armi
Wed 23 December 2009, 04:27 pm GMT +0200
MUHAMMED DİYÂUDDÎN´İN HAYATI
Hazret lakabıyla meşhur Muhammed Ziyâuddin (k.s) hz.leri yedi cemâzîyel Âhir 1272 Hicri, (Milâdi 1855) tarihinde pazartesi günü öğleden sonra Bitlis´in Hizan kazasına bağlı Usba köyünde doğdu.
Babası Abdurrahmîn-i Tâğî (k.s) ve ailesi hakkında kitabımızın başında gerekli bilgi verilmişti.
Muhammed Ziyâuddin (k.s) hz.lerinin aile çevresi dindar insanlardan müteşekkildir. Dînî ilimler sahasında otorite olmuş olan zamanın ulema-i kiramı yakın çevresinde yaşamaktadır. Zahirî ve manevî ilimleri tahsil etmeye çok müsait bir ortam içerisinde çocukluğunu geçiren Muhammed Ziyâuddîn (k.s) hz.leri ilk eğitim ve öğretimine babası Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) hz.lerinin yanında başlar. Zamanında medreselerde okutulan dersleri tamamlayarak molla payesine erişir.
Vefatına kadar babasının maddi ve manevi sofrasından istifade eden M.Ziyâuddin (k.s) hz.leri tasavvuf yolundaki seyri sülukuna babasının işaretiyle Şeyh Fethullah Verkanasî (k.s) hz. leri-nin yanında devam eder.
Şeyh Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) hz.lerinin son anlarında oğluna tavsiyesi şöyledir:
-Oğlum, Şeyh Fethullah senin hakkında benden daha hayırlıdır. Çünkü ben seni başkalarından ayırmam, ama o seni başkalarından üstün tutar.
Şeyh Fethullah (k.s) hz.leri zahiri ilimlere vukûfiyetinden dolayı Molla Fethullah lakabıyla tanınan ariflerin ve irşâd görevlilerinin kutbu, kâmillerin önderi olan bir zattı. Şeyh Fethullah, mürşidinin oğlunu; en ağır hizmetlerde kullanarak kınayanların kınamasına aldırmadan kâmil-i mükemmil bir zat olarak yetiştirdi. Molla Ziyaûddîn´i 1889 yılında irşadla görevlendirdi.
Molla Ziyâuddin (k.s) hz.leri, mürşidinin sağlığında 10 yıl, mürşidinin vefatından sonra 24 yıl, toplam 34 yıl olmak üzere talebelerin zahiri ve batınî eğitimiyle geçen bir ömür sürdü.
Talebelerinin eğitiminde mahir bir zât olan M.Ziyauddîn (k.s) hz.leri aynı zamanda dini ve milleti için savaşan kahraman bir insandı. l. Dünya Savaşında talebeleriyle birlikte Ruslara ve Ermenilere karşı mücadele etti. Bu çarpışmalar sırasında bir kolunu kaybetti.
M.Ziyâuddin (k.s) hz.lerinin l. Dünya Savaşı´nda gösterdiği bu şecaat; Mustafa Kemal Paşa´nın dikkatini çeker. Bir mektup göndererek takdir ve tebriklerini sunar, Millî mücadelede de kendisine yardımcı olmasını M.Ziyâuddin (k.s) hz.lerinden rica eder. "Nutuk´"un vesikaları bölümünde bulunan bu mektubun metni kitabımızın sonuna eklenmiştir.
