derya
Thu 31 December 2009, 01:07 pm GMT +0200
Muaz B. Cebelin (Ra) Haberleri
1003.Tâvûs´tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Muâz (ra) bizim memlekete gelmişti. Kendisine: ´Emir buyursamz da, biraz taş ve ağaç toplayarak, sizin için bir mescid inşaallahâ etsek´ denildi. O ise: ´Ben, kıyamet gününde onu sırtıma yüklenip, taşımakla sorumlu tutulmaktan korkarım´ dedi."
1004. Muâviye b. Kurra, Muâz´ın (ra) oğluna şu nasihatta bulunduğunu haber vermiştir. "Yavrum, namaz kıldığın vakit, onu, en son namazmmış gibi kıl. Bir daha asla ona dönebileceğini zannetme. Yavrum! Haberin olsun ki, mü´minler yaptıkları ve yapmayı tasarladıkları iki iyilik arasında ölürler."
1005. Ebû´z-Zübeyr (ra) Muâz´ı (ra) işiten birisinin kendisine onun: "Ademoğlu için, ALLAH´ın azabından tek kurtuluş çaresi, Allah´ı zikretmektir" dediği, buna karşılık oradakilerin üç kere: "Allah yolunda savaşmak ta mı değildir?" demeleri üzerine, O: "Hayır, hattâ takati kesilenceye kadar ALLAH yolunda savaşmak bile kurtuluş çaresi değildir." dediğini rivayet etmiştir.
1006. Ebû´l-Haccâc´tan, Muâz´ın (ra) şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Her kim, ALLAH´ın hak olduğunu hiç şüphesiz kıyametin vuku bulacağını ve ALLAH Teâlâ´nın kabirlerde bulunanları dirilteceğini bilirse cennete girer."
1007. Abdullah b. Seleme´den rivayet edildiğine göre, bir adam Muâz´a (ra) "Bana bir şeyler öğretirmisin?" demiş, o da "Sen benim sözümü dini ermişin?" diye sormuştur. Adam: "Ben senin sözünü dinlemeye düşkün biriyim" demiştir. Bunun üzerine, Muâz (ra): "Oruç tut, iftar et, namaz kıl, uyu ve maişetini kazanmak için çalış. Günah işleme ve yalnızca müslüman olarak ölmeye çalış. Mazlumun duasından da sakın" demiştir.
1008. Muâz (ra)´ın ölüm döşeğinde yatarken şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bakın bakalım sabah oldu mu?" diye sormuş. Henüz sabah olmadığı kendisine söylenmiş, birazdan yine "Bakınız, sabah oldu mu?" diye sormuş. Yine, henüz sabah olmadığı söylenilmiş nihayet, bir miktar gün ışıyınca, "Sabahladınız efendim." denilmiş. Bunun üzerine Muâz (ra); "Sabahı ateş olan geceden Allah´a sığınırım. Merhaba ey ölüm, merhaba ey uyanık vaziyette iken gelen sevgili ziyaretçi! Ey ALLAHım. Ben senden korkuyordum. Şimdi seni umuyorum. ALLAH´ım biliyorsun ki, ben dünyayı, dünyada bağ bahçe işleriyle uğraşmak için kalmayı asla sevmedim. Fakat düşkünlere yardım etmek, sıkıntıda olanlara el uzatmak ve zikir meclislerinde âlimlerle diz dize gelmek için (dünyada kalmayı istedim)"
1009. Muâz b. Cebel´in (ra): "Dilediğiniz şeyi öğrenin amel etmedikçe karşlığmda mükâfat alamayacaksınız" dediği rivayet edilmiştir.
1010. Muhammed b. Sirîn´den şu rivayet edilmiştir: "Ömer b. el-Hattâb (ra), bir yere vali ta´yîn ettiği zaman, anlaşmasına şunu yazardı: ´Aranızda adaletle muamele ettiği müddetçe onu dinleyin ve ona itaat edin´ Huzeyfe´yi de (ra) Medâin´e vali ta´yîn etmişti. Onun anlaşmasına da: ´Onu dinleyin ve ona itaat edin, sizden istediğini de ona verin´ diye yazmıştır. Medâinliler onu karşıladıklarında bir de baktılar ki, o bir merkep üzerinde elinde bir parça yiyecek onu yemekle meşgul, Huzeyfe onlara Ömer´in (ra) anlaşma pusulasını okudu. Onlar da ´Senin neyin var ki, mü´minlerin emîri senin hakkında bize yazdığını, seninle yazıp bize göndermedi´ dediler. Huzeyfe de ´Benim hacetim şudur: içinizde bulunduğum müddetçe beni ekmekle doyurmanız, merkebimin zahrasmı vermeniz ve haracınızı toplayıp getirmeni zdir.´ Görev müddeti.bitip Medine´ye dönmüş, geleceğini duyan Ömer de (ra) yolda oturup, ayrıldığından bu güne durumu nasıldır, onu görmek için, beklemeye başlamıştır. Onu eski hâli üzere görünce boynuna sarılmış ve ´Sen benim kardeşimsin, ben de senin, sen benim kardeşimsin, ben de senin´ demiştir."
1011. Abdulmü´min b. Abdullah es-Sedûsî, Ebû Yezîd el-Medinî´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ebû Hureyre (ra) Medine´de Resûlullah´ın (sav) minberinde, onun makamının bir basamak aşağısında, ayağa kalktı ve şöyle dedi: ´Ebû Hureyre´yi İslâm´a kavuşturan ALLAH´a hamdolsun. Hamdolsun, Ebû Hurey-re´ye Kur´âm öğreten ALLAH´a, Ebû Hureyre´ye Muhammed´i (sav) lütfeden ALLAH´a hamdolsun. Bana içecekler ve giyecekler ihsan eden ALLAH´a hamdolsun. Karın tokluğuna hizmetçisi olduktan sonra, Gazvân´ın kızım bana zevce kılan ALLAH´a hamdolsun, yakında başlarına gelecek serden dolayı, vay Arapların haline! Aralarında gazapla Öldüren, keyfîne göre hükmeden bebelerin idareciliğinden dolayı vay o Arapların hâline! Sevinin ey Furûhoğulları, sevinin. Nefsim elinde olan ALLAH´a yemin olsun ki, din şayet Süreyya yıldızında asılı olsa, sizden bir takım kimseler ona nail olacaklardır."´
1012. Temîm ed-Dârî´den, Câsiye sûresini okuduğu ve ´Yoksa kötülük işleyenler Ölümlerinde ve sağlıklarnda kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimselerle bir mi tutacağımızı sandılar.[68] ayeti geldiği zaman ağlamaya başladığı, âyeti tekrarlayıp tekrarlayıp ağlayarak sabaha çıktığı rivayet edilmiştir.[69]
1013. Şakîk b. Seleme´den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ebû Mes´ûd Ukbe b. Amr el-Ensârî bize gelmişti. Kendisine ´Bize ne tavsiye edersiniz?´ diye sorduk. O da: ´Allahtan korkun ve ateşten sakının, dinde zikzak çizmekten sakının. Bugün kabul ettiğinizi yarın inkâr, bugün inkâr ettiğinizi de yarın kabul edivermeyin´ demiştir.
1014. İkrime b. Hâlid´den rivayet edildiğine göre, Sa´d oğluna şöyle demiştir. "Yavrum! Benden sonra, sana benden daha nasuh biriyle karşılaşmaktan sakın. Namaz kılmak istediğin vakit abdesti güzelce al. Namazı, daha sonra asla bir daha namaz kılamayacakmışsın gibi kıl. Aman ha, aç gözlülükten sakın, çünkü o fakirliği getirir. Kanaata yapış. Zira o zenginliktir. Aman, sözün ve fiilin çirkininden iyi sakın. Hoş olan şeyi yap."
1015. Cündüb el-Becelî´nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "İnsanlara va´zü nasihat edip te kendisini unutan kimse, başkalarını aydınlatıp ta kendisini yakan mum gibidir."
