- Mushafı yazması

Adsense kodları


Mushafı yazması

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafız_32
Tue 5 October 2010, 06:41 pm GMT +0200
Mushafı Yazması


îbn Hacer demiştir ki: îbn Ebû Dâvûd "Kitâbül-Mesâhif' inde ibrahim b. Ukbe yoluyle Hâlid'in kızı Ümmü Hâlid'den: "Babam besmeleyi ilk yazandır." dediğini nakletmiştir. Besmelenin Kur'ân-ı Kerîm'den bir cüz parça olduğu bilinmektedir. Buna göre Hâlid Mekke döneminde daha Habeşistan'a hicret etmeden, özel­likle Resûlullah (s.a.v.) il beraber bulunduğu dönemde Kur'ân'ı yazmış olması uzak görülmemektedir.

el-Ensârî, Hâlid'den bahsederken: "Resûlullah için ilk yazan odur." der.[319] Bu söz, ancak onun Mekke'de yazdığını kabul eder­sek doğru olur. Çünkü Hz.Peygamber (s.a.v.) Medine'ye hicret et­tikten sonra orada ilk olarak yazan Übey b. Kab, Zeyd b. Sabit, Ali b. Ebû Tâlib ve diğerleri olmuştur. Hâlid b. Saîd Medine'ye ancak Hayber Gazvesinden sonra gelmiştir. Öyle ise ilk müslümanlar-dan olan Hâlid b. Saîd'in Mekke'de Resûlullah'm ilk vahiy katipli­ğini yapan olması mümkündür. Medine'ye döndükten sonra da Hz.Peygamber (s.a.v.)'in mektuplarını yazmıştır.

et-Taberî demiştir ki: "Hâlid b. Saîd b. el-As ve Muâviye b. Ebû Süfyan, Resûlullah'm huzurunda ihtiyaç duyduğu şeyleri yazı­yorlardı."[320] Hâlid, Resûlullah'm meşhur katiplerinden idi. Onu Resûlullah'm katipleri içerisinde îbn Ishak [321], îbn Sa'd [322], îbn Şebbe [323], et-Taberî [324], Cehşiyârî[325], Ibnü'1-Esîr[326], Ibn Kesîr[327], el-Mizzî[328], el-Irâkî[329], Ibn Seyyidünnâs[330], Ibn Miskeveyh[331], el-Ensârî[332] ve diğerleri zikretmişlerdir. el-Mes'ûdî: "Hâlid b. Saîd b. el-As, Resûlullah'm huzurunda, ortaya çıkan diğer işlerini de ya­zardı.[333]

Muhanımed Hamidullah'm "el-Vesâiku's-siyâsiyye" isimli eserine baktığımız zaman bir çok mektubun Hâlid b. Saîd tarafın­dan yazılmış olduğunu görürüz. Misal olarak 19, 20,116, 202, 213, 214 ve 223. vesikaları zikredebiliriz. [334]

Saîd'in Oğullarının Resûlullah (S.A.V.)'İn Vefatından Sonra Vazifelerini Terketmeleri
 
Saîd b. el-As'ın oğulları Hâlid, Ebân ve Ömer, Resûlullah (s.a.v.)'in vefatından sonra âmillik (valilik veya zekat tahsildarlı­ğı) görevlerini bıraktılar. Hz. Ebû Bekir aym görevlerini yapmaya devam etmelerini isteyince: " Biz Ebû Uhayye oğullarıyız. Resûlullah'dan sonra hiç bir kimse için çalışmayız." demişler­dir.[335]

Ebû Bekir es-Sıddîk Radde olayında Hâlid'i Meşârifiş-Şam'a emir tayin etti.[336] Hicretin 14. senesinde ya Ecnâdeyn Muharebe­sinde ya da Merci's-Suffer'de şehid edilmiştir.[337]

 
25- HÂLÎD B. VELÎD (R.A.)

 
Hâlid b. Velîd b. el-Mugîra el-Kuraşî el-Mahzûmî (r.a.) Al­lah'ın kılıa, Islamın süvarisi ve muharebelerin aslanıdır. Künyesi Ebû Süleyman'dır. Hz. Peygamber'in hanımı Haris kızı Meymûne'nin kız kardeşinin oğludur.[338] Takriben hicretten 40 se­ne önce doğmuştur.[339]

Hâlid câhiliyye döneminde Kureyş'in eşrafından biri idi. Câhilliye döneminde kubbe ve emne görevi ona mahsustu.[340] Kub­be aslında çadır demek olup muharebeden önce kurulur askerî hazırlıklar gözden geçirilirdi. Emne ise harpte süvarilerin komu­tanının görevidir. Hâlid b. Velîd Uhud Gazvesi'nde müşriklerin süvarilerinin komutanı idi. O, Hudeybiye'den sonra yapılan Um­reye kadar müslümanlarla yapılan bütün savaşlarda Kureyşle beraber bulunmuştur.[341] Hudeybiye'de de Kureyş'in süvarilerinin başında o vardı.[342]

Kaza Umresi'nde Hâlid b. Velîd, Resûlullah (s.a.v.) ve ashabı kendisini görmemesi için kaçıp Mekke'den dışarı çıkmıştır. Resûlullah, kardeşi Velîd b. Velîd'den Hâlid'i sormuş ve: "Şayet bi­ze gelirse ona ikramda bulunuruz." demiştir. Velîd Hz.Peygam­ber'in bu sözünü kardeşi Hâlid'e yazmış, işte bu andan itibaren kalbinde İslama bir meyil belirmiş [343]ve Hayber'in fethinden son­ra hicretin yedinci senesinde müslüman olmuş, Amr b. el-As ve Osman b. Talha ile Medine'ye gelmişlerdir. Resûlullah (s.a.v.) on­ları görünce ashabına: "Mekke ciğerparelerini size atü."[344] buyur­muş ve evinin yerini ikta' yoluyla Hâlid'e vermiştir.

Hâlid müslüman olduktan sonra Resûlullah (s.a.v.) kendisini muharebelerde süvarilerin başına komutan olarak görevlendir­miştir. Resûlullah ile beraber Mekke'nin fethinde bulunmuştur. Daha sonra Resûlullah onu Uzzâ putunu yıkmak için göndermiş, o da yıkmıştır. Huneyn Gazvesi'nde yaralanmış, Hz.Peygamber onu ziyarete gelmiş ve yarasına okuyup üflemiş, bunun üzerine yarası kapanmıştır.[345]

Hâlid zırhlarını ve harp teçhizatını ALLAH yolunda vakfetmiş­tir. Onu meşgul eden tek şey cihad idi. Bu yüzden o: "Beni cihad Kur'ân'ı çok öğrenmekten meşgul etti."[346] demiştir. Irtidat eden­lere karşı yapılan savaşlarla Irak ve Şam'ın fethinde büyük kah­ramanlıklar göstermiştir.

Bir ara Hz.Ömer Hâlid'i kumandanlıktan azletmiş, yerine Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'ı tayin etmişti. Hâlid, bunu bir gurur ve­silesi yapmadan yeni komutanın emrinde itaatkâr bir asker ola­rak savaşmıştır.[347]

Ömer b. el-Hattâb'dan Hâlid hakkında vefatından sonra: "Al­lah Ebû Süleyman'a (yani Hâlid b. Velîd'e) rahmet etsin, biz onun hakkında olmayan şeyleri zannediyorduk."[348] dediği sahih isnad-la nakledilmiştir.

Hâlid b. Velîd Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Onu Resûlullah (s.a.v.)'in katipleri içerisinde Ömer b. Şebbe [349], Ibn Kesir [350] îbn Seyyidünnâs [351], el-IrâM [352], el-Ensârî [353] ve diğerleri zikretmişlerdir.

Ibn Kesîr, Hâlid b. Velîd'in Resûlullah'm emri ile yazdığı mek­tuplardan birini kaydederek şöyle demiştir: "Atik b. Yakûb dedi ki bana Abdülmelik b. Ebû Bekir babasından o, dedesinden, o da Amr b. Hazm'dan nakletti ki şu arazileri Resûlullah (s.a.v.) ikta yoluyle verdi.

Rahman ve Rahîm olan ALLAH'ın adiyle.

ALLAH'ın Resulü Muhammed (s.a.v.)'den müminlere. Saydûh ve Sayda avı yakalanmaz ve öldürülmez. Kimin böyle bir şey yap­tığı görülürse celde vurulur ve elbisesi soyulur. Şayet biri bunu te­cavüz ederse yakalanır, Hz.Peygamber (s.a.v.)'e götürülür. Bu, Muhammed (s.a.v.)'dendir. Resûlullah'm emri ile Hâlid b. Velîd yazdı. Kimse onu çiğneyip de Muhammed'in emrettiği şeyde nefsi­ne zulmetmesin."[354]

Hâlid b. Velîd hicretin 21. yılında vefat etti.[355] Hz.Ömer'e va-sıyyet etti, o da vasiyyetini üzerine aldı.[356] ALLAH kendisinden razı olsun ve razı etsin.

 
26- ZÜBEYR B. AVVÂM (R.A.)
 

Zübeyr b. Avvâm hicretten on sekiz sene önce doğmuştur, el-Medâinî: "Talha, Zübeyr ve Ali akran idiler."[357] demiştir.

Zübeyr, Resûlullah'm havarisi ve halasının oğludur. Genç yaşta müslüman olmuştur. Urve: "Zübeyr sekiz yaşında iken müs-lüman oldu [358], onun İslama girmesi Ebû Bekir'den biraz sonra ol­muştur."[359] demiştir. ALLAH yolunda kılıcını kınından ilk çeken o olmuştur.[360] Bir defa Mekke'nin en yüksek yerinde Resûlullah'm yakalandığı haberi şayi olmuştu. Zübeyr elinde kılıç ile çıktı. O za­man on iki yaşında idi. Hz.Peygamber (s.a.v.)'in yanına geldi. Hz.Peygamber:

"- Sana ne oluyor ey Zübeyr!" buyurdu. Zübeyr geliş sebebim anlattı ve:                                                

"- Seni incitenin kılıcımla boynunu vurmaya geldim." dedi. Amcası, Zübeyr'e İslama girdiği için işkence yapardı.

Bütün bunlara karşı Zübeyr: "Küfre ebedî olarak geri dön­mem." derdi.[361] Zübeyr Habeşistan'a hicret etmiş fakat orada uzun müddet kalmamıştır.[362]

Zübeyr Bedir Gazvesi'ne iştirak etmiştir. Bedir Gazvesi'nde Hz.Peygamber (s.a.v.)'in yanında iki süvari vardı: Sağ tarafında atı üzerinde Zübeyr bulunuyordu, sol tarafında da atı üzerinde Mikdad b. el-Esved vardı.[363]

Mekke'nin fethi gününde de Resûlullah (s.a.v.) Sa'd b. Ubâde'nin bayrağını Zübeyr'e vermiş, böylece Zübeyr Mekke'ye iki bayrak ile girmişti.[364] Sonra bütün gazvelere iştirak etti. Resûlullah (s.a.v.)'in bulunduğu hiç bir gazveden geri kalmadı.[365]

Zübeyr aşere-i mübeşşereden yani hayatlarında cennetle müjdelenen on sahâbîden biridir.[366] Hz.Peygamber (s.a.v.) onun hakkında: "Her peygamberin bir havarisi vardır, benim havarim de Zübeyr'dir." buyurmuştur.[367]

Hz.Ömer zamanında Mısır'ın fethinde bulunmuştur.[368] Hz.Ömer'in şûra ve halifelik için aday gösterdiği altı kişiden biri de Zübeyr'dir.[369] Hz.Ömer'in şehadetinden sonra Zübeyr kendisi­ni divandan sildi.[370]

Cemel vakasında Hz.Ali'ye karşı savaşmak için Hz.Aişe ile beraber çıkmıştı. Hz.Ali kendisine bu konudaki Resûlullah (s.a.v.)'in sözünü hatırlatınca savaştan vazgeçti, geri döndü. Yol­da Basra'ya yedi fersah mesafede es-Sibâ' vadisinde [371] hicrî 36 da Cemâziye'1-ûlâ ayında [372]namaz kılarken Ibn Cürmûz kendisini öldürdü.[373] O zaman 66 veya 67 yaşlarında idi. Hz.Ali (r.a.) ve ar­kadaşları ölüm haberini işitince ağladılar. Hz.Ali onu öldüren için: "Ey bedevi cehennemdeki yerine hazırlan. Çünkü Resûlullah (s.a.v.) bana: "Zübeyr'i öldüren cehennemdedir." buyurdu."[374] de­miştir.

Zübeyr, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. el-Mes'ûdî: "Zübeyr b. Avvâm, Cüheym b. es-Salt zekat mallarını ya­zarlardı."[375] demiştir. Zübeyr'i Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde Ibn Şebbe[376], Ibn Kesîr[377], el-Irâkî[378], tbn Seyyidün-nâs[379], el-Ensârî[380] ve diğerleri zikretmişlerdir.

Tay kabilesinden Muâviye oğullarına Resûlullah (s.a.v.)'in hitabını yazan da Zübeyr'dir.[381]

 
27- ZEYD B. ERKAM (R.A.)
 

Zeyd b. Erkam b. Kays b. en-Nu'mân, Ensardan olup künyesi Ebû Saîd'dir.[382] Uhud Gazvesi'nde Resûlullah (s.a.v.) onu küçük gördüğü için savaşa almamıştır.[383] Zeyd, yetim idi. Abdullah b. Ravâha'nın himayesinde büyümüş, onunla beraber Mûte'ye git­miştir, îlk iştirak ettiği gazve Hendek olmuştur.[384] Hz.Peygamber (s.a.v.) ile beraber on yedi gazvede bulunmuştur.[385]

Kûfe'ye yerleşip orada bir ev.yapmıştır.[386] Hz.Ali ile beraber Sıftîn Savaşı'nda bulunmuştur. Onun özel adamlarından sayılır­dı.[387]

Zeyd b. Erkam okuma yazma biliyordu. Bazı hadisleri yaza­rak Enes b. Mâlik'e göndermiştir.[388] el-Bâkıllânî onu Hz.Peygam­ber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde zikretmiştir.[389]

Hicretin 66 veya 68. senesinde Kûfe'de vefat etmiştir.[390]

 
28- ZEYD B. SÂBÎT (R.A.)
 

Künyesi Ebû Hârice olan Zeyd b. Sabit b. ed-Dahhâk b. Zeyd Ensardan olup Hazrec kabile sindendir. Kur'an okutanların ve ferâiz âlimlerinin şeyhi olup Medine'nin müftüsü ve Resûlullah'ın vahiy katibidir.

Babası Sabit, Buâs savaşında öldürülmüştü. O zaman Zeyd altı yaşında idi.[391] Yetim olarak büyüdü. Hz.Peygamber (s.a.v.) Medine'ye geldiğinde Zeyd onbir yaşındaydı. Onyedi sûre öğren­mişti. Bunları Hz.Peygamber'e okudu. Hz.Peygamber çok beğen­di.[392] Resûlullah'm hayatında Kur'an'ın hıfzını tamamladı.[393] Resûlullah (s.a.v.) ona Yahudilerin dilini Öğrenmesini emretti. O da onbeş gün gibi kısa bir müddet içerisinde öğrendi. JBü konuda Zeyd demiştir ki: "Hz.Peygamber'in Yahudilere olan yazısını ben yazardım, O'na bir şey yazdıklarında da kendisine ben okur­dum.[394]

Zeyd bu ümmetin kadı ve fakihlerinden biridir. Tabiînin büyük alimlerinden olan eş-ŞaİDÎ demiştir ki: "Kadılar dörttür: Ömer, Ali, Zeyd ve Ibn Mes'ûd."[395] Mesrûk da: "Resûlullah'm as­habından fetva ehli altı kişi idi: Ömer, Ali, îbn Mes'ûd, Zeyd, Übey ve Ebû Musa."[396] Resûlullah (s.a.v.) Zeyd hakkında: "Ümmetimin en iyi ferâiz bileni Zeyd b. Sâbit'tir."[397] buyurmuştur. Ferâiz konu­sunda ilk telifte bulunan Zeyd'dir.[398]

Hz.Peygamber (s.a.v.) ile gazvelere iştirak etmiştir, îlk işti­rak ettiği gazve Hendek muharebesi olmuştur.[399]

Tebûk Savaşı'nda Neccar oğullarının bayrağı Zeyd'de idi. Da­ha önce Umâre b. Hazm'de idi. Hz.Peygamber (s.a.v.) ondan alıp Zeyd b. Sâhit'e verdi. Bunun üzerine Hazm:

"- Yâ Rasûlellah! Size benden bir şey mi ulaştı?" dedi. Hz.Pey­gamber:

"- Hayır, fakat Kur'an her şeyden önde olur."[400] buyurdu.

Yemâme Savaşı'nda kendisme bir ok isabet etti fakat zarar vermedi.

Yermuk Muharebesi'nde ganimet mallarını Zeyd taksim et­ti.[401]

Hz.Ömer (r.a.) Medine dışına çıktığı zaman yerine vekil ola­rak Zeyd b. Sâbit'i bırakırdı. Medine'ye döndüğü zemanda da ço-ğukez ona ikta yoluyla bir hurmalık verirdi.[402]

Hz.Osman (r.a.) da hacca gittiğinde Medine'de yerine Zeyd b. Sâbit'i bırakırdı.[403]

Zeyd, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Eserlerinde bu konuya temas edenler onu Resûlullah'm katipleri içerisinde zikretmişlerdir. Buna misal olarak şunları zikredebiliriz:

Ibn Ishak[404], Halîfe b. Hayyât[405], Ömer b. Şebbe[406], Buhârî[407], et-Taberî[408], Cehşiyârî - o, şöyle dedi: "Zeyd b. Sabit hem vahyi ya­zıyordu hem de Resûlullah'm hükümdarlara olan mektuplarını yazıyordu."[409] - ve el-Mes'ûdî.[410]

Zayd b. Sâbit'in vahiy katiplerinden olduğu mütevâtir olup bu konudaki kaynakları zikre gerek yoktur.

Resûlullah (s.a.v.) diğerleri bulunmadığı jzaman Kur'an'ı yaz­mak için Zeyd'i çağırırdı. Bera' b. Azip demiştir ki: "İnsanlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlarıyla ALLAH yolunda cihad edenler birbirine eşit değildir..."(Nisa suresi:4/95) mealindeki ayet inince Hz. Peygamber (s.a.v.) bana Zeyd'i çağırın, levha, mürekkep ve kürek kemiği getirsin..."[411] buyurdu.

işte onun bu özelliğinden dolayı Hz.Ebû Bekir es-Sıddîk, Ömer b. el-Hattâb ile istişare ederek onu Kur'an'ın cem'inde görevlendirmiştir.[412] Yine bu sıfatlarından dolayı Hz.Osman da Kur'an'm istinsahında diğerleriyle beraber onu görevlendirmiş­tir.[413] Müslümanlar ona bu mühim işinden dolayı kıyamete kadar şükran borçludur.

