seymanur K
Tue 5 July 2011, 09:12 am GMT +0200
Kur'ân Ve Tefsircilerin Görüşleri
Muhâsibî mezhebinde Kur'ân'ın etkisi son derece açıktır; o, Şüphesiz bunda kalbi olan veya şahit olarak kulak verip dinleyenler için bir öğüt vardır [367] ayetine sıkça baş vurmakta ve kalbi olanlar için... ifadesenin aklı olanlar için... diye tefsir edildiğini söylemektedir. Mücahid: "Kalbin bir şeye şahitliği; kendine şahitliği olamaz, kalbin başka bir şeye tanıklığı da değildir" demiştir. Muhâsibî şöyle devam ediyor:
Mücahid: (bir rivayette) "Şahit, kalbin şahit olmasıdır, başka bir şeyin şahit olması değildir" derken, başka bir rivayette ise: "Veya kulak verenler; yani kulak verip dinlemeksizin kalp kendi kendine tanık olamaz" demiştir. Yine aynı şekilde: Şüphesiz bunda kalbi olan veya şahit olarak kulak verip dinleyenler için bir öğüt vardır ayetinde kalbin tanık olması, dikkatin toplanması iledir. Çünkü akıl ancak dünya endişelerinden soyutlanmak sureti ile ahireti düşünmek ve anlamakla meşgul olabilir. Dikkat bir konuya yoğunlaştığında aklı motive eder ve akıl, Allah'ın hoşnud olacağı hususları düşünmekten kendini alamaz.
Yine Ebu'l-Aliye: "Düşünceyi harekete geçiren nedir?" şeklindeki bir soruya: "Dikkatin bir konu üzerinde yoğunlaşmasıdır, çünkü kul dikkatini bir konuya yoğunlaştırırsa düşünür, düşünürse görür ve eğer gorebilirse, gösterir" [368] diye cevap vermiştir. Böylece Allah (c), akılları ile kendisine yönelenlerin, ilahî kelamı anlayacaklarını garanti etmiş ve: Şüphesiz bunda aklı olanlar veya şahit olarak kulak verip dinleyenler için bir öğüt vardır [369] buyurmuştur. Mücahid: "Şahit, kalbin şahit olmasıdır; gaib olması değildir; kalp o anda, gözle görmüş gibi gaybın sırlarına vakıf olur, kalbe sekinet veren Allah'ın kitabnı anlar ve bu durum devamlılık arzetmeye başladığında artık Rabbini gözü ile görüyor gibi olur"[370] demiştir. İleriki sayfalarda; kalp kelimesinin Kur'ân'da bir kaç yerde akıl manasına kullanıldığına ve kalbin, aklın mekanı olduğuna ilişkin metinler gelecektir. Muhâsibî; bu konuda Mücahid ve ona paralel düşünen diğer alimleri izlemiş ve: "Yüce Allah Onların kalpleri vardır, kalpleri ile düşünmezler[371] ve Onlara kulaklar ve gözler vermiştik [372]yani akıllar vermiştik buyurmaktadır" demiştir. [373]
[367] Kaf: 50/37.
[368] er-Riaye, s. 27 (Simth baskısı).
[369] Kaf: 50/37.
[370] Zemmu'l-Heva, s. 5.
[371] Metinde ya'kılune şeklindeki ifade Kur'ân-ı Kerim'de yefkahune şeklindedir. Çev.
[372] Ahkaf: 46/26.
[373] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003: 144-145.