saniyenur
Tue 24 January 2012, 09:52 pm GMT +0200
Mü'minlerin kafirlerden ayrılmaları
İlahi davetle karşılışıp, Sünnetullah gerçeği ile tehdit edilen kavimler, hakkı bilmelerine rağmen hakkı reddettikleri zaman Sünnetullahın hükmü çerçevesine girmekteler ve Sünnetullah gereği helak edilmekdirler.
Kendilerine bildirilen ayetlerin Rabbani olduğunu anlamalarına rağmen inkarda ısrar eden kavimlerin helak olacakları, Musa (a.s.)'ın Firavun'a verdiği cevapta açıkça beyan edilmektedir,
Andolsun ki biz Musa'ya apaçık dokuz ayet verdik. İsrailoğularına sor. Onlara geldiği vakit Firavun ona şöyle demişti: "Musa ben seni gerçekten büyülenmiş sanıyorum." O da (Firavun'a): "Andolsun bunları, görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin. Gerçekten ben de seni helak olmuş sanıyorum" demişti. İsra 101.102 Kendilerin tanınan mühlet zarfında İlahi davete açıklık kazandırılmasının ve davetin anlaşılmasına engel olan cahili birikimlerin izale edilmesinin görünür hikmetlerinden birisi de budur. Bu açık tebliğ ile yollar belirginleşmekte, müslümanların yolu ile kâfirlerin yolu kesin hatlarla birbirinden ayrılmakta ve kafirlerin küfrî yolları apaçık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Suçlu günahkarların yolu apaçık ortaya çıksın diye ayetlerimizi böylece (uzun uzun) açıklamaktayız. En'am 55
İlahi davet açıklık kazandıktan ve kendilerine tanınan mühlet bittikten sonra, mü'minlere kafirlerden ayrılmaları emredilmektedir. Nuh (a.s.) ve beraberindeki müminlerin gemiye binmeleri, Hud (as.), Salih (a.s.) ve Lut (a.s.)'ın müminlerle birlikte kavimlerinden ayrılmaları, Musa (a.s.)'ın İsrailoğullarıyla birlikte gece vakti Mısır'dan ayrılması aynı İlahi emrin bir gereği olarak yerine getirilmiştir.
Çünkü şanı yüce Rabbimiz mü'minlere, helak edilecek olan kavimlerinden ayrılmalarını emretmektedir. Nitekim Resulullah (s.a.v.)'e de, bu sünnetini ifade eden aynı buyruk ile hitap etmiştir.
Oysa sen (onların) içlerinde bulunduğun sürece Allah onları azaplandıracak değiidir. Enfal33
Zikredilen bu hükmü, hiç şüphesiz ki hakkı bilerek inkar eden kafirler için bir kurtuluş, bir bağışlanma olarak anlayamayız. Bu hükümde, Resulullah (s.a.v.) onların içinden ayrılmadıkça onların azaplandırılmayacağı beyan edilmektedir. Çünkü Sünnetullahın kapsamında, zalimler helak edilirken mü'minlerin kurtarılacağına dair İlahi vaad vardır.
Zalimler helak edilirken mü'minlerin kurtarılması
Şanı yüce Rabbimiz kavimlerini İlahi hükümlerle uyaran, Sünnetullah ile tehdit eden ve bu Rabbani tebliğin anlaşılması ve yaygınlaşması için gayret sarf eden müminlerin, zalimler helak edilirken mutlaka ve mutlaka kurtaracağım vaad etmektedir.
Bu İlahi vaad Kur'an'ı Kerim'in birçok yerinde zikredilmektedir,
Andolsun ki, biz senden önce kendi kavimlerine (nice) peygamberler gönderdik de onlara apaçık deliller getirdiler. (İman etmedikleri için) Biz de suçlu-günahkârlardan intikam aldık. Mü'minlere yardım etmek (onları kurtarmak) ise bizim üzerimizde bir haktır. Rum 47
Sonra biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırsa. Mü'minleri kurtarmamız da bizim üzerimizde bir haktır. Yunus 103
Zikrettiğimiz ayet-i kerimelerde beyan edilen bu İlahi vaadin tecellisine ilişkin birçok örnekler verilmektedir.
Onu yalanladılar. Biz de onu ve onunla birlikte gemide olanları kurtardık, ayetlerimizi yalanlayanları
da (suda) boğduk. Araf64
Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı m onunla birlikte iman edenleri kurtardık. Zulmedenleri ise korkunç bir ses yakaladı da yurtlarında dizüstü çöke kaldılar (helak oldular). Hud 94
Sonra biz onlara olan vaadin doğruluğunu göstererek onları ve dilediklerimizi kurtardık Haddi aşanları ise helak ettik. Enbiya 9
İman edenleri ve korkup-sakınmakta olanları da kurtardık. Neml 53
Zalimler helak edilirken İlahi vaad ile kurtarılan ve kurtarılacak olan müminler elbetteki Rabbani hükümlere teslim olan ve bu hükümlerin getirdiği sorumluluğu idrak ederek yaşayan müminlerdir. Enfal suresinde zikredilen "Sen onların içinde bulunduğun sürece Allah onları azarlandıracak değildir" buyruğu Resulullah (s.a.v.) ile birlikte, onun yolunu izleyen dünya müslümanlarını da muhatap almaktadır.
Tabi ki bu müslümanlar, İlahi mesajı Resulullah (s.a.v.) in sünnetini dikkate alarak yaşamaya ve yansıtmaya çalışan müslümanlardır. Sözkonusu İlahi vaad ile müjdelenen müslümanlar, bu kutlu müslümanlardır. Bunlar cahili toplumlarda yaşamalarına rağmen cahiliyeye ve zulme rıza göstermeyen, kötülükten sakındıran, iyiliği emreden müslümanlardır. Bunlar Rabbani ölçüyü esas almadan yaşadıkları şartlara göre değişebilen kimseler değil, Rabbani ölçü ite şartları değiştirmeye talip olan kimselerdir. Söz konusu İlahi vaad ile müjdelenen müslümanlar, bu kutlu müslümanlardır.
Halkı ıslah eden kimseler iken senin Rabbin o ülkeleri zulm ile helak edecek değildi. 11-Hud 117
Ancak!
Hakkı bilmelerine rağmen, haksızlık karşısında sükut edenler, Resulullah (s.a.v.)'in razı olmadığı, boyun eğmediği zalime ve zulme boyun eğenler, razı olanlar, Allan'ın hükmünü bilmelerine rağmen şeytani hükümleri inkar etmeyenler, inkar ettirmeyenler, insanları Allah'a kulluğa davet ederken, şeytana ve şeytanın dostlarına kulluktan menetmeyenler, Allah'tan korkup-sakınmayanlar, zalim ve zulüm karşısında susmayı, müslümanca bir sabır olarak adlandıranlar, çevresindeki uyuşmuş ve uyuşturulmuş insanların kendisine yönelttikleri sevgi, saygı ve itibar ile hoşnut olup, bu cahili değerler ile Allah katında da değerli olduklarını zannedenler, malından ve canından taviz vermeyip, Allah'ın hükmünden taviz verenler, yapmadıklarını söyleyip, emrolunmadıkları işleri yapanlar, üç günlük dünya hayatını, ebedi hayata tercih edenler, var olan Allah'tan değil, yok olan yokluktan korkanlar, müslümanca yaşamasını bilmezken, müslümanca ölmekten söz edenler, zelil bir yaşantıyı, Allah'ın lutfu ile gerçekleşebilecek olan izzetli ve onurlu bir şehadete tercih edenler.
İşte bunlar, bütün bunlar zalimin zulmünde ve mazlumun günahında hisse sahibidirler. Allah'ın azabı zulmeden zalimlerle birlikte, zulme rıza gösteren bu kimseleri de kuşatacaktır. Ve öyle bir fitneden sakının ki, içinizden sadece zulmedenlere isabet etmez. Bilin ki Allah'ın azabı çok şiddetlidir. Enfal 25
Bu ayet-i kerimede belirtilen kimseler, zalimin zulmüne güçleri nisbetince müdahale etmeyen kimselerdir. Dolayısıyle zalimlerin müstahak oldukları azap, zulme rıza gösteren bu kimselere de dokunmaktadır. Bu kimseler, zalimlere azap edilirken kurtulacak olan kimseler değildir. Rabb'imizin İlahi vaadine muhatap olan müminler, güçleri nisbetince kötülükten sakınan ve kötülükten sakındıran, iyiliği yaşayan ve iyiliği emreden müminlerdir.
Biz kötülüklerden sakındıranları kurtardık. Zulme sapanları da yapmakta oldukları fisk dolaysıyla pek zorlu bir azap ile yakalayıverdik. A'raf 165