meryem
Sun 3 April 2011, 02:25 pm GMT +0200
MÜLK
Mülk, Kur'an'da en çok kullanılan kavramlardan biridir. Mülk, iki anlama gelir:
1) Sahib olma (temellük) ve yönetme (tevvelli),
2) Güç ve iktidar.[85]
Kur'an'da kullanılan me-le-ke kökenli kavramlar; mülk, melekût, mâlik, melik ve melîk’tir.
Mülk ile milk, meleke kökünün masdarıdır. Mülk, insanlar üstünde tasarrufu, milk ise eşya ve menfaatleri üstündeki tasarrufu anlatır. Mülk, milk'ten daha kapsamlıdır.[86]
1. Allah'la İlgili Mülk Kavramları:
Allah'ın varlığa egemenliğini ve yönetimini anlatan "mülk"le ilgili kavramlar göklerin ve yerin her şeyin mülkünün Allah'a ait oluşunu, mülk'ün onun elinde bulunuşunu ve mülk'te ortaksızlığını belirtir.[87]
a. Mülkü's-Semâvât Ve'l-Ard:
Allah'ın varlık üstündeki egemenliğini (kevnî egemenliği) belirtmek için en çok kullanılan kavramlardan biridir. Allah'ın, varlık konusunda buyurma, yaratma, yoketme, öldürme, diriltme, azap etme ve ödüllendirme gibi eylemleri mutlak biçimde yürütme gücüne sahipliğini anlatır. Mülkü's-semâvât ve'l-ard, göklerin ve yerin mutlak hükümranlığı demektir. Mülkü's-semâvât ve'l-ard kavramının yer aldığı kavramlar incelenirse, her birinin Allah'ın mutlak yürütme gücüyle ilgili bir takım özellikler çerçevesinde, daha kapsamlı ve vurgulu bir anlatım biçimi olarak yer aldığı görülebilir. Mülk kavramının yer aldığı bu ayetleri, anlam dizilişleri açısından şöylece sınıflandırabiliriz:[88]
a) İlah + Hikmet + İlim + Mülk + Dönüş Dizilimi:
"Gökte de, yerde de tanrı odur. Hakim olan her şeyi bilen odur. Göklerin yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü kendisinin olan Allah çok yücedir. Kıyamet saatini bilmek ona aittir. Ona döneceksiniz."[89]
b) Bilme/Görme + Mülk + Diriltme/Öldürme Dizilimi:
"(..) Allah şüphesiz herşeyi bilir. Göklerin ve yerin hükümranlığı elbette Allah'ındır. Dirilten ve öldüren odur Allah'tan başka dost ve yardımcınız yoktur."[90]
"Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arş'a hükmeden, yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilen odur. Nerede olursanız olun, o sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür. Göklerin ve yerin hükümranlığı onundur. Bütün işler Allah'a döndürülür. Geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar. O, kalplerde olanı bilendir."[91]
"(..) Allah, onların yaptıklarını bilendir. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Dönüş Allah'adır."[92] Bundan sonraki ayetlerde, Allah'ın bulutları sürüşü ve yağmur yağdınşı, geceyi gündüzü birbirine çevirmesi, canlıları sudan ve çeşitli biçimlerde yaratışı anlatılır.[93]
C) Güçlülük/Yücelik + Mülk........Dizilimi:
"Göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin olan, çocuk (soy-sop) edinmeyen, hükümranlıkta ortağı bulunmayan, herşeyi yaratıp bir ölçüye göre düzenleyen ve dünyaları uyarmak üzere kulu Muhammed'e hakkı bâtıldan ayırdeden Kur'an'ı indiren Allah yücelerin yücesidir."[94]
Bundan sonraki âyette, kafirlerin bir şey yaratamayan, bilakis yaratılmış olan, fayda ve zarar veremeyen, öldürme, diriltme ve haşretme (yeniden diriltme) gücü olmayan putları tanrı edinmeleri, kınayıcı bir üslupla anlatılır.
