hafız_32
Tue 5 October 2010, 06:41 pm GMT +0200
Mushafı Yazması
îbn Hacer demiştir ki: îbn Ebû Dâvûd "Kitâbül-Mesâhif' inde ibrahim b. Ukbe yoluyle Hâlid'in kızı Ümmü Hâlid'den: "Babam besmeleyi ilk yazandır." dediğini nakletmiştir. Besmelenin Kur'ân-ı Kerîm'den bir cüz parça olduğu bilinmektedir. Buna göre Hâlid Mekke döneminde daha Habeşistan'a hicret etmeden, özellikle Resûlullah (s.a.v.) il beraber bulunduğu dönemde Kur'ân'ı yazmış olması uzak görülmemektedir.
el-Ensârî, Hâlid'den bahsederken: "Resûlullah için ilk yazan odur." der.[319] Bu söz, ancak onun Mekke'de yazdığını kabul edersek doğru olur. Çünkü Hz.Peygamber (s.a.v.) Medine'ye hicret ettikten sonra orada ilk olarak yazan Übey b. Kab, Zeyd b. Sabit, Ali b. Ebû Tâlib ve diğerleri olmuştur. Hâlid b. Saîd Medine'ye ancak Hayber Gazvesinden sonra gelmiştir. Öyle ise ilk müslümanlar-dan olan Hâlid b. Saîd'in Mekke'de Resûlullah'm ilk vahiy katipliğini yapan olması mümkündür. Medine'ye döndükten sonra da Hz.Peygamber (s.a.v.)'in mektuplarını yazmıştır.
et-Taberî demiştir ki: "Hâlid b. Saîd b. el-As ve Muâviye b. Ebû Süfyan, Resûlullah'm huzurunda ihtiyaç duyduğu şeyleri yazıyorlardı."[320] Hâlid, Resûlullah'm meşhur katiplerinden idi. Onu Resûlullah'm katipleri içerisinde îbn Ishak [321], îbn Sa'd [322], îbn Şebbe [323], et-Taberî [324], Cehşiyârî[325], Ibnü'1-Esîr[326], Ibn Kesîr[327], el-Mizzî[328], el-Irâkî[329], Ibn Seyyidünnâs[330], Ibn Miskeveyh[331], el-Ensârî[332] ve diğerleri zikretmişlerdir. el-Mes'ûdî: "Hâlid b. Saîd b. el-As, Resûlullah'm huzurunda, ortaya çıkan diğer işlerini de yazardı.[333]
Muhanımed Hamidullah'm "el-Vesâiku's-siyâsiyye" isimli eserine baktığımız zaman bir çok mektubun Hâlid b. Saîd tarafından yazılmış olduğunu görürüz. Misal olarak 19, 20,116, 202, 213, 214 ve 223. vesikaları zikredebiliriz. [334]
Saîd'in Oğullarının Resûlullah (S.A.V.)'İn Vefatından Sonra Vazifelerini Terketmeleri
Saîd b. el-As'ın oğulları Hâlid, Ebân ve Ömer, Resûlullah (s.a.v.)'in vefatından sonra âmillik (valilik veya zekat tahsildarlığı) görevlerini bıraktılar. Hz. Ebû Bekir aym görevlerini yapmaya devam etmelerini isteyince: " Biz Ebû Uhayye oğullarıyız. Resûlullah'dan sonra hiç bir kimse için çalışmayız." demişlerdir.[335]
Ebû Bekir es-Sıddîk Radde olayında Hâlid'i Meşârifiş-Şam'a emir tayin etti.[336] Hicretin 14. senesinde ya Ecnâdeyn Muharebesinde ya da Merci's-Suffer'de şehid edilmiştir.[337]
25- HÂLÎD B. VELÎD (R.A.)
Hâlid b. Velîd b. el-Mugîra el-Kuraşî el-Mahzûmî (r.a.) Allah'ın kılıa, Islamın süvarisi ve muharebelerin aslanıdır. Künyesi Ebû Süleyman'dır. Hz. Peygamber'in hanımı Haris kızı Meymûne'nin kız kardeşinin oğludur.[338] Takriben hicretten 40 sene önce doğmuştur.[339]
Hâlid câhiliyye döneminde Kureyş'in eşrafından biri idi. Câhilliye döneminde kubbe ve emne görevi ona mahsustu.[340] Kubbe aslında çadır demek olup muharebeden önce kurulur askerî hazırlıklar gözden geçirilirdi. Emne ise harpte süvarilerin komutanının görevidir. Hâlid b. Velîd Uhud Gazvesi'nde müşriklerin süvarilerinin komutanı idi. O, Hudeybiye'den sonra yapılan Umreye kadar müslümanlarla yapılan bütün savaşlarda Kureyşle beraber bulunmuştur.[341] Hudeybiye'de de Kureyş'in süvarilerinin başında o vardı.[342]
Kaza Umresi'nde Hâlid b. Velîd, Resûlullah (s.a.v.) ve ashabı kendisini görmemesi için kaçıp Mekke'den dışarı çıkmıştır. Resûlullah, kardeşi Velîd b. Velîd'den Hâlid'i sormuş ve: "Şayet bize gelirse ona ikramda bulunuruz." demiştir. Velîd Hz.Peygamber'in bu sözünü kardeşi Hâlid'e yazmış, işte bu andan itibaren kalbinde İslama bir meyil belirmiş [343]ve Hayber'in fethinden sonra hicretin yedinci senesinde müslüman olmuş, Amr b. el-As ve Osman b. Talha ile Medine'ye gelmişlerdir. Resûlullah (s.a.v.) onları görünce ashabına: "Mekke ciğerparelerini size atü."[344] buyurmuş ve evinin yerini ikta' yoluyla Hâlid'e vermiştir.
Hâlid müslüman olduktan sonra Resûlullah (s.a.v.) kendisini muharebelerde süvarilerin başına komutan olarak görevlendirmiştir. Resûlullah ile beraber Mekke'nin fethinde bulunmuştur. Daha sonra Resûlullah onu Uzzâ putunu yıkmak için göndermiş, o da yıkmıştır. Huneyn Gazvesi'nde yaralanmış, Hz.Peygamber onu ziyarete gelmiş ve yarasına okuyup üflemiş, bunun üzerine yarası kapanmıştır.[345]
Hâlid zırhlarını ve harp teçhizatını ALLAH yolunda vakfetmiştir. Onu meşgul eden tek şey cihad idi. Bu yüzden o: "Beni cihad Kur'ân'ı çok öğrenmekten meşgul etti."[346] demiştir. Irtidat edenlere karşı yapılan savaşlarla Irak ve Şam'ın fethinde büyük kahramanlıklar göstermiştir.
Bir ara Hz.Ömer Hâlid'i kumandanlıktan azletmiş, yerine Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'ı tayin etmişti. Hâlid, bunu bir gurur vesilesi yapmadan yeni komutanın emrinde itaatkâr bir asker olarak savaşmıştır.[347]
Ömer b. el-Hattâb'dan Hâlid hakkında vefatından sonra: "Allah Ebû Süleyman'a (yani Hâlid b. Velîd'e) rahmet etsin, biz onun hakkında olmayan şeyleri zannediyorduk."[348] dediği sahih isnad-la nakledilmiştir.
Hâlid b. Velîd Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Onu Resûlullah (s.a.v.)'in katipleri içerisinde Ömer b. Şebbe [349], Ibn Kesir [350] îbn Seyyidünnâs [351], el-IrâM [352], el-Ensârî [353] ve diğerleri zikretmişlerdir.
Ibn Kesîr, Hâlid b. Velîd'in Resûlullah'm emri ile yazdığı mektuplardan birini kaydederek şöyle demiştir: "Atik b. Yakûb dedi ki bana Abdülmelik b. Ebû Bekir babasından o, dedesinden, o da Amr b. Hazm'dan nakletti ki şu arazileri Resûlullah (s.a.v.) ikta yoluyle verdi.
Rahman ve Rahîm olan ALLAH'ın adiyle.
ALLAH'ın Resulü Muhammed (s.a.v.)'den müminlere. Saydûh ve Sayda avı yakalanmaz ve öldürülmez. Kimin böyle bir şey yaptığı görülürse celde vurulur ve elbisesi soyulur. Şayet biri bunu tecavüz ederse yakalanır, Hz.Peygamber (s.a.v.)'e götürülür. Bu, Muhammed (s.a.v.)'dendir. Resûlullah'm emri ile Hâlid b. Velîd yazdı. Kimse onu çiğneyip de Muhammed'in emrettiği şeyde nefsine zulmetmesin."[354]
Hâlid b. Velîd hicretin 21. yılında vefat etti.[355] Hz.Ömer'e va-sıyyet etti, o da vasiyyetini üzerine aldı.[356] ALLAH kendisinden razı olsun ve razı etsin.
26- ZÜBEYR B. AVVÂM (R.A.)
Zübeyr b. Avvâm hicretten on sekiz sene önce doğmuştur, el-Medâinî: "Talha, Zübeyr ve Ali akran idiler."[357] demiştir.
Zübeyr, Resûlullah'm havarisi ve halasının oğludur. Genç yaşta müslüman olmuştur. Urve: "Zübeyr sekiz yaşında iken müs-lüman oldu [358], onun İslama girmesi Ebû Bekir'den biraz sonra olmuştur."[359] demiştir. ALLAH yolunda kılıcını kınından ilk çeken o olmuştur.[360] Bir defa Mekke'nin en yüksek yerinde Resûlullah'm yakalandığı haberi şayi olmuştu. Zübeyr elinde kılıç ile çıktı. O zaman on iki yaşında idi. Hz.Peygamber (s.a.v.)'in yanına geldi. Hz.Peygamber:
"- Sana ne oluyor ey Zübeyr!" buyurdu. Zübeyr geliş sebebim anlattı ve:
"- Seni incitenin kılıcımla boynunu vurmaya geldim." dedi. Amcası, Zübeyr'e İslama girdiği için işkence yapardı.
Bütün bunlara karşı Zübeyr: "Küfre ebedî olarak geri dönmem." derdi.[361] Zübeyr Habeşistan'a hicret etmiş fakat orada uzun müddet kalmamıştır.[362]
Zübeyr Bedir Gazvesi'ne iştirak etmiştir. Bedir Gazvesi'nde Hz.Peygamber (s.a.v.)'in yanında iki süvari vardı: Sağ tarafında atı üzerinde Zübeyr bulunuyordu, sol tarafında da atı üzerinde Mikdad b. el-Esved vardı.[363]
Mekke'nin fethi gününde de Resûlullah (s.a.v.) Sa'd b. Ubâde'nin bayrağını Zübeyr'e vermiş, böylece Zübeyr Mekke'ye iki bayrak ile girmişti.[364] Sonra bütün gazvelere iştirak etti. Resûlullah (s.a.v.)'in bulunduğu hiç bir gazveden geri kalmadı.[365]
Zübeyr aşere-i mübeşşereden yani hayatlarında cennetle müjdelenen on sahâbîden biridir.[366] Hz.Peygamber (s.a.v.) onun hakkında: "Her peygamberin bir havarisi vardır, benim havarim de Zübeyr'dir." buyurmuştur.[367]
Hz.Ömer zamanında Mısır'ın fethinde bulunmuştur.[368] Hz.Ömer'in şûra ve halifelik için aday gösterdiği altı kişiden biri de Zübeyr'dir.[369] Hz.Ömer'in şehadetinden sonra Zübeyr kendisini divandan sildi.[370]
Cemel vakasında Hz.Ali'ye karşı savaşmak için Hz.Aişe ile beraber çıkmıştı. Hz.Ali kendisine bu konudaki Resûlullah (s.a.v.)'in sözünü hatırlatınca savaştan vazgeçti, geri döndü. Yolda Basra'ya yedi fersah mesafede es-Sibâ' vadisinde [371] hicrî 36 da Cemâziye'1-ûlâ ayında [372]namaz kılarken Ibn Cürmûz kendisini öldürdü.[373] O zaman 66 veya 67 yaşlarında idi. Hz.Ali (r.a.) ve arkadaşları ölüm haberini işitince ağladılar. Hz.Ali onu öldüren için: "Ey bedevi cehennemdeki yerine hazırlan. Çünkü Resûlullah (s.a.v.) bana: "Zübeyr'i öldüren cehennemdedir." buyurdu."[374] demiştir.
Zübeyr, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. el-Mes'ûdî: "Zübeyr b. Avvâm, Cüheym b. es-Salt zekat mallarını yazarlardı."[375] demiştir. Zübeyr'i Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde Ibn Şebbe[376], Ibn Kesîr[377], el-Irâkî[378], tbn Seyyidün-nâs[379], el-Ensârî[380] ve diğerleri zikretmişlerdir.
Tay kabilesinden Muâviye oğullarına Resûlullah (s.a.v.)'in hitabını yazan da Zübeyr'dir.[381]
27- ZEYD B. ERKAM (R.A.)
Zeyd b. Erkam b. Kays b. en-Nu'mân, Ensardan olup künyesi Ebû Saîd'dir.[382] Uhud Gazvesi'nde Resûlullah (s.a.v.) onu küçük gördüğü için savaşa almamıştır.[383] Zeyd, yetim idi. Abdullah b. Ravâha'nın himayesinde büyümüş, onunla beraber Mûte'ye gitmiştir, îlk iştirak ettiği gazve Hendek olmuştur.[384] Hz.Peygamber (s.a.v.) ile beraber on yedi gazvede bulunmuştur.[385]
Kûfe'ye yerleşip orada bir ev.yapmıştır.[386] Hz.Ali ile beraber Sıftîn Savaşı'nda bulunmuştur. Onun özel adamlarından sayılırdı.[387]
Zeyd b. Erkam okuma yazma biliyordu. Bazı hadisleri yazarak Enes b. Mâlik'e göndermiştir.[388] el-Bâkıllânî onu Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde zikretmiştir.[389]
Hicretin 66 veya 68. senesinde Kûfe'de vefat etmiştir.[390]
28- ZEYD B. SÂBÎT (R.A.)
Künyesi Ebû Hârice olan Zeyd b. Sabit b. ed-Dahhâk b. Zeyd Ensardan olup Hazrec kabile sindendir. Kur'an okutanların ve ferâiz âlimlerinin şeyhi olup Medine'nin müftüsü ve Resûlullah'ın vahiy katibidir.
Babası Sabit, Buâs savaşında öldürülmüştü. O zaman Zeyd altı yaşında idi.[391] Yetim olarak büyüdü. Hz.Peygamber (s.a.v.) Medine'ye geldiğinde Zeyd onbir yaşındaydı. Onyedi sûre öğrenmişti. Bunları Hz.Peygamber'e okudu. Hz.Peygamber çok beğendi.[392] Resûlullah'm hayatında Kur'an'ın hıfzını tamamladı.[393] Resûlullah (s.a.v.) ona Yahudilerin dilini Öğrenmesini emretti. O da onbeş gün gibi kısa bir müddet içerisinde öğrendi. JBü konuda Zeyd demiştir ki: "Hz.Peygamber'in Yahudilere olan yazısını ben yazardım, O'na bir şey yazdıklarında da kendisine ben okurdum.[394]
Zeyd bu ümmetin kadı ve fakihlerinden biridir. Tabiînin büyük alimlerinden olan eş-ŞaİDÎ demiştir ki: "Kadılar dörttür: Ömer, Ali, Zeyd ve Ibn Mes'ûd."[395] Mesrûk da: "Resûlullah'm ashabından fetva ehli altı kişi idi: Ömer, Ali, îbn Mes'ûd, Zeyd, Übey ve Ebû Musa."[396] Resûlullah (s.a.v.) Zeyd hakkında: "Ümmetimin en iyi ferâiz bileni Zeyd b. Sâbit'tir."[397] buyurmuştur. Ferâiz konusunda ilk telifte bulunan Zeyd'dir.[398]
Hz.Peygamber (s.a.v.) ile gazvelere iştirak etmiştir, îlk iştirak ettiği gazve Hendek muharebesi olmuştur.[399]
Tebûk Savaşı'nda Neccar oğullarının bayrağı Zeyd'de idi. Daha önce Umâre b. Hazm'de idi. Hz.Peygamber (s.a.v.) ondan alıp Zeyd b. Sâhit'e verdi. Bunun üzerine Hazm:
"- Yâ Rasûlellah! Size benden bir şey mi ulaştı?" dedi. Hz.Peygamber:
"- Hayır, fakat Kur'an her şeyden önde olur."[400] buyurdu.
Yemâme Savaşı'nda kendisme bir ok isabet etti fakat zarar vermedi.
Yermuk Muharebesi'nde ganimet mallarını Zeyd taksim etti.[401]
Hz.Ömer (r.a.) Medine dışına çıktığı zaman yerine vekil olarak Zeyd b. Sâbit'i bırakırdı. Medine'ye döndüğü zemanda da ço-ğukez ona ikta yoluyla bir hurmalık verirdi.[402]
Hz.Osman (r.a.) da hacca gittiğinde Medine'de yerine Zeyd b. Sâbit'i bırakırdı.[403]
Zeyd, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Eserlerinde bu konuya temas edenler onu Resûlullah'm katipleri içerisinde zikretmişlerdir. Buna misal olarak şunları zikredebiliriz:
Ibn Ishak[404], Halîfe b. Hayyât[405], Ömer b. Şebbe[406], Buhârî[407], et-Taberî[408], Cehşiyârî - o, şöyle dedi: "Zeyd b. Sabit hem vahyi yazıyordu hem de Resûlullah'm hükümdarlara olan mektuplarını yazıyordu."[409] - ve el-Mes'ûdî.[410]
Zayd b. Sâbit'in vahiy katiplerinden olduğu mütevâtir olup bu konudaki kaynakları zikre gerek yoktur.
Resûlullah (s.a.v.) diğerleri bulunmadığı jzaman Kur'an'ı yazmak için Zeyd'i çağırırdı. Bera' b. Azip demiştir ki: "İnsanlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlarıyla ALLAH yolunda cihad edenler birbirine eşit değildir..."(Nisa suresi:4/95) mealindeki ayet inince Hz. Peygamber (s.a.v.) bana Zeyd'i çağırın, levha, mürekkep ve kürek kemiği getirsin..."[411] buyurdu.
işte onun bu özelliğinden dolayı Hz.Ebû Bekir es-Sıddîk, Ömer b. el-Hattâb ile istişare ederek onu Kur'an'ın cem'inde görevlendirmiştir.[412] Yine bu sıfatlarından dolayı Hz.Osman da Kur'an'm istinsahında diğerleriyle beraber onu görevlendirmiştir.[413] Müslümanlar ona bu mühim işinden dolayı kıyamete kadar şükran borçludur.
29- ES-SİCİL
ALLAH Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Göğü kitap dürer gibi dür-düğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi - katımızdan verilmiş bir söz olarak- onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz yaparız." (Enbiyâ' suresi:21/104)
Müfessirler âyetteki "kitap" olarak tercüme edilen "es-Sicil" kelimesinin tefsirinde ihtilaf etmişlerdir. Kimisi "es-Sicil" ile murat kitaptır demiş, kimisi de buradaki es-Sicü'den maksat melek-leruen biridir, demiştir. Bazıları da, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in yazılarını yazan bir sahâbînin ismidir, demişlerdir.[414]
Ebû Dâvûd, Nesâî ve et-Taberî, Ibn Abbas'dan: "es-Sicil Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katibidir."[415] dediğini rivayet etmişlerdir.
el-Hatîb de "Tarîh" inde İbn Ömer'den: "es-Sicil, Hz.Peygam-ber'in katibidir." dediğini rivayet etmiş, sonra: "Bu, gerçekten münkerdir. Asla Ibn Ömer'den rivayet edildiği sahih değildir." demiştir.[416]
îbn Kesîr de: "Bunun İbn Abbas'dan rivayet edilmiş olması sahih değildir. Hafızlardan bir cemaat, Ebû Davud'un Sünen'inde olsa da, bunun uydurma olduğunu belirtmişlerdir. Bunlardan biri de Hâfiz Ebu'1-Haccâc el-Mizzî'dir. Ben de bu hadis için müstakil bir cüz yazdım. Ebû Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî'de bu hadisin sahih olmadığını belirtmiş ve reddederek: "Sahabe içerisinde ismi es-Sicil olan hiç bir kimse bilinmemektedir. Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri malumdur. Onlar içerisinde ismi es-Sicil olan biri yoktur." demiştir. et-Taberî bu sözünde doğrudur. Onun bu sözü, bu hadisin münker olduğunun en kuvvetli delillerinden biridir, es-Sicil'in ismini sahabenin isimleri içerisinde zikreden kimselere gelince [417]onlar bu hadise dayanmaktadırlar, başka dayanakları yoktur."[418]
Ben de bu hadisin mevzu olduğu kanaatindeyim. Fakat burada, diğer kitaplarda bunu gören kimselerin, ismini zikretmedi, dememeleri için burada ismini zikrettim.
el-Ensârî'de yanılarak, es-Sicil'i, Hristiyan iken sonra Müslüman olan, Bakara ve Al-i Imran sûrelerini okuyan ve Hz.Peygamber (s.a.v.)'in kâtipliğini yapan, daha sonra tekrar Hristiyan olup: "Muharnmed bir şey bilmiyor, ben ne yazarsam onu kabul ediyor." diyen, öldükten sonra defnedilip sabahleyin mezarının kendisini kabul etmeyerek dışarıya attığı görülen [419]kimsenin kıssası ile karıştırmıştır. el-Ensârî, bu ismi meçhul olan kimsenin "es-Sicil" olduğunu belirtmiştir.[420] Fakat bunun için bize bir senet zikret-memiştir.
Bütün bunlara rağmen Îbnü'1-Esîr [421], Ibn Seyyidünnâs [422] ve el Irâki [423]onu Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde zikretmişlerdir.
30- SA'D B. ER-RABI' (R.A.)
Sa'd b. er-Kabî' b. Amr b. Ebû Züneyr d. ıvıâlik b. Imruü'l-Kays. Ensardan olup Hazrec kabîlesindendir.[424]
Hz.Peygamber (s.a.v.) Mina'da Cemre-i Akabe'de geceleyin kendileriyle karşılaşıp yanlarına oturduğu, ve ALLAH'ın birliğine inanmaya davet ettiği altı kişiden biridir.[425] Onlar da Resûlullah (s.a.v.)'den kendisine vahyedilen şeyi okumasını istemişlerdi.
Resûlullah (s.a.v.) ibrahim sûresinden: "ibrahim şöyle demişti: Rabbim bu şehri güvenli kıl..." (lEbrahim sûresi: 14/5) mealindeki ayetten başlayarak sûrenin sonuna kadar okumuştu. Bunun üzerine kendisim dinleyenler duygulanmış ve huşu ile islam dinine girmişlerdir.
Hz.Peygamber (s.a.v.) onunla Abdurrahman b. Avfı kardeş yapmıştı.[426] Resûlullah Abbas b. Abdulmuttalib'in Uhud Gazve-si'nden Önce müşriklerin hazırlıklarım kendisine bildiren bir mektup yazınca bunu Sa'd b. er-Rabî bildirmişti.[427]
el-Hâkim en-Nisabûrî ondan bahsederken: "Sa'd b. er-Rabî' b. Amr el-Hazrecî oniki nakib (reis) den biri olup katipti."[428] demiştir, îbn Sad da: "Sa'd cahiliyye döneminde yazı biliyordu."[429] demiştir.
el-Bâkillânî onu Hz.Peygamber'in katipleri içerisinde zikretmiştir. [430]Sa'd, Uhud Savaşı'nda şehid olmuştur. Resûlullah (s.a.v.) Uhud günü:
"- Sa'd b. er-Rabî'den bana kim haber getirecek?" buyurdu. As-habdan biri:
"- Ben ya Resûlellah," dedi. Hemen gidip ölüler arasında dolaşmaya başladı. Sa'd'la karşılaştı. Sa'd Resûlullah (s.a.v.)'e selam söyle ve benim oniki ok ve mızrak yarası aldığımı, ve sözümü gerçekleştirdiğimi bildir. Kavminede onlardan biri hayatta iken Resûlullah (s.a.v.) öldürülürse ALLAH katında hiç bir mazeretlerinin olmayacağını söyle."[431] dedi.
Hz.Peygamber (s.a.v.) Uhud şehidleriyle beraber cenaze namazını kıldı ve Hârice b. Ebû Zeyd (r.a.) beraber aynı kabre defnedildi.[432]
31- SA'D B. UBÂDE (R.A.)
İsmi ve nesebi şöyledir; Sa'd b. Ubâde b. Düleym b. Harise.
Künyesi Ebû Sâbit'tir. Annesi Mes'ûd kızı Amre'dir. Amre Peygamber efendimize bey'at eden kadınlardan olup hicretin beşinci senesinde Medine'de vefat etmiştir. O zaman Resûlullah (s.a.v.) gazvede idi. Medine'ye gelince kabrine gidip namazını kılmıştır.[433]
Sa'd'm; Saîd, Muhammed ve Abdurrahman isminde çocukları vardı. Anneleri Sa'd kızı Gaziyye'dir. Ayrıca Kays, Ümâme ve Sedûs isminde de çocukları vardır. Bunların annesi de Ubeyd kızı Fükeyhe'dir.[434] Sa'd ikinci Akabe'de yetmiş Ensarla beraber bulunmuş olup on iki nakip (reis, kabile temsilcisi) den biri idi.[435] Resûlullah (s.a.v.) ile beraber Uhud, Hendek ve diğer bütün gazvelerde bulunmuştur. "Bütün gazvelerde Ensarın bayraktarı o idi."[436]
Kavminin reisi olup itibarlı ve cömert bir kimse idi. Nitekim îbn Sa'd demiştir ki: "Sa'd b. Ubâde, baba ve dedeleri cahiliye döneminde Arapların en cömerti idi. Onun için yağ ve eti seven Düleym b. Harise'nin sofrasına gelsin, denilmiştir."[437]
Sa'dm iyi işleri çoktur. îbn Sa'd demiştir ki: "Sa'd cahiliye döneminde Arapça yazıyordu. O zaman Araplar içerisinde yazı bilen azdı. Yüzücülük ve atıcılığı da iyi biliyordu. Cahiliye döneminde bu üç şeyi iyi bilene el-Kâmil denirdi.[438]
Öyle anlaşılmaktadır ki Sa'd'm Resûlullah (s.a.v.)'in hadislerini yazdığı kitapları vardı.[439] el-Bâkıllânî onu Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri arasında zikretmiştir.[440]
Sa'd hicretin onbeşinci senesinde Şam'da vefat etmiştir.[441]
32- SAÎD B. SAÎD B. EL-AS
Saîd b. Saîd b. el-As el-Kureşî el-Emevî daha önce zikrettiğimiz Hâlid b. Saîd ile Ebân b. Saîd'in kardeşidir. Mekke'nin fethinden biraz önce müslüman olmuştu.[442] Hz.Peygamber (s.a.v.) onu Mekke'nin fethinde Mekke çarşısında âmil olarak görevlendirmişti. [443]Tâif muharebesinde şehid olmuştur.[444]
Saîd Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Resûlullah (s.a.v.)'in katibleri içerisinde onun ismini Ibn Seyyidünnâs [445] ve el-Ensârî [446]zikretmiştir. Ibn Miskeveyh de "Saîd'in oğulları Osman ve Ebân, Resûlullah (s.a.v.)'in katiplerindendir."[447] demiştir ki her halde burada tashîf sözkonusudur, doğrusu Saîd olsa gerektir.
33- ŞURAHBÎL B. HASENE (R.A.)
Hasene, Şurahbîl'in annesidir. Babasının ismi de Abdullah'tır. Şurahbîl Kureyş'in ileri gelenlerindendi. ilk müslüman-lardan ve Habeşistana hicret edenlerdendi.[448]
Urve'nin, mü'minlerin annesi Ebû Süfyan'm kızı Ümmü Ha-bibe'den rivayet ettiğine göre Necaşi kendisine Hz.Peygamber (s.a.v.) ile evlendirdikten sonra Hz.Peygamber (s.a.v.)'in yanıns Şurahbîi b. Hasene ile göndermiştir.[449]
Hz.Ebû Bekir Şurahbîl'i Şam'ın fethine göndermiş [450]dahgL sonra Hz. Ömer'de onu Şam'ın bir kısmına vali tayin etmiştir.[451]
Şurahbîl Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Onun ismini Hz.Peygamber'in katipleri içerisinde Ömer b. Şebbe [452], el--Mes-ûdî[453], el-Ya-kÛbî[454], el-Mizzî[455], el-Irâkî[456], Ibn Seyyi-din'nâs[457] ve el-Ensârî zikretmişlerdir. el-Ensârî: "O, Resûlul-lah'm ilk katibidir. Habeşistan Muhacirlerinden idi."[458] demiştir.
ed-Dâriyyûn heyeti bir defa hicretten önce ve bir defa da hicretten sonra olmak üzere Hz.Peygamber (s.a.v.)'e iki defa gelmişlerdir, ilk geldiklerinde Resûlullah (s.a.v.)'den arazi istemişlerdi. Resûlullah da bir deri parçası istemiş ve verdiği araziyi yazdırmıştır. Yazan Şurahbîl b. Hasene idi.[459]
Şurahbîl hicretin onsekizinci senesinde Şam'da Amvas veba salgınında ölmüştür. (ALLAH kendisinden razı olsun ve onu razı etsin)
34- TALHA B. UBEYDULLAH (R.A.)
Talha b. Ubeydullah b. Osman b. Amr et-Teymî (r.a) ilk müslüman olan sekiz kişiden biridir. Aynı zamanda Hz.Ebû Bekir'in delaletiyle müslüman olan beş kişiden biridir.[460] ve aşere-i mübeş-şereden (hayatlarında cennetle müjdelenen) on kişiden biridir.[461]
ALLAH yolunda müşriklerin eza ve cefasına katlanmıştır.[462] Zübeyr müslüman olunca Resûlullah (s.a.v.) Talha ile Zübeyr'i Mekke'de kardeş yaptı.[463] Bu, Medine'ye hicretten önce idi.
