- Menekşe gönlünü Hakk'a verdi

Adsense kodları


Menekşe gönlünü Hakk'a verdi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Fri 22 October 2010, 11:07 pm GMT +0200
441. Menekşe, sünbül gibi gönlünü Hakk'a verdi de,
o duygunun heyacanı ile rüküa vardı!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
 

• Kış geçti gitti, ilkbahar geldi. Yeryüzü yemyeşil oldu. Herkes neşeli bir hal aldı. Gel sevgilim gel; laleler arasında gezme zamanı geldi!

• Ağaçlara bak; hepsi de sarhoşlar gibi darmadağın, hepsi de başlarını saliayıp durmada! Seher rüzgarı bir efsun okudu da, gül fıdanlan yerlerinde duramaz oldular, neşe ile oynamaya başladılar!

• Nilüfer, yasemine; "Şu kıvranmayı seyret!" dedi. Çiçek de, yeşilliğe; "Allah'ın lutfu, ihsanı geldi, her taraf süslendi, güzelleşti!" dedi.

• Nergisin gözlerini kırparak; "îbret alacağımız zaman geldi!" sözünü duydu da, menekşe, sünbül gibi, gönlünü Hakk'a verdi ve o duygunun heyecanı ile rüküa vardı.

• Bahçelerde bulunan diğer varlıklar gibi ilahî kudret karşısında mest olan, ¦ kendinden geçen söğüt, başını sallayarak, dünyayı yeniden dirilten o eşsiz, o pek büyük yaratıcı hakkında acaba ne söyledi? Uzun boylu selvi de acaba ne  gördü de, uzadıkça uzadı, büyüdükçe büyüdü?

• Sanki, benzeri olmayan büyük bir ressam fırçayı eline aldı da, yaptığı resimlerle dağın, ovanın, bağın bahçenin giizelliklerini belirtti, gafillerin gözleri önünde onları sergiledi. Bu güzel resimleri yapan, bu şaheser tabloları ortaya koyan eşsiz ressamın nürundan ruhum mest oldu. Ben, O'na kurban olayım!

• Çeşit çeşit renklerde kanatları olan binlerce kuş, minberler gibi, ağaçların üstüne konmuşlar; "Allah'a hamd ü senalar olsun! Açılıp saçılma, gezme dolaşma zamanı geldi!" diye ötüşüyorlar.

• Can kuşu; "Ya hu!" deyince, kumru; "Kü, kü; nerede, nerede? O'nun kokusunu bile alamadın; sana bekleyiş hissesi düştü!" demeye başladı.

 Burada, Şeyh Galib hazretlerinin şu beyti hatıra gelmez mi:

"İrişüp bahara bülbül,
Yenilendi sohbet-i gül,
 Yine nevbet-i tehammül,
Dil-i bî-karara düşdü."

• Güllere; "îçinizdeki gizli sırları dökün; gönlünüzde Hakk sevgisine ait ne varsa, onları açığa vurun! Mağara dostu ile halvet zamanı geldi! Bu ilkbahar mevsiminde, duyguların içinizde kalması doğru değildir!" diye emir verildi!

 "Mağara dostu" sözü ile Peygamber Efendimiz'in Hazret-i Ebubekir'le Sevr Mağarası'nda gizlenmeleri hatıra geldiği gibi, Resül-i Ekrem Efendimiz'in peygamber olmadan öncc yalnız başına Hıra Dağı'ndaki mağarada gönlünde manen Hakk'la buluşmasına işaret de olabilir. Doğrusunu ancak Allah bilir.

• Gül, bülbüle dedi ki: "Şu yemyeşil süsene bak; yüz dili var ama, yine de sabrediyor! Gönlündeki sırları açığa vurmuyor, sabrediyor!"

• Bülbül de güle cevap verdi, dedi ki: "Yürü git; benim sana karşı duyduğum aşk sırlarını açığa vurduğumu hoş gör! Şuna inan ki, benim aşkım da senin aşkın gibi amansız!.."

• Bu arada, bahçede bulunan çınar ağacı, üzüme yüzünü çevirdi de; "Ey hep yerlere baş koymuş, secdeye kapanmış üzüm! Kendinde güç bul, ayağa kalk da, etrafına bir bak; herşey yeniden dünyaya geldi! Dünya, gelinler gibi süslendi, güzelleşti! Senin gözün bir şey görmüyor!" dedi. Üzüm; "Ben, kendi isteğimle, kendim secdeye kapanmadım! Beni, 0 secde ettiriyor!" dedi.

