- Mef’ûl-i mutlak

Adsense kodları


Mef’ûl-i mutlak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
selsebil
Sat 19 September 2009, 10:42 pm GMT +0200
MEF’ÛL-İ MUTLAK

Fiilin manasını te’kit etmek (pekiştirmek), nev’ini (çeşidini) ya da fiilin kaç kere işlendiğini göstermek üzere sayısını bildirmek için fiille aynı kökten gelen mansûb masdara mef’ûl-i mutlak denir.
a) Fiilin manasını te’kit (pekiştirmek) için fiilden sonra ve onun kökünden getirilen mansûb (fethalı) masdar müfredtir. Tercüme edilirken; “..öyle, öyle ki, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice,” manaları verilir:
لَعِبَ خاَلِدٌ لَعِباً. Hasan öyle bir oynadı ki.
يَشْرَبُ الطِّفْلُ اللَّبَنَ شُرْباً. Çocuk sütü öyle bir içiyor ki.
يَأْكُلُ الْوَلَدُ الْفاَكِهَةَ أَكْلاً. Çocuk öyle bir meyve yedi ki (öyle çok yedi ki) .
كَلَّمَ اللَّهُ مُوسَى تَكْلِيماً. Allah gerçekten (kesin olarak) Musâ ile konuştu.
b) Fiilin nev’ini (çeşidini) belirtmek için gelen mef’ûl-i mutlak genellikle isim veya sıfat tamlaması halinde olur. Tercüme edilirken “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam.. diye çevrilir.
يُسَلِّمُ الْغُلاَمُ سَلاَمَ الْجُنْدِيِّ. Çocuk asker selamıyla selam veriyor (asker gibi selam veriyor) .
مَرَّ الْقِطاَرُ مَرَّ السحاَبِ. Tren bulutların geçişi gibi geçiyor.
جَرَى خاَلِدٌ جَرْياً سَرِيعاً. Hâlit hızlı bir şekilde koştu.
فَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَصُوحاً. Allah’a samimi bir tevbe ile tevbe ediniz (Tahrim, 8).

c) Fiilin sayısını belirtmek için gelen mef’ûl-i mutlak o işin kaç defa yapıldığını belirtir. Tercüme edilirken de kere, defa şeklinde çevrilir. Arapça’da tekrar isminin yapıldığı kalıp daha önce masdar-ı binâ-i merre konusunda işlediğimiz gibi (فَعْلَةً) kalıbıdır. Fiilin sülâsi kök harfleri bu kalıba sokulur.
أَكَلَ عَلِيٌّ أَكْلَةً. Ali bir defa yedi.
أَكَلَ عَلِيٌّ أَكْلَتَيْنِ. Ali iki defa yedi.
أَكَلَ عَلِيٌّ ثَلاَثَ أَكَلاَتٍ. Ali üç defa yedi.
أَكَلَ عَلِيٌّ أَكَلاَتٍ. Ali defalarca yedi.
ضَرَبَنِي ضَرْبَةً. Bana bir defa vurdu.
ضَرَبْتُهُ ضَرْبَتَيْنِ. Ona iki defa vurdum.
Sıfat eklenerek de yapılabilir:
ضَرَبَنِي ضَرْبَةً شَدِيدَةً. Bana şiddetli bir vuruşla vurdu.
ضَرَبْتُهُ ضَرْبَتَيْنِ شَدِيدَتَيْنِ. Ona iki şiddetli vuruşla vurdum.
Tarz ismi فِعْلَةً kalıbıdır:
ضِحْكَةً gülme tarzı يَضْحَكُ ضَحِكَ
خِلْقَةً yaratma tarzı يَخْلُقُ خَلَقَ
مِشْيَةً yürüme tarzı يَمْشِي مَشَى
مَشَى عَلِيٌّ مِشْيَةَ اللِّصِّ. Ali hırsızın yürüyüşü gibi yürüdü (hırsız gibi yürüdü).

