- Manevi Bakışın Etkisi ve Kaynağı

Adsense kodları


Manevi Bakışın Etkisi ve Kaynağı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Mon 25 July 2011, 12:58 am GMT +0200
Sülemî’nin Risaleleri




Aralık 2009 132.SAYI
 

Ali KAYA kaleme aldı, TASAVVUF KLASİKLERİ bölümünde yayınlandı.

Manevi Bakışın Etkisi ve Kaynağı

Mürşidler müridlere nazar ettiklerinde yani manevi bakışla yöneldiklerinde, müridlerin üzerinde bu manevi bakış ölçüsünde bereket hasıl olur. Peygamber s.a.v. de: “Beni görene ne mutlu ve beni görmüş olanı görene ne mutlu!” demiştir. (Hâkim, Heysemî, Taberânî)

Yani benim görmemin ve beni görmenin bereketi kendisine tesir etmiş olana ne mutlu! Aynı şekilde ashabımı görenin bereketi kendisine tesir etmiş olana ne mutlu! Böyle derece derece ta ümmetin mürşidlerine ve Allah’ın arzı üzerindeki velilerine gelinceye kadar bütün büyüklerin nazarı kendilerine tesir etmiş olanlara ne mutlu!

Bir mürşidin bakışı ya da bir veliyi görmek her kime tesir etmişse mutlaka o tesirin bereketi, Hz. Peygamber s.a.v.’in, ashabına (bulundukları hal ve derecelerine göre) nazarından gelmektedir.

Onun bakışı halleri ölçüsünde sahabilerine tesir etmiştir. Bu tesir, onlardan mürşidlere ve müridlere geçmiştir ve dünyanın sonuna kadar böyle sürüp gidecektir.

Çünkü haller de tıpkı dinin hükümleri gibi devralma zincirine yani senede dayanır; şahıslardan şahıslara aktarılarak gelir. Hallerin senedi, hükümlerin senedinden daha naziktir, daha ince ve önemlidir.

Sufi Kimdir?

Sufi, kendini edepli olmaya yönlendirir ve ahlakî terbiyeye tabi tutar. Bunları uygulayınca Allah ona yüce halleri ihsan eder. Onun halk arasında nişanı güleryüzlülük, geniş yürekliliktir. O resmiyetten uzak, içtenlikli olur. Nitekim Peygamber s.a.v. kahkahasız gülümserdi ve derdi ki: “Ben de şaka yaparım, ama şakalarımda yalnız doğruyu söylerim.” (Deylemî, Taberânî)

Ashab-ı Kiram, Allah Rasulü s.a.v.’in huzurlarında Cahiliye hikâyelerini ve şiirlerini anlatır, gülerlerdi. Efendimiz s.a.v. de gülümserdi. İşte bu ahlâk derecesine eren sufilerin dışları halka verilmiştir, içleri de Hak için korunmuştur. Bir iyilik gördüler mi mutlaka onu yapmak isterler, iyi bir amel gördüler mi mutlaka onu işlemeye gayret ederler. Vakitleri ibadete, emirlere uymaya, Kur’an okumaya, öğretilmesi gerekli dinî ilimlerini öğretmeye vakfedilmiştir.

Yüce Allah’ın hükümlerini ve Allah Rasulü s.a.v.’in sünnetini bilmeyen kimse sufi olamaz. Dışa (zahire) ait hükümleri sağlam yapmayan iç aleme (bâtına) ait hükümleri güzel yapmayı başaramaz. Yüce Allah buyurmuştur: “Elbette biz, bizim için mücahede edenleri yollarımıza iletiriz.” (Ankebut, 69)

Sünnet’in zahirî hükümlerini zayi eden kimseye nasıl güvenilir de hakikatler, sırlar verilir? Hakikate, ancak yolunda çaba gösteren ulaşır. Süluku ve çabası olmayan nasıl hakikate erecek, neyin hakikatine erecek?

Evet; Allah’ın kendisi üzerinde bulunan dış yaşantıya dair emir ve hükümlerini bilmeyen sufi değildir. Hallerinde ilmin gereklerine aykırı davranan sufi değildir. Cüneyd-i Bağdadî k.s. demiş ki: “İlim yoldaşın olsun, ilme dair haller sende bulunsun. Çünkü Yüce Allah: ‘İlimde derinlik sahibi olanlar O’na inandık, derler.” (Âl-i İmran, 7) buyurmuştur.”