"Göklerde ve yerde olanlar Allah'ı tesbih ederler. O güçlüdür, hikmet sahibidir. Göklerin ve yerin hükümranlığı onundur. Diriltir ve öldürür. Onun her şeye gücü yeter. O, herşeyden öncedir. Kendisinden sonra hiç bir şeyin kalmayacağı sondur. Varlığı aşikardır. Gerçek mahiyeti insan için gizlidir. O, herşeyi bilir."[95]
"Bu inkarcıların inananlara kızmaları, onların sadece, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin bulunan, övülmeye layık ve güçlü olan Allah'a inanmış olmaları yüzündendir. Allah, herşeye şahittir." [96]
D) Yaratma/Yoketme + (Şefaat) + Mülk Dizilimi:
"(...) Allah, Meryem oğlu Mesih'i, anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmeyi dilerse, kim ona karşı koyabilir? Göklerin, yerin ve arasındakilerin hükümranlığı Allah'ındır. Allah, herşeye kadirdir."[97]
"Allah, öleceklerin ölümleri ânında ölmeyeceklerin de uykulan esnasında ruhlarını alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerinkini tutar, diğerlerini bir süreye kadar salıverir. Doğrusu bunda düşünen kimseler için dersler vardır. Yoksa putperestler, Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: Onlar bir şeye sahip olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi şefaat edecekler? De ki: Bütün şefaat Allah'ın iznine bağlıdır. Göklerin ve yerin hükümranlığı onundur. Sonra ona döneceksiniz."[98]
"Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Dilediğini yaratır, dilediğine kız çocuk, dilediğine de erkek çocuk verir. Yahut, hem kız hem erkek çocuk verir. Dilediğini de kısır yapar. O, bilendir, her şeye gücü yetendir."[99]
Bundan sonraki âyetlerde Allah'ın vahiy indirmesi, Cebrail'in vahiy görevi, Allah'ın hidayet vericiliği ve peygamberin görevi anlatılır.
"De ki: Sizi Allah diriltir, sonra öldürür, sonra sizi şüphe götürmeyen kıyamet gününde toplar. Ama insanların Çoğu bilmezler. Göklerin ve yerin hükümdarlığı Allah'ındır. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün, bâtıl sözlere uymuş olanlar hüsranda kalırlar."[100]
E) Azap/Rahmet + Ödül/Karşılık + Mülk Dizilimi:
"Ettiklerine sevinen ve yapmadıklarıyla övünmekten hoşlananların, sakın sakın onların azaptan kurtulacaklarını sanma. Elem verici azap onlaradır. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Allah, herşeye kadirdir."[101]
"Yahudiler ve hristiyanlar, 'biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz' dediler. De ki: Öyleyse günahlarınızdan ötürü size niçin azap ediyor? Allah dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin hükümranlığı Allah'ındır. Dönüş onadır."[102]
"(..) Allah, şüphesiz bağışlayandır, merhametli olandır. Göklerin ve yerin hükümranlığının Allah'ın olduğunu bilmiyor musun? Dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar. Allah, herşeye kadirdir."[103]
"Allah, şöyle dedi: 'Bu doğrulara doğruluklarının fayda verdiği gündür. Ebedi ve temelli kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetler onlarındır. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Bu, büyük kurtuluştur.' Göklerin, yerin ve onlarda bulunanların hükümranlığı Allah'ındır. Allah, herşeye kadirdir."[104]
"De ki: Ey insanlar; doğrusu ben, göklerin ve yerin hükümranı, kendinden başka tanrı bulunmayan, dirilten ve öldüren Allah'ın hepiniz için gönderdiği peygamberiyim.(...)"[105]
"(..) Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır. Yoksa güçlü ve çok ihsan sahibi olan rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır? Yahut, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı onların elinde midir? (..)"[106]
"Allah'a ve peygamberine kim inanmamışsa, bilsin ki şüphesiz biz, inkarcılar için çılgın alevli cehennemi hazırlamışızdır. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah, bağışlayan ve rahmet edendir."[107]
b. Melekûtu's-Semâvât Ve’l-Ard:
Mülkü's-Semâvât ve'l-ard ifadesinin başka bir söyleniş biçimidir. Buna göre, göklerin ve yerin [108], evrendeki[109] her şeyin hükümranlığı (egemenliği ve yönetimi) Allah'ın elindedir.[110]
c. Mülk, Allah'ındır (Lehu’l-Mülkü/Biyedihi’l-Mülkü):
Varlık üzerindeki egemenliğin Allah'a ait oluşunun, değişik bir anlatım biçimidir. Bu anlatım, daha çok kıyamet günüyle (uhrevî egemenlik) ilgili ayetlerde yer alır:
"(..) Kendisine toplanacağınız odur. Gökleri ve yeri gerçekte yaratan odur. Ol dediği gün hemen olur. Sözü gerçektir. Sur’a üfleneceği gün, hükümranlık onundur. Görülmeyeni de görüleni de bilir. O hakimdir, haberderdardır"[111]
Kıyamette, hem mülk, hem de hüküm Allah'ındır; buna göre mülk hüküm'den daha genel bir içeriğe sahiptir.
