hafız_32
Mon 6 September 2010, 03:39 pm GMT +0200
Lügatca Harfi - M
maa-l-memnûniyet: memnunlukla.
Maa-t-teessüf: yazık ki.
Mâbed: ibâdet edilen yer; cami.
Mağrib-i aksa: Fas, Merakeş.
Mahalle-yi emvât: Ölüler mahallesi, mezarlık.
Mahdum: Oğul. .
Mahfuz: Saklanılmış.
Mahfuzât-i şîiriyye: Ezberde olan şiirler.
MaMûk-ı asil: Asâletli yaratık (!)
Mahrem-i esrar: Gizh" sırlar.
Mahsûl-i mesâi: Çalışmaların mahsulü.
Mahsûsât: Gözle görülen şeyler.
Mahşer-i edvar: Devirlerin kalabalığı, mahşeri.
Mahzâ: Ancak, sâdece.
Mahzûz: Hoşlanmış, memnun.
Maişet:Yaşayış.
Makber: Mezar.
Makhûr: Kahrolmuş, yenilmiş.
Ma*kûs: Aksolunmuş, tersine çevrilmiş.
Manâ-yı cüz*iyyât: Ufak, ehemmiyetsiz şeylerin manâsı.
Ma*ni-i terakki: İlerlemeye engel.
Ma´reke: Savaş meydanı. . . .
Mg-sadak: Uygun, tıpkı.
Ma-sivâ: Allah´dan gayri bütün varlıklar.
Masruf: Sarf olunmuş.
Mâsun: Saklanmış; sağlam.
Matiyye: Binek hayvanı.
Matlub:İstenilen şey.
Ma´tuh: Bunak.
Mazarrat: zarar vermek.
Mazhar-i tevfik: Yardıma nail olma.
Meâsir-i irfan: İrfan dolu güzel eserler.
Mebâhis-i felsefiyye: Felsefî bahisler.
Mebrûr: Hayırlı, makbul.
Mebzul: Bol.
Mecruh: Yaralanmış.
Medeniyyet-i hasara: Şimdiki medeniyet.
Medhûl: Ayıplanacak kusuru olan.
Medhûş: Şaşırmış, korkmuş.
Medhûş-ı cemâl: Korkmuş çehre.
Medîd: Uzatılmış.
Medlul: Delil getirilmiş şey.
Mefahir: İftihar edilecek şeyler.
Mefluç: Felçli.
Meftûr: Yaratılmış.
Mef´ul: Bir işe mâruz kalan.
Mehâlik: Helak olacak, tehlikeli yerler.
Mehaz: Kaynak.
Mehib: Heybetli.
Melrîb-î ervah: Ruhlar kafilesi.
Mekkî: Peygamber Efendimiz Mekke´de bulunduğu sırada inen(âyet)
Meknûn: Dizilmiş.
Mekteb-i Sultanî: Galatasaray Lisesi.
Mel´abe: Oyun, oyuncak,
Meleke-i îcâd: Bulma kabiliyeti.
Mel´un: Lanetlenmiş.
memâlilc-i İslâmîyye: müslümanlar.
Memduh: Övülmüş.
Me*mûl: Emel edinilen.
Memzûc: Kanştıralmış.
Menâzir: Manzaralar.
Menfez: Nufûz edecek yer, delik,
Menhus: Uğursuz.
Merdüm-girîz: İnsanlara karışmaktan hoşlanmıyan.
Merlîâle-i ûlâ: Birinci, ilk merhale.
Meriyyet: Sözü, hükmü geçen.
Merzûls: Rızıklanmış.
Mesabe: Derece, rütbe.
Messai-i gâirnz: Karışık meseleler.
Meshûr: Sihirlenmiş.
Meskenet: Miskinlik.
Meskukât: Akçeler.
Meskûn: İçinde insan oturan yer.
Mesrur: Sevinçli
Meşâhir: Meşhurlar.
Meşa-i tevhîd: Birlik meşalesi.
Mes’âl-i tevhîd: Birlik meşalesi.
Meşîme: Kese, torba.
Meşiyyet: İrade.
Meşiyyet-i İlâhî: İlâhî irade.
Meşkûr: Makbul, beğenilmiş.
Meşveret: Danışma.
Meta´: Satılacak mal, eşya.
Metâib: Seçilmiş şeyler.
Mevadd: Maddeler, cisimler.
Mevadd-i îbtidâiyye: Ham maddeler.
Meve-a-mevc: Dalga ile.
Mevdu´: Emânet edilmiş.
Mev´ize: Öğüt.
Mev´ud:Vadolunmuş, sözverinmiş
Meyus: Ümitsiz.
Meyyit: Ölmüş.
Mezâhim: Eziyetler.
Mezec: Katma, karıştırma.
Mezmûm: Yerinmis, kötülenmiş.
Miâd-i istikâz: Uyanma zamanı.
Mihmân: Misafir.
Mîhman-pervaz: misafir seven.
Mikyas: Ölçü, kıyas edecek âlet
Millet-i merhume: Ölmüş millet.
Mirâs-i diyanet: Dinîn mirası.
Mizah: Şaka, eğlence.
Muahede: Karşılıklı yemin etme, anlaşma.
Muaheze: Azarlama; tenkit.
muakkad: Kolay kolay manâ çıkmayan şiir.
Muarefe: Tanışma.
Muarız: Karşı gelen.
muasır: Çağdaş.
Muavenet: Yardım etme.
Muazzez: Hürmet ve saygı ile kabul olunan.
Mugayir: Aykırı, uymaz.
Muhakkar: Hakarete uğramış, muhal: imkânsız.
Muhal: Sürekli olarak kalan, ebedî.
Muhasamat: Düşmanlık.