Bedir gazvesinde bulunmadı, çünkü o zaman Şam'da idi. Şam'a -bir rivayette belirtildiği gibi - ya ticaret için gitmişti» ya da Kureyş'in kervanı hakkında bilgi toplamak için gönderilmişti. Kureyş'in kervanı hakkında bilgi toplamak için gönderilmiş olması daha doğru görülmektedir. Çünkü Şam'dan dönünce Resûlullah (s.a.v.)'e Bedir ganimetlerinden payı ayı; alamayacağını sormuş, Resûlullah'da: "Sana payın verilecektir." buyurmuştur. "Cihad sevabı da alacak mıyım?" demiş, Peygamber efendimiz (s.a.v.)'de "Evet sana cihad ecri de verilecektir." buyurmuştur.[464] Talha daha sonra Uhud ve diğer bütün gazvelerde bulunmuştur.
Uhud'da Hz.Peygamber (s.a.v.)'i, kendisini siper ederek korumuş ve bu yüzden gelen oklar isabet ettiği için parmaklarını kaybetmiş, hatta bir kolu çolak olmuştur. îşte o gün Peygamber efendimiz (s.a.v.) ona Talhatü'1-Hayr ismini vermiştir. Beyatü'r-Rid-van'da Resûlullah (s.a.v.)'e bey'at etmiştir.[465] Huneyn gazvesinde de övgüye layık işler yapmıştır. Bundan dolayı Resûlullah (s.a.v.) o gün ona "Talhatü'1-Cûd" ismini vermiştir. Tebuk gazvesinde de "Talhatü'l-Feyyâz" ismini vermiştir.[466]
Îbnü's-Seken demiştir ki: "Talha dört kadınla evlenmiştir ki bunlardan her birinin kız kardeşi Hz.Peygamber'in hanımı idi. Bunlar şunlardır: Ebû Bekir'in kızı Ümmü Gülsüm, Hz. Aişe'nin kız kardeşidir: Cahş kızı Hamme, Zeyneb'in kız kardeşidir. Ebû Süfyan'm kızı el-Fârîa, Ümmü Habîbe'nin kız kardeşidir. Ebû Ümeyye'nin kızı Rukiyye de Ümmü Seleme'nin kız kardeşidir.[467] (ALLAH hepsinden razı olsun.)
Talha cömert, kerem sahibi ve zengindi. Kabîsa b. Câbir: "İstemeden malını çokça veren, Talha'dan başka birini görmedim."[468] demiştir.
Talha, Hz.Ömer Câbiye'ye geldiği zaman onunla beraberdi. Talha'yı Muhacirlerin başına reis yapmıştı.[469] Hz.Ömer, ölümünden sonra halife seçimi için tayin ettiği-altı kişilik şûra üyesinden biri de Talha idi.[470]
Öyle anlaşılıyor ki Talha Hz.Osman'dan hoşnut değildi. Etrafta olup bitenlerden rahatsızdı. Asîler Hz.Osman'ın evini basarak şehid etmişlerdi. Başlangıçta sessiz kalan Talha daha sonra Hz.Osman'a yardım etmediğine pişman olmuştu. Hz.Osman'ın katilleri Talha'yı sıkştırmışlar, evinden alarak Hz.Ali'ye bey'at için götürmüşler, o da Hz.Ali'ye bey'at etmiştir. Böylece Hz.Ali'ye ilk beyat eden o olmuştur.[471] Talha daha sonra Hz.Osman'm kanını taleb edenler içerisinde yer aldı. Cemel vakasında kendisine Merven b. Hakem'in attığı bir ok isabet edince şehid olarak öldü. Hz.Aii ona acıdı, yüzü ve sakalındaki tozları sildi ve: "Keşke bu günden yirmi sene önce ölseydim, Talha'yı öldüreni ateşle müjdeleyin."[472] dedi.
Talha, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Onu Resûlullah'm katipleri içerisinde îbn Miskeveyh[473], îbn Seyyidünnâs[474], el-Irâkî[475], el-Enrsâri[476] ve diğerleri zikretmişlerdir.
35- ÂMİR B. FÜHEYRE (R.A.)
Ezd kabilesine iltihak eden melez Araplardan biri idi. Rengi siyahtı. et-Tufeyl b. Abdullah b. Sehbere'nin kölesi idi. ilk müslü-manlardandı. Resûlullah (s.a.v.) daha Erkam'm evine gidip, insanları orada İslâm'a davet etmesinden önce müslüman olmuştur.[477]
Müslüman olması sebebiyle ALLAH yolunda kendisine çok eza. edilmiştir. Bunu gören Hz.Ebû Bekir onu efendisinden satın alarak hürriyetine kavuşturmuştur.[478] Resûlullah (s.a.v.) Medine'ye hicret ederken Hz.Ebû Bekir'le Sevr mağrasma gizlendiği günlerde Amir, bu mıntıkada davar güderdi. Akşamleyin sürüyü alıp Resûlullah ve Ebû Bekir'in bulunduğu yere gelirdi.[479] Onlar da davarlardan süt sağarak içerlerdi. Ebû Bekir'in oğlu Abdullah yanlarından gittiği zaman Âmir b. Füheyre sürüsüyle onun izini kaybederdi.[480] Resûlullah ve Ebû Bekir Medine'ye hicret ederken, Amir de onlara refakat etmiştir.[481]
Bedir ve Uhud gazvelerinde bulunmuştur. Bi'r-i Meûne olayında şehid edilmiş, şehidler içerisinde naaşı bulunamamıştır.[482]
Âmir, Hz. Peygamber'in katiplerindendir. Resûlullah'm katipleri içerisinde onun ismini el-Mizzî[483], Ibn Kesîr[484], el-Irâkî[485], Ibn Seyyidünnâs[486], el-Ensârî[487] ve diğerleri zikretmiştir. Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde rivayet edildiğine göre Sürâka b. Mâlik el-Müdlicfye verilen emam Resûlullah'm emriyle Amir b. Fuheyre yazmıştır. Bu konuda Sürâka: "Resûlullah'dan benim için güvenebileceğim bir eman yazılmasını istedim. O da Amir b. Füheyre'ye emretti. Amir bir deri parçasına yazdı."[488] demiştir.
36-ABBAS(R.A.)
Hz.Peygamber (s.a.v.)'in Katiblerinden bahsedenler içerisinde Abbas'ı zikredeni bulamadım. Fakat her sonra gelen, daha öncekilerin yazdıklarına yeni ilavelerde bulunduğuna göre, ben de Abbas'ı Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisine ilave etmeye bir engel görmüyorum. Fakat Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerinden olması açısından Abbas'ın şahsiyeti bence müphemdir. Çünkü sahabe içerisinde Abbas ismi ile bilinen bir çok kimse vardır. Ibn Abdilber, tbn Hacer, tbnü'1-Esîr ve diğerleri onların isimlerini eserlerinde zikretmişlerdir.
Resûlullah (s.a.v.)'in katipleri içerisinde zikredeceğimiz Abbas, Abbas b. Abdülmuttalib olabilir. Fakat bu isimle ilgili dayanacağımız vesika Hayber ganimetleriyle ve bu ganimetleri Resûlullah (s.a.v.)'in, müminlerin annelerine ve diğerlerine tevzî etmesiyle ilgilidir. Ancak Hayber'in fethinin Abbas b. Abdülmut-talib'in Medine'ye hicretinden Önce olduğu bilinmektedir. Bu vesika, ancak Hayber'in fethinden bir müddet sonra yazılmış ise o zaman sözkonusu Abbas'ın, Abbas b. Abdülmuttalib olmasında problem kalmaz.
Bu vesikanın metni şöyledir:
"Rahman ve Rahîm olan ALLAH'ın adiyle.
ALLAH'ın Resulü Muhammed (s.a.v.)'in Hayber'in buğdayından hanımlarına taksim ettiği miktarların zikri: Onlara 180 vesk taksim edildi. Resûlullah (s.a.v.)'in kızı Fatıma'ya 85 vesk, Üsame b. Zeyd'e 40 vesk, Mikdad b. el-Esved'e 15 vesk, Ümmü Rumey-se'ye de beş vesk verilmiştir.
Bu taksime Osman b.Affan ve Abbas şahid oldu, Abbas yazdı."[489]
37- ABDULLAH B. ERKAM (R.A.)
Künyesi şöyledir: Abdullah b. Erkam b. Yegus el-Kureşî ez-Zührî.
Abdullah'ın dedesi Hz.Peygamber (s.a.v.)'in dayısı idi.[490] Mekke'nin fethi günü müslüman oldu. Müslüman olduktan sonra ihlas üzere yaşayıp dinini güzelleştiren kimselerdendi. Müttekî ve temizdi. Abdullah, babası Abdullah b. Uteybe'den şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Vallahi Abdullah b. el-Erkam'dan ALLAH'dan daha fazla korkan birini görmedim."[491]
Eşheb'in Mâlik'den rivayet ettiğine göre Ömer b. el-Hattâb (r.a.): "Abdullah b. Erkam'dan ALLAH'dan daha çok korkan birini görmedim", der ve ona hitaben: "Eğer sen ilk müslümanlardan olsaydın hiçbir kimseyi senin önüne geçirmezdim." demiştir.[492]
Abdullah b. Erkam, Hz.Ebû Bekir [493] ve Ömer'in de katipliğini yapmıştır. Hz.Ömer onu Beytü'l-mâl'in başına görevlendirmiştir. Hz.Osman zamanında da bir müddet bu görevi yapmış, sonra ayrılmıştır. Beytü'l-mal'de görevli iken Hz.Osman kendisine otuz bin dirhem vermiş, fakat Abdullah bunu kabul etmemiş ve: "Ben bunu ALLAH rızası için yaptım, ecrimi o verecektir."[494] demiştir.