(مَرَّةً) (kere, defa) kelimesi de mef’ûl-i mutlak olur.
قَرَأْتُ مَرَّةً. Bir kere okudum.
*Aynı cümledeki mef’ûl-i mutlak kendi fiilinin masdarından yapılır. Aşağıdaki durumlarda ise bu kaidenin dışına çıkılır:
a) Aynı manaya gelen masdarlarda;
قَعَدْتُ جُلُوساً. Öyle oturdum ki (çok oturdum) .
b) Aynı kökten olan değişik masdarlarda;
اِصْطَبَرْتُ صَبْراً. Çok sabrettim.

Not: Çoğu zaman rubâî fiilin masdarı yerine sülâsi fiilin masdarı tercih edilir:
ساَفَرْتُ سَفَراً مُتْعَباً. Yorucu bir yolculuk yaptım.
c) Çeşit ve sayı bildirerek mef’ûl-i mutlakın yerini tutan isimlerde;
نَصَحْتُهُ مَرَّتَيْنِ. Ona iki defa nasihat ettim.
قُلْتُ لَكَ أَلْفاً. Sana bin kere söyledim.
قاَبَلْتُهُ عِدَّةَ مَرَّاتٍ. Onunla birkaç kez görüştüm.
أَكْرَمْتُ الضَّيْفَ ذَلِكَ الْإِكْراَمَ. Misâfire bu şekilde ikram ettim.
d) Bazen mef’ûl-i mutlakın hazfedilip sıfatının onun yerine geçtiği durumlarda;
فَكَّرْتُ فِي هَذِهِ الْمَسْأَلَةِ كَثِيراً. Bu mesele hakkında çok düşündüm.
(فَكَّرْتُ فِي هَذِهِ الْمَسْأَلَةِ تَفْكِيراً كَثِيراً)
اُذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْراً كَثِيراً. Allahı çok zikredin (Ahzâb, 41) .
e) (كُلُّ – بَعْضُ – أَيُّ ) kelimelerinin masdara muzâf olduğu durumlarda;
أُساَعِدُ عَلِياًّ بَعْضَ الْمُساَعَدَةِ. Ali’ye biraz yardım ediyorum.
تَرَكْتُهُ كُلَّ التَّرْكِ. Onu tamamen terkettim.
يَجْتَهِدُ الطُّلاَّبُ أَيَّ اجْتِهاَدٍ قَبْلَ الْاِمْتِحاَنِ. İmtihandan önce öğrenciler yaman çalışırlar.
O zaman (كُلُّ – بَعْضُ – أَيُّ ) kelimeleri mef’ûl-i mutlak olarak mansûb gelir
*Fiili hazfolmuş semâî (duyularak bilinen) mef’ûl-i mutlaklar da vardır:
شُكْراً. Teşekkür ederim.
سُبْحاَنَ اللَّهِ Allah’ı her türlü eksiklikten tenzih ederim.
لَبَّيْكَ. (Davetine uyup) sana geldim حَقاًّ. gerçekten
جِداًّ. çok رُوَيْداً. yavaş
أَيْضاً. ..de, da حَمْداً. Allah’a hamd olsun
مَثَلاً. mesela, (misal veriyorum) هَنِيئاً. afiyet olsun
عَفْواً. afedersin سَمْعاً وَ طاَعَةً. başüstüne

Örneğin ilk iki cümlenin hazfolmuş fiilleriyle birlikte aslı şöyledir:
شُكْراً. Teşekkür ederim. (Hazfolmuş fiiliyle aslı: أَشْكُرُكَ شُكْراً)
سُبْحاَنَ اللَّهِ. Allah’ı her türlü eksiklikten tenzih ederim.
(Hazfolmuş fiiliyle aslı: اُسَبِّحُ سُبْحاَنَ اللَّهِ)

OKUMA PARÇASI
كاَنَتْ ساَرَةُ مَشْغُولَةً بِقِراَءَةِ الْكِتاَبِ. عُنْواَنُ الْكِتاَبِ الَّذِي قَرَأَتْهُ ساَرَةُ "نِساَءُ النَّبِيِّ " وَ يَتَحَدَّثُ ذَلِكَ الْكِتاَبُ عَنْ زَوْجاَتِ النَّبِيِّ (ص). كاَنَتِ الْمَرْأَةُ تُعاَمَلُ فِي الْجاَهِلِيَّةِ مُعاَمَلَةً سَيِّئَةً. كاَنَ الرَّسُولُ يُعاَمِلُ الْمَرْأَةَ مُعاَمَلَةً حَسَنَةً . لَقَدْ عَلِمَتْ ساَرَةُ مِنْ ذَلِكَ الْكِتاَبِ أَنَّ زَوْجاَتِ النَّبِيِّ (ص) كُنَّ عَظِيماَتٍ ، كَماَ أَدْرَكَتْ أَنَّ النَّبِيَّ كاَنَ عَظِيماً داَخِلَ بَيْتِهِ وَ خاَرِجَهُ.