İnkar edenler, ceza saati kendilerine ansızın gelene veya gecesi olmayan günün azabı çatana kadar, Kuran'dan şüphe etmekte devam ederler. İşte o gün hükümranlık Allah'ındır. O, aralarında hükmeder. İnanıp yararlı iş ya panlar, nimet cennetlerindedirler."[112]
"O gün, gök beyaz bulutlar halinde parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir. O gün, gerçek hükümdarlık (el-mülkü'1-hak) rahmanındır. İnkarcılar için yaman bir gündür."[113]
"Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O her şeye kadirdir. Hanginizin daha iyi iş yaptığını belirtmek için, ölümü ve dirimi yaratan odur. O, güçlüdür, bağışlayandır."[114]
"Göklerde olanlar ve yerde bulunanlar Allah'ı tesbih ederler. Hükümranlık onundur, övülmek ona mahsustur. O, her şeye kadirdir. Sizi yaratan odur. (...)"[115]
d. Mâliku Yevmi'd-Din:
Allah'ın mâliku yevmi'd-dîn[116] sıfatı da, bu açıklamalar ışığında daha anlamlı duruma gelmektedir. Kur'an'ın yalnızca ilk sûresi olan Fatiha'nın 4. âyetinde geçen bu isim, herkesin yaptığının karşılığını alacağı günde Allah'ın her şey ve herkes üstünde tam bir hâkimiyete sahipliğini anlatır.[117]
e. Allah'ın Mülkünde Şeriksiz Oluşu:
Varlık üstündeki egemenliğin sahibi olan Allah, bu egemenlik hakkını ortaksızca kullanır.
"De ki: 'Hamd, çocuk edinmemiş olan, hükümranlığında ortağı bulunmayan, düşkün olmayıp yardımcıya da ihtiyaç duymayan Allah'a mahsustur; Onu, gereği gibi ulula"[118]
"Göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin olan, çocuk edinmeyen, hükümranlıkta ortağı bulunmayan, her şeyi yaratıp bir ölçüye göre düzenleyen ve dünyaları uyarmak üzere kulu Muhammed'e hakkı bâtıldan ayırdeden (fürkan) Kur'an'ı indiren Allah, yücelerin yücesidir."[119]
e. Mülk'ü Allah Verir Ve Alır:
Mülk'ün sahibi olan Allah, mülk'ün insanlara ait bölümünü de dilediğine, ama hak edişine göre verir:
"Peygamberleri onlara 'Allah size şüphesiz, Tâlût'u hükümdar olarak gönderdi' dedi. 'Biz hükümdarlığa ondan lâyık iken ve ona malca da bir bolluk verilmemişken, bize hükümdarlığa o nasıl layık olabilir?' dediler. 'Doğrusu Allah size onu seçti, bilgi ve vücutça gücünü arttırdı' dedi. Allah; hükümdarlığı dilediğine verir. Allah her şeyi kaplar ve bilir."[120]
"De ki: Mülkün sahibi (mâliku'1-mülk) olan Allah'ım! Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de çekip alırsın. Dilediğini üstün (aziz) kılar, dilediğini alçaltırsın. İyilik senin elindedir. Doğrusu sen her şeye kadirsin."[121]
Bu âyetten hiçbir ahlâkî kurala dikkat etmeden sadece gücüyle hareket eden despot bir tanrı imajı çıkarmak yanlıştır. Bu ifadeler, Allah'ın mutlak gücünü belirtir. Fakat o hükümranlığı birilerine verirken veya alırken, bu kişilerde bulunan ahlâkî niteliklere ve onların hakedişlerine bakar. Burada, Allah'ın tasarrufunun ahlâkî gerekçeleri anılmamıştır. Çünkü Kur'an'ın hitap ettiği müşrik toplumda Allah’ın gücü, gereği gibi değerlendirilmemektedir.
