- Merhamet Ahlâkımız

Adsense kodları


Merhamet Ahlâkımız

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Sat 9 July 2011, 08:12 pm GMT +0200
Merhamet Ahlâkımız

Aralık 2010 144.SAYI


Mübarek EROL kaleme aldı, BAŞYAZI bölümünde yayınlandı.

Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. bir keresinde şöyle buyurur:

– Cennete ancak merhametli olan girer.

Bunun üzerine Sahabe-i Kiram şöyle der:

– Ey Allah’ın Rasulü, hepimiz merhametliyiz.

Efendimiz buyurur:

– Sadece kendisine karşı merhametli olan kişi merhametli sayılmaz. Merhametli kişi, hem kendine hem de başkalarına merhamet eden kişidir. (Heysemî, Süyûtî)

İnsanın kendine merhamet etmesi, Allah’ın yasakladıklarını terk etmesi, günahlarına tevbe etmek suretiyle kendini azaptan esirgemesi, Allah’ın emirlerini, ibadetlerini yerine getirmesidir. Başkasına merhamet etmesi ise, hiçbir şekilde mümin kardeşine eziyet etmemesidir.

Nitekim Efendimiz s.a.v. buyurmuştur:

“Müslüman, elinden ve dilinden insanların emin olduğu kimsedir.” (Buhârî, Müslim, Nesâî)

Müslüman kimse sadece insanlara merhamet etmekle kalmaz, hayvanlara da merhamet eder. Efendimiz s.a.v.’in naklettiği şu olay bizlere hem müjde hem de uyarı niteliğindedir:

“Adamın biri yolculuk yaptığı esnada aşırı derece susar. Bir kuyu bulur ve içine inerek bolca içip susuzluğunu giderir. Yukarı çıkınca, kuyunun başında susuzluktan dili dışarı sarkmış bir köpeğin bulunduğunu görür. Kendi kendine der ki:

– Şu köpek de tıpkı benim biraz önce susadığım gibi susamış.

Tekrar kuyuya iner. Ayakkabısını su ile doldurur, ağzıyla tutarak yukarı çıkarır ve köpeği sular. Onun bu davranışı Allah Tealâ’nın çok hoşuna gider ve o kişinin bütün günahlarını bağışlar.

Tam bu esnada Sahabe-i Kiram’dan bazıları sorar:

– Ey Allah’ın Rasulü! Hayvanlara yaptığımız iyilik karşılığında da bizim için sevap var mıdır?

Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz buyurur:

– Can taşıyan her mahluka yaptığınız iyilik için size mükâfat vardır.” (Buhârî, Müslim Ebu Dâvûd)

Yaptığımız işlerin en küçüğünden en büyüğüne hepsi merhamet dairesinde yer almalıdır. Aksi takdirde zulme sebebiyet veririz. Zulüm, sadece mazluma değil zalime de zarar verir. Çünkü zulme uğrayan kimse bu dünyada geçici bir sıkıntıyla karşı karşıya kalır. Oysa zalim kimse yaptığı zulmün cezasını çekecektir. Ceza yeri de ahirettir. Yani geri dönüş, kurtuluş yoktur.

Müslüman kimse zulme başvurmaz, kimsenin hakkını yemez, kendine ait olmayan bir şeyi sahiplenmez. Çünkü kalbinde hem kendine hem başkalarına merhamet vardır.

Kalbinde merhamet olan kimse aynı zamanda vicdan sahibidir. En küçük bir haksızlığa karıştığı şüphesinde bile vicdanı sızlar. Kalbi ona rahat vermez. Bu yüzdendir ki, kendileri ile alakalı olmayan durumlarda bile müminler diğer kardeşlerini düşünürler, onların üzerinde titrerler, onlara sahip çıkarlar.

Fahr-i Kainat efendimiz s.a.v. buyurmuştur:

“Birbirlerine karşı merhametli davranmakta, karşılıklı sevgi göstermekte ve ilişkilerinde müminlerin durumu tıpkı bir beden gibidir. Bedenin bir azası hastalandığı zaman bütün beden o hastalığı hisseder, ateşi yükselir, uykusuz kalır.” (Buhârî, Müslim, Ahmed b. Hanbel)

Müminlerin emiri Hz. Ömer r.a. çok merhametliydi. Bir gün gayri müslimlerden birinin kapı kapı dolaşarak insanlardan bir şeyler dinlediğini görür. Ona şöyle der:

– Sana karşı insaflı davranamadık! Gençliğinde senden vergi aldık, fakat yaşlanınca seni perişan halde bıraktık.
Sonra o ihtiyarın zorunlu ihtiyaçlarının devlet hazinesinden karşılanması emrini verir.

Hz. Ali. r.a.’dan da şöyle rivayet edilir:

“Bir gün Ömer’i sabah erkenden bir devenin sırtına binmiş vadiye doğru giderken gördüm. Kendisine sordum:

– Ey Müminlerin Emiri! Böyle sabah sabah nereye gidiyorsun?

– Zekât olarak alınan develerden biri kaçmış, onu yakalamaya gidiyorum.

– Ey Ömer! (Böyle basit bir şeyle uğraşarak) senden sonra gelecek halifeleri küçültmüş oldun.

– Sakın beni kınama ey Ali! Muhammed’i peygamber olarak gönderene yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak nehre düşse, kıyamet günü bunun hesabı Ömer’den sorulur. Çünkü müminlerin haklarını korumayan yöneticiye ve müminlere korku salan fasık amire itaat yoktur.

Efendimiz s.a.v. buyurmuştur:

“Ümmetimin büyükleri çokça namaz kılmaları veya çokça oruç tutmaları sebebiyle cennete girecek değillerdir. Fakat onlar herkese karşı temiz kalpli, cömert gönüllü ve bütün müslümanlara karşı merhametli olmaları sebebiyle cennete gireceklerdir.” (Aclûnî)

Merhamet sahibi olan bir kimse güzel ahlâkın bütün çeşitlerini kendinde barındırır. İlk önce yumuşak huylu, halim selim bir kimse olur. İyi bir evlat, iyi bir anne baba olur. Sonra iyi bir komşu, iyi bir arkadaş, dürüst bir işçi ve adil bir işveren olur. Yöneticinin adaleti de doğrudan merhamete bağlıdır. Kısaca, müslümana ait güzel hasletler ancak merhametle gerçekleşir.

Merhametsizlik ise önce insanı sonra da çevresini yiyip bitirir. Merhametsiz bir toplum insanlığını da kaybetme tehlikesi barındırır. Mesela modern hayatta karşılaştığımız sorunlardan olan bencil/bireyci yaklaşım ve küresel ısınmaya sebep olan nedenler de yine merhametsizlikle ilgilidir.

Enes b. Malik r.a.’ın rivayet ettiğine göre Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuşlardır:

“Şu dört şey müslümanların senin üzerindeki haklarındandır:

• İyilerine yardımcı olacaksın,

• Günahkârları için Allah Tealâ’dan af dileyeceksin,

• Hastalarını ziyaret edeceksin,

• Günahlarına tevbe edenleri seveceksin.” (Hafız Irakî, Deylemî)

Ahir zamanda yaşıyoruz. Bütün insanların, bütün canlıların merhamete ihtiyacı var. Belki kalbimizde olan bir nebzecik merhamet sayesinde Cenab-ı Mevlâ’nın af ve mağfiretine kavuşuruz.

Her işimizin başında söylediğimiz besmele ile Rahman ve Rahim olan Allah’a başvuruyoruz. Rahmet ve merhamet kelimeleri aynı kökten geliyor. Kalbimizde merhamet olursa mutlaka Allah rahmet edecektir.

Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v.’in bizler için reçete hükmünde olan şu mübarek sözleriyle bitirelim:
“Yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin.” (Ebu Dâvûd, Tirmizî)

Rabbimizin tevfik ve inayetiyle...

SevD@_GüLü
Fri 2 March 2012, 05:24 pm GMT +0200
Allah razı olsun çok güzel konu paylaşmışsınız...

sümeyra
Mon 19 March 2012, 06:40 am GMT +0200


    [/“Yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin.” (Ebu Dâvûd, Tirmizî)size]

     İnsanı Allah'a ulaştıran en kestirme yollardan biri de şefkat..Şefkatin işlediği kişilerde bunun tezahürü de merhamet..Rabbim merhamet eden ve edilenlerden eylesin bizi,inşaallah..

Hadice
Mon 19 March 2012, 08:16 am GMT +0200
Kalbinde merhamet olan kimse aynı zamanda vicdan sahibidir. En küçük bir haksızlığa karıştığı şüphesinde bile vicdanı sızlar. Kalbi ona rahat vermez. Bu yüzdendir ki, kendileri ile alakalı olmayan durumlarda bile müminler diğer kardeşlerini düşünürler, onların üzerinde titrerler, onlara sahip çıkarlar.

Rabbim bizleri böyle düşünen böyle olabilen kullarından eylesin...