yemek, ev, hizmet ve tedavi gibi ihtiyaç duyduğu şeyleri temin etmektir.
Nafaka; kitap, sünnet ve icma-ı ümmet ile sabittir. Kitaptan delil Kuran-ı Kerim´in şu ayet-i kelimesidir:
"Boşadığınız, fakat iddeti dolmamış kadınları gücünüz nisbetinde kendi oturduğunuz yerde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için zarar yermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler doğurmalarına kadar nafakalarını verin" (Talak: 65/6)
Nafaka´nın sünnetteki deliline gelince, Resulullah (s.a.v.) Veda Hacc´ında şöyle buyurmuştur:
"Allah´ın sözleriyle onları kendinize helal kılmışsınız. Kadınlar hakkında Allah´tan korkun. Arzu etmediğiniz kişileri evlerinize almamaları sizin onlar üzerinde olan hakkınızdır. Bunu yaparlarsa hafifçe onları dövebilirsiniz. Onların da sizin üzerinizde uygun ve makul bir şekilde nafaka ve giyim hakları vardır." [6]
Muaviye El Kuşeyri´den rivayet olduğuna göre bir zat Resullullah (s.a.v.)´a şöyle sordu:
-Ya Resulallah hanımlarımızın üzerimizde hakkı nedir?
Resulullah (s.a.v.):
´´Yediğinden ona yedirmen, giydiğinden ona giydirmen, yüzüne vurmaktan sakınman, onu kötülememen ve gerekirse ancak onu evinde tutmandır" [7] buyurdu.
Kocanın, karısının nafakasını temin etmesi gerekir. Bu nafaka, kocası üzerine vaciptir.
Koca üzerine vacip olan nafakanın ölçüsü şudur:
Koca zengin ise, örf-adete göre memleketteki zenginlerin yiyecek ve giyeceklerinden,
Koca orta halli ise, aynı şekilde orta hallilerin yiyecek ve giyeceklerinden,
Koca fakir ise, fakirlerin yiyecek ve giyeceklerinden karşılaması vaciptir. Ebu Kureyre (r.a) şöyle rivayet eder: Hz. Peygamber, hanımının nafakasını karşılamayan kişinin hanımından ayrılmasını buyurmuştur."[8]
[1] Ebu Davud, 3528; Tirmizi, 1358.
[2] Kitabul fikh Ala Mezahibil Erbaâ , 6/452.
[3] Müslim, 1662.
[4] Müslim, 1661.
[5] Buhari, 3295; Müslim, 2242.
Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 486-487.
[6] Müslim, 1218.
[7] Ebu Davud, 2144.
[8] Darekutni, 3/297.
Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 488-489.
HEDANE
Koca karısını boşadığı zaman kendisinden çocuğu varsa yedi yaşına kadar bakımı anasına düşer. Yedi yaşından sonra çocuk anne-babasından hangisini seçerse muhayyerdir ve ona teslim edilir.
Çocuğun bakımını üzerine alan kadında yedi şart aranır.
Şartlar şunlardır:
1- Akıllı olmak.
2- Hür olmak.
3- Dindar olmak.
4- İffetli olmak.
5- Güvenilir olmak.
6- Doğru olmak.
7- Başka bir kocayla evlenmemiş olmak.
Bu şartlardan biri eksik olursa hedane sakıt olur.
Hedane; küçük çocuk veya büyük olup deli olan ve yalnız başına işleri yürütmekten âciz olana bakarak, yararına olan şeyleri yapmak ve zararlı olan şeyleri ondan defetmek için onunla ilgilenme işidir.
Koca ile karısı arasında bir ayrılık söz konusu olduğu zaman ortada kalan çocuğun zulüm ve yıkımla karşı karşıya kalmaması için hedane meşru kılınmıştır.
İslam fıkhında, çocuğun bakımıyla ilgili anlaşmazlıkları ve çocuğun perişanlığına meydan verilmemesi için bir takım kurallar öngörülmüştür. Bu kurallar dahilinde çocuğun bakım , terbiye ve meşguliyetini alabilecek kişiler belirtilmiş ve bunların bu konudaki vazifelerine açıklık getirilmiştir.
