- Liane, hivari tefrika, iddetleke aid

Adsense kodları


Liane, hivari tefrika, iddetleke aid

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ecenur
Tue 23 March 2010, 12:16 pm GMT +0200
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

LİANE, HİVARİ TEFRİKA, IDDETLEKE AİDDİK



İÇİNDEKİLER : ilanın mahiyyeti ve keyfiyyeti. Lianı İcab edib et-miyen bazı sözler. Iiânın evsafı. Iâânın şartları, liândan evvel lâfzın sü-butü. lianı iskat eden şeyler. Lianm hükmü. lian ile nesebi kat etmenin şartlan. lianm sebebi ve hikmeti teşriiyyesi.


Zevç ile zevce hakkında hiyan tefrika sebeb olub olmayan illetler, tn-net ve cüb sebebiyle olan tefrikler. Innet ile mecbudiyetden başka illet­ler sebebiyle olan tefrikler. Bazı illetlerden dolayı tefrika hüküm verilebil-raesinin hikmeti teşriiyyesi. Zevceynin sui imtizaçlarından dolayı yapıla­cak tefrikler. Hakemlerin tayinlerindeki hikmeti teşrüyye.

tddetin mahiyeti ve zevç ile zevcede cereyanı. Iddetin vücubünün sebebi ve mebde´ ve müntehasi. Iddetin nevileri ve müddetleri, tddetlerin teceddüdü, tedahülü, tegayyürü ve intikali, tddetin inkızasının malûmiy-yeti. Zeyi - müddeti hayz, iddet hususunda, gayri müslimeler. tddetin ahkâmı. İddetin hikmeti teşriiyyesi. [23]

Lianın Mahîyyett Ve Keyfîyyeti :



492 - : Lian, lân maddesinden alınmıştır. Lân ise tard, îb´ad, nefrin manasınadır. Bu maddeden telâun, mülâanede söğüşmek, bir birine îâ-net okumak demekdir. Yine ayni maddeden ll´tian da bir şahsın kendi nef­sini beddua etmesi, meselâ : şöyle yapmış ise hakkında lanet hân olma­sı demektir. Maamafih han lâfzı, lanetin cem´i de olabilir.

Fıkıh ıstılahınca lian «yemîn ile müekked, lân ve gazab lâfızlarına makrun olarak zevç ile zevce tarafından - aşağıdaki mesele veçhile - yapılan dörder şahadetden ibaret» dir ki, zevç hakkında haddi kazf ma-makamına, zevce hakkında da haddi zina makamına kaim olur. Kazf ise şetm etmek, zina isnat eylemek manasınadır. Hudud bahsine müracaat!

493 - : Bir kimse, zevcesine zina isnad etse veya çocuğunun nese­bini kendisinden nefy eylese indettaleb hâkimin huzurunda toplanarak ev­velâ zevç «zevcesine zina isnadı» veya «zevcesinin doğurduğu çocuğun ne­sebini kendisinden nefy hususunda sadıklardan olduğuna» dört defa eş-hedü billâh diye şahadet eder, beşinci defada «Eğer zina isnadında» veya «çocuğun nesebini nefy hususunda kâziblerden ise Allah Tealânın laneti üzerine olsun» diyerek her defasında zevcesine işaretde bulunur.

Sonra zevce de «Zevcinin kendisine zina isnadında» veya «çocuğunun nesebini nefy hususunda kâziblerden olduğuna» dört defa eşhedü billâh diye şehadet eder, beşinci defada «eğer zevci zina isnadında» veya «ço­cuğun nesebini neyf hususunda sadıklardan ise üzerine Allah Tealâ´nın gazabı olsun» diye bed duada bulunur.

494 - : Bir kimse, zevcesine hem zina İsnadı ve hem de çocuğunun nesebini nefy suretiyle kazefde bulunmuş, meselâ "Sen zaniyesin, bu doğurduğun çocuk da benden değildir" demiş olursa şu veçhile liân yapılır.

Evvelâ zevç: "Eşhedü billâh ben bu zevceye zina isnadında ve ço­cuğunun nesebini nefy hususunda sadıklardanım " diye dört defa şahadet eder, beşincf defa da! "Eğer bu zina isnadında ve bu nesebi nefy husu­sunda kâziblerden ise üzerine Allah´ın laneti olsun" diye kendisine lanet okur.

Sonra da kadın "Eşhedü billâh bu kocam bana zina isnadında ve çocuğumun nesebini nefy hususunda kâzibterdendir" diye dört defa şe­hadet eder. Beşinci olarak da "Eğer zevci kendisine zina isnadında ve çocuğunun nesebini nefy hususunda sadıklardan ise kendi üzerine Allah´ın gazabı olsun"der.

Bu veçhile mülâaneyi müteakib hâkim tarafından beyinlerinin tefrikine karar verilir. Nitekim atiyen tafsilâtı görülecekdir.

495 - : Liân icrası için taleb vukuunda hâkim, bir hata eseri ola­rak ilk evvel zevceye sonra da zevce Han yapdırsa zevcin Hanından sonra zevceye tekrar lian yapdırması muvafık olur. Maahaza mülâane bu ve hile iade edilmeyib tefrika hükm edilse - ictihad mahallî oldğundan- hüküm, nafiz olur.

(Zevcİfi Hanında lanet, zevcenin liaründa da gazab taoırleri Kulla­nılıyor. Bunun sebebini beyan için. Mâliki kitablarmda deniliyor ki Zevç. bu lian ile zevcesini veya çocuuğunu kendi ailesinden teb´id etdiği için onun hakkında lanet okumak nıünasib bulunuyor. Kadın ise kötü hare­ketiyle kocasını igzab etmiş olacağı cihetle onun da üzerine gazab ile dua etmesi uygun bulunmuşdur. Binaenaleyh aksini iltizam kifayet etmez.

İleride de işaret olunacağı üzere Malikîîere göre gayri müslimler ara­sında Han icrası mecburî değildir. Bunlar Handan imtina ederlerse cebi olunmazlar, belki bu hususda kadınlar, kocalarına üzüntü verdiklerinden dolayı te´dib olunurlar ve kendi milletlerinin hâkimlerine red edilirler. Bu hâkimler, kendi dinlerine göre karar verirler, hükümlerine müdaha­le edilmez. Fakat Hane muvafakat ederlerse hıristiyan kadınları keni-selerinde, Yahudi kadınları bîalerinde, mecusî kadınları da âteşkedele-rinde lianda bulunur. Muhtasarı ^bîzziya, EbüFberekât, Düsûkî.)

(Şafiî kitablannda da deniliyor ki : zina fazihası, kazf cürmünden daha çirkindir. Bu cihetle zevcenin şahadetinde gazab, zevcin şahadetin-, de de lanet zikredilmektedir. Çünkü azab ile intikam mânasına olan ga­zab, rahmetden uzaklık mânasına olan lânetden daha ağırdır.

Şafiî fukahası diyorlar ki: lian, mekân ve zaman itibariyle tağliz olunur. Yani: lian için alakadarlarca en şerefli bir mekân, bir zaman in-tihab edilir. Meselâ : Müslümanlar için cuma günü ikindiden sonra bir ca­mi minberi önünde lian yapılır. Zimmîlerin lianları da havralarında, kilise­lerinde, ateşkedelerinde icra edilir. Tuhfetül´muhtac.

Lian esnasında sulâhadan hiç olmazsa dört zat da hazır bulunmalı­dır. Bütün bunlara riayet edilmesi, Han hâdiselerini azaltmak, yalan ye­re liane tevessülden halkı men etmek, islâm şiarını izhar eylemek gibi maslahatları mutazammındır.)

(Hanbelî fukahası da diyorlar ki: Lian, hâkimin veya onun makamı­na kaim olan bir zatın huzurunda yapılır. Kadın Han esnasında hazır de­ğilse kocası onun adını, nesebini tasrih eder.

Lian esnasında müslümanlardan bir cemaatin • bulunması müstahab -dir. Ebül´hattaba göre Hanın tazim edilen bir mekânda, bir zamanda ya­pılması da müstahabdir. Bu zamandan maksad, ikindiden sonra olan za­mandır. Elmuğnî.) [24]

Lîanı Îcab Edib Etmeyen Bazı Sözler ;



496 - : Bir erkek, zevcesine «Ey- zaniye!» ve^a. «Sen zina etdin» ve­ya «Ben senin zina etdiğini gördüm» dese Hanı mucib bir kazifde bulun­muş olur. Zevce hakkındaki bu kazif, haddi değil. Hânı icab eder. Zevcesi­ne böylece kazif eden bir erkeğin, liândan imtina ederse taleb vukuunda lian edinceye kadar habsi lâzım gelir.

497 - : Bir kimse, zevcesine «Ey zaniye kızı zaniye = rosbu kızı rosbu» dese hakkında hem Hân, hem de haddi kazif lâzım gelir. Çünkü zevceye kazif, Hânı, kain valideye, kazif de haddi müstelzimdir.

Bu halde her ikisi bu haklarını talep ederlerse evvelâ had cezası ic­ra dilir, artak h´âne ehliyet kalmaz. Fakat yalnız zevce hakkım taleb ederse yalnız lian yapılır, badehu validesi de hakkını isterse o zaman had

de İcra edilebilir.

Kazif zamanında zevcenin validesi ber hayat değilse liân ile haddi taleb hakkı zevceye aid olur. Bu takdirde evvelâ had icra edilir, Hâne ma­hal kalmaz. Meğer ki zevce evvelâ liân talebinde bulunmuş olsun.

498 - : Bir kimse, müteaddit zevcelerine bir lâfz ile veya ayrı ay­rı lâfızlar ile kazif de bulunsa bakılır : Eğer o kimse Hâne ehil isel bu zevcelerinden her biri için ayrıca Hâne tabi olur. Liâne ehil değilse yal­nız bir haddi kazif lâzım gelir. Çünkü haddi kazifde tedahül carîdir.

O kimse, liâna ehil olduğu halde zevcelerinden bazıları üâne ehil ol­masa yalnız bu ehil olmayanlardan dolayı Hân lâzım gelmez.

499 - : Bir kimse, bir gahsı zevcesiyle mücameatde bulunur bir hal­de gördüğünü söylese bununla kazifde bulunmuş sayılmaz. Zevcenin müstekreh olarak veya bir sabî ile mücameatde bulunduğunu söylediği takdirde de kazif olmuş olmaz.

Bir erkeğin zevcesine «Sen haram bir suretde mücameatde bulun­dun» veya «haram olarak vatıy edildin» demesi de liânı icab etmez. Çün­kü bu halde kadına zina isnadı, tahakkuk etmiş olmaz.

500 - : Bir kimse, zevcesinin çocuğu hakkında «Bu çocuk zinadan­dır» veya «Bu çocuk benden değildir» dese nesebi nefy etmek suretiyle liânı mucib bir kazifde bulunmuş olur. Fakat zevcesine «Bu çocuğu sen doğurmadın» dedi takdirde Uân lâzım gelmez. Şu kadar var ki, vilâdeti ikrar eder veya kabile, vilâdete şahadetde bulunur da badehu «Bu benim oğlum değildir» derse liân lâzım gelir. Zira bu hal de kazif, tahakkuk, et­miş bulunur.

501 - : Bir kimse, zevcesinin hamli hakkında «Bu hamil, benden de­ğildir» dese bu söz, imamı Azama göre liânı icab etmez. Çünkü bu ham­lin filhal mahiyyeti meçhul ve bir rîhden, bir intifandan ibaret olması melhuzdur. Fakat İmameyne göre bu nefy tarihinden itibaren altı ay­dan evvel çocuk dünyaya gelirse liân lâzım gelir. Altı aydan ekserde ge­lirse liân icab etmez. Çünkü bu takdirde çocuğun kazif zamanında mevcu­diyeti müteyakken sayılma

Amma «Sen zina etmişsin, gebe bulunuyorsun» denilmesi bil´ittifak liâm mucibdir.

502 - : Bir erkeğin zevcesine «Sen eğer gebe isen zaniyesin» de­mesi haklarında liânı icab etmez. Çünkü kazfin şarta ta´liki caiz değildir. Bedayi, Bahri Raik, Hindiyye. (Eimmei selâseye göre bir kimse, muhsan olan zevcesine kazif­de bulunsa hakkında had lâzım gelir ve fışkına hükm olunur, şahadeti reddedilir .Meğer ki bir beyyine ikame etsin veya kendisi liân talebinde bulunsun.)

Had için hudud mebhasine müracaat!

(Maliki fukahasından bazılarına göre bir kimse, zevcesine hitaben zi­na etdiğini görmüş olduğunu tasrih veya çocuğunun nesebini nefy etmek­sizin mücerred «Sen zina etdin» dese veya «Ey zaniye!..» diye söylese bundan dolayı had ve liân icab etmez.

Mâlikîlere göre hamlin nesebini nefiy, sahilidir. Bunun için muayyen bir müddet yokdur. Elmuğnî, Ebüîberekât.)

(îmam Şafiîye göre de hamli nefy etmekden dolayı liân icra edile­rek neseb kat edilebilir, imam Ahmede göre ise vaz´ı hamilden evvel liân yapılıb yapılamıyacağına dair iki vecih vardır. Bir veçhe göre liân yapı­lamaz. Çünkü çocuk henüz tahakkuk etmemisdir.

Elmuğnî´de deniliyor ki : Bir kimse, zevcesine «Ey zaniye!» demek­le zevce de «Ben seninle zina etdim» dese ikisine de had lâzım gelmez. Çünkü kadın, bu söziyle kocasını, tasdik etmiş olur. Böyle bir kerre ik­rar etmesi ise zevce hakkında haddi icab etmez. Şafiîlere göre ise bunun­la zevç hakkında had lâzım gelir. Zira zevcenin bu mukabelesi, onu tas­dik değil, belki örfe nazaran reddir.

Kezalik ; Zevç «Ey zaniye!.» demekle zevce de «Sen benden daha zanîsin» dese ikisine de had lâzım gelmez. Ebu Sevre, ashabi re´ye göre zevcenin bu sözü, kazif değildir, imam Şafiîye göre de kaHf niyyetiyle söylenmemiş ise kazif sayılmaz. Fakat Kadı´ya. Eb´- Kasımı Hırkî´ye göre bununla zevce hakkında had lâzım gelir. Çünkü zevcine kazifde bu-lunmuşdur. Zevç hakkında ise had lâzım gelmez. Zira zevcesi kendisini tasdik etmişdir.

Kezalik Zevç «Ey zaniye!.» demekle zevce «Belki zanî sensin» de­se her biri diğerine kazf etmiş olur. Binaenaleyh her birine haddi kazif lâzım gelir. Şu kadar var ki, zevç bu haddi iddiasına beyyine ikame et­mekle veya liânda bulunmakla iskat edebilir. Fakat zevce beyyine ikame etmedikçe kendisinden haddi iskat edemez. Muğnî.)

(Zahİriyyeye göre bir kimse, zevcesine mutlaka zina isnad etse veya adım tasrih ettiği bir şahıs ile zinada bulunduğunu iddia eylese hâkim, o kimse ile zevcesini talebleriyle mukayyed olmaksızın mahkemeye celb ederek istizahda bulunur. Hâkim, evvelâ zevcden iddiasına beyyine ister, beyyine ikame ederse zevce hakkında haddi icra eder, beyyine ikame ede­mezse üâne davet eder. Zevç liânda bulununca kendisinden had sakıt olur. Ldânda bulunmazsa hakkında haddi kazif icra edilir. Hâkim, zevcin iltiâ-nım müteakib zevceye iltiânda bulunmasını enir eder. Zevce de liânda bu­lununca hadden kurtulur, nikâhları münfesih olur. Elmuhallâ.) [25]

Liânın Evsafı :



503 - : liân, bir vecibedir. Zevç ile zevceden herhangi biri, kazif vukuundan dolayı mülâane talebinde ısrar ederse hâkim, liân icrasına mecbur olur. Şöyte ki : zevce liân talebinde bulunduğu takdirde hâkim, zevce cebr eder, ya liânda veya nefsini tekzibde bulunmadıkça kendisini habisden çıkarmaz.

Bilâkis zevç liân talebinde bulunduğu halde zevce imtina etse hâkim tarafından habs edilir. Liânda veya isnad edilen fazihayi ikrarda bulun­madıkça habiftden çıkarılamaz.

504 - : L,iânın af ve ibraya, sulhe ihtimali yokdur. Çünkü liân, zevç canibinde kazif yerine, zevce canibinde haddi zina makamına kaimdir.

Bunlarda ise afuv, ibra, sulh carî değildir.

Binaenaleyh kadın, kocasını murafaadan evvel af etse veya onunla bir mal üzerine musalehada bulunsa bu, muteber olmaz. Musaleha takdi­rinde bedeli sulhu red ederek liân dâvasında bulunabilir.

505 - : Liân, tekadümi zaman ile sakıt olmaz.

Binaenaleyh zevce, liân idiasını terk etdiği halde bilâhare tekrar id­diada bulunsa dâvası «mesmu olur. Çünkü bu, kendi hakkıdır. Hak ise te-kadüm ile sukut etmez.

506 - : Liânda niyabet carî değildir.

Binaenaleyh zevç ile zevceden birinin bir şahsı,Hâne vekil tayin et­mesi sahih olmaz. Çünkü liân, had menzilesinde ye min vechin şahadet veya yemin mahiyetinde olduğundan niyabete ihtimali yokdur. Şu ka-.dar var ki, zevce kendisine, kazif edildiğini beyyine ile isbat için birisini tevkil edebilr.

Bu, imamı Âzam ile İmam Muhammede göredir, imam Ebu Yusüfe göre bu tevkil de caiz değildir. Bedayî, Hindiyye, Reddi Muhtar.

(İmam Şafiîye göre lian, bir vecibe değildir. Esasen zevce kazfin-den dolayı haddi kazif lâzım gelir. Zevce hakkında da isnad edilen fazi-hadan dolayı, vaki ise haddi zina icab eder. Şu kadar var ki, bunlar liân yoliyle bu hadlerderi kurtulabilirler. Çünkü liân takdirinde tearuz vaki olur, iki tarafdan hiç birinin sıdkı tebarüz etmemiş olacağından hiçbiri hakkında had icrasına imkân kalmaz. Velhâsıl : ilândan imtina, habsi icab etmez ve liân talebi yalnız zevce aid bir hak olduğundan yalnız zev­cenin talebiyle liân yapılamaz. Bedayi.)

(Mâlikîlere göre zevç, liândan, nükûl edib sonra hadden evvel lianda bulunmak istese bu talebi kabul edilir. Yalnız îbni Rüşde göre kabul edil­mez. Çünkü zevcin liândan nükûlü, kazfi ikrar demekdir. Bu ikrarından rücuu ise caiz değildir.