Muhdes: Sonradan meydana gelmiş.
Muhît-i nâim: Uyuyan çevre.
Muhkem: Sağlamlaştırılmış.
Muhrik: Yakan, yakıcı.
Muhtasar: Kısaltılmış.
Mukabil: Karşısında bulunan.
Mukaffa: Kafiyelenmiş.
Mukayyed: Kayıtlı, bağlanmış.
Muktezâ: Lazımgelmiş, icabetmiş.
Munsif-âne: İnsaflılıkla.
Murahhas:İizinli.
Murakabe: İç derinleşme.
Murtâz: Aıştırılmış, talimli.
Musâb: İsabet etmiş.
Musahebe: Sohbet etme.
Musannif: Eser yazan.
Masallı: Beş vakit namazım kılan.
Musarrah: Açık söylenmiş.
Musavvir: Tasvîr eden, anlatan.
Musirr-âne: Israrla.
Mutantan: Gösterişli, gürültülü.
Mutazarrır: Zarar gören.
Mutmain: Gönlü rahat.
Muttali´: Öğrenmiş, haberli.
Muttarid: Sıralı, belli bir sıraya göre yürüyen.
Muttasıl: Aralıksız.
Muvâfık: Uygun, yerinde.
Muvahhid: Allah´ın birliğine inanan.
Muvâzaa: Bahse girişme; karşılıklı anlaşma.
Muzirr: Zararlı.
Muzmahill: Çökmüş, yokoîmug.
Mübâhase: Karşılıklı bahsetme bahisleşme.
Müberra: Temize çıkmış, temizlenmiş;.
Mübtedî: Acemi.
Mücahedât: Din düşmanlarıyla yapılan mücadeleler.
Mücehhez: Donatılmış.
Müdâvât: Deva arama.
Müdavim: Bir yere devam. eden.
Müeddâ: Manâ.
Müddeayat: İddialar.
Müekked: Sağlamlaştırılmış..
Müellif: Eser yazan.
Müesses: Kurulmuş.
Müeyyed: Doğruluğu kuvvetlendirilmiş.
Müfekkire: Düşünme gücü.
Müfessir: Kur´ân-ı Kerîm´i tefsir eden din âlimi.
Müfessirin: Müfessirler.
müfîd: Faydalı.
Müfsid: Bozan.
Müheyyic: Heyecan veren.
Mühlik: Helak eden, öldüren.
Mülâabe: Oynaşma.
Mülâki: Buluşan, kavuşan.
Mülâtafa: Şakalaşma.
mülâyemet: Uygunluk.
Mülemma: Bir kısmı türkçe, bir kısmı arapça veya farşça söylenmiş.
olan manzume. .
Mülevves: Pis.
Mülhimane: İlham edercesine.
Mültecâ: Sığınılacak yer.
Mümanaat: Menetme engel olma.
Mümtezic: Uyuşan, kaynaşan. .
Münbasit: Yayılan, genişliyen.
Mündemic: Dürülûp sarılan, içine yerleşen.
Mündericât: İçindekiler.
Münebbih: Tenbih eden, uyandıran.
Münkad: Boyun eğen.
Münker: İnkâr edilmiş. .
Münkerât: Şeriatça yapılması yasak edilmiş şeyler.
Münkesir: Kırılan, kırılmış.
Müntahabât: Seçme eserler.
Müntehâ: Nihayet bulmuş; son nokta.
Münteheb: Yağma edilen.
Müntehî: So, biten.
Müntekid: Tenkid eden.
Mürşid: Doğru yolu gösteren kişi
Mürtekîb: Kötü iş yapan; rüşvet alan.
Mürûr-ı zaman: Zamanı geçme.
Müsahhâr: Büyülenmiş.
Müsebbibât: Sebeb olanlar.
Müseceâ: Süslü.
Müsellem: Teslim edilmiş.
Müselsel: Zincirleme.
Müsta´cel: Acele yapılması gereken.
Müstahkem: Sağlamlaştırılmış.
Müstefîd: Faydalanan.
Müstehzi: Alaycı.
Müstekreh: İğrenç.
Müstemirr-âne: Devamlı.
Müstemlekât: Sömürgeler.
Müstensih: Kopyesini çıkaran.
Müsteşrik: Şark topluluklarının kültürü üzerinde araştırma yapan.
Müstevli: Ele geçiren istilâ eden.
Müşabehet: Benzeme.
Müşâfehe: Karşı karşıya konuşma.
Müşarün-ileyh: Adı geçen.
Müşavere: Danışma.
Müşebbeh: Benzeyen.
Müşebbehün-bih: Kendisine benzetilen.
Müşkil-pesend: Zor beğenen.
Müşrik: Allah´a ortak koşan.
Müştak: Özleyen.
Müştekât: Türemiş kelimeler.
Müteahhirin-i ulemâ: Son zamanlarda yetişen âlimler.
Mütebaki: Geri kalan.
Mütecellî: Görünen.
Mütefenni: Fen dalında bilgi sahibi olan.
Mütehassis: Hislenen
Mütemeddin: Medenî.
Mütenâim: Bolluk içinde, nazlı büyüyen.
Mütenâsib: Uygun.
Mütenazır: Karşılıklı birbirine bakan.
Mütenebbih: Uyanan, intibah eden.
Mütenevvi: Türlü türlü.
MütelezzîK: Tad alan.
Müteşeddid: Şiddetlenen.
mütevaklaf: Duran, bekliyen, bağlı olan,
Müteveccih: Bir tarafa yönelen.
Mütezâyid: Çoğalan.
Müttekî: Dayanmış.
Müvelled: Doğmuş.
Müzayaka: Sıkıntı, darlık.
Müzdâd:Artmış, çoğalmış.