Erkek karısını boşar, boşanan bu kadın ile kocasından yedi yaşına ulaşamayan kız ve erkek çocuğu varsa bakımının annesine verilmesi babaya verilmesinden daha uygundur. Çünkü anne bakım zorluklarına karşı daha fazla sabırlı ve şefkat sahibidir.
Hedanenin için delil.
Peygamber (s.a.v.)´e bir kadın gelir ve şöyle der:
-Ya Rasulallah! Bu çocuğumu karnımda taşıdım, sütümü verdim, kucağımda yetiştirdim, Fakat babası beni boşadı ve şimdi de onu benden almak istiyor, bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Başka koca ile evleninceye kadar, çocuğuna kocandan daha da hak sahihisin. " [1]
Hedanet konusu olan çocuğun annesi vefat eder; veya çocuğun bakımını almak istemiyorsa o zaman çocuk anne annesine verilir. Sonra burdan da sorun çıkarsa sırası ile baba anneye, kızkardeşine, teyzesine, halasına verilir. Çünkü çocuğun bakımı kadın işidir. Kadın fıtratı çocuğun bakımına daha da elverişlidir. Tabii ki bu arada oluşan masraf ve ücretler çocuğun asıl velisi olan babasına aittir.
Yukarıda sıraladığımız kadınlardan hiç biri yoksa o zaman çocuğun bakımı babasına düşer, babadan sonra babababası olan dedeye, kardeşine, amcasına ve amca oğluna düşer.
Hedanet (çocuğun bakımı) yedi yaşına kadar devam eder.
Yedi yaş ile kötüyü birbirinden ayırt edebilme çağı olan temyiz çağıdır. Bu çağda artık çocuk tuvalete gidebilme, abdest alabilme ve buna benzer iyi işleri yapabilme çağına gelmiş olur. Bu çağa gelince hedanet zamanı biter. Artık çocuk bu çağda anne ve babasından hangisini isterse onun yanında kalır.
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle rivayet eder: "Rasulullah reşit olan (temyiz cağında olan) bir erkek çocuğunu babası ile annesi arasında serbest bıraktı.." [2]
Çocuk, yedi yaşına kadar annesinin yanında kalması zorunlu, yedi yaşından sonra ise anne ve babasından hangisini dilerse onun yanında kalır.
Çocuğun bakım ve gözetimini üstlenecek kişide bulunması gereken şartlar:
1- Akıllı olmak. Çocuğa yakınlık derecesi ne olursa olsun erkek veya kadından normal akla sahip olmayan ya da aklı gidip gelen kişiye hedane (çocuğun bakım ve gözetimi) hakkı verilmez. Çünkü hedane bir nevi velayet demektir. Deli veya normal aklını yitiren kimse velayet hakkına sahip değildir.
2- Hür olmak. Hedane görevini üstlenen kişinin hür olması gerekir. Zira köle velayet ve serbestlik hakkına sahip olmadığı için çocuğun bakım ve gözetiminde yeterli görevini yapamaz.
3- Müslüman olmak. Müslüman çocuğunu kafir birinin himayesine vermek doğru değildir. Çünkü çeşitli vesilelerle çocuğu dinden uzaklaştırabilir. Ama kafirin çocuğu müslümanın himasesine verilebilir.
4- İffetli, emin (güvenilir) ve doğru olması. Çocuğun bakımını üstlenecek kişide bu üç sıfatın bulunması da gerekir. Zira fasık, emin olunmayan ve davranışlarında doğru olmayan kimseye çocuğun hedanet görevinin verilmesi başka sorunları doğurabilir.
5- Annenin başka bir koca ile evlenmemiş olması gerekir. Anne bir başka koca ile evlendiğinde hedanet hakkı düşer. Yeni kocası çocuğun bakımını üstlense bile hüküm değişmez. Ebu Davud´un yukarıdaki hadisinde Hazreti Peygamber´in bir çocuğun annesine;
"Evlenmediğin sürece çocuğun bakım ve gözetim hakkı sana aittir." buyurması bunun için delildir. [3]
[1] Ebu Davud, 2276.
[2] Tirmizi, 1357.
[3] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 490-492.
