- Kuran Öykülerine Nasıl Bakmalı

Adsense kodları


Kuran Öykülerine Nasıl Bakmalı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
meryem
Sun 12 December 2010, 02:19 pm GMT +0200
Kur'an Öykülerine Nasıl Bakmalı

Kimi müslüman yazarlar, araştırmacılar ve konuşmacılar Kur'anın öncekilerle ilgili öykülerine yanlış bakmış, iyi niyetle de olsa bu öyküleri ele alırken izlenmesi gereken metodu izlememişlerdir. Okuyucu ve dinleyicilere uydurma, batıl ve mitolojiden öteye geçmeyen bir yığın söylenti, haber, rivayet ve ayrıntılar sunmuşlardır. Onları da israiliyyat ve Kitap Ehlinin haberlerinden ibaret olan batıl ve değiştirilmiş kaynaklardan almışlardır.

Öncekilerin Öykülerinden ibret yerlerini yakalamak, hurafe, uydurma ve israiliyyat bataklığına saplanmamak ve hem kendisini hem okuyucu ve dinleyicileri öykülerin ibret, anlam ve derslerinden alıkoymamak için onlara bakan kişilerin doğru ve sağlam bir metoda sahip olması gerekir. Bu metod Kur'an ve sünnetten alınır.

Kur'anı Kerimde öncekilerden anlatılan öykülere bakma ve onları bilimsel sağlam araştırma metodu ile ele alma konusunda işaretler bulunmaktadır. Kur'anın bu işaret ve yönlendirmelerinden bazıları şunlardır:[31]

 1- Öncekilerin Öyküleri, Geçmişin Bilinmeyen (Gayb) Haberleridir:
 
Kur'an'da öncekilerin öyküleri bilinmeyen (gayb) haberleri kapsamına girer. Çünkü Islama göre gayb (bilinmeyen) şeyler üçtür:

a- Geçmiş zamanın bilinmeyenleri. Bu da Hz.Adem'in Iblis'le ilişkisini, yasak ağaçtan yemesini ve cennetten yer yüzüne çıkarılmasını anlatan öyküsü, Nuh, Ad, Semud, Medyen öyküleri, îsrailoğulları ve peygamberlerini anlatan öncekilerin Öyküleri gibi.

Bunlar geçmişin bilinmeyenlerindendir. Çünkü geçmişte meydana gelmiş, bitmiş ve geçmiş haberler haline gelmiş olaylardır. Bize göre bunlar bilinmeyen (gayb)dir. Çünkü olaylarını görmedik, onlara tanık olmadık ve çağımızda meydana gelmemiştir.

b- Şimdiki zamanın bilinmeyenleri: Şimdi var olan, ama bizim görmediğimiz ve sesini işitmediğimiz valıklar gibi. Melekler, cinler ve şeytanlar gibi. Hatta yüce Allanın varlığı. Varlık olarak Yüce Allah da zamanın bilinmeyenleri (gaybı) kapsamına girer. Çünkü vardır ama bu dünyada biz onu göremiyoruz. Onun için Allaha inanmak, görmeden/gaybe inanmak kapsamına girmektedir.

c- Gelecek zamanın bilinmeyenleri: Kiyametin ne zaman kopacağı ve o saatte meydana gelecek olayiar, Yecuc ve Mecuc gibi insanlık tarihinde âyet ve hadislerin olacağını bildirdiği şeyler ve olaylar gibi. Diriliş suruna üflenmesinden müminlerin cennete ve kafirlerin cehenneme girmesine kadar geçen kıyamet sahneleri de geleceğin bilinmeyenleri kapsamına girmektedir.

tmanm altı temeline bakan kişi hepsinin bilinmeyenler ...  yasından    olduğunu    görür.     Onlara    inanmak ube/görmeden inanmaktır. Müminlerin birinci niteliği, aybe inanmalarıdır, islam düşüncesi de akılcı, bilimsel ve ybe jnanan bir düşüncedir. Gaybe inanmayan materyalist düşünce ise, inkara ve bilgisizliğe dayanan maddeci bir , düşüncedir.