Tercüme:
Sâra kitap okumakla meşguldü. Sâra’nın okuduğu kitabın adı “Peygamber’in Hanımları”dır ve bu kitap Peygamber’in zevcelerinden bahsetmektedir. Câhiliyede kadına kötü muamele ile muamele ediliyordu. Peygamber (a.s.) kadına iyi muamele ediyordu. Sâra bu kitaptan Peygamber’in hanımlarının büyük olduğunu anladı. Aynı şekilde Peygamber’in evinin içinde ve dışında (da) büyük olduğunu idrak etti.

 ALIŞTIRMALAR 
1. Aşağıdaki cümleleri bilmediğiniz kelimeleri sözlükten bulmak suretiyle tercüme ediniz.
1- حَزِنَتْ زَيْنَبُ حُزْناً شَدِيداً – بَكتْ سَمِيرَةُ بُكاَءً شَدِيداً – يَحْفَظُ خاَلِدٌ الْقُرْآنَ حِفْظاً جَيِّداً – تَكَلَّمَ الطاَّلِبُ كَلاَماً جَمِيلاً – ساَرَتِ الْحاَفِلَةُ سَيْراً سَرِيعاً – اَكْمَلَ الشاَّبُّ دِراَسَتَهُ إِكْماَلاً جَيِّداً - يُعاَمِلُ خاَلِدٌ زَوْجَتَهُ مُعاَمَلَةً حَسَنَةً.
2- حَقَّقَ ماَ أَراَدَهُ تَحْقِيقاً كاَمِلاً – كَيْفَ ساَعَدْتَ أُخْتَكَ – ساَعَدْتُ أُخْتِي مُساَعَدَةً كَثِيرَةً – صاَحَبَ صَدِيقَهُ مُصاَحَبَةً طَيِّبَةً – شاَرَكَ اخْوَتَهُ فِي الْعَمَلِ مُشاَرَكَةً تاَمَّةً – كَيْفَ أَصْلَحَ واَلِدُكَ السَّياَّرَةَ؟ أَصْلَحَ واَلِدِي السَّياَّرَةَ إِصْلاَحاً كاَمِلاً – كَيْفَ ناَقَشَ الْأُسْتاَذُ تَلاَمِيذَهُ ؟ ناَقَشَ الْأُسْتاَذُ تَلاَمِيذَهُ مُناَقَشَةً مُفِيدَةً.
3- أَحْسَنَ الْغَنِيُّ إِلَى الْفَقِيرِ إِحْساَناً ناَفِعاً – أَكْرَمْتُ ضُيُوفِي إِكْراَماً كَثِيراً – رَحِمَ الْغَنِيُّ الْفَقِيرَ رَحْمَةً واَسِعَةً –وَدَّعْتُ أَخِي وَداَعاً حَزِيناً – مَشَيْتُ إِلَى الْبَيْتِ مَشْياً سَرِيعاً – أَعْدَدْتُ الطَّعاَمَ إِعْداَداً جَيِّداً .
4- تَطَوَّرَتْ بِلاَدُناَ تَطَوُّراً شاَمِلاً – صَبَرَ الْمُؤْمِنُ عَلَى ماَ أَصاَبَهُ صَبْراً جَمِيلاً – اِجْتَهَدَ الطاَّلِبُ فِي أَداَءِ واَجِباَتِهِ اِجْتِهاَداً – رَكَعَ الْمُصَلِّي فِي صَلاَتِهِ رَكْعَتَيْنِ – رَبَّتِ الْأُمُّ بَناَتِهاَ تَرْبِيَةً إِسْلاَمِيَّةً – كَيْفَ صَلَّى الْمُصَلُّونَ؟ صَلَّى الْمُصَلُّونَ رَكْعَتَيْنِ خاَشِعَتَيْنِ .
5- كَيْفَ فَرِحَ الْأَبَواَنِ لِنَجاَحِ ابْنَتِهِماَ ؟ فَرِحَ الْأَبَواَنِ لِنَجاَحِ ابْنَتِهِماَ فَرْحاً شَدِيداً – تَصَدَّقَ الْغَنِيُّ عَلَى الْمُحْتاَجِينَ تَصَدُّقاً كَرِيماً – كَمْ مَرَّةً دَقَّتِ الساَّعَةُ ؟ دَقَّتِ الساَّعَةُ دَقَّتَيْنِ .
6- فِي الْيَوْمِ التاَّلِي ذَهَبَ عَبْدُ اللَّهِ إِلَى الْمَصْنَعِ فَاسْتَقْبَلَهُ صاَحِبُ الْمَصْنَعِ فِي مَكْتَبِهِ اِسْتِقْباَلاً حاَراًّ وَ قاَلَ لَهُ : أَنْتَ تَسْتَحِقُّ جاَئِزَةً كَبِيرَةً لِأَنَّكَ قُمْتَ بِعَمَلٍ عَظِيمٍ . اَلْجاَئِزَةُ الَّتِي قَدَّمَهاَ صَاحِبُ الْمَصْنَعِ لِعَبْدِ اللَّهِ دَراَّجَةٌ جَدِيدَةٌ وَ ساَعَةٌ قَيِّمَةٌ.
2. Mef’ûl-i mutlak ile ilgili beş cümle kurunuz.
3. Aşağıda verilen ayetleri defterinize yazıp fiillerinin mâzî, muzâri ve masdarını isimlerinin de tekil ve çoğul halini yazınız. Mef’ûl-i mutlak ile ilgili kelimelerin altını çiziniz.