Abdullah b. Erkam vefatından önce kızım kaybetmiş [495], Hz.Osman'm hilafeti zamanında da kendisi vefat etmiştir.
Abdullah b. Erkanı Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerinden-dir. Onun ismini Resûlullah (s.a.v.)'in katipleri içerisinde Ibn Is-hak, Ibn Şebbe [496], Buhârî, Müslim b. el-Haccâc [497], et-Taberî [498], Cehşiyârî [499], el-Mes udî [500], Ibn Miskeveyh [501] ve diğerleri zikretmişlerdir.[502]
Beyhakî şöyle demiştir: "Ibnü'l-Kâsim'in imam Mâlik'ten rivayet ettiğine göre Mâlik demiştir ki: Bana ulaştığına göre Resûlullah'a bir mektup gelince:
"- Benim adıma buna kim cevap verecek?" buyurdu. Abdullah b. el-Erkam:
"- Ben." dedi ve ona cevap yazdı. Bunu Resûlullah'a getirip ar-zetti. Resûlullah (s.a.v.) de:
"- Güzel ve doğru yazmışsın. ALLAHım, onu muvaffak kıl."[503] buyurdu. Hz.Ömer, buunun üzerine ben demiştir ki:
"- Yazdığın Resûlullah (s.a.v.)'in hoşuna gitti, dedim. Bu olay, bana tesir etti, nihayet onu beytü'l-mâl'in başına getirdim."[504]
Ibn Ishak, Muhammed b. Ca'fer b. ez-Zübeyr'den o da Abdullah b. ez-Zübeyr'den şöyle rivayet etmiştir: "Hz.Peygamber (s.a.v.) Abdullah b. Erkam b. Abdiyegûs'dan yazılarım yazmasını istedi. Abdullah, Peygamber efendimiz adına hükümdarlara cevaplar yazıyordu. Bu hususta peygamber efendimizin öyle güvenini kazanmıştı ki sadece Peygamber efendimiz bazı hükümdarlara yazılmasını emreder, Abdullah yazar ve mühürlerdi. Hz.Peygamber (s.a.v.) ona güvendiği için okumazdı. Zeyd b. Sabit'ten de yazmasını istemiştir. O da Resûlullah'a gelen vahyi yazıyordu. Abdullah b. Erkam ile Zeyd b. Sabit bulunmayıp da bir kimseye yazı yazılmasına ihtiyaç duyduğu zaman, orada bulunanlardan birine yazmasını emrederdi. Bunlar Ömer, Ali, Hâlid b. Saîd, Mugîre ve Muâviye gibi kimselerdi."[505]
et-Taberî hangi kâtiblerin hangi tür yazıları yazdıklarını şöyle belirtmiştir: "Abdullah b. el-Erkam b. Abdiyegûs ve el-Alâ' b. Ukbe Resûlullah'm çeşitli ihtiyaçlarım yazarlardı. Abdullah b. el-Erkam çoğukez Hz.Peygamber (s.a.v.) adına hükümdarlara yazardı."[506]
Cehşiyârî ise şöyle der: "Abdullah b. el-Erkam b. Abdiyegûs ve el-Alâ' b. Ukbe Kabileleri içerisinde otlaklarında ve Ensarın evlerinde kadın ve erkekler arasında yazı yazarlardı."[507]
el-Mes'ûdî de: "Abdullah b. el-Erkam ez-Zührî ve el-Alâ' b. Ukbe insanlar arasındaki borçlanma, diğer akit ve muameleleri yazıyorlardı."[508] demiştir.
38- ABDULLAH B. EBU BEKİR ES-SIDDlK (R.A.)
ilk müslümanlardandır. Mekke'nin fethi, Huneyn ve Tâif gazvelerinde bulunmuştur.
Resûlullah (s.a.v.) ile beraber Tâif gazvesinde bulunmuş, Ebû Mihcen es-Sekafî'nin attığı bir ok ile yara almış, bu yara iyileşmiş ise de daha sonra kötüye giderek babası Ebû^Bekir'in hilafeti zamanında hicretin on birinci senesinde Şevval ayında vefat etmiştir. Namazım Ebû Bekir kıldırmış, kabrine de kardeşi Abdurrah-man b. Ebû Bekir ile Hz.Ömer ve Talha inmiştir.[509]
Abdullah b. Ebû Bekir'i Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde zikreden birini bulamadım. Fakat Hamîdullah'm "el-Vesâiku's-siyâsiyye" isimli kitabına baktığımız zaman 94 nolu vesikayı onun yazdığı görülmektedir. Çünkü Ebû Yusuf bu vesikayı zikrettikten sonra: "Bu yazıyı onlar için Abdullah b. Ebû Bekir yazdı." demektedir.[510]
39- ABDULLAH B. HATAL (VEYA ABDÜLUZZA B.HATAL) (R.A.)
Bazı rivayetlerde Abdullah b. Hatal'm da Resûlullah'ın katipliğini yaptığı zikredilmektedir. îbn Seyyidünnâs demiştir ki: Bize en-Nezzâl b. Sebre tarikiyle Hz.Ali'nin şöyle dediği rivayet edildi: "îbn Hatal Hz.Peygamber (s.a.v.)'in huzurunda yazardı, "gafurun rahîm" indiği zaman "Rahîmün gafur" yazdı, "semîun alîm" indiği zaman da "Alîmün semi" yazdı....Ibn Hatal: "Ben dilediğimi yazıyordum." dedi, sonra irtidat ederek Mekke'ye gitti. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.y.): "îbn Hütal'ı kim öldürürse cennettedir." buyurdu. Mekke'nin fethi günü Ka'be'nin örtüsüne tutunmuş iken öldürüldü. Ibn Seyyidünnâs bu olayı anlattıktan sonra: "Bu bir vehimdir. Bu olayın Ibn Ebû Şerh ile ilgili olduğu bilinmektedir."[511] der.
el-Ensârî ise bu anlatılana başka şey de ilave ederek şöyle der: "Abdullah b. Hatal Hz.Peygamber (s.a.v.)'in önünde gelen vahyi yazardı, "gafurun rahîm" indiği zaman "rahîmün gafur" yazdı, "semîun alîm" indiği zaman "aimmün semî'" yazdı. Bir gün Hz.Peygamber_(s.a.v.) kendisine: "Sana yazdırdıklarımı bana göster." buyurdu. O da gösterince Hz.Peygambeı (s.a.v.): Böyle yazdırdım, "rahîmün gafur" ve "gafurun rahîm" birdir, "semîun alîm" ve "alîmün semî' " birdir, dedi. Ibn Hatal da: "Ben Muhanimed'e kendi istediğim şekilde yazıyorum." dedi. Sonra irtidat ederek Mekke'ye gitti.[512]
el-Irâkî de: "O, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerinden idi, sonra sapıttı." demiştir.[513]
Öyle anlaşılıyor ki onun Resûlullah (s.a.v.)'in katiplerinden biri olduğunu isbat edecek sahih bir sened yoktur. Ibn Abdilber, Mekkenin fethinde görüldüğü yerde öldürülmesinin (kammn heder edilmesi) sebebim açıklayarak demiştir ki: "Ibn Hatal'a gelince o, müslüman oldu, Hz.Peygamber (s.a.v.) zekat toplamak için onu görevlendirdi. Yanına da Müslümanlardan birini katıp gönderdi. Ibn Hatal yolda buna saldırarak öldürdü, sonra irtidat ederek Mekke müşriklerinin yanına £İtti.[514]
Bunlar içerisinde tercih edebileceğimiz Ibn îshâk'm zikrettiğidir. O şöyle der: "Abdullah b. Hatal, Teym b. Gâlib oğullarından biri idi. Onun öldürülmesinin emredilmesinin sebebi şudur: O, müslümandı. Resûlullah (s.a.v.) onu zekat toplamak için gönderdi. Onunla beraber Ensardan iki kimse de gönderdi. Kendisine hizmet eden bir de kölesi vardı. O da müslümandı. Abdullah bir yerde konakladı. Kölesine kendisi için bir koç kesmesini ve yemek yapmasını emretti. Yorulduğu için diğerleri gibi o da uyuyup kalmıştı. Abdullah uyandığı zaman yemeğinin yapılmadığını görünce kölesine saldırıp öldürdü. Sonra dinden dönüp müşrik oldu."[515]
Abdullah'ın iki tane cariyesi vardı, Resûlullah (s.a.v.)'i hicvederek şarkı söylerlerdi. Hz.Peygamber (s.a.v.). onunla beraber cariyelerinin de öldürülmesini emretmiştir.[516]
Biz bu anlatılanlardan sonra Onun Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katibi olduğuna inanmıyoruz. O, zekat toplama memuru idi. Şeytana uyarak, hiç bir suçu olmayan müslüman hizmetçisini sadece yeniğini uyuyarak yapamadığı için öldürmüştü. Kendisine ceza verilmesinden korktuğu için irtidat ederek Mekke'ye kaçmıştır. Sonra bu sapıklığında daha da ileri giderek cariyelerini Hz.Peygamber (s.a.v.)'i hicvettirmiş, işte bu yüzden kanı heder edilmiş yani görüldüğü yerde öldürülmesi emredilmiştir.
40- ABDULLAH B. RAVAHA (R.A.)
Abdullah b. Ravâha b. Salebe b. Imruü'1-Kays Ensar'm Haz-rec kulundandır, iyi bi şair idi.[517] Câhiliyye döneminde okuma yazma biliyordu.[518]
Ensardan ilk müslüman olanlardandı. Ensardan yetmiş kişi ile beraber îkinci Akabe Bey'atmda bulunmuştu. Ensar'm on iki nakîb (kabile reisi, temsilcisi) nden biri idi.[519]
Bedir gazvesine iştirak etti. Müslümanlar zafer kazanınca Resûlullah (s.a.v.) onu, Âliye halkına müslümanlarm zaferini müjdelemesi için gönderdi.[520] Resûlullah (s.a.v.) İkinci Bedir'e (Bedr-i mev'ûd) giderken onu yerine vekil olarak bıraktı.[521]
Uhud, Hendek, Hudeybiye ve Hayber gazveleriyle Kaza umresinde bulundu.[522]
Sabit, Enes b. Mâlik'ten şöyle dediğini rivayet etmiştir: " Resûlullah (s.a.v.) Kaza umresinde Mekke'ye girdi. Abdullah b. Revaha onun önünde şöyle söylüyordu:
Kâfirlerin yolunu serbest bırakın
Biz onlara öyle bir darbe vurduk ki
Kellelerini uçurdu ve
Dostu dosta unutturdu.
