- Manası Açık ve Kapalı Lafızlar

Adsense kodları


Manası Açık ve Kapalı Lafızlar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ecenur
Sat 3 April 2010, 12:08 am GMT +0200
Manası Açık ve Kapalı Lafızlar




1. Manası Açık Lafızlar:


Açık lafızlar, zahir, nass, müfesser ve muhkemdh. Bunları ayrı ayrı izah edeceğiz.


A. Zahir


A. Tarifi:


Zahir, kedisi işitilince manası hemen anlaşılan, açıkça bir manaya delalet eden bir lafızdır; ancak kelâmın sevk ediliş sebebi bu manayı açıklamak değildir.

Meselâ, "Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu onların, ´zaten alış-veriş faiz demektir´ demelerindendir. Oysa Allah alış-verişi helâl, faizi haram kıldı "[1] âyeti, alım-saüm ile faiz arasındaki farkı bildirmek üzere inmiştir. Yani bu ayetin sevk sebebi budur. Bu yönüyle nassdır. Fakat bu âyetin ifadesinde alış-verişin helal, faizin ise haram olduğu an­laşılır. Bu yönüyle de zahirdir. Halbuki bu âyet alış-verişin helal, faizin haram olduğunu açıklamak üzere inmemiştir.

"Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksız­lık yapmaktan korkarsanız, onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz. Şayet aralarında adaletsizlikten korkarsanız, bir tane almalısınız´"[2] âyeti, yetim kızlara iyi ve adaletli muamele edilmesi için sevkedilmiştir. Bu âyetin nüzul sebebi budur ve bu yönüyle nassdır. Fakat bu âyetten şu manalar da anlaşılmaktadır:

1. Dörde kadar kadınla evlenmek caizdir.

2. Aralarında adaletsizlikten korkulması halinde, bir kadınla yetinmek gerekir.

îşte bu manalar da zahirdir. Halbuki âyet bu manaları açıklamak üzere gön­derilmemiştir.

"Peygamber size neyi verirse onu alın, neden nehyederse ondan kaçının[3] âyeti, ganimet taksiminde Peygamber´e (s.a.v.) itaat edilmesi gerektiğini açıkla­mak üzere inmiştir. Bu yönüyle nassdır. Yine bu âyet, her emrettiği ve her yasak ettiği şeyde Peygamber´e itaat etmenin vâcib olduğuna delaleti hususunda zahirdir.

Hz. Peygamber (s.a.v.), deniz suyu hakkında sorulunca cevaben, "Denizin suyu temiz, Ölüsü helaldir" buyurmuştur. Hz. Peygamber bu cevabında hem de­niz suyunun, hem de ölüsünün durumunu açıklamıştır. Bu hadis, deniz suyunun hükmü hakkında nass, deniz ölüsünün hükmü hakkında ise zahirdir. Çünkü so­ru deniz suyu hakkındadır, denizde yaşayan hayvanın ölüsü hakkında değildir.


B. Zahirin Hükmü:


1. Zahir lafızla amel etmek vaciptir.

2. Zahir bir lafız, hâss ve âmm olabilir. Bu yönüyle zahirin, te´vil ve tahsise ihtimali vardır.

3. Zahir lafız, Peygamber zamanında neshedilebilir.


B.Nass

A.Tarifi



Lugatta, söz manasına gelir. Genellikle Kur´ân ve Sünnetin lafızlarına da nass denir. Fıkıh usulünde nass, sevkedildiği manaya açıkça delalet eden lafız­dır. Nass lafzın manası, kelamın siyakının (sözün söylenmesinin) aslî gayesidir. Halbuki zahir manası, kelamın siyakının aslı gayesi değil, tâli gayesidir.

Nass, âmm olabileceği gibi, hass da olabilir. Nass lafzın manası, zahirden daha açıktır. Zahir lafız ile nass lafız tearuz etse, nass zahire tercih edilir.


b. Hükmü:


1. Nass lafzın gereğiyle amel etmek vaciptir.

2. Nass lafzın te´vile, tahsise ihtimali vardır.

3. Sadece Peygamber zamanında neshe ihtimali vardır.



C. Müfesser

a. Tarifi:


Nass lafızdan, manası daha açık olan ve sevkedildiği manaya açıkça delalet eden lafızdır.

Meselâ:

a. "...Müşrikler nasıl sizinle topyekûn savaşırlarsa, siz de müşriklerle top-

yekûn harbedin"[4] âyetinde, "müşfikler" kelimesi, manası açık ve âmm bir la­fızdır. Fakat tahsise ihtimali vardır. "Topyekûn: Kaffeten" lafzı zikredilmekle tahsis ihtimali ortadan kalkmış ve müşrikler kelimesi müfesser bir lafız haline

gelmiştir.

b. "Meleklerin hepsi (kulîuhum) birlikte (ecmeun) secde ettiler"[5] âyetin­de, "melekler" sözü, manası açık ve âmm olan bir lafızdır. Bü kelime, "kullu-hum ecmeun" lafızları sebebiyle müfesser olmuştur.

c. Kur´an´da bulanan salât, zekât gibi mücmel kelimeler, Peygamber (s.a.v) tarafından açıklanmıştır. Böylece bu mücmel kelimeler, müfesser haline gelmiş­tir. Meselâ "Namaz kılın ve zekât verin"[6] âyetindeki salât, "Ben nasıl namaz kılıyorsam, siz de Öyle kılın" hadisiyle, zekât da, "Mallarınızın kırkta birini ze­ ii" hadisiyle müfesser olmuştur.

kılıyorsam, siz de Öyle kılın hadisy, kât veriniz" hadisiyle müfesser olmuştur,


B. Hükmü


Müfesserlerle amel etmek vaciptir. Müfesser, Peygamber zamanında neshi kabul eder. Fakat tahsis ve te´vile ihtimali yoktur.


