- Lübnan da İslami Hareket

Adsense kodları


Lübnan da İslami Hareket

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
seymanur K
Wed 21 September 2011, 01:20 pm GMT +0200
Lübnan'da İslami Hareket


Lübnan, yıllardır iç savalara sahne olmuş ve kamuo­yunu bu yönde meşgul etmiş küçük bir ülkedir. Bu ülke­de İslami yapılanma olarak eğitim, tebliğ ve davet işlerini yürüten "Rahman'ın Kulları" adlı bir cemaat mevcuttu. Bu cemaat 1960'lı yıllarda Fethi Yeken'in kurduğu "İslam Cemaatı", Lübnan'da hayatiyetini sürdüren cemaatların en ilki sayılmaktadır. İslami Cemaat'ın ağırlık merkezi Trablusşam olmakla birlikte, Beyrut, Güney Lübnan, Sayda ve daha sonra tüm ülkede yaygın olmuştu.

Fethi Yeken'in ifadesine göre, Cemaat'ın önem verdi, ği temel hususlar; öncü gurubun oluşması, hareketin yükünü omuzlayacak kadronun kurulması, saldırıla­ra cevap verebilecek araçların teşekkülü ve davayı herkese tebliğle mücahidlerin yetiştirilmesidir. Böylesi bir yapılanmanın uzun bir zaman aldığını kabul eden Yeken, çalışmalarını açık, ancak cemaatı gizli tutmak­tadır. Ona göre hareketin nüvesini davet ve terbiye oluş­turmalıdır. Eğer hareket, davet ve terbiye üzerine değil de, silasi oyunlar üzerine bina edilirse, heran için hareket çökebilir demektir. Nitekim Türkiye'de MSP siyasi çalışmalarına ağırlık vermiş ancak davet ve eğitimi tamamen ihmal ettiği için, askeri darbeden sonra çökmüştü. [236]

Lübnan'da, Tevhid hareketi adı altında diğer İslami hareketlerle bir ittifak sağlanmışsa da Trablus-Şam çarpışmalarından sonra taraftarlar birliği dağıtmışlardır.

Bugün savaş çanağı olarak bilinen Lübnan'da hristiyan, Siyonist ve Hafız Esad gibi güçler yanında Şeyh Şa­ban, Şeyh Mahir ve Hüseyin Fadlullah gibi liderlerin de etkinlikleri mevcuttur. İslami kanatta mücadele veren Şeyh Şaban'ın aceleci olması, diğer İslami guruplar ara­sındaki yardımlaşmaya engel değildir. Yine Aslimi kanat­ta, özellikle İran İslam İnkılabından sonra kurulan ve İran'ın sağ kolu olarak bilinen Seyyid Hüseyin Fadlullah'ın emperyalist ve Siyonistlere karşı verdiği mücadele­nin yankılarını duymayan kulak kalmamıştır. Hizbullah'ın lideri Fadlullah'ın Şii olması, hiç bir zaman sünni olan Şeyh Şabanla aralarındaki yakın ilgi ve dostluğa en­gel bir durum teşkil etmemiştir. Bu ayrı ayrı görünen ha­reketler, sürekli bir kaynaşma ve yardımlaşma içerisinde­dirler. Bunun böyle olmasına, hele Lübnan’ gibi savaş ça­nağı olan bölgelerde İslami hareketlerin ne kadar ihtiyacı vardır.

Bugün Lübnan'da İslami kanatta faaliyetlerini sürdü­ren bütün guruplar birtümenin alayları gibidirler. Kimisi sadece silahlı eğitime ağırlık verirken, kimisi de ahlaki ve ruhi olgunluğa önem vermektedir. Böylece her cemaat, kendi istikametinde Lübnan'da büyük işler icra ederek kendi varlığını göstermektedir

Ancak bilinen şudur ki "İslami Cemaat" diğer gurup­lara kıyasen İslam'ın bütünlüğüne daha fazla sahip olmak istemektedir. Lider Fethi Yeken, öncelikle fertlerin iyi bir eğitimden geçmelerini zorunlu kılmaktadır. Bu ne­denle O, hem inanç ve fikir, hem terbiye ve amel, hem de siyasi ve askeri işleri beraber yürütmektedir. Daha açık bir ifadeyle Yeken, imani yapının askeri yapıdan önce geldiğine inanarak, iman, fikir ve ahlaki eğitime önem vermektedir. Ona göre inanç gibi temel eğitim­den geçmemiş bir hareket, zamanla dağılarak hayal kırıklığına uğrar. Bu düşünceyle Yeken, diğer guruplar­dan ayrılmaktadır. Ona göre bir çok hareket, erken silaha sarılmak, zora başvurmak konusunda acele davranarak kısa zamanda çökertilmiştir. Bu nedenle O'nun diğer gu­ruplara çağrısıyla meyveyi olgunlaşmadan önce koparmayın. Yani hareketinizi akide ve düşünce olgunluğuna ulaştırmadan askeri faaliyetlere yöneltmeyin.

Fethi Yeken'in liderliğindeki "İslami Cemaat" her ne kadar fertlerin eğitimine, terbiye, inanç ve amellerine ağırlık vermekte ise de siyasi olarak bir etkinlik göster­memiştir. Hele Lübnan gibi bir ülkede siyasi bilinç ve sa­vaş stratejisi olmazsa bir takım imkanlara veya hayat hakkına sahip olmak mümkün değildir. İşte bu bilinç ve stratejiden mahrum olan Yeken Cemaatı, Lübnan üzerin­de Emel, Falanjistler, Dürziler ve Hristiyanlara karşı etki­li olmamıştır.

Halbuki Hizbullah gurubu (daha önce Emelle bareber olduğu halde) 1982'lerden itibaren tamamen batı güdümündeki emperyalistlerin eline geçen Emelle çok zorlu mücadeleler vermiştir. Ancak bu durum İsrail'in ekme­ğine yağ sürmek olduğundan 1990'da İran İslam Cumhu­riyetinden Ali Ekber Velayeti Cumhurbaşkanı birinci yar­dımcısı Hasan Habibi başkanlığında bir heyet Suriye'yi ziyaret ederek (Ekim 1990'da Hafız Esad bu iş için İran'a gitmişti) Emel ile Hizbullah'ın bir anlaşma imzalamasını temin etmiş ve zahiren bir düşmanlığa son vermişti.

Bundan böyle Hizbullah'ın, Beyrut'ta bir güç bulun­durmalarının gereksiz olacağına inanarak, esas hedefleri­nin İsraille savaşmak olduğundan, İsraile daha yakın bir mesafede olunmak üzere Beyrut'tan Güneş Lübnan'a çekilmeyi uygun gördüler. Hem böylece Suriye Baas reji­minden de kurtulmuş oluyorlardı.

Lübnan'da İslami Cemaat, Hizbullah ve Tevhid hare­ketinden ayrı Ulema Cemiyeti, İhvan, Hizbu't-Tahrir, İs­lami Cihad gibi bir kaç gurup daha vardır. Hepsinin İsla­mi derenişleri sayesinde kısa zamanda oldukça mesafe katedilmiş ve İsrail otoriterleri Müslümanların varlığını kabul etmek zorunda kalmışlardır. Savaşın başladığı 1975 yıllarında İslami bilinç harekete geçmeş, 1979 İran İslam İnkılabı ile hareket ivme kazanmıştır. Hele İsrail'in Lüb­nan'a girmesi, hareketi daha da bilinçlendirmiştir. 1982 ve 1983 olaylarında İslami güçler artık Lübnan'da faal ve etkin bir güç haline gelmişlerdi. Ancak daha sonraları müslümanlar arasında partizanlık ve mezhepçilik taassu­bu başgösterince kendi aralarında bir bütünlük sağlaya­mamışlar ve güçleri dağılmıştı, bütün bunlara rağmen Lübnan'daki dengeleri değiştirebilecek güce de sahiptiler. Şunu da hatırlatalım ki Lübnan'daki Aslami direnişin faa­liyetleri Filistin'deki müslümanlar olumlu etkiler yapmış­tır. İntifada hareketi bunun bir sonucudur. Özellikle İsla­mi Cihad örgütünün birkaç yabancıyı kaçırıp bunlara karşılık Filistin, İslami Cihad ve Hizbullah gibi gurupların tutuklalurını serest bırakmaya çalışmaları bölgede ne de­rece etkin olduklarını göstermektedir. Umarız ki bu kah­raman ve saygın direnişleriyle emperyalist, Siyonist ve di­ğer işbirlikçilerini hezimete uğratır, yerine bölgede İslam rejimini tesis ederler. Allah yardımcıları olsun... (Amin) [237]



[236] Dünya Müslümanlarından Sesler.

[237] Beşir İslamoğlu, İslami Hareketin Tarihi Seyri, Denge Yayınları, İstanbul, 1993: 312-316.