 
29- ES-SİCİL
 

ALLAH Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Göğü kitap dürer gibi dür-düğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi - katımızdan verilmiş bir söz olarak- onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz yapa­rız." (Enbiyâ' suresi:21/104)

Müfessirler âyetteki "kitap" olarak tercüme edilen "es-Sicil" kelimesinin tefsirinde ihtilaf etmişlerdir. Kimisi "es-Sicil" ile mu­rat kitaptır demiş, kimisi de buradaki es-Sicü'den maksat melek-leruen biridir, demiştir. Bazıları da, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in ya­zılarını yazan bir sahâbînin ismidir, demişlerdir.[414]

Ebû Dâvûd, Nesâî ve et-Taberî, Ibn Abbas'dan: "es-Sicil Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katibidir."[415] dediğini rivayet etmişler­dir.

el-Hatîb de "Tarîh" inde İbn Ömer'den: "es-Sicil, Hz.Peygam-ber'in katibidir." dediğini rivayet etmiş, sonra: "Bu, gerçekten münkerdir. Asla Ibn Ömer'den rivayet edildiği sahih değildir." de­miştir.[416]

îbn Kesîr de: "Bunun İbn Abbas'dan rivayet edilmiş olması sa­hih değildir. Hafızlardan bir cemaat, Ebû Davud'un Sünen'inde olsa da, bunun uydurma olduğunu belirtmişlerdir. Bunlardan biri de Hâfiz Ebu'1-Haccâc el-Mizzî'dir. Ben de bu hadis için müstakil bir cüz yazdım. Ebû Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî'de bu hadisin sahih olmadığını belirtmiş ve reddederek: "Sahabe içerisinde ismi es-Si­cil olan hiç bir kimse bilinmemektedir. Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri malumdur. Onlar içerisinde ismi es-Sicil olan biri yok­tur." demiştir. et-Taberî bu sözünde doğrudur. Onun bu sözü, bu hadisin münker olduğunun en kuvvetli delillerinden biridir, es-Sicil'in ismini sahabenin isimleri içerisinde zikreden kimselere gelince [417]onlar bu hadise dayanmaktadırlar, başka dayanakları yoktur."[418]

Ben de bu hadisin mevzu olduğu kanaatindeyim. Fakat bura­da, diğer kitaplarda bunu gören kimselerin, ismini zikretmedi, de­memeleri için burada ismini zikrettim.

el-Ensârî'de yanılarak, es-Sicil'i, Hristiyan iken sonra Müslü­man olan, Bakara ve Al-i Imran sûrelerini okuyan ve Hz.Peygam­ber (s.a.v.)'in kâtipliğini yapan, daha sonra tekrar Hristiyan olup: "Muharnmed bir şey bilmiyor, ben ne yazarsam onu kabul ediyor." diyen, öldükten sonra defnedilip sabahleyin mezarının kendisini kabul etmeyerek dışarıya attığı görülen [419]kimsenin kıssası ile karıştırmıştır. el-Ensârî, bu ismi meçhul olan kimsenin "es-Sicil" olduğunu belirtmiştir.[420] Fakat bunun için bize bir senet zikret-memiştir.

Bütün bunlara rağmen Îbnü'1-Esîr [421], Ibn Seyyidünnâs [422] ve el Irâki [423]onu Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde zikret­mişlerdir.

 
30- SA'D B. ER-RABI' (R.A.)
 

Sa'd b. er-Kabî' b. Amr b. Ebû Züneyr d. ıvıâlik b. Imruü'l-Kays. Ensardan olup Hazrec kabîlesindendir.[424]

Hz.Peygamber (s.a.v.) Mina'da Cemre-i Akabe'de geceleyin kendileriyle karşılaşıp yanlarına oturduğu, ve ALLAH'ın birliğine inanmaya davet ettiği altı kişiden biridir.[425] Onlar da Resûlullah (s.a.v.)'den kendisine vahyedilen şeyi okumasını istemişlerdi.

Resûlullah (s.a.v.) ibrahim sûresinden: "ibrahim şöyle demişti: Rabbim bu şehri güvenli kıl..." (lEbrahim sûresi: 14/5) mealindeki ayetten başlayarak sûrenin sonuna kadar okumuştu. Bunun üze­rine kendisim dinleyenler duygulanmış ve huşu ile islam dinine girmişlerdir.

Hz.Peygamber (s.a.v.) onunla Abdurrahman b. Avfı kardeş yapmıştı.[426] Resûlullah Abbas b. Abdulmuttalib'in Uhud Gazve-si'nden Önce müşriklerin hazırlıklarım kendisine bildiren bir mektup yazınca bunu Sa'd b. er-Rabî bildirmişti.[427]

el-Hâkim en-Nisabûrî ondan bahsederken: "Sa'd b. er-Rabî' b. Amr el-Hazrecî oniki nakib (reis) den biri olup katipti."[428] demiş­tir, îbn Sad da: "Sa'd cahiliyye döneminde yazı biliyordu."[429] de­miştir.

el-Bâkillânî onu Hz.Peygamber'in katipleri içerisinde zikret­miştir. [430]Sa'd, Uhud Savaşı'nda şehid olmuştur. Resûlullah (s.a.v.) Uhud günü:

"- Sa'd b. er-Rabî'den bana kim haber getirecek?" buyurdu. As-habdan biri:

"- Ben ya Resûlellah," dedi. Hemen gidip ölüler arasında do­laşmaya başladı. Sa'd'la karşılaştı. Sa'd Resûlullah (s.a.v.)'e se­lam söyle ve benim oniki ok ve mızrak yarası aldığımı, ve sözümü gerçekleştirdiğimi bildir. Kavminede onlardan biri hayatta iken Resûlullah (s.a.v.) öldürülürse ALLAH katında hiç bir mazeretleri­nin olmayacağını söyle."[431] dedi.

Hz.Peygamber (s.a.v.) Uhud şehidleriyle beraber cenaze na­mazını kıldı ve Hârice b. Ebû Zeyd (r.a.) beraber aynı kabre defne­dildi.[432]

 
31- SA'D B. UBÂDE (R.A.)


İsmi ve nesebi şöyledir; Sa'd b. Ubâde b. Düleym b. Harise.

Künyesi Ebû Sâbit'tir. Annesi Mes'ûd kızı Amre'dir. Amre Pey­gamber efendimize bey'at eden kadınlardan olup hicretin beşinci senesinde Medine'de vefat etmiştir. O zaman Resûlullah (s.a.v.) gazvede idi. Medine'ye gelince kabrine gidip namazını kılmış­tır.[433]

Sa'd'm; Saîd, Muhammed ve Abdurrahman isminde çocukları vardı. Anneleri Sa'd kızı Gaziyye'dir. Ayrıca Kays, Ümâme ve Sedûs isminde de çocukları vardır. Bunların annesi de Ubeyd kızı Fükeyhe'dir.[434] Sa'd ikinci Akabe'de yetmiş Ensarla beraber bu­lunmuş olup on iki nakip (reis, kabile temsilcisi) den biri idi.[435] Resûlullah (s.a.v.) ile beraber Uhud, Hendek ve diğer bütün gaz­velerde bulunmuştur. "Bütün gazvelerde Ensarın bayraktarı o idi."[436]

Kavminin reisi olup itibarlı ve cömert bir kimse idi. Nitekim îbn Sa'd demiştir ki: "Sa'd b. Ubâde, baba ve dedeleri cahiliye dö­neminde Arapların en cömerti idi. Onun için yağ ve eti seven Dü­leym b. Harise'nin sofrasına gelsin, denilmiştir."[437]

Sa'dm iyi işleri çoktur. îbn Sa'd demiştir ki: "Sa'd cahiliye dö­neminde Arapça yazıyordu. O zaman Araplar içerisinde yazı bilen azdı. Yüzücülük ve atıcılığı da iyi biliyordu. Cahiliye döneminde bu üç şeyi iyi bilene el-Kâmil denirdi.[438]

Öyle anlaşılmaktadır ki Sa'd'm Resûlullah (s.a.v.)'in hadisle­rini yazdığı kitapları vardı.[439] el-Bâkıllânî onu Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri arasında zikretmiştir.[440]

Sa'd hicretin onbeşinci senesinde Şam'da vefat etmiştir.[441]

 
32- SAÎD B. SAÎD B. EL-AS


Saîd b. Saîd b. el-As el-Kureşî el-Emevî daha önce zikrettiği­miz Hâlid b. Saîd ile Ebân b. Saîd'in kardeşidir. Mekke'nin fethinden biraz önce müslüman olmuştu.[442] Hz.Peygamber (s.a.v.) onu Mekke'nin fethinde Mekke çarşısında âmil olarak görevlendir­mişti. [443]Tâif muharebesinde şehid olmuştur.[444]

Saîd Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Resûlullah (s.a.v.)'in katibleri içerisinde onun ismini Ibn Seyyidünnâs [445] ve el-Ensârî [446]zikretmiştir. Ibn Miskeveyh de "Saîd'in oğulları Os­man ve Ebân, Resûlullah (s.a.v.)'in katiplerindendir."[447] demiştir ki her halde burada tashîf sözkonusudur, doğrusu Saîd olsa gerek­tir.

 
33- ŞURAHBÎL B. HASENE (R.A.)
 

Hasene, Şurahbîl'in annesidir. Babasının ismi de Abdul­lah'tır. Şurahbîl Kureyş'in ileri gelenlerindendi. ilk müslüman-lardan ve Habeşistana hicret edenlerdendi.[448]

Urve'nin, mü'minlerin annesi Ebû Süfyan'm kızı Ümmü Ha-bibe'den rivayet ettiğine göre Necaşi kendisine Hz.Peygamber (s.a.v.) ile evlendirdikten sonra Hz.Peygamber (s.a.v.)'in yanıns Şurahbîi b. Hasene ile göndermiştir.[449]

Hz.Ebû Bekir Şurahbîl'i Şam'ın fethine göndermiş [450]dahgL sonra Hz. Ömer'de onu Şam'ın bir kısmına vali tayin etmiştir.[451]

Şurahbîl Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Onun is­mini Hz.Peygamber'in katipleri içerisinde Ömer b. Şebbe [452], el--Mes-ûdî[453], el-Ya-kÛbî[454], el-Mizzî[455], el-Irâkî[456],  Ibn Seyyi-din'nâs[457] ve el-Ensârî zikretmişlerdir. el-Ensârî: "O, Resûlul-lah'm ilk katibidir. Habeşistan Muhacirlerinden idi."[458] demiştir.

ed-Dâriyyûn heyeti bir defa hicretten önce ve bir defa da hic­retten sonra olmak üzere Hz.Peygamber (s.a.v.)'e iki defa gelmiş­lerdir, ilk geldiklerinde Resûlullah (s.a.v.)'den arazi istemişlerdi. Resûlullah da bir deri parçası istemiş ve verdiği araziyi yazdırmış­tır. Yazan Şurahbîl b. Hasene idi.[459]

Şurahbîl hicretin onsekizinci senesinde Şam'da Amvas veba salgınında ölmüştür. (ALLAH kendisinden razı olsun ve onu razı et­sin)

 
34- TALHA B. UBEYDULLAH (R.A.)
 

Talha b. Ubeydullah b. Osman b. Amr et-Teymî (r.a) ilk müs­lüman olan sekiz kişiden biridir. Aynı zamanda Hz.Ebû Bekir'in delaletiyle müslüman olan beş kişiden biridir.[460] ve aşere-i mübeş-şereden (hayatlarında cennetle müjdelenen) on kişiden biridir.[461]

ALLAH yolunda müşriklerin eza ve cefasına katlanmıştır.[462] Zübeyr müslüman olunca Resûlullah (s.a.v.) Talha ile Zübeyr'i Mekke'de kardeş yaptı.[463] Bu, Medine'ye hicretten önce idi.

Bedir gazvesinde bulunmadı, çünkü o zaman Şam'da idi. Şam'a -bir rivayette belirtildiği gibi - ya ticaret için gitmişti» ya da Kureyş'in kervanı hakkında bilgi toplamak için gönderilmişti. Kureyş'in kervanı hakkında bilgi toplamak için gönderilmiş olma­sı daha doğru görülmektedir. Çünkü Şam'dan dönünce Resûlullah (s.a.v.)'e Bedir ganimetlerinden payı ayı; alamayacağı­nı sormuş, Resûlullah'da: "Sana payın verilecektir." buyurmuş­tur. "Cihad sevabı da alacak mıyım?" demiş, Peygamber efendimiz (s.a.v.)'de "Evet sana cihad ecri de verilecektir." buyurmuştur.[464] Talha daha sonra Uhud ve diğer bütün gazvelerde bulunmuştur.

Uhud'da Hz.Peygamber (s.a.v.)'i, kendisini siper ederek korumuş ve bu yüzden gelen oklar isabet ettiği için parmaklarını kaybet­miş, hatta bir kolu çolak olmuştur. îşte o gün Peygamber efendi­miz (s.a.v.) ona Talhatü'1-Hayr ismini vermiştir. Beyatü'r-Rid-van'da Resûlullah (s.a.v.)'e bey'at etmiştir.[465] Huneyn gazvesinde de övgüye layık işler yapmıştır. Bundan dolayı Resûlullah (s.a.v.) o gün ona "Talhatü'1-Cûd" ismini vermiştir. Tebuk gazvesinde de "Talhatü'l-Feyyâz" ismini vermiştir.[466]

Îbnü's-Seken demiştir ki: "Talha dört kadınla evlenmiştir ki bunlardan her birinin kız kardeşi Hz.Peygamber'in hanımı idi. Bunlar şunlardır: Ebû Bekir'in kızı Ümmü Gülsüm, Hz. Aişe'nin kız kardeşidir: Cahş kızı Hamme, Zeyneb'in kız kardeşidir. Ebû Süfyan'm kızı el-Fârîa, Ümmü Habîbe'nin kız kardeşidir. Ebû Ümeyye'nin kızı Rukiyye de Ümmü Seleme'nin kız kardeşidir.[467] (ALLAH hepsinden razı olsun.)

Talha cömert, kerem sahibi ve zengindi. Kabîsa b. Câbir: "İs­temeden malını çokça veren, Talha'dan başka birini görme­dim."[468] demiştir.

Talha, Hz.Ömer Câbiye'ye geldiği zaman onunla beraberdi. Talha'yı Muhacirlerin başına reis yapmıştı.[469] Hz.Ömer, ölümün­den sonra halife seçimi için tayin ettiği-altı kişilik şûra üyesinden biri de Talha idi.[470]

Öyle anlaşılıyor ki Talha Hz.Osman'dan hoşnut değildi. Et­rafta olup bitenlerden rahatsızdı. Asîler Hz.Osman'ın evini basa­rak şehid etmişlerdi. Başlangıçta sessiz kalan Talha daha sonra Hz.Osman'a yardım etmediğine pişman olmuştu. Hz.Osman'ın katilleri Talha'yı sıkştırmışlar, evinden alarak Hz.Ali'ye bey'at için götürmüşler, o da Hz.Ali'ye bey'at etmiştir. Böylece Hz.Ali'ye ilk beyat eden o olmuştur.[471] Talha daha sonra Hz.Osman'm kanı­nı taleb edenler içerisinde yer aldı. Cemel vakasında kendisine Merven b. Hakem'in attığı bir ok isabet edince şehid olarak öldü. Hz.Aii ona acıdı, yüzü ve sakalındaki tozları sildi ve: "Keşke bu günden yirmi sene önce ölseydim, Talha'yı öldüreni ateşle müjde­leyin."[472] dedi.

Talha, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Onu Resûlullah'm katipleri içerisinde îbn Miskeveyh[473], îbn Seyyidünnâs[474], el-Irâkî[475], el-Enrsâri[476] ve diğerleri zikretmiş­lerdir.

 
35- ÂMİR B. FÜHEYRE (R.A.)
 

Ezd kabilesine iltihak eden melez Araplardan biri idi. Rengi siyahtı. et-Tufeyl b. Abdullah b. Sehbere'nin kölesi idi. ilk müslü-manlardandı. Resûlullah (s.a.v.) daha Erkam'm evine gidip, in­sanları orada İslâm'a davet etmesinden önce müslüman olmuş­tur.[477]

Müslüman olması sebebiyle ALLAH yolunda kendisine çok eza. edilmiştir. Bunu gören Hz.Ebû Bekir onu efendisinden satın ala­rak hürriyetine kavuşturmuştur.[478] Resûlullah (s.a.v.) Medine'ye hicret ederken Hz.Ebû Bekir'le Sevr mağrasma gizlendiği günler­de Amir, bu mıntıkada davar güderdi. Akşamleyin sürüyü alıp Resûlullah ve Ebû Bekir'in bulunduğu yere gelirdi.[479] Onlar da da­varlardan süt sağarak içerlerdi. Ebû Bekir'in oğlu Abdullah yan­larından gittiği zaman Âmir b. Füheyre sürüsüyle onun izini kay­bederdi.[480] Resûlullah ve Ebû Bekir Medine'ye hicret ederken, Amir de onlara refakat etmiştir.[481]

Bedir ve Uhud gazvelerinde bulunmuştur. Bi'r-i Meûne ola­yında şehid edilmiş, şehidler içerisinde naaşı bulunamamıştır.[482]

Âmir, Hz. Peygamber'in katiplerindendir. Resûlullah'm katipleri içerisinde onun ismini el-Mizzî[483], Ibn Kesîr[484], el-Irâkî[485], Ibn Seyyidünnâs[486], el-Ensârî[487] ve diğerleri zikretmiştir. Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde rivayet edildiğine göre Sürâka b. Mâlik el-Müdlicfye verilen emam Resûlullah'm emriyle Amir b. Fuheyre yazmıştır. Bu konuda Sürâka: "Resûlullah'dan benim için güvenebileceğim bir eman yazılmasını istedim. O da Amir b. Füheyre'ye emretti. Amir bir deri parçasına yazdı."[488] demiştir.

 
36-ABBAS(R.A.)
 

Hz.Peygamber (s.a.v.)'in Katiblerinden bahsedenler içerisin­de Abbas'ı zikredeni bulamadım. Fakat her sonra gelen, daha ön­cekilerin yazdıklarına yeni ilavelerde bulunduğuna göre, ben de Abbas'ı Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisine ilave etmeye bir engel görmüyorum. Fakat Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerin­den olması açısından Abbas'ın şahsiyeti bence müphemdir. Çün­kü sahabe içerisinde Abbas ismi ile bilinen bir çok kimse vardır. Ibn Abdilber, tbn Hacer, tbnü'1-Esîr ve diğerleri onların isimlerini eserlerinde zikretmişlerdir.

Resûlullah (s.a.v.)'in katipleri içerisinde zikredeceğimiz Ab­bas, Abbas b. Abdülmuttalib olabilir. Fakat bu isimle ilgili daya­nacağımız vesika Hayber ganimetleriyle ve bu ganimetleri Resûlullah (s.a.v.)'in, müminlerin annelerine ve diğerlerine tevzî etmesiyle ilgilidir. Ancak Hayber'in fethinin Abbas b. Abdülmut-talib'in Medine'ye hicretinden Önce olduğu bilinmektedir. Bu vesi­ka, ancak Hayber'in fethinden bir müddet sonra yazılmış ise o za­man sözkonusu Abbas'ın, Abbas b. Abdülmuttalib olmasında problem kalmaz.

Bu vesikanın metni şöyledir:

"Rahman ve Rahîm olan ALLAH'ın adiyle.

ALLAH'ın Resulü Muhammed (s.a.v.)'in Hayber'in buğdayın­dan hanımlarına taksim ettiği miktarların zikri: Onlara 180 vesk taksim edildi. Resûlullah (s.a.v.)'in kızı Fatıma'ya 85 vesk, Üsame b. Zeyd'e 40 vesk, Mikdad b. el-Esved'e 15 vesk, Ümmü Rumey-se'ye de beş vesk verilmiştir.

Bu taksime Osman b.Affan ve Abbas şahid oldu, Abbas yaz­dı."[489]

37- ABDULLAH B. ERKAM (R.A.)
 

Künyesi şöyledir: Abdullah b. Erkam b. Yegus el-Kureşî ez-Zührî.

