saniyenur
Sun 22 January 2012, 12:14 pm GMT +0200
8- Ölüm Korkusu
a- Genel Olarak Korku ve Kaygı Kavramları
Korku, nedeni ve kaynağı bilinen bir tehlike karşısında gösterilen duygusal tepki olarak tanımlanmaktadır [462]. Korkunun kaynağı, fiziksel olabileceği gibi, sosyal aşağılanma, alay vb. gibi insanın toplumsal konumunu tehdit eden sosyal nedenler de olabilir [463]. Şiddeti yüksek olsa bile, süreli olan ve dış tehlikeyle orantılı olan korkuya normal, şiddeti yüksek olmakla birlikte, dış tehlikenin önem derecesine bağlı olmayan (irrasyonel) ve yüksek şiddette devam eden korkuya da normal dışı korku (fobi) denmektedir [464].
Kaygının ne mânaya geldiği konusunda psikologlar arasında bir görüş birliğinin olduğunu söylemek zordur. Bunun belki de en önemli nedeni, kaygının, öfke, korku, endişe, keder ve elem gibi heyecanların kompleks bir şekli olarak düşünülmesidir. Bütün bunlarla beraber kaygı, nedeni belirsiz ve bilinmeyen bir tür korku olarak tanımlanabilir. Buna göre kaygının en önemli özelliği, ferdi tehdit eden açık bir tehlike olmadığı durumlarda ortaya çıkmasıdır [465]. Bazı araştırmacılara göre kaygı, her canlı varlığın en temel duygularından birisidir [466] ve doğumla başlamaktadır. Çocuğun alıştığı, rahatça beslenip yaşadığı ana rahminden ayrılmasının, daha sonraki bütün ruhî çatışmalarının çekirdeğini teşkil ettiğini ileri süren bazı araştırmacılar, memeden kesilme ve hadımlık korkusu gibi bütün alışkanlıklarımız, ilgilerimiz ve sevdiklerimizden ayrılmamızı, birer kaygı kaynağı olarak değerlendirmektedirler [467].
Korku ve kaygı kavramları arasında bir çok benzerlik vardır. Korku sırasında meydana gelen fizyolojik oluşumların, kaygı sırasında da gözlenmesi [468] ve diğer bazı benzerliklerden dolayı bu kavramlar, psikoloji literatüründe çoğunlukla birbirlerine yakın ve benzer mânalarda kullanılmaktadırlar. Ancak bu kavramlar arasında küçük de olsa bazı farklılıkların olduğunu söylemek mümkündür. ,
Korku ile kaygı arasındaki en belirgin fark, korkunun kaynağının belirli, kaygının kaynağının ise belirsiz olmasıdır. Yani kaygıda da bir korku mevcuttur. Fakat bu korku şahıs tarafından bilinmemekte, dışardan gelmeyen tembihlerden ayrı olarak ortaya çıkmaktadır. Zira kaynağın belirginleşmesi durumunda kaygının yerine korkudan bahsedilecektir [469]. Yine korkunun kaygıdan daha kısa süreli ve daha şiddetli olması, kaygının ise daha hafif ve daha uzun bir zamana yayılması [470], korkunun nesnel, kaygının öznel bir tehdit karşısında gösterilen bir tepki olması, korku ile kaygı arasındaki belirgin farklılıklardan bazılarıdır. Ayrıca kaygıda insanın iç çatışmalarının önemli bir yer tutması ve kaygının korkutucu bilinç dışından kaynaklanması kaygıyı korkudan ayırmaktadır. Korkunun daha rasyonel, kaygının ise irrasyonel olması yani korkunun görünen tehlikeyle orantılı, kaygının ise orantısız bir iç reaksiyon olması, korkmuş bir insanın korkmakta olduğunu bilmesi, kaygı durumunda ise durumun bu kadar açık olmaması [471] bu iki kavram arasındaki diğer bazı farklılıklardır.
Birçok ortak noktası bulunan bu iki kavramla ilgili netice olarak şunları söyleyebiliriz. Korku, tehlikenin varlığını ve tanınmasını gerektirirken, kaygı bizzat ve özellikle bilinmeyen tehlike ihtimalinden ve beklentisinden kaynaklanmaktadır. Korku aynı zamanda bir nedenin bulunmasıyla kaygıdan kurtulmuş kaygı demektir. Kaygı bütün insanlarda bulunan bir tür gizli eğilim olup, içerik bekleyen bir boşluk biçimidir. Bu içerik bulunduğunda, yani belirli bir nesne, kararsız kaygıyı ele geçirdiğinde, kaygı korkuya dönüşmektedir. Kaygı da korku gibi derece farklılıkları göstermekte, zamana ve mekana bağlı olarak bir ölçüde değişmektedir. Fakat sorumlu bir etkenin bulunmaması, onu korkuda bulunabilen yeterince kolaylıkla saptanabilir bir özellikten yoksun bırakmaktadır. Bu nedenle kaygıdan genelde tekil olarak bahsedilirken, korku ise daha çok çoğul olarak kullanılmaktadır.
Ayrıca ne kadar çok korku nesnesi varsa, o kadar çok korku vardır. Bu iki ruhsal durum, ne kadar yakın olurlarsa olsunlar, karşılıklı olarak birbirlerini dışlarlar. Aynı psişizm içinde, ikisinin de aynı anda varolduklarına hiçbir zaman rastlanmaz. Buna karşılık sık sık birbirlerini izlerler, birisi yerini diğerine bırakabilir. Mesela kaynak belli olduğu anda kaygı yerini korkuya bırakır ve bunu genellikle bir rahatlama izler. Zira kaygı daha ızdıraplıdır ve adaptasyon bozucudur. Halbuki korku kaygı kadar ızdıraplı değildir ve adaptasyon sağlayıcı bir özelliği vardır. [472]
[462] Krş. Adnan Erkuş, Psikolojik Terimler Sözlüğü, Doruk Yayınları, Ankara 1994, s. 66.; Karen Horney, Çağımızın Tedirgin İnsanı, Çev. Ayda Yörükan, Tur Yayınları, İstanbul 1980, s. 52; Ayhan Songar, Psikiyatri, Serhat Yayınları, 4. Baskı, İstanbul 1980, s. 382.
[463] Krş. Erkuş, Psikolojik Terimler Sözlüğü, s. 66.
[464] Bk. Mahir Özcan, 15-17 Yaş Ergenlerinde Görülen Kaygı ve Korkular, Basılmamış Y. Lisans Tezi, Ankara Üni. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1984, s. 3; Erkuş, Psikolojik Terimler Sözlüğü, s. 66.
[465] Bk. Arthur I. Jersild, Gençlik Psikolojisi, Çev. İbrahim N. Özgür, Eko Matbaası, 4. Baskı, İstanbul 1983, s. 193-194; Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, s. 276; Erkuş, Psikolojik Terimler Sözlüğü, s 15
[466] Krş. Kaufman, Existentiali:sm and Death, s. 50.
[467] Krş. Songar, Psikiyatri, s. 79; Mehmet Tevfik Özcan, Ruhi Bunalımlar ve İslâm Ruhiyatı, Güven Matbaası, Ankara, 1985, s. 188; Eugene E. Levitte, “Endişe ve Sıkıntının Psikolojisi”, Der. M. Ulaş, Tıp Dünyası, 46 (4), s. 271-3 s. 272; Özcan Köknel, Zorlanan İnsan. Altın Kitaplar Yayınevi, 3. Basım, İstanbul 1993, s. 120; Zulüger, Çocuklarımızın Korkