sumeyye
Thu 16 June 2011, 01:30 pm GMT +0200
MÜNAFIKÛN SÛRESİ
1167- Zeyd bin Erkam (Radıyallahu Anh) der ki:
Biz Tebük savaşında bütün ashabla bir arada iken, (münafıklarr dan) Abdullah bin Ubeyy bin Selül'ün kendi adamlarına şöyle dediğini işitmiştini: Siz bundan sonra Peygamberin etrafında bulunan muhacirlere hiç bir şekilde yardımda bulunmayın, onlara bir şey vermeyin. Böyle yaparsanız, onlar peygamberin etrafından dağılırlar ve ev sahibi biz şerefli kimseler, o sığıntıları Medine'den çıkarmış oluruz.
Ben de bu sözleri amcam Sa'd bin Ubade'ye yahud Hazreti Ömer'e söyledim. Hazreti Ömer de bunu Peygamber efendimize bildirdi. Sonra Hazreti Peygamber beni huzurlarına çağırarak işi benden tahkik etti. Ben de olduğu gibi söylenenleri anlattım. Bundan sonra Hazreti Peygamber, Abdullah bin Ubeyy bin Selül'ü ve arkadaşlarını huzura getirterek, böyle mi konuştunuz? diye sordu. Onların hepsi yemin ederek tamamen inkâr ettiler. Onlann toplu bir şekilde ve yemin ederek söylediklerini inkâr etmeleri beni yalancı durumuna soktu. Buna öyle üzüldüm ki, hayatımda böyle bir üzüntü ve keder çekmedim. Böyle keder içinde evime çekilip oturdum. Benim üzüntüm yetmiyormuş gibi, amcam Sa'd bin Ubade, neden rahat durmadın, basma iş çıkarıp peygambere karşı yalancı oldun, diyerek
beni azarlıyordu.
Sonra. Allah Allah Tealâ Hazretleri beni doğrulayan: «Allah'ın Peygamberi yanında bulunan (göçmen Yoksul) lan beslemeyin ki, dağılıp gitsinler, diyenler onların kendileridir. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır; fakat münafıklar (bunu) anlamazlar. Diyorlar ki: (eğer bu savaştan) Medine'ye bir dönersek, and olsun, güçlü olan güçsüz olanı oradan çıkaracaktır. Halbuki kuvvet ve üstünlük Allah'ın, Resulünün ve müminlerindir; fakat münafıklar bilmezler.» (Münafıkûn: 7-8) mealindeki ayeti, kerimeyi indirdi. Bunun üzerine Hazreti Peygamber bir adam göndererek beni huzurlarına çağırdı. Sonra bu ayetleri okuyarak bana söyle buyurdu:
«Allah Tealâ Hazretleri seni doğruladı, ya Zeyd!»[32]
1168- Zeyd biît Erkam'dan (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir!
«Allah'ım! Ensar'ı (Medineli ashabı), Ensar'ın oğullarım ve En-sar'm oğullarının oğullarını bağışla.»
[32] Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:810-811