Abdullah'ın dedesi Hz.Peygamber (s.a.v.)'in dayısı idi.[490] Mekke'nin fethi günü müslüman oldu. Müslüman olduktan sonra ihlas üzere yaşayıp dinini güzelleştiren kimselerdendi. Müttekî ve temizdi. Abdullah, babası Abdullah b. Uteybe'den şöyle dediği­ni rivayet etmiştir: "Vallahi Abdullah b. el-Erkam'dan ALLAH'dan daha fazla korkan birini görmedim."[491]

Eşheb'in Mâlik'den rivayet ettiğine göre Ömer b. el-Hattâb (r.a.): "Abdullah b. Erkam'dan ALLAH'dan daha çok korkan birini görmedim", der ve ona hitaben: "Eğer sen ilk müslümanlardan ol­saydın hiçbir kimseyi senin önüne geçirmezdim." demiştir.[492]

Abdullah b. Erkam, Hz.Ebû Bekir [493] ve Ömer'in de katipliğini yapmıştır. Hz.Ömer onu Beytü'l-mâl'in başına görevlendirmiştir. Hz.Osman zamanında da bir müddet bu görevi yapmış, sonra ay­rılmıştır. Beytü'l-mal'de görevli iken Hz.Osman kendisine otuz bin dirhem vermiş, fakat Abdullah bunu kabul etmemiş ve: "Ben bunu ALLAH rızası için yaptım, ecrimi o verecektir."[494] demiştir.

Abdullah b. Erkam vefatından önce kızım kaybetmiş [495], Hz.Osman'm hilafeti zamanında da kendisi vefat etmiştir.

Abdullah b. Erkanı Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerinden-dir. Onun ismini Resûlullah (s.a.v.)'in katipleri içerisinde Ibn Is-hak, Ibn Şebbe [496], Buhârî, Müslim b. el-Haccâc [497], et-Taberî [498], Cehşiyârî [499], el-Mes udî [500], Ibn Miskeveyh [501] ve diğerleri zikret­mişlerdir.[502]

Beyhakî şöyle demiştir: "Ibnü'l-Kâsim'in imam Mâlik'ten ri­vayet ettiğine göre Mâlik demiştir ki: Bana ulaştığına göre Resûlullah'a bir mektup gelince:

"- Benim adıma buna kim cevap verecek?" buyurdu. Abdullah b. el-Erkam:

"- Ben." dedi ve ona cevap yazdı. Bunu Resûlullah'a getirip ar-zetti. Resûlullah (s.a.v.) de:

"- Güzel ve doğru yazmışsın. ALLAHım, onu muvaffak kıl."[503] buyurdu. Hz.Ömer, buunun üzerine ben demiştir ki:

"- Yazdığın Resûlullah (s.a.v.)'in hoşuna gitti, dedim. Bu olay, bana tesir etti, nihayet onu beytü'l-mâl'in başına getirdim."[504]

Ibn Ishak, Muhammed b. Ca'fer b. ez-Zübeyr'den o da Abdul­lah b. ez-Zübeyr'den şöyle rivayet etmiştir: "Hz.Peygamber (s.a.v.) Abdullah b. Erkam b. Abdiyegûs'dan yazılarım yazmasını istedi. Abdullah, Peygamber efendimiz adına hükümdarlara cevaplar yazıyordu. Bu hususta peygamber efendimizin öyle güvenini ka­zanmıştı ki sadece Peygamber efendimiz bazı hükümdarlara ya­zılmasını emreder, Abdullah yazar ve mühürlerdi. Hz.Peygamber (s.a.v.) ona güvendiği için okumazdı. Zeyd b. Sabit'ten de yazması­nı istemiştir. O da Resûlullah'a gelen vahyi yazıyordu. Abdullah b. Erkam ile Zeyd b. Sabit bulunmayıp da bir kimseye yazı yazılma­sına ihtiyaç duyduğu zaman, orada bulunanlardan birine yazma­sını emrederdi. Bunlar Ömer, Ali, Hâlid b. Saîd, Mugîre ve Muâviye gibi kimselerdi."[505]

et-Taberî hangi kâtiblerin hangi tür yazıları yazdıklarını şöy­le belirtmiştir: "Abdullah b. el-Erkam b. Abdiyegûs ve el-Alâ' b. Ukbe Resûlullah'm çeşitli ihtiyaçlarım yazarlardı. Abdullah b. el-Erkam çoğukez Hz.Peygamber (s.a.v.) adına hükümdarlara ya­zardı."[506]

Cehşiyârî ise şöyle der: "Abdullah b. el-Erkam b. Abdiyegûs ve el-Alâ' b. Ukbe Kabileleri içerisinde otlaklarında ve Ensarın ev­lerinde kadın ve erkekler arasında yazı yazarlardı."[507]

el-Mes'ûdî de: "Abdullah b. el-Erkam ez-Zührî ve el-Alâ' b. Uk­be insanlar arasındaki borçlanma, diğer akit ve muameleleri yazı­yorlardı."[508] demiştir.

 
38- ABDULLAH B. EBU BEKİR ES-SIDDlK (R.A.)
 

ilk müslümanlardandır. Mekke'nin fethi, Huneyn ve Tâif gazvelerinde bulunmuştur.

Resûlullah (s.a.v.) ile beraber Tâif gazvesinde bulunmuş, Ebû Mihcen es-Sekafî'nin attığı bir ok ile yara almış, bu yara iyileşmiş ise de daha sonra kötüye giderek babası Ebû^Bekir'in hilafeti za­manında hicretin on birinci senesinde Şevval ayında vefat etmiş­tir. Namazım Ebû Bekir kıldırmış, kabrine de kardeşi Abdurrah-man b. Ebû Bekir ile Hz.Ömer ve Talha inmiştir.[509]

Abdullah b. Ebû Bekir'i Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içe­risinde zikreden birini bulamadım. Fakat Hamîdullah'm "el-Vesâiku's-siyâsiyye" isimli kitabına baktığımız zaman 94 nolu vesikayı onun yazdığı görülmektedir. Çünkü Ebû Yusuf bu vesikayı zikrettikten sonra: "Bu yazıyı onlar için Abdullah b. Ebû Bekir yazdı." demektedir.[510]

 
39- ABDULLAH B. HATAL (VEYA ABDÜLUZZA B.HATAL) (R.A.)
 

Bazı rivayetlerde Abdullah b. Hatal'm da Resûlullah'ın katip­liğini yaptığı zikredilmektedir. îbn Seyyidünnâs demiştir ki: Bize en-Nezzâl b. Sebre tarikiyle Hz.Ali'nin şöyle dediği rivayet edildi: "îbn Hatal Hz.Peygamber (s.a.v.)'in huzurunda yazardı, "gafurun rahîm" indiği zaman "Rahîmün gafur" yazdı, "semîun alîm" indiği zaman da "Alîmün semi" yazdı....Ibn Hatal: "Ben dilediğimi yazı­yordum." dedi, sonra irtidat ederek Mekke'ye gitti. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.y.): "îbn Hütal'ı kim öldürürse cennettedir." bu­yurdu. Mekke'nin fethi günü Ka'be'nin örtüsüne tutunmuş iken öldürüldü. Ibn Seyyidünnâs bu olayı anlattıktan sonra: "Bu bir ve­himdir. Bu olayın Ibn Ebû Şerh ile ilgili olduğu bilinmektedir."[511] der.

el-Ensârî ise bu anlatılana başka şey de ilave ederek şöyle der: "Abdullah b. Hatal Hz.Peygamber (s.a.v.)'in önünde gelen vahyi yazardı, "gafurun rahîm" indiği zaman "rahîmün gafur" yazdı, "semîun alîm" indiği zaman "aimmün semî'" yazdı. Bir gün Hz.Peygamber_(s.a.v.) kendisine: "Sana yazdırdıklarımı bana gös­ter." buyurdu. O da gösterince Hz.Peygambeı (s.a.v.): Böyle yaz­dırdım, "rahîmün gafur" ve "gafurun rahîm" birdir, "semîun alîm" ve "alîmün semî' " birdir, dedi. Ibn Hatal da: "Ben Muhanimed'e kendi istediğim şekilde yazıyorum." dedi. Sonra irtidat ederek Mekke'ye gitti.[512]

el-Irâkî de: "O, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerinden idi, sonra sapıttı." demiştir.[513]

Öyle anlaşılıyor ki onun Resûlullah (s.a.v.)'in katiplerinden biri olduğunu isbat edecek sahih bir sened yoktur. Ibn Abdilber, Mekkenin fethinde görüldüğü yerde öldürülmesinin (kammn he­der edilmesi) sebebim açıklayarak demiştir ki: "Ibn Hatal'a gelin­ce o, müslüman oldu, Hz.Peygamber (s.a.v.) zekat toplamak için onu görevlendirdi. Yanına da Müslümanlardan birini katıp gön­derdi. Ibn Hatal yolda buna saldırarak öldürdü, sonra irtidat ede­rek Mekke müşriklerinin yanına £İtti.[514]

Bunlar içerisinde tercih edebileceğimiz Ibn îshâk'm zikretti­ğidir. O şöyle der: "Abdullah b. Hatal, Teym b. Gâlib oğullarından biri idi. Onun öldürülmesinin emredilmesinin sebebi şudur: O, müslümandı. Resûlullah (s.a.v.) onu zekat toplamak için gönder­di. Onunla beraber Ensardan iki kimse de gönderdi. Kendisine hizmet eden bir de kölesi vardı. O da müslümandı. Abdullah bir yerde konakladı. Kölesine kendisi için bir koç kesmesini ve yemek yapmasını emretti. Yorulduğu için diğerleri gibi o da uyuyup kal­mıştı. Abdullah uyandığı zaman yemeğinin yapılmadığını görün­ce kölesine saldırıp öldürdü. Sonra dinden dönüp müşrik oldu."[515]

Abdullah'ın iki tane cariyesi vardı, Resûlullah (s.a.v.)'i hicve­derek şarkı söylerlerdi. Hz.Peygamber (s.a.v.). onunla beraber ca­riyelerinin de öldürülmesini emretmiştir.[516]

Biz bu anlatılanlardan sonra Onun Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katibi olduğuna inanmıyoruz. O, zekat toplama memuru idi. Şey­tana uyarak, hiç bir suçu olmayan müslüman hizmetçisini sadece yeniğini uyuyarak yapamadığı için öldürmüştü. Kendisine ceza verilmesinden korktuğu için irtidat ederek Mekke'ye kaçmıştır. Sonra bu sapıklığında daha da ileri giderek cariyelerini Hz.Pey­gamber (s.a.v.)'i hicvettirmiş, işte bu yüzden kanı heder edilmiş yani görüldüğü yerde öldürülmesi emredilmiştir.

 
40- ABDULLAH B. RAVAHA (R.A.)
 

Abdullah b. Ravâha b. Salebe b. Imruü'1-Kays Ensar'm Haz-rec kulundandır, iyi bi şair idi.[517] Câhiliyye döneminde okuma yazma biliyordu.[518]

Ensardan ilk müslüman olanlardandı. Ensardan yetmiş kişi ile beraber îkinci Akabe Bey'atmda bulunmuştu. Ensar'm on iki nakîb (kabile reisi, temsilcisi) nden biri idi.[519]

Bedir gazvesine iştirak etti. Müslümanlar zafer kazanınca Resûlullah (s.a.v.) onu, Âliye halkına müslümanlarm zaferini müjdelemesi için gönderdi.[520] Resûlullah (s.a.v.) İkinci Bedir'e (Bedr-i mev'ûd) giderken onu yerine vekil olarak bıraktı.[521]

Uhud, Hendek, Hudeybiye ve Hayber gazveleriyle Kaza um­resinde bulundu.[522]

Sabit, Enes b. Mâlik'ten şöyle dediğini rivayet etmiştir: " Resûlullah (s.a.v.) Kaza umresinde Mekke'ye girdi. Abdullah b. Revaha onun önünde şöyle söylüyordu:

Kâfirlerin yolunu serbest bırakın

Biz onlara öyle bir darbe vurduk ki

Kellelerini uçurdu ve

Dostu dosta unutturdu.

Hz.Omer:"- Ey İbn Ravaha, ALLAH'ın hareminde ve Resûlullah (s.a.v.)'in huzurunda bu şiri mi söylüyorsun?" dedi. Bunun üzerine Resûlul­lah (s.a.v.):

"- Ey Ömer, onu bırak. Kudret ve iradesiyle yaşadığım ALLAH'a yemin ederim ki onun müşriklere karşı bu sözü ok yarasından da­ha tesirlidir." buyurdu.[523]

Abdullah b. Ravâha'nın, hanımıyle aralarında ilginç bir olay olmuştur: Abdullah bir gece cariyesinin yanına gidip ona yaklaş­mış, sınra hanımının yanma dönmüştür. Hanımı bunu anlamış ve Abdullah'ı kınamış, Abdullah bunu inkar edince, hanımı: "Öyle ise Kur'an oku, çünkü cünüb Kur'an okuyamaz." demiştir. Hanımı Kur'an'ı bilmiyor ve okuyamıyordu. Abdullah şu beyitleri söyle­miştir:

Şehadet ederim ki ALLAH'ın vadi haktır. Ateş de kafirlerin barınacakları yerdir. Suyun üzerinde bulunan Arş da haktır. Arşın üzerinde de alemlerin Rabbi vardır. O Arşı güçlü kuvvetli melekler taşırlar.

Bunun üzerine hanımı: "ALLAH doğru söyledi, gözlerim yalan­cıdır." demiştir.[524]

Abdullah'ın, Resûlullah (s.a.v.)'i medheden çok kasideleri vardır. İbn Hacer'in dediğine göre, onun Resûlullah (s.a.v.)'i med­heden en güzel kasidelerinden biri şudur:"Onun peygamberliği hakkında açık mucizeleri olmasaydı, görünüşü bile onun peygamber olduğunu sana haber verirdi."[525]

Resûlullah (s.a.v.) onu Mute'de şehid oluncaya kadar Hay-ber'e çıkacak hurmaları tahmin etmek için göndermiştir. Resûlullah (s.a.v.) Mûte'ye askerî birlik gönderdiği zaman komu­tan olarak Zeyd b. Hâris'i tayin etmiş ve: "Zeyd şehid olursa ordu­nun başına Ca'fer b. Ebû Tâlib geçsin, o da şehid olursa Abdullah b. Revâha geçsin. Abdullah da şehid olursa o zaman müslümanlar içlerinden birini üzerlerine komutan seçsinler." buyurmuştur. Müslümanlar Maan'a geldikleri zaman Herakliyüs'ün yüz bini Rum ve yüz bini Araplardan olmak üzere iki yüz bin kişilik bir kuvvetle Meâb denilen yere geldiklerim Öğrendiler ve Maan'da iki gün kaldılar. Düşmanlarının sayısının çokluğunu Resûluîlah (s.a.v.)'e bildirererk ondan yeni bir emir beklemek istediler. Müs­lümanların sayısı sadece üç bin kişi idi. Durum bu merkezde iken Abdullah b. Ravâha güzel bir konuşma yaparak müslümanlara cesaret vermiş, bunun üzerine Müslümanlar düşman üzerine yü­rüyerek Rumlarla Belkâ' köylerinden birinde karşılaşmışlar, son­ra Mûte'ye hareket etmişlerdir. Savaş başlayınca Zeyd b. Harise şehid düşmüş, sancağı Ca'fer b. Ebû Tâlib almış, o da şehid düşün­ce Abdullah b. Ravâha almış, o da şehid düşmüştür. - ALLAH hep­sinden razı olsun.- Bu olay meretin sekizinci senesinde Cumâde'l-ûlâ ayında olmuştur.[526]

Abdullah b. Ravâha, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerinden-dir. Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde onun ismini İbn Sa'd [527], Ömer b. Şebbe [528], İbn Abdülber [529], İbn Hacer [530], Aynî [531],

el-Irâkî [532], Ibn Seyyidünnâs[533], el-Ensârî[534] ve diğerleri zikret­mişlerdir.

 
41- ABDULLAH B. ZEYD (R.A.)
 

Abdullah b. Zeyd b. Abdürabbih Ensarın Hazrec koluna men­suptur.[535]

Ibnü'1-Esîr demiştir ki: "Abdullah, Resûlullah (s.a.v.) ile bera­ber Akabe be/atında, Bedir ve diğer bütün gazvelerde bulundu.[536] Rüyasında kendisine ezanın sözleri bildirilen sahâbı budur. Rüyasını sabahleyin Hz.Peygamber'e anlatmış, Hz.Peygamber de: "bu sadık bir rüyadır." buyurmuş ve Bilal'e, ezanı Abdullah'ın rüyasında gördüğü gibi okumasını emretmiştir.[537]

Abdullah Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Hz.Pey­gamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde onun ismini el-Vâkıdî[538], Ibn Seyyidünnâs[539], IbnKesîr[540], el-Irâkî[541] ve el-Ensârî[542] zikretmiş­lerdir. Ibn Sa'd, Resûlullah (s.a.v.)'in emriyle Abdullah b. Zeyd'in, Lahm kabilesinin Hads boyuna yazmış olduğu mektubun metnini bize kadar muhafaza etmiştir. Mektup şöyledir:[543]

"Resûlullah (s.a.v.) yazdı:Lahm kabilesinin Hads boyundan müslüman olan, namaz kı­lan, zekat veren, ALLAH'ın ve Resûlü'nün hakkını veren ve müşrik­lerden ayrılan kimse ALLAH'ın zimmetiyle ve Muhammed'in zim-metiyle emindir. Kim dininden dönerse ALLAH'ın zimmeti ve Resûlü'nün zimmeti ondan uzaktır. Kimin islâm'a girdiğine bir müslüman şehadette bulunursa o, Muhammed'in zimmetiyle emindir, ve o, müslümanlardandır. Abdullah b. Zeyd yazdı."

 
42- ABDULLAH B. SA'D B. EBU ŞERH (R.A.)


Abdullah b. Sa'd b. Ebû Şerh b. el-Hâris el-Kuraşî el-Amirî (r.a.), Osman b. Affan'ın süt kardeşi olup Kureyş'in akıllı ve kerem sahiplerinden biridir.[544]

Ne zaman müslüman olduğu ihtilaflıdır, tbn Sa'd, ilk müslü-mallardan olduğunu söylemiş [545], îbn Abdülber ise onun Mek­ke'nin fethinden önce müslüman olup hicret ettiğini söylemiş­tir.[546] Îbnü'1-Esîr de bunun gibi Mekke'nin fethinden önce müslü­man olduğunu ve Medine'ye Resûlullah'm yanına hicret ettiğini söylemiştir.[547]

Abdullah b. Ebû Şerh daha sonra irtidat edip Mekke müşrik­lerinin yanına gitmiş, Resûlullah (s.a.v.) de kanını mubah saymış, görüldüğü yerde öldürülmesini söylemiştir. Mekke'nin fethinde süt kardeşi Hz.Osman'ın yanına gelerek yardımını istemiştir. Hz.Osman'm şefaatiyle Resûlullah (s.a.v.)7 kanını bağışlamış, bey'atını alarak müslümanlığım kabul etmiştir. Bundan sonra Abdullah b. Ebû Şerh gerçekten, samîmi bir müslüman olmuş­tur.[548]

Hz.Ömer zamanında hicretin yirminci senesinde Amr b. As tarafından Mısır'ı fethinde Abdullah b. Ebû Şerh de ordunun sağ kanadına komuta etmekte idi. Daha sonra Mısır'ın es-Saîd bölge­sine (yukarı Mısır) vali olarak atanmıştır.[549] Mısır'ın genel valisi de Amr b. el-As idi.

Hilafet Hz.Osman'a intikal edince hicretin 25. senesinde Amr b. el-As'ı valilikten azlederek yerine Abdullah b. Ebû Serh'i atamış [550] ve Afrikayı fethetmek için görevlendirmiştir. Hicrî 27 de Abdul-

lah b. Ebû Şerh Afrika'yı fethetmiş, bu büyük fetihten mücahidler çok ganimet almışlardır. Oyleki her bir süvarinin hissesine üç bin mıskal altın düşmüştür.[551] Abdullah b. Ebû Serh'in askerleri içe­risinde Abâdilede[552] Abdullah b. ez-Zübeyr, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Amr de vardı.[553]

Abdullah, hicretin 31. senesinde Nûbe topraklarında Sudanlılarla savaştı.[554] 34. senesinde de Rumlara karşı Zâtü's-Savârî denilen deniz savaşında büyük başarılar elde etti.[555]

Hicretin 35. senesinde Mısır'da yerine es-Sâib b. Hişam b. Umeyr'i bırakarak Medine'ye hareket etmiş, yolda Hz.Osman'm şehadeti kendisine ulaşınca Mısır'a geri dönmüştür. Bu müddet içerisinde Muhammed b. Ebû Huzeyfe es-Sâib'i makamından in­dirmiş, geri Mısır'a gelen Abdullah b. Ebû Serh'in de şehre girme­sine mani olmuştur. Bunun üzerine Abdullah b. Ebû Şerh bu fit­nelerden uzaklaşarak Askalân veya Remle'ye gitmiş ve ALLAH'a: "ALLAHım, sabah namazını son amelim kıl." diye dua etmiş, abdest alıp namazını kılmış, sağ tarafına selam vermiş, sol tarafına se­lam verirken ALLAH ruhunu kabzetmiştir.[556] En sahih olan görüşe göre vefatı hicrî 36 da olmuştur.[557]

Abdullah b. Ebû Şerh Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerinden-dir. îrtidat etmeden önce vahyi yazıyordu. Bütün kaynaklar onun Hz.Peygamber'in katiblerinden biri olduğunda ittifak halinde­dir.[558]

Bir şüphenin reddi Abdullah b. Ebû Şerh Kur'ân'ı değiştiriyor muydu? Ve Hz.Muhammed (s.a.v.)'i istediği tarafa çeviriyor muydu?

el-Vâkıdî: Abdullah b. Sa'd b. Ebû Şerh Resûlullah (s.a.v.)'e gelen vahyi yazıyordu. Bazen Resûlullah (s.a.v.) ona "semîun alîm" yazdırıyor, o, "alîmün hakîm" yazıyor, Resûlullah'a okuyor, o da ALLAH böyle indirdi diyor ve onun yazdıklarını tasvib ediyor­du. Abdullah fitneye düştü ve: "Muhammed ne dediğini bilmiyor, ben ona dilediğimi yazıyorum. Muhammed'e vahyedildiği gibi, bu yazdıklarım bana vahyedilmiştir." dedi. Sonra irtidat edip kaça­rak Mekke'ye gitti. Resûlullah (s.a.v.) de Mekke'nin fethi günü onun görüldüğü yerde öldürülmesini emretti."[559] demiştir

el-Ensârî de Ibnü'l-Kelbî'den şöyle dediğini nakletmiştir: "Mekke'nin fethinden önce müslüman oldu, Medine'ye hicret etti. Vahyi yazıyordu. - Îbnü'l-Kelbî'den başkası da şöyle dedi: "Ku-reyş'ten Resûlullah'a gelen vahyi ilk yazan odur." Sonra irtidat ederek Mekke'ye gitti ve: "Ben Muhammed'i dilediğim yere çeviri­yorum, O, "azîzün hakîm" yazdırıyor, ben de: "Yoksa alîmün hakîm mi?" diyorum. Cevaben: "Hepsi de doğrudur." diyor."[560]

îbn Seyyidünnâs da şöyle demiştir: "Bize en-Nezzâl b. Sebre tarikiyle Hz.Ali'nin şöyle dediği rivayet edildi: "îbn Hatal Hz.Pey­gamber (s.a.v.)Jin huzurunda yazardı, "gafurun rahim" indiği za­man "rahîmün gafur" yazdı, "semîun alîm" indiği zaman da "alîmün semî" yazdı....İbn Hatal: "Ben dilediğimi yazıyordum." dedi, sonra irtidat ederek Mekke'ye gitti. îbn Seyyidünnâs bu ola­yı anlattıktan sonra: "Bu bir vehimdir. en-Nezzâl b. Sebre sahâbîdir. Hz.Ali'den rivayetleri kitaplarda tahriç edilmiştir. Bu­nun, onun dûnunda birine hamledilmesi gerekir. Bu olayın Ibn Ebû Şerh ile ilgili olduğu bilinmektedir."[561] der.

"însânü'l-uyûn" isimli eserde ise: "Hz.Peygamber (s.a.v.) Ab­dullah b. Ebû Serh'in Öldürülmesini emretti. Çünkü o, Mekke'nin fethinden önce müslüman olmuştu. Resûlullah (s.a.v.)'e gelen vahyi yazıyordu. Resûlullah (s.a.v.) ona "semîan alîmen" yazdır­dığı zaman o, "alîmen hakîmen" yazdı. Ona "alîmen hakîmen" yazdırdığı zaman "ğafûran rahîmen" yazdı. O bu gibi cinayetleri yapıyordu. Nihayet o: "Muhammed ne söylediğini bilmiyor." dedi. Cinayeti ortaya çıkınca da: "Medine'de kalamadı, irtidat ederek Mekke'ye kaçtı."

Kimisi de şöyle dedi: "Andolsun ki, insanı süzme çamurdan yarattık. Sonra onu iyi yere yerleştirdik. Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, Kan pıhtı­sını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydikdik. Sonra onu başka bir yaratık yaptık." (Mü'minun: 23/12-14). ayetini yazınca insanın yaratılışına hayret etti ve Rasûlullah (s.a.v.) kendisine yazdırmadan Önce "Fetebârekal-lahü ehsenü'l-halikin- yaratıkların en güzeli olan ALLAH ne ulu­dur." (Mü'minun: 23/61, ayetin devamı) dedi. Resûlullah (s.a.v.): "Onu yaz, öyle indirildi." buyurdu. Bunun üzerine Abdullah: "Muhammed kendisine vahyedilen bir peygamber ise, ben de pey­gamberim, bana da vahyediliyor." dedi, irtidat ederek Mekke'ye gitti ve Kureyş'e: "Ben Muhammed'i dilediğim gibi yönlendiriyo­rum." dedi.[562]

Ibn Abdülber de "el-îstîâb" isimli eserinde tbn Ebû Serh'in Kur'ân'm yazılmasıyle ilgili bu ciddiyetsizliğini nakletmiştir.[563]

Öte yandan Fransız müsteşrik R. Blachere ortaya, Vahiy katiplerine ne kadar güvenebileceğiz' diye tehlikeli bir soru at­maktadır. O şöyle diyor: "Biz vahiy katiplerinin bazılarına mutlak olarak güvenebiliriz, Abdullah b. Ebû Şerh gibi irtidat edip Hz.Peygamber'in, "azizen hakîmen" yazmasını istedediği zaman "gafûran rahîmen" yazdığım söyleyen kimselere ne diyeceğiz?"[564]

Onun talebesi en-Necîb de şunu ilave ediyor: "Peygamber ka­tibe yazdırdığı zaman, onun yaptığı değişiklikleri bilmiyordu."

Bana öyle geliyor ki bu anlatılanlar sahih değildir, ona nisbet edilmesi uydurmadır, islam dininden irtidat etmesine gelince bu, sabittir, şek ve şüpheden uzaktır. Şüphesiz ki kişi.irtidat ettikten sonra irtidat ettiği müddetçe sorumlu değildir. Öyle ise Hz.Pey-gamber (s.a.v.)'i istediği şekilde yönlendirdiğini iddia etmesine engel bir şey yoktur. Fakat bizim için, ona, irtidat ettikten sonra, işlesin işlemesin, her kötü şeyi yüklememiz caiz midir?

Benim bunu inkar etmemin iki sebebi vardır:Birincisi Hz.Peygamber (s.a.v.)'in yazdırdırdıklarınm değiş­tirilerek yazılması meselesi birden fazla şahsa isnad edilmiştir. Abdullah b. Hatal, irtidat edip öldükten sonra kabrinin kendisini kabul etmeyerek dışarı attığı Ensârî ve Abdullah b. Sa'd b. Ebû Şerh bunlardandır. Aslında Hz.Peygamber (s.a.v.) vahyi yazdır­dıktan sonra katibin, yazdıklarını kendisine okumasını istiyordu. Şayet bir hata varsa nihâî kesin şeklini almadan önce düzeltiyor­du. Buna göre hile yapılmaya çalışılmasının Hz.Peygamber'e gizli kalması makul değildir. Diğer taraftan kâtibin kendiliğinden yapmış olduğu tağyir ve tahrif hakkında Hz.Peygamber (s.a.v.)'in "böyle indirildi" demesi mümükün değildir. Kur'ân ALLAH katan­dandır. Peygamber'in bunda en küçük bir dahli yoktur. Kur'an, ne Hz.Peygamber tarafından meydana getirilen bir kitaptır, ne de, onun fikirlerinin ürünüdür. el-Vâkıdî'nin veya başkasının bu ko­nudaki: "Abdullah b. Ebû Şerh, Resûlullah (s.a.v.)'in yazdırdığı­nın hilafına yazıyor, sonra ona okuyor, o da: "ALLAH böyle indirdi" diyerek onu tasvib ediyor." şeklindeki sözlerini nasıl kabul edebi­liriz. Resûlullah (s.a.v.) kendi yazdırdığının ve kendisine inenin hilanna yazılan bir şeyi nasıl kabul edebilir? Sonra bunu nasıl Al­lah'a nisbet eder? Hz.Peygamber (s.a.v.)'i bundan tenzih ederiz. Bu, büyük bir bühtandır.

Bir şey daha vardır: Farzedelim ki öyle oldu. Fakat biz biliyo­ruz ki Hz.Peygamber (s.a.v.): "Mümin bir delikten iki defa sokul­maz." buyurmuştur. Günlük hayatımızda bir katibimizin bizimle böyle oynadığını tesbit etsek, hemen onu görevden uzaklaştırır yerine başka bir katip getiririz. Ve bu ikinci katibi getirirken Önce­kinden daha çok hassasiyet gösteririz. Birincisinin yapmış olduğu aldatma ve tezvire mahal bırakmayız. Böyle bir katip Peygamber (s.a.v.)'i nasıl defalarca aldatır, ve o buna göz yumar? Peygamber efendimiz böyle bir şeyden uzaktır, böyle bir şey yapmış olmasın­dan onu tenzih ederiz.

Kur'ân'm yazılmasıyla ilgili anlatılan bu haberin doğruluğu­nu kabul etmemiz mümükün değildir. Özellikle bu rivayetlerin senedi yoktur, isnaddan yoksundur. Bunları gerçekte Abdullah b. Ebû Serh'in düşmanı olan birtakım kimseler uydurmuş» daha sonra gelenler de onlardan rivayet etmişlerdir.

Güvenilir eski kaynaklar, Abdullah b. Ebû Serh'den Kur'ân'm yazılmasıyle ilgili bu tür gayri ciddî bir şey zikretmezler. Elimizdeki kaynakların en eskilerinden biri İbn Hişam'ın, da­ha doğru bir ifade ile ibn îshak'm "es-Sîra" sidir. O, sadece Abdul­lah b. Ebû Serh'in Hz.Peygamber'in katipliğini yaptığını, sonra ir-tidat ettiğini zikreder. îbn Ishak der ki: "Hz.Peygamber (s.a.v.) onun katlim emretti. Çünkü o, müslüman oldu, Resûlullah'a ge­len vahyi yazdı, sonra irtidat edip müşrik olarak Kureyş'in yamna Mekke'ye döndü."[565]

ibn Sa'd: "ilk müslümanlardandı. Resûlullah (s.a.v.)'in vahiy katipliğini yaptı, sonra fitneye düştü, irtidat ederek Medine'den çıktı, Mekke'ye gitti."[566] demiştir.

Halife b. Hayyat:"Abdullah b. Sa'd b. Ebû Şerh Hz.Peygam­ber'in katipliğini yaptı, sonra irtidat ederek Mekke'ye gitti."[567] de­miştir.

et-Taberî ise: "Resûlullah (s.a.v.) onun öldürülmesini emretti. Çünkü o müsiüman oldu, sonra müşrik olarak irtidat etti."[568] de­miştir.

Görüldüğü gibi güvenilir eski kayrıtudar onun Kur'ân'ı tahri­fe çalıştığı konusunda hiç bir şey zikretmiyor. Galib olan zanna gö­re bu hikayenin aslı Hz.Osman ve taraftarlarına düşman olan Şiî ibn Kelbî'ye dayanmaktadır. Bu rivayetin dayanaklarından biri olan el-Vakıdî zayıftır, hatta hadis uydurmakla itham edilmiştir. Ondan sonra gelenler de bunu tetkik etmeden ondan rivayet et­mişlerdir. Özellikle Abdullah'ın irtidat etmiş olmasından dolayı insanlar hakkındaki bu rivayetleri tetkik etmeyi zarurî görme­mişlerdir.

Durum böyle olunca bu kıssanın aslı Hz.Osman'a düşmanlığı bilinen birtakım kimselere raci olur. Öyle ise bunların sözlerim son derece ihtiyatla almamız gerekir.

Bütün bu anlatılanlardan sonra Abdullah b. Ebû Serh'in Kur'ân-ı Kerîm'i tahrif ettiği hususunda sonra da Hz.Peygamber (s.a.v.)'in: "ALLAH böyle indirdi." iddiasıyle ilgili yeterli delil bula­mıyorum.

Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerine nisbet edilen "falan ve falan katibler Kur'ân-ı Kerîm'i tahrif ediyorlardı, o zaman Hz.Peygamber bazen bunun farkında değildi, bazen de muvafa­kat ediyordu" gibi sözler tamamen uydurmadır, aslı esası yoktur, vakıaya muhaliftir. Din bunu kabul etmez, ilmî araştırma ve tet­kikler de bunu reddeder.

 
43- ABDULLAH B. ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL (R.A.)


ismi Hubâb idi. Hz.Peygamber (s.a.v.) ona Abdullah ismini verdi.[569] Bedir, Uhud ve Resûlullah (s.a.v.) le beraber diğer bütün gazvelerde bulundu.[570]

Babası münankların reisi olup Tebûk gazvesinde: "Medine'ye döndüğümüzde elbette aziz olan zelîl olanı oradan çıkaracaktır." (Münâfikûn sûresi: /8) demişti. Bunun üzerine şimdi kendisinden bahsettiğimiz oğlu Abdullah, Hz.Peygamber (s.a.v.)'e:

"- Yâ Resûlellah! Asıl zelil olan odur, sen ise azizsin." demiş ve Resûlullah'tan babasını öldümek için izin istemişti. Resûlullah (s.a.v.) de:

"- Hayır öyle yapına, insanlar, Muhammed ashabını öldürtü-yor, derler. Fakat sen babana iyilik yap ve onunla iyi geçin."[571] bu­yurmuştu.

Hz.Ömer'in oğlu Abdullah demiştir ki: "Abdullah b. Übey b. Selûl ölünce, oğlu Abdullah, Hz.Peygamber (s.a.v.)'e geldi ve: "Yâ Resûlellah, gömleğini ver, babamı onunla kefenleyeyim."[572] dedi.

Abdullah Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Onu Resûlulİah'm katipleri içerisinde Ya'kûbî, Ömer b. Şebbe,[573] ibn Abdülber[574], es-Süheylî[575], el-Irâkî[576], ibn Hacer[577], ibn Seyyidünnâs[578], el-Ensârî[579], el-Amirî[580] ve diğerleri zikretmişler­dir.

Abdullah, Hz.Ebû Bekir'in hilafeti döneminde hicretin on ikinci senesinde Yemame'de dinden dönenlerle savaşırken şehid olmuştur.[581]

 
44- ABDULLAH B. AMR B. EL-AS (R.A.)
 

el-îmam el-ced el-âbid Sâhib-i Resûlillah[582] gibi lakaplarla ta­nınır.

Babasından önce müslüman oldu. Yedi sene sonra Medine'ye hicret etti. Bazı gazvelere iştirak etti.[583]

Yazısı güzeldi. Hz.Peygamber (s.a.v.)'den işittiği her şeyi ya­zıyordu. O kendisinden bahsederken şöyle demiştir: "Ezberlemek isteğiyle Hz.Peygamber (s.a.v.)'den işittiğim her şeyi yazıyordum. Sahâbîler beni nehyederek: "Sen Resûlullah (s.a.v.)'den işittiğin her şeyi yazıyorsun. O ise bir beşerdir, gazablı anında da razı oldu­ğu anda da konuşuyor." dediler. Bunun üzerine ben de yazmayı bı­raktım ve bunu Resûlullah (s.a.v.)'e zikrettim. Resûlullah (s.a.v.): "Yaz, kudret ve iradesiyle yaşadığım ALLAH'a yemin ederim ki ben­den haktan başka bir şey sadır olmaz." buyurdu.[584] Abdullah da Resûlullah (s.a.v.)'in hadislerini yazdı ve bunu "es-Sahîfetü's-sâdıka" ismini verdi.[585]

Abdullah Süryânîce'yi biliyordu. Şerîk b. Halîfe: "Abdullah b. Amr'ı Süryânîce okurken gördüm."[586] demiştir.

el-Bâkıllânî, Abdullah'ı Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde zikretmiştir.[587]

 
45- OSMAN B. AFFAN (R.A.)
 

Osman b. AfFan b. Ebu'l-As, Kureyş kabilesinin Emevî kulun­dandır. Mü'minlerin emîri ve hulefâ-i râşidîn'in üçüncüsüdür. Fil yılından altı sene sonra doğmuştur.[588]

îlk müslümanlardandır. Ebû Bekir es-Sıddîk'in daveti ile İs­lama girmiştir.[589] Eşi Peygamber efendimiz (s.a.v.)'in kızı Rukiy-ye ile Habeşistan'a ilk hicret edendir.[590] Rukiyye Bedir muharabe-sinde ölmüştür. Bu yüzden Hz.Osman da hasta olan eşine baktığı için Bedir savaşma iştirak edememiştir. Peygamber efendimiz Bedir ganimetlerinden Osman'ın payını ayırmış ve cihad ecrini de alacağını bildirmiştir.[591] Sonra Hz.Peygamber (s.a.v.) Hz.Os­man'ı diğer kızı Ümmü Gülsüm (r.a.) ile evlendirmiştir. Bu sebep­le Hz.Osman'a iki nur sahibi anlamında "Zî'n-nûreyn" denir.

Hz.Osman aşere-i mübeşşereden (hayatlarında cennetle müj­delenen on kişiden) biridir. Resûlullah (s.a.v.) onun ileride şehid olacağını bildirmiştir. Gerçekten islam düşmanları tarafından planlanan **** bir komploya kurban gitmiştir.

Hz.Osman Resûlullah (s.a.v.)'in katiplerindendir. Onu Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde el-Ya'kûbî [592], Ömer b. Şebbe[593], el-Vâkıdî[594], et-Taberî[595], Ibn Miskeveyh[596], Cehşiyârî[597], îbn Kesîr[598], Îbnü'1-Esîr[599], el-Mizzî[600], îbn Seyyidünnâs[601], el-Irâkî[602], el-Ensârî[603] ve daha başkaları zikret­mişlerdir.