Hazret Muhammed Ziyaûddin´nin (k.s) Rabbinin rızası uğruna geçen ömrü; Hicri 1342 (Miladi 1923) senesinin recep ayının 27. cuma günü sabah namazından sonra Bitlis´in Nurşin köyünde son bulur. Babasının yanına defnedilir. (Yüce Mevlâ cümlemizi şe-faatlarına nail eyliye)
193
Halifeleri :
1- Molla Muhammed Emin
2- EI-Hac Abdülkerîm
3- Şeyh Ahmed-el Haznevî
4- Şeyh Mehmed Karaköy
5- Şeyh Muhammed Selim Hızânî
6- Şeyh Mahmud Zokaydı
7- Şeyh Alaaddîn, (Şeyh Fethullah´ın oğlu)
8- Tili Şeyh Şahabeddin
9- Tili Molla Abdullah ( Şeyh Sahabeddin´in oğlu)
10-Molla Halil Kavâkî
11-Molla Yusuf Hurtî
12-Molla Abdurrahman Çokreşî
13-Şeyh İbrahim Abrî
Çocukları :
Tek oğlu olan Molla Fethullah, kendisinden dokuz gün önce vefat etmiştir. Molla Fethullah´ın büyük oğlu Cemâleddin ise kendisinden 13 gün sonra vefat etmiştir. Geriye Âişe adında bir kızı ile Takiyuddîn ve Nâsıruddîn adında iki torunu kalır. Nâsıruddîn daha sonra Şeyh Abdülhakim Hüseynî´den halifelik alır. Hazretin her iki torunundan evlatları hizmete devam etmektedirler. Şeyh Takiyeddin´in Hafit adındaki oğluyla, Şeyh Nasır´ın Lütfi adındaki oğlunun irşad hizmetleri devam etmektedir.
MUHAMMED ZİYÂUDDÎN´İN (K.S) VEFATI
Muhammed Ziyâuddîn´in (k.s) vefatını işaret eden kutsi sözlerinden birkaç tanesi şöyledir:
Birinci dünya savaşına katılarak büyük yararlılıklar gösteren Muhammed Ziyâuddîn bu savaş sırasında sağ koluna isabet eden bir mermi nedeni ile felç olmuştu. Felcin tüm vücuda yayılmaması için beşinci fırkanın askeri hekimi Bitlis Askeri Hastahane´sinde sağ kolunu kesmiştir.
Fakat Hazret bu ameliyatın arkasından ağır hastalığa tutuldu, vefat edecek diye çok korkulmuştu. Bazen bayılıyor bazen de ayılıyordu. Bu hal üzere iken birgün şöyle söyledi:
-Rüyamda kalabalık bir şeyhler gurubunun yanıma geldiklerini gördüm. Gavs-ı Azam Ervasî, Üstad Abdurrahman Tâğî ve Şeyh Fethullah Verkansî hz. de aralarındaydı. Dünyada mı kalacağım, yoksa ahirete mi intikâl edeceğim hususunda aralarında uzun uzun müzakereler yaptılar. Fethullah Verkansî (k.s) dünyada kalmamın daha hayırlı ve insanların hidayete kavuşmalarına vesîle olacağımı belirterek sekiz yıl daha yaşamamı teklif etti. Hazır bulunan büyüklerimiz de bu teklifi uygun görerek dağıldılar.
Nitekim Muhammed Ziyâuddîn hz. bu rüyanın dokuzuncu yılı başlarında vefat etmiştir.
-Muhammed Ziyâuddîn hazretleri ömrünün son zamanlarında Azizan´dan Nurşin´e taşınmayı ısrarla istiyordu. Ailesinden bazıları da Azizan´da kalmak istiyorlardı. Azizanlılar da Şeyh hazretlerinin köyde kalması için ısrar ediyorlar, bu konuda dil dökerek yalvarıyorlardı. Şeyh hazretleri, bütün bu ısrarlara rağmen "Üstad-ı Azam Abdurrahman-ı Tâğî hazretlerinden uzak kalmaktan ve onun yanıbaşında değilken vefat etmekten korkuyorum" diyordu.
Vefatından bir yıl önce yukarıda bahsettiğimiz engellerden hiçbirine aldırış etmeksizin kesin bir kararlılıkla evini Nurşin´e taşıdı ve orada vefat etti.
Hastalığı sırasında yakınlarına "işte bunun için evi taşımakta acele ettim" demiştir.
Muhammed Ziyâuddîn hz. vefatından bir yıl kadar önce bir yolculuğuna çıkacağı sırada şöyle dedi:
-Gidelim de Üstad-ı Azam Tâğî hazretlerinin o tarafta gerek yazın ve gerekse kışın kaldığı ve gezdiği yerleri büyük bir özlem ve hasret içinde sezmiş yürek yanıklığı ve muhabbetle Üstad-ı Azam hazretlerinin bazı hal ve sözleri ni anlatmıştır.
