- Muhabbet bağına girdim

Adsense kodları


Muhabbet bağına girdim

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 20 September 2012, 04:35 pm GMT +0200
MUHABBET BAĞINA GİRDİM

Ağustos 2012 83.SAYI

MUHABBET DEDİĞİMİZ

ani bazen bir ibadet sırasında veya aynı yolda yürüdüğümüz eş dost arasında, gönüllerimiz Allah Teala’nın ve Rasulü’nün sevgisiyle kıpırdar, bir hoş oluruz ya, sanırız ki muhabbet budur, bundan ibarettir. Lakin olmadığını kısa sürede anlarız. Zira o anki hislerimizi bütün anlarımıza, hallerimize yetiremeyiz. Sonrasında eksikliğimizi kendimize itiraf edip, muhabbet ehline karşı cüretkarlığımızdan utanırız.
Pek çok misal verilebilir ama ayağına saplanan okun acısını namazda hissetmeyen Hz. Ali’nin (r.a) halini, “Gönül hun oldu şevkinden boyandım Ya Rasulallah…” naatıyla bildiğimiz Yaman Dede’nin (k.s) Rasulullah Efendimiz aklına geldiğinde “mecalim kesildi” diyerek bir yere tutunma ihtiyacı hissetmesini, sadece “iman ettim” demiş olmalarıyla açıklayamayız. Öyle ki sahih iman, salih amel ve güzel ahlaka ulaşmadaki azim ve şevkleri, hissiyatlarındaki coşkunluk bizi cezbedip hayrete düşürür. Onlar da beşerdi biz de. Dünyadan el etek çekmemişlerdi lakin dünya da umurlarında değildi. Hasılı düşünmeden edemeyiz; o manevi derinlik bir lütuf mudur yoksa tahsili mümkün müdür?

MUHABBETULLAHI TAHSİL İÇİN

Şüphesiz muhabbeti halkedip lutfeden ve evvela seven Rabbimiz’dir. Bizi de sevecek kabiliyetle donatmıştır. Bu kabiliyeti muhabbetullaha meylettirenler, ilk olarak marifetullahı yani Allah Teala’yı bilme ilmini tedris ettiler. Bu ilimle O’nu (c.c) tanıdılar, tanıdıkça sevdiler. “Kahrın da hoş, lütfun da hoş” diyecek hale büründüler. İmanın tadına ise Cenab-ı Mevla’nın “Habibim” diye hitap ettiği Rasulullah’ın (s.a.v) muhabbetine samimiyetle sahip çıkarak kavuştular. O’nda  (s.a.v) görüp sevdikleri imanı, ibadeti, ahlakı hayatlarına tatbik ettiler. Ve nihayetinde “(Rasulüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin …” (Al-i İmran, 31) ayet-i celilesince Allah Teala’nın muhabbetine nail oldular.

Şu halde bize düşen; kuru bir hayret ve özenmenin ötesinde bu yollardan geçerek bizi Rabbimiz’e sevdirecek amelleri yapmak, Rabbimiz’i bize sevdirecek olanlara uymaktan başkası değil. Biraz daha açık ifade edersek şöyle de diyebiliriz. Bir yandan Allah Teala’nın hukukuna riayet etmeye çalışırken diğer yandan insanlarla aramızdaki muameleye dikkat etmiyor; hakaret, gıybet, iftira eden, yalan söyleyen bir dille dolanıyorsak, gözümüzü haram nazardan, gönüllerimizi bizi ilgilendirmeyenden çekmiyorsak, din kardeşliğimiz laftan öteye geçmiyorsa, Allah rızası için değil de şahsi menfaatlerle iş görüyorsak, tövbelerimizin ardından yine iştahla günaha dalıyorsak vs. ilahi muhabbetten yana nasibimiz olmaz.

Hakikatte, muhabbet ateşini yakıp “muhabbet bağına girdim” diyebilmemiz için yapmamız gereken manen takatimizi artırmaktır. Lakin aceleci ve peşinci nefislerimizle, manevi takatin lafını etmek bile yolu gözümüzde büyütebiliyor. Ancak unutmayalım ki,  Rasulullah Efendimiz’in (s.a.v) soyundan bir dostumuz ve gayretimiz oldukça müşkül gördüğümüz kolaylaşır. “Nefislerimizi terbiye et inşaallah” diyerek akitleştiğimiz Rabbani alimlerin reçetelerine ilgisiz kalmadığımızda; marifetullah onlardan bize sirayet eder; ilimleriyle, ihlaslarıyla, ahlaklarıyla hemhal oluruz. “Seni seviyorum Ya Rasulullah” benzeri iddialarımızı onun (s.a.v) sünnetlerine ittiba ettirerek gerçek kılarlar.
Ve elbette her zaman duamız Efendimiz’in (s.a.v) duasıdır;  “Allahım! Senden seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim...” (Amin)   

Huriye KARNAP