bengisu
Tue 11 December 2007, 02:26 pm GMT +0200
Cüneydi Bağdadi (K.S) buyuruyor ki : “Allah-u Zülcelal kin ve düşmanlık yapan kişiye sevgisini haram kıldı.”
Sevgi bir şeyin karşılığı olarak gönülde vardır. O şey gidince sevgide gider.
Bir adam Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in yanına giderek:
"Ya Resulallah! Kıyamet ne zaman kopacak." diye sordu. Peygamber Efendimiz (S.A.V):
"Sen kıyamete ne hazırladın?" dedi. Adam:
"Ya Resulallah ! Öyle fazla namaz kılmış veya çok fazla oruç tutmuş değilim. Sadece Allah ve Resulü'nü çok seviyorum." dedi.
O zaman Peygamber Efendimiz (S.A.V):
"Bu sana yeter." buyurdu. (Müttefekun Aleyh)
İbn-i Cela (K.S) buyuruyor ki:
"Allahu Zülcelal Musa (A.S)'a şöyle buyurdu: "Ben kulumun kalbine sığarım; şayet orada bir başka sevgi yoksa, oraya girer ve sevgimle doldururum. Onu hata ve günahlardan muhafaza edip ibadetin üzerine çekerek kendime dost edinirim."
Sırrı-i Sakati (K.S) buyuruyor ki: "Dünyada Allah-u Zülcelal'i seven mutlu olarak yaşar. Ama dünyanın nimetlerine dalan ve onları seven, menziline ulaşamadan ahmak bir şekilde yaşar. Akıllı bir kimse, kendindeki kusurları araştırarak, bu kusurları düzeltmenin yollarını arar."
Tüm bunlardan sonra:
Ey nefsim! Eğer gerçekten Allah-u Zülcelal'in sevgisine talip isen, o zaman henüz vakit varken elinde olan fırsatları değerlendir ve sende Allah-u Zülcelal'in sevdiği kulların arasına girmeye gayret et. Yoksa, bu fırsat elinden kaçacak ve pişmanlık fayda vermeyecek.
Ey nefsim! Allah-u Zülcelal'in muhabbeti haktır. Bu söylemiş olduğumuz şeyler ne kadar kıymetlidir. Kıyamet gününde kaçırdığın fırsatlar için kaçırdıktan sonra ah çekmen, göz yaşı dökmen sana bir fayda sağlamaz.
Öyle ise, cennetin, cehennem ve bütün kainatın yaratıcısı olan, kudret ve azamet sahibi Allah-u Zülcelal'in sevgisini ve rızasını kazanmaya çalış. Çünkü kazandığın zaman, ebed-ül ebed baki olan hayatını çok güzel bir şekilde kazanmış olursun. O zaman ne mutlu sana!
Bu sevgi nasıl kazanılır?
"De ki; Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olun. O zaman Allah'da sizi sever." (Âl-i İmran; 31) ayet-i kerimesinden daha güzel cevap olur mu?
Öyle ise, geçici, olan dünyanın muhabbeti ile ebed-ül ebed baki olan ahiret hayatını tehlikeye atmak, kudret ve azamet sahibi Allah-u Zülcelal'in sevgisini kazanmadan, O'nun huzuruna çıkmak ne büyük bir akılsızlıktır.
İnanan insanın Allah-u Zülcelal'i sevmesi, O'nun emirlerine uyması, rızasını araması ve O'na itaat etmesi ile mümkündür.
Allah-u Zülcelal'in mü'minleri sevmesi ise, onlara şefkat ve merhameti ile muamele etmesi, bol bol nimet vermesi ve onları affetmesi ve dinlerinde başarıya ulaştırmasıdır.
Her kim, cenneti sevdiğini söyleyipte Allah-u Zülcelal'e ibadet etmezse, o kimse yalancıdır.
Her kim, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'i sevdiğini söyler, ama alimleri ve fakihleri sevmese o kimse de yalancıdır.
Cehennem azabından korktuğunu söyleyip de, günah işlemeye devam eden kimse yalancıdır.
Allah-u Zülcelal'i sevdiğini söyleyip de, belalara sabretmeyen kimse yalancıdır.
Rabiatü'l Adeviye (K.S) şöyle buyurmuştur:
İsyanda isen sakın deme ki sevdim,
Bu öyle tuhaf ki yemin ederim,
Hakiki sevgide sadıksan eğer,
İtaat edecek aşk isterim.
Sevmenin şartı, sevdiğinin isteklerine uymak ve hoşlanmadığı şeylerden kaçınmaktır.
Rivayet edilmiştir ki; bir grup insan İmam Şibli (K.S)'yi ziyaret ederler. İmam:
"Siz kimsiniz?" diye sorar. Onlar:
"Biz sizi sevenlerdeniz." diye cevap verirler.
Bunun üzerine İmam Şibli onları taşlamaya başlar. O insanlar İmam'ın yanından kaçışırlar. O zaman İmam şöyle demiştir:
"Eğer gerçekten beni sevseydiniz, benden gelen beladan kaçmazdınız."
Deve sarhoş olduğu zaman, kırk gün yemek yemez ve taşıdığının birkaç katını da yükleseler yine taşırmış. Çünkü, kalbinde sevgi hissettiği zaman, sevdiğini anar, ne yeme ihtiyacı duyar, nede taşıdığının ağırlığını hisseder.
Ey nefsim!
Deve, deve olduğu halde sevgilisinin aşkından kaldıramayacağı yükleri bile taşır, yemek istemez. Senin Allah-u Zülcelal için yemek ve içmekten vazgeçtiğin oldu mu?
Allah aşkına yemekten, şehvetten ve haramdan niçin kaçınmazsın?
Bunları yapmadan ve onun emirlerini yerine getirmeden, Allah'ı seviyorum demek, ne kadar da boş sözdür.
Hz. Ali (R.A) buyurmuştur ki :
"Cenneti seven iyiliklere koşar, cehennemden korkar ve kötülüklerden kaçınır. Ölümün gerçekliğine inanan bir kimsenin gözünde dünyanın hiçbir değeri kalmaz."
Sevgi bir şeyin karşılığı olarak gönülde vardır. O şey gidince sevgide gider.
Bir adam Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in yanına giderek:
"Ya Resulallah! Kıyamet ne zaman kopacak." diye sordu. Peygamber Efendimiz (S.A.V):
"Sen kıyamete ne hazırladın?" dedi. Adam:
"Ya Resulallah ! Öyle fazla namaz kılmış veya çok fazla oruç tutmuş değilim. Sadece Allah ve Resulü'nü çok seviyorum." dedi.
O zaman Peygamber Efendimiz (S.A.V):
"Bu sana yeter." buyurdu. (Müttefekun Aleyh)
İbn-i Cela (K.S) buyuruyor ki:
"Allahu Zülcelal Musa (A.S)'a şöyle buyurdu: "Ben kulumun kalbine sığarım; şayet orada bir başka sevgi yoksa, oraya girer ve sevgimle doldururum. Onu hata ve günahlardan muhafaza edip ibadetin üzerine çekerek kendime dost edinirim."
Sırrı-i Sakati (K.S) buyuruyor ki: "Dünyada Allah-u Zülcelal'i seven mutlu olarak yaşar. Ama dünyanın nimetlerine dalan ve onları seven, menziline ulaşamadan ahmak bir şekilde yaşar. Akıllı bir kimse, kendindeki kusurları araştırarak, bu kusurları düzeltmenin yollarını arar."
Tüm bunlardan sonra:
Ey nefsim! Eğer gerçekten Allah-u Zülcelal'in sevgisine talip isen, o zaman henüz vakit varken elinde olan fırsatları değerlendir ve sende Allah-u Zülcelal'in sevdiği kulların arasına girmeye gayret et. Yoksa, bu fırsat elinden kaçacak ve pişmanlık fayda vermeyecek.
Ey nefsim! Allah-u Zülcelal'in muhabbeti haktır. Bu söylemiş olduğumuz şeyler ne kadar kıymetlidir. Kıyamet gününde kaçırdığın fırsatlar için kaçırdıktan sonra ah çekmen, göz yaşı dökmen sana bir fayda sağlamaz.
Öyle ise, cennetin, cehennem ve bütün kainatın yaratıcısı olan, kudret ve azamet sahibi Allah-u Zülcelal'in sevgisini ve rızasını kazanmaya çalış. Çünkü kazandığın zaman, ebed-ül ebed baki olan hayatını çok güzel bir şekilde kazanmış olursun. O zaman ne mutlu sana!
Bu sevgi nasıl kazanılır?
"De ki; Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olun. O zaman Allah'da sizi sever." (Âl-i İmran; 31) ayet-i kerimesinden daha güzel cevap olur mu?
Öyle ise, geçici, olan dünyanın muhabbeti ile ebed-ül ebed baki olan ahiret hayatını tehlikeye atmak, kudret ve azamet sahibi Allah-u Zülcelal'in sevgisini kazanmadan, O'nun huzuruna çıkmak ne büyük bir akılsızlıktır.
İnanan insanın Allah-u Zülcelal'i sevmesi, O'nun emirlerine uyması, rızasını araması ve O'na itaat etmesi ile mümkündür.
Allah-u Zülcelal'in mü'minleri sevmesi ise, onlara şefkat ve merhameti ile muamele etmesi, bol bol nimet vermesi ve onları affetmesi ve dinlerinde başarıya ulaştırmasıdır.
Her kim, cenneti sevdiğini söyleyipte Allah-u Zülcelal'e ibadet etmezse, o kimse yalancıdır.
Her kim, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'i sevdiğini söyler, ama alimleri ve fakihleri sevmese o kimse de yalancıdır.
Cehennem azabından korktuğunu söyleyip de, günah işlemeye devam eden kimse yalancıdır.
Allah-u Zülcelal'i sevdiğini söyleyip de, belalara sabretmeyen kimse yalancıdır.
Rabiatü'l Adeviye (K.S) şöyle buyurmuştur:
İsyanda isen sakın deme ki sevdim,
Bu öyle tuhaf ki yemin ederim,
Hakiki sevgide sadıksan eğer,
İtaat edecek aşk isterim.
Sevmenin şartı, sevdiğinin isteklerine uymak ve hoşlanmadığı şeylerden kaçınmaktır.
Rivayet edilmiştir ki; bir grup insan İmam Şibli (K.S)'yi ziyaret ederler. İmam:
"Siz kimsiniz?" diye sorar. Onlar:
"Biz sizi sevenlerdeniz." diye cevap verirler.
Bunun üzerine İmam Şibli onları taşlamaya başlar. O insanlar İmam'ın yanından kaçışırlar. O zaman İmam şöyle demiştir:
"Eğer gerçekten beni sevseydiniz, benden gelen beladan kaçmazdınız."
Deve sarhoş olduğu zaman, kırk gün yemek yemez ve taşıdığının birkaç katını da yükleseler yine taşırmış. Çünkü, kalbinde sevgi hissettiği zaman, sevdiğini anar, ne yeme ihtiyacı duyar, nede taşıdığının ağırlığını hisseder.
Ey nefsim!
Deve, deve olduğu halde sevgilisinin aşkından kaldıramayacağı yükleri bile taşır, yemek istemez. Senin Allah-u Zülcelal için yemek ve içmekten vazgeçtiğin oldu mu?
Allah aşkına yemekten, şehvetten ve haramdan niçin kaçınmazsın?
Bunları yapmadan ve onun emirlerini yerine getirmeden, Allah'ı seviyorum demek, ne kadar da boş sözdür.
Hz. Ali (R.A) buyurmuştur ki :
"Cenneti seven iyiliklere koşar, cehennemden korkar ve kötülüklerden kaçınır. Ölümün gerçekliğine inanan bir kimsenin gözünde dünyanın hiçbir değeri kalmaz."