1016. Kasım b. Muhammed´den rivayet edildiğine göre, Abdullah b. Hanzala, Abdullah b. Selâm´ın çarşıdan, sırtında bir miktar odunla, geçtiğini, kendisine "ALLAH seni bundan muaf tutmadı mı?" denildiğinde, onun "Evet, fakat onunla kibri atmak istedim. Resûlullah (sav) ´Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse cennete giremeyecek´ dediğini işittim" diye karşılık verdiğini haber vermiştir.[70]
1017. İbn Câbir [71]Ebû Saîd b. el-Mualla´nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bir kafileyle karşılaştım da bana tavsiyelerde bulundular. Baktım ki, arkalarında sanki sorumlusu olduğu muayyen bir şeye bakarmışcasma bir noktayı gözetleyen genç bir delikanlı var. Ona varıp: ´ALLAH sana rahmet etsin bana ne tavsiye dersin?´ dedim. O, ´Herkes sana tavsiyede bulundu mu?´ diye karşıladı. Ben, ´Sen, ne tavsiye dersin?´ dedim. Bunun üzerine ´Kişi âhirette muhtaç olduktan sonra, dünyadaki zenginliğinin manası yoktur. Biri dünya, diğeri âhiret için olan iki durumla karşılaştığın vakit, önce âhiret işini yap. Zira onun gelmesiyle herşey kesilecek, onun zevâliyle herşey zail olacaktır.´ Ebû Muallâ diyor ki: ´ALLAH´a yemin olsun ki, oradakilerin tavsiyelerinin hepsini unuttum da, ALLAH kalbime bu delikanlının dediklerini koydu. Gittikten sonra kim olduğunu sordum. Muâz b. Cebel (ra) olduğunu söylediler."
1018. Târik b. Abdurrahman´dan rivayet edildiğine göre Şam´da tâûn hastalığı zuhur etmiş ve salgın haline gelmiştir. Halk bunun susuz bir tufan olduğunu söylemeye başlamışlar. Bu sözler, Muâz b. Cebel (ra)´in kulağına gidince, derhal bir hutbe irâd etmiş ve şöyle demiştir: "Söyledikleriniz kulağıma geldi. (Ancak) bu Rabbinizin bir rahmeti. Peygamberinizin (sav) duası, sizden önceki sâlihlerin topladığıdır.[72] Fakat siz esas, bundan daha şiddetli olandan korkun. O da, kişinin evine mü´min mi, yoksa münânk mı döndüğünden haberdar olmamasıdır. Ve yine çocukların idareciliğinden korkun."
1019. Muhammed b. Nadr el-Hârisfnin, Muâz b. Cebel´e isnâden şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Üç şey vardır ki, kim onları yaparsa, gazabı hak eder: Sebepsiz yere gülmek, fazla uyumak ve tok olduğu halde yemek yemek."
1020. Yahya b. Saîd´in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Muâz b. Cebel´in (ra) iki tane hanımı vardı. İkisinden birinin nöbetinde, diğerinin evinden su dahi içmezdi."
1021. Ebû İdrîs el-Havlânî Muâz b. Cebel (ra)´in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Sen birtakım insanlarla beraber olduğunda, hiç şüphesiz lafa dalacaklardır. Gaflete düştüklerini görür görmez sen Rabbine rağbet et."[73]
Velîd diyor ki: "Bunu Abdurrahman b. Yezîd b. CamVe söyledim, o da ´Evet. Ebû Talha Hakim b. Dinar´ın bana rivayet ettiğine göre ´Onlar, müstecâb olan duanın alâmeti, insanların gaflette olduklarını gördüğün zaman, Rabbine rağbet etmendir´ derlermiş."
1022. Ebû´z-Zübeyr (ra) Muâz´ı (ra) işiten birisinin Muâz´m ona: "Âdemoğlu için, ALLAH´ın azabından tek kurtuluş çaresi, Allah´ı zikretmektir" dediği, buna karşılık oradakilerin, üç kere, "Allah yolunda savaşmakta mı değildir?" demeleri üzerine, o "Hayır hattâ takati kesilenceye kadar ALLAH yolunda savaşmak bile kurtuluş çaresi değildir" dediğini rivayet etmiştir.
