saniyenur
Thu 5 January 2012, 05:48 pm GMT +0200
Maturidîliğe Dair Yazılan Eserler
1. Maturidî (Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed Maturidî öl. 333/944).
Bazan “İmamu'l-Hüdâ” bazan da “İmamu'l-mütekellimîn” gibi isimlerle anılan Maturidi’nin ilim silsilesi Ebu Bekir Cüzcânî - Ebu Süleyman Cüzcâni - İmam Muhammed yolu ile Ebu Hanife'ye ulaşmaktadır.
Mutezileden Ebu Muhammed el-Bâhi'ye red için l. Beyanu vehmi'1-MuteziIe, 2. Reddu usûli'l-hamse.
Yine Mutezileden Kâ'bı'yi red için, 1. Reddu evaili'l-edille, 2. Reddu tehzib’l-cedel, 3. Reddu vaîdi'1-fussak.
Rafizüeri ve Karmatîleri red için, Reddu kitabi'1-İmame, gibi eserler yazan Maturidî, fıkıh usulüne dair
1. Me'hazu'ş-şerai',
2. Kitabu'l-cedel, gibi eserler yazmıştır. [26]
Biz burada Maturidi’nin kelâmla ilgili iki eseri üzerinde kısaca duracağız.
1. Kitabu't-tevhid (Beyrut, 1970, İstanbul, 1979). Kaynaklarda, Maturidi’nin bu isimde bir eseri bulunduğu kaydedilmekte, fakat bu eserin günümüze kadar gelip gelmediği kesinlikle bilinmemekte idi.Yusuf Ziya Yörükan, Maturidi ye. ait olduğunu zan ve tahmin ederek Kitabıa-tevhid, Risaletun fil-akâid isimli iki metin neşretti (Ankara, İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1953). Muhammed Tancî meseleye açıklık getirmek için Ebu Muin Nesefî'nin (öl. 508/1114) et-Tabsire'sinden, Maturidî ile ilgili parçaları neşretti (İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1955. C. IV. 1-11. s. 1-12).
Fethullah Huleyf, Maturidî'nin Kitabu't-tevhid'ini İngiltere'de Kembriç'te bulduğu yegâne ve muahhar bir nüshaya dayanarak neşretti.
Burada özellikle şunu belirtmek istiyoruz: Define aranır gibi, yarım asır arandığı halde sadece bir tek nüshasına ancak rastlanabilen Kitabu't-tevhid'in İslâm düşüncesi, akaidi, hatta bizzat Maturidî sistemi ve muhiti üzerinde tesirli olmadığı bir gerçektir. Kitabu't-tevhid'in tesiri, Şerhu'l-Akâid'in tesiriyle asla mukayese edilemez. Bu itibarla henüz yeni neşredilen Kitabu't-tevhid Maturidî fikir ve inancı tarihini aydınlatmak bakımından çok önemlidir. Fakat meydana getirdiği tesirler ve pratik sonuçlar itibariyle Şerhu'l-Akâid'in milyonda biri kadar bile önemli değildir.
2. Te'vilâtu Ehli's-sünne veya Te'vilâtu'I-Maturidiyye fi beyâni usuli Ehli's-sünne ve usûli't-tevhid isimli eseri esas itibariyle tefsire dairdir. Fakat tefsir tarihini yazan müelliflerin çoğu bile bu eserden bahsetmez ve habersiz görünürler. Te'vilât, tefsir olmakla beraber, Fahruddin Razî'nin Mefatihu'l-gayb'te kelâmdan bahsettiği kadar olmamakla beraber kelâmı konulardan bahseder. Ebu Muin, Tabsire'de, Katip Çelebi Keşfu'z-zünûn'da bu eseri parlak cümlelerle överler. Buna rağmen eser hâlâ neşredilmiş değildir. Yazma nüshalarının çok oluşu, fazla alaka ve rağbet görüşünden değil, teberrüken veya merak saikiyle istinsah edilmiş olmasından ileri gelmektedir. Hanefî uleması, Eş'arîliği esas alan Kadı Beydavî ve Celaleyn'i okumaktan ve okutmaktan boş vakit bulup Te'vilât üzerine eğilememiş, buna dair çalışmalar yapmamış gibi görünmektedir. Bu bakımdan Te'vilât'm da düşünce ve inanç tarihimiz bakımından tesirli olamadığı bir gerçektir.