Hz.Omer:"- Ey İbn Ravaha, ALLAH'ın hareminde ve Resûlullah (s.a.v.)'in huzurunda bu şiri mi söylüyorsun?" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.):
"- Ey Ömer, onu bırak. Kudret ve iradesiyle yaşadığım ALLAH'a yemin ederim ki onun müşriklere karşı bu sözü ok yarasından daha tesirlidir." buyurdu.[523]
Abdullah b. Ravâha'nın, hanımıyle aralarında ilginç bir olay olmuştur: Abdullah bir gece cariyesinin yanına gidip ona yaklaşmış, sınra hanımının yanma dönmüştür. Hanımı bunu anlamış ve Abdullah'ı kınamış, Abdullah bunu inkar edince, hanımı: "Öyle ise Kur'an oku, çünkü cünüb Kur'an okuyamaz." demiştir. Hanımı Kur'an'ı bilmiyor ve okuyamıyordu. Abdullah şu beyitleri söylemiştir:
Şehadet ederim ki ALLAH'ın vadi haktır. Ateş de kafirlerin barınacakları yerdir. Suyun üzerinde bulunan Arş da haktır. Arşın üzerinde de alemlerin Rabbi vardır. O Arşı güçlü kuvvetli melekler taşırlar.
Bunun üzerine hanımı: "ALLAH doğru söyledi, gözlerim yalancıdır." demiştir.[524]
Abdullah'ın, Resûlullah (s.a.v.)'i medheden çok kasideleri vardır. İbn Hacer'in dediğine göre, onun Resûlullah (s.a.v.)'i medheden en güzel kasidelerinden biri şudur:"Onun peygamberliği hakkında açık mucizeleri olmasaydı, görünüşü bile onun peygamber olduğunu sana haber verirdi."[525]
Resûlullah (s.a.v.) onu Mute'de şehid oluncaya kadar Hay-ber'e çıkacak hurmaları tahmin etmek için göndermiştir. Resûlullah (s.a.v.) Mûte'ye askerî birlik gönderdiği zaman komutan olarak Zeyd b. Hâris'i tayin etmiş ve: "Zeyd şehid olursa ordunun başına Ca'fer b. Ebû Tâlib geçsin, o da şehid olursa Abdullah b. Revâha geçsin. Abdullah da şehid olursa o zaman müslümanlar içlerinden birini üzerlerine komutan seçsinler." buyurmuştur. Müslümanlar Maan'a geldikleri zaman Herakliyüs'ün yüz bini Rum ve yüz bini Araplardan olmak üzere iki yüz bin kişilik bir kuvvetle Meâb denilen yere geldiklerim Öğrendiler ve Maan'da iki gün kaldılar. Düşmanlarının sayısının çokluğunu Resûluîlah (s.a.v.)'e bildirererk ondan yeni bir emir beklemek istediler. Müslümanların sayısı sadece üç bin kişi idi. Durum bu merkezde iken Abdullah b. Ravâha güzel bir konuşma yaparak müslümanlara cesaret vermiş, bunun üzerine Müslümanlar düşman üzerine yürüyerek Rumlarla Belkâ' köylerinden birinde karşılaşmışlar, sonra Mûte'ye hareket etmişlerdir. Savaş başlayınca Zeyd b. Harise şehid düşmüş, sancağı Ca'fer b. Ebû Tâlib almış, o da şehid düşünce Abdullah b. Ravâha almış, o da şehid düşmüştür. - ALLAH hepsinden razı olsun.- Bu olay meretin sekizinci senesinde Cumâde'l-ûlâ ayında olmuştur.[526]
Abdullah b. Ravâha, Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerinden-dir. Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde onun ismini İbn Sa'd [527], Ömer b. Şebbe [528], İbn Abdülber [529], İbn Hacer [530], Aynî [531],
el-Irâkî [532], Ibn Seyyidünnâs[533], el-Ensârî[534] ve diğerleri zikretmişlerdir.
41- ABDULLAH B. ZEYD (R.A.)
Abdullah b. Zeyd b. Abdürabbih Ensarın Hazrec koluna mensuptur.[535]
Ibnü'1-Esîr demiştir ki: "Abdullah, Resûlullah (s.a.v.) ile beraber Akabe be/atında, Bedir ve diğer bütün gazvelerde bulundu.[536] Rüyasında kendisine ezanın sözleri bildirilen sahâbı budur. Rüyasını sabahleyin Hz.Peygamber'e anlatmış, Hz.Peygamber de: "bu sadık bir rüyadır." buyurmuş ve Bilal'e, ezanı Abdullah'ın rüyasında gördüğü gibi okumasını emretmiştir.[537]
Abdullah Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde onun ismini el-Vâkıdî[538], Ibn Seyyidünnâs[539], IbnKesîr[540], el-Irâkî[541] ve el-Ensârî[542] zikretmişlerdir. Ibn Sa'd, Resûlullah (s.a.v.)'in emriyle Abdullah b. Zeyd'in, Lahm kabilesinin Hads boyuna yazmış olduğu mektubun metnini bize kadar muhafaza etmiştir. Mektup şöyledir:[543]
"Resûlullah (s.a.v.) yazdı:Lahm kabilesinin Hads boyundan müslüman olan, namaz kılan, zekat veren, ALLAH'ın ve Resûlü'nün hakkını veren ve müşriklerden ayrılan kimse ALLAH'ın zimmetiyle ve Muhammed'in zim-metiyle emindir. Kim dininden dönerse ALLAH'ın zimmeti ve Resûlü'nün zimmeti ondan uzaktır. Kimin islâm'a girdiğine bir müslüman şehadette bulunursa o, Muhammed'in zimmetiyle emindir, ve o, müslümanlardandır. Abdullah b. Zeyd yazdı."
42- ABDULLAH B. SA'D B. EBU ŞERH (R.A.)
Abdullah b. Sa'd b. Ebû Şerh b. el-Hâris el-Kuraşî el-Amirî (r.a.), Osman b. Affan'ın süt kardeşi olup Kureyş'in akıllı ve kerem sahiplerinden biridir.[544]
Ne zaman müslüman olduğu ihtilaflıdır, tbn Sa'd, ilk müslü-mallardan olduğunu söylemiş [545], îbn Abdülber ise onun Mekke'nin fethinden önce müslüman olup hicret ettiğini söylemiştir.[546] Îbnü'1-Esîr de bunun gibi Mekke'nin fethinden önce müslüman olduğunu ve Medine'ye Resûlullah'm yanına hicret ettiğini söylemiştir.[547]
Abdullah b. Ebû Şerh daha sonra irtidat edip Mekke müşriklerinin yanına gitmiş, Resûlullah (s.a.v.) de kanını mubah saymış, görüldüğü yerde öldürülmesini söylemiştir. Mekke'nin fethinde süt kardeşi Hz.Osman'ın yanına gelerek yardımını istemiştir. Hz.Osman'm şefaatiyle Resûlullah (s.a.v.)7 kanını bağışlamış, bey'atını alarak müslümanlığım kabul etmiştir. Bundan sonra Abdullah b. Ebû Şerh gerçekten, samîmi bir müslüman olmuştur.[548]
Hz.Ömer zamanında hicretin yirminci senesinde Amr b. As tarafından Mısır'ı fethinde Abdullah b. Ebû Şerh de ordunun sağ kanadına komuta etmekte idi. Daha sonra Mısır'ın es-Saîd bölgesine (yukarı Mısır) vali olarak atanmıştır.[549] Mısır'ın genel valisi de Amr b. el-As idi.
Hilafet Hz.Osman'a intikal edince hicretin 25. senesinde Amr b. el-As'ı valilikten azlederek yerine Abdullah b. Ebû Serh'i atamış [550] ve Afrikayı fethetmek için görevlendirmiştir. Hicrî 27 de Abdul-
lah b. Ebû Şerh Afrika'yı fethetmiş, bu büyük fetihten mücahidler çok ganimet almışlardır. Oyleki her bir süvarinin hissesine üç bin mıskal altın düşmüştür.[551] Abdullah b. Ebû Serh'in askerleri içerisinde Abâdilede[552] Abdullah b. ez-Zübeyr, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Amr de vardı.[553]
Abdullah, hicretin 31. senesinde Nûbe topraklarında Sudanlılarla savaştı.[554] 34. senesinde de Rumlara karşı Zâtü's-Savârî denilen deniz savaşında büyük başarılar elde etti.[555]
Hicretin 35. senesinde Mısır'da yerine es-Sâib b. Hişam b. Umeyr'i bırakarak Medine'ye hareket etmiş, yolda Hz.Osman'm şehadeti kendisine ulaşınca Mısır'a geri dönmüştür. Bu müddet içerisinde Muhammed b. Ebû Huzeyfe es-Sâib'i makamından indirmiş, geri Mısır'a gelen Abdullah b. Ebû Serh'in de şehre girmesine mani olmuştur. Bunun üzerine Abdullah b. Ebû Şerh bu fitnelerden uzaklaşarak Askalân veya Remle'ye gitmiş ve ALLAH'a: "ALLAHım, sabah namazını son amelim kıl." diye dua etmiş, abdest alıp namazını kılmış, sağ tarafına selam vermiş, sol tarafına selam verirken ALLAH ruhunu kabzetmiştir.[556] En sahih olan görüşe göre vefatı hicrî 36 da olmuştur.[557]
Abdullah b. Ebû Şerh Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerinden-dir. îrtidat etmeden önce vahyi yazıyordu. Bütün kaynaklar onun Hz.Peygamber'in katiblerinden biri olduğunda ittifak halindedir.[558]
Bir şüphenin reddi Abdullah b. Ebû Şerh Kur'ân'ı değiştiriyor muydu? Ve Hz.Muhammed (s.a.v.)'i istediği tarafa çeviriyor muydu?
el-Vâkıdî: Abdullah b. Sa'd b. Ebû Şerh Resûlullah (s.a.v.)'e gelen vahyi yazıyordu. Bazen Resûlullah (s.a.v.) ona "semîun alîm" yazdırıyor, o, "alîmün hakîm" yazıyor, Resûlullah'a okuyor, o da ALLAH böyle indirdi diyor ve onun yazdıklarını tasvib ediyordu. Abdullah fitneye düştü ve: "Muhammed ne dediğini bilmiyor, ben ona dilediğimi yazıyorum. Muhammed'e vahyedildiği gibi, bu yazdıklarım bana vahyedilmiştir." dedi. Sonra irtidat edip kaçarak Mekke'ye gitti. Resûlullah (s.a.v.) de Mekke'nin fethi günü onun görüldüğü yerde öldürülmesini emretti."[559] demiştir
el-Ensârî de Ibnü'l-Kelbî'den şöyle dediğini nakletmiştir: "Mekke'nin fethinden önce müslüman oldu, Medine'ye hicret etti. Vahyi yazıyordu. - Îbnü'l-Kelbî'den başkası da şöyle dedi: "Ku-reyş'ten Resûlullah'a gelen vahyi ilk yazan odur." Sonra irtidat ederek Mekke'ye gitti ve: "Ben Muhammed'i dilediğim yere çeviriyorum, O, "azîzün hakîm" yazdırıyor, ben de: "Yoksa alîmün hakîm mi?" diyorum. Cevaben: "Hepsi de doğrudur." diyor."[560]
îbn Seyyidünnâs da şöyle demiştir: "Bize en-Nezzâl b. Sebre tarikiyle Hz.Ali'nin şöyle dediği rivayet edildi: "îbn Hatal Hz.Peygamber (s.a.v.)Jin huzurunda yazardı, "gafurun rahim" indiği zaman "rahîmün gafur" yazdı, "semîun alîm" indiği zaman da "alîmün semî" yazdı....İbn Hatal: "Ben dilediğimi yazıyordum." dedi, sonra irtidat ederek Mekke'ye gitti. îbn Seyyidünnâs bu olayı anlattıktan sonra: "Bu bir vehimdir. en-Nezzâl b. Sebre sahâbîdir. Hz.Ali'den rivayetleri kitaplarda tahriç edilmiştir. Bunun, onun dûnunda birine hamledilmesi gerekir. Bu olayın Ibn Ebû Şerh ile ilgili olduğu bilinmektedir."[561] der.
"însânü'l-uyûn" isimli eserde ise: "Hz.Peygamber (s.a.v.) Abdullah b. Ebû Serh'in Öldürülmesini emretti. Çünkü o, Mekke'nin fethinden önce müslüman olmuştu. Resûlullah (s.a.v.)'e gelen vahyi yazıyordu. Resûlullah (s.a.v.) ona "semîan alîmen" yazdırdığı zaman o, "alîmen hakîmen" yazdı. Ona "alîmen hakîmen" yazdırdığı zaman "ğafûran rahîmen" yazdı. O bu gibi cinayetleri yapıyordu. Nihayet o: "Muhammed ne söylediğini bilmiyor." dedi. Cinayeti ortaya çıkınca da: "Medine'de kalamadı, irtidat ederek Mekke'ye kaçtı."
Kimisi de şöyle dedi: "Andolsun ki, insanı süzme çamurdan yarattık. Sonra onu iyi yere yerleştirdik. Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, Kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydikdik. Sonra onu başka bir yaratık yaptık." (Mü'minun: 23/12-14). ayetini yazınca insanın yaratılışına hayret etti ve Rasûlullah (s.a.v.) kendisine yazdırmadan Önce "Fetebârekal-lahü ehsenü'l-halikin- yaratıkların en güzeli olan ALLAH ne uludur." (Mü'minun: 23/61, ayetin devamı) dedi. Resûlullah (s.a.v.): "Onu yaz, öyle indirildi." buyurdu. Bunun üzerine Abdullah: "Muhammed kendisine vahyedilen bir peygamber ise, ben de peygamberim, bana da vahyediliyor." dedi, irtidat ederek Mekke'ye gitti ve Kureyş'e: "Ben Muhammed'i dilediğim gibi yönlendiriyorum." dedi.[562]
Ibn Abdülber de "el-îstîâb" isimli eserinde tbn Ebû Serh'in Kur'ân'm yazılmasıyle ilgili bu ciddiyetsizliğini nakletmiştir.[563]
Öte yandan Fransız müsteşrik R. Blachere ortaya, Vahiy katiplerine ne kadar güvenebileceğiz' diye tehlikeli bir soru atmaktadır. O şöyle diyor: "Biz vahiy katiplerinin bazılarına mutlak olarak güvenebiliriz, Abdullah b. Ebû Şerh gibi irtidat edip Hz.Peygamber'in, "azizen hakîmen" yazmasını istedediği zaman "gafûran rahîmen" yazdığım söyleyen kimselere ne diyeceğiz?"[564]
Onun talebesi en-Necîb de şunu ilave ediyor: "Peygamber katibe yazdırdığı zaman, onun yaptığı değişiklikleri bilmiyordu."
Bana öyle geliyor ki bu anlatılanlar sahih değildir, ona nisbet edilmesi uydurmadır, islam dininden irtidat etmesine gelince bu, sabittir, şek ve şüpheden uzaktır. Şüphesiz ki kişi.irtidat ettikten sonra irtidat ettiği müddetçe sorumlu değildir. Öyle ise Hz.Pey-gamber (s.a.v.)'i istediği şekilde yönlendirdiğini iddia etmesine engel bir şey yoktur. Fakat bizim için, ona, irtidat ettikten sonra, işlesin işlemesin, her kötü şeyi yüklememiz caiz midir?
Benim bunu inkar etmemin iki sebebi vardır:Birincisi Hz.Peygamber (s.a.v.)'in yazdırdırdıklarınm değiştirilerek yazılması meselesi birden fazla şahsa isnad edilmiştir. Abdullah b. Hatal, irtidat edip öldükten sonra kabrinin kendisini kabul etmeyerek dışarı attığı Ensârî ve Abdullah b. Sa'd b. Ebû Şerh bunlardandır. Aslında Hz.Peygamber (s.a.v.) vahyi yazdırdıktan sonra katibin, yazdıklarını kendisine okumasını istiyordu. Şayet bir hata varsa nihâî kesin şeklini almadan önce düzeltiyordu. Buna göre hile yapılmaya çalışılmasının Hz.Peygamber'e gizli kalması makul değildir. Diğer taraftan kâtibin kendiliğinden yapmış olduğu tağyir ve tahrif hakkında Hz.Peygamber (s.a.v.)'in "böyle indirildi" demesi mümükün değildir. Kur'ân ALLAH katandandır. Peygamber'in bunda en küçük bir dahli yoktur. Kur'an, ne Hz.Peygamber tarafından meydana getirilen bir kitaptır, ne de, onun fikirlerinin ürünüdür. el-Vâkıdî'nin veya başkasının bu konudaki: "Abdullah b. Ebû Şerh, Resûlullah (s.a.v.)'in yazdırdığının hilafına yazıyor, sonra ona okuyor, o da: "ALLAH böyle indirdi" diyerek onu tasvib ediyor." şeklindeki sözlerini nasıl kabul edebiliriz. Resûlullah (s.a.v.) kendi yazdırdığının ve kendisine inenin hilanna yazılan bir şeyi nasıl kabul edebilir? Sonra bunu nasıl Allah'a nisbet eder? Hz.Peygamber (s.a.v.)'i bundan tenzih ederiz. Bu, büyük bir bühtandır.
Bir şey daha vardır: Farzedelim ki öyle oldu. Fakat biz biliyoruz ki Hz.Peygamber (s.a.v.): "Mümin bir delikten iki defa sokulmaz." buyurmuştur. Günlük hayatımızda bir katibimizin bizimle böyle oynadığını tesbit etsek, hemen onu görevden uzaklaştırır yerine başka bir katip getiririz. Ve bu ikinci katibi getirirken Öncekinden daha çok hassasiyet gösteririz. Birincisinin yapmış olduğu aldatma ve tezvire mahal bırakmayız. Böyle bir katip Peygamber (s.a.v.)'i nasıl defalarca aldatır, ve o buna göz yumar? Peygamber efendimiz böyle bir şeyden uzaktır, böyle bir şey yapmış olmasından onu tenzih ederiz.
Kur'ân'm yazılmasıyla ilgili anlatılan bu haberin doğruluğunu kabul etmemiz mümükün değildir. Özellikle bu rivayetlerin senedi yoktur, isnaddan yoksundur. Bunları gerçekte Abdullah b. Ebû Serh'in düşmanı olan birtakım kimseler uydurmuş» daha sonra gelenler de onlardan rivayet etmişlerdir.
Güvenilir eski kaynaklar, Abdullah b. Ebû Serh'den Kur'ân'm yazılmasıyle ilgili bu tür gayri ciddî bir şey zikretmezler. Elimizdeki kaynakların en eskilerinden biri İbn Hişam'ın, daha doğru bir ifade ile ibn îshak'm "es-Sîra" sidir. O, sadece Abdullah b. Ebû Serh'in Hz.Peygamber'in katipliğini yaptığını, sonra ir-tidat ettiğini zikreder. îbn Ishak der ki: "Hz.Peygamber (s.a.v.) onun katlim emretti. Çünkü o, müslüman oldu, Resûlullah'a gelen vahyi yazdı, sonra irtidat edip müşrik olarak Kureyş'in yamna Mekke'ye döndü."[565]
ibn Sa'd: "ilk müslümanlardandı. Resûlullah (s.a.v.)'in vahiy katipliğini yaptı, sonra fitneye düştü, irtidat ederek Medine'den çıktı, Mekke'ye gitti."[566] demiştir.
Halife b. Hayyat:"Abdullah b. Sa'd b. Ebû Şerh Hz.Peygamber'in katipliğini yaptı, sonra irtidat ederek Mekke'ye gitti."[567] demiştir.
et-Taberî ise: "Resûlullah (s.a.v.) onun öldürülmesini emretti. Çünkü o müsiüman oldu, sonra müşrik olarak irtidat etti."[568] demiştir.
Görüldüğü gibi güvenilir eski kayrıtudar onun Kur'ân'ı tahrife çalıştığı konusunda hiç bir şey zikretmiyor. Galib olan zanna göre bu hikayenin aslı Hz.Osman ve taraftarlarına düşman olan Şiî ibn Kelbî'ye dayanmaktadır. Bu rivayetin dayanaklarından biri olan el-Vakıdî zayıftır, hatta hadis uydurmakla itham edilmiştir. Ondan sonra gelenler de bunu tetkik etmeden ondan rivayet etmişlerdir. Özellikle Abdullah'ın irtidat etmiş olmasından dolayı insanlar hakkındaki bu rivayetleri tetkik etmeyi zarurî görmemişlerdir.
Durum böyle olunca bu kıssanın aslı Hz.Osman'a düşmanlığı bilinen birtakım kimselere raci olur. Öyle ise bunların sözlerim son derece ihtiyatla almamız gerekir.
Bütün bu anlatılanlardan sonra Abdullah b. Ebû Serh'in Kur'ân-ı Kerîm'i tahrif ettiği hususunda sonra da Hz.Peygamber (s.a.v.)'in: "ALLAH böyle indirdi." iddiasıyle ilgili yeterli delil bulamıyorum.
Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerine nisbet edilen "falan ve falan katibler Kur'ân-ı Kerîm'i tahrif ediyorlardı, o zaman Hz.Peygamber bazen bunun farkında değildi, bazen de muvafakat ediyordu" gibi sözler tamamen uydurmadır, aslı esası yoktur, vakıaya muhaliftir. Din bunu kabul etmez, ilmî araştırma ve tetkikler de bunu reddeder.
43- ABDULLAH B. ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL (R.A.)
ismi Hubâb idi. Hz.Peygamber (s.a.v.) ona Abdullah ismini verdi.[569] Bedir, Uhud ve Resûlullah (s.a.v.) le beraber diğer bütün gazvelerde bulundu.[570]
Babası münankların reisi olup Tebûk gazvesinde: "Medine'ye döndüğümüzde elbette aziz olan zelîl olanı oradan çıkaracaktır." (Münâfikûn sûresi: /8) demişti. Bunun üzerine şimdi kendisinden bahsettiğimiz oğlu Abdullah, Hz.Peygamber (s.a.v.)'e:
"- Yâ Resûlellah! Asıl zelil olan odur, sen ise azizsin." demiş ve Resûlullah'tan babasını öldümek için izin istemişti. Resûlullah (s.a.v.) de:
"- Hayır öyle yapına, insanlar, Muhammed ashabını öldürtü-yor, derler. Fakat sen babana iyilik yap ve onunla iyi geçin."[571] buyurmuştu.
Hz.Ömer'in oğlu Abdullah demiştir ki: "Abdullah b. Übey b. Selûl ölünce, oğlu Abdullah, Hz.Peygamber (s.a.v.)'e geldi ve: "Yâ Resûlellah, gömleğini ver, babamı onunla kefenleyeyim."[572] dedi.
Abdullah Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerindendir. Onu Resûlulİah'm katipleri içerisinde Ya'kûbî, Ömer b. Şebbe,[573] ibn Abdülber[574], es-Süheylî[575], el-Irâkî[576], ibn Hacer[577], ibn Seyyidünnâs[578], el-Ensârî[579], el-Amirî[580] ve diğerleri zikretmişlerdir.
Abdullah, Hz.Ebû Bekir'in hilafeti döneminde hicretin on ikinci senesinde Yemame'de dinden dönenlerle savaşırken şehid olmuştur.[581]
44- ABDULLAH B. AMR B. EL-AS (R.A.)
el-îmam el-ced el-âbid Sâhib-i Resûlillah[582] gibi lakaplarla tanınır.
Babasından önce müslüman oldu. Yedi sene sonra Medine'ye hicret etti. Bazı gazvelere iştirak etti.[583]
Yazısı güzeldi. Hz.Peygamber (s.a.v.)'den işittiği her şeyi yazıyordu. O kendisinden bahsederken şöyle demiştir: "Ezberlemek isteğiyle Hz.Peygamber (s.a.v.)'den işittiğim her şeyi yazıyordum. Sahâbîler beni nehyederek: "Sen Resûlullah (s.a.v.)'den işittiğin her şeyi yazıyorsun. O ise bir beşerdir, gazablı anında da razı olduğu anda da konuşuyor." dediler. Bunun üzerine ben de yazmayı bıraktım ve bunu Resûlullah (s.a.v.)'e zikrettim. Resûlullah (s.a.v.): "Yaz, kudret ve iradesiyle yaşadığım ALLAH'a yemin ederim ki benden haktan başka bir şey sadır olmaz." buyurdu.[584] Abdullah da Resûlullah (s.a.v.)'in hadislerini yazdı ve bunu "es-Sahîfetü's-sâdıka" ismini verdi.[585]
Abdullah Süryânîce'yi biliyordu. Şerîk b. Halîfe: "Abdullah b. Amr'ı Süryânîce okurken gördüm."[586] demiştir.
el-Bâkıllânî, Abdullah'ı Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde zikretmiştir.[587]
45- OSMAN B. AFFAN (R.A.)
Osman b. AfFan b. Ebu'l-As, Kureyş kabilesinin Emevî kulundandır. Mü'minlerin emîri ve hulefâ-i râşidîn'in üçüncüsüdür. Fil yılından altı sene sonra doğmuştur.[588]
îlk müslümanlardandır. Ebû Bekir es-Sıddîk'in daveti ile İslama girmiştir.[589] Eşi Peygamber efendimiz (s.a.v.)'in kızı Rukiy-ye ile Habeşistan'a ilk hicret edendir.[590] Rukiyye Bedir muharabe-sinde ölmüştür. Bu yüzden Hz.Osman da hasta olan eşine baktığı için Bedir savaşma iştirak edememiştir. Peygamber efendimiz Bedir ganimetlerinden Osman'ın payını ayırmış ve cihad ecrini de alacağını bildirmiştir.[591] Sonra Hz.Peygamber (s.a.v.) Hz.Osman'ı diğer kızı Ümmü Gülsüm (r.a.) ile evlendirmiştir. Bu sebeple Hz.Osman'a iki nur sahibi anlamında "Zî'n-nûreyn" denir.
Hz.Osman aşere-i mübeşşereden (hayatlarında cennetle müjdelenen on kişiden) biridir. Resûlullah (s.a.v.) onun ileride şehid olacağını bildirmiştir. Gerçekten islam düşmanları tarafından planlanan **** bir komploya kurban gitmiştir.
Hz.Osman Resûlullah (s.a.v.)'in katiplerindendir. Onu Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katipleri içerisinde el-Ya'kûbî [592], Ömer b. Şebbe[593], el-Vâkıdî[594], et-Taberî[595], Ibn Miskeveyh[596], Cehşiyârî[597], îbn Kesîr[598], Îbnü'1-Esîr[599], el-Mizzî[600], îbn Seyyidünnâs[601], el-Irâkî[602], el-Ensârî[603] ve daha başkaları zikretmişlerdir.
îbn Kesîr şöyle demiştir: "el-Vâkıdî kendi senediyle rivayet etmiştir ki Nehşel b. Malik el-Vâilî Resûlullah (s.a.v.)'in yanına geldiği zaman Resûlullah Osman b. Affan'a emretmiş o da onun için islam dininin esaslarım bildiren bir yazı yazmıştır.[604]
Hz.Osman'a Hicrat'in onikinci senesinde .Zilhicce ayının son Pazartesi günü bey'at edilmiştir. Hicretin otuz beşinci senesi Zilhicce ayının onsekizinci Cuma günü şehid edilmiştir.[605] (ALLAH kendisinden razı olsun.)
46- UKBE (R.A.)
Muhammed b. Sa'd "et-Tabakâtü'1-kübrâ" isimli eserinde: "Dediler ki Resûlullah (s.a.v.) Avsece b. Harmele el-Cühenî için şöyle yazdırdı:
Rahman ve rahîm olan ALLAH'ın adıyla.
Bu, Resûlullah (s.a.v.)'in murûet sahiplerinden Avsece b. Harmele el-Cühenî'ye verdiği şeydir. Ona Belkese ile Masna'a arasında, ve el-Cefelât'tan, Cebelü'l-Kıble'yekadar olan yeri verdi. Orada ona karşı kimse hak iddia edemez. Kim ona karşı hak iddia ederse onun hakkı yoktur. Onun hakkı haktır.
Ukbe yazdı ve şahid oldu.[606]
Ibn Sa'd böyle demiştir. el-Ensârî: "Ibn Sa'd Ukbe'nin nesebini zikretmedi." demiştir.[607] Muhammed Hamîdullah ise katibin ismini el-Alâ' b. Ukbe olarak zikretmiştir.[608] Fakat Ibn Sa'd'm rivayeti görüldüğü gibi îbn Ukbe değil, Ukbe'dir.
el-Ensârî'nin dışında Hz.Peygamber (s.a.v.)'in katiplerini zikredenlerden hiç birinin Resulullah'm katipleri içerisinde bu ismi zikrettiklerini bulamadım. Diğer taraftan bu isimle amlan bir çok kimse vardır. Tercihen bu, Ukbe b. Amir b. Abs el-Cühenî'dir. Ebû Saîd b.Yûnus onun hakkında: "Kur'ân'ı iyi okuyorrdu, ferâiz ve fikhı biliyordu, lisanı fasîh idi, şâir ve katip idi. Kur'ân'ı ceme-denlerden biri id. Mısırda onun mushafinı gördüm. Tertibi Hz. Osman'ın mushafinm tertibinden farklı idi. Sonunda "Ukbe b. Arnir kendi eliyle yazdı" ifadesi vardır." demiştir.[609]
47- EL-ALÂ' B. EL-HADRAMt (R