îbn Kesîr şöyle demiştir: "el-Vâkıdî kendi senediyle rivayet etmiştir ki Nehşel b. Malik el-Vâilî Resûlullah (s.a.v.)'in yanına geldiği zaman Resûlullah Osman b. Affan'a emretmiş o da onun için islam dininin esaslarım bildiren bir yazı yazmıştır.[604]

Hz.Osman'a Hicrat'in onikinci senesinde .Zilhicce ayının son Pazartesi günü bey'at edilmiştir. Hicretin otuz beşinci senesi Zil­hicce ayının onsekizinci Cuma günü şehid edilmiştir.[605] (ALLAH kendisinden razı olsun.)

 
46- UKBE (R.A.)
 

Muhammed b. Sa'd "et-Tabakâtü'1-kübrâ" isimli eserinde: "Dediler ki Resûlullah (s.a.v.) Avsece b. Harmele el-Cühenî için şöyle yazdırdı:

Rahman ve rahîm olan ALLAH'ın adıyla.

Bu, Resûlullah (s.a.v.)'in murûet sahiplerinden Avsece b. Harmele el-Cühenî'ye verdiği şeydir. Ona Belkese ile Masna'a arasında, ve el-Cefelât'tan, Cebelü'l-Kıble'yekadar olan yeri ver­di. Orada ona karşı kimse hak iddia edemez. Kim ona karşı hak id­dia ederse onun hakkı yoktur. Onun hakkı haktır.
Ukbe yazdı ve şahid oldu.[606]

Ibn Sa'd böyle demiştir. el-Ensârî: "Ibn Sa'd Ukbe'nin nesebi­ni zikretmedi." demiştir.[607] Muhammed Hamîdullah ise katibin ismini el-Alâ' b. Ukbe olarak zikretmiştir.[608] Fakat Ibn Sa'd'm ri­vayeti görüldüğü gibi îbn Ukbe değil, Ukbe'dir.

el-Ensârî'nin dışında Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerini zikredenlerden hiç birinin Resulullah'm katipleri içerisinde bu is­mi zikrettiklerini bulamadım. Diğer taraftan bu isimle amlan bir çok kimse vardır. Tercihen bu, Ukbe b. Amir b. Abs el-Cühenî'dir. Ebû Saîd b.Yûnus onun hakkında: "Kur'ân'ı iyi okuyorrdu, ferâiz ve fikhı biliyordu, lisanı fasîh idi, şâir ve katip idi. Kur'ân'ı ceme-denlerden biri id. Mısırda onun mushafinı gördüm. Tertibi Hz. Os­man'ın mushafinm tertibinden farklı idi. Sonunda "Ukbe b. Arnir kendi eliyle yazdı" ifadesi vardır." demiştir.[609]

 
47- EL-ALÂ' B. EL-HADRAMt (R

hafız_32
Tue 5 October 2010, 06:44 pm GMT +0200
(R.A.)
 

ismi el-Alâ' b. Abdullah b. Abbad olup Hadramût'ludur. Unıeyye oğullarının anlaşmalısı olup muhacirlerin ileri gelenle­rinden idi. Kardeşi Amr b. el-Hadramî müslümanlar tarafından öldürülen ilk müşriktir. Ganimet olarak alınan ilk mal da onunki olmuştur.[610] Bedir Gazvesi onun sebebiyle olmuştur.[611]

Hz.Peygamber (s.a.v.) onu Bahreyn'e vali olarak görevlendir­miştir. Hz.Ebû Bekir ve Hz.Omer zamanında da bu görevine de­vam etmiştir. Hz.Ebû Bekir onu Bahreyn cihetindeki mürtedler-lerle savaşmak için gönderdi. Alâ' mürtedlerin üzerine hareket et­ti. Kendisi ile onların arasında er-Rakrak denizi vardı. Denizi ya­ya olarak gitti. Gemilerin gittiği yeri de yaya olarak geçti. Allah onu muzaffer kıldı, düşmanlarını mağlup etti.[612]

el-Ensârî: "Küfür diyarında ilk mescid inşa eden, kafirlere ilk cizveyi koyan ve hilafet mührünü ilk kazıyan odur,"[613] demiştir.

el-Alâ' b. el-Hadramî Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerinden-dir. Onun ismini Resûlullah (s.a.v.)'in katipleri içerisinde Ömer b. Şebbe[614], Ibn Miskeveyh[615], el-Mes'ûdî[616], Îbnü'1-Esîr[617], Ibn Kesîr[618], Ibn Seyyidünnâs[619] el-Ensârî[620] ve diğerleri zikretmiş­lerdir.

Muhammed Hamîdullah'm "el-Vesâiku's-siyâsiyye" isimli ki­tabına müracaat ettiğimizde 165, 166 ve 196 nolu vesikaların onun tarafından yazılmış olduğunu görürüz.

el-Alâ', hicretin on dördüncü yılında Basra'ya giderken yolda vefat etmiştir.

 
48- EL-ALÂ' B. UKBE (R.A.)
 

Ibn Hacer demiştir ki; "Cafer b. Muhammed el-Müstağfirî (Ö.436/1401) onu sahabelerle ilgili kitabında zikretmiş ve Amr b. Hazm zamanında yazdı. Ebû Mûsâ Muhammed b. Amr el-Isbahânî(ö.581/1185) îbn Menden'in (Ö.301/914) kitabına yazmış olduğu zeylinde onu zikretmiştir. Muhammed b. îmrân el-Merzübânî (ö.384/911) onu zikredip: "Hz.Peygamber (s.a.v.) onu ve Erkam'ı Ensarın evlerine gönderdi, dedi.

el-Mu'tasım b. Sumâdih (Ö.484/1091) için yazılan tarihte şöy­le okudum: "el-Alâ b. Ukbe ve el-Erkam insanlar arasında dolaşa­rak borçları, ahitleri ve çeşitli muameleleri yazıyorlardı."[621] el-Mesûdî böyle zikretmiştir.[622]

Alâ, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. et-ıaDeri de­miştir ki: "Abdullah b. Erkam b. Abdiyegûs ve Alâ b. Ukbe insan­lar arasında dolaşarak ihtiyaçlarını yazıyorlardı."[623] Alâ'yı Hz.Peygamber'in katipleri içerisinde: Îbnü'1-Esîr[624], Ibn Kesîr[625], el-Irâkî[626], Ibn Seyyidünnâs[627], el-Ensârî[628] ve diğerleri zikret­mişlerdir.

Muhammed Hamiduîlah'm "el-Vesâikus-siyâsiyye" isimli eserine baktığımızda 154,155 ve 210. vesikaların el-Alâ' tarafın­dan yazılmış olduğunu,görürüz.

 
49- ALI B. EBU TÂLÎB (R.A.)
 

Mü'minlerin emîri ve hulefâ-i râşidîn'in dördüncüsüdür. Bi'setten on sene önce doğmuş[629], Hz.Peygamber (s.a.v.)'in kuca­ğında yetişmiş ve ondan hiç ayrılmamıştır. Hz.Peygamber (s.a.v.) ile bütün gazvelerde bulunmuş ve bir çok gazvede sancağı o taşımıştır. Tebuk gazvesine Resûlullah (s.a.v.)'in emriyle iştirak et­memiştir. Bundan dolayı üzülünce, Resûlullah (s.a.v.) ona: "Sen bana, Harun'un Musa'ya olan durumu gibi olmanı istemezmisin. Şu kadar var ki benden sonra Peygamber gelmiyecektir." buyur­muştur.

Resûlullah (s.a.v.) onu kızı Fâtıma (r.anhâ) ile hicretin ikinci senesinde evlendirdi. Faziletleri ve menkıbeleri çoktur. Bir de bu­na sayılamayacak kadar aslı olmayan menkıbeler ilave edilmiştir ki o, bularndan müstağnidir.

Ibn Abdülber, Resûlullah (s.a.v.)'in: "HzAli'ye hitaben: Senin sebebinle iki gurup kimse helak olacaktır. Biri seni aşırı sevenler, diğeri de yalancı ve iftiracı kimselerdir."[630] buyurduğunu söyle­miştir. Bu durum gerçekten vaki olmuş olup zamanımıza kadar görülegelmiştir.

Hz.Peygamber (s.a.v.): "Ümmetimin en iyi hüküm vereni Ali b. Ebû Talib'dir."[631] buyurmuştur. Hz.Ömer de: "Ali en iyi hüküm verenimizdir." demiştir.[632]

Muâviye (r.a.) ona karşı husumetine rağmen dini konularda­ki problemlerini yazarak ondan sorardı. Öldürüldüğü haberi ken­disine ulaşınca: "Ali b. Ebû Talib'in ölümü ile, .nkıh ve ilim gitti." demiştir.[633]

Hz.Osman'ın şehid edilmesinden sonra hilafet ona intikal et­miştir. Fakat o, güven ve sükunun hakim olduğu bir ortam bula­mamış, çok geçmeden kendisiyle Muâviye arasında harpler başla­mıştır.

Hicretin 40. senesi Ramazan ayının on yedinci gecesinde sin­sice şehid edilmiştir.

Hz.Ali, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Hz.Pey-gamber'in katipleri içerisinde onun ismini îbn Ishak[634], Ömer b. Şebbe ve el-Ya'kûbî[635], et-Taberî[636], Cehşiyârî[637], Ibn Miskevey[638], Ibnü'1-Esîr[639],   el-Mizzî[640],    Ibn    Kesîr[641],    el-Irâkî[642],    îbn Seyyidünnâs[643], el-Ensârî[644] ve daha başkaları zikretmişlerdir.

Muhammed Hamidullah'm "el-Vesâiku's-siyâssiyye" isimli kitabına müracat ettiğimizde 11, 33, 45, 85,111, 141,163, 167, 172, 229, 230 ve 233/1 nolu vesikaların onun tarafından yazılmış olduğunu görürüz.

 
50- ÖMER B. EL-HATTÂB (R.A.)
 

Ömer b. el-Hattâb b. Nüfeyl el-Kuraşî el-Adevî mü'minlerin emiri olup hulefâ-i râşidîn'in ikincisidir. Fil yılından on üç sene sonra doğmuştur.[645] Kureyş'in eşrafından idi. Câhiliyye dönemin­de sefaretle ilgili görevleri o yapıyordu.[646]

Câhiliyye döneminde müslümanlara karşı katı bir tutumu vardı. Müslüman olması biraz gecikmiştir, rivayet edildiğine göre kendisinden önce kırk erkek ve on bir kadın müslüman olmuştu. Onun müslüman olmasıyle müslümanlar güç bulmuşlardır. Hz.Ömer müslüman olunca meşhur sözünü söylemiş: "Artık bu­günden sonra gizlice ibadet yapmıyacağız." Demiştir.[647]

Hz.Peygamber,(s.a.v.): "Allah, hakkı Ömer'in lisanı ve kalbin­de kılmıştır." buyurmuştur.

Başka bir hadis-i şeriflerinde de Hz.Ömer'e hitaben: "Kudret ve İradesiyle yaşadığım Allah'a yemin ederim ki (ey Ömer) şeytan asla seninle karşılaşmaz. Sen bir yolda giderken o muhakkak se­nin yolundan başka bir yola yönelip gider." Buyurmuştur.[648]

Kur'an defalarca ona muvafık olarak inmiştir.[649]

Ümmetin en alimlerinden biri idi. Nitekim Huzeyfe: "Bütün insanların ilmi Ömer'in ilminde yok oldu." demiştir.

îbn Mes'ûd da: "Arap kabilelerinin ilmi terazinin bir kefesine, Ömer'in ilmi de bir kefesine konsa, Ömer'in ilmi mutlaka ağır ba­sar."[650] demiştir.

Hz.Ömer okuma yazma biliyordu.[651] Onun eserleri ve yaptığı işler inşallah kıyamete kadar tetkik edilecek ve doğru yolda olan­lar için bir kandil olacaktır.

Hicretin on üçüncü sensinde Hz.Ebû Bekir'in vefatından son­ra hilafet Hz.Ömer'e intikal etmiştir. Hz.Ali onun ölüm haberini işitince:"Arkanda senin kadar amelinin benzeri ile Allah'a kavuş­mam bana sevimli olacak hiç bir kimse bırakmadın. Allah'a yemin ederim ki Allah'ın muhakkak seni iki dostunla (Resûlullah ve Ebû Bekir'le) beraber bulunduracağım ümit etmekteyim. Bu zannım şundandır: Çünkü Resûluîlah (s.a.v.)'den çok defa: "Ben Ebû Be­kir ve Ömer'le geldim, ben Ebû Bekir ve Ömer'le girdim, ben E^û Bekir ve Ömer'le çıktım." buyurduğunu işitirdim. îşte bundan do­layı Allah'ın, seni o iki dostunla beraber bulunduracağını ümit ediyorum."[652] demiştir.

Hz.Ömer, Resûlullah (s.a.v.)'in katiplerinden idi. Onun ismi­ni Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde Ibn îshak[653], Ömer b. Şebbe[654], Ibn Miskeveyh[655], Ibnü'1-Esîr[656], el-Mizzı[657], îbn Kesîr[658], el-Irâkî[659], Ibn Seyyidünnâs[660], el-Ensârî[661] ve diğerleri zikretmişlerdir.

 
51-AMR B. EL-AS (R.A.)
 

Amr b. el-As Kureyş kabilesinin Sehm kulundandır. Arabın dâhîierindendir. Câhiliyye dönemindeki Kureyşin süvarilerinden ve kahramanlarmdandır. îyi bir şâir idi. Hicretin sekizinci senesi­nin başlarında Hâlid b. Velîd ve Osman b. Talha ile Eesûlullah (s.a.v.)'in yanına gelerek müslüman oldular. Hz.Peygamber (s.a.v.) onların gelmeleri ve müslüman olmalarından dolayı sevindi[662] ve ashabına: "Mekke ciğerparelerini size attı."[663] buyur­du.

Resûlullah (s.a.v.) Zâtü's-Selâsil Seriyyesinde onu Hz.Ebû Bekir, Hz.Ömer ve sahabenin seçkinlerinin de bulunduğu birliğin başına komutan tayin etti.[664] Daha sonra Uman'a vali tayin etti. Resûlullah (s.a.v.) vefaat edinceye kadar bu görevine devam et­ti.[665]

Hz.Ömer zamanında Şam'da Ecnadeyn savaşlarında komu­tanlardan biriydi. Kmnesrin'i o fethetmiş, Halep, Menbec ve An­takya halkıyla sulh yapmıştır. Daha sonra Hz.Ömer onu Filistin'e tayin etmiştir. [666]Hz.Ömer zamanında Mısır'ı fethetti. Hicretin yirmi dördüncü senesinde Trablusgarb'ı fetheden de o olmuş­tur.[667]

Hilafet Hz.Osman'a intikal edince yine bir müddet Mısır'da onu vali olarak bırakmış, daha sonra azletmiştir. "Bu, Amr b. Asla Osman arasındaki ihtilafın başlangıcı olmuştur."[668] Hz.Ali ile ya­pılan harplerde Muâviye'nin yanında yer almıştır. Muâviye idare­yi ele alınca Amr'ı tekrar Mısır'a vali olarak görevlendirmiştir. Hicretin kırk üçüncü senesinde Mısır'da vali iken vefat etmiştir.

Amr, Hz.Peygamber (s.a.v.)'inkâtiplerindendir. ResûMlah'm kâtipleri içerisinde onun ismini Ibn Şebbe [669], el-Ya'kûbî[670], Ibn Abdülber [671], el-Irâkî [672], îbn Seyyidünnâs [673], el-Âmirî[674], el-Ensârî[675] ve diğerleri

52- MUHAMMED B. MESLEME (R.A.)


Muhammed b. Mesleme b. Seleme el-Ensârî el-Evsî el-Hârisî (r.a.) bi'setten yirmi iki sene Önce doğmuştur.[676] Câhiliyye döne­minde kendisine Muhammed ismi verilenlerdendir. Mus'ab b. Umeyr'in veya Sa'd b. Muaz'm öncülüğü ile ilk müslümanlardan olmuştur.

Resûlullah (s.a.v.) onun ile Ebû Ubeyde'yi kardeş yapmıştır. Tebuk Gazvesi hariç Bedir ve ondan sonraki gazvelerde bulun­muştur. Bedir Gazvesine ise Resûlullah (s.a.v.)'in izniyle iştirak etmemiştir. Kâ'b b. Eşref ve îbn Ebi'l-Hukayk'm öldürülmesinde bulunmuştur. Resûlullah (s.a.v.) bazı gazvelere giderken onu ve­kil olarak bırakmıştır. Mısır'ın fethinde de bulunmuştur.[677] Hak­kı söylemekten çekinmezdi. "Ömer,, Harise oğullarının sulağına geldi. Orada Muhammed b. Mesleme'yi buldu ve:

"- Ey Muhammed! Beni nasıl görüyorsun?" dedi. Muhammed:

"- Seni sevdiğim gibi ve senin için hayrı seveni seven gibi, mal biriktirme hususunda kuvvetli, o mala tenezzül etmeyen, taksi­minde adaletli görüyorum. Şayet eğrilirsen yaydaki okun doğrul-tulduğu gibi seni doğrulturuz." dedi. Bunun üzerine Hz.Ömer: "Beni eğrildiğim zaman doğrultacak bir kavim içerisinde kıldığı için Allah'a hamdolsun." dedi.[678]

Hz.Ömer, onu Cüheyne kabilesinin zekatını toplamak için gö­revlendirmişti. Hz.Ömer zamanında müfettiş idi. Hz.Ömer onu valilerinin hallerim tetkik için, bazen de mallarını taksim etmek için gönderirdi.[679]

Muhammed b. Mesleme Fitnelerden uzak kalmış, Cemel ye Sıffîn savaşlarına katılmamış, Rebze'de ikamet etmiştir.[680] Medi­ne'de hicretin kırk üçüncü senesinde Ürdünlü biri tarafından evinde öldürülmüştür.[681]

Muhammed b. Mesleme, Hz.Peygamber (s.â.v.)'in kâtiplerin-dendir. Onun ismini Hz.Peygamber (s.a.v.)'in kâtipleri içerisinde Ömer b. Şebbe[682], îbn Abdülberr[683], îbn Kesîr[684], îbn Seyyidün-nâs[685], el-Irâkî[686], Abdülkerim el-Halebî[687] ve el-Ensârî[688] zikret­mişlerdir, tbn Sa'd, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in Muhammed b. Mes-leme'ye Mehra b. el-Ebyad için yazdırmış olduğu yazının metnini bizim için muhafaza etmiştir.[689]

 
53- MUAZ B. CEBEL (R.A.)
 

Ensar'm Hazrec kabüesindendir. Takriben hicretten on sene önce doğmuştur. Uzun boylu ve güzeldi. Saçları güzeldi. Gözleri iri, teni beyazdı. Dişleri parlaktı.

Ensardan Akabede bulunan yetmiş kişiden biri idi.[690] Seleme oğullarının putlarını kıranlardandı.[691]

Resûlullah (s.a.v.) onunla îbn Mes'ûd arasında kardeşlik te­sis etti. îbn Ishak ise, Resûlullah (s.a.v.) onu Ca'fer b. Ebû Tâlib ile kardeş yaptı, demiştir.[692]

Bedir ve diğer bütün gazvelerde bulundu.[693] Resûlullah (s.a.v.) zamanında Kur'ân-ı Kerîm'i cemetti.[694] Resûlullah (s.a.v.): "Kur'ân'ı dört kimseden öğreniniz: îbn Ümmü Abd'den (Abdullah b. Mes'ûd'dan), Muaz b. Cebel, Übey b. Kab ve Ebû Huzeyfe'nin mevlası Sâlim'den."[695] buyurmuştur.