•"Ben, uzun boylu, senin gibi kocaman bir ağaç değilim ama, insanları sarhoş eden, onları kendinden alan şarapla yüklüyüm! Benim içim, aşk ateşi ile dolu; sen, boy atmışsın, kocamansın, benim gibi yerlerde sürünmüyorsun ama, sende ne var?"

• Safran, kutlu bir halde geldi; yiizünde aşıkların sanlığı vardı. Gül, onun haline acıdı; "Vah vah!" dedi. "Sararmış, solmuş bu zavallı, ağlaya ağlaya geldi!"

• Bu hali, la'l yanaklı elma anladı da, güle dedi ki: "Onun, yani bülbülün ku-

suruna bakma; sevgilisinin hilim sahibi olduğunu, dikenin cefalarına katlandığını bilmiyor!"

• Elma, kendisini bir şey zannederek bir davaya girişti: "Benim Cenab-ı Hakk'a karşı zannım iyidir; 0, her şeyi yerinde ve güzel yaratır!" diyerek benliğe kapıldığı için; "Bakalım elma eziyetlere katlanıyor mu, Allah'tan gelen belalara sabrediyor mu?" diye imtihan edilmek istendi. 0 yüzden, herkes onu taşlamaya, başına taşlar yağdırmaya başladı.

• Taşlanan, başına belalar gelen kişi, Hakk'a gerçekten bağlı er kişi ise, atılan taşlardan şikayet şöyle dursun, güler, neşelenir. Çünkü o taşlar, padişahlar padişahından geliyor!

 

442. Ateşte yanmadan koku veren öd ağacı var mı?

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün,
(c. II, 579)

• llahî şarapla mest olan kişiler, tekrar secdeye kapandılar! Acaba canların çalgıcısı perde arkasından çalgı çalmaya mı başladı?

• Hakk yoluna başlarını koyanlar, bu tehlikeli yolda canları ile oynayanlar bir kere daha coştular. Öyle coştular ki, sanki onların varlığı yokluğa gitti sonra tekrar yokluktan varlık alemine geldi!

" Bu beyitte denmek isteniyor ki: ilahî şarapla. can çalgıcısının tesiri ile, muvakkat bir zaman için varlıklarını unultular, sanki yok oldular, mahv haline girdiler. Sonra, bulundukları alemden tekrar varlık alemine geldiler, sehv haline döndüler. Varlıkları fanîliğe gitti. sonra da. fanîlikten varlığa geri geldi.

• Topraktan yaratılmış olan bedenlerinin her cüz'ü, taze can buldu. Sanki topraklıktan kurtuldular, temizlendiler, baştan başa can kesildiler ve bütün ziyanları hep fayda oldu!

• 0 alemde renk yoktur fakat, bedenlere hapsedildikleri için mavi, kırmızı gibi çeşitli renklere boyanan candan gelen nür, gözlere çeşitli renklerde göründü.

• Ey gönül! Yan yakıl; ham kaldıkça senden aşk kokusu, gönül kokusu gelmez! Ateşte yanmadan koku veren öd ağacını sen nerede gördün?

• Koku, her zaman öd ağacından gelir; başka ağaçtan gelmez! Başka bir ağaca da gitmez! Ama, biri çıkar da; "0 koku geç geldi." der; öbürü de; "Tez, geldi." der.

 

443. Allahım! Benim öyle bir canım var ki, bir an için olsun,
Sen'den ayn düşmeye sabredemez!

Mefa-îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa-îlün
 (c. II, 585)


• Ben, manevî değeri çok üstün öyle bir sevgili istıyorum ki, can, onun üzengisini tutacak hizmetçisi olsun! Çalgı çaldığı zaman Zühre yıldızını öldürecek bir çalgıcı arzu ediyorum!

• Öyle bir kadehim var ki, denizi küçük görür de, ona güler! Benim öyle çalgıcı bir gönlüm vardır ki, ne öğüt kabul eder, ne de bağ ile bağlanmayı!

• Allahım! Bir balığın, bir an bile olsa, sudan ayrı düşmeye dayanamadığı gibi, benim de öyle bir canım var ki, bir an için olsun, Sen'den ayrı düşmeye sabredemez!

