hafiza aise
Sat 23 April 2011, 02:32 pm GMT +0200
Mekke'deki Şok
Artık büyük fetih için her şey hazırdı; Merrii'z-Zehran'dan hareket edilecek ve artık Mekke'ye girilecekti. Bu sırada Efendimiz'in amcası Hz. Abbas, Allah Resülü'ne yaklaşarak önceden Mekke'ye gidip de Kureyş'e, Efendimiz'in em an haberini verip onları İslam'a davet etmek istediğini söyleyecekti. Başlangıç itibariyle bu teklife olumlu bakan, hatta Mekke'ye gitmesi için kendi katırını Hz. Abbas'a veren Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem):
- Kureyşlilerin, Sakif kabilesinin Urve İbn Mes'ı1d'a yaptıkları gibi ona da bir kötülük yapacaklarından endişe ediyorum, diyerek daha sonra bu kararından vazgeçecek ve amcasının geri çağrılmasını isteyecekti.
Hala gelişmelerden habersiz olan Mekkelilere ilk haberi ulaştıran yine Ebı1 Süfyôrı'dı: ancak o, ayrıldığı gibi girmiyordu Mekke'ye. Oraya ulaşır ulaşmaz, avazı çıktığı kadar bağıracaktı:
- Ey Kureyş topluluğu! İşte Muhammed şurada! Hem de karşı koyamayacağınız kadar büyük bir ordu ile gelmiş bulunuyor!
Korktukları başlarına gelmişti; bütün ümitler tükenmiş ve Kureyş'in işi bitmişti! İki adım ötelerine kadar gelen bir orduya karşı şu saatten sonra ne yapabilirlerdi ki! Çaresizlik içinde bocalayıp dururken teklif, yine Ebı1 Süfyan'dan geldi:
- En iyisi mi, sizler de gelin ve Müslüman olup kendinizi emniyete alın!
Bu yaşanan her şeyin üzerine çizgi çekip de hemen bu tarafa geçmek öyle kolay değildi; irade ister, yürek isterdi! Ancak başka da bir çare gözükmüyordu. Müslümanları görüp onlarla uzun uzad.ıya görüştüğiine göre, Ebu Süfyan'ı daha fazla konuşturmak gerekiyordu. Meraklı gözlerle anlatacaklarını beklerneye durdular; o da anlatıyordu. Sıra, Allah Resülü'nün em an haberini vermeye gelmişti ve tam:
- Kim Ebu Süfyan'ın evine girip sığınırsa o emniyettedir, demişti ki etrafına toplananlardın biri sabırsızlanarak:
- Allah canını alsın; Ebu Süfyan'ın evi kaç kişi alır ki, diye tepki gösterdi. Şöyle devam etti:
- Her kim kapısını üzerine örter ve kendi evine sığınırsa o da emniyettedir! Kabe'ye sığınanlar da emniyettedir ve onlara da dokunulmayacaktır!
Kocasındaki değişikliği hazmedemeyen ve gördüğü manzara karşısında çılgına dönen Hind ise, yanına yaklaşıp küçümseyerek bıyığından tuttuğu kocası Ebu Süfyan için Mekkelilere şöyle bağırıyordu:
- Düne kadar kahraman ve yiğit geçinen şu kocamış adamı öldürün; bir topluluk için o, ne kötü bir gözcü, ne fena bir ôncüdür!
Tabii ki bir ömür boyu düşmanlık ettikleri kapıya yönelip de önünde temenna durmak öyle kolay değildi ve bu kadar kısa zamanda değişiveren kocasını Hind kınıyordu. Herkesin önünde karı koca arasında bir münakaşa başlamıştı. Kocasını kaybettiğini düşünen Hind burnundan soluyordu. Zira henüz Ebu Süfyan'ın gördüklerine o şahit olmamış ve hislerinden arınarak salim kafayla düşünme fırsatı bulamamıştı. Ancak yine de insanları etkileme gücüne sahipti; çünkü o, Mekkelilerin itibar ettiği Utbe'nin kızıyd.ı! Onun için Ebu Süfyan, eliyle hanımı Hind'i işaret ederek Mekkelilere:
- Yazıklar olsun size, diye çıkıştı. Kitabın ortasından konuşuyordu ve bugün aksine hareket etmenin imkan ve ihtimali yoktu. Sinirlenmişti ve düne kadar birlikte omuz omuza mücadele verdikleri arkadaşlarına şunları söyledi:
- Sakın ola ki bu kadın, bir yanlışlık yapmanıza sebebiyet ver-
mesin; zira Muhammed, asla karşı koyamayacağınız bir ordu ile kapınızın önündedir!
Tuzağa takılmış av gibilerdi; ne öfkelerinin kendilerine bir faydası vardı ne de kendilerinde karşı koyabilecek bir güç bulabiliyorlardı! Geneldeki bu değişimi fark etmeye başlayan Hind, birkaç gündür gördüğü rüyaları hatırlamaya başladı; üst üste üç gündür geceleri hep Muhammedü'l-Ernin'i görüyor ve O (sallallahu aleyhi ve sellern), kendisini sahil-i selamete çağınyordu. En son gördüğünde Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem) onu, cehennemin kenarından çekip almıştı. Dehşetli manzaralardı ve uyandığında hala bu manzaraların etkisindeydi:
- Bu da ne, diye soruyor ve gördüklerine bir anlam vermeye çalışıyordu.
Büyük çoğunluk itibariyle bekleyip de sonucun rengine göre hareket etmeyi tercih etseler de o gün İkrime İbn Ebi Cehil, Süheyl İbn Amr ve Safvan İbn Ümeyye gibi insanlar, karşı koymak için hazırlık yapmaya başlayacaklardı. Kendi aralarında:
- Muhammed'i asla elini kolunu sallayarak Mekke'ye sokmayız, diyor ve insanları karşı koymaya teşvik ediyorlardı. Bu hevese kapılan Hüzeyl, Eslem, Beni Bekr ve Kureyş'ten bazı insanlar çoktan hazırlık yapmaya başlamışlardı!
Etraftaki kabilelerin kendilerine müspet cevap vermiş olmaları işlerine de geliyordu; zira sonucu itibariyle çok riskli olan böyle bir karşı koyuşta ilk önce, badiyeden topladıkları bedevileri öne sürmeyi düşünüyor ve onların mukavemetlerine göre devam edip etmeme noktasında bir karara varmak istiyorlardı.