hafiza aise
Sat 23 April 2011, 02:45 pm GMT +0200
Kureyş'in Pişmanlığı
Her ne kadar Kureyş, "Bu işi biz yapmadık." diyerek görünürde bu resti çekmişti ama içine de bir kurt düşmüş, işin içinden daha az zayiatla nasıl sıyrılabileceklerini düşünerek çözüm arayışına girmişti! Endişelerini dile getirmek için Ebu Süfyan'ın yanına gelen Haris
305 Hz. Damra ile Kureyş'e üç teklif sunulmuştu: ı. Öldürülen Huzaalıların diyetlerini ödemek ki bunu tercih ettiklerinde maddi külfetini ödemek suretiyle işin içinden sıynlacaklardı. 2. Beni Nüfaselilerle olan ittifaklarını iptal etmek ki bununla Mekkeliler, Beni Nüfase'yi Allah Resülü ve ashab ile baş başa bırakmış olacaklardı ve Resülullah (s.a.s.) de, bunların üzerine yürüyerek çapuleuluk yapan bir kavmin hakkından gelecekti. 3. Karşılıklı olarak Hudeybiye Anlaşması'nın iptal edildiğini kabullenmek ki bu, Kureyş'in açıktan savaş ilanı anlamına geliyordu. Bkz. Vakıdi, Megazi, 1/787; Salihi, Sübiilü'l-Hiida ve'r-Reşad, 5/204205
İbn Hişam ve Abdullah İbn Ebi Rebia, liderlerine şu uyanda bulunacaklardı:
- Bu, düzeltilmesi gereken bir yanlıştır; şayet bu iş düzeltilip de yeniden sulh zemini bulunmazsa Muhammed, mutlaka buraya ashabıyla gelir ve belimizi büker!
Onları dinleyen Ebu Süfyan, derin derin düşünmeye başladı:
- Vallahi de bu iş, benim ne içinde bulunduğum, ne de tamamen dışında kalabildiğim bir iştir, diye başladı sözlerine. Bu sırada Kureyş'in ileri gelenleri de yanına gelmişlerdi. Bir lider olarak en kritik anlanndan birisini yaşıyordu ve Mekkelilere dönerek, çaresizlik içinde ve sitem yüklü şu cümlelerini söylemeye başladı:
- Bu, sadece bana yüklenilebilecek bir sorumluluk değildir! Vallahi de bu konuda ne bana danışılıp istişare edilmiş ne de böyle bir haberi alarak ben onu onaylamış bulunuyorum! Allah'a yemin olsun ki, şayet hislerim beni yanıltınazsa Muhammed mutlaka bize savaş açacaktır; ne yazık ki hislerim de hep doğru çıkmıştır! Muhammed'e gidip de O'nunla konuşarak, anlaşmayı yenilernesi ve süreyi de uzatmasını istemekten başka çıkar yol göremiyorum!
Kureyş'in içinde pişmanlık, dalga dalga yayılmaya başlamıştı.
Düne kadar meydan okumaktan başka seçenek kabul etmeyen insanlar, meselenin dehşetini düşündükçe yelkenleri suya indirmiş ve Ebu Süfyan gibi düşünmeye başlamıştı; ona:
- Vallahi de doğruyu söylüyorsun, diye mukabele ediyorlardı ve neticede, Ebu Süfyan'ı, Allah Resülü'yle konuşup süreyi uzatması ve anlaşmayı da yenilernesi için Medine'ye gönderme karan aldılar. Çok geçmeden Ebu Süfyan, kölesiyle birlikte Medine yollanna düşmüştü!306
Beri tarafta ise Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), Medine'de ashabına dönmüş:
306 Yolda giderken Usfan denilen yerde Büdeyl İbn Verka ile karşılaşacak ve onlann kendisinden önce gidip de Medine'ye bir haber uçurup uçurmadıklanm öğrenmek için çaba sarf edecek, bütün gayretlerine rağmen istediği cevabı alamayınca, develerinin tersini elindeki sopayla kanştıracak ve acve hurmasıyla kuş gagası denilen bir çeşit hurma çekirdeklerini gördüğünde onlann Medine' den geldikleri kanaatine ulaşacaktı. Bkz. İbn Hişam, Sire, 5/50; Vakıdi, Megazi, 1/792; Taberi, Tarih,2/154
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern)
- Şu anda Ebu Süfyan, anlaşmayı yenilernek ve süreyi uzatmak maksadıyla size gelmek üzeredir; ancak eli boş ve öfkeyle geri dönecektir, diyerek Mekke' de yaşanılanları etrafındakilerle paylaşıyordu. Fevkalade kritik bir noktaya gelinmişti. Burada taraflara ulaşacak bir haber, hadiselere yön verecek en önemli faktördü; Allah Resülü de, ashabına işte bu haberleri veriyordu!