Kur'an, öncekilerin öykülerini bilinmeyenler/gayb'den saymaktadır. Hud suresinde Hz.Nuh'un kavmini Allaha çağırmaya başlamasından tufanda boğulmalarına, O'nun müminlerle  beraber  gemide  kurtulup  yere  inmelerine kadar bütün öyküyü anlattıktan sonra bu olayların ayrıntılarının  Allahın  Hz.Peygambere  gayb  aleminden vahyettiği şeyler olduğunu belirtmekte ve şöyle demektedir: "Bunlar gayb haberlerindendir. Onları sana vahyediyoruz. Bundan önce ne kavmin, ne sen onları biliyordun"[32]

Yusuf öyküsünün sonunda da bu olayların gayb haberlerinden olduğuna Kur'an işaret etmekte, Allah bildirmeseydi peygamberin onları bilmesinin mümkün olmadğını belirterek şöyle demektedir: "Bunlar, gayb haberlerindendir,  sana vahyediyoruz/bildiriyoruz.  Onlar elbirliği edip  düzen  kurdukları zaman  sen  yanlarında değildin."[33]

Aynı   değerlendirme   Hz.Meryem   öyküsü   için   de yapılmaktadır.    Annesinin    ona    gebe    kalmasından

riz.Zekeriyya'nın korumasını üzerine almasına kadar Seçen olayları anlattıktan sonra Kur'an şöyle demektedir:

tsunlar^ gayb   habenlerindendir,   sana  vahyediyoruz. ieryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken

en yanlarında olmadığın gibi, çekişirlerken de yanlarında değildin.”[34]

Ayetten, kendilerini tapınakta hizmete adayan kişilerin aralarında çekiştikleri ve Meryem'in kefaletini üzerine almak için yarıştıklarını ve kalemlerini atarak kur'a çektikten sonra Hz.Zekerİya'nın korumayı üzerine almaya hak kazandığını anlıyoruz.[35]

 2- Sen Yanlarında Değildin:
 


Öncekilerin olayları geçmişin bilinmeyenlerinden olduğu için bu olayları ve ayrıntılarını sadece Yüce Allah bilmektedir. Hem geçmiş, hem şimdi, hem gelecekle ilgili bilinmeyenleri (gaybı) bilen sadece Yüce Allahtır. Şöyle buyuruyor: "Gaybın anahtarları yalnız O'nun yanındadır. Onları sadece O bilir."[36] "Deki, Gayb sadece Allahındır. Bekleyin, ben de sizinle beraber bekliyorum"[37]

Yüce Allah, bildirmesi ve göstermesi dışında hiçbir kimsenin gaybı bilemiyeceğini belirterek şöyle buyurmaktadır:" Deki, Allahtan başka, gökte ve yerde olan kimseler gaybı bilmezler. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler"[38] "Gaybı bilen O'dur. Razı olduğu peygamber dışında gaybını hiçbir kimseye de göstermez"[39]

Hz.Peygamber de, Allanın kendisine bildirdikleri dışında gaybı bilmediğini açıkça belirtmiştir. İnsanlara şöyle demeyi de Yüce Allah kendisine öğretmiştir: "Deki, Allanın dilediği dışında kendime ne bir yarar, ne bir zarar sağlayabilirim. Gaybı bilmiş olsaydım, daha çok hayır işlerdim ve bana kötülük de gelmezdi"[40]

Öncekilerin öykülerinin ayrıntılarını bilen sadece Allah olduğu için hiçbir kimsenin bilinmeyen yönlerine dalması ve bildiğini iddia etmesi caiz değildir. Hz.Peygamber bu ayrıntıları bize açıklamadığına göre, acaba onun dışında bu ayrıntıları açıklamaya kim ehildir? Halbuki vahiy son bulmuştur. Ondan sonra da Yüce Allah kimse ile konuşmamış ve o bilinmeyenleri kendisine bildirmemiştir!

Hz.Peygambere   öncekilerin   öykülerini   anlatırken Kur'anın ona söylediği  "Sen yanlarında değildin" sözü dikkatinizi çekmiştir. Bu sözle Hz.Peygamberin peygamber olmasaydı ve Allah kendisine onları bildirmeseydi onları bilemiyeceğini    belirttiği    gibi,    öncekilerle    birlikte bulunmadığını, aralarında olmadığını ve onlarla beraber yaşamadığını da belirtmektedir.