Peygamber efendimiz (s.a.v.): "Ashabımın helal ve haramı en iyi bileni Muaz b. Cebel'dir.[696] buyurmuştur.

Hz.Ömer de: "Anneler Muaz b. Cebel gibisini doğurmaktan aciz kaldılar."[697] demiştir.

Muaz cömertti, eli açıktı. Bu yüzden borçlanmıştı. Hz.Pey­gamber (s.a.v.) borcunu ödemek için onun bütün mallarını satmış­tı. Mekke'nin fethi yılında durumunu düzeltmesi için onu Ye-men'e gönderdi.

îbn Abdülber: "Resûlullah (s.a.v.) Muaz'ı Yemen'in Cened böl­gesine insanları Kur'ân'ı ve dinin esaslarını öğretmesi ve insanlar arasında hükmetmesi için kadı olarak gönderdi. Yemen'in diğer bölgelerindeki zekat toplama memurlarının topladıkları zekatla­rı ona getirmelerini emretti. Resûlullah Yemen'e beş görevli gön­dermişti: Hâlid b. Saîd'i San'a'ya, Muhacir b. Ebû Ümeyye'yi Kin-de'ye» Ziyad b. Lebîd'i Hadramût'a, Muaz b. Cebel'i Cened'e ve Ebû Mûsâ el-Eş'arî'yi Zebid, Aden ve Sâhil'e gönderdi."[698]

Muaz b. Cebel, Resûlullah (s.a.v.) vefat ettikten sonra Medi­ne'ye döndü, Hz.Ömer, Hz.Ebû Bekir'e: "Ona elinde kendisine ye­tecek kadar bir mal bırak, diğerlerini ondan al." demişti. Hz.Ebû Bekir ise: "Onu Resûlullah (s.a.v.) gönderdi. Ondan hiç bir şey al­mam, ancak o, kendiliğinden verişe alırım." dedi. Bunun üzerine Hz.Ömer Muaz'm yanına gitti, Hz.Ebû Bekir ile aralarında geçen­leri söyledi. Muaz: "Durumumu düzeltmem için beni Resûlullah (s.a.v.) gönderdi. Bir şey veremem, dedi. Sonra bir rüya gördü. He­men Ebû Bekir'e geldi, gördüğü rüyayı olduğu gibi anlattı. Ebû Bekir de ondan bir şey almadı, hepsim ona bağışladı.

Hz.Ömer, Ebû Ubeyde vefat ettikten sonra Muaz'ı Şam'a vali olarak gönderdi. Hicretin on sekizinci senesinde Amvas veba sal­gınında vefat etti.[699]

el-Ya'kûbî'nin zikrettiğine göre[700] Muaz, Hz.Peygamber (s.a.vjin katiplerindendir. Bunu ondan el-Ensârî nakletmiştir.[701] Ondan başka Muaz'ı vahiy katipleri içerisinde zikredeni görme­dim.

 
54- MUAVÎYE B. EBU SÜFYAN (R.A.)
 

Kureyş kabilesinin Einevî kolandandır. Bi'setten beş sene ön­ce doğmuştur.[702] îbn Abdülber demiştir ki: "Muâviye, babası ve kardeşi fetih müslümanİarıdır (Mekke'nin fethinde müslüman ol­muşlardır.)[703] el-Vakıdî de onun Hudeybiye Sulhu'ndan sonra müslüman olduğunu, ama müslümanlığını gizlediğini, Mek­ke'nin fethedildiği yılda açığa vurduğunu, Kaza umresinde iken müslüman bulunduğunu rivayet etmiştir.[704]

Babası Ebû Süfyan Hz.Peygamber (s.a.v.)'den Muâviye'yi ka­tip yapmasını istemiş, Peygamber efendimiz de isteğini kabul et­miştir.[705]

Hz.Ömer hilafeti döneminde Muâviye'yi kardeşi Yezîd b. Ebû Süfyân ölünce Şam'a vali tayin etmiş, o, bu görevde dört senelik iken Hz.Ömer vefat etmiş, daha sonra Hz.Osman da şehid olunca­ya kadar onu bu görevde bırakmıştır. Daha sonra fitne zuhur et­miş ve Muâviye Hz.Ali ile beş sene savaşmıştır.[706]

Şam halkı hicretin otuz sekizinci veya otuz dokuzuncu sene­sinde ona halife olarak bey'at etmiştir.

Muâviye Şam'da yirmi sene valilik, bir o kadar da halifelik yapmıştır.[707]

Ibn Abbas: "îdarede Muâviye'den daha tatlı birini göreme­dim."[708] demiştir.

îbn Ömer de: "Resûlullah (s.a.v.)'den sonra Muâviye'den daha iyi idare eden birini görmedim." demiştir. Kendisine:

- Ebû Bekir, Ömer ve Ali'den de mi?" denilince:

- Vallahi onlar Muâviye'den daha hayırlı idiler, Muâviye de onlardan daha iyi idareci idi." diye cevap yermiştir.[709]

Muâviye zamanında bir çok fetihler olmuş, Hicretin altmışın­cı senesinde Recep ayında vefat etmiştir.

Muâviye Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerinden idi. Onun ka­tipleri içerisinde Muâviye'nin ismini îbn îshak[710], îbn Sa'd, îbn Hanbel, Ömer b. Şebbe[711], Halîfe b. Hayyât[712], et-Taberî[713], Cehşiyârî[714], el-Mes'ûdî[715], IbnMiskeveyh[716], el-Ya'kûbî[717] ve di­ğerleri zikretmişlerdir.[718] Muhammed Hamîdullah'm "el-Vesâiku's-siyâsiyye" isimli kitabına müracaat ettiğimiz zaman 89,131,164,185, 215 ve 222 nolu vesikaların Muâviye tarafindan yazılmış olduğunu görürüz.

 
55-MA'NB.ADÎY(R.A.)


Ma'n b. Adiy b. el-Ced b. el-Aclân b. Dubey'a b. Hârese el-Belevî, Amr b. Avf oğullarının anlaşmalısıdır.

Resûlullah (s.a.v.) ile beraber Akabe'de, Bedir, Uhud, Hendek ve diğer bütün gazvelerde bulunmuştur.[719]

Resûlullah (s.a.v.) onu Zeyd b. el-Hattâb ile kardeş yapmıştır. Îbnü'1-Esîr demiştir kit "Mâlik b. Enes, îbn Şihab'dan, o, Sâlim'den o da babasından şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Resûlullah (s.a.v.) öldüğü zaman insanlar ağladılar ve: "Vallahi, ondan sonra fitneye düşmekten korkuyoruz. Bu sebeple ondan ön­ce ölmeyi isterdik." dediler. Bunun üzerine Ma'n b. Adiy: "Fakat ben vallahi ben onu hayatta iken tasdik ettiğim gibi öldükten son­ra da tasdik etmem için ondan örıce ölmeyi istemiyorum." dedi."[720]

îbn Sa'd: "Ma'n b. Adiy îslamdan önce Arapça yazıyordu." de­miştir.[721] el-Bâkıllânî de onu Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde zikretmiştir.[722]

îbn Sa'd: "Günümüzde Ma'n'ın soyundan gelenler vardır."[723] demiştir. Buna karşı îbn Esîr de îbn îshak'tan naklen: "Ma'n'm nesli devam etmemiştir."[724] demiştir.

Ma'n, Hz.Ebû Bekir'in hilafeti zamanında Yemâme savaşla­rında şehid olmuştur.[725]

 
56- MUAYKIB B. EBU FÂTIMA ED-DEVSÎ (R.A.)
 

îbn Şihab:" Muaykıb, Şaîd b. el-As'm meviasıdır." demiştir. Diğerleri ise Saîd b. el-As ailesinin anlaşmahsıdır, demişlerdir.

Muaykıb Mekke'de ilk sıralarda müslüman olmuş, ikinci hic­ret kafılesiyle Habeşistan'a hicret etmiş ve Medine'ye Resûlullah'm yanma gelinceye kadar orada kalmıştır.[726] Bey'atu'r-rıdvan'da ve ondan sonraki gazvelerde bulunmuştur.[727]

Eesûlullah (s.a.v.)'in mührüne bakardı.[728] Hz. Ebû Bekir ve Ömer onu beytü'l-mâl'e görevlendirmişlerdi.[729]

Cüzzam hastalığına yakalanmış, Hz.Ömer tedavisi için ta-bibler getirtmiş, yapılan tedavi neticesinde iyileşmiştir.[730]

Hz.Osman'ın hilafeti zamanında mühürüne bakardı.[731] Hz.Peygamber (s.a.v.)'in yüzüğü Hz.Osman'm elinden Erîs kuyu­suna düştü, bulunamadı."[732]

Muaykıb Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Onun katipleri içerisinde Muaykıb'm ismini Ömer b. Şebbe[733] ve Cehşiyârî zikretmiştir. Cehşiyârî: "Muaykıb Resûlullah (s.a.v.)'in ganimetlerim yazıyordu."[734] demiştir. Ayrıca el-Mes'ûdî [735], el-Irâkî [736], îbn Seyyidünnâs [737], el-Ensârî [738] ve diğerleri de zikret­miştir.

Muaykıb'm vefat tarihi hakkında ihtilaf edilmiştir. Kimisi Hz.Osman'ın hilafeti zamanında vefat ettiğini, kimisi de hicrî kırktan sonra kadar yaşadığım söylemiştir.[739] (Allah kendisinden razı olsun ve razı etsin.)

 
57- MUGÎRE B. Ş'UBE (R.A.)
 

Mugîre b. ŞuToe b. Ebû Amir es-Sekafî Arab'ın dahîlerinden olup kendisine Mugîretü'r-re'y denirdi. Hendek muharebesinin yapıldığı yıl müslüman olmuş ve hicret ederek Resûlullah (s.a.v.)'e gelmiştir. Daha sonra Hudeybiye'de Bey'atu'r-rıdvan'da bulunmuştur. Tâifdeki Sakîf kabilesinin putlarını Ebû Süfyan'İa beraber yıkmışlardır. Yermuk Gazvesinde bir gözünü kaybetmiş­tir.

Yemâme savaşları ile Şam ve Irak'ın fethinde bulunmuş­tur.[740]

Hz.Ebû Bekir onu Nüceyr halkına göndermiştir. Aynı za­manda Sa'd onu Rüstem'e elçi olarak göndermiş , Nu'mân b. Mukrin di Îmrü'l-Kays'a elçi olarak göndermiştir.

Hz.Ömer hilafeti zamanında Mugîre'yi Basra'ya ya olarak atamış, Meysan, Heddân ve çeşitli beldeleri fethetmiştir. Ib-nü'1-Esîr: "Basra divanının ilk va'z eden odur." demiştir. Daha sonra Hz.Ömer onu Basra valiliği görevinden almış, K£fe'ye vaji olarak göndermiştir. Hz.Ömer şehid edilinceye kadar bu görevde kalmıştır. Hz.Osman da hilafetinin ilk yıllarında onu bu görevde bırakmış, fakat daha sonra azletmiştir.[741]

Sıffîn savaşında hiç bir tarafın yanında yer almamış, daha sonra insanlar Muâviye'nin etrafında toplanınca ona bey'at et­miştir.[742] Muâviye de onu Kûfe'ye vali olarak tayin etmiş, vefat edinceye kadar bu görevine devam etmiştir.[743]

Mugîre, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Onun is­mini Resûlullah'ın katipleri içerisinde Ibn îshak[744], Ömer b. Şebbe[745], îbn Sa'd, Cehşiyârî - ki o şöyle demiştir: "Mugîre b. Şube ve el-Husayn b. Nümeyr insanlar arasındaki muameleleri yazı­yorlardı."[746] el-Ya'kûb[747], el-Mes'ûdî[748], Ibn Miskeveyh[749], tbn Kesîr[750], el-Irâkî[751], Ibn Seyyidünnâs[752],-el-Ensârî[753] ve diğerleri zikretmişlerdir.

Hamîdullah'm "el-Vesâiku's-siyâsiyye" isimli kitabına müra­caat ettiğimiz zaman bir çok vesikanın onun tarafından yazılmış olduğunu görürüz. Misal olarak 81,83,86,95,153,194,195 ve 204 nolu vesikaları zikredebiliriz.


58- MÜNZÎR B. AMR (R.A.)

 

Münzir b. Amr b. Huneys Ensar'ın Hazrec kabilesindendir. Annesinin ismi Münzir b. el-Cemûh b. Zeyd kızı Hind'dir.

Münzir, Resûlullah (s.a.v.) Medine'ye hicret etmeden önce müslüman olmuş ve Ensardan yetmiş kişi ile beraber ikinci Akabe bey'atında bulunmuştur. On iki nakîb (reis) den biri idi. Kavmi Sâide oğullarının nakîbi o idi.[754]

el-Vâkıdî'nin zikrettiğine göre Resûlullah (s.a.v.) Münzir ile Tuleyb b. Umeyr'i kardeş yapmıştır.[755] Ibn îshak'm zikrettiğine göre ise Münzir ile Ebû Zer el-Gıfârf yi kardeş yapmıştır.[756]

Münzir Bedir ve Uhud Gazvelerinde bulunmuştur.[757] Resûlullah (s.a.v.) onu Bi'ru Meûne ashabı üzerine emir olarak göndermişti. Bi'ri meûne'de hicretin otuz altıncı ayının başların­da Safer ayında şehid edilmiştir.[758]

Kendisine "eî-Mu'nik li'l-mevt" lakabı verilmişti.[759]

Ibn Sa'd: "Münzir Islamdan önce Arapça yazıyordu. O zaman Araplar içerisinde yazı bilen azdı."[760] demiştir.

el-Bâkıllânî, Münzir'i Resûlullah (s.a.v.)'in katipleri içerisin­de zikretmiştir.[761]

Münzir'in nesli devam etmemiştir.[762] Hz.Peygamber (s.a.v.)'den sabit olan rivayetleri de yoktur.[763]

 
59- MUHACİR B. EBU ÜMEYYE (R.A.)
 

Muhacir b. Ebû Ümeyye b. Mugîre Kureyş kabilesinin Mahzûm kolundan olup Peygamber efendimizin eşi Ümmü Sele­me 'nin ana-baba bir kardeşidir.[764] Zübeyr, onun müşriklerle bera­ber Bedir gazvesine iştirak ettiğini söylemiştir.[765] ismi Velîd idi, Resûlullah (s.a.v.) bunu kerih görerek ona Muhacir ismini vermiş­tir.[766]

îbn Hacer de.: "Muhacir Tebûk gazvesine gitmedi. Resûlullah  (s.a.v.) geri dönünce ona itabda bulundu, kardeşi Ümmü seleme onun adına özür dilemeye devanı etti, nihayet Resûlullah (s.a.v.) onun mazeritini kabul etti.[767] Îbnü'1-Esîr şöyle demiştir: "Resûlullah (s.a.v.) Ümmü Seleme'nin şefaatini kabul etti. Karde­şini Resûlullah'm yanma getirdi. Kardeşi Resûlullah'a özür beyan etti. Resûlullah da özürünü kabul etti. Kinde ve Sadef kabilelerinin zekatlarım toplamak üzere görevlendirdi. Münzir bu görevine henüz gitmeden Resûlullah (s.a.v.) vefat etti. Hz.Ebû Bekir onu Yemen'de irtidat edenlerle savaşmaya gönderdi. Bu meseleyi halledince eski görevine gitti."[768]

el-Merzübânî: "Muhacir irtidat edenlerle savaştı ve bu husus­ta şiirler söyledi.[769] Yemen'de irtidat edenlerle yapılan savaşta onun büyük rolü olmuştur."[770] demiştir.

Yemen'deki Hadramût'ta en-Nüceyr kalesini o fethetmiş-tir.[771]

el-Bâkıllânî Muhâcir'i Resûlullah (s.a.v.)'in katipleri içerisin­de zikretmiştir.[772]

îbn Hacer, Taberânî'den Vğil b.Hucr'e isnadıyle şöyle dediği­ni nakletmiştir: "Elçi olarak Resûlullah (s.a.v.)'in yanına geldim. Bana Merhaba dedi ve yanma yakın oturttu. Dönmek istediğim zaman üç mektup yazdı. Bunlardan birincisi benimle ilgili olup beni Kavmime üstün tutuyordu. (Mektup şöyle başlıyordu): "Bismillahirrahmanirrahîm. Allah'ın Resulü Muhammed'den Muhacir b. Ebû Ümeyye'ye. Vâil benden istiyor."[773]

 
60- ENSARDAN BÎR NASRÂNÎ
 

Neccâr Oğullarından biri hıristiyan olmuştu. Sonra müslü-man oldu. Bakara ve Al-i Imran sûrelerini okudu. Resûlullah (s.a.v.)'in vahiy katipliğini yaptı. Sonra irtidat ederek tekrar hıris­tiyan oldu ve: "Muhammed, benim kendisi için yazdığımın dışında bir şey bilmiyor." dedi. Bir müddet sonra öldü. Onu defnettiler, yer.[774]

 
61- YEZÎD B. EBU SÜFYAN (R.A.)


Muâviye'nin baba bir kardeşidir. Kendisine "Yezîd el-Ray> lakabı verilmişti. Ebû Süfyan'm oğulları içerisinde en faziletlisi idi.[775]

Aklı ve kahramanlığı ile tanınmıştı. Mekke'nin fethi gününde Islama girmiş ve samîmi bir müslüman olmuştur.[776] Daha sonra Huneyn gazvesinde bulunmuş, Resûlullah (s.a.v.) kendisine gani­met mallarından yüz deve ve kırk okka gümüş vermiştir. Bu gü­müşü Bilal tartmıştır.[777]

Hicretin on ikinci senesinde Ebû Bekir hacdan dönünce; Artır b. el-As'ı, Yezid b. Ebû Süfyan, Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh ve Şurah-bil b. Hasene'yi Filistin'e gönderdi.[778] ez-Zehebî demiştir ki: "Ebû Beker onu komutan tayin etti ve atının üzerinde giden Yezid'le be­raber bir müddet yürüyerek onu uğurlamış ve gerekli tavsiyelerde bulunmuştur. Bu, ancak Yezid'in şerefi ve dindeki kemalinden do­layıdır."[779]

Yezid'in komutasındaki müslümanlar, Rumlarla Remle ile Beyt-i Cebrîn arasındaki Ecnâdeyn'de karşılaştılar. Allah'ın yar-dımıyle Rumlar hezimete uğradı. Böylece hicretin on üçüncü sene­sinde Filistin fethedilmiş oldu.

Hz.Ömer halife olunca Ebû Ubeyde'yi görevlendirdi, Allah ona Şam ve civarının fethini müyesser kıldı. Yezid b. Ebû Süfyan'ı da Filistin ve civarını fethetmek üzere görevlendirdi. Sonra Ebû Ubeyde ölünce yerine Muaz b. Cebel'i atadı. O da ölünce Yezîd b. Ebû Süfyan'ı atadı.[780] Hz.Ömer halife olunca bunu kabul etti.[781]

Yezid hicretin on sekizinci senesinde Amvas veba salgınında vefat etti. Yerine kardeşi Muâviye'yi bıraktı. Hz.Ömer de Yezid'e saygısından dolayı bunu onayladı.[782]

Yezid, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Hz.Pey-gamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde onun ismini tbn Sa'd [783], tbn Miskeveyh[784], îbn Abdülber[785], Ibn Abdürabbih[786], el-Irâkî[787], tbn Seyyidünnâs[788], el-Ensârî[789] ve diğerleri zikretmişlerdir. Allah kendilerinden razı olsun ve razı etsin. [790]

 

BİBLİYOGRAFYA
 

Abdussabûr Şahin, Târîhu'l-Kur'ân, Kahire 1966

Ahmed Abdurrahman el-Bennâ, Minhatü'l-ma'bûd fî tertibi

Müsnedi't-Tayâlîsî Ebî Dâvûd, Kahire 1372 h. Ahmed b. Hanbel, Müsned, Kahire 1313. Ali b. Hüseyinali el-Ahmedî, Mekâtîbü'r-rasûl, Iran.

el-Bâkıllânî, Muhammed b. et-Tayyib (Ö.403/1013), el-întisâr li'l-Kur'ân.

Bedreddîn el-Aynî, Umdetü'l-kârî şerhu Sahîhi'l-Buhârî, Kahire.

Belâzurî, Ahmed b. Yahya (Ö.279/892), Ensâbü'l-eşrâf (thk. Muhammed Hamîdullah), Kahire 1959

Belâzurî, Fütûhu'l-büldân (thk. Ömer Enîs et-Tabbâ'), Beyrut 1377 Beyhakî, Ebû Bekir Ahmed b. el-Hüseyn (Ö.458/1066), es-Sünenü'l-kübrd, Haydarâbâd, 1344 h. Blachere, Târîhu'l-edebi'l-Arabî. Buhârî, Ebû Abdillah Muhammed b. îsmâîl (Ö.256/870), el-

Edebü'l-müfred (maa şerhihî Fadlu'llöh es-Samed,

Fadlullah el-Cîlânî), Hıms 1388 h. Buhârî, et-Târîhu'l-kebir, Haydarâbâd, 1361 Buhârî, et-Târthu's-sağtr, Hind, 1325 Buhârî, Sahîhu'l-Buhârî Cehşiyârî, Muhairmed b. Abdûs (Ö.331/943), el-Vüzerâ' ve'l-

küttâb (thk. Mustafa es-Sekâ v.dğr.), Kahire 1357 Cevad Ali, el-Mufassal fi târîhi'l-Arabi kable'l-îslâm, Beyrut,

1968.

1 i 464 Asr-ı Saadet'te Yazı ve Vahiy Katipleri

Ebû Dâvûd, Süleyman b. el-Eş'as es-Sicistânî (ö.275/888), Sünenü Ebî Dâvûd (thk. Muhammed MuhyiJdîn Abdulhamid), Kahire 1369/1950.

Ebû Hilâl el-Askerî, el-Hasen b. Abdullah (5.395/1005), el-Evâil (thk. Muhammed es-Seyyid el-Vekf), Tanca.

Ebû Ubeyd el-Kâsim b. Sellâm (5.224/838), Fedâilü'l-Kur'ân,

mahtâtatü dâri'l-kütüb ez-Zâhiriyye, Dimeşk. el-Fâsî, el-Ikdü's-semîn fi târîhi'l-beledi'l-emîn, Kahire. Halîfe b. Hayyât (5.240/854), et-Tabakât (thk. Süheyl Zekkar),

Dimeşk.

Halife b. Hayyât, et-Târth (thk. Süheyl Zekkâr), Dimeşk 1968. Hamîdullah, Muhammed, el-Vesâiku's-siyâsiyye, Beyrut 1389. Hasen îbrâhîm Hasen - Ali îbrâhîm Hasen, en-Nuzumü'l- îslâmiyye, Kahire, 1062.

Hayreddîn ez-Ziriklî, el-A'lâm, Kahire 1373-1378 h. îbn Abdilber, Ebû Ömer Yûsuf b. Ahmed (5.463/1071 ),'ed-Z)ürer

fı'l-meğâzî ue's-siyer (thk. Şekî Dayf), Kahire 1966 tbn Abdilber, el-îstîâb, (el-Isâbe'nin hamişinde) Ibn Abdilber, el-îstîâb (thk. el-Becâvî), Kahire. îbn Abdirabbih, el-Ikdü'l-ferîd (thk. Ahmed Emîn), Kahire 1359/1940

Ibn Ebî Hayseme, et-Târîh, mahtûtatu câmiıl-Karaviyyîn bi Fas. îbn  Ebû  Dâvûd,  el-Mesâhif (thk. Arthur Jeffery), Kahire

1355/1Ö36. Îbnü'd-Dureys, Fedâilü'l-Kur'ân, mahtûtatu dâri'l-kütüb ez-Zâhiriyyc, Dimeşk. Ibnü'l-Cevzî,   Ebu'l-Ferec  Abdurrahman   (ö.597/1201),   el-

Mevduat, Medine 1966. Îbnü'1-Esîr, Izzuddîn Ali b. Muhammed el-Cezerî (5.630/1233), el-Kâmil fi't-târîh, Beyrut 1965.

Îbnü'1-Esîr el-Cezerî, Üsdül-gâbe, Kahire 1373-1378 Îbnü'l-Medînî, el-îlel (thk. Muhammed Mustafa el-A'zamîj,

Beyrut 1392

Îbnü'n-Nedîm, Ebü'l-Ferec Muhammed (ö.438/1047)el-Fihrist, 1871

îbn Hacer, Ahmed b. Ali el-Askalânî (5.852/1447), el-lsâbe fi temyîzi's-sahâbe, Kahire 1328 h.

Ibn Hacer, Fethu'l-bârî, Kahire 1380 h. Ibn Hacer, Tehzîbü't-Tehztb, Haydarâbâd 1325 h. Ibn Hişâm» Ebû Muhammed Abdülmelik (<i.213/828), es-Sîra (thk. Mustafa es-Sakâ vdgr.), Kahire 1375/1955.

Ibn Kesîr, Ebü'1-Fidâ' îsmâîl b. el-Hatîb (5.774/1373), el-Bidâye ve'n-nihâye, Kahire 1932

îbn Kesîr, Fedâilü'l-Kur'ûn (Tefsirinin zeylinde). îbn Kesîr, Tefstru îbn Kesîr, Beyrut 1385/1966

tbn Manzûr, Cemâlüddîn Muhammed b. Mükerrem (Ö. 711/1311)

Lisânü'l-Arab. Ibn Miskeveyh, Tecârubü'l-ümem (thk. Kaytânî), Lozak 1909 ?

Ibn Sa'd, Ebû Abdillah Muhammed (5.230/845), et-Tabakâtü'l-

kübrâ (thk. Sehâv), Leydin 1904-1940 Ibn Seyyidinnâs, Uyûnü'l-eser, el-Kudsî 1356 h. Ibn Tolun el-Kudsî, A'lâmü's-sâilîn an kütübi seyyidi'l-mürselîn,

Dimeşk. Kalkaşendî, Subhu'l-a'şâ (nşr. Vezâretü's-sekâfe vel-irşâd el-

Kavmî), Kahire 1383/1963. Kettânî,  Muhammed b.   Cafer (5.1345/1927), et-Terâtîbü'l-

idâriyye, Rıbat 1346-1349 Makrîzî, Hıtat, Bulak 1270 Mes'ûdî, Ali b. el-Hüseyn (5.346/957), et-Tenbîh ve'l-işrâf (thk. eS-

Sâvî), Kahire ? el-Mizzî, Cemâlüddîn Ebü'l-Haccâc Yûsuf b. ez-Zekî (ö.Tehzîbü'l-

Kemâl, Dâru'l-kütüb el-Mısnyye. Muhammed b. Abdurrahman b. Hudeyde el-Ensârî, el-Misbâhu'U

mudi' fi küttâbi'n-nebiyyi'l-ümmiyyi ve rusülihî ilâ

mülûki'l-ardı min Arbiyyin ve acetniyyin, Mahtûtatu

mektebeti Mekke, No: 20. Muhammed b. Habîb el-Bağdâdî (5.245/860), el-Mühabber,

Haydarâbâd, 1361 h. Muhammed Mustafa el-A'zamî, Dirâsât fi'l-hadîsi'n-nebeviyyi ve

tarihi tedvînihî, Beyrut, 1368 h. Münâvî, el-Ucâletü's-seniyye alâElfiyeti's-sîreti'n-nebeviyye (thk.

îsmâîl el-Ensârî), Riyad, I. baskı. Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî, et-Tabakât, Mahtûtatu Ahmed IIIt

rakam 624, istanbul

Müslim, Sahîhu Müslim (thk. Muhammed Fuad Abdulbâkî),

Kahire 1374 h.

Nâsıruddîn el-Esed, Masâdiru'ş-şı'rî'l-câhilî, Kahire, 1962. Nureddin Ali el-Halebî, însânü'l-uyûn, Kahire 1280 h.

Salâhuddîn el-Müncid, Dirâsât fi târîhi'l-hattı'l-Arabî, Beyrut 1972

Savlî, Edebü'l-kâtib (thk. Behçet el-Eserî), Kahire 1341 Süheylî, er-Ravdu'l-enf, Kahire 1332/1914

Süyûtî,    eş-Şimârîh   fî   ilmi't-târîh  (Mecmûatü'r-resâil'i içerisinde), tab'atü'1-Hind.

Taberî, Târîhu't-Taberî (thk. Ebu'1-Fadl Ibrâhîm), Dâru'l-meârif,

Mısır. Taberî,Târîhu'l-Ya'kûbî, Beyrut 1379/1960

Vâkiüi, Muhammed b. Ömer (Ö.207/822), Kitâbü'l-Meğâzî (thk. Jones), London 1966.

Yahya b. Ebû Bekir eî-Amirî, Behcetü'l-mehâfil, baskı tarihi 1330 Zehebî, Mîzânü'l-Vtidâl (thk. Ali Muhammed el-Becâvî), Kahire 1382/1963.

Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ' (thk. el-Müncid vdğr.), Kahire Zehebî,  Tezkiretü'l-huffâz (thk. Abdurrahman el-Muallimî),

Haydarâbâdl374 Zencânî, Târîhu'l-Kur'ân Zeyleî, Nasbu'r-râye, Beyrut, 1973. [791]


[319] el-Misbâhu'1-mudî', 21b.

[320] Târîhu't-Taberî, VI, 179; Cehşiyârî, el-Vüzerâ' ve'1-küttâb, 12.

[321] Bkz. el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 350.

[322] îbn Sa'd, et-Tabakât, IV/1, 69.

[323] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 21b.

[324] Târîhu't-Taberî, VI, 179.

[325] el-Vüzerâ' vel-küttâb, 12.

[326] el-Kâmil,II)313.

[327] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 343.

[328] Tehzîbü'l-Kemâl, 4b.

[329] Şerhu Elfiyeti'l-Irâkî, 245.

[330] Uyûnü'1-eser, II, 315.

[331] Tecârübü'1-ümem, I, 291.

[332] el-Misbâhu'1-mudî', 21b.

[333] et-Tenbîh ve'1-işrâf, 245.

[334] Dr. Mustafa el-Azamî, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 1/409-410.

[335] el-tstîâb, I, 401.

[336] el-lsâbe, I, 407.

[337] el-îsâbe, I, 407.

[338] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 264 'ün dibacesinden alınmıştır.

[339] Aynı eser, I, 264.

[340] el-tstîâb, I, 406; Üsdü'1-gâbe, II, 93.

[341] el-îsâbe, I, 413.

[342] el-Ikdü's-semîn, IV, 290(îbn Hişam'ın "es-Sîra" sinden naklen)..

[343] el-Ikdü's-semîn, IV, 289-290.

[344] el-tstîâb, I, 406.

[345] el-îstîâb, I, 407.

[346] el-îsâbe, 1,414.

[347] îbn Sa'd, Tabakat, VII/2,121.

[348] îbn Sa'd, Tabakat, VII/2,121.

[349] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 8b.

[350] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 344.

[351] Uyûnü'1-eser, 11,315.

[352] el-Ucâletü's-seniyye alâ Elfıyeti's-sîra, 246.

[353] el-Misbâhu'1-mudî', 22a.

[354] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 344.

[355] Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 276.

[356] el-îsâbe, I, 415.

[357] Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 28.

[358] Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 27.

[359] Üsdü'1-gâbe, 11,197.

[360] Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 27.

[361] Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 29.

[362] Ibn Hişam, es-Sîra, I, 344; Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 30.

[363] Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 29.

[364] Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 33.

[365] el-İstîâb, I, 58.

[366] Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 27.

[367] Buhârî, Cihad, 40, 41,135; Megâzî, 29; Fedâilü eshâbi'n-nebiyyi, 13.

[368] Üsdü'1-gâbe, II, 198.

[369] Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 34.

[370] Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 37.

[371] Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 42.

[372] el-tsâbe, I, 546.

[373] Üsdü'1-gâbe, II, 199.

[374] Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 40.

[375] et-Tenbîh ve'1-işrâf, 245.

[376] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 8b.

[377] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 344.

[378] el-Ucâletü's-seniyye, 246.

[379] Uyûnü'1-eser, II, 315.

[380] el-Misbâhu'1-mudî', 23a.

[381] Bkz. Hamîdullah, el-Vesâiku's-siyâsiyye, vesîka no: 193.

[382] Ibn Sa'd, Tabakât, VI, 10. Aynca Bkz. Üsdü'1-gâbe, II, 219; el-îsâbe, I, 560.

[383] Üsdü'1-gâbe, II, 219; el-İsâbe, I, 560.

[384] el-îsâbe, I, 560.

[385] Bkz. Üsdü'1-gâbe, II, 219; el-îsâbe, I, 560; el-Müstedrek, III, 533.

[386] Ibn Sa'd, VI, 10.

[387] Üsdü'1-gâbe, II, 220; el-îsâbe, I, 560.

[388] Geniş bilgi için Bkz. Dirâsât fı'1-hadîsi'n-nebeviyyi, 107.

[389] el-İntisâr li'1-Kur'ân, 138a.

[390] Bkz. İbn Sa'd, Tabakât, VI, 10; el-îsâbe, I, 560; el-Müstedrek, III, 532.

[391] Siyeru A'lâmi'n-nübelâ, II, 310.

[392] Siyeru A'lâmi'n-nübelâ, II, 307.

[393] Buhârî, Fedâüü'l-Kur'ân, 8; îbn Sa'd, Tabakât, II, 355; el-Muhabber, 286; Ibn Nedîm, el-Fihrist, 27.

[394] Buhârî, et-Târîhu'1-kebîr, II/l, 381.

[395] Îbnü'l-Medînî, el-îlel, 43; ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', II, 310.

[396] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', II, 310; Îbnü'l-Medînî, el-îlel, 44.

[397] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', II, 309.

[398] Geniş bilgi için Bkz. Dirâsöt fi'1-hadîsi'n-nebeviyyi ve tedvînih, 59-60.

[399] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', II, 310.

[400] el-îsâbe, I, 560. îbn Abdülber: "Bu haber bana göre sahih cfeğüdir." Demiştir.

[401] el-îstîâb, I, 553; ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', II, 310; el-îsâbe, I, 561.

[402] el-îsâbe, I, 562.

[403] el-îstîâb, I, 553.

[404] Bkz. el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 350.

[405] Târîhu Halîfe, I, 77.

[406] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 8b.

[407] Fethu'1-bârî, IX, 22.

[408] Târîhu't-Taberî, VI, 179.

[409] el-Vüzerâ' ve'1-küttâb, 12.

[410] et-Tenbîh ve'1-işrâf, 246. Ayrıca Bkz. îbn Miskeveyh, Tecârübü'1-ümem, I, 291.

[411] Buhârî, Fedâilü'l-Kur'ân, 4.

[412] Buhârî, Fedâilü'l-Kur'ân, 3.

[413] Buhârî, Fedâilü'l-Kur'ân, 3.

[414] Bkz. Tefsîru İbn Kesîr, IV, 601-602; el-Beyhakî es-Sünenü'1-Kübrâ', 1,126.

[415] Tefsîru îbn Kesîr, IV, 602.

[416] Tefsîru İbn Kesîr, IV, 602. İbn Hacer ise bunun sahîh olduğunu söylemtir. Bkz. el-îsâbe, II, 15.

[417] İbn Mende ve Ebû Nuaym zikretmişlerdir. Bkz. Üsdü'1-gâbe, II, 261.

[418] Tefsîru İbn Kesîr, IV, 602.

[419] Buhârî, el-Menâkıb, 26. Ayrıca Bkz. îbn Hacer Fethu'1-bârî, VI, 625.

[420] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 25a.

[421] Üsdü'1-gâbe, II, 261. Burada Resûlullah'ın katibi olup meçhuldür, denilir.

[422] Uyûnü'l-eser,II,316.

[423] el-Ucâletü's-seniyye, 246.

[424] Bkz. ez-Zehebî, Tecrîdü esmâi's-sahâbe, I, 214; el-îstîâb, II, 34.

[425] Kalan beş kişinin ismi de şöyledir; Es'ad b. Zürâre, Ebu'l-Heysem b. Teyyehân, Abdullah b. Ravâha, en-Nu'man b. Harise ve Ubâde b. es-Sâmit(radıyallahü anhüm).

[426] Buhârî, Menâkıbü'l-Ensâr, 3.

[427] îbn Sa'd, Tabakât, II, 25.

[428] el-Müstedrek, II, 3.

[429] İbn Sa'd, Tabakât, III/2, 77. Ayrıca Bkz. el-lstîâb, II, 34.

[430] el-întisâr li'1-Kur'ân, 138a.

[431] Muvatta', el-Cihad, 41.

[432] el-İstîâb, II, 35.

[433] İbn Sa'd, Tabakât, IH/2,143.

[434] îbn Sa'd, Tabakât, IH/2,142.

[435] İbn Sa'd, Tabakât, III/2,143. Ayrıca Bkz. Üsdü'1-gâbe, II, 283.

[436] Üsdü'l-gâbe,II,281.

[437] İbn Sa'd, Tabakât, III/2,142.

[438] İbn Sa'd, Tabakât, III/2,142.

[439] Geniş bilgi için Bkz. Dirâsât fi'1-hadîsi'n-nebevî, 110.

[440] el-lntisâr, 138a.

[441] İbn Sa'd, Tabakât, III/2,145.

[442] Üsdü'1-gâbe, II, 309.

[443] el-İstîâb, II, 8; Üsdü'1-gâbe, II, 309; el-îsâbe, II, 47.

[444] el-İstîâb, II, 8; el-îsâbe, II, 47.

[445] îbn Seyyidinnâs, Uyûnü'1-eser, II, 315(ed-Dimyâtî'den naklen)..

[446] el-Misbâhu'1-mudî', 24(îbn Abdilber'den naklen)..

[447] Tecârubü'1-ümem, I, 291.

[448] el-İstîâb, II, 141; el-İsâbe, II, 143.

[449] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', II, 156.

[450] el-İsâbe, II, 143.

[451] el-İstîâb, II, 141; el-îsâbe, II, 143.

[452] el-Misbâhu'1-mudî', 8b.

[453] et-Tenbîh ve'1-işrâf, 246.

[454] Târîhu'l-YaTtûbî, II, 80.

[455] el-Mizzî, Tehzîbü'l-Kemâl, 4b.

[456] el-Ucâletü's-seniyye, 245.

[457] Uyûnü'1-eser, II, 315.

[458] el-Misbâhu'1-mudî', 25a.

[459] Bkz. Hamîdullah, el-Vesâiku's-siyâsiyye, vesîka no: 43.

[460] el-İsâbe, II, 229.

[461] el-îstîâb, II, 220.

[462] Üsdü'1-gâbe, II, 59; ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', 1,15.

[463] Üsdü'1-gâbe, II, 59.

[464] el-İstîâb, II, 220.

[465] Bkz. el-İstîâb, II, 220.

[466] Üsdü'1-gâbe, II, 59.

