seymanur K
Tue 16 August 2011, 09:43 am GMT +0200
[Marifetlerin Kalbe Geliş Dereceleri]
Yukarıda belirtilen marifetlerin kalbe gelişinin çeşitli dereceleri vardır.
1- Derece: Marifeti kalpte hazır bulundurmak ve kazanmak için herhangi bir çaba sarfetmeksizin, marifetin bedihî olarak kalpte belirmesi. Bu marifetten buna uygun haller doğar. Marifet devam ettikçe hal devam eder, marifetin kesilmesiyle hal de kesilir. Nebi ve resullerin çoğunun halleri böyledir. Ebdaller az da olsa bu yolla bilgi edinirler.
2- Derece: Kul, marifeti elde etmek ve kalpte hazır bulundurmak için çaba sarfeder bunun sonucu olarak marifet kalbe gelir, bundan da marifete uygun haller doğar.
insanlar bu konuda değişiklik gösterirler. Bazılarında bu tür marifetler devamlı olur ve bu marifetlerden doğan haller kendisinde görülür. Velilerin yolu budur. Bazılarında da bu marifet ve haller meydana gelir gelmez ortadan kalkar. Bu bizim ve bizim gibilerin durumudur. Bazıları da bu iki derece arasında yer alır. Bu gibi kişiler, marifetin kesilmesinin hızlı ve yavaş olması açısından farklılık gösterirler.
3- Derece: Ancak haricî bir sebeple bu hal ve marifetleri elde eden kişiler.
Bunlar da kendi içinde farklı derecelere ayrılırlar:
a- Kur'an okuyunca marifet ve halleri elde eden kişiler. Bunlar sema ehlinin en faziletlileridir.
b- Vaaz ve öğüt dinleyince marifet ve halleri elde eden kişiler. Bunlar ikinci derecededirler.
c- Nağme ve şiir dinleyince marifet ve halleri elde eden kişiler. Bunlar üçüncü derecededirler. Çünkü nefisler ölçülü olarak söylenen nağme ve şiirlerden hoşlanır, zevk alır. Burada nefsin bir payı olması yönünden diğer derecelere göre bir noksanlık vardır.
d- Helal olup olmadığında ihtilaf edilen, def çalınarak genç kadınlar tarafından söylenen şarkıları dinleyince marifet ve buna bağlı halleri elde edenler. Kişi bunun haram olduğuna inanıyorsa dinlemekle kötü bir iş yapmış olur, hasıl olan marifet ve haller açısından ise iyi bir iş yapmış olur. Eğer mubah gören alimleri taklid ederek bunları mubah görürse, bunları dinlemekle veraı terketmiş, marifet ve halleri elde etmesi açısından ise iyi bir iş yapmış olur.
e- Alimlerin çoğu tarafından haram görülen; yaylı ve üflemeli çalgılar eşliğinde söylenen şarkıları dinleyince marifet ve halleri elde eden kişiler. Bunlar haram işlemekte, haram kılman bir şey sebebiyle keyiflenmektedir. Bu kişi herhangi bir marifet ve bu marifete uygun bir hal elde ederse hayır ve şerri, yarar ve zararı bir araya getirmiş iyilik ve kötülüğü aynı anda işlemiş olur. Bunun iyilikleri kötülükleri kadar olmayabilir. Bu, bu tür semain haram olduğuna inanan açısından böyledir. Kişi, bunun mubah olduğuna inanan bir alimi takliden dinlerse sorumluluk olmaz. Kişi şarkıyı dinlerken, şarkıcı bakması haram olan bir kişi olur da ona bakarsa bedbahtlık ve günahı daha da artmış olur.
Tüm bunlar, dinledikleri şeyler ile marifet ve halleri elde eden kişilerin dereceleridir. Kur'an dinleyenler bunların en üstünüdür. Çünkü halleri edinmek için başvurdukları yöntem en sağlam yöntemdir. Bunlardan sonra vaaz ve öğüt dinleyenler gelir. Çünkü bu kişiler için ölçülü olarak söylenen şarkılarda olduğu gibi nefsî bir beklenti söz konusu değildir. Sonra nağme ve şiir dinleyenler gelir. Çünkü bunda ölçülü sözü dinleme lezzeti sebebiyle nefislerin de payı vardır. Üstelik burada nefsin lezzetinin dinî konularla hiç alakası yoktur. Sonra sebebinin çirkinliği sebebiyle haram olup olmadığında ihtilaf edilen şarkıları dinleyenler gelir. Bundan sonra da cumhurun haram saydığı şeyleri dinleyenler gelir. Bunlar, yukarıda geçenler içinde en kötü durumda olanlardır.
Özetle söyleyecek olursak nağme ve şiirleri dinlemek, bir kısmı için sakınca olmayan bir bidattir. Haram şarkıları dinlemek ise; boş oldukları halde dolu görünen, hal ehli olmadığı halde onlardan görünen alemlerin Rab-bi'ne karşı cüretli olan cahil kişilerin yaptığı bir hatadır. Bu bir ibadet olsaydı peygamberler bunu yapmayı ve bağlılarına öğretmeyi ihmal etmezlerdi. Böyle bir şey hiçbir peygamberden ve hiçbir büyük veliden nakledilmediği gibi ilahî kitapların hiçbirisi de böyle bir şeye işaret etmemiştir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Bugün size dininizi tamamladım"[45]
insanları oyalayan ve eğlendiren sarkılan dinlemek dinden olsaydı Alemlerin Rabbi'nin elçisi (s.a.v.) bunu açıklardı. Oysa Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki sizi cennete yaklaştıracak ve cehennemden uzaklaştıracak ne varsa hiçbirini eksik bırakmaksızın hepsini size emrettim, sizi cehenneme yaklaştıracak ve cennetten uzaklaştıracak ne varsa hiçbirini eksik bırakmaksızın hepsini yasakladım".[46]
[45] Mâide, 3
[46] Şafiî, Tertibü'l-müsned, 2, 189; Beyhaki, Sünen, 7, 76