Hz.Peygamber için bu şeyleri söylemekten amacın onun peygamberliğini   ispat   etmek,   bu   haberlerin   Allah tarafından    olduğunu   bildirmek   ve   Hz.Muhammed peygamber  olmasaydı  onları  bilemiyeceğini  belirtmek olduğu doğrudur. Ancak "Sen yanlarında değildin"sözünden, öncekilerin öykülerini incelerken izleyeceğimiz metod ve yararlanacağımız kaynak konusunda Kur'anın bir espirisini görüyoruz.    .

Hz.Peygamber için söylenen bu şeyleri öykülerin anlatılmayan ayrıntılarına dalan, bu konuda rivayetler, haberler ve söylentiler nakleden herkese söylüyoruz. Böyle kişilere "Onlardan anlattığın şeyleri işlediklerinde sen yanlarında miydin? Onlar söylerken ve işlerken yanlarında mı bulundun? Onları işittin mi? Halbuki sen ne orada idin, ne yanlarında idin. Onlarla beraber de bulunmadın. Görmediğin ve tanık olmadığın şeylerin onların olduğunu nasıl söylersin?" diyoruz.

Bu adam "Ben başkalarından rivayet ediyor ve öncekilerden naklediyorum, onlardan nakleden ve bunları kendilerine nisbet eden kaynaklara bakıyorum" diyebilir.

Biz de ona diyoruz ki, "Kendilerinden naklettiğin kişiler onların yanında mıydılar? Aralarında mı yaşadılar? Halbuki kendilerinden aldığın raviler tsraüoğullarından olup öncekilerin olayları konusunda kendilerine güvenilmeyen kişilerdir. Aldığın kaynaklar her türlü tahrife ve değişikliğe uğramış israiloğulları haberleridir"[41]

 3- Onları Allahtan Başkası Bilmez.
 

Kur'an, Öncekilerin kişileri ve öyküleriyle ilgili kimi olayları Allahtan başka kimsenin bilmediğini belirtmektedir. Bu demektir ki onları İnsanlardan hiçbir kimse bilmez. Yüce Allah buyuruyor: " Nuh, Âd, Sernûd kavmi ve onlardan sonra Allahtan başka kimsenin bilmediği sizden önceki kişilerin haberi size gelmedi mi?"[42]

Ayetteki "Onları Allahtan başka kimse bilmez" sözü, insanlardan herhangi bir kişinin o ayrıntıları bilmesinin kesinlikle mümkün olmadığını ve onları bilmenin sadece Allaha ait olduğunu belirtir. Kur'anı Kerimin bu işareti, bize tarihe bakma, onu araştırma ve değerlendirme konusunda geçerli ve değerli bir ölçü vermektedir.

Şüphe yok ki insanların hayatı için kişilerin yazdığı, kalıba döktüğü ve naklettiği tarih çok yeni olup öncekilerin olaylarından  ve  ayrıntılarından  çok  az  şey  içerirken, sözkonusu olaylar ve ayrıntılardan çok şeyleri de içine almamıştır.  Kaldıki doğruyu  söyleyen  ilahi  kaynaklara dayanmayan salt beşeri tarihçiliğe, rivayet edilen materyal hakkında   şüpheler   uyandıracak   haklı   eleştiriler   de yöneltilmektedir.

Nitekim bu âyetten, öncekilerin tarihinde "kayıp halkalar" diye adlandırılan şeylerin olduğunu öğreniyoruz, insanlık tarihinin kaydetrru iiği ve hiçbir insanın bilmesinin mümkün olmadığı bu kayıp halkaların bilgisini Yüce Allaha bırakmamız,   onlara   dalmaktan   kaçınmamız,   Allanın kelamına karşı edepli olmamız, onun bize vereceği şeylerle yetinmemiz,   bilimsel   ve   metodoljik   olarak,   komin tın uzmanları   olarak   sözkonusu   halkaları   Allahm   bize bildirmediği sürece bilmediğimizi ve bilmemizin mümkün olmadığını itiraf etmemiz gerekir.

Bazı yazarların ve konuşmacıların bu âyete aykırı davranmayı kendilerine nasıl uygun gördüklerini ve kitap ehlinden daha önce yaşamış kimi kişilerin onları bilebileceğini nasıl düşünebildiğini anlayamıyorum!

