- Mü'minin kainatla ilişkisi

Adsense kodları


Mü'minin kainatla ilişkisi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Hadice
Fri 28 January 2011, 02:19 pm GMT +0200
MÜ’MİNİN KAİNATLA İLİŞKİSİ: 

Mü’min kainatla ilişki içinde yaşar, kaiatla dosttur. Aralarında derin bir bağ ve uygunluk vardır. Kainat mü’mine düşman ve yabancı değildir. Mü’min kainata bakarak düşünür, ibret alır. Orada Allah’ın nimetlerinin tezahürünü ve rahmetinin eserlerini görür.

Mü’min nasıl Allah’ın kanunlarına baş eğer ve itaat ederse, kainat da Allah’ın kanunlarına baş eğer ve itaat eder.

Mü’min kainata Allah’a götüren bir rehber ve canciğer bir dost gözü ile bakar.

Kainata bu sıcak bakışı ile mü’minin ruhu genişler, hayatı genişler ve içinde yaşadığı varlık dairesi genişler.

Mü’minin kalbinden daha geniş bir şey yoktur; görünen ve görünmeyen her iki alemi içine almıştır. Her iki hayatı, dünya ve ahiret hayatını, fani ve baki hayatı içine almıştır. Her iki tür varlığı, fani ve sonradan olan, baki ve ezeli olan varlığı (Allah’ın varlığı) içine almıştır.

İmansızın ve Allah ve ahiret hakında şüphesi olanın kalbi kadar dar bir şey yoktur. O’nun hayatı zindandan, hatta zindandaki bir hücreden bile dardır. O, ezelden ve ebedden, dünden ve yarından uzakta yaşar. O, ancak bugününü bilir; bugününden de ancak hayvani zevklerini bilir. O, bu geniş varlıktan uzak yaşar. fiahsından ve etrafındaki birkaç şahıstan başkasını bilmez. fiahsının da ancak maddi tarafını ve hayvani güdülerini bilir.

Bu; sabit bir gerçektir ve Adem’le Havva’nın cennetten yeryüzüne indirildikleri günden beri yürürlükte olan bir kanundur. Çünkü Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor: “imdi bendensize bir hidayet geldiği zaman kim benim hidayetime uyarsa o, sapmaz ve sıkıntıya düşmez. Ama kim beni anmaktan yüz çevirirse, onun için de dar bir geçim vardır.

Allah’ın hidayetinden mahrum bazı insanlar maddi bir refah ve hissi bir nimet içinde yüzer gibi görünürlerse de bu sizi aldatmasın. Çünkü gerçek sıkıntı onların ruhlarındadır. Ruh ve kalp daralırsa geçim de daralır, hayat da daralır. Ruh genişlerse hayat da genişler. Eski bir şair şöyle diyor:

“Yemin ederim, memleket daralmaz; fakat insanların ruhu daralır!”.

Varlık dairesi hayvana nisbetle dardır; midesi ve karnı ile, ot ve mera ile sınırlıdır.

Çocuğunki de buna yakındır. Çocuğun dünyası anası ve anasının memeleridir. Biraz büyüyünce daire de genişler; içine babası kardeşleri ve oyun arkadaşları da girer. Daha büyüdükçe duyu dairesi genişler; erginliği yaklaşınca, görünenden görünmeyene doğru gider. Artık genel  kavramları, soyut fikirleri anlamaya başlar.

Allah’a ve gaybe iman, insanı hayvalıktan insanlığa, çocukluktan erginliğe yükseltir. Çünkü insan his sahasından akıl sahasına, görünen alemden görünmeyen aleme geçen.

Mü’min geçimi bol olmasa da ruhu ve kalbi boldur.
Çünkü ruhu, kalbi ve hayati genişletmek imanın yapısında vardır. İman, insanı bütün varlıkta; zahiri ve batını ile, ulvisi ve süflisi ile, görüneni ve görünmeyeni ile, mazisi, hali ve istikbali ile temasa geçirir. İnsanı, göklere  yere ve bunlardan bulunanlara bağlar; Allah’ın meleklerine, Arş-ı taşıyalara, Alah’dan başkasının bilmediği ruhani askerlere bağlar. İlahi nur meş’alesini taşıyanlara; ilk insan Hz. Adem’den Hz. Muhammed (s.a.v.) e kadar gökten inan vahyleri insanlara getiren peygamberler bağlar. İman insanı, her milletin ve asrın sıddıklara , şehitlerine ve salihlerine bağlar. İnsanı ahirete, cennet ve cehenneme bağlar. Kısaca insanı varlığa ve varlığı yaratan Evvel ve Ahir, Zahir veBatın Allah’a bağlar.                           Mü’minin ruhu geniş ve engin bir ruhtur. Nasıl olmasın ki, O, göklerin ve yerin, Arş’ın ve kursinin, dünyanın ve ahiretin, ezel ve ebedin çevrelediği bir varalık içinde yaşar.

Mü’minin ruhu geniş ve engindir; çünkü o, yolunu ve çevresini aydınlatın bir nur içinde yaşar. Nur ise karanlığın tersine, insanın hayat dairesini genişletir. Karanlıkta yaşayan etrafını ve etrafındakileri görmez; hatta elinin altındaki şeyi bile görmez. Nefsini, kendi nefsinden daha yakın olan şeyleri dahi görmez. Saklı ışık meydana çıkınca önce kendini, etrafındaki şeyleri görmeye başlar. Işık kenetlendikçe, ziyası etrafa yayıldıkça aydınlattığı daire de genşler. Işık ne kadra kuvvetli, göz ne kadar keskin olursa insanın görüş sahası da o kadar geniş olur.

Resulullah (s.a.v.) e şu ayetin manasını sordular:

“Allah’ın, göğsünü İslama açtığı kimse, Rabbinden bir nur üzerinde değil mi?”. (Zümer: 39/22)

Efendimiz buna şu cevbı verdi: Nur bir kalbe girdi mi kalp genişler ve açılır”.


Kalp; iman ve yakin nuru ile genişleyip açıldığı gibi, imansızlık ve şüphe karanlığı ile de daralır ve büzülür.


“Allah kimi doğru yola iletmek isterse oun göğsünü İslam’a açar; kimi de saptırmak isterse onun göğsünü (o kimse) göğe çıkıyormuş gibi dar ve tıkanık yapar”. (En’am: 6/125)

ceren
Thu 21 May 2015, 08:32 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Mümin kainatla her zaman bir ilişki içindedir.Çünkü Rabbim kainatı müminin hizmetine sunmuştur.Elhamdulillah..

ikranur 7d
Thu 21 May 2015, 08:42 pm GMT +0200
Mü’min kainatla ilişki içinde yaşar, kaiatla dosttur.Paylaşım için Allah razı oslun.

mevlüdekalınsaz
Thu 21 May 2015, 09:22 pm GMT +0200
“Allah’ın, göğsünü İslama açtığı kimse, Rabbinden bir nur üzerinde değil mi?”. (Zümer: 39/22)

Efendimiz buna şu cevbı verdi: Nur bir kalbe girdi mi kalp genişler ve açılır”.

Kalp; iman ve yakin nuru ile genişleyip açıldığı gibi, imansızlık ve şüphe karanlığı ile de daralır ve büzülür.


Allah razı olsun.Rabbim gönüllerimize  iman nuru ihsan eylesin inşalalh

Sevgi.
Thu 21 June 2018, 03:19 am GMT +0200
Esselâmü Aleyküm
Rabbim kalplerimize huzur imanımıza güzelliği versin inşaAllah. Amin Ecmâin