Maturidî, yetiştirdiği talebeler ve yazdığı eserler vasıtasiyle ilk zamanda tesirli olmuş, sonra da bu tesirler dolaylı olarak ve daima ikinci elden sürüp gitmiştir. [27]
II. Hakim Semerkandî, Ebu Kasım İshak b. Muhammed (öl. 343/ 953). Maturidî'nin talebelerinden olan bu zatın es-Sevadu'1-A'zam adlı (Darussaadet, Ahter matbaası, 220 sayfa, şerhle birlikte, tarihsiz, îst) eseri 62 meseleden bahseder, Orijinal bir yanı yoktur. Fazla tesirli de olmamıştır.
III. Ebu Muîn (Maîn) Nesefi (öl 508/1114). Maturidî'den sonra en ihatalı, en geniş ve en ciddî eser bu zatın “Tebşiretu'1-edille” (Henüz neşredilmedi, Fethullah Huleyf bunu neşredeceğinden bahsetmektedir, yazmaları çoktur) isimli eseridir. Katip Çelebi haklı olarak “Akâid-i Nesefiye, Tabsire'nin bir fihristi gibidir” demektedir. Tancı adı geçen makalesinde bu eserden bazı parçalar neşretmiştir. Bu eserin de İslâm fikir ve itikad tarihi üzerindeki tesirleri, azdır, dolaylıdır, Şerhu'I-Akâid'e nazaran fazla önemli de değildir. Taftazânî Şerhu'I-Akâid'de bu eserden nakiller yapmıştır. Fethullah Huleyf, Ebu Muîn'in; Maturidîler arasındaki yerini, Gazali ve Bakillani’nin Eş'ariler arasındaki mevkiine benzetmektedir.
Ebu Muîn Nesefî'nin, kelâm konusundaki “Bahru'I-kelâm” (Konya, 1329/1911, Meşriku'l-irfan matbaası Kahire, 1911) isimli eseri kelâmın birçok meselelerine temas eden 38 sayfalık bir risaledir, et-Temhid li-Kavâidi't-tevhid kısa bir akâid kitabıdır, şerhin adı et-Tesdid'dir.
IV. Sabuni (Nureddin Ahmed b. Mahmud, öl. 580/1184). Maturidî ve Ebu Muîn Nesefî'den sonra Hanefî akaidinin üçüncü mühim şahsiyetidir.
1. el-Kifaye fi'I-hidaye (basılmamıştır).
2. Kitabu'l-bidaye mine'l-kifaye fi'I-hidaye fi usûli'd-din isimli eseri evvela Mısır'da 1969 da Fethullah Huleyf tarafından, sonra Ankara'da 1979 da Bekir Topaloğlu tarafından Türkçe tercümesiyle birlikte basılmıştır. Bu esere “Telhisu'l-kifaye, el-Bidaye fi usûli'd-din ve Mulahhasu'I-kifaye fi'I-hidaye, Muhtasara'1-hidaye gibi isimler de verilir.
el-Bidaye, el-Kifaye'nin hacmi dörtte bir kısaltılarak meydana getirilmiş özet bir kitaptır. İfadesi açık, tertibi güzeldir. Fakat buna rağmen ne el-Bidaye ne de onun şerhi olan el-Kifaye, Şerhu'l-Akâid'in gördüğü alaka ve rağbetin bindebiri kadar bile ilgiye mazhar olmamışlardır. Onun için de önemli sayılacak tesirleri olmamıştır. Esasen el-Bidaye'nin yeni neşredilmesi, el-Kifaye'nin isa hâlâ neşredilmemiş olması bunun bir delilidir.
V. Ebu'l-Berekât Nesefi. Meşhur Medarik isimli tefsirin müellifi olan Ebu'l-Berekât'ın (öl. 710/1310) el-Umde ve bizzat kendisi tarafından şerhedilen el-İtimad fi'1-itikad isimli eserleri basılmamıştır.
VI. Beyazi (Kemalettin Ahmed b. Hasan, öl. 1098/1687). Beyazi tarafından yazılan İşârâtul-merâm min ibârâti'1-İmâm (Mısır, 1949) isimli eser, yukarda zikredildiği gibi, Ebu Hanife'ye ait Fıkhu'I-ekber ve diğer dört risalenin kelâmcı bir anlayışla şerh edilmesinden meydana gelmiştir. Güzel bir eser olduğu halde hiç ilgi görmemiştir. Düşünce ve inanç tarihindeki tesirleri, hiç yok denecek kadar azdır.
VII. İbn Hümam (öl. 861/1457). el-Müsayere isimli eseri kelâma dairdir. Mısır'da basılmıştır. Gazali'nin Risale-i kudsiye isimli eserinin şerhidir. Kasım b. Kutlubuğa, el-Müsayere'ye, Müsâmere, adiyle haşiye yazmıştır. Tesirleri ve muhtevası bakımından fazla önemli değildir. Esasen eserin metni, Eş'arî akaidi üzeredir.
VIII. Sadru'ş-şeria (öl. 747/1340). Ta'dilu'l-ulüm- İlk yarısı mantık, ikinci yarısı kelâm olan 7 bölümlük bir eserdir.
Burada, muhtevaları bakımından hiç mühim olmayan, fakat çok okunan ve tesirleri nisbeten geniş olan iki manzum esere de temab etmek gerekmektedir:
IX. Ali b. Osman Ûşî Ferganî (öl. 575/1179). Emâlî, Lâmiye ve Kelâmiye diye meşhur olan bu manzum eser defalarca şerh edilmiş ve birkaç kere basılmıştır (İst. 1304/1886). Hoca Sa'deddin tarafından nazmen Türkçe'ye de tercüme edilmiştir (Bk. İlahiyat Fakültesi dergisi, yıl, 1954, ili. 1-11). Zebrecan, Farsça tercümesidir.
X. Hızır Bey (öl. 863/1458). el-Kasidetü'n-nûniye fi'1-akâid (İst. 1258/1842). Çok şerh edilmiş ve basılmıştır. İlmî ve kelâmî değeri fazla değildir (Bk. Şerhu'I-kasideti'n-nûniye, Osman Uryani, İst. ts.)
Burada anlatılan isimlerden, sadece Maturidî, Ebu Muin, Sâbunî ve Beyazî mühimdir. Diğerlerinin fazla kelâmî kıymeti ve ehemmiyeti yoktur. Tesirleri bakımından, ise en önemlileri son iki kasidedir. Okunanlar önemli değildir. Önemli olanlar ise okunmamıştır. Bunun sebebini göstermek için Osmanlı medreselerinde okunan akâid ve kelâm kitapları konusunda kısaca malumat verelim:
1. Teeridu'l-itikad veya Tecridu'l-kelâm. Nasıruddîn Tûsî'nin eseridir. Şemseddin İsfehani (öl. 746/1345) Şerhu't-tecrid ismiyle Tûsî'nin eserini şerh etmiş, Seyyid Şerif Cürcânî de bu şerhe Haşiyetu't-tecrid diye meşhur olan haşiyesini yazmış, Tecrid bu haşiye ile birlikte o kadar çok okunmuştur ki, kelâm ve akâid dersleri okutulan medreseler dahi ismini bu eserden almıştır: Hâşiye-i Tecrid medreseleri.
2. Adudiye veya Akâid-i Adudiye. İcî'nin eseridir. Celâleddin Devvanî'nin (öl. 908/1502) şerhiyle birlikte okunmuştur. îsmail Gelenbevi'nin bu şerhe yazdığı haşiye de meşhurdur.
3. Mevâkıf, îcî'nin eseridir. Cürcani'nin bu metne Şerhu'1-mevakıf adiyle yazdığı şerhle birlikte okunmuştur.
4. Tevâliu'l-envar. Kadı Beydavî'nin eseridir. Şemseddin İsfehari'nin Metâliu'I-enzâr adiyle yazdığı şerhle birlikte okunmuştur.
5. Makâsidu't-talibîn. Taftazânî'nin eseridir. Metin yine kendisi tarafından Şerhu'l-Makasıd adiyle şerh edilmiştir. Medreselerde çok okunmuştur.
6. Metnu'l-akâid veya Akâidu'n-Nesefiye. Şerhu'l-Akâid: Nesefî'-nin Akâid'i üzerine Taftazânî tarafından yazılan bir şerhtir. Nesefî Akaidi Metin için değil şerh için okunmuştur. Osmanlı ülkesinde en çok, en devamlı olarak okunan akâid ve kelâm kitabı budur. [28].