Kur'an   "Onlardan   sonra  Allahtan   başka   k nsenin bilmediği kişiler" derken, yahudiler biz onları  biliyoruz,

diyorlarsa ve bu konuda birtakım rivayetler ve  ayrıntılar anlatıyorlarsa, onlara nasıl güvenilir?

Kur'anın apaçık ifadesine karşı çıkan ve kesin olarak inkar ettiğini ispat edebileceklerini iddia eden kişileri nasıl tasdik edebiliriz?

Abdullah Ibn Abbas, öncekilerin soylarıyla ilgili konuşan kişilerin sözleri kendisine nakledildiği zaman "Nesjpçiier yalan söylüyorlar" derdi.

Abdullah Ibn Mesud da bu âyete dayanarak c  ,.ekilen. soylarını  bildiklerini  iddia  edenlerin  yaian   soyicuu-söylüyordu.

Hz.Ali'ye bir adam gelmiş ve "İnsanların soyunu eti ı ben biliyorum" demiştir. Ona, Yüce Allanın "Ad, Semi Kes halkı ve bunlar arasında geçen çok nesiller" s&J.   > Sördün mü? diye sordu. Adam, ben bunların ço    m . nesebini  biliyorum,   dedi.   Bunun   üzerine   Hz-.Aü 'Sizden öncekilerin, Nuh, Ad, Semud ve Allahtaıı t.

kimsenin bilmediği onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi?" âyetini gördün mü? dedi. Adam sustu ve cevap veremedi.[43]

 4- Onlar Hakkında Onlardan Bilgi Sorma:
 
Kur'an, öncekilerin haberlerini, öykülerinin ayrıntılarım, olaylarını,  kahramanlarını ve yerlerini kitap ehlinden sormayı kesin olarak yasaklamıştır. Bu yasaklama, ashabı kehf öyküsü ve onların sayısı hakkında Öncekilerin ihtilafa düşmeleri anlatılırken yapılmaktadır. Yüce Allah buyuruyor:

"Karanlığa taş atar gibi "Mağara ehli üçtür, dördüncüleri köpekleridir" derler, yahut "Beştir, altıncıları köpekleridir" derler, yahut "Yedidir, sekizincileri köpekleridir" derler,-Deki, onların sayısını en iyi bilen rabbimdir. Onları pek az-kimseden başkası bilmez. Bunun için onlar hakkında kimse ile tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma"[44]

Onların sayısı, haberleri ve kimlikleri hakkında kimseden bir şey sorma. Evet, olar hakkında "Onlardan kimse"den bir şey sorma. "Onlardan kimse"ifadesi , karanlığı taşlar gibi, öncekilerin öykülerine ve haberlerine bilgisi olmadan dalabilecek, hayatları hakkında bilgisizce bilgiler vermeğe kalkışacak kişileri gösterir

"Onlardan kimse" sözünün en açık muhatapları kitap ehlidir. Yani yahudi ve hıristiyanlardır. Çünkü bunlar başkalarına karşı bilgiçlik taslıyor ve kendilerine Öncekilerin bilgilerini kendilerinin bildiği süsü veriyorlardır.

âyetteki yasak, Hz.Peygambere yapıdığı gibi, her müslüman içindir de. Çünkü Rasulullaha yapılan sesleniş, ümmetine yapılmış demektir. Bu yasak her yazar ve müellife yöneliktir. Onlara israiliyyata gitmeyi, öncekilerin öyküleriyle ilgili onlardan bilgiler almayı yasaklamaktadır.

Bu yasak aynı zamanda her konuşmacı ve vaiz içindir de.     Bunlara    da    israiliyyat    bilgileri    kullanmayı yasaklamaktadır.

Ashab ve tabiin bilginleri, bu âyetten bunu anlamışlardır. Öncekilerin öykülerinin ayrıntıları hakkında kitap ehline başvurmanın ve bu konuda onların söylediklerinden bilgiler aktarmanın yasak olduğunu anlamışlardır.

. Ibni Abbas, "Onlar hakkında kimse ile tartışma" ifadesi, onlarla ilgili sana anlattıklarımız yeterlidir, onlar hakkında tartışma yapma" anlamına gelir, demektedir.

Katade de"Onlar hakkında tartışma yapma" ifadesinin "Onlarla ilgili sana anlattıklarımız yeterlidir" anlamına gelir, demektedir.