[467] el-îsâbe, II, 230.

[468] el-îsâbe, II, 230.

[469] ez-Zehebî, Siyeru. a'lâmi'n-nübelâ', 1,16.

[470] el-İstîâb, II, 220.

[471] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 22.

[472] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 23.

[473] Tecârubü'1-ümem, I, 291.

[474] Uyûnü'1-eser, 11,316.

[475] el-Ucâletü's-seniyye, 246.

[476] el-Misbâhu'1-mudf, 29b.

[477] el-İstîâb, III, 8.

[478] el-îsâbe, II, 256.

[479] el-îstîâb,III, 7.

[480] Üsdü'1-gâbe, II, 91.

[481] el-îstîâb, III, 7-8.

[482] el-Istîâb,III, 8.

[483] Tehzîbü'l-Kemâl, 4b.

[484] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 348.

[485] el-Ucâletü's-seniyye, 245.

[486] Uyûnü'1-eser, II, 315.

[487] el-Misbâhu'1-mudî', 30b.

[488] Müsned, IV, 176. Süraka'ya emam yazanın bazı rivayetlerde Ebû Bekir olduğu belirtilir. Bu iki rivayeti te'lif için Bkz. el-Vesâiku's-siyâsiyye, z; el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 348.

[489] İbn Hişam, es-Sîra, III, 352-353. Ayrıca Bkz. Hamîdullah, el-Vesâiku's-siyâsiyye, Vesika no: 18.

[490] el-İsâbe, 11,273.

[491] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', II, 344.

[492] el-İstîâb, II, 262.

[493] el-Beyhakî, es-Sünenü'1-kübrâ, X, 126. Kadisiyye halkına Ebû Bekir'in hitabım yazan Abdullah b. Erkam'dır.

[494] Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', II, 344.

[495] Üsdü'1-gâbe, III, 116.

[496] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 8b.

[497] Müslim, et-Tabakât, 280b.

[498] et-Taberî, Târih, VI, 179.

[499] el-Vüzerâ' ve'1-küttâb, 12.

[500] et-Tenbîh ve'1-işrâf, 245.

[501] Tecârubü'1-ümem, I, 291-292.

[502] Misal olarak Bkz. Mizzî, Tehzîbü'l-Kemâl, 4b; el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 349; el-îsâbe, II, 273; el-îstîâb, II, 262.

[503] Beyhakî, es-Sünenü'1-kübrâ', X, 126.

[504] el-lsâbe, II, 273.

[505] el-tsâbe, II, 273. Ayrıca Bkz.Beyhakî, es-Sünenü'1-kübrâ, X, 126. Burada geniş tafsilât vardır..

[506] et-Taberî, Târih, VI, 179.

[507] el-Vüzerâ' ve'1-küttâb, 12.

[508] et-Tenbîh ve'1-işraf, 245.

[509] el-İstîâb(thk. el-Becâvî), 874-875.

[510] Ebû Yûsuf, el-Harâc, 73.

[511] Uyûnü'l-eser, II, 316.

[512] el-Misbâhu'1-mudî', 37a.

[513] el-Ucâletü's-seniyye, 247.

[514] ed-Dürer fi'1-megâzî ve's-siyer, 233.

[515] İbn Hişam, es-Sîra, III, 410; Vâkıdî, el-Megâzî, 859-860.

[516] İbn Hişam, es-Sîra, III, 410.

[517] Değerli arkadaşımız Dr. Hasen Bâcevde'nin bu şair hakkında faydalı bir araştırması vardır..

[518] İbn Sa'd, Tabakât, III/2, 79.

[519] Ibn Sa'd, Tabaka.

[520] îbn Sa'd, Tabakât, III/2, 79.

[521] İbn Sa'd, Tabakât, IH/2, 79.

[522] el-İsâbe, II, 307.

[523] el-îsâbe,II,307.

[524] el-îstîâb, II, 296-297.

[525] el-îsâbe, II, 307.

[526] Üsdü'1-gâbe, III, 158-159.

[527] Bkz. el-İsâbe, II, 306.

[528] el-Misbâhu'1-mudî', 33b.

[529] el-Istîâb, II, 301.

[530] el-İsâbe, II, 306.

[531] Umdetü'1-kârî, XX, 19.

[532] el-Ucâletü's-seniyye, 246.

[533] Uyûnü'1-eser, II, 315.

[534] el-Misbâhu'1-mudî', 33b.

[535] el-îstîâb, II, 312. Vefatında ihtilaf edilmiştir. Hatta bazısı Bedir'de şehid edildiğini söylemiştir.

[536] Üsdü'l-gâbe,III,166.

[537] el-îsâbe, II, 312; el-İstîâb, II, 311-312; Üsdü'1-gâbe, III, 166.

[538] Bkz. el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 350.

[539] Uyûnü'1-eser, II, 315.

[540] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 350.

[541] el-Ucâletü's-seniyye, 247.

[542] el-Misbâhu'1-mudî', 35a.

[543] Ibn Sa'd, Tabakât, II, 21. Ayrıca Bkz. Hamîdullah, el-Vesâiku's-siyâsiyye, Vesika no: 41.

[544] Üsdü'1-gâbe, III, 173; el-Ikdü's-semin, V, 167.

[545] Ibn Sa'd, Tabakât, VII/2,190.

[546] el-îstîâb, II, 375.

[547] Üsdü'1-gâbe, III, 173.

[548] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 350.

[549] el-tsâbe, II, 317.

[550] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 350-351.

[551] el-îsâbe, II, 317.

[552] Abadile: Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbar.

[553] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 351; Üsdü'1-gâbe, III, 173.

[554] el-îstîâb, II, 377; el-Ikdü's-semin, V, 167.

[555] el-İstîâb, II, 377.

[556] el-İsâbe, II, 317.

[557] el-İsâbe, II, 317.

[558] Misal olarak bkz. İbn Hişam, es-Sîra, III, 405; Halife b. Hayyât, et-Târîh; Ya'kûbî, Târih, II, 80; İbn Sa'd, Tabakât, III/2,190; Vâkıdî, el-Megâzî, 855; Taberî, Târîh, III, 59; Cehşiyârî, el-Vüzerâ' ve'1-küttâb, 13-14; Ömer b. Şebbe Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 8b, 34ab; el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 350; Fethu'1-bârî, VIII, 11; Mes'ûdî, et-Tenbîh ve'1-işrâf, 246; el-Ikdü'1-ferîd, IV, 162; İbn Miskeveyh, Tecârubül-ümem, I, 291; lbnü'1-Esîr, el-Kâmil, II, 313; İbn Seyyidünnâs, Uyûnü'1-eser, II, 316.

[559] Vâkıdî, Megâzî, 855.

[560] el-Misbâhu'1-mudî', 34.

[561] Uyûnü'1-eser, II, 316.

[562] İnsânü'1-Uyûn, III, 228.

[563] el-îstîâb, II, 375.

[564] Blachere'den naklen Abdussabûr Şahin, Târîhu'l-Kur'ân, 54.

[565] İbn Hişam, es-Sîra, III, 409.

[566] İbn Sa'd, Tabakât, III/2,190.

[567] Halîfe b. Hayyat, et-Târîh, I, 77.

[568] Taberî, Târîh, III, 59.

[569] el-İstîâb, II, 335.

[570] el-îstîâb, II, 335.

[571] el-İstîâb, II, 336.

[572] el-îsâbe, II, 336.

[573] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 8b.

[574] el-İstîâb, II, 336.

[575] Bkz. el-Misbâhu'1-mudf, 23a.

[576] el-Ucâletü's-seniyye, 247.

[577] el-İsâbe, II, 336.

[578] Uyûnü'1-eser, II, 315.

[579] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 23a.

[580] Behcetü'l-maMfil, II, 161.

[581] el-îsâbe, II, 336.

[582] Bkz. Üsdü'1-gâbe, III, 435.

[583] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', III, 53.

[584] Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 12,192, 207,215. Daha geniş bilgi için Bkz. Dirâsât fî'1-hadîs'in-nebeviyyi ve târihi tedvinin, 1,121-125.

[585] İbn Sa'd, IV/2, 8-9.

[586] îbn Sa'd, VII/2,189.

[587] el-lntisâr li'1-Kur'ân, 138a.

[588] el-îsâbe, II, 467.

[589] el-îsâbe, II, 467.

[590] el-lsâbe, II, 467.

[591] el-lsâbe, II, 467.

[592] Ya'kûbî, et-Târîh, II, 80.

[593] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 8b.

[594] Bkz. el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 339.

[595] et-Taberî, Târih, VI, 179.

[596] Tecârubü'1-ümem, I, 291.

[597] el-Vuzerâ' ve'1-küttâb, 12.

[598] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 351.

[599] el-Kâmil,II,313.

[600] Tehzîbü'l-Kemâl, 4b.

[601] Uyûnü'l-esere, II, 315.

[602] el-Ucâletü's-seniyye, 245.

[603] el-Mİsbâhu'1-mudî', 14b.

[604] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 351.

[605] el-îsâbe, 11,463.

[606] Ibn Sa'd, Tabakât, 1/2, 24.

[607] el-Misbâhu'1-mudî', 37a.

[608] el-Vesâiku's-siyâsiyye, Vesika no: 154.

[609] el-lsâbe, II, 489.

[610] el-İstîâb(thk. el-Becâvî), 1086.

[611] el-îsâbe, II, 498.

[612] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', 1,191.

[613] el-Misbâhu'1-mudî', 36b.

[614] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 36b.

[615] Tecârubü'1-Ümem, I, 291.

[616] et-Tenbîh ve'1-işrâf, 246.

[617] el-Kâmil, II, 313.

[618] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 352.

[619] Uyûnü'1-eser, II, 315.

[620] el-Misbâhu'1-mudî', 36b.

[621] el-İsâbe, II, 498. Ibn Hecer, Alâ'nın gazveleri, valilik görevleri ve vefatı ile ilgili bundan fazla bir şey zikretmemi ştir.

[622] et-Tenbîh ve'1-işrâf, 245.

[623] Taberî, Târih, VI, 179.

[624] Üsdü'1-gâbe, IV, 9.

[625] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 353.

[626] el-Ucâletü's-seniyye, 247.

[627] Uyûnü'1-eser, II, 316.

[628] el-Misbâhu'1-mudî', 36b.

[629] el-İsâbe, II, 507.

[630] el-lstîâb, llOİCthk. el-Becâvî).

[631] el-lstîâb, 1102.

[632] el-îstîâb, 1102.

[633] el-îstîâb, 1108.

[634] Bkz. el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 350.

[635] Ya'kûbî, Târîh, II, 80.

[636] Taberî, Târîh, VI, 179.

[637] el-Vüzerâ' ve'1-küttâb, 12.

[638] Tecârubü'I-ümem, I, 291.

[639] el-Kâmil, II, 313.

[640] Tehzîbü'l-Kemâl, 4b.

[641] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 339.

[642] el-Ucâletü's-seniyye, 245.

[643] Uyûnü'l-eser,II,315.

[644] el-Misbâhu'1-mudî', 16a.

[645] el-İstîâb(thk. el-Becâvî), 1145.

[646] el-îstîâb(thk. el-Becâvî), 1145.

[647] Ali et-Tantâvî, Sîratü Ömer'ibni'l-Hattâb, 40.

[648] Müslim, Fedâilu's-sahabe, 22.

[649] Bkz. Müslim, Fedâilu's-sahâbe, 24, 25.

[650] el-İstîâb(thk. el-Becâvî), 1149-1150.

[651] Bkz. el-Beyhakî, es-Süfünü'1-kebîra, IX, 14(îbn İshak'tan naklen).

[652] Müslim, Fedâilu's-sahâbe, 14.

[653] bk el-Bidâye ve'n-nihaye, V, 350.

[654] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 8b.

[655] Tecârubü'1-ümem, I, 291.

[656] Üsdü'1-gâbe, IV, 353.

[657] Tehzîbü'l-Kemâl, 4b.

[658] el-Bidâye ve'n-nihaye, V, 339-352.

[659] el-Ucâîetü's-seniyye, 245.

[660] Uyûnü'1-Eser, II, 315.

[661] el-Misbâhu'1-mudî', 10b.

[662] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', III, 37.

[663] el-lstîâbtthk. el-Becâvî), 1185.

[664] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', III, 38.

[665] el-İstîâb, 1187.

[666] el-îsâbe, III, 2.

[667] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ1, III, 47.

[668] el-lstîâb, 1187.

[669] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 8b.

[670] YaTsûbî, Târîh, II, 80.

[671] el-İstîâb.

[672] el-Ucâletü's-seniyye, 246.

[673] Uyûnü'1-eser, II, 315.

[674] Behcetü'l-mehâfil, II, 161.

[675] el-Misbâhu'1-mudî', 36b.

[676] eI-İsâbe,III,383.

[677] ez-Zehebî, Siyeru a'îâmi'n-nübelâ', II, 267.

[678] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', II, 268.

[679] Üsdüıl-gâbe,IV,330.

[680] el-îstîâb, 1377.

[681] el-lsâbe, III, 384. Ölürn tarihi ihtilaflıdır.

[682] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 8b.

[683] el-İstîâb, I, 51.

[684] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 354.

[685] Uyûnü'1-eser, II, 315.

[686] el-Ucâletü's-seniyye, 246.

[687] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 37b.

[688] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 37a.

[689] Îbn Sa'd, Tabakât, 1/2, 82. Ayrıca Bkz. Hamîdullah, el-Vesâiku's-siyâsiyye, vesika no: 137.

[690] el-îstîâb, 1403.

[691] el-îstîâb, 1404.

[692] el-îstîâb, 1403.

[693] el-îsâbe, III, 427.

[694] Müslim, Fedâilu's-sahâbe, 119.

[695] Müslim, Fedâilu's-sahâbe, 116.

[696] el-îstîâb, 1404.

[697] el-îsâbe, III, 427.

[698] el-îstîâb, 1403.

[699] el-îstîâb, 1405.

[700] Ya'kûbî, Târîh, II, 80.

[701] el-Misbâhu'1-piudî'.

[702] el-îsâbe, III, 433. Vefat tarihi ihtilaflıdır..

[703] el-lstîâb, 1406.

[704] el-laâbe, III, 433.

[705] Müslim, Fedâilu's-sahâbe, 168.

[706] el-lstîâb, 1407.

[707] el-lstîâb, 1418.

[708] el-îsâbe, III, 433.

[709] el-îstîâb, 1418.

[710] Bkz. el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 350.

[711] Bkz. el-Misbâhu'1-mudî', 8b.

[712] Halîfe b. Hayyât, Târih, I, 77.

[713] Taberî, Târîh, VI, 179.

[714] el-Vüzerâ' ve'1-küttâb, 12.

[715] et-Tenbîh ve'1-işrâf, 246.

[716] Tecârubü'1-ümem, I, 291.

[717] YaTtûbî, Târîh, II, 80.

[718] Misal olarak. Üsdü'1-gâbe, IV, 385; Tehzîbü'l-Kemâl, 4b; el-Ucâletü's-seniyye, 245.

[719] Îbn Sa'd, IH/2, 35.

[720] Üsdü'1-gâbe, IV, 401; el-îsâbe, III, 450. Aynca Bkz. Îbn Sa'd, III/2, 35. îbn Sa'd bunu Zührî tarikiyle Urve'den rivayet etmiştir.

[721] Ibn Sa'd, III/2, 35.

[722] el-întisâr li'1-Kur'ân, 138a.

[723] îbn Sa'd, III/2, 35.

[724] Üsdü'1-gâbe, IV, 401.

[725] îbn Sa'd, III/2, 35; Tecrîdü esmâi's-sahâbe, II, 90; el-îsâbe, III, 450.

[726] el-stîâb, 1748.

[727] el-lsâbe, III, 451.

[728] el-lstîâb, 1749.

[729] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 355; el-îstîâb, 1749.

[730] Üsdü'1-gâbe, IV, 403.

[731] el-İsâbe, III, 451.

[732] Üsdü'1-gâbe, IV, 403.

[733] Bkz. el-Misbâhu'l-mudî', 8b.

[734] el-Vüzerâ' ve'1-küttâb, 12.

[735] et-Tenbîh ve'1-işrâf, 246.

[736] el-Ucâletü's-seniyye, 246.

[737] Uyûnü'l-eser,II,315.

[738] el-Misbâhu'1-mudî', 41b.

[739] el-İsâbe, III, 451.

[740] 4Râbe, 111,452.

[741] el-îstîâb, 1446.

[742] el-îsâbe, III, 453.

[743] el-îstîâb, 1446. Vefat tarihi ihtilaflıdır..

[744] Bkz. el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 350.

[745] Bkz. el-Misbâhu'1-mudr, 8b.

[746] el-Vüzerâ' vel-küttâb, 12.

[747] Ya'kûbî,Târîh,II>80.

[748] et-Tenbîh vel-işrâf, 245.

[749] Tecârubü'1-ümem, I, 291.

[750] el-Bidâye ve'n-nihâye, V, 350.

[751] el-Ucâletü's-seniyye, 246.

[752] Uyûnü'1-eser, II, 315.

[753] el-Misbâhu'1-mudr, 42a.

[754] Üsdü'1-gâbe, IV, 418.

[755] îbn Sa'd, 111/2,100.

[756] Ibn Sa'd, III/2,100; Üsdül-gâbe, IV, 419.

[757] Ibn Sa'd, III/2,101; Üsdü'1-gâbe, IV, 418.

[758] tbn Sa'd, 111/2,101.

[759] Bkz. Üsdü'1-gâbe, IV, 418; el-îsâbe, III, 416. Ayrıca Bkz. îbn Sa'd, III/2, 101.

[760] İbn Sa'd, III/2,100; Üsdü'1-gâbe, IV, 418.

[761] el-întisâr li'1-Kur'ân, 138a.

[762] îbn Sa'd, HI/2,101.

[763] Geniş bilgi için Bkz. el-lsâbe, III, 461.

[764] Üsdü'1-gâbe, IV, 422.

[765] el-îsâbe, III, 465.

[766] Üsdü'1-gâbe, IV, 422; el-lsâbe, III, 465.

[767] el-îsâbe, III, 465.

[768] Üsdü'l-gâbe,IV,423.

[769] Bkz. el-îsâbe, İÜ, 465.

[770] Bkz. Üsdü'1-gâbe, IV, 423.

[771] Tecrîdü esmâi's-sahâbe, II, 98; Üsdü'1-gâbe, IV, 423.

[772] el-İntisâr, 138a.

[773] el-lsâbe, III, 465-466.

[774] Bkz. Buhârî, Menâfab, 26; Müslim, Fedâilü's-sahabe; Minhatü'l-ma'bûd, II, 5; Müsned, III, 222.

[775] el-îstîâb, 1575.

[776] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 237.

[777] el-îstîâb, 1575.

[778] el-lstîâb, 1575.

[779] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 238.

[780] el-tetîâb, 1575-1576.

[781] el-îsâbe, III, 656.

[782] ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ', I, 238.

[783] Bkz. el-Misbâhu'l-mudf, 42a.

[784] Tecârubü'1-ümem, I, 291.

[785] el-İstîâb, 1575.

[786] el-Ikdü'1-ferîd.

[787] el-Ucâletü's-seniyye, 246.

[788] Uyûnül-eser, II, 316.

[789] el-Misbâhu'1-mudî', 42a.

[790] Dr. Mustafa el-Azamî, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 1/410-462.

[791] Dr. Mustafa el-Azamî, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 1/463-466.

SevD@_GüLü
Tue 5 October 2010, 07:25 pm GMT +0200
ALLAH razı olsun inşAllah