Muhammed Ziyâuddîn hz. vefatından yedi ay kadar önce Zimacur taraflarında bir gün hastalandı. Bunun üzerine köyün misafirhanesine gelerek istirahate çekildikten sonra "hayatımın geriye kalan kısmında ne hayır ne de huzur kaldı. Çünkü zamanımın çoğu hastalıkla geçiyor" dedi.
Bunun üzerine kendisine "ALLAH korusun! Biz ALLAH (C.C) size uzun ömür versin diye dua ediyoruz"dedim. Bana "O halde -afiyetle birlikte- diye dua edin" dedi. Bu sözlerine karşılık kendisine biz her zaman öyle dua ediyoruz. Fakat şimdi sözü uzatmamak için böyle söyledim diye cevap verdim.Muhammed Ziyâuddîn hz. vefatından altı ay kadar önce Kusur’a gideceği sırada "Üstadın oralardaki mekanlarını ziyarete gidelim. Belki de oraları bir daha hiç göremeyiz" dedi.
Demirci´ye geldiğimizde üstadın gezdiği yerleri ve oralardaki dostların misafirhanelerini (evlerini) hasret ve özlemle dolaşıyor, misafirhane sahiplerini anarak onların hallerini anlatıyordu. O günlerde şeyhinin oğlu Ma´ruf, evini Çığır’dan Bulanık´a taşımak isteyince bu isteğe karşı çıkarak "ilk bahara kadar kalsın sonra bakalım ulu ALLAH ne yapar" diyerek ilkbahardan önce vefat edeceğini işaret etmiştir.
Muhammed Ziyauddin hz.leri vefat edeceği yıl sık sık ölümden bahseder ve sohbetlerde bu konuyu işlerdi. Oysa daha önceleri böyle bir adeti yoktu. Önceleri sohbetleri sırasında muhabbetten ve muhabbeti meydana getiren faktörlerden bahsederdi.
Din ve dünya ehli hakkında, yani, Peygamber, şeyhler ve devlet adamlarından menkıbeler anlatır, sonra bu şahısların vefatlarından söz ederek "Bu akıbetten hiç kimse kurtulamaz. Nazarı itibare alınacak şey kişinin ahirete hazırlık olarak işlemiş olduğu amellerdir." gibi sözlerle sohbetini bağlardı.
Muhammed Ziyâuddîn hz.vefatından beş ay kadar önce birgün Nukî köyünde çözmeye çalıştığı yorucu bir meseleden sonra şöyle dedi:
-Bu adamlar, daha doğrusu zamane insanları ne kimseyi dinlerler, ne de kimseye boyun eğerler, ne de herhangi bir şeyden ders alırlar. Bu yüzden de hiç kimse onlara faydalı olamaz. ALLAH (C.C) beni onların arasından alsa, ne iyi olur. O zaman yaptıklarına pişman olurlar, ama o pişmanlıklarının hiç bir faydası olmaz.
Muhammed Ziyâuddîn hz. leri vefatından üç ay önce kışın Bitlis´e gitmeye karar verdi. Ailesi havanın soğukluğunu, mevsimin uygun olmadığını ve hastalığını ileri sürerek bu yolculuğa engel olmak istedilerse de onu bu kararından vaz geçiremediler.
Yola çıkmadan şeyhinin mezarını ziyaret ederken bana "Bu sefer Bitlis´e gidişimizin tek sebebi Şeyh-i Azam hazretlerinin mezarını ziyaret etmektir. Çünkü ilkbahara kadar ulu ALLAH´ın ne yapacağını bilmiyoruz" diyerek ilk bahardan önce vefat edeceğini işaret etti.
Muhammed Ziyâuddîn hazretleri Bitlis´te iken bazı Siirt´liler yanına gelerek irşad amacıyla beldelerine gelmesini ve orada görmeyi arzu ettiklerini yalvararak söylediler. Onlara "havalar soğuk olduğu için şimdi sizin oralara gelemem, fakat ecel mühlet verirse şubat ayında, inşaallah gelirim" diye cevap verdi.
Bitlis´ten Nurşin´e dönünce Şeyh Abdurrahmân Bilvanisi ziyaretine gelmişti. Bir süre kaldıktan sonra geri dönmek niyeti ile vedalaşıp ayrılırken ona "Eğer gelmek istiyorsan şubat ayının başında gel, yoksa gelme" diyerek o tarihten sonra gelirse kendisini sağ bulamayacağına işaret etti.
Muhammed Ziyâuddîn hz. vefatından iki ay kadar önce biraz tereddüt ettikten sonra kardeşinin oğlu şeyh Masum´a adam gönderdi. Kendisini tatlı bir ifade ile tevbe etmeye çağırır. "Gel de hep birlikte tevbe edelim, yani ben, sen ve eşim Medine" diye haber yolladı. Şen Masum yanına gelince kendisine vedalaşır gibi din ve dünya ile ilgili bir takım nasihatlerde bulunarak kendisini artık bir daha sağ göremi yeceğini işaret etti.
Muhammed Ziyâuddîn hz. vefatına yakın Semerşeyh´de oturan kızkardeşi hastalanınca eniştesi Molla Resul´u eşinin yanına gönderirken kendisine "Sakın geç kalmayasın, orada beş günden fazla kalmayasın" dedi. Ayrıca kız kardeşine da başka bir adam göndererek "Eğer eşin Molla Resul´un kısa zaman sonra geri dönmesine engel olursan sonra çok pişman olursun" diye haber göndermek sureti ile eniştesi çok geç kaldığı taktirde kendisini sağ bulamayacağına işaret etti. Nitekirn dediği gibi oldu. Molla Resul eşinin yanında fazla kalmayarak döndüğü için hem Şeyh hazretlerinin son bir haftalık hastalığına ve hem de oğlu Molla Fethullah´ın hastalanıp vefatına yetişebildi.
Muhammed Ziyâuddîn (k.s) hz. vefatına bir aydan az kala kızkardeşinin oğlu Muhammed Bâkî´nin evinde Üstad-ı Azam Taği hz.lerinin evinin güzel idare edildiğini, orada çok sayıda âlim ve sâlik´in barındığını, ayanı zamanda her yöreden kalabalık sayıda kimsenin tarikata girmek için başvurduğunu anlattıktan sonra şunları söyledi:
-Bu zamanda böyle bir durum büyük bir nimettir. Bol şükür gerektirir, ama biz bu şükür borcumu yerine getiremiyoruz. Fakat ben bu gelişmeden korkuyorum. Çünkü Şeyh hazretleri bu durumu kemâl alâmetleri arasında saymıştı. Oysa bilindiği gibi her kemâlin ardından bir zeval dönemi gelir. Fakat umarım ki, ulu ALLAH (C.C) geriye kalan ihtiyaçlarımızı noksanlıklar hanesinde sayar da dolayısı ile bu durumu kemâl kabul etmeyerek bir süre daha devam etmesini nasip eder.
Muhammed Ziyâuddîn´in Oğlıu Fethullah kendisinden sekiz gün önce vefat edince "Senden önce vefat edeceğimi ve senin arkamda kalacağını sanıyordum, fakat ALLAH (C.C) böyle istedi, böyle oluşunun hikmetini o bilir" diye seslendi. Oğlu toprağa verildikten sonra hastalandı. Hastalığının ilk günlerinde "Molla Fethullah gitti. Görünen o ki, onun arkasından ben de kalacak değilim, böylece dünya yıkılıyor." dedi.
Şeyh hazretleri "böylece dünya yıkılıyor" derken ya kendisi ile oğlunun arka arkaya ölmesi ile Üstad-ı Azam Tâğî hazretlerinin eşiğinden nisbetin ve ilmin kalktığını, bu yörede hidayetin sona erdiğini kasdetmiştir. Bu olaylar gerçekten büyük bir yıkım olmuştur. Yahutta ölümünden sonra meydana gelen ve kıyamet gününün yaklaştığına delalet eden şaşırtıcı olayları kasdetmiştir. Vefatını takip eden günlerde meydana gelen olaylar nerede ise kıyamet alametlerinden sayılacaktı
Hazret lakabıyla meşhur Muhammed Ziyâuddin (k.s) hz.leri yedi cemâzîyel Âhir 1272 Hicri, (Milâdi 1855) tarihinde pazartesi günü öğleden sonra Bitlis´in Hizan kazasına bağlı Usba köyünde doğdu.
