- Lafzan Rivayet

Adsense kodları


Lafzan Rivayet

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Mon 17 October 2011, 09:06 pm GMT +0200
a. Lafzan Rivayet

Hadislerin Peygamber (s.a.)'den İşİtİldİği gibi kelimesi kelimesine aynen rivayet edilmesi asıldır. Zira Hz. Peygamber bir hadisinde; "Bizden bir ha­dis duyup da onu tıpkı duyduğu gibi rivayet eden kimsenin Allah yüzünü ak etsin [429] buyurmuş, hadislerin lafzan rivayetini bizzat kendisi teşvik etmiştir. Öyle ki, öğrettiği bir duada "nebi" yerine "resul" kelimesini kullanan Berâ b. Azib'i uyarmış ve "nebi" demesi gerektiğini söylemiştir. [430] Bu endişeden dolayı ashab-ı kiramın ekserisi hadis rivayetinden mümkün mertebe çekinir, ya da rivayetlerinde Hz. Peygamber'in kullandığı lafızları aynen nakletmeye özen gösterirlerdi. Nitekim İmrân b. Husayn (r.a.) bu ko­nuda şunları söylemiştir: "Eğer istesem, ara vermeden hiç bir hadisi de tekrar etmeden peşpeşe iki gün hadis rivayet ederdim. Fakat bazılarında gördüğüm Şu durum beni bundan vazgeçirmiştir. Ashabdan bazılarının görüp işittikleri­ne ben de şahid oldum. Ne var ki onlar, aslı hiç de dedikleri gibi olmayan hadisler rivayet ediyorlar. Ama bunu bilerek yapmıyorlar. Ben de onlar gibi olmaktan korkuyorum. [431] Bu anlayış ve dikkat içinde bulunan sahabiler, birbirlerinin rivayetlerinde gördükleri takdim-tehir veya bir kelimenin yerine eş anlamlısını koymak suretiyle yapılan değişiklikleri düzeltmişler, muhatapla­rını İkaz etmişlerdir. Nitekim Ubeyd b. Umeyr isimli bir şahıs, "Münafığın durumu, iki ayrı sürü arasında gidip gelen bir koyun gibidir [432] mealindeki hadisi okurken "el-âira" kelimesi yerine "er-râbiza" okumuştu. Onun böyle okuduğunu duyan Abdullah b. Ömer (ö.73/692), "Vah size vah! Resûlullah (s.a.)'in söylemediği bir sözü ona nispet etmeyiniz" demiş ve

Ubeyd'in bu yanlışını tashih etmiştir. [433] Bundan daha da ilginç olanı, rivayet esnasında kelimelerden de öte harfler üzerinde dahi titizlik gösterenler vardı. A'meş diye tanınan Süleyman b. Mihrân (Ö.148/765), böyle mütehassıs muhaddisierden bahisle, onların bu titizliğine karşı duyduğu minneti şu sözle­riyle ifade etmiştir:

"Hadis ilmi vaktiyle öyle insanların elinde bulunuyordu ki onlar hadise bir uav, bir elif, bir dal ilave etmektense, gökten yüzü-koyun yere düşmeyi tercih ederlerdi Bugün öyle raviler var ki, en değersiz bir meselede bile ye­min etmekten çekinmiyorlar. [434]

Hz. Peygamber (s.a.)'e ait olan hadislerin olduğu gibi orijinal lafızlanyla rivayet edilmesi son derece güzel olmakla birlikte, ravilerin birer insan olma­ları ister istemez hadislerin lafzan rivayetini zorlaştırmıştır. Bu durum ise ha­dislerin mânalanyla rivayeti meselesini gündeme getirmiştir. [435]

[429] Tirmizî, ilim 7; Ebû Dâvûd, İlim 10; İbn Mâce, Mukaddime. 18; Dârimî, mukaddime 24; Müsned, V, 183.

[430] Buhârî, vudû 75; Müslim, zikr 56; Tîrmîzf, dua 16; İbn Mâce, duâ 15; Dârimî, istizan 51; Müsned, IV, 285, 290, 292, 296, 299, 300, 302.

[431] Saâtî, el-Fethu'r-rabbânî, 1,167.

[432] Müslim, münafıkîn 17.

[433] Hatîb, Kifâye, s. 172; Subhi Salih, s. 64-65. Sahabenin hadis rivayetindeki çekingen tavırları konusundaki örnekler İçin bk. İbn Sa'd, Tabakât, III, 156,373; Buhârî, ilim 38, menakıb 25; Müslim, zekat 154; Ebû Dâvûd, ilim 4, sünnet 28; İbn Mâce, mukaddime 3; Dârimî, mu­kaddime 25, 28.

[434] Hatîb, Kifâye, s. 178; Subhi Salih, s. 65. İmam-i Malik'in de meriû hadisler konusunda çok titiz davrandığı belirtilmektedir. Süyûtî, II, 101.

[435] Hatîb, Kffâye, s. 188; İbnu's-Salâh, s. 213; Süyûtî, I, 98.