Ibni Zeyd, "Onlar hakkında onların hiçbirinden bir şey sorma" ifadesinin, Ashabı Kehfin sayısı hakkında ehli kitaptan bir şey sorma, çünkü onların sayısını bilmezler, onlar hakkında kesin bilerek değil, karanlığa taş atar gibi şeyler söylerler, anlamına geldiğini söylemektedir.

Ibni Abbas, "Onlar hakkında onların hiçbirinden bir şey sorma" ifadesinde geçen "onlardan" maksadın kitap ehli olduğunu söylemektedir.

Mucahid, "Onlar hakkında onların hiçbirinden bir şey sorma" ifadesinde kastedilenlerin yahudiler olduğunu, Ashabı Kehf hakkında yahudilere bir şey sorma, onlarla ilgili sana bildirdiklerimiz yeteridir, demek istediğini belirtmektedir.

îbn Kesir, "Onlar hakkında onların hiçbirinden bir şey sonrama" âyetiyle ilgili şöyle demektedir: "Onların bu konuda bilgileri yoktur. Sağlam hiçbir bilgiye dayanmadan, karanlığa taş atar gibi kendilerinden birtakım şeyler uydurup söylüyorlar. Ey Muhammed! Allah sana hiçbir şüphe ve tartışma götürmeyen gerçek bilgiyi vermiştir."[45]

Seyyid    Kutup    da   şöyle    demektedir:    "Kur'an, peygambere bu konuda tartışma yapmamasını söylemekte, onlar   hakkında   tartışma   yapan   kişilerden   bir   şey sormamasını istemektedir. Bu da yarar sağlamayan ve müslümanın hakkında kesin bilgisi bulunmayan şeylerin peşine takılarak akıl gücünün israf edilmemesini öngören islamın metodu gereğidir."[46]

 5- Bihnediğin Şeyin Peşine Düşme:
 
Kur'andan bir âyet bize araştırma ve bilgi edinme yöntemini ve yarar sağlamayan konularda akli enerjinin tüketilmemesi gerektiğini öğreterek şöyle demektedir: 'Bilmediğin şeyin ardına düşme. Şüphesiz kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan sorumludur."[47]

Seyyid Kutup bu âyetin tefsirinde şöyle demektedir:" Bu âyet, akıl ve kalp için insanlığın çok yeni öğrendiği bilimsel metodu kapsayan ve ona hem kalbin istikametini hem de Allanın   denetimini   ekleyen   mükemmel   bir   metod belirlemektedir.

Hüküm vermeden önce her olay, her hareket ve her haber hakkında araştırıp soruşturmak ve emin olmak Kur'anın çağrısı ve islamın hassas metodudur. Akıl ve kalp ne zaman bu metoda uyarsa, inanç bilgilerinde kuruntu ve hurafelere yer kalmaz, yargı, sosyal ilişkiler ve yönetim alanında zan ve şüpheye yer kalmaz, araştırma, deney ve bilimler   alanında   yüzeysel   hükümlere   ve   kuruntu faraziyelere yer kalmaz.

Bilmediğin şeyin ardına düşme. Söylenen söz, yapılan rivayet, açıklanan bir sosyal olay, basite indirgenen bir hadise, seri bir hüküm veya itikadi bir meselede kesin , olarak bilmediğin bir şeye tabi olma."[48]

Kur'anın bilgi, inceleme ve araştırma metoduna işaret eden ve açık bir yasak içeren bu âyetten hareket ederek öncekilerin öyküleriyle ilgili Ku'an ve sünnetin bilgi vermediği şeyler konusunda kitap ehlinden bir şey almıyoruz.

Öncekilerin öyküleriyle ilgili israiliyyata başvurmama konusunda bu âyeti delil sayıyoruz. Çükü bu israiliyyat, hakkında bilgi bulunmayan şeylerle ilgilidir. Mitoloji, ve kuruntu kapsamına girmektedir. Bunların doğruluğundan araştırmacı emin olamadığı gibi, rivayetlerinin sağlamlığından da emin olamamaktadır.