Bilâkis zevce, liândan nükûl etdikden sonra liân talebinde bulunsa bu talebi kabul edilmez. Çünkü bu nükûle zevcinin hakkı teallûk etmişdir, artık bundan zevce rücu edemez. Yalnız Ibni Rüşde göre zevcenin bu ta­lebi kabul edilir. Zira zevcenin bu nükûlü, zinayı ikrai* demekdir. Bu ik rardan rücu ise caizdir. Muhtasarı Ebizziya, Muhammedi Hırsının şerhi, Aliyyi Adevînin haşiyesi.) [26]

Liân Yapılabilmesi Îçin Vücudi İktiza Eden Şartlar:



507 - : Liân icra edilebilmesi için kazif ile makzufe, yalnız kazi-fe, yalnız makzufe, nefsi kazfe aid olmak üzere - aşağıdaki meselelerde yazılı olduğu üzere - bazı şartlar vardır. Bu şartlar bulunmadıkça liân yapılamaz.

508 - : Zevç ile zevceden her biri, şahadet ve yemine ehil, yani âkil, baliğ, hur, müslim, natık, kazifden dolayı evvelce gayri ınahdud bu­lunmalıdır. Çünkü Uân, lâ´net ve gazebe makrun, yemin ile müekked şa-hadetden ibaretdir. Binaenaleyh şahadete, yemîne her ehil olan, liâne de ohildir. Bunlara ehil olmıyaniar ise liâne de ehil değildirler.

Bu halde âkil ile mecnuna, mecnun ile âkile arasında, baliğ ile gayri baliğe ve baliğe ile gayri baliğ arasında, hür ile cariye ve hürre ile mem­lûk arasında, müslim ile gayri müslime ve gayri müslim ile ihtidat eden zevcesi arasında, nâtık ile ahres arasında, kazifden dolayı mahdud ite gayri mahdude ve mahdude ile gayri mahdud arasında mülâane carî olamaz.

509 - : Zevç ile zevce arasındaki nikâh, bir nikâhı sahih olmalıdır. Duhul bulunsun bulunmasın. Binaenaleyh bir kimse, nikâhı fâsid ile almış olduğu bir kadına kazifde bulunsa liân lâzım gelmez. Çünkü fâsid bir ni­kâh, hakikaten nikâh değildir.

510 - : Zevceyn arasındaki nikâh, beynunet ile veya mevt ile zail ol mamış olmalıdır. Binaenaleyh bir kimse, bainen veya üç talâk ile boşa-dığı zevcesine kazifde bulunsa liân lâzım gelmez. Çünkü beynunet ile zev-ciyyet zail olmuşdur.

Kezalik : bir kimse, zevcesine vefatından sonra kazifde bulunsa lian icab etmez. Zira mevt ile zevciyyet nihayet bulmuşdur.

Fakat bir kimse, ric´iyyen boşadığı zevcesine iddeti içinde kazifd; bulunsa liân lâzım gelir. Çünkü talâkı ric´î, zevciyyeti derhal ibtal etmez.

511 - : Kadın ile kocası arasında kazifden sonra beynunet vücude gelmemiş olmalıdır. Binaenaleyh bir kimse, zevcesine kazf etdikden son­ra aralarında beynunet vücude .gelse bundan dolayı liân ve had lâzım gelmez. Çünkü liân, zevceyn arasında cari olur. Hâdisede ise zevciyyet za­il olmuşdur. Hadde lâzım gelmez. • Zira kazif, ecnebiyye hakkında vuku bulmaimşdır.

Fakat bir kimse zevcesine; «Zevciyyetden mukaddem zina etmiş» olmakla kazifte bulunsa liân carî olur. Çünkü kazif anında zevciyet ka­imdir.

512 - : Liân yapılmasına zevç ile zevce veya bunlardan yalnız birisi talib olmalıdır.

Binaenaleyh taleb bulunmadıkça hâkim, hâdiseyi bizzat takib ede­mez.

513 - : Makzuf bulunan zevce, kendisine isnad edilen zinayı münkir bulunmalıdır. Şayed ikrar ederse hakkında had lâzım gelir, liâne mahal kalmaz.

514 - : Kendisine kazif edilen zevce, zinadan afif bulunmalıdır. Afif olmadığı veya yanında babası gayri maruf çocuğu bulunduğu takdirde liân ve had icab etmez. Yalnız îmam Ebu Yûsüf´e göre kendisi ne şübhe ile mukarenet edilmiş olan bir kadın hakkındaki kazif de Hânı, haddi icab eder. Çünkü bu mukarenet, iffeti izale etmez.

515 - : Liân icra edilebilmesi için zina ile kazif, cizazı tenasül hak­kında vukubulmalıdır. Bu, makzufün fihe aid bir şart&tr.

516 - : Zevce hakkındaki kazif, sarih veya sarih mecrasına carî bir tâbir ile yapılmalıdır. Nitekim kısmen evvelce beyan olunmuşdur. Bu da makzufün bine aid bir şart demekdir.

517 - : Kazif, darı islâmda yapılmış olmalıdır.

Binaenaleyh zevce frakında dari harbde yapılmış olan bir kazif den dolayı had ve liân carî olmaz.

518 - : îsnad edilen zina hakkında beyyine gayri mevcud olmalı­dır.

Binaenaleyh zevç, iddiasına muvafık dört sahici ikame edebilirse liâ-ne hacet kalmaz, bu halde zevce hadde müstahik olur.

Zevç, eğer evvelce kazifde bulunmamış, ise şahidlerden biri olabilir. Bu şehadetden dolayı müttehem olamaz. Çünkü âdete nazaran bir erkek, kendisine şeyn verecek bir fazihayi yalan yere iddiada bulunmaz, belki setre çalışır. Bedayi, Hindiyye, Reddi Muhtar, Dürer. (İmam Mâlik´e göre liân, iki müslim, rakik zevç ile zevce arasında carî olur, fakat iki gayri müslim zevç ile zevce aarsmda carî olmaz. Yal­nız zevç, müslim olduğu halde zevcesi kitabiyye bulunsa nefyineseb sure­tiyle olan kazifden dolayı bu kadın da üâne tabi olur.

Malikîlere göre bir kimse, mücameate mütehammil sagîr zevcesine zina isnad etse, yani : onu zina eder bir halde gördüğünü iddia eylese kendisine liân teveccüh eder. Bu Hândan sonra zevciyyet, yine devam eder. Şu kadar varcki, bu liân ile hadden kurtulmuş olur. Fakat mücame­ate mütehammil bir yaşda bulunmayan zevce hakkındaki kazif, ne liânı ne de haddi icab etmez. Çünkü, bu kazfin mahzı kizb olduğu malûm ol­makla bundan dolayı zevceye bir âr lâhik olmuş olmaz.

Bir kimse, bainen boşarnış olduğu kadına iddeti içinde kazifde bulun­sa aralarında liân carî olur. Fakat bu kadına iddetinden sonra mutlaka zi­na etmiş olmasiyle veya iddeti içinde zina etmiş olmasiyle kaaifde bu­lunsa had lâzım gelir, liân carî olmaz. Şerhi Ebil´berekât, Elmuğnî.)

(îmam Şafiîye göre liân, şahadet lâfziyle yapılan yeminlerden iba-retdir. Binaenaleyh yemîne her ehl olan, liâne de ehildir. Velev ki şahade­te ehil olmasın. Bu cihetle liân, iki rekikin, iki ahresin, iki gayri müsli-min arasında carî olabilir. Bu husysda ahresin kitabeti de işaret hük­mündedir.

Yine İmam Şafiîye göre vefat etmiş olan zevce hakkındaki kazif de liânı icab eder. Bu liân, onun kabri üzerinde yapılır. Fakat zevciy-yetden mukaddem bir tarihe izafe edilen kazifden doiayi had lâzım gelir. Liân lâzım gelmez. Bedayi.

Elmuğnî´de deniliyor ki : Eimmei selâseye göre bir kimse, zevcesine aralarında beynunet hâsıl oldukdan sonra hali zevciyyete izafetle kazif­de bulunsa bakılır : Eğer o kadının nesebi nefy edilmek istenilen çocuğu mevcut ise aralarında liân carî olur, mevcut değilse had lâzım gelir, liân carî olmaz.

Yine Elmuğnî´de deniliyor ki: İmam Şafiî ile îmam Ahmed´e göre nikâhı fasidden mütevellit çocuk dolayısiyle de liân carî olur. Çünkü bu çocuğun nesebi lâhik olacağından nefyine ihtiyaç görülür.

Aralarında nikâhı fasit bulunan bir erkek ile bir kadın iîüanda bulununca aralarında bir veçhe göre müebbeden tahrîm sabit olur. Çün­kü bu, bir sahih liândır. Diğer bir veçhe göre tahrim sabit olmaz. Zira aralarında firkat, bu iltiân ile hâsıl olmuş değildir. Belki sahih bir nikâ­hın mevcut olmamasından ileri gelmişdir.

îmam Şafiîye göre zevcesine kazif eden zevcin bu hususda şaha­deti makbul değildir. Çünkü bir gayz neticesi olarak böyle bir şahadete kıyam etmekle müttehem bulunur. Töhmet ihtimali ise şahadete manidir. Bedayî.)

(îmam Ahmedden bir rivayete göre liân, her mükellef olan zevç ile zevce arasında carî olabilir. Bunların ikisi de ister müslim, âdil, gayri mahdud bulunsun ve ister gayri müslim, fâsik, kazifden dolayı mahdud bulunsun ve gerek birisi müslim, âdil bulunduğu halde diğeri bulunma­sın müsavidir. Said îbni Müseyyebin mezhebi de böyledir.

îmam Ahmedden diğer bir rivayete- göremÜ3İim, âdil, hür, kazifden dolayı gayri mahdud olmıyan zevç ile zevce arasında liân carî olmaz. Züh-rîden de böyle mervîdir,

Kezalik zevceynden biri gayri mükellef olunca da aralarında liân ce­reyan etmez.

Hanbelî fukahasma göre bir kimse, bir ecnebiyyeye kazif etdikden sonra onunla evlense hakkında liân carî carî oîmayıb had lâzım gelir. Çün­kü kazif, o kadının ecnebiyye olduğu haline müsadif olmuşdur.

Kezalik : bir kimse, teehhül etdiği bir kadma nikâhdan evvelki bir zamana izafetle kazifde bulunsa yine had lâzım gelir. Liân carî olmaz; Gerek çocuk bulunsun ve gerek bulunmasın. îmam Mâlik ile Ebu Sevr´in kabil de böyledir. îmam Şafiîye göre ise eğer çocuk mevcud değilse liân carî olmaz. Fakat aralarında çocuk mevcud ise bu hususda iki vecih var­dır.

Hanbelîlere göre zevcenin talebi bulunmadıkça kendisine kazif etmiş olan zevci hakkında ne had ikame edilir, ne de liân carî olur. Çünkü bu taleb, zevcenin hakkıdır. Hattâ zevce, mecnun veya mahcur olsa bu hakkı velîsi taleb edemez.

Kezalik : çocuk olan bir zevcenin velîsi ve cariye olan bir zevcenin mevlâsı, zevç hakkında ta´zir icrasını da taleb edemez. Çünkü bu, teşeffii sadr için sabit olan bir´ hakdır. Bu hususda başkası buna müstahik ola­nın makamına kaim olamaz.

Şayed zevç, zevcesinin talebi bulunmaksızın liân yapılmasını istese bakılır: Eğer nefy edilmesi matlûb bir neseb mevcud değilse veya her­hangi bir sebeble, meselâ: beyyine ikamesi veya ibra suretiyle had sakıt olursa liân yapılmasına mesağ bulunmaz. Ekseri ehli ilmin kavli de bu merkezdedir. Yalnız Şafiiyyeden bazı zatlara göre bu halde de firas.1 iza­le için liân carî olabilir. Sahih olan, bunun hilafıdır. Çünkü zevç, talâk yoîiyle firaşı izaleye kadirdir.

Fakat nesebini nefy etmek matlûb olan bir çocuk mevcut olduğu takdirde zevç de "liân talebi hakkına mâlik olur.

Hanbelî fukahasına göre zevce, hakkında vukubulub liânı icab eden herhangi bir kazf hususnda kazifin basîr olmasiyle âma olması arasında fark yokdur. imam Şafiînin kavli de böyledir. Fakat İmam Mâlike ve Yahyel´ensarîye göre kazif, ya rüyete müstenid olmalı veya hamli inkâr suretiyle bulunmalıdır ki, liân lâzım gelsin. Elmuğnî.)

(Zahiriyyeye göre liân hususunda zevç ile zevce; gerek hür ve ge­rek rakik olsunlar, gerek ikisi de müslim veya birisi müslim dğeri kitabiy-ye veya ikisi de kitabî bulunsun müsavidir.

Kezalik zevceynin kazfinden veya zinadan dolayı mahdub olub ol­mamaları, aralarında duhul bulunmuş olub olmaması, ve her ikisinin ve yahut yalnız birisinin âma veya fâsik bulunub bulunmaması, v§ isnad edi­len zina fazihasınm rüyete müstenid olub olmaması müsavidir. Hâkim, herhelde hâdiseyi takib eder, taleb vukuu şart değildir. Elmuhallâ.)

(Eimmei selâseye göre liân icra edilebilmesi için kazf in herhalde ce-hazı tenasül hakkında ohnası şart değildir. Makûs cihet hakkındaki kezif de liânı müstelzim olur. Elmuğnî.) [27]

Liândan Evvel Kazein Sübutü :



519 - : Liân icrasına hâkim tarafından karar verilebilmesi için kaz-fin sübutü lâzımdır. Bu sübut, ya ikrar ile veya beyyine ile olur. Şöyle ki

Zevcenin kazif iddiasını zevç, ikrar ve itiraf eder veya inkârı takdi­rinde zevce en az âdil erkek şahadetiyle. isbat edebilirse liân ikame edi­lir. ,

Bu hususda kadınların şahadetleri ve şahadet üzerine şahadet ve ka­dının kadıya mektubu muteber değildir. Çünkü hudud mesabesinde bu­lunan liân, şübhe ile bertaraf olur.

520 - : Zevce, kazif hakkında şahid ikame etdikden sonra zevç, ken­disini zevcesinin tasdik, zinayı ikrar etmiş olduğunu iki erkek veya bir erkek ile iki kadımn şahadetleriyîe İsbat etse had de, ilân da sakıt olur.

Zevç ile zevcenin beyyineleri bulunmadığı takdirde biribirini istin-lâfda bulunamazlar. Hindiyye. [28]

Lianı Vücubünden Evvel Veya Sonra Iskat Eden Şeyler:



521 - : Kazifden sonra zevç ile zevceden biri veya her ikisi tecen-nün veya irtidad etse veya dilsiz kalsa veya birine kazif edib de hakkın­da haddi kazif icra edilse veya zevce haram´ bir suretle vatiy olunsa ve­ya aralarında beynunet vukua gelse lian sakıt olur, had de lâzım gel­mez. Hattâ beynunetden sonra nikâhı tecdid etseler de liân yapılamaz. Çünkü sakıt olan, .avdet etmez.

Binaenaleyh bir kimse, zevcesine «Ey zaniye sen bainsin» veya «üç talâk ile boşsun» dese ne liân ne de had lâzım gelir. Çünkü zina isnadı, zevciyyet haline müsadif olmuş, badehu talâk ile beynunet vukua gelmiş-dir.

Fakat «Sen üç talâk ile boşsun ey zaniye» dese liân lâzım gelmezse de had lâzım gelir. Zira kazif, beynunetden sonra âdeta bir ecnebiyye hak­kında vaki olmuş olur.

522 - : Kazifden sonra vaki olacak talâkı ricl ile üân sakıt olmaz. Meğer ki liân ikamesinden evvel iddetin geçmesiyle beynunet husule gelsin

523 : - Liânı vi&eubünden sonra iskat eden her şey, liânın badel´icra hükmünü de ibtal eder.

Meselâ : zevç ile zevceden biri, mülâaneden sonra tecennün etse ve­ya nefsim tekzib eylese artık liânın hükmü kalmaz, nikâhları hâli üze­re devam eder. Şu kadar var ki, zevç, nefsini tekzib etdiği takdirde hadde müstahik olur. Bedayi, Hindiyye, Dürri Muhtar.

« (Fıkhı Hanbelîde deniliyor ki: zevç, zevcesine kazf edib de bade­hu Hândan evvel veya liânı itmamdan evvel vefat etse liân sakıt olub çocuk var ise kendisine lâhik ve zevcesi varis olur. Zevce, kendi liânını ikmalden sonra, zevcesinin Hânından evvel vefat edince de hüküm böy­ledir. Bu hususda fukaha, müttefikdirler. Ancak imam Şafiîye göre yal­nız zevcin Haniyle beynunet hâsıl, tevarüs sakit, çocuğun nesebi müntefi olur. Zevce iltiânda bulunmazsa hakkında thad lâzım geür. Elmuğnî.) [29]

Lianın Hükmü



524 - : Liânın hükmü, - aşağıdaki meseleler veçhile - mukarenet ve istimtam haram olması, tefrik ile beynunet husule gelmesi, nesebin kat´edilmesidir.

525 - : Zevç ile zevce mülâanede bulunmakla aralarında hemen mukarenet ve istimtaın hürmeti tekarrür eder, fakat aralarında hemen firkat hâsıl olmaz. Bu halde zevç, zevcesini bainen tatHk etmelidir. Etmez­se hâkim tarafından tefrika hükmedilmesi lâzım gelir.

Binaenaleyh tefrik vaki olmadıkça zevciyyet ahkâmı carî, zevcin ta­lâkı, zihan, i´lâsı muteber ve aralarında tevarüs carî ölür. 55evc, nefsini tekzib ederse aralarında nikâhı tecdide lüzum görülmeksizin mukarenet de caiz olur.

Fakat İmam Züfere göre mücerred liân yapılmakla firkat vaki olur. Hükme ihtiyaç görülmez.

526 - : Telâunda tekerrür carî değildir.

Binaenaleyh bir kimse, zevcesine defeat ile kazifde bulunsa hakkın­da yalnız bir liân lâzım gelir.

527 - : Liânı müteakib vuku bulacak tefrik ile bir talâkı bain ta­hakkuk eder. Çünkü zevcin sebebiyet verdiği firkatler, talâk kabilinden-dir. Bununla mülki nikâh, bilkülliyye" zail olur. Zevç veya zevce, nefsini´ tekzib etmedikçe zevciyyeti iade caiz olmaz.

Bu, İmamı Âzam ile îmam Muhammede göredir. Fakat İmam Ebu Yusüfe, İmam Züfer ile Hasan îbni Ziyad´a göre bu tefrik ile bir hürme­ti müebbede vücude gelir. Artık zevciyyeti iade asla caiz olmaz.

528 - : Hâkim, zühul ederek daha liân tamam olmadan tefrika hükm etse bakılır: eğer zevç ile zevceden her biri liânın büyük bir kısmını, me­selâ : dörtdde üçünü yapmışlar ise tefrik nafiz olur. Çünkü ekser için hükmi kül vardır ve bu hükm, ictihad mahallinde vaki olmuş olur. Fakat daha liânın ekserisi yapılmamış ve yahut zevç ile zevceden yalnız birisi tamamen liânda bulunub da henüz diğeri iltiânda bulunmamış ise tefrik nafiz olmaz.

529 - : Çocuğun nesebim nefy etmek suretiyle olan kazifden dola­yı liân icra edilince hâkim, «Bu çocuğu validesine ilzam etdim, bunu zev­cin nesebinden çıkardım» diyerek çocuğun nesebini zevcden kat ile vali­desine ilhak eder. Fakat liân icra edilmedikçe nesebin kat´ına hükm edi­lemez.

Binaenaleyh kazif, lianı icab edecek veçhile mün´akid olmazsa veya liân, badelvücud bir veçhile sakıt olursa veya liânı icab etdiği halde zev-ceyn, mülâaneyi terk ederlerse çocuğun nesebi münkati olmaz.

Meselâ bir kimse, zevcinden doğan çocuğun nesebini nefy edib zev­cesi de kendisini tasdik eylese bununla o çocuğun nesebi münkati olmaz. Çünkü bu takdird liân icrası müteazzir olur. Liân müteazzir olunca onun hükmü olan nefyi neseb de müteazzir bulunmuş olur. Zevç ile zevcenin nesebi nefiy hususundaki tesadükuna itibar olunmaz. Çünkü neseb, ço­cuğun hakkıdır.

530 - : Çocuğun uluku, liân carî olamıyacak bir zamana müsadif olduğu takdirde de muahharan vukubulacak liân ile nesebi münkati olmaz.

Meselâ : Zevce, uluk zamanında kitabiyye veya cariye olub da ihti­da, etdikden veya azad edildikden sonra hamlini vaz eylese artık vuku bulacak bir nefy ile çocuğun nesebi kat´ edilemez. Çünkü ulûk zamanın­da Hâne ehliyet bulunmamışdır. Nesebi kat´ etmek ise liânın hükmü­dür.

531 - : Hamlin nesebi, vilâdetinden evvel kat´ edilemez. Çünkü ham­li nefiden dolayı imamı Azama göre liân lâzım gelmez ki, bu tarik ile ne­sebi kat´ etmek mümkün olsun.

îmameyne göre de neseb ile sabit olan irs gibi hükümler, hami için değil, evlâd için sabit olur. Hami ise infisal etmedikçe evlâd adını alamaz.

532 - : Liân neticesinde nesebi kat´ edilen çocuk ile liânda bulunan zevç arasında tevarüs ve nafaka hükümleri cereyan etmezse de sair ne­seb ahkâmı cereyan eder.

Binaenaleyh bunların biribirine şahadetleri, zekât vermeleri, biribi-riyle evlenmeleri caiz olmaz. Ve o kimse, bu çocuğu amden kati edecek olsa hakkında kısas cezası tatbik edilmez ve bu kimse ber hayat olduk­ça bu çocuğun nesebini başka bir şahıs iddia edemez. Velev ki çocuk, kendisini tasdik etsin. Çünkü o kimsenin hayatda bulundukça nefsini tekzib ederek, çocuğun nesebini kendisine ilhak etmesi me´muldür. Çocuk da bu sayede bir lekeden kurtulmuş olur.

Fakat o kimsenin vefatından sonra yaşı müsaid olan bir şahıs, bu çocuğun nesebini iddia edebilir. Zira artık tekzibi nefs ihtimali kalma-mışdır. Şu kadar var ki o şahıs, bu çocuğun zinadan mütevellid olduğu­nu dermeyan etmemelidir, ederse nesebi kendisinden sabit olmaz. Sübu-ti neseb bahsine de müracaat!

533 - : Liân yapıldıkdan sonra daha tefrika hüküm vermeden hâ­kim azl edilse veya vefat etse lâhik hâkim, yeniden liân icrasını emre­der. Hindiyye, Bedayi, Bahri Raik.

"(tmam Mâlik ile İmam Şafii´ye göre liân ile hürmeti müebbede sabit olur, zevceyn, nefislerini tekzib etseler de zevciyyeti iade caiz ol­maz. Hanbelîlerce de zahirî mezheb böyledir.)

{îmam Şafiîye göre de daha zevce iltiânda bulunmadan yalnız zev­cin Haniyle firkat vücude gelir. Çünkü liân zevce muhtesdir. Hattâ zevç, cariye bulunan zevcesine Hândan sonra bir veçhile mâlik olsa ken­disine tekarrüb edemez.

îmam Şafi´ye göre hamlin nesebini kat´ caiz olduğu gibi vilâdetine kadar intizar da caizdir. Elmuğnî, Tuhfe.)

(Hanbeli fukahasma göre firkat, zevç ile zevcenin liâniyle hâsıl olur. Birinin liânı kifayet etmez. Aralarını hâkimin tefrik etmesine lü­zum var mıdır, yok mudur? Bu hususda iki rivayet vardır. Bir ri­vayete göre mücerred müîâane ile firkat hâsıl olur, hükme muhtaç olmaz.

îmam Mâlik ile Ebu Sevr´in, Davudi Zahirî´nin, İbnd Münzirin kavi­leri de böyledir. Liân iîe husule gelen firkat, fesindir.

Hanbelîlere göre zevç, iltiânda bulunduğu halde zevce bulunmasa hakkında had İâzım gelmez, zevaiyyet hali üzere kalır. Hasenin, Evzaînin, ashalbı re´yin kavileri de böyledir. Fakat Şa´bî ile İmam Mâlike ve îmam Şafiîye göre hakkında had lâzım gelir.

lltiândan imtina eden zevce hakkında Hanbelî fukarasının muhte­lif kavileri vardır. Bir kavle göre habs edilir, iltiânda veya dört defa ik­rarda bulununcaya kadar habsden çıkarılmaz. Diğer bir kavle göre se-bilî tahliye edilir. Maahaza her ikisi de liânda bulunmadıkça neseb mün-kati olmaz. Bütün ehli ilmin kavli de bu veçhiledir. Yalnız îmanı Şafiîye göre mücerred zevcin Mâniyle firkate ve kat´ı nesebe hükm olunur.

Yine Hanbelî fukahasına göre bir kimse, zevcesini muayyen bir şa­hıs ile zina etmekle itham etse her İkisine de kazifde bulunmuş olur. O halde zevcesdyle mülâanede bulunursa her ikisine aid kazifden dolayı had sakıt olur. Gerek lian esnasında o şahsın adını zikr etmiş olsun ve gerek olmasın. Fakat liânda bulunmazsa her.ikisi de fcazfin muktezasını iste­meğe müstahik olur. Ve her hangisi isterse önün için o kimse hakkın­da had icra edilir. Talebde bulunmryan için had icra edilmez. îmam Mâ­likin kavli de böyledir. Şu kadar var ki, liân ile o şahsa aid had hakkı1 sakit olmaz. Hartbelî fukaıhasmdan bazılarına göre de bu kazf, yalnız zevceye müteveccih bulunmuş olur. Binaenaleyh bundan dolayı başkasına taleb ve had hakkı teallûk etmez. Elmuğnî)

(Zahiriyye mezhebine göre de mücerred Mân ile müebbed hürmet vü-cude gelir. Velev ki, bilâhare zevç, nefsini tekzib etsin.

Liânda bulunan zevce, gebe ise hamlinin nesebi de kocasından nefy edilmiş olur. Gerek Mânda söylenmiş olsun ve gerek olmasın. Şu kadar var ki zevç, hamMn nesebini ikrar ederse bu neseb kendisine lâhik olur. Bundan dolayı hakkında had lâzım gelmez. Çünkü hamM ikrar, zinanın vukuuna mani değildir. Hattâ zevce, yapılan firkat hususunda zevcini tasdik edib «hami ondan değildir» diye kocasının ikrarını kabul etmese hakkında had lâzım gelir, çocuğun nesebi müntefi olmaz.

KezaMlk : Bu kazif ve ikrardan sonra henüz Mân vuku bulmadan Çocuk doğacak olsa zevç, kendisinden haddi iskat için yine Mânda bu­lunabilir. Fakat çocuğun nesebi artık kendisinden asla müntefi olmaz. El-muhallâ.) [30]

Lian İle Kati Nesebin Şartları :


534 - : liân yapüdıkdan sonra tefriki müteakib nesebdn kat´edil-mesine hüküm verilmesi için aşağıdaki meselelerde beyan olunan şart­ların tahakkuku lâzımdır.

535 - : Nesetâ nefiy suretiyle olan kazif, vilâdet zamanına mü­sadif olmalıdır.

Şöyle ki : zevç, zevcesinin doğurduğu çocuğun kendisinden olmadı­ğını aradan tehnde = tebrik zamanı göçmeden iddia etmelidir.

Tehnie müddeti, bir iki ve İmamı Azamdan bir rivayete göre yedi günden ibapetdir. Fakat zevç, vuku bulan tehnieyi kabul eder ve çocuk için âdet veçhile vilâdet eşyasını almiya bağlarsa artık nefyine hakkı kal­maz, çocuğun nesebini delâleten ka´bul etmiş olur.

İmamı Azamdan düğer bir rivayete görö (bu nefy için muayyen bir müddet yokdur. Elverir ki kabule delâlet eder bir şey bulunmasın. Çün­kü nefyi neseb, teemmüle muhtaç bir şeydir. Bunun için teemmüle mü­sait bir zaman ister. Bu teemmül ise eşhasın ahvaline göre İhtilâf eder. Bu hususda bir vakit tayini müteazzârdir. Binaenaleyh âdete nazaran tehnie ve teemmüle müsaid bir vakit geçmedikçe nefy etmek sahih olur.

îmameyne göre bu hususda nifas müddetinin ekseri olan kırk gün tayin edilmiştir. Zira nafas, vilâdet eseridir. Vilâdet eseri devam etdikce de nefyi neseb caiz olur.

536 - : Zevç, gaib olduğu takdirde vilâdete ittılaı ânından itiba­ren yukarıdaki mesele veçhile ahkâm carî olur. Maahaza îmam Ebu Yu-süfden bir rivayete göre gaib, fisatöen, yani : çocuğun sütden kesilme­sinden evvel çıkıp geMrse nifas müddetine müsavi bir müddet içinde ne­sebi nefy edebiMr, fisalden sonra geMrse artık nefy edemez,

imam Ebu Yusüfden diğer bir rivayete göre de nifas müddetinden sonra haberdar olursa iki sene tamamına kadar nesebi nefy edebilir. Bu takdirde de nefy müddeti için reza müddeti nazara alınmış oluyor.

Şunu da ilâve edeMm ki, bu çocuğun doğmasiyle vaHdesinin mehri teekküd etmiş olur. Meselâ : bir kimse, bir kadın ile gıyaben evlenib de daha rüyet ve mükarenet vuku bulmadan bir çocuk vücude gelmekle nesebi nefy edilse aralarında Mân cereyan eder, çocuk validesine ilhak edilir, o kadın da mehrinin tamamına müstahik olur.

537 - : Çocuğun nesebi, ne sarahaten ve ne de delâleten kabul edilmemiş olmalıdır. Aksi takdirde kat´ma imkân bulunmaz.

Meselâ : Zevç, zevcesinin doğurduğu çocuk hakkında «Bil benîm çocuğumdur» veya «bu çocuk bendendir» dese onun nesebini sarahaten kabul etmiş olur. Yapılan tebrik ve tekmeyi kabul etdiği veya buna kar­gı sükûtta bulunduğu takdirde de nesebi delâleten kaibul etmiş sayılır. Çünkü âkil olan bir kimse, kendisine aid olmıyan bir çocuk hakkındaki tebriki kabul etmiyeceği gibi buna karşı sükût da etmez.

538 - : Doğan çocuk, tefrika hüküm zamanında ber hayat olma­lıdır, ğer ber hayat olmazsa nesebi kat´ edilemez.

Binaenaleyh bir kimse, zevcesinin doğurduğu çocuğun nesebim ve­fatından sonra nefy edecek olsa aralarında Man carî olabiMr. Fakat neşet kat´ edilemez. Çünkü neseb, mevt ile tekarrür eder, artık inkıtaa ihtimali kalmaz. Nesebin inkıtaı, Mânın levazımından değildir, mücerred kazifden dolayı Man cereyan eder. îmam Ebu Yusüfden bir rivayete göre bu halde liâne de mahal kal­maz. Çünkü müoerred nefyi veled suretiyle olan kazifden maksad, nese­bin kat´ edilmesidir. Bu maksad, müteazzir olunca artık Hânın bekasında bir faide kalmamış olur.

539 - : Çocuklar, tev´em dseîer her birinin nesebi nefy edilmelidir. Birinin nesebi kabul edildiği takdirde diğerlerinin de nesebleri kabul edil­miş, olur, artık kat´a imkân kalmaz.

Meselâ : bîr kimse, zevcesinin bir batında doğurduğu iki çocukdan birini ikrar, diğerini nefy edecek olsa bakılır: eğer ilk doğan çocuğu ik­rar ederse her iki çocuğun nesebi sabit ve Mân lâzım olur. Çünkü birinci çocuğun nesebini kabul, diğerinin nesebini de kabul demekdir. Zira hami, birdir. İkinci çocuğun nesebini inkâr etmek, ikrardan rücu demek olur. Halbuki neseb hakkındaki ikrardan rücua ihtimal yokdur.

Liâna gelince bu, ikrar edilen bir nesebden sonra nefyi neseb sure­tiyle vaki olan bir kazifden münbaisdir.

Bilâkis o kimse, ilk doğan çocuğun nesebini nefy, ikinci çocuğun ne­sebini ikrar ederse yine her iki çocuğun nesebi sabit olur. Çünkü ikinci çocuğun nesebini ikrar etmekle nefsini tekzib etmiş olur. Bu halde yalnız hadde müstahik olur, liâne mahal kalmaz. Çünkü toir kazifden dolayı had ile liân dctima edemez.

540 - : Nesebi nefy edilen iki tev´emden biri, Hândan evvel Ölse veya öldürülse artık ikisinin de nesebi kat´ edilemez. Çünkü meyyitin nesebi kesüemiyeceğinden sağ kalan çocuğun nesebi de kesilemez. 2üra bunlar, tev´emdirler.

541 - : Nesebin sübutüne şer´an hükm edilmemiş olmalıdır. Şer´-an mahkûm bissübut olan bir neseb, kat´ edilemez. Şöyle ki :

Bir kimse, zevcesinin doğurduğu çocuğun nesebini nefy edib de aralarında daha liân cereyan etmeden bir ecnebi bu çocukdan dolayı o kadına kazifde bulunmakla hakkında had icra edilecek olsa çocuğun ne­sebi o kimseden sabit bulunmuş olur, artık kat´ı nesebe imkân kalmaz, liân da sakit olur. Çünkü hâkim, kazif olan ecnebiye had vurmakla onu tekzib etmişdir. Bu tekzib ise çocuğun sübuti nesebine hüküm demek­dir. Sübutüne hükm edilen bir neseb ise artık kat1 edilemez. Bu ecnebi hakkındaki had ile kadının iffeti tezahür etmiş olacağı cihetle liân© de artık hacet kalmaz. Bedayi, Bahri Raik, Hindiyye.

« (imam Mâlike göre nefyi neseb, vaz´ı hamli müteakiib muaccelen vaki olmalıdır. Zevç, hamli bildiği halde nefy etmeyib zevcesine tekar-rübde bulunsa veya bilâ özür- nefiy keyfiyetini tehir ederse artık nesebi nefide bulunamaz. Bedayî.)

(İmam Şafiîye göre nesebi nefy için muayyen fcir müddet yokdur. Bu, fevridir. Çünkü nesebi fevren nefy etmemek, delâleten kabul demekdir. Zevç, nefye kadir olduğu halde nefy etmeyib sükût edince artık nef-ye hakkı kalmaz, imam Ahmedin kavli-de böyledir.

îmam Şafiîye nazaran avamdan bir şahsın bu fevrîlik meselesindeki cehaleti, bir mazeret teşkil eder.

Ataya, Mücahide göre zevç, nesebi muterif olmadıkça dilediği vakit nefy edebilir. Ebubekire göre de bu, Öyle iki üç gün gibi bir müddetle mukayyed değildir, belki âdetin cereyanına tâbidir. Meselâ : tevellüd ge­celeyin vuku bulsa sabah olub da nâsın dağılacakları zamana kadar nefiy müddeti devam eder. Fakat zevç, vuku bulan tehnîe ve dua hakkında âmin hân olursa neseb, kendisinden bil´ittifak sabit olur. Elmuğnî, Be­dayî.

Şafiîlerce iki tev´emden yalnız birinin nesebini nefy etmek, sahih değildir. Meğer ki vilâdetleri arasında en az altı ay bulunsun. Çünkü bir rahimde iki erkeğin nutfesinden birer, çocuğun bir müddet içinde tekev­vün etmesi, âdeti ilâhiyyenin cereyanına muhalifdir. Rahim, ihbal kuv­vetini haiz bir nutfeyi ihtiva edince ağzı nıünsed olur, artık başka nut-feyi kabul edemez. Tuhfetülnıuhtac.) [31]

Lîânın Sebebi Ve Hikmeti Teşkiiyyesî :



542 - : Liânın sebebi, zevcin, zevcesine yabancılar hakkında had­di icab edecek bir veçhile - kazf etmesidir. Bu kazf, zevcin, zevcesine ya zina isnad etmesi veya zevcesinin doğurduğu çocuğun nesebini nefy eylemesi suretiyle olur. Böyle bir kazfî müteakib zevç ile zevceden her­hangi biri mahkemeye müracaat ederek liân yapılmasını isteyebilir.

Fakat liân husus jr.da ihtiyata riayet edilmesi lâzımdır. Bazan bu gibi kazif hâdiseleri, bir gazab ve ihtiras neticesi olarak zuhura gelebilir. Bu takdirde liân tarikine gidilmesi, hâdisenin şüyuuna meydan verilme­si, asla muvafık olamaz. işte bu ihtimale mebnîdir ki, liân hususunda fevkalâde ihtiyata ria­yet edilmiş, hiçbir muamelede carî olmıyan dört defa şehadete lüzum gösterilmiş ve yalancı olan zevç hakkında Allah Tealânin laneti, yalan­cı olan zevce hakkında da Cenabı Hakkın gazabı davet edilerek her mü­minin ruhunu titretecek, kendisini yalan yere şehadetde bulunmadan men edebilecek bir yemin usulü kabul olunmuşdur.

Hattâ liân için mahkemeye müracaat vuku bulunca hâkim, evvelâ zevce nasihat verir, kendisini tövbeye davet eder, yalan yere şahadetde, yeminde bulunmadan tahzir ederek kendisine ahiret azabını hatırlatır. Sonra da zevceye ayni suretde nasihat vererek yalan yere yemin etme­mesini, ahıret azabına nazaran dünyevî cezanın pek hafif bulunduğunu kat´î bir lisan ile ihtar eder. Hâkimin bu veçhile hareket etmesi, müs-tahsendir.

Bütün bu Öğütlere, bu tahzirlere rağmen iki taraf, liân icrasında musir olursa artık hakim için mül&ane yapılmasına müsaadeden başka çare kalmaz.

« (Malikî fukahası diyorlar^ki: lüzumsuz yere liânda bulunmak, bir gocuğun nesebini nefy etmek, muvafık olamaz. Meselâ: çocuğun başka­sına benzemesi, mukarenet zamanında azî vukuu veya inzal vaki olma­ması, yahut tenasül cihazı yoliyle mukarenet yapılmamış bulunması, ne­sebi nefy etmek için bir sebeb teşkil etmez.)

(Şafiî fukahası da diyorlar ki: bir zina hâdisesinden dolayı zevce veya zevceye veya bir ecnebiye teveccüh edecek başka bir zarar melhuz olmadığı takdirde tatlik ile iktifa edilmesi, hâdisenin setredilerek şüyuu-na meydan verilmemesi, evlâdır.

Hattâ bir kimse, zevcesinin zinasına muttali olduğu halde doğur­duğu çocuğun kendisinden olub olmamasını ihtimal dahilinde görür­se mücerred bununla kazifde bulunması, nesebi nefy etmesi caiz olmaz. Çünkü iki ihtimal, müsavi olduğundan çocuğun firaşı sahihe is­tinadı müreccahdır. Bu halde - sahih kavle nazaran - kazif de, li­ânda haram olmuş olur.. Çünkü talâk İle müfarekat temin edilebilir, hâdisenin şuyuiyle alâkadarların mutazarrır olmasına meydan verilmiş olmaz,

Kezalik : bir erkek, kendisinin akim olduğunu zannederek buna is­tinat ile nesebi nefy iddiasında bulunması caiz değildir. Çünkü birçok akim sanılan kimselerin üıbale muvaffak oldukları vakidir.

Amma bir erkek, zevcesinin zinakâr olduğunu kat´iyyen bilir veya bir takım karinelere, vesikalara mebni müekked bir zan ile zan ederse o halde kazf ile Hâne tevessül edebilir. Çünkü bu takdirde firaşı tathire, nesebi siyanete; kendisini ardan vikayeye muhtaç bulunur. Halbuki her zaman ´beyyîneye destres olamaz.

Kadına gelince o da kocasının isnad etdiği zinadan berî olduğu tak­dirde kendisinden ve ailesinden âri def için taleb vaki olunca telâunde bulunmalıdır. Böyle olmadığı takdirde liânda bulunması icab etmez.)

(Hanbelîlere göre de her vakit kazfe, liâne tevessül edilmesi caiz değildir. Bunlara göre kazif üç nev´e ayrılır. Birincisi: vacıbdir. Şöyle ki: bir kimse, zevcesini kendisine tekarrüb etmemiş olduğu bir tuhr es­nasında başkasiyle zina eder bir halde görecek olursa bu kadından idde-tinin nihayet bulmasına kadar itizal eder. Kadın, o gayri meşru muka-renetden itibaren en aa altı ayda bir çocuk doğurursa bu çocuğun nese­bini kat´ için kazif, vacdb olmuş olur. Çünkü bu halde çocuğun zinadan hâsü olduğu yakin mesabesinde bulunur. Bunun nesebi nefy edilmezse kendisine veya sair kariblerine varis olur, kendisinin evlâdiyîe, mehari-miyle ihtilâtda bulunur. Bu ise caiz değildir. İkincisi : caizdir. Şöyle ki : bir kimse, zevcesinin zina ettiğini gö­rür veya zina etdiği kendince sabit bulunur veya zinada bulunduğunu emin bir şahısdan işidir veyahut zinası halk arasında şüyu bulur, bunun­la beraber arada bir çocuk bulunmaz veya bulunursa da zinadan hâsıl olduğu anlaşılmaz, tşte bu halde kazif, caizdir. Maamafih bu halde sü­kût edilmesi de caiz, belki efdal ve ehseiıdir. Çünkü bu takdirde zevç, talâka tevessül ederek hem kadını hem de kendi nefsini setr etmiş olur.

Üçüncüsü : haramdır. Bu ise yukarıdaki iki kısmın haricinde ola­rak zevceler ve ecnebiler hakkında yapılan kazifdir. Bu, kebairden sayı­lan bir seyyiedir. Elmuğnî.)

543 - : Liânın hikmeti teşrüyyesine gelince bu da, yukarıdaki be-yanatdan da anlaşıldığı üzere kazif suretiyle lâhik olan âri def etmek, şerefsiz veya iffetsiz bir refik veya refikadan halâs olmak, gayri meş­ru çocukların iltihakından aileleri sıyanetde bulunmak, zevciyyet huku­kuna vukubulan tecavüzden dolayı kati bir ayrılış ile bir nevi ceza ter-tib eylemek, başkaları hakkında da müessir bir ibret, bir mania teşkil edivermek gibi şeylerdir.

Gayrimeşru çocukları aileler arasına sokmıya cüret eden kadınlar hakkında dinen büyük, tahzirler mevcut olduğu gibi meşru çocukların neseplerini nefy eden erkekler hakkında da pek büyük teîıdidler vardır. «Hak Tealâ Hazretlerinin böyle bir erkekden ihticab edeceği, yani: o erkeği nazarı rahmetinden uzaklaştıracağı ve onu evvelin ve ´aharîn mu­vacehesinde risva edeceği» bir hadisi şerifde beyan buyurulmuşdur.

Filhakika zina fazihası, ne kadar büyük bir cinayet ise afif bir şah­sa zina isnadı da o kadar ağır bir cinayetdir. Böyle bir isnada haksız yere maruz kalan bir şahıs, arlanır, cemiyet arasında mevkii müşkilleşir. Binaenaleyh bu ân kendisinden gidermek için bir ser´î çareye teves­sül etmesi lâzım gelir ki, o da liân tarikidir.

Bunun aksine olarak bir kadının iffetden. mahrumiyeti, gayri meş­ru bir çocuk dünyaya getirmesi ise kocasına karşı en büyük bir cina­yetdir., Allah Tealâya karşı da pek büyük bir ma´siyetdir. Artık bir er­kek, böyle bir cinayetin ağırlığı altında hayatını idameye kadir olamaz, bundan kurtulmaya ve kendi ailesi arasına gayri meşru bir çocuğun so­kulmasına mani olmıya olanca kuvvetiyle çalışmak ister. Halbuki bu fazihayi isbat edecek beyyineden mahrum bulunur, yapmış olduğu ka-zifden dolayı da hadde müstahik görülür. Binaenaleyh böyle elnn bir du­rumda da bir erkek İçin liâne tevessülden başka çare bulunmaz.

Diğer bir bakımdan da bir kazif, ya doğrudur, vakıa mutabıkdır, ya değildir. Eğer doğru ise bundan dolayı liân icrası, kadın hakkında bir cezadır, kadın bu tarik ile nikâh nimetinden mahrum kalır, şerefini kay­beder, yapmış olduğu fazihanın bir nevi dünyevî azabına kavuşmuş olur.

Bu hâdise, başkaları için de bir müessir ibret dersi teşkil etmiş olur.

Bilâkis bu kazif, doğru değilse liân icrası* zevç hakkında manevî mesuliyeti müstelzim olacağı gibi onun hakkında dünyevî bir ceza ma­hiyetinde de tebarüz eder. Çünkü bu yüzden kendisini teşhir etmiş, zev-ciyyet nimetinden mahrum kalmış olacaktır. Bu elîm âkibet ise zevciy-yet hukukuna aykırı hareketlerde bulunacak sair kimseler için de bir müeyyid mania mahiyetinde bulunmuş olur.

Velhasıl : liân icrasının meşruiyeti, daha böyle bir nice mühim maslahatlara, hikmetlere müteveccih bulunmuşdur. Elverir ki, yerinde istimal edilsin. [32]

Zevç İle Zevce Hakkında Hiyabi Tefrika Sebeb Olup Olmayan Bazı İlletler :


544 - : Bir takım illetler, arızalar vardır ki, bunlardan birinin zevcde veya zevcede mevcudiyeti veya sonradan tahaddüsü halinde di­ğer tarafın hiyan tefrik ile muhayyer olub olamıyacağı islâm hukukun­da mühim bir mebhas teşkil eder. Muhayyer olduğu takdirde dilerse bu­na razı olarak nikâhı idame eder, dilerse razı olmayıb mahkemeye mü­racaat ederek usulü dairesinde tefrik kararı alır. Nitökim ileride görü-lecekdir. Bu illetlerin başlıcaları ise şunlardır :

(1) : Kara; kadının tenasül cehazında bulunub kendisine mukare­nete manî olan bir kemikdir. Böyle cehazı tenasülünde bulunan bir ke-mikden dolayı kendisine tekarrüb kabil olmayan kadına da «karna» de­nilir..

(2) : Retak; tenasül cehazında tenebbüt edib mücameat mahallini kapayan bir et parçasıdır. Cehazı tenasülünde zuhur eden et parçasından dolayı mücameat mahalli kapalı olan kadına da «retka» denir. Bahri Raikde retkanm tarifi, kamaya verilmişdir.

(3) : Af el; tenasül cehazının haricinde zuhur edib mukarenete mani olan bîr bezden ibaretdir. Kendisinde böyle bir mania bulunan ka­dına da «afla» denilir.

Minhetül´halikde afla ile karna bir gösteriimişdir.

(4) : Fetk; meni mecrasiyle bevl mecrası veya kubül ile dübür ara­sındaki inhırakdan ibaretdir. Buna «ifza» da denir. Elmuğni.

(5) : înnet- inanet; ademi iktidar denilen arızadır ki, erkeğin reculiyyet uzvu mevcut olduğu halde mücameate muktedir olmaması ha­lidir. Bu uzuv, gerek intişar etsin ve gerefk etmesin. Böyle tekarrübe muktedir olmayan erkeğe de «inniyn» denir.

înnet, ihtiyarlık, mütemadiyen aklî mesaî, dimağın fazla faaliyeti, ziyade havf ve haya, şiddetli şevk ve şetaret, âşıkane hayalâıt ve tasav-vürat, çokça mukarenet, istimta bilyed, taharet ve nezafetden mahrumiyet, nefret ve istikrahı mucib hâlât, asabî âfet, tenasül uzvunun fena teşekkülü gibi sebeblerden neşet eder ki, her birinin kendisine göre te­davi usulü vardır. Meselâ : ikinci ve üçüncü sebebden mütehassil innetin izalesi için fikir ve zihnin istirahati, son sebebden münbais innetin ref´i için de fennî ameliyat vesaire lâzımdır. Ancak ihtiyarlık dolayısiyle hâ­sıl olan innetin zevali kabil görülmemektedir.

Sihir yüzünden innete mübtelâ olanlar da vardır.

Seyyibe tekarrüb edebildiği halde bikre tekarrüb edemiyen veya ba­zı nisaya mukarenete muktedir olduğu halde diğer nisaya mukarenete kadir olamıyan bir erkek, tekarrüb edemediği kadına nazaran inniyn sayılır. Yalnız haşefe kısmını idhale kadir olan bir erkek, inniyn sayıl­maz.

(6) : Hisa; hâdimlik hali, yani : erkeklik uzvu mevcud olduğu< halde husyelerin çıkarılmış olmasıdır: Bu halde bulunan erkeğe «hasıy» denilir.

Husyelerin bulunmaması, gerek kesilmek ve gerek çekib çıkarıl­mak suretiyle olsun müsavidir. Bir hasiy, âleti tenasülü münteşir olma­dığı takdirde inniynden maduddur. Fakat husyesi bulunmamakla bera­ber erkeklik uzvu münteşir olan kimse, inneyn hükmünde değildir.

Fen. sahihlerinin beyanına göre husyeler, nıenevî maddenin kay­nağıdır. Husyeleri çıkarılmış olan bir erkek, erkeklikden mahrum, tena­sül vazifesini ifadan âciz olur. Validesinin rahmindeki bdr ceninin, husye­leri karnının içindedir, doğdukdan sonra dışarı çıkar, husyelerinin hiç­biri çıkmıyan veya biri çıkıb da diğeri mahallinde kalan hilkat garibleri-ne tesadüf olunmuşdur. Husyelerden yalnız birinin ftulunmaiması, innet ve akamete bais ve mukarenete mani olmaz.

(7) : Cüb, erkeklik uzvile beraber husyelerin kesilmiş bulunması halidir. Bu halde bulunan bir erkeğe «mecbub» denir. Yalnız erkeklik uzvu kesilmiş olan veya tenasül âleti düğme gibi pek ufak bulunan şahıs da mecbub saydır.

Mecbübiyet, bazan ıhilkî olur. Tenasül âletinden mahrum olarak do­ğan garaibi hilkate nadiren tesadüf olunur. Bazan da hayvanat tarafın­dan ısırılma, koparılana gibi bir sebepten dolayı ânz olur. Husyeleri ol­duğu halde tenasül âleti düğme mesabesinde bir et parçasından ibaret olan mecbublar, delk ve temas suretiyle ihbale kadir olabilirler ki, bun­lar, bu cihetle akîm sayılmazlar.

(8) : Şekz şekkâziyyet; mücameat ve muhaletadanevvel mıt-fenin nüzuliyle erkeklik -uzvunun intişar edememesi halidir. Zevcesini kendisine cezb ederetmez hablel´muhalete nutfesi nüzul edib badehu mukarenet için reculiyyet uzvu münteşir olmıyan kimseye de «şekkâz» denir ki, bu da inniyn demekdir. Fakat inukarenet edebildiği halde nutfesi nüzul etmeyen kimse, inniyn sayılmadığından bundan dolayı muhay­yerlik sabit olmaz.

Etıbbanın beyanına göre nutfenin çıkmaması, bevl mecrasının ya te-şennüc halinden veya meniyi kazîbe isal eden mecranın kapanmasından ıjeri gelir. Bu garip haletin muhtelif dereceleri vardır. Dimağın aledde-vam bir şey ile iştigali, kuvvei akliyyenin ıbozgunluğu, istimna ´bilyed de­mlen muzir, menhiyün anh âdet, bu hastalığı husule getiren sebebîer-dendir.

(9) : Cünun = cinnet; bir ihtilâli aklîdir ki işlerin, sözlerin akıl dairesinde cereyanını çok kere men eder.

Cinnet, İmam Ebu Yusüfe göre senenin ekserisinde devam ederse «cünunı mutbik» adını alır. Bunun dûnundeki cinnete de «cünunı gayri mutbik» adı verilir.

Bu halde mecnunlar, iki kısma ayrılır; Biri «mecnunı mutbak» dir ki, cinneti bütün vakitlerini ihata eder. Diğeri de «mecmını gayri mut­bak» dir ki, kâh mecnun olur kâh ifakat bulur.

(10) : Hunuset, bir şahısta hem tenasül uzvunun, hem de erkeklik âletinin mevcut olması halidir. Bu halde bulunan şahsa «hünsa» denir. Erkeklik dişilik cihetinden hangisinin galib olduğu bilinmediği, yani her iki uzuvdan bir anda tebevvül etdiği takdirde kendisine «hünsai müş-kü» denilir. Mukabili «hünsai vazıh» dır. Bunun hali tebeyyün etmedik­çe nikâhın sıhhatine hükm olunamaz.

Erkeklere mahsus bevl mevziinden tebevvül eden hünsa, erkek, ka­dınlara aid bevil mahallinden tebevvülde bulunan ıhünsa da kadındır. Çünkü herhangi uzvundan tebevvül ederse onun uzvu aslî olduğu diğeri­nin ise bir ânzai aybiyyeden ibaret bulunduğu anlaşılır. Her iki uzvun­dan tebevvül etdiği suretde ise sabıkı muteber olur. Binaenaleyh bunla­rın nikâhları caizdir. Şu kadar var ki, erkek olan hünsa, mücameate ka­dir olamazsa innîn ıhükmünde bulunur.

(Hanbelî fukahası hünsai müşikil hakkında ihtilâf etmişlerdir. Hırkfye göre bu hususda hünsanm sözüne müracaat olunur. Eğer ken­disinin erkek olub tabiatinin kadınlara meyyal bulunduğunu ifade eder­se kadınlar ile evlenebilir. Bilâkis kendisinin kadın olub« tab´ının erkek­lere meyi etmekde olduğum söylerse erkek ile evlenebilir. Çünkü bu, batın! bir hal olub buna vukuf ancak kendisinin ifadesiyle mümkün olur.

Miras ve diyet cihetine gelince kendi hakkında mirasını veya diye­tini azaltacak suretde ikrarı makbuldür. Fakat (bunları arttıaracak su­retde ikrarı kabul olunmaz. Çünkü kendisi bu hususda müttehem sayı­lır.

Böyle bir hünsânın imamet, velayeti nikâh hususunda ve başkası üzerine bir hak isbat ebmiyecek şeylerde de sözü kabul olunur.

Böyle bir hünsa, bir kadınla veya erkekle evlendikden sonra dönüb de hilafım iddia etse evvelce evlendiği cinsin gayriyle izdivacı hususun­da sözü makbul olmaz. Çünkü nefsini tekzib etmiş, hem erkek ile hem de kadın ile evlenmeği icab edecek bir hali iddiada bulunmuş olur. Şu kadar var ki, evvelce bir kadın ile evlenib de sonra «Ben kadınım, erkek değilim» derse bu ikrarına mebni nikâhı münfesih olur, mehrin sukutu hususunda sözü makbul olmaz.

Bilâkis erkek ile evlenib de sonra «Ben erkeğim, kadın değilim» der­se nikâhın feshi hususunda sözü makbul olmaz. Çünkü bu halde kendi lehine, başkasının aleyhine ikrarda bulunmuş olur.

Hanbelî fukahasından Ebubekre göre böyle bir hünsa, hali tebey­yün edinceye kadar kimse ile evlenemez. İmam Şafiînin mezhebi de böy­ledir, îmam Ahmedden de böyle bir kavlin mensus olduğu mervîldir. Çünkü böyle bir şahıs, kendisi için nikâhı ibahe edecek bir şeyin vücu-düne müstahik değildir. Elmuğnî.)

(11) : Cüzam, bedenin içerisinde sevdanın intişarından mütehaddis bir illetdir ki, âzamn mizaç ve heyetini ifsad, mahv ve sukutunu intaç eder, arız olduğu uzuv, evvelâ kızarır, sonra kararır, daha sonra kopa­rak dökülür. Her uzuvda tahaddüs edebilirse de en ziyade yüzde zuhur eder. Sahibine «meozum» denir.

(12) : Beres; mizacın fesadından naşi ´bedenin zahirinde zuhur eden şiddetli bir beyazlikdır ki, âzamn demeviyyetini izâle eder, kendisiyle teşe´üm olunur bîr illetdir. Sahibine «ebres» denilir.

(13) : Emrazı zühreviyye, tenasül uzvunda vesair azada zuhur ediıb sahibinin maluliyetine ve çok kere helakine sebebiyet veren bîr taklm korkunç illetlerdir.