• Sen'in güzel bir varlığın var, benim de mestliğim var; Sana varlık yakışır, bana da mestlik yakışır!

• Kendine gel de, artık sus! Öyle bir aşk seçmişsin ki, her an gamsız neşe vermede, reddetmeden her şeyi kabul etmededir!

 

444. Kendini, kendini görmekten kurtarmış,
 benliğini ayak altına almış birisini arzu ediyorum!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. II, 584)

• Sevgiliye bakacak,.onun güzelliğini göremeyecek aptal bir adam arıyorum;bakışında hüner olan, görüş sahibi olan akıllı kişiyi istemiyorum!

• 0 inciyi sedef gibi içine alacak bir gönül arzu ediyorum; kendini gören, kendi içinde inci olduğunu sanan taş yürekli kişiyi istemiyorum!

• Kendini, kendini görmekten kurtarmış, benliğini ayak altına almış, Allah aşkı ile dolup taşmış, dertten, derdin, gamın insanı rahatsız eden sıkıntılarına aldırmayan birisini arzu ediyorum!

 

445. Sen, uykuya yol arkadaşı olunca, sevgiliyi nasıl bulabilirsin?

Mefulü. Mefa'îlün, Mefulü,
(c. 11,615)

• Uyku, senin aklını başından almaya gelir! Fakat, aşk delisi nasıl olur da .uyur? Onun, geceden haberi var mı?

• Aşk delisinin mezhebinde gece ve gündüz yoktur; onda olan şeyi, ancak o bilir!

• Bu alemin gecesi gündüzü, dünyanın dönüşünden meydana gelir. Fakat, o lahî alemin delisini dünya bile döndüremez!

• Onun baş gözü uyusa bile, o, başından ayağına kadar gözdür; o, ezel evhini can gözü ile görür, okur!

• Delilik istiyorsan, kuş gibi, balık gibi ol; mademki sen uykuya yol arkadaşı oldun, uyuyunca onu nasıl bulabilirsin?

• Deli dediğin, bir başka çeşit adamdır. 0, "can"a gebe kalmıştır, gözünü dosta açmıştır; onun gebeliği, bambaşka bir gebeliktir!

 

446. Senin hayal evine gamın girmesi doğru mu?

Miistef'ilün, Fe'uliü, Müstef'ilün, Fe'ulün
 (c. II, 851)

•Ey güzelliği karşısına ancak huri gibi güzellerin gelebildiği eşsiz ve güzel varlık! Sen'in hayal evine gamın girmesi doğru mu, gam oraya yakışır mı?

• Kainatta görülen her varlık Sen'den, her şeyi Sen yarattın! Sen, her varlığın laşlangıcısın! Bize, Sen'in varlığına, kudretine karşı yok olmak yaraşır! » Ey gam! Derlen, toplan; işte neşe ordusu şuracıkta! Neşelerin padişahı, yüzlerce zafer bayrakları ile gelip ülkeye giriyor!

• Ey gönül; gamlara dalma şimdi! 0 tatlı, hoş padişahtan, içi boş fakat, güzel ağmeler çıkaran çeng sesi geliyor!

• 0 ilahî sakî, padişahlık meclisinden çıktı, geliyor! 0 manalar çalgıcısı, şimdi ağmelere başlayacak!

• Ey gam; ne kadar da aptallaşmışsın! Neden bana, kapıma düştüğünü söyle-mezsin de, kapımdan içeri girmeye çalışırsın!

• Ey gam! Sonunda, senin ateşinden kurtulacağım da, cana canlar katan sevgiliye teslim olacağım!

 

447. Senin teneffüs ettiğin havayı teneffüs eden, içine çeken; ses olur,
göklere yükselir!

Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün
 (c. II, 546)

• Haydi! Aklını başına al, düşün; yepyeni, şimdiye kadar kimsenin söylemediği, güzel, derin manalı bir söz söyle de, şu köhne dünya tazelensin, yenilen-sin! Sözün öyle hoş olsun ki, dünyanın hududunu aşsın; hududu da, ölçüyü de bilmesin!

• Senin mübarek nefesinle ihtiyarlığı bırakıp gençleşmeyenin toprak başına! Senin teneffüs ettiğin havayı-teneffüs eden, senin nefesini içine çeken; baştan başa hoş bir renge boyanır; yahut da ses olur, göklere yükselir!