Akrabalardan olan baba ve dedelerin nafakası baba ve oğullara aittir. Ana-babaya iki şartla nafaka vacip olur:
1. Fakirlikle birlikte sürekli hastalık.
2. Fakirlikle birlikte delilik.
Çocuklara üç şartla nafaka vacip olur:
1. Fakirlikle birlikle küçüklük.
2. Fakirlikle birlikte sürekli hastalık.
3. Fakirlikle birlikte delilik.
Köle, cariye ve hayvanların nafakası da vaciptir. Yapamayacağı işten yükümlü değildirler.
Nafakası vacip olanlar şunlardır: Ana-babalar, öz çocuklar, karı, köle ve hayvanlardır.
-Anne-babanın nafakası yukarıda açıklandığı gibi fakir ve muhtaç oldukları takdirde oğluna aittir.
Burda şu hususu belirtelim: Ana-babanın oğullarının mallarından al maları, oğulların izni olsun olmasın caizdir.
Hz. Aişe (r.anha) peygamberimizden şöyle rivayet eder:
" Kişinin yediklerinin en temizi, kendi kazancından ve oğlunun kazancından yediğidir." [1]
-Ana-babanın ihtiyaçları oldukları takdirde israf ve savurganlık yapmamak şartıyla oğullarının mallarından yukarıda temas etliğimiz gibi yararlanmaları caizdir.
Bir adam, ´Ey Allah´ın Resulü! benim malım ve çocuklarım var. Babam malımı yok etmek (almak) istiyor, dedi.
Allah Resalu (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Sen ve malın babanındır."
Burdaki ´babanındır´ lafzı, elbetteki ki temlik için değil, mubah olduğunu belirtmek için. Yoksa mal çocuğundur. Zekatı o verir. Malı miras bırakan da odur.
Ana baba için çocukları üzerinde nafaka şu şartlarla vacip olur:
a) Ana baba fakir olmalıdır.
b) Çocuğunun eli varlıklı olmalıdır.
c) Çocuğun yanında onun, kendisinin, karısının ve çocuklarının bir gün ve bir gece yiyecek ihtiyaçlarından fazla bir şeyin bulunmasıdır. [2]
Kişi köle ile cariyesine memlekette çoğunlukla geçerli olan yiyecek ve giyeceklerden yedirip giydirmesi vaciptir.
-Hayvanların nafakasını temin etmek gücünden fazla iş yüklememek vaciptir. Köle ve cariyelere de fazla ve gücünden ziyade iş yaptırmamak vaciptir. Köle ve hayvanların nafakası için Hazreti Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kölelerin yiyecek ve giyecekleri verilmelidir. Onlara kaldırabilecekleri kadar yük yüklenmelidir." [3]
Ebe Zerr (r.a.)´dan rivayetle Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Hizmetçileriniz sizin kardeşlerinizdir. Kimin eli altında hizmetçisi (kölesi) varsa yediği yemekten ona yedirsin ve giydiği elbiseden ona giydirsin. Onları zorda bırakacak bir yük de yüklemesin." [4]
Ebu Hureyre (r.a.)´dan rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
"Bir kadın kendine ait olan bir kediden dolayı cehenneme girmiştir. Kadın onu bağladı da ne yiyeceğini verdi ne de yerin haşerelerinden tutup yemesi için salıverdi, nihayet kedi açlıktan öldü." [5]
Zevcelerin Nafakası
Kocasına itaat eden kadının nafakası, imkânlar ve kudret dahilinde vacip olur.
Koca zengin ise; çoğunlukla tüketilen gıda maddesinden iki müd´dür. Yiyim ve giyimler ise adetlere göre karşılanır.
Koca fakir ise; Oturduğu memlekette çoğunlukla tüketilen gıda maddesinden bir müd´dür.
Yicecek ve giyecekler ise, fakirlerinkine tabidir.
Koca orta halli ise; verilecek nafaka bir buçuk müd´dür. Yiyecek ve giyeceklerde orta halli sınıfa tabi tutulur.
Eğer kadın kendisine hizmet edilecek durumda ise hizmetçisinin nafakası da verilir. Eğer koca nafaka veremiyecek durumda ise, karısı nikahı feshedebilir. Cinsi temasta bulunmadığı karısının mehrini veremeyecek duruma düşerse, yine kadın nikahını feshedebilir.
