hafız_32
Mon 6 September 2010, 12:41 am GMT +0200
Lügatca Harfi - S
Sabî: Henüz memeden kesilmemiş erkek çocuk.
Saded: Niyet, asıl mevzu.
Sıdır: Çıkan.
Safha-i nûr-ı mevvâc: birbirini takib eden parıltılı dalgalar.
Safîr: İnce, güzel ses.
Sahâ´-i Iâ-tenâhi: Bitip tükenmez bir cömertlik.
Saik: Sevkeden.
Sekâmet: Noksanlık, yanlışlık.
Sakatat: Sözdeki yanlışlıklar.
Sakıt: Düşen.
Sâlib: İnkâr eden,
Sâmân: Servet, rahat
Samia:İşitme.
Sâmit: Sessiz.
Sânihât-i fikriyye: Fikre doğanlar.
Sarih: Açık, meydanda.
Satyet: Birinin üzerine şiddetle sıçrama; atılma.
Savn-ı samedânî: Allah’ın koruması.
Sa’y: Çalışma.
Sa’y-i edebî: Edebî çalışma.
Sayha: Bağırma.
Sebeb-i nüzul: İnme sebebi.
Sefahat: Zevk ve eğlenceye aşırı derecede düşkünlük.
sefîh: Zevk ve eğlenceye düşkün.
Sehl-i mümtenî: Basit ve sade görüldüğü halde bulunup söylenmesi
ve taklidi zor söz.
Sekenât: Durmalar, duruşlar.
Sekene: Oturanlar.
sekînet: Sakinlik.
Selika-i beyân: Güzel şekilde anlatma.
Selis: Düzgün, akıcı.
Semahat: Cömertlik.
Semahât-ı his: Hissin cömertliği.
Semahât-ı kariha: İş yapabilme kabiliyetinin cömertliği.
Serâir: Gizli şeyler.
Ser-a-pa: Baştan ayağa.
Ser-encâm: Başına gelen.
Ser-güzeşt: Macera.
Ser-nigûn: Ters dönmüş.
Sermedi: Sürekli.
Sevâhü: Kıyılar, sahiller.
Sevdâ-i terakki: İlerleyen sevda.
Seviye-î malûmat: Bilgi seviyesi.
Seylâbe: Sel. .
Seyyâle: Su gibi akan şeyler.
Seyyie: Kötülük.
Sıklet: Ağırlık, sıkıntı.
Sırf-ı mübîn: Açık olan sır.
Siyânet: Koruma.
Siga:Fiil çekiminde meydena gelen türlü nc-i hilkat: yaradılışın sinesi.
sîret; bir kimsenin içi, gidişi, ahlâkı,
siyak: sözün gelişi, ifâde şekli.
sudur: meydana çıkma.
sukut: düşme, aşağı inme.
sübyanı; Allah´a âit. sübûl-i İlâhî; Allah´ın sebilleri, sefihler.
-ı amtk: derin sessizlik.
-ı mehîb: azametli sükûn.
Süreyya: Ülker takım yıldızı.
Sürür: Sevinç