• Kim senin kapına halka olursa, o, hemen altın gibi değer kazanır, altın olur. Hele onu elinle tutup kapıyı sen açarsan, içeriye mahrenı olur; seninle beraber evin içine bir dost gibi girer!

• însan bedeninin aslı olan balçıktaki su, söz söyleyen bir inci olabileceğini bilir mi idi, düşünür mü idi? Yine balçıktaki toprak, sırlar söyleyen bir bakış haline geleceğini nerden bilecekti?

• Hz. Salih'in devesi dağdan doğmadı mı? Ben, şimdi iyice anladım ki, dağ bile senin geleceğinin müjdesini duyunca yürük bir deve olur!

 

448. Artık, ben de beden olmaktan kurtulayım da can olayım!

Müstefilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün,
(c. II, 540)

• Mestlik, sana selam etmede, gizlice haberler yollamadadır. Gönlünü kapıp aldığın kişi, canını da sana kul köle etmek istemektedir.

• Ey varlığı yok eden; mest olmuş, kendinden geçmiş kişinin de selamını duy! Bu, öyle kendinden geçmiş ki, iki elini de, ayağını da senin tuzağına kaptırmış!

• Ey gönül! Sen, mest olmuşsun, kendinden geçmişsin! Ne de hoşsun! Padişah gibi olmuşsun! Padişahsın! Bu kadar kudret ve kuvvet sahibi bir padişah olduğun halde aşk, nasıl oldu da seni emri altına aldı?

• Bir avuç toprağa can veren, dumanı Zühal yıldızı haline getiren! Ey topıaktan yaratılmış beden, ey gönül ateşinden çîkan duman! Bakın da görün; 0, sizi ne hale getiriyor? Yerde mi kalıyorsunuz, göğe mi yükseliyorsunuz?

• Eline sakîler padişahının sunduğu kadehi al, ebedîliğe ulaşanlaı gibi mest ol! Yarı mest olduğun için hatalısın! 0, seni tarn mest etmek, tamamıyla seni kendinden geçirmek istiyor!

• Aşk yüzünden meydana gelen feryada figana bak, dökülen gözyaslarını seyret! 0 şarap kadehinin yaptığına bak, gücünü gör; çiğ insanları nasıl pişirmede, seni de nasıl olgunlaştırmada!..

• Ey rengi, kokusu güzel şarap, O'nun cömertlik eli bak; seni cana nasıl helal, bedene haram etti?

• Artık, ben de beden olmaktan kurtulayım da can olayım; bir inci olmak-tansa, inciler madeni haline geleyim! Ey gönül; mest olmakla adının kötüye çıkmasından korkma! 0, sana iyi bir ad vermede, seni üstün bir insan haline getirmededir!

 

449. Biz dünyayı bırakıp gittik; kalanlar sağ olsun!

Mcf'ulü. Mefa'îlün. Fe'ulün
(c. 11, 692)

• Biz gittik; kalanlara selam olsun, hoşça kalsınlar! Doğan, mutlaka ölür!

• 0 kadar koşmayın, o kadar yorulmayın; şu yerin altında çırak ne olmuşsa, usta da o olmuştur!

• Diıeği rüzgardan olan bu bina ne kadar dayanabilir?

• Yaşadığın devrin eşsiz, parmakla gösterilen tek kişisi bile olsan, tek tek gidenler gibi, sen de bir gün dünyayı bırakıp gideceksin!

• Gideceğin yerde yalnız kalmayı istemiyorsan, hayırdan, iyilikten, ibadetten evladın olsun!

• 0 geriye kalan iyilikler, ibadetler; gayb aleminin nürdan ipi ve dünyaya direk olanların ruhudur!

• 0 süzulmüş, seçilmiş aşk cevheri var ya, işte ölümsüz olarak kalacak ancak odur!

• Şu içinde yaşadığımız hayatın, şu akıp giden kum selinin ne durması vardır, ne dinlenmesi; bir şekil bozulunca başka bir şeklin temelini atarlar!

• Ben, bu kupkuru yerde Nuh'un gemisine benziyorum; tufan benim ölümüm, vademin gelip çatmasıdır!

• Nuh'un gemisi de, gayb aleminde bu sudaki dalgaları bekliyordu!

• Biz de susmuş olanların, mezarlıkta uyuyanların arasına girdik, yattık uyuduk! Çünkü sesimiz, feryadımız haddi aşmıştı!