Babası Abdurrahmîn-i Tâğî (k.s) ve ailesi hakkında kitabımızın başında gerekli bilgi verilmişti.
Muhammed Ziyâuddin (k.s) hz.lerinin aile çevresi dindar insanlardan müteşekkildir. Dînî ilimler sahasında otorite olmuş olan zamanın ulema-i kiramı yakın çevresinde yaşamaktadır. Zahirî ve manevî ilimleri tahsil etmeye çok müsait bir ortam içerisinde çocukluğunu geçiren Muhammed Ziyâuddîn (k.s) hz.leri ilk eğitim ve öğretimine babası Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) hz.lerinin yanında başlar. Zamanında medreselerde okutulan dersleri tamamlayarak molla payesine erişir.
Vefatına kadar babasının maddi ve manevi sofrasından istifade eden M.Ziyâuddin (k.s) hz.leri tasavvuf yolundaki seyri sülukuna babasının işaretiyle Şeyh Fethullah Verkanasî (k.s) hz. leri-nin yanında devam eder.
Şeyh Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) hz.lerinin son anlarında oğluna tavsiyesi şöyledir:
-Oğlum, Şeyh Fethullah senin hakkında benden daha hayırlıdır. Çünkü ben seni başkalarından ayırmam, ama o seni başkalarından üstün tutar.
Şeyh Fethullah (k.s) hz.leri zahiri ilimlere vukûfiyetinden dolayı Molla Fethullah lakabıyla tanınan ariflerin ve irşâd görevlilerinin kutbu, kâmillerin önderi olan bir zattı. Şeyh Fethullah, mürşidinin oğlunu; en ağır hizmetlerde kullanarak kınayanların kınamasına aldırmadan kâmil-i mükemmil bir zat olarak yetiştirdi. Molla Ziyaûddîn´i 1889 yılında irşadla görevlendirdi.
Molla Ziyâuddin (k.s) hz.leri, mürşidinin sağlığında 10 yıl, mürşidinin vefatından sonra 24 yıl, toplam 34 yıl olmak üzere talebelerin zahiri ve batınî eğitimiyle geçen bir ömür sürdü.
Talebelerinin eğitiminde mahir bir zât olan M.Ziyauddîn (k.s) hz.leri aynı zamanda dini ve milleti için savaşan kahraman bir insandı. l. Dünya Savaşında talebeleriyle birlikte Ruslara ve Ermenilere karşı mücadele etti. Bu çarpışmalar sırasında bir kolunu kaybetti.
M.Ziyâuddin (k.s) hz.lerinin l. Dünya Savaşı´nda gösterdiği bu şecaat; Mustafa Kemal Paşa´nın dikkatini çeker. Bir mektup göndererek takdir ve tebriklerini sunar, Millî mücadelede de kendisine yardımcı olmasını M.Ziyâuddin (k.s) hz.lerinden rica eder. "Nutuk´"un vesikaları bölümünde bulunan bu mektubun metni kitabımızın sonuna eklenmiştir.