Kadının nafakası kocası üzerine vaciptir. Burdaki nafakadan maksat kadın zengin bile olsa ona yemek, ev, hizmet ve tedavi gibi ihtiyaç duyduğu şeyleri temin etmektir.
Nafaka; kitap, sünnet ve icma-ı ümmet ile sabittir. Kitaptan delil Kuran-ı Kerim´in şu ayet-i kelimesidir:
"Boşadığınız, fakat iddeti dolmamış kadınları gücünüz nisbetinde kendi oturduğunuz yerde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için zarar yermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler doğurmalarına kadar nafakalarını verin" (Talak: 65/6)
Nafaka´nın sünnetteki deliline gelince, Resulullah (s.a.v.) Veda Hacc´ında şöyle buyurmuştur:
"Allah´ın sözleriyle onları kendinize helal kılmışsınız. Kadınlar hakkında Allah´tan korkun. Arzu etmediğiniz kişileri evlerinize almamaları sizin onlar üzerinde olan hakkınızdır. Bunu yaparlarsa hafifçe onları dövebilirsiniz. Onların da sizin üzerinizde uygun ve makul bir şekilde nafaka ve giyim hakları vardır." [6]
Muaviye El Kuşeyri´den rivayet olduğuna göre bir zat Resullullah (s.a.v.)´a şöyle sordu:
-Ya Resulallah hanımlarımızın üzerimizde hakkı nedir?
Resulullah (s.a.v.):
´´Yediğinden ona yedirmen, giydiğinden ona giydirmen, yüzüne vurmaktan sakınman, onu kötülememen ve gerekirse ancak onu evinde tutmandır" [7] buyurdu.
Kocanın, karısının nafakasını temin etmesi gerekir. Bu nafaka, kocası üzerine vaciptir.
Koca üzerine vacip olan nafakanın ölçüsü şudur:
Koca zengin ise, örf-adete göre memleketteki zenginlerin yiyecek ve giyeceklerinden,
Koca orta halli ise, aynı şekilde orta hallilerin yiyecek ve giyeceklerinden,
Koca fakir ise, fakirlerin yiyecek ve giyeceklerinden karşılaması vaciptir. Ebu Kureyre (r.a) şöyle rivayet eder: Hz. Peygamber, hanımının nafakasını karşılamayan kişinin hanımından ayrılmasını buyurmuştur."[8]
[1] Ebu Davud, 3528; Tirmizi, 1358.
[2] Kitabul fikh Ala Mezahibil Erbaâ , 6/452.
[3] Müslim, 1662.
[4] Müslim, 1661.
[5] Buhari, 3295; Müslim, 2242.
Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 486-487.
[6] Müslim, 1218.
[7] Ebu Davud, 2144.
[8] Darekutni, 3/297.
Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 488-489.
HEDANE
Koca karısını boşadığı zaman kendisinden çocuğu varsa yedi yaşına kadar bakımı anasına düşer. Yedi yaşından sonra çocuk anne-babasından hangisini seçerse muhayyerdir ve ona teslim edilir.
Çocuğun bakımını üzerine alan kadında yedi şart aranır.
Şartlar şunlardır:
1- Akıllı olmak.
2- Hür olmak.
3- Dindar olmak.
4- İffetli olmak.
5- Güvenilir olmak.
6- Doğru olmak.
7- Başka bir kocayla evlenmemiş olmak.
Bu şartlardan biri eksik olursa hedane sakıt olur.
Hedane; küçük çocuk veya büyük olup deli olan ve yalnız başına işleri yürütmekten âciz olana bakarak, yararına olan şeyleri yapmak ve zararlı olan şeyleri ondan defetmek için onunla ilgilenme işidir.
Koca ile karısı arasında bir ayrılık söz konusu olduğu zaman ortada kalan çocuğun zulüm ve yıkımla karşı karşıya kalmaması için hedane meşru kılınmıştır.
İslam fıkhında, çocuğun bakımıyla ilgili anlaşmazlıkları ve çocuğun perişanlığına meydan verilmemesi için bir takım kurallar öngörülmüştür. Bu kurallar dahilinde çocuğun bakım , terbiye ve meşguliyetini alabilecek kişiler belirtilmiş ve bunların bu konudaki vazifelerine açıklık getirilmiştir.