D. Muhkem

A. Tarifi:


Muhkem, manasına delâleti müfesserden daha fazla açık olan ve te´vil ve neshi kabul etmeyen bir lafızdır.

Meselâ, cennet ehlinin, cennette devamlı kalacaklarım müjdeleyen, âyetinde, "ebediyyen" kelimesi muhkemdir. Çünkü bunların cennette ebedi kalacaklarını "ebeda" kaydıyla te´kid etmiştir.

Muhkemler iki nev´idir:


1. Liaynitıi Muhkem


Meselâ, Cihad, kıyamete kadar vakit vakit vuku bulacaktır" hadisi muhkemdir. Cihadın kıyamete kadar devam ede­ceğini ifade etmektedir. Bunun neshe ihtimali yoktur. Bu sebeple Iiaynihi muh­kem olmuştur.


2. Liğayrihi Muhkem


Muhkem bazan, Peygamber (S.A.V.)´in vefatı ile vahyin kesilmesinden do­layı olabilir. îşte bu nev´i muhkeme, muhkem liğayrihi denir. Burada muhkem denince, bu nev´i muhkem kasdedilmez. Namaz, oruç, zekât gibi farizalar hak­kındaki emirler böyledir.


b. Hükmü:


Muhkem bir lafzın mana ve hükmüyle amel etmek vaciptir. Bu lafzın nesh, te´vil ve tahsise ihtimali bulunmaz.

Muhkem, tearuz vukuunda, zahir, nass ve müfessere tercih edilir. Bilindiği gibi zahir, nass, müfesser ve muhkem sayılan deliller arasında bir tearuz görü­lürse, bunlardan daha kuvvetli olanlar, o derecede kuvvetli olmayanlara tercih edilir. Yani nass zahire, müfesser nassa, muhkem ve müfessere tercih edilir.[7] Bu konudaki misaller, tearuzu´1-edille bahsinde verilecektir.

2. MANASI KAPALI LAFIZLAR:


Manası kapalı lafızlar, hafi, müşkil, mücmel ve müteşabihdir.



A. Hafî

A. Tarifi:[8]


Hafi, sıygası itibariyle manası açık olduğu halde, arız olan bir sebepten do­layı mütekellimin maksadına delalet hususunda kapalı olan lafızdır,

Meselâ, "Erkek hırsız ile kadın hırsızın ellerini kesiniz" âyetindeki "hırsız" lafzı, siga bakımından açıktır. Fakat bu tabir, tarrar (yankesici) ve nebbaş (ke­fen soyucu)´a şamil midir, değil midir? îşte bu hususda -ad değişmesi sebebiyle-kapahdır. Hırsız (sarık), başkasının muhafaza altında bulundurduğu malı gizli­ce alan kimsedir. Yankesici (tarrar), insanların mallarını gözleri önünde, gaflet­lerinden faydalanarak çalan kimsedir. Kefen soyucu (nebbaş), ölülerin kefenlerini çıkarıp, götüren kimsedir. Bunlar hırsız sayılır mı sayılmaz mı? Fakihler, tarra-rın sarık olduğunda ittifak etmişlerdir. Bu sebeple ona hırsızlık haddi uygulanır. Ebu Hanife, kefen soyuculuğun hırsızlık mahiyetinde olmadığı görüşündedir. Bu sebeple ona göre kefen soyucuya hırsızlık haddi değil, ta´zir cezası uygulanır. Ebu Yusuf, İmam Malik, İmam Şafii ve Ahmed b. Hanbel´e göre nebbaş da hır­sızdır. Bu sebeple ona hırsızlık haddi uygulanır.

Aynı şekilde "Katil mirasçı olamaz" hadisinde, "katil" lafzı hafidir. Bu kelimenin, kasden adam öldürene delaleti açıktır. Ancak hataen adam Öldürene şamil olup, olmamasında kapalılık vardır. Bazı alimlere göre hataen adam öldü­ren de katildir. Bu sebeple, o da mirasdan mahrum olur. Diğer bazı alimlere gö­re ise, "katil" kelimesi, hataen katile şamil değildir. Bu sebeple, hataen adam öldüren, mirasdan mahrum olmaz.


B. Hafinin Hükmü:


Hafi lafız hakkında onu açıklığa kavuşturuncaya kadar araştırma ve tetkik yapmak ve araştırmanın neticesinde varılan hükme göre amel etmek vaciptir.Burada ifade edelim ki, İslam alimleri araştırma neticesinde, bazen aynı hükme var­dıkları gibi bazan da farklı hükümlere varabilirler. Meselâ, alimler, sarık hakkındaki hükmün, terrâra da şamil olduğunu kabul ettikleri halde, bu hük­mün kefen soyucuya şamil olup, olmamasında farklı görüşler serdetmişlerdir.


B. Müşkil [9]

A. Tarifi:


Manasında kapalılık bulunan veya birden fazla manaya geldiği için hangi manaya delalet ettiğinde kapalılık bulunan lafza müşkil denir. Hafide kapalılık lafzın bizzat kendisinden değil, lafzın tatbik sahasının şümulünden ileri gelmek­tedir. Müşkildeki kapalılık ise, lafzın bizzat kendisinden doğmaktadır. Bununla hangi mananın kasdedildiği bilinmez, ancak harici bir delil ve karine ile onun manası anlaşılabilir. Müşkil için, müşterek kelimeleri misal olarak verebiliriz.

Bunu bir âyet ile izah edelim:

Kadınlarınız sizin (evlat yetiştiren) tar-lalarmızdır. O halde tarlanıza istediğiniz gibi gelin"[10] âyetinde, lafzı müşkil bir lafızdır. Bu kelime, hem "eyne" ( nerede) ve hem de "keyfe" ( : nasıl) manalarım ifade eder. Alimler, araştırma neticesinde, buradaki "enna" lafzının, "keyfe" (nasıl) anlamında kullanıldığını tesbit etmişlerdir.


B. Müşkilin Hükmü:


Müşkilin hükmü, müşkil lafızdan kasdedilen mananın ne olduğunu göste­ren delil ve karineleri araştırıp tetkik etmek, tetkikin neticesine göre amel etmektir.


C. Mücmel:

A. Tarifi:


Mücmel, söyleyen tarafından tefsir ve izah olunmadıkça manası anlaşılma­yan kapalı bir lafızdır. Ahkam âyetlerinin ekserisi mücmeldir. Bu mücmelleri Pey­gamberimiz (S.A.V.) açıklamıştır. Meselâ, namaz, zekât, talak lafızları böyledir.

Bir misal verelim: "Şüphe yok ki insan, dar gönüllü, hırslı yaratıldı. Ona bir sıkıntı erişti mi feryad eder, iyilik dokundu mu pinti kesilir"[11] âyetinde, lafzı mücmeldir. Bu mücmeli, ondan sonra gelen iki âyet açıklıyor.


B. Mücmelin Hükmü:


Mücmel lafız söyleyen tarafından açıkiamncaya kadar beklemek, kâfi dere­cede açıklama yapılmadığı zaman da muradın ne olduğunu düşünmek ve araştırmak gerekir. Mücmel lafız, söyleyen tarafından tam olarak açıklanırsa, müfesser adını alır ve onunla amel etmek vacip olur. Meselâ, Peygamberimiz (S.A.V.), "ben nasıl namaz kılıyorsam, siz de Öyle kılın" buyurmuştur. Ve bu­nunla, mücmel olan "salât" lâfzını müfesser hale getirmiştir. Mücmel lafız, zannî bir şekilde açıklanırsa ona da müevvel denir.

Şayet açıklama, tam ve kifayetli bir şekilde yapılmazsa, mücmel, müşkil olur; bu takdirde kendisinden kasdedilen mananın ne olduğunu araştırmak gerekir. Meselâ, riba, mücmel olarak vârid olmuştur. Peygamberimiz (S.A.V.), hakkın­da faiz muamelesi cereyan eden altı malın isimlerini bir hadisinde zikretmiştir. Ancak bu hadiste sadece aralarında ribâ muamelesi cereyan eden altı malın ismi zikredilmiştir. Bu altı malın dışında hangi mallarda ribâ muamelesinin cereyan edeceği açıklanmamıştır. Bu bakımdan hadis, aralarında ribâ cereyan eden mal­ları tam manasıyla açıklamamıştır. Bu konuda fakihler, kıyas yoluyla farklı icti-hadlarda bulunmuşlardır.



D. Müteşabih:


Bu, manası kapalı olan, Kitap ve Sünnette.tefsirine rastlanmayan ve manası sadece.Allah tarafından bilinen lafızdır. Mukattaa harfleri, müteşabihe misal ola­rak verilebilir. Aynı şekilde, "Allah´ın eli, onların ellerinin üzerindedir" âyetin-deki "yed" de müteşabihtir. İlk müfessirler, müteşabih âyetlerin manalarını Allah´a havale ederken, müteahhirin uleması bunları te´vil etmişlerdir.







--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bakara, 275.

[2] Nisa, 3.

[3] Haşr, 7

[4] Tevbe, 36.

[5] Hicir, 30; Sa´d, 73.

[6] Bakara, 43.

[7] İbn Melek, s. 100-102.

[8] İbn Melek, s. 102.

[9] İbn Melek, s. 104-106.

[10] Bakara, 288.

[11] Meâric, 21.