MEF’ÛL-İ MUTLAK İLE İLGİLİ AYETLER
1- إِذَا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا .
(99/ZİLZÂL, 1). Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı zaman..
2- فَلاَ تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ .
(68/KALEM, 8). O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme!
3- وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ .
(15/HİCR, 99). Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!
4- وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلاَّ بِالْحَقِّ وَإِنَّ السَّاعَةَ لآتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيلَ .
(15/HİCR, 85). Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O saat (kıyâmet), mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel muamele et.
5- إِنَّ اللَّهَ وَمَلاَئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا .
(33/AHZÂB, 56). Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salavât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.
6- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا .
(33/AHZÂB, 41). Ey inananlar! Allah'ı çokça zikredin.
7- وَلاَ تَحَاضُّونَ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ {89/18} وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلاً لَمًّا {89/19} وَتُحِبُّونَ الْمَالَ حُبًّا جَمًّا .
(89/FECR, 18-20). Yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz, Haram helâl demeden mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz.
8- كَلاَّ إِذَا دُكَّتِ الْأَرْضُ دَكًّا دَكًّا {89/21} وَجَاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا .
(89/FECR, 21, 22). Ama yeryüzü parça parça döküldüğü, Rabbin(in emri) geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman (her şey ortaya çıkacaktır).
9- هُوَ اللَّهُ الَّذِي لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلاَمُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ .
(59/HAŞR, 23). O, öyle Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir.
10- إِنْ تُقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ شَكُورٌ حَلِيمٌ .
(64/TEGÂBÜN, 17). Eğer Allah'a (rızası uğruna) ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah çok mükâfat verendir, ceza vermekte acele etmeyendir.
11- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لاَ يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ .
(66/TAHRÎM, 8). Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından (amellerinin) nûrları aydınlatıp gider de, "Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin" derler.
12- أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا {80/25} ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا .
(80/ABESE, 25, 26).Yağmurlar yağdırdık, Sonra toprağı göz göz yardık,
13- إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا {86/15} وَأَكِيدُ كَيْدًا .
(86/TÂRIK, 15, 16). Onlar bir tuzak kurarlar, Ben de bir tuzak kurarım.