1003.Tâvûs´tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Muâz (ra) bizim memlekete gelmişti. Kendisine: ´Emir buyursamz da, biraz taş ve ağaç toplayarak, sizin için bir mescid inşaallahâ etsek´ denildi. O ise: ´Ben, kıyamet gününde onu sırtıma yüklenip, taşımakla sorumlu tutulmaktan korkarım´ dedi."
1004. Muâviye b. Kurra, Muâz´ın (ra) oğluna şu nasihatta bulunduğunu haber vermiştir. "Yavrum, namaz kıldığın vakit, onu, en son namazmmış gibi kıl. Bir daha asla ona dönebileceğini zannetme. Yavrum! Haberin olsun ki, mü´minler yaptıkları ve yapmayı tasarladıkları iki iyilik arasında ölürler."
1005. Ebû´z-Zübeyr (ra) Muâz´ı (ra) işiten birisinin kendisine onun: "Ademoğlu için, ALLAH´ın azabından tek kurtuluş çaresi, Allah´ı zikretmektir" dediği, buna karşılık oradakilerin üç kere: "Allah yolunda savaşmak ta mı değildir?" demeleri üzerine, O: "Hayır, hattâ takati kesilenceye kadar ALLAH yolunda savaşmak bile kurtuluş çaresi değildir." dediğini rivayet etmiştir.
1006. Ebû´l-Haccâc´tan, Muâz´ın (ra) şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Her kim, ALLAH´ın hak olduğunu hiç şüphesiz kıyametin vuku bulacağını ve ALLAH Teâlâ´nın kabirlerde bulunanları dirilteceğini bilirse cennete girer."
1007. Abdullah b. Seleme´den rivayet edildiğine göre, bir adam Muâz´a (ra) "Bana bir şeyler öğretirmisin?" demiş, o da "Sen benim sözümü dini ermişin?" diye sormuştur. Adam: "Ben senin sözünü dinlemeye düşkün biriyim" demiştir. Bunun üzerine, Muâz (ra): "Oruç tut, iftar et, namaz kıl, uyu ve maişetini kazanmak için çalış. Günah işleme ve yalnızca müslüman olarak ölmeye çalış. Mazlumun duasından da sakın" demiştir.
1008. Muâz (ra)´ın ölüm döşeğinde yatarken şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bakın bakalım sabah oldu mu?" diye sormuş. Henüz sabah olmadığı kendisine söylenmiş, birazdan yine "Bakınız, sabah oldu mu?" diye sormuş. Yine, henüz sabah olmadığı söylenilmiş nihayet, bir miktar gün ışıyınca, "Sabahladınız efendim." denilmiş. Bunun üzerine Muâz (ra); "Sabahı ateş olan geceden Allah´a sığınırım. Merhaba ey ölüm, merhaba ey uyanık vaziyette iken gelen sevgili ziyaretçi! Ey ALLAHım. Ben senden korkuyordum. Şimdi seni umuyorum. ALLAH´ım biliyorsun ki, ben dünyayı, dünyada bağ bahçe işleriyle uğraşmak için kalmayı asla sevmedim. Fakat düşkünlere yardım etmek, sıkıntıda olanlara el uzatmak ve zikir meclislerinde âlimlerle diz dize gelmek için (dünyada kalmayı istedim)"
1009. Muâz b. Cebel´in (ra): "Dilediğiniz şeyi öğrenin amel etmedikçe karşlığmda mükâfat alamayacaksınız" dediği rivayet edilmiştir.
1010. Muhammed b. Sirîn´den şu rivayet edilmiştir: "Ömer b. el-Hattâb (ra), bir yere vali ta´yîn ettiği zaman, anlaşmasına şunu yazardı: ´Aranızda adaletle muamele ettiği müddetçe onu dinleyin ve ona itaat edin´ Huzeyfe´yi de (ra) Medâin´e vali ta´yîn etmişti. Onun anlaşmasına da: ´Onu dinleyin ve ona itaat edin, sizden istediğini de ona verin´ diye yazmıştır. Medâinliler onu karşıladıklarında bir de baktılar ki, o bir merkep üzerinde elinde bir parça yiyecek onu yemekle meşgul, Huzeyfe onlara Ömer´in (ra) anlaşma pusulasını okudu. Onlar da ´Senin neyin var ki, mü´minlerin emîri senin hakkında bize yazdığını, seninle yazıp bize göndermedi´ dediler. Huzeyfe de ´Benim hacetim şudur: içinizde bulunduğum müddetçe beni ekmekle doyurmanız, merkebimin zahrasmı vermeniz ve haracınızı toplayıp getirmeni zdir.´ Görev müddeti.bitip Medine´ye dönmüş, geleceğini duyan Ömer de (ra) yolda oturup, ayrıldığından bu güne durumu nasıldır, onu görmek için, beklemeye başlamıştır. Onu eski hâli üzere görünce boynuna sarılmış ve ´Sen benim kardeşimsin, ben de senin, sen benim kardeşimsin, ben de senin´ demiştir."
1011. Abdulmü´min b. Abdullah es-Sedûsî, Ebû Yezîd el-Medinî´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ebû Hureyre (ra) Medine´de Resûlullah´ın (sav) minberinde, onun makamının bir basamak aşağısında, ayağa kalktı ve şöyle dedi: ´Ebû Hureyre´yi İslâm´a kavuşturan ALLAH´a hamdolsun. Hamdolsun, Ebû Hurey-re´ye Kur´âm öğreten ALLAH´a, Ebû Hureyre´ye Muhammed´i (sav) lütfeden ALLAH´a hamdolsun. Bana içecekler ve giyecekler ihsan eden ALLAH´a hamdolsun. Karın tokluğuna hizmetçisi olduktan sonra, Gazvân´ın kızım bana zevce kılan ALLAH´a hamdolsun, yakında başlarına gelecek serden dolayı, vay Arapların haline! Aralarında gazapla Öldüren, keyfîne göre hükmeden bebelerin idareciliğinden dolayı vay o Arapların hâline! Sevinin ey Furûhoğulları, sevinin. Nefsim elinde olan ALLAH´a yemin olsun ki, din şayet Süreyya yıldızında asılı olsa, sizden bir takım kimseler ona nail olacaklardır."´
1012. Temîm ed-Dârî´den, Câsiye sûresini okuduğu ve ´Yoksa kötülük işleyenler Ölümlerinde ve sağlıklarnda kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimselerle bir mi tutacağımızı sandılar.[68] ayeti geldiği zaman ağlamaya başladığı, âyeti tekrarlayıp tekrarlayıp ağlayarak sabaha çıktığı rivayet edilmiştir.[69]
1013. Şakîk b. Seleme´den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ebû Mes´ûd Ukbe b. Amr el-Ensârî bize gelmişti. Kendisine ´Bize ne tavsiye edersiniz?´ diye sorduk. O da: ´Allahtan korkun ve ateşten sakının, dinde zikzak çizmekten sakının. Bugün kabul ettiğinizi yarın inkâr, bugün inkâr ettiğinizi de yarın kabul edivermeyin´ demiştir.
1014. İkrime b. Hâlid´den rivayet edildiğine göre, Sa´d oğluna şöyle demiştir. "Yavrum! Benden sonra, sana benden daha nasuh biriyle karşılaşmaktan sakın. Namaz kılmak istediğin vakit abdesti güzelce al. Namazı, daha sonra asla bir daha namaz kılamayacakmışsın gibi kıl. Aman ha, aç gözlülükten sakın, çünkü o fakirliği getirir. Kanaata yapış. Zira o zenginliktir. Aman, sözün ve fiilin çirkininden iyi sakın. Hoş olan şeyi yap."
1015. Cündüb el-Becelî´nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "İnsanlara va´zü nasihat edip te kendisini unutan kimse, başkalarını aydınlatıp ta kendisini yakan mum gibidir."
1016. Kasım b. Muhammed´den rivayet edildiğine göre, Abdullah b. Hanzala, Abdullah b. Selâm´ın çarşıdan, sırtında bir miktar odunla, geçtiğini, kendisine "ALLAH seni bundan muaf tutmadı mı?" denildiğinde, onun "Evet, fakat onunla kibri atmak istedim. Resûlullah (sav) ´Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse cennete giremeyecek´ dediğini işittim" diye karşılık verdiğini haber vermiştir.[70]
1017. İbn Câbir [71]Ebû Saîd b. el-Mualla´nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bir kafileyle karşılaştım da bana tavsiyelerde bulundular. Baktım ki, arkalarında sanki sorumlusu olduğu muayyen bir şeye bakarmışcasma bir noktayı gözetleyen genç bir delikanlı var. Ona varıp: ´ALLAH sana rahmet etsin bana ne tavsiye dersin?´ dedim. O, ´Herkes sana tavsiyede bulundu mu?´ diye karşıladı. Ben, ´Sen, ne tavsiye dersin?´ dedim. Bunun üzerine ´Kişi âhirette muhtaç olduktan sonra, dünyadaki zenginliğinin manası yoktur. Biri dünya, diğeri âhiret için olan iki durumla karşılaştığın vakit, önce âhiret işini yap. Zira onun gelmesiyle herşey kesilecek, onun zevâliyle herşey zail olacaktır.´ Ebû Muallâ diyor ki: ´ALLAH´a yemin olsun ki, oradakilerin tavsiyelerinin hepsini unuttum da, ALLAH kalbime bu delikanlının dediklerini koydu. Gittikten sonra kim olduğunu sordum. Muâz b. Cebel (ra) olduğunu söylediler."
1018. Târik b. Abdurrahman´dan rivayet edildiğine göre Şam´da tâûn hastalığı zuhur etmiş ve salgın haline gelmiştir. Halk bunun susuz bir tufan olduğunu söylemeye başlamışlar. Bu sözler, Muâz b. Cebel (ra)´in kulağına gidince, derhal bir hutbe irâd etmiş ve şöyle demiştir: "Söyledikleriniz kulağıma geldi. (Ancak) bu Rabbinizin bir rahmeti. Peygamberinizin (sav) duası, sizden önceki sâlihlerin topladığıdır.[72] Fakat siz esas, bundan daha şiddetli olandan korkun. O da, kişinin evine mü´min mi, yoksa münânk mı döndüğünden haberdar olmamasıdır. Ve yine çocukların idareciliğinden korkun."
1019. Muhammed b. Nadr el-Hârisfnin, Muâz b. Cebel´e isnâden şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Üç şey vardır ki, kim onları yaparsa, gazabı hak eder: Sebepsiz yere gülmek, fazla uyumak ve tok olduğu halde yemek yemek."
1020. Yahya b. Saîd´in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Muâz b. Cebel´in (ra) iki tane hanımı vardı. İkisinden birinin nöbetinde, diğerinin evinden su dahi içmezdi."
1021. Ebû İdrîs el-Havlânî Muâz b. Cebel (ra)´in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Sen birtakım insanlarla beraber olduğunda, hiç şüphesiz lafa dalacaklardır. Gaflete düştüklerini görür görmez sen Rabbine rağbet et."[73]
Velîd diyor ki: "Bunu Abdurrahman b. Yezîd b. CamVe söyledim, o da ´Evet. Ebû Talha Hakim b. Dinar´ın bana rivayet ettiğine göre ´Onlar, müstecâb olan duanın alâmeti, insanların gaflette olduklarını gördüğün zaman, Rabbine rağbet etmendir´ derlermiş."
1022. Ebû´z-Zübeyr (ra) Muâz´ı (ra) işiten birisinin Muâz´m ona: "Âdemoğlu için, ALLAH´ın azabından tek kurtuluş çaresi, Allah´ı zikretmektir" dediği, buna karşılık oradakilerin, üç kere, "Allah yolunda savaşmakta mı değildir?" demeleri üzerine, o "Hayır hattâ takati kesilenceye kadar ALLAH yolunda savaşmak bile kurtuluş çaresi değildir" dediğini rivayet etmiştir.