saniyenur
Wed 6 July 2011, 10:34 am GMT +0200
Kur’ân-ı Kerim’de “Sünnet”in Bazı Anlamları
1- Kur’ân-ı Kerim’de “sünnet” lafzı yol, sîret, geçmişlerin izledikleri yol anlamında kullanılmıştır. Bu yol kimi zaman övülen bir yol olabilir, bu da hak ve hidayet yoludur. Yüce Allah’ın şu buyruğunda bu anlamda kullanılmıştır:
”Allah size açıkça bildirmek, sizi sizden öncekilerin sünnetlerine iletmek... ister.” (en-Nisa, 4/26)
Yani yüce Allah sizden öncekilerin yollarına iletmek ister. Bu da onların öğülmeye değer olan yollarıdır.[13]
“Sünnetullah: Allah’ın sünneti” bazan yerilen bir işe karşılık Allah’ın cezası anlamında kullanılmıştır. Bu da onun peygamberlerine karşı gelip, sapıklık ve batıl içerisinde kalmaya devam eden ümmetlerin helak edilmesi demektir. Yüce Allah’ın şu buyruğu bu kabildendir:
”Eğer (şirke) dönerlerse, kendilerinden öncekilerin sünneti muhakkak devam etmiş olur.” (el-Enfal, 8/38)[14]
Yani sırat-ı müstakimi bırakıp, başka yolları izledikleri için Allah’ın onları helak etmesi gerçekleşmiştir, geçip gitmiştir.
Yüce Allah’ın şu buyruğunda da bu anlamdadır:
”Öncekilerin sünneti de geçmiş bulunduğu halde...” (el-Hicr, 15/13)[15]
Bu da yalanlamaları üzerine yüce Allah’ın o kavimleri helak etmekte sünnet kıldığı yol anlamındadır.
2- “Sünen” lafzı geçmiş ümmetlerin karşı karşıya kaldığı defalarca tekrarlanan hadiseler ve olaylar anlamında da kullanılmıştır. Yüce Allah’ın şu buyruğunda bu anlamdadır:
“Sizden evvel birçok sünnetler gelip geçmiştir. Onun için yeryüzünde gezin dolaşın da yalanlayanların sonları nice oldu görün.” (Âl-i İmrân, 3/137)
Yani yüce Allah’ın peygamberleri yalanlayan ümmetler hakkında sünnet olarak kıldığı birtakım olaylar sizden önce geçip gitmiş bulunmaktadır.
3- “Sünnetullah” lafzı O’nun hükmü asla geri kalmayan, değişmez kazası anlamında da kullanılmıştır. Yüce Allah’ın şu buyrukları bu türdendir:
”Bu daha önce geçenler hakkında Allah’ın sünnetidir. Sen Allah’ın sünnetinde asla bir değiştirme bulamazsın.” (el-Ahzâb, 33/62)
“(İşte bu) Allah’ın öteden beri süregelen sünnetidir. Sen Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın.” (el-Feth, 48/23)
“(Bu) senden önce gönderdiğimiz peygamberler için de uyguladığımız sünnetimizdir. Sen bizim sünnetimizde hiçbir değişiklik bulamazsın.” (el-İsra, 17/77)
O halde burada sünnet yüce Allah’ın hükmettiği ve kesin olarak hükme bağladığı sabit, değişmez adet anlamındadır.[16] Son iki anlamı birbirine yakındır.
4- Kur’ân-ı Kerim’de İbrahim (a.s)’ın yaptığı şu dua birkaç defa tekrarlanmış bulunmaktadır:
”Rabbimiz onların arasından kendilerinden onlara âyetlerini okuyan, onlara kitabı ve hikmeti öğreten... bir peygamber gönder.” (el-Bakara, 2/139)
Yüce Allah peygamberi Muhammed -Sallallahü aleyhi vesellem-’a şöyle buyurmaktadır:
“Allah sana kitabı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediklerini öğretmiştir.” (en-Nisa, 4/113)
Bir başka yerde de yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
”O ümmiler arasında kendilerinden onlara karşı onun âyetlerini okuyan, onları arındıran, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Halbuki daha önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (el-Cuma, 62/2)
O halde (burada sözü edilen) “kitab” Kur’ân-ı Kerimdir. “Hikmet” ise sünnettir.[17]
Aynı zamanda hikmet ile nitelendirilen sünnet, burada Peygamber -Sallallahü aleyhi vesellem-’ın hidayeti, sözü, fiili ve sîyreti anlamındadır.
[13] Bk. İbn Kesir, Tefsir, I, 411, en-Nisa, 4/26. âyetin tefsiri; eş-Şevkanî, Fethu’l-Kadir, I, 452 aynı âyetin tefsiri.
[14] Ayrıca bk. eş-Şevkanî, Fethu’l-Kadir, bu âyetin tefsiri.
[15] Ayrıca bk. eş-Şevkanî, Fethu’l-Kadir, bu âyetin tefsiri.
[16] Bk. İbn Kesir, Tefsir, III, 49, el-İsra, 17/77. âyetin tefsiri.
[17] İbn Kesir, Tefsir, I, 475 ve I, 162; Ayrıca bk. eş-Şevkanî, Fethu’l-Kadir, V, 225, bu âyetin tefsiri; İbn Teymiye, Mecmuu’l-Fetâvâ, III, 363.