Böyle oldukları sürece onları almamız, nakletmemiz ve kullanmamız caiz olmaz. Çünkü kesin doğruluğundan emin olmadığımız şeylerdendir.[49]

 6- Bir Fâsık Size Bir Haber Getirirse, Onu Araştırın:
 
Yüce Allah buyuruyor: "Ey inananlar! Bir millete kötülük edip yaptıklarınıza pişman olmamak için bir fasık size bir haber getirirse, onu araştırın"[50]

Bu âyet, fasıkîar kaynağına dayanan haberleri araştırma ve tahkik etme konusunda Kur'an'dan bize bilimsel bir metod vermektedir.

Şüphesiz fasıklar güvenilir olmayan kişilerdir. Aktardıkları haberlerde yalan, saptırma ve değiştirme olmaktadır. Onun için yaptıkları rivayet ve verdikleri haberler hakkında şüphe ve kötü zannın olması kaçınılmazdır. Bu rivayet ve haberleri eleştirme, araştırma ve soruşturmaya tabi tutmamız gerekir.

Bütün bunları müslüman görünen fasıklardan gelen haberler ve rivayetler hakkında uygulmamız gerekiyor da, kafirlerden bize gelen haberler ve rivayetler hakkında neden  uygulamayalım!?  Yahudiler,  israliyiyyat denilen bilgilerde   çok  profesyonelce  yalan  söyleyip  tahrifat yapıyorlar. Tarih, rivayetler ve haberler konusunda hiç de güvenilir değildirler. Onlardan gelen çok şeylerde uydurma, değiştirme, hurafe ve iddia özelliği bulunmaktadır.Durum böyleyken,   isailiyyat  bilgilerini  nasıl  alabiliriz?   Bütün çarpıklıklarına  rağmen onları nasıl kabul  edebiliriz ve Allanın  ne  önünden  ne ardından batılın  karışamadığı Kitab'ını onlarla nasıl açıklayabiliriz?

Kafirlerin haberlerini rivayet ederken daha çok sorgulamamız, araştırıp soruşturmamız gerektiği gibi, onlardan ancak doğru bildiklerimizi almamız gerekir. Bunlar da Kur'an ve sünnet tarafından doğrulananlarla sınırlı olmalıdır.

Bu iki  âyet  bize  araştırma  ve  bilgi  konusunda, öncekilerin   öykülerine   nasıl   yaklaşmamız   gerektiği konusunda Kur'andan eşsiz bir metod vermektedir.

Isra süresindeki "Bilmediğin bir şeyin ardına düşme" âyeti, bilimsel olarak araştırıp tahkik etmeden haberleri rivayet etmeyi yasaklamaktadır. Hucurat süresindeki "Bir fasık size bir haber getirirse, araştırın" âyeti de, başkaların söylediklerini araştırıp tahkik etmeyi gerektirmektedir.[51]

 7- Onlar Bilmiyorlar:
 
Yahudiler   bilmezler.   Bilgileri   kuruntu,   iddia   ve temennilerden başka bir şey değildir. Kur'an onlar için şöyle demektedir: "Onlardan bir kısmının okuyup yazması yoktur. Kitabı da bilmezler. Bildikleri sadece birtakım yalan ve kuruntulardır"[52]

, Yahudiler, müfteri ve yalancıdırlar. Allah adına yalan söyleyip iftira etmektedirler. Böyle olan kişiler insanlara iftira ve yalan söylemekten çekinirler mi? Öncekiler hakkında yalan söylemekten çekinirler mi? Tarihe ve ilme iftira etmekten sakınırlar mı?

Kur'anı Kerim, Allaha nasıl iftira ettiklerini şöyle belirtmektedir: "Allah fakirdir, biz zenginiz, diyenlerin söylediklerini şüphesiz Allah işitmiştir. Söylediklerini ve peygamberleri haksız yere ödürmelerini yazacağız. "Yakıcı azabı tadın" diyeceğiz. Bu yaptığınızın karşılığıdır. Yoksa, Allah kullara asla zulmetmez." Şüphesiz ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmayacağız, diye Allah bize söz verdi" diyenlere, deki; benden önce peygamberler size belgeler ve dediğiniz şeyi getirdi. Doğru söylüyorsanız, onları niçin öldürdünüz?"[53]