Bu tabloya bakıldığı zaman şu gibi gerçekler derhal dikkati çeker:
a) Osmanlı uleması, kudema ve mütekaddimîn denilen Gazalî'den evvelki kelâmcılar okumamakta, okutulmamakta, dolayısıyle onlar hakkında esaslı ve ciddî bir bilgiye sahip bulunmamaktadır.
b) Osmanlı uleması, muteahhirîn denilen Gazali,Şehristânî, Amidî ve hatta Fahruddin Razî'ye bile fazla ilgi duymamaktadır.
c) Osmanlı ulemasının, eserlerini, şerhlerini ve haşiyelerini medreselerde çağlar boyu okutmuş olduğu müelliflerden hiç biri Maturidî mezhebinden değildir. Ayrıca bu müelliflerden hiçbiri Osmanlı medreselerinde de yetişmemiştir ya Osmanlılardan önce veya Osmanlı ülkesinin dışında yaşamışlardır.
d) Başta Maturidî olmak üzere, onu takib eden Tabsiretu'I- edille, el-Bidâye müellifleriyle kendisi de Osmanlı müellifi olan Beyazî bu memleketin medreselerinde ilgi görmemiş ve unutulup gitmişlerdir. Osmanlı uleması ismen Maturididir ama aslında ve hakikatte Eş'arîdir. Eş'ari mezhebinin sonraki kelâm kitapları, izah ve şerhleri gibi bir çok eserler İstanbul'da Hanefî âlimleri tarafından basılır, okunur ve okutulurken, İmam Maturidî'nin hiç bir eserinin, Ebu Muin Nesefî'nin Maturidî mezhebinin, ikinci derecede değerli eseri olan Tabsiretu'kedille'nin ve Sabunî'nin üçüncü derecede bir kaynak eser olan el-Kifaye'sinin basılmamış, okunmamış ve okutulmamış olması, Maturidî mezhebi hesabına bir talihsizlik, ilim adına şanssızlık ve fikir tarihi namına acınacak bir durumdur.
e) Osmanlı ulemasının mezhepler tarihi hakkında-pek azı müstesna-bilgisi yoktur. Zira bu husus medreselerde okunmamış ve okutulmamıştır.
Osmanlı ulemasının bu yolu tutması, Maturidî olan müellifleri küçümsemiş ve eserlerini fazla kelâmı bulmamış olmalarıyle açıklanabilir. Gerçekten de Maturidiliğin fikir ve görüşleri, Osmanlı Devleti gibi, tarihin en büyük ve en uzun ömürlü Türk-îslâm devleti için felsefî ve nazarî bir temel olma görevini yapabilecek nitelikte değildi. Onun için diğer îslâm devletlerinde olduğu gibi Osmanlılarda da Eş'arîlik alaka ve rağbet görmüştür, fakat bu alaka ve rağbet hem yarımdır, hem de eksiktir: Yarımdır, çünkü eski Eş'arî kelâmcıları bilinmemektedir; eksiktir, çünkü sonraki kelâmcılardan Amidî, Şenristanî ve Fahruddin Razî gibi en büyük kelâm âlimleri, hatta Gazali tam olarak bilinmemektedir. îlk defa medreseleri kurmuş olan Nizamülmülk'ün Eş'arî olması, yaptığı ve açtığı Uizamiye medreselerinde Eş'arî âlimlerini görevlendirmesi, bu geleneğin Büyük Selçuklu Devletinden sonra Anadolu Selçuklu medreselerinde de aynen devam etmesi, Osmanlı medreselerinin ve ulemasının bu ilim ve eğitim geleneğinin dışına çıkmamasında tesirli olmuştur.
Bundan sonra artık yeni bir sual sorabiliriz: [29]
[26] Bk. Fethullah Huleyf, Kitabu't-tevhid önsözü, s. 6, (İst. 1979).
[27] Maturidi'nin mezarı, Cakardiza'dadır. Cakardiza Semerkand'm bir mahallesidir. Muhammed b. Ebu Vefa Kııreşî, el-Cevahiru'l-muzîe fî tabakâti'Hanefiye'de bu kabristan hakkında der ki: Cakardiza'da 'Türbe-tu'1-Muhammedîn adı verilen bir mezarlık vardır. îsmi Muhammed olan 400'den fazla âlim burada gömülüdür. Bunlardan herbiri eser yazmış, fetva vermiş ve çok sayıda talebe yetiştirmiştir.
[28] Bu konuda bk. Uzunçarşüı İsmail Hakkı, Osmanlı devletinde ilmiye teşkilatı, 24, 25, 26. (Ankara, 1965). Türk kelâmcıları için bk. Aynî M. Ali, Î.F.M. 1932, sayı 23.
[29] Sadreddin Taftazani, Kelâm İlmi ve İslâm Akaidi (Şerhu’l-Akaid, Hazırlayan Süleyman Uludağ), Dergâh Yayınları: 29-34.