hafiza aise
Wed 11 May 2011, 04:57 pm GMT +0200
Kuss İbn Saide
Kuss İbn Sdide'yi, Ukaz panayırında kızıl devesinin üzerinde halka seslenirken tanıyoruz. Yüz yaşını geçmiş İyad kabilesinin reisi bu ihtiyar, gözünü geleceğe dikmiş ve gelecek olan Nebi hakkında insanları bilgilendirmekte ve ruhlarına tesir edecek ifadeleriyle onları imana hazırlamaktadır. Ukaz panayırında kızıl devesinin üzerine çıkmış, insanlara şöyle seslenmektedir:
- Ey İnsanlar!
Hepiniz bir araya gelin.
Giden herkes gitmiştir ... Her gelecek de mutlaka gelecek-
tir.
30 Suyüti, Hasaisu'l-Kübra, ı/43. Amir İbn Rebi'a devamla şunlan anlatacaktır:
Gün geldi, ben de Müslüman oldum ve gelip Allah Resülü'ne, Zeyd'in dediklerini bir bir anlattım. Selamını söyleyince toparlandı ve Zeyd'in selamını aldı. Ardından da, "kıyamet gününde tek başına bir iimmet" dediği Zeyd için şöyle buyurdu:
- Ben Zeyd'i cennette eteklerini sürüye sürüye yürürken gördüm.
Karanlık gece ...
Burç burç gökyüzü .
Dalga dalga deniz .
Göz alıcı yıldızlar .
Kameti bala yüce dağlar ... Akıp giden nehirler ...
Hiç şüphe yok ki, semada yeni bir haber var ... Şüphesiz, yerde de ibretlik olaylar ....
İnsanlara şöyle bir bakıyorum da, gidiyorlar, ama hiç geri gelmiyorlar; gittikleri yerde kalmaktan memnunlar da mı orada kalıyorlar?. Yahut bırakıp gidiyorlar ve orada uykuya mı dalıyorlar? ..
Allah'a öyle bir kasem ederim ki, bunda hiç şüphe yok. ..
Allah katında öyle bir din var ki, o din, sizin bu dininizden O'na daha sevimli...
Hani ya babalar, dedeler, atalar? .. Nerede soy-sop? .. Hani ya, süslü saraylar ve mermer binalar yükselten Ad ve Semiul milletleri? .. Hani ya, dünya varlığından gururlanıp da, "Ben sizin en büyük Rabbiniz değil miyim?" diyen Firavun ve Nemrut?.
Onlar zenginlikçe, kuvvet ve kudretçe sizden çok üstündüler. Ne oldular? Toprak onlan değirmeninde öğüttü, toz etti, dağıttı. Kemikleri bile eriyip gitti. Çatılan sökülüp süpürüldü. Şimdi onlann mekanlannı köpekler şenlendiriyor. Sakın onlar gibi gaflete düşmeyin, onlann yolundan gitmeyin!
Her şey fani; baki olanAllah ... Ortaksızve benzersiz, mutlak bir Allah ... Tapınılacak ancak O ... Doğmuş ve doğurmuş olmaktan münezzeh Allah ...
Evet, evet ...
Olup bitenlerde, gelip geçenlerde, bize ibret olacak çok şeyvar ...
Ölüm bir ırmak. .. Girecek yeri çok; ama akacak yeri yok. .. Büyük küçük, hep göçüp gidiyoruz.
Herkese olan, size ve bana da olacaktır.
Gerçekten de ölüm, beklediği Nebi'yi görerneden onu da kuşatacak ve onun için de vuslat, bir başka aleme kalacaktı. Ancak, ne büyük tevafuktu ki, onun Ukaz panayınndaki hutbesini dinleyenler arasında, gelmesini beklediği Son Nebi de vardı ve yıllar sonra onu tanıyanlar Allah Resülü'nü ziyarete geldiklerinde konu, İbn Saide'derı açılacak ve onun o gün anlattıklanyla hatıralar, hep beraber yeniden tazelenecekti."
31 Halebi, Sire, 1/318-321. Kuss İbn Saide'nin kabilesi ve ileri gelenlerinden Côrüd İbn Ald isminde bir zat, Abd-i Kaysoğullarından bir heyetle birlikte, namını duyduğu şahsın İncil'de anlatılan Zat olup olmadığını teyit maksadıyla huzur-u Risalete geldiler. Simasını gördüklerinde ünsiyet yaşadıkları bu Zat'a, ne ile gönderildiğini sorup cevaplannı alınca şüpheleri kalmamıştı; İncil' de geleceği müjdelenen Ahmed, o an karşılannda duran Zat'tı. Artık tereddüdü kalmayan Carüd, şunlan söyleyecekti:
- Seni hak peygamber olarak gönderen Allah' a yemin ederim ki, senin vasıflannı İncil'de görüp zaten biliyorduk. Seni, Meryem'in oğlu müjdelemiştir. Her an senin üzerine selam olsun ve seni gönderenAllah'a hamd olsun. Elini uzat ya Resı1Iallah! Ben şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur ve Sen de Allah'ın Resülü'sün.
ReisIerinin söylediği bu sözlerin arkasından heyet de kelime-i tevhidi getirerek teslimiyetlerini ilan edecekti.
Kıtlık zamanında, bir anda böylesine bir rahmet altında kalan Allah Resülii (sallallahu aleyhi ve sellem) sevinmiş ve aynı kabileden olmalan hasebiyle aralannda Kuss İbn Sdide'yi tanıyan birinin olup olmadığını sormuştu:
- Kuss İbn Saide'yi hangimiz tanımaz ki?. Hepimiz onu tanınz ya Resülallah, cevabını verdiklerinde:
- Peki, şimdi Kuss İbn Saide el-İyadi ne yapıyor, diye ilave edince:
- Vefat etti ya Resülallah, cevabını alacaktı. Arkasından buyurdular ki:
- Ben onu bir gün, haram aylarda Ukaz çarşısında, kızıl bir devenin üzerinde
görmüştüm; hepsini hatırlarnamakla birlikte, çok güzel ve hoşa gidici bir kelamla şöyle konuşuyordu:
- Ey İnsanlar! Bir araya gelip toparlanın, iyi kulak verin ve ezberleyin. Her canlı ölecektir. Her ölen de bir dalıa geri gelmeyecektir. Gelecek, mutlaka günü gelecek; gelecektir.
Bunlan söyledikten sonra, aralannda o gün bulunan birilerinin olup olmadığını sordu. Arkasından da ilave etti:
- Onun o günkü sözlerini hatırlayanınız var mı?
Kendisini dağ başında uzlete vermiş bu ihtiyar bilge, şiirlerinde de benzeri konulara değiniyor ve her fırsatta, Harem dahilinde Haşimoğullarından bir peygamberin geleceğini söyleyip duruyordu.
Bir şiirinde şöyle dediği anlatılacaktı:
- Yarattıklarını abes yaratmayan Allah'a hamd olsun. İsa'dan sonra, bizi başıboş bırakmayan ve lütufta bulu-
nan.
Aramızdan Ahmed'i gönderecektir ki, O gönderilen en hayırlı Nebi'dir.
Her bir canlı, nefes alıp hareket ettikçe Allah'ın selamı O'na olsun.