Hazret Muhammed Ziyaûddin´nin (k.s) Rabbinin rızası uğruna geçen ömrü; Hicri 1342 (Miladi 1923) senesinin recep ayının 27. cuma günü sabah namazından sonra Bitlis´in Nurşin köyünde son bulur. Babasının yanına defnedilir. (Yüce Mevlâ cümlemizi şe-faatlarına nail eyliye)
193
Halifeleri :
1- Molla Muhammed Emin
2- EI-Hac Abdülkerîm
3- Şeyh Ahmed-el Haznevî
4- Şeyh Mehmed Karaköy
5- Şeyh Muhammed Selim Hızânî
6- Şeyh Mahmud Zokaydı
7- Şeyh Alaaddîn, (Şeyh Fethullah´ın oğlu)
8- Tili Şeyh Şahabeddin
9- Tili Molla Abdullah ( Şeyh Sahabeddin´in oğlu)
10-Molla Halil Kavâkî
11-Molla Yusuf Hurtî
12-Molla Abdurrahman Çokreşî
13-Şeyh İbrahim Abrî
Çocukları :
Tek oğlu olan Molla Fethullah, kendisinden dokuz gün önce vefat etmiştir. Molla Fethullah´ın büyük oğlu Cemâleddin ise kendisinden 13 gün sonra vefat etmiştir. Geriye Âişe adında bir kızı ile Takiyuddîn ve Nâsıruddîn adında iki torunu kalır. Nâsıruddîn daha sonra Şeyh Abdülhakim Hüseynî´den halifelik alır. Hazretin her iki torunundan evlatları hizmete devam etmektedirler. Şeyh Takiyeddin´in Hafit adındaki oğluyla, Şeyh Nasır´ın Lütfi adındaki oğlunun irşad hizmetleri devam etmektedir.
MUHAMMED ZİYÂUDDÎN´İN (K.S) VEFATI
Muhammed Ziyâuddîn´in (k.s) vefatını işaret eden kutsi sözlerinden birkaç tanesi şöyledir:
Birinci dünya savaşına katılarak büyük yararlılıklar gösteren Muhammed Ziyâuddîn bu savaş sırasında sağ koluna isabet eden bir mermi nedeni ile felç olmuştu. Felcin tüm vücuda yayılmaması için beşinci fırkanın askeri hekimi Bitlis Askeri Hastahane´sinde sağ kolunu kesmiştir.
Fakat Hazret bu ameliyatın arkasından ağır hastalığa tutuldu, vefat edecek diye çok korkulmuştu. Bazen bayılıyor bazen de ayılıyordu. Bu hal üzere iken birgün şöyle söyledi:
-Rüyamda kalabalık bir şeyhler gurubunun yanıma geldiklerini gördüm. Gavs-ı Azam Ervasî, Üstad Abdurrahman Tâğî ve Şeyh Fethullah Verkansî hz. de aralarındaydı. Dünyada mı kalacağım, yoksa ahirete mi intikâl edeceğim hususunda aralarında uzun uzun müzakereler yaptılar. Fethullah Verkansî (k.s) dünyada kalmamın daha hayırlı ve insanların hidayete kavuşmalarına vesîle olacağımı belirterek sekiz yıl daha yaşamamı teklif etti. Hazır bulunan büyüklerimiz de bu teklifi uygun görerek dağıldılar.
Nitekim Muhammed Ziyâuddîn hz. bu rüyanın dokuzuncu yılı başlarında vefat etmiştir.
-Muhammed Ziyâuddîn hazretleri ömrünün son zamanlarında Azizan´dan Nurşin´e taşınmayı ısrarla istiyordu. Ailesinden bazıları da Azizan´da kalmak istiyorlardı. Azizanlılar da Şeyh hazretlerinin köyde kalması için ısrar ediyorlar, bu konuda dil dökerek yalvarıyorlardı. Şeyh hazretleri, bütün bu ısrarlara rağmen "Üstad-ı Azam Abdurrahman-ı Tâğî hazretlerinden uzak kalmaktan ve onun yanıbaşında değilken vefat etmekten korkuyorum" diyordu.
Vefatından bir yıl önce yukarıda bahsettiğimiz engellerden hiçbirine aldırış etmeksizin kesin bir kararlılıkla evini Nurşin´e taşıdı ve orada vefat etti.
Hastalığı sırasında yakınlarına "işte bunun için evi taşımakta acele ettim" demiştir.
Muhammed Ziyâuddîn hz. vefatından bir yıl kadar önce bir yolculuğuna çıkacağı sırada şöyle dedi:
-Gidelim de Üstad-ı Azam Tâğî hazretlerinin o tarafta gerek yazın ve gerekse kışın kaldığı ve gezdiği yerleri büyük bir özlem ve hasret içinde sezmiş yürek yanıklığı ve muhabbetle Üstad-ı Azam hazretlerinin bazı hal ve sözleri ni anlatmıştır.
Muhammed Ziyâuddîn hz. vefatından yedi ay kadar önce Zimacur taraflarında bir gün hastalandı. Bunun üzerine köyün misafirhanesine gelerek istirahate çekildikten sonra "hayatımın geriye kalan kısmında ne hayır ne de huzur kaldı. Çünkü zamanımın çoğu hastalıkla geçiyor" dedi.
Bunun üzerine kendisine "ALLAH korusun! Biz ALLAH (C.C) size uzun ömür versin diye dua ediyoruz"dedim. Bana "O halde -afiyetle birlikte- diye dua edin" dedi. Bu sözlerine karşılık kendisine biz her zaman öyle dua ediyoruz. Fakat şimdi sözü uzatmamak için böyle söyledim diye cevap verdim.Muhammed Ziyâuddîn hz. vefatından altı ay kadar önce Kusur’a gideceği sırada "Üstadın oralardaki mekanlarını ziyarete gidelim. Belki de oraları bir daha hiç göremeyiz" dedi.
Demirci´ye geldiğimizde üstadın gezdiği yerleri ve oralardaki dostların misafirhanelerini (evlerini) hasret ve özlemle dolaşıyor, misafirhane sahiplerini anarak onların hallerini anlatıyordu. O günlerde şeyhinin oğlu Ma´ruf, evini Çığır’dan Bulanık´a taşımak isteyince bu isteğe karşı çıkarak "ilk bahara kadar kalsın sonra bakalım ulu ALLAH ne yapar" diyerek ilkbahardan önce vefat edeceğini işaret etmiştir.
Muhammed Ziyauddin hz.leri vefat edeceği yıl sık sık ölümden bahseder ve sohbetlerde bu konuyu işlerdi. Oysa daha önceleri böyle bir adeti yoktu. Önceleri sohbetleri sırasında muhabbetten ve muhabbeti meydana getiren faktörlerden bahsederdi.
Din ve dünya ehli hakkında, yani, Peygamber, şeyhler ve devlet adamlarından menkıbeler anlatır, sonra bu şahısların vefatlarından söz ederek "Bu akıbetten hiç kimse kurtulamaz. Nazarı itibare alınacak şey kişinin ahirete hazırlık olarak işlemiş olduğu amellerdir." gibi sözlerle sohbetini bağlardı.
Muhammed Ziyâuddîn hz.vefatından beş ay kadar önce birgün Nukî köyünde çözmeye çalıştığı yorucu bir meseleden sonra şöyle dedi:
-Bu adamlar, daha doğrusu zamane insanları ne kimseyi dinlerler, ne de kimseye boyun eğerler, ne de herhangi bir şeyden ders alırlar. Bu yüzden de hiç kimse onlara faydalı olamaz. ALLAH (C.C) beni onların arasından alsa, ne iyi olur. O zaman yaptıklarına pişman olurlar, ama o pişmanlıklarının hiç bir faydası olmaz.
Muhammed Ziyâuddîn hz. leri vefatından üç ay önce kışın Bitlis´e gitmeye karar verdi. Ailesi havanın soğukluğunu, mevsimin uygun olmadığını ve hastalığını ileri sürerek bu yolculuğa engel olmak istedilerse de onu bu kararından vaz geçiremediler.
Yola çıkmadan şeyhinin mezarını ziyaret ederken bana "Bu sefer Bitlis´e gidişimizin tek sebebi Şeyh-i Azam hazretlerinin mezarını ziyaret etmektir. Çünkü ilkbahara kadar ulu ALLAH´ın ne yapacağını bilmiyoruz" diyerek ilk bahardan önce vefat edeceğini işaret etti.
Muhammed Ziyâuddîn hazretleri Bitlis´te iken bazı Siirt´liler yanına gelerek irşad amacıyla beldelerine gelmesini ve orada görmeyi arzu ettiklerini yalvararak söylediler. Onlara "havalar soğuk olduğu için şimdi sizin oralara gelemem, fakat ecel mühlet verirse şubat ayında, inşaallah gelirim" diye cevap verdi.
Bitlis´ten Nurşin´e dönünce Şeyh Abdurrahmân Bilvanisi ziyaretine gelmişti. Bir süre kaldıktan sonra geri dönmek niyeti ile vedalaşıp ayrılırken ona "Eğer gelmek istiyorsan şubat ayının başında gel, yoksa gelme" diyerek o tarihten sonra gelirse kendisini sağ bulamayacağına işaret etti.
Muhammed Ziyâuddîn hz. vefatından iki ay kadar önce biraz tereddüt ettikten sonra kardeşinin oğlu şeyh Masum´a adam gönderdi. Kendisini tatlı bir ifade ile tevbe etmeye çağırır. "Gel de hep birlikte tevbe edelim, yani ben, sen ve eşim Medine" diye haber yolladı. Şen Masum yanına gelince kendisine vedalaşır gibi din ve dünya ile ilgili bir takım nasihatlerde bulunarak kendisini artık bir daha sağ göremi yeceğini işaret etti.
Muhammed Ziyâuddîn hz. vefatına yakın Semerşeyh´de oturan kızkardeşi hastalanınca eniştesi Molla Resul´u eşinin yanına gönderirken kendisine "Sakın geç kalmayasın, orada beş günden fazla kalmayasın" dedi. Ayrıca kız kardeşine da başka bir adam göndererek "Eğer eşin Molla Resul´un kısa zaman sonra geri dönmesine engel olursan sonra çok pişman olursun" diye haber göndermek sureti ile eniştesi çok geç kaldığı taktirde kendisini sağ bulamayacağına işaret etti. Nitekirn dediği gibi oldu. Molla Resul eşinin yanında fazla kalmayarak döndüğü için hem Şeyh hazretlerinin son bir haftalık hastalığına ve hem de oğlu Molla Fethullah´ın hastalanıp vefatına yetişebildi.
Muhammed Ziyâuddîn (k.s) hz. vefatına bir aydan az kala kızkardeşinin oğlu Muhammed Bâkî´nin evinde Üstad-ı Azam Taği hz.lerinin evinin güzel idare edildiğini, orada çok sayıda âlim ve sâlik´in barındığını, ayanı zamanda her yöreden kalabalık sayıda kimsenin tarikata girmek için başvurduğunu anlattıktan sonra şunları söyledi:
-Bu zamanda böyle bir durum büyük bir nimettir. Bol şükür gerektirir, ama biz bu şükür borcumu yerine getiremiyoruz. Fakat ben bu gelişmeden korkuyorum. Çünkü Şeyh hazretleri bu durumu kemâl alâmetleri arasında saymıştı. Oysa bilindiği gibi her kemâlin ardından bir zeval dönemi gelir. Fakat umarım ki, ulu ALLAH (C.C) geriye kalan ihtiyaçlarımızı noksanlıklar hanesinde sayar da dolayısı ile bu durumu kemâl kabul etmeyerek bir süre daha devam etmesini nasip eder.
Muhammed Ziyâuddîn´in Oğlıu Fethullah kendisinden sekiz gün önce vefat edince "Senden önce vefat edeceğimi ve senin arkamda kalacağını sanıyordum, fakat ALLAH (C.C) böyle istedi, böyle oluşunun hikmetini o bilir" diye seslendi. Oğlu toprağa verildikten sonra hastalandı. Hastalığının ilk günlerinde "Molla Fethullah gitti. Görünen o ki, onun arkasından ben de kalacak değilim, böylece dünya yıkılıyor." dedi.
Şeyh hazretleri "böylece dünya yıkılıyor" derken ya kendisi ile oğlunun arka arkaya ölmesi ile Üstad-ı Azam Tâğî hazretlerinin eşiğinden nisbetin ve ilmin kalktığını, bu yörede hidayetin sona erdiğini kasdetmiştir. Bu olaylar gerçekten büyük bir yıkım olmuştur. Yahutta ölümünden sonra meydana gelen ve kıyamet gününün yaklaştığına delalet eden şaşırtıcı olayları kasdetmiştir. Vefatını takip eden günlerde meydana gelen olaylar nerede ise kıyamet alametlerinden sayılacaktı