Halleri Sünnet’e aykırı olan, sufi değildir. Zira Peygamber s.a.v.’in şöyle dediği anlatılır: “Ümmetimin bozulma zamanında yoluma tabi olan, elinde ateş koru tutan gibidir.” (Tirmizî, Ahmed). Ahlâkı ve edebi, Kitap ve Sünnet doğrultusunda olmayan sufi değildir.

Sufilerin Edebi

Hamd Allah’adır. Ki O, “Size zahir ve bâtın nimetlerini bol bol verdi.” (Lokman, 20) demekle velilerini zahir ve bâtının edepleriyle süsledi. Onların zahir hallerini, elçisi Mustafa s.a.v.’in sünnetine uygun yaptı. Bâtınını da kendisini denetlemekle, müşahede etmekle, her vakit ve nefeslerini de onlara has güzel hallerle süsledi. Allah kullarından dilediğine rahmetini verir.

Hal sahiplerinin, sufiler diye adlandırılan, temizlerin adabıyla edeplenmiş, onların ahlâkıyla ahlâklanmış Allah dostlarının adabına dair bir eser derlemek içime doğdu. Böyle yapayım ki onların hal ve tavırlarını bilmeden hepsini birden inkâr eden kimse, onlara layık oldukları biçimde inansın.

Onların edeplerinden biri: Yüce Allah’ın elçisi Muhammed Mustafa s.a.v.’e şu sözüyle öğrettiğidir:

“Eğer sen kaba ve katı yürekli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır, giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile. İş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah’a güven. Doğrusu Allah tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmran, 159).

Cenab-ı Allah, Rasulü’ne ümmetiyle zahirde en güzel edep ve ahlâk üzere geçinmeyi emretti. Hakikatte de onu onlardan ayırıp kendine döndürdü: “Karar verdin mi Allah’a güven.” dedi.

Bir diğeri de, Allah’ın şu sözüyle insanlara öğrettiği ahlâktır:

“Allah adaleti, iyiliği, yakınlara bakmayı emreder; edepsizliği, fenalığı ve haddi aşmayı yasaklar. Tutasınız diye size öğüt verir.” (Nahl, 90)

Yüce Allah’ın, “Muhakkak ki sen, büyük bir ahlâk üzeresin.” (Kalem, 4) sözüyle peygamberini süslediği ahlâk da sufilerin edep kurallarındandır.

İki Kavram

Tevbe: Her türlü kötü halden, her türlü iyi hale dönmektir.

Tevbe, harap olanı onarmak, isyanları ise harap etmektir.

Tevbe, nefsin duygularını giderip ilme uymaktır.

Tevbe, kulun eğrilikten doğruluğa dönmesidir.

Tevbe, zayi edilen geçmiş vakitlere sürekli pişmanlık duymak, işlenen aykırı davranışları düzeltmektir.

Tevbe, her kötülükten dönmek, dönüşünde sebat etmek, ihmalini telafiye çalışmak, bozduklarını
düzeltmektir.

İnabe: Nefsin, zahirde tevbe ile düzelmeye döndüğü gibi, sırrın da (iç alemin, gönlün) salaha dönmesidir.

İnabe, tüm varlıklardan, varlıkların sahibine dönmektir. İnabe, sırrı ağyara (Hakk’ın dışındakilere) yönelmekten temizlemektir.

İnabe, kulun Hakk’ın iradesi uyarınca Hak ile olmasıdır.

İnabe, fani üzerinde durmayıp Allah’a şevk ile yönelmektir.   

sümeyra
Tue 22 January 2013, 08:51 pm GMT +0200


    Yüce ALLAH’ın hükümlerini ve ALLAH Rasulü s.a.v.’in sünnetini bilmeyen kimse sufi olamaz. Dışa (zahire) ait hükümleri sağlam yapmayan iç aleme (bâtına) ait hükümleri güzel yapmayı başaramaz. Yüce ALLAH buyurmuştur: “Elbette biz, bizim için mücahede edenleri yollarımıza iletiriz.” (Ankebut, 69)

      Rabbim istikamet üzere bir hayatı ve rızasını hepimize nasib etsin inşaallah..

saniyenur
Wed 15 October 2014, 08:41 pm GMT +0200
Rabbim Allah dostlarının sohbetinde eylesin bizleri.