Bu ve benzeri âyetler, Allah'ın mutlak gücünü ön plana çıkarmaya yöneliktir." [122]
Mülkten pay alanlar arasında, bazı peygamberler (söz gelimi İbrahim ve soyu ile Hz. Yusuf) en başta yer alır;
"Allah kendisine hükümranlık verdi, diye İbrahim ile rabbı konusunda tartışanı (Nemrut'u) görmedin mi?"[123]
"Yoksa onların hükümranlıktan bir payı mı var? O zaman insanlara bir çekirdek parçası bile vermezler. Yoksa Allah'ın bol nimetinden verdiği kimseleri mi çekemezler? Oysa İbrahim ailesine kitap ve hikmet verdik, onlara yük hükümranlık (mülk) bahşettik."[124]
"Rabbim! Bana hükümranlık verdin, rüyaların yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaradanı! Dünya ve ahirette işlerimi yoluna koyan sensin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat."[125]
f. Allah'ın Mülk Ve Hikmet Vermesi:
Allah, dilediği kullarına mülk ve hikmet verir. Bu, hükümranlık ve sağlam muhakeme gücü vermesi demektir.[126] (bkz. 8.4.2-8.4.4).[127]
g. Melik/Melîk:
Melik ve melîk, Allah'ın kudretiyle ilgili güzel isimlerdendir. Melik, Allah'm evrenin gerçek hükümranı ve hükümdarı oluşunu anlatır.[128] (bkz' 3.5.1). Ayrıca "melîk" sözcüğü de aynı anlamda kullanılır.[129]
2. İnsanlarla İlgili Mülk Kavramları:
a. Mülkü Süleyman:
Süleyman Allah'a şöyle yalvarmıştı:
"Rabbim! Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir mülk (hükümranlık) ver. Sen şüphesiz daima bahşedensin"[130]
Bunun üzerine Allah, istediği yere buyruğuyla giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalara bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdi. Bu mülk, kimsenin tevarüs edemeyeceği ve bu yüzden, kıskançlığa ve komplolara maruz kalmayacak manevi bir krallıktır.[131]
Hz. Süleyman'ın bu özelliği, daha çok maddi iktidarı anlatmak üzere, "mühür kimdeyse, Süleyman odur." biçiminde atasözü olmuştur.
"Ellerinde olanı doğrulayan bir peygamber Allah katından onlara gelince, kitap verilenlerden bir takımı, bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın kitabını arkalarına attılar (gözardı ettiler). Şeytanların (şeytan ruhlu/şeytanca niyetler taşıyan insanların) Süleyman'ın hükümdarlığı hakkında söylediklerine uydular. Oysa Süleyman kafir değildi: Ama insanlara sihri öğreten şeytanlar, kafir olmuşlardı."[132]
Bu ayetteki "Süleyman kafir değildi" ifadesi, Kitab-ı Mukaddes’teki Hz. Süleyman'ın puta tapma suçu işlediği ifadesinin[133] ve onun halk arasında kendi adıyla özdeşleşen sihirbazlık sanatının mucidi olduğu efsanesinin, Kur'an tarafından reddedildiğini göstermektedir.[134]
b. Talut’un, Davut’un Ve Firavun’un Hükümdarlığı:
Talut’un İsrailoğullarına hükümdar oluşu, "mülk" kelimesiyle anlatılır.[135]
Hz. Davut'un mülk'ü (hükümranlığı/otoritesi) Allah tarafından kuvvetlendirilmiş, ona hikmet ve kesin hüküm verme (faslu'l-hitab: anlaşmazlığı giderme) yetisi verilmişti.[136]
Firavun ailesinden olup inandığını gizleyen adam, milletine şöyle seslenmişti:
"Ey milletim! Bugün memlekette mülk (hükümranlık) sizindir, galip (güçlü) olanlar sizsiniz. Ama Allah'ın baskını bize çatınca, ona karşı bize kim yardım eder?"[137]
Firavun da, Mısır ülkesinin hâkimi olduğunu şöyle belirtiyordu:
"Firavun, milletine şöyle seslendi: Ey milletim! Mısır mülkü (hükümdarlığı) ve memleketimde akan bu ırmaklar benim (kontrolümde) değil mi? Görmüyor musunuz?[138]
c. Mülkiyet:
M-l-k kökünden fiiller ve isimler tamamen günlük dildeki mülkiyet ve nimet içinde oluş (saltanat=saadet) kavramlarını anlatır:
"Kudretimizle kendileri için hayvanlar yarattığımızı görmezler mi? Onlara sahip olmaktadırlar."[139]
"Oranın neresine baksan, nimet ve büyük bir mülk (saltanat, mutluluk) görürsün."[140]
d. Köle (Memluk):
Bir âyette, köle anlamına, m-l-k kökünden türeyen "memluk" kelimesi kullanılır.[141]
[85] Ragıp el-İsfahani, age, 718. Âyetlerdeki kullanımı için bkz. Maide, 5-25 (buyurma, söz geçirme), İsra, 17/110, Meryem, 19/87, İnfitar 82/19.
[86] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 30-31.
[87] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 31.
[88] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 31.
[89] Zuhuf, 43/84-86, 39; Tevbe, 9/115-116. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 31.
[90] Tevbe, 9/115-116.
[91] Hadîd, 57/4-6.
[92] Nûr, 24/41-42.
[93] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 32.
[94] Furkan, 25/1-2.43; Hadîd, 57/1-3.
[95] Hadîd, 57/1-3.
[96] Burûc, 85/8-9. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 32-33.
[97] Mâide, 5/17.
[98] Zümer, 39/42-44.
[99] Şüra, 42/49-50.
[100] Câsiye, 45/26-27. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 33-34.
[101] Âli İmran, 3/188-189.
[102] Mâide, 5/18.
[103] Mâide, 5/39-40.
[104] Mâide, 5/119-120.
[105] A'raf. 7/158.
[106] Sâd, 38/8-10.
[107] Fetih, 48/13-14. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 34-35.
[108] En’am, 6/75.
[109] Araf, 7/185. 'Muminun, 23/88; Yasin, 36/83.
[110] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 35.
[111] En’am, 6/72-73.
[112] Hac, 22/56.
[113] Furkan, 25/25,26.
[114] Mülk, 67/1-2.
[115] Tegâbün, 64/1-2. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 35-36.
[116] Fatiha, 1/4.
[117] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 36.
[118] İsra, 17/111.
[119] Furkan, 25/1-2. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 36-37.
[120] Bakara, 2/247.
[121] Ali İmran, 3/26.
[122] Ömer Özsoy - İlhamı Güler, Konularına Göre Kur’an, 12.
[123] Bakara, 2/258.
[124] Nisa, 4/53-54.
[125] Yusuf, 12/101. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 37-38.
[126] Bakara, 2/251; Nisa, 4/54; Sâd, 38/20.
[127] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 37-38.
[128] Tâhâ, 20/114; Mü'minûn, 23/116; Haşr, 59/23; 62/1; Nâs, 114/1-6.
[129] Kamer, 54/55. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 38.
[130] Sad, 38/35.
[131] Muhamed Esed, age, 3/929 (33).
[132] Bakara, 2/101-102.
[133] Krallar, XI/l-10.
[134] Muhamed Esed, ase. 1/28(82). Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 39.
[135] Bakara, 2/247-248.
[136] Sâd, 38/20.
[137] Mü'min, 40/29.
[138] Zuhruf, 43/51. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 39-40.
[139] Yâsîn, 36/71.
[140] İnsan, 76/20. Yine aynı anlam için bkz. Tâhâ, 20/120. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 40.
[141] Nahl, 16/75. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 40-41.