Erkek karısını boşar, boşanan bu kadın ile kocasından yedi yaşına ulaşamayan kız ve erkek çocuğu varsa bakımının annesine verilmesi babaya verilmesinden daha uygundur. Çünkü anne bakım zorluklarına karşı daha fazla sabırlı ve şefkat sahibidir.
Hedanenin için delil.
Peygamber (s.a.v.)´e bir kadın gelir ve şöyle der:
-Ya Rasulallah! Bu çocuğumu karnımda taşıdım, sütümü verdim, kucağımda yetiştirdim, Fakat babası beni boşadı ve şimdi de onu benden almak istiyor, bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Başka koca ile evleninceye kadar, çocuğuna kocandan daha da hak sahihisin. " [1]
Hedanet konusu olan çocuğun annesi vefat eder; veya çocuğun bakımını almak istemiyorsa o zaman çocuk anne annesine verilir. Sonra burdan da sorun çıkarsa sırası ile baba anneye, kızkardeşine, teyzesine, halasına verilir. Çünkü çocuğun bakımı kadın işidir. Kadın fıtratı çocuğun bakımına daha da elverişlidir. Tabii ki bu arada oluşan masraf ve ücretler çocuğun asıl velisi olan babasına aittir.
Yukarıda sıraladığımız kadınlardan hiç biri yoksa o zaman çocuğun bakımı babasına düşer, babadan sonra babababası olan dedeye, kardeşine, amcasına ve amca oğluna düşer.
Hedanet (çocuğun bakımı) yedi yaşına kadar devam eder.
Yedi yaş ile kötüyü birbirinden ayırt edebilme çağı olan temyiz çağıdır. Bu çağda artık çocuk tuvalete gidebilme, abdest alabilme ve buna benzer iyi işleri yapabilme çağına gelmiş olur. Bu çağa gelince hedanet zamanı biter. Artık çocuk bu çağda anne ve babasından hangisini isterse onun yanında kalır.
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle rivayet eder: "Rasulullah reşit olan (temyiz cağında olan) bir erkek çocuğunu babası ile annesi arasında serbest bıraktı.." [2]
Çocuk, yedi yaşına kadar annesinin yanında kalması zorunlu, yedi yaşından sonra ise anne ve babasından hangisini dilerse onun yanında kalır.
Çocuğun bakım ve gözetimini üstlenecek kişide bulunması gereken şartlar:
1- Akıllı olmak. Çocuğa yakınlık derecesi ne olursa olsun erkek veya kadından normal akla sahip olmayan ya da aklı gidip gelen kişiye hedane (çocuğun bakım ve gözetimi) hakkı verilmez. Çünkü hedane bir nevi velayet demektir. Deli veya normal aklını yitiren kimse velayet hakkına sahip değildir.
2- Hür olmak. Hedane görevini üstlenen kişinin hür olması gerekir. Zira köle velayet ve serbestlik hakkına sahip olmadığı için çocuğun bakım ve gözetiminde yeterli görevini yapamaz.
3- Müslüman olmak. Müslüman çocuğunu kafir birinin himayesine vermek doğru değildir. Çünkü çeşitli vesilelerle çocuğu dinden uzaklaştırabilir. Ama kafirin çocuğu müslümanın himasesine verilebilir.
4- İffetli, emin (güvenilir) ve doğru olması. Çocuğun bakımını üstlenecek kişide bu üç sıfatın bulunması da gerekir. Zira fasık, emin olunmayan ve davranışlarında doğru olmayan kimseye çocuğun hedanet görevinin verilmesi başka sorunları doğurabilir.
5- Annenin başka bir koca ile evlenmemiş olması gerekir. Anne bir başka koca ile evlendiğinde hedanet hakkı düşer. Yeni kocası çocuğun bakımını üstlense bile hüküm değişmez. Ebu Davud´un yukarıdaki hadisinde Hazreti Peygamber´in bir çocuğun annesine;
"Evlenmediğin sürece çocuğun bakım ve gözetim hakkı sana aittir." buyurması bunun için delildir. [3]
[1] Ebu Davud, 2276.
[2] Tirmizi, 1357.
[3] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 490-492.