- Muhaddislerin unvanları

Adsense kodları


Muhaddislerin unvanları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Sun 12 June 2011, 07:25 pm GMT +0200
Muhaddislerin Unvanları:


Âlimler, hadîs toplamak için seyahat eden kimselerin bu mevzû-daki şevklerine bakarak onlara muhtelif adlar verdikleri gibi, kendi memleketlerinde veya komşu bölgelerde bulunan müderrislere de "resmî" unvanlar vermişlerdir. Bu unvanları, onların tabakalarını, derecelerini, hadîs tahammülü ve rivâyetindekİ usûllerini göstermek için, terceme-i hâllerinden bahsederken isimleriyle birlikte söylemeyi uygun görüyorlardı.

Birbirinden farklı olarak kullandıkları meşhur üç unvan şunlar­dır: müsnid, muhaddis ve hafız.

Miisnid, rivayet ettiği hadîse vukufu olsun veya olmasın, hadîsi senedi ile rivayet eden kimse demektir. [254]

Muhaddis,' müsnidden daha üstündür; zira muhaddis diye se-nedleri, illetleri, senedde adı geçen râvîîeri, isnâdm 'âlî ve nazil ola­nını bilen, çok sayıda hadîs ezberleyen, kütüb-i sİtte'yi Ahmed b. Han bel'in. Müsned'İni, Beyhakî'nin Sünen'ini, Taberânî'nin Mu'ce-m'ini ve ayrıca bin tane hadîs cüz'ünü dinlemiş olan kimseye denir.[255]

Hafız ise derece bakımından her ikisinden de üstündür. Hafızda şu hususiyetler aranır: Rasûlullah (s.a.v.)'ın sünnetlerini bilmek, tarîklerine vâkıf olmak, isnâdlarmı birbirinden iyice tefrik etmek, hadîs mütehassıslarının sıhhatinde ittifak ettiği, ictihâd farkı yüzünden nâkillerinin durumunda ihtilâf ettiği sünnetleri ezberlemek. Hafız, hadîscilerin: gibi tâbirleri arasındaki farkı bilir; gibi ifadelerle

değişen rivayetleri birbirinden ayırır; [256] Bunları söyleyenin sahâbî veya tâbi'î oluşuna, râvîmn deyişine göre hükümlerin değişeceğini, hadîsi işittiğini kesin olarak isbât etmese dahî müdellisin bu tâbirlerle naklettiği rivayetlerin kabule şayan olduğunu bilir; hadîste geçen bir kelimenin icâbında vehim eseri ve fakat diğerlerinin sahîh olduğunu anlar; metinlere karışan ve bu sebeple o metnin bir parçası hâline gelen müdrec lâfızları tanır; sırf hadîs ilminin yardımiyle râvîlerin durumuna dikkat eder. Zîrâ bu ilim nefsini sâdece ona vakfeden ve ona başka bir ilirn karıştırmayan kimselere nasîb olur. [257]

Hafızın en önemli hususiyeti, - âlimlerin söz ve tariflerinden anla­şıldığına göre - tabaka tabaka, ama her tabakada bildikleri bilmedik­lerinden fazla olmak şartıyle şeyhlerini, şeyhlerinin de şeyhlerini tanı­mış olmasıdır. [258] Birçok hadîs münekkidi, hafızlarda aranan şartlar pek zor olduğu için, bu adı alan zevatın her devirde ve her yerde pek az olduğu ve hatta "bulunmasına imkân olmadığı[259] kanaatindadir

Mutlak olarak hafız denince, hadîs İlmİndeki hafız kasdedilmiş olur. Bir Kur'ân-ı Kerîm kâri'i çıkıp da: falan hafız bana Kur'ân öğretti; yahut bir nahivci: beni falan hafız yetiştirdi, demez.[260]

Hafızlarla ilgili olarak halkın ağzında dolaşan birçok mübalağalı söz vardır: Ahmcd b. Hanbel vefat ettiği gün kitapları sayılmış,  oniki yüktü ttuğu görülmüş, bu kitaplarda"

diye başlayan ne kadar hadîs varsa, Ahmed b. Hanbel hepsini de ezbere biliyormuş. [261] Yahya b. Munîr[262] diyor ki; "Bu altıyüzbin hadîsi kendi elimle yazdım. [263] Bunda şaşılacak bir taraf yoktur; zîrâ Yahya vefât ettiği zaman içi kitap dolu 114 kitap dolabı bırakmıştı. [264]tbnu 'Ukde'nin[265] durumu daha az enteresan değildir. Onun hafız olduğu ve dört kardeşe ezbere dörtyüzbin hadîs yazdırdığı söylen­mektedir; ezberinde daha başka hadîsler bulunması da muhtemeldir. Bu dört kardeşten biri olan Abdullah el-Kâdisî diyor ki; "Dört karde­şimle birlikte senelerce Kûfe'de kalarak İbnu 'Ukde'den hadîs yazdık. Ayrılmak istediğimizde ona veda etmeye gitmiştik, bize şöyle dedi: İşittiklerinizle yetinip kaldınız; ben en az hadîs dinlediğim şeyhten yüzbin hadîs almişımdır/Abdullah el-Kâdisî diyor ki: Ey şeyh, dedim, biz dört kardeşiz, herbirimiz senden yüzer bin hadîs yazdık".[266]

Bu hafızlardan herhangi birine nisbet edilerek eliyle yazdığı veya talebelerine yazdırdığı söylenen muazzam hadîsler, ekseriya onların ezberinde bulunuyordu. Ebû Züras [267]diyor ki: "Evimizde yazılmış olarak ne kadar yazı mevcutsa, hepsi de ceberimdedir. [268]Şacbî de mevzuda şunları söylemektedir:

"Bugüne kadar herhangi bir yere ne kaydetmişsem, biri bana hadîs olarak ne rivayet etmişse, hepsim ezberlemîşimdir. [269]

Bâzı hafızlar hadîsleri ezberleyebilmek içm önce yazar, iyice ezberleyince de buna güvenir kalırım endişesiyle yazdığı şeyleri imha eder veya makasla doğrardı. Böyle yapanlar arasında Sufyânu's-Sevrî[270] Âsim b. Damre [271] ve Hâlidu'l-Hazzâ' [272] bulunmaktadır. Halk arasında şu söz pek yaygındır: timi kâğıtlara terketmek ne fenadır!

Bazı âlimler, bir muhaddisin "hafız" adım alabilmek için ne kadar hadîs ezberlemiş olması gerektiğini tahdîd etmek istemişlerdir. Hâkim[273] el-medhaî adlı kitabında diyor ki:

"Bir kimsenin hafız olabilmesi için beşyüzbin hadîsi ezbere bilmesi lâzımdır. [274] Başkaları hâfızm ezberindeki hadîs­lerin yirmibinden az olmaması gerektiğini söylemişlerdir. Fakat Fethuddîn b. Seyyidi'n-nâs[275] bu ölçülerin nisbî olduğunu, her devrin kendisine göre bir ıstılahı ve tahdîdi bulunduğunu ileri sürerek diyor ki:

"Bâzı selef âlimlerinden nakledilen yirmibin hadis yaz­mayan kimseyi muhaddis saymazdık, şeklindeki beyân, kendi zamanlarına göre söylenmiş bir sözdür. [276]

Ezberlenmesi şart koşulan hadîs sayısı on binler ile yüz binler arasında değişiyorsa,[277] ki bu fark hakîkaten pek büyüktür o zaman bunun belli bir îzâhı vardır. Şöyle ki: yüz binler sözüyle merfu1, mev­kuf ve maktu bütün hadîsler kasdedilmektedir. Ahmed b. Hanbel'in: Ebû Zür'a yediyüzbin hadîsi ezbere bnirdi, şeklindeki sözünü Bey-hakî tefsir ederek "bununla sahih hadîsleri, sahabe ve tabiîn sözlerini kasdetmiştir" diyor. [278] Şu hâle göre bu rakama sahîh olan ve olmayan rivayetler de dâhildir. Buhârî diyor ki: "Ezberimde yüzbin sahîh, ikiyiizbin de sahîh olmayan hadîs vardır[279] Muhaddisler, ezbere bilinen hadîsleri on binler sözüyle ifade edince de, sâdece merfû' sahîh hadîsleri kasdetmiş olmalıdırlar.

Müttekî hafızlar, halkın kendileri hakkında yaydığı mübalağalı sözlerden hiç de hoşnut değillerdi. Ellerinden gelse buna hiç meydan vermeyeceklerdi; zira yanlarında bir hadîs bulunacak olsa onu tahrîc veya rivayet edene kadar halk peşlerini bırakmıyordu. [280]Onlar ytiz binlerce hadîs yazmış veya ezberlemişlerse, bunun ancak on binler-cesini rivayet ediyorlardı. Kendilerini - bütün bunlardan başka - sa­dece çok hadîs rivayet etmeye değil, ilimde derinleşmeyej fehm ve dirayet kazanmaya mecbur  hissediyorlardı. [281]



[254] Tediîbu'r-râvî, s. 4.

[255] Tedrîbü'r-râvî s. 6. Kâsİmî'nin "Kavâ'idu't-tahdîs", s. 53*deki sözleri biraz tasarruf ile iktibas edilerek buraya alınmıştır,

[256] Buraya yazılan ve yazılmayan diğer cerh ve ta'dîl tâbirleri için bk. bu eser, s. 112-114

[257] el-Câmi1 li ahlâki'r-râvî, c. VIII, v. 150 b.

[258] et-Tedrib, s. 7; krş. Kavâ'idu't-tahdîs, s. 53.

[259] el-CâmiMi ahlâkıVrâvî, c. VIII, v. 159 a.

[260] el-Câmi* U ahlâkı'r-râvî c. VIII, v. 152 a.

[261] Aynı eser, c. VIII, v. 151 b,

[262] Hafızların en değerlisi, cerh ve ta'dîl imâmı Ebû Zekeriya Yahya b. Ma'în b. 'Avn b. Ziyâd el-Gatafânî el-Bağdâdî'dir. Medine'de 233 tarihinde vefât etmiştir.

[263] el-Câmif li ahlâkı'r-râvî, c. VIII, v. 151 b; Tedrîbu'r-râvî, s. 8'de   İbnu Ma'în'in kendi eliyle bin hadîs yazdığı söylenmektedir.

[264] el-Câmif li ahlâkı'r-râvî, c. VIII, v. 151 b; Tedrîbu'r-râvî, s. 8'de   İbnu Ma'în'in kendi eliyle bin hadîs yazdığı söylenmektedir.

[265] Hafız, cami' ve müellif olan Ahmed b. Muhammed b. Sa'îd el-Kûfî, Ebu'l-Abbâs'dır. Benû Hâşirrı'in mevlâsı olup İbnu 'Ukde diye mâruftur. 382 tarihinde vefât etmiştir (Bk. er-Risâletu'l-mustatrafe, s. 84).

[266] el-Câmi' li ahlakı'r-râvî, c. VIII, v. 152 a-b.

[267] Ebû Zürıa er-Râzî, Abdullah b. Abdilkerim b. Yezîd b. Ferrüh, Kureyşli-lerin mevlâsıdır; meşhur bir sika hafızdır; H. 264*de vefât etmiştir (Bk. er-Risâletu'l-mustatrafe, s. 48). Ahmed b. Hanbel diyor ki:   "Yedi yüz bin küsur sahîh hadîs, vardır; bu genç de -Ebû Zür'a'yı kasdediyor- yediyüzbin  hadîs  ezberlemiştir" (Bk. et-Tedrib, s. 8).

[268] el-Cârui' li ahlâkrr-râvî, c. VIII, v. 152 a.

[269] Tedrîbu'r-râvî, s. 8.

[270] Bk. Sunenu'd-Dârimî, c. I, s. 125.

[271] Rânıaburmuzî, el-Muhaddisu'1-fâsıl, c. IV, v. 5 a. 'Âsim, 174 tarihinde vefat etmiştir.

[272] Takyîdu'I-'ilm, s. 59. Hazza', H. 141'de vtfât eden Hâlid b. Mihrân'dır. Yaz­dıklarını sonradan imha eden âlimler arasında îbnu Şihâb (Bk. Câmi'u beyâni'l-'ilm, c I, s. 66) ve Îbnu Şîrîn {Bk. el-Muhaddisu'1-fâsıl, c. IV, v. öb)'de bulunmaktadır.

[273] Câmi'u beyâni'l-'ilm, c. I, s. 69.

[274] Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdillâh b. Muhammed b. Hamdûye, Hâkim en-Neysâbûrî ve îbnu'I-Beyyi' diye mâruftur. Meşhur kitapları vaidir. En mühim­lerinden ikisi el-Mustedrek 'ale's-Sahîheyn ve el-Medhal'dir. H.4O5*de vefât mistir.

[275] Tedrîbu'r-râvî, s. 8.

[276] Ebu'1-Feth, Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ahmed, îbnu Seyyidi'n-nâs di>e meşhurdur. Nİsbesi de el-Ya'murî el-Endüliisi (aslen buralıdır) el-Mısrî eş-şâfi'î'dir; meşhur hafızlardan biridir. 734'devefât etmiştir. 'Uyûnu'1-eser fî fünûni'l-megâzî ve'ş-şemâ'il ve's-siyer adlı bir eseri vardır.

[277] Terceme-i hâli ileride gelecektir.

[278] Tedrîbu'r-râvî, s. 8.

[279] Aynı eser, aynı yer.

[280] el-Câmi' li ahlâkı'r-râvî, c. VIII, v. 151 b.

[281] Aynı eser, c. VIII, v. 151 a.

Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 59-63.