Yahudiler   peygamberlere,   suçsuz   temiz   kadın   ve erkeklere iftira ederler. Onlar hakkında yalan ve iftiralar yayarlar, onlara noksanlıklar ve alçaklıklar nisbet ederler. Hz.isa'nın    annesi    iffetli    Hz.Meryem    için    neler söylemediler!? Kur'an onlar için şöyle demektedir: "Bu, inkarlarından, Meryeme büyük bir iftira etmelerinden ve Allanın   rasulü   meryem   oğlu   İsa   Mesih'i   öldürdük, demelerinden   ötürüdür.   Oysa   onu   öldürmediler   ve asmadılar. Fakat onlara öyle göründü"[54]

^iler, müslümanları kıskanmakta, büyük bir istek,  kararlılıkla  onları   islamdan   geri  döndürmek 1 Mirler. Bu istek ve arzulannı içeren ve emellerini gerçe  -^ren  rivayetlerini  nasıl  alabiliriz?  Onların  iç yüzlerir Yüce AUah şöyIe belirtmektedir :"Kitap ehlinin çoğu, -^ kendilerine apaçık belli  olduktan  sonra  , âklarından  dolayı,  sizi,  inandıktan  sonra küfre döndür;-^ isterler "[55]

-'Üler hakkı gizler, başkalarını aldatmak ve batıla teşvik efnek için yajan ve batıı şeyier yayarlar. Yüce Allah buyuru>jr ; «^Uahın baptan indirdiklerini gizleyenler ve karşı ıg,;ıcja az bir ücret alanlar, midelerine ateşten başka bir şey <yemezjer Kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz, onla:i günahlarından arındırmaz. Onlar için acıklı bir azap vardır.[56]

"liler bile bile hakkı gizlerler .Yüce Allah buyuruyor: ^ızc   anacaklarım mı umuyorsunuz? Oysa onlardan bir takımı Aljahm sözünü işitiyor, ona akıllan yattıktan sonra bile bil* onu değiştiriyorlardı. "[57]

'dilerde güvenilir sağlam bilgi değil, rezillik ve naırıi  vardır. Çünkü sağlam bilgi, sahibine yarar sağlar,

onu ;s ^ı eder ve mutlu yapar. Hakla ve hakkın sahipleriyle yapar. Bilgi, sahibine bunlan kazandırmıyorsa, hiç

^dilerin yaptıkları bilmiyenlerin yaptıkları gibidir. sözleri bilmiyenlerinki gibidir, Kur'an, şayet bilmiş 0lSc:ırMı bu tür rezillik ve sapıklıkları yapmazlardı, deme \^^r Onun için bu söyledikleri ve yaptıklarıyla onlar " diyenler gibidirler.Yücc Allah buyuruyor:

"Ellerinde olanı doğrulayan bir peygamber Allah katından onlara gelince, kitap verilenlerden bir takımı, bilmiyorlarmış gibi, Allanın kitabını arkalarına attılar. Süleyman'ın hükümdarlığı hakkında şeytanların söylediklerine uydular. Oysa Süleyman kafir değildi, ama insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir olmuşlardı. Babil'de, melek denilen Harut ve Marufa bir şey indirilmemişti ki ikisi "Biz sadece imtihan ediyoruz, sakın inkar etme" desinler ve karı ile kocanın arasını ayıran şeyi insanlar onlardan öğrensinler. Zaten Allah'ın izni olmadıkça onlar kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek, faydalı olmayacak şeyler öğreniyorlardı. And olsun ki, onu satın alanın ahiretten bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şeyin ne kötü olduğunu keşke bilselerdi! "[58]

Bu âyetlerde yahudilerin bilgisinden söz eden cümlelere şöyle bir bakalım;

a- Bilgileri    "bilmiyorlarmış   gibi,    Allanın   kitabını dışlamaya" götürmüştür.

b- Bilgileri,    kendilerini    "İnsanlara   sihri   öğreten" şeytanlarla beraber yapmıştır.

c- Bilgileri, kendilerini "Zarar veren, ama yarar sağlamayan" şeyleri öğretmeye götürmüştür.

d- "Onu satın alan kişinin ahirette hiçbir nasibinin olmadığını" bildikleri halde bütün bunları yapmışlardır.

Bütün bu suçlar sebebiyle Kur'an, bilselerdi onları yapmazladı, demektedir. O halde onlar bilmiyorlar. "Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür. Keşke bilselerdi!" Bilselerdi, İman edip Allaha karşı gelmekten sakınsalardı, Allah katından olan sevap daha hayırlı olurdu.

Doğru  ve  yararlı  bilgi,   imana  götüren  ve  takvayı sağlayan bilgidir. Bilgi bu meyveyi vermiyorsa, yok sayılır.

Yahudilerin bilgisi onları bu yararlı ve güzel sonuca kendilerini   ulaştırmadığından   yok   gibidir.    Aksine, yahudilerin bilgisi onları ters bir sonuca götürmüştür. Onları bozgunculuklara,    sapıklıklara,    batıla    ve    yalanlara götürmüştür.

Yahudiler  kuruntu,   yalan  ve  temennilerden  başka bilmezler.   Bilmiyenlerle  beraber  oluyorlar  ve  onların davrandıkları    gibi   davranıyorlar.    Bilselerdi,    böyle yapmazlardı.

Yahudilerin bilgisi hakkında Kur'anın söylediği budur. Öyleyse, onların bilgi dedikleri şeylerine nasıl güvenebiliriz? Onların gerçekleri bildiklerini nasıl iddia edebiliriz? Onların bu yalan ve uydurmalarıyla batılın önünden ve ardın ulaşamadığı Allanın kitabını nasıl açıklayabiliriz?[59]

 İsrailiyyatı/Kitap Ehli Bilgilerini Rivayet Etmenin Hükmü:
 
Müslümanlar, israliyiyyat haberleri rivayet etme konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları mutlak olarak rivayet edilmesini yasaklamıştır. Bu konuda açık âyet ve hadislere dayanmıştır. îtim ve araştırma konusunda islamm metodunu gözönünde bulundurmuştur. îsrailiyyaü rivayet etmenin caiz olduğunu gösterebilecek kimi hadis ve sözleri de kendine göre yorumlamışlardır.

Bazıları da mutlak olarak israiliyyat haberleri rivayet etmenin caiz olduğunu söylemiş, bu konuda kapıyı ardına kadar açarak bu haberlerle tefsir, tarih ve öykü sayfalarını doldurmuş, Yüce Allahın kitabını onlarla tefsir etmiştir.

Bazıları da israiliyyat haberleri rivayet etmeyi şartlara bağlamış, sadece belirli alanla ilgili olanları almayı uygun görmüştür.

Bu konudaki görüşleri ve delilleri sergilemenin yeri burası değildir. Umulur ki "Açıklık ve kapalılık Arasında Kur'an'ın Müphemleri" konusunda başka bir çalışmada bunları belirtiriz.

israiliyyat konusunda araştırmacı alimlerin bakış açılarını benimsiyoruz. Delil ve hüccet olması yahut örnek ve destek yapılması için bu haberlerden herhangi bir şey rivayet etmenin caiz olmadığı görüşünü tercih ediyoruz. Onlardan olsa olsa yanlışlığını göstermek, teşhir etmek, uyarmak ve sakındırmak için rivayet edebiliriz. Alimlerin israiliyyat haberlerini sınıflandırmasını gördükten sonra bu konu ile ilgili görüşümüzü belirteceğiz.[60]



[31] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/29.

[32] Hud, 49

[33] Yusuf.102

[34] A|i imran,44

[35] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/30-32.

[36] Enam,59

[37] Yunus,20

[38] Neml,65

[39] Cin,26-27

[40] Araf, 188

[41] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/32-34.

[42] ibrahim,9

[43] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/34-36.

[44] Kehf,22

[45] İbn Kesir, Tefsir.3/78

[46] SeyyiO kutup.Fi Zilali'l-Kur'an, 4/2265 Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/36-38.

[47] İsra.36

[48] Seyyid Kutup,Fi Zılali'l-Kur'an,4/2227

[49] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/38-39.

[50] Hucurat.6

[51] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/39-40.

[52] Bakara,78

[53] AIÜmran,181-183

[54] Nisa, 156-157

[55] Bakara, 109

[56] Bakara, 174

[57] Bakara, 75

[58] Bakara, 102

[59] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/41-44.

[60] Dr.Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,  (2.Baskı) Konya 2005: I/44-45.



ceren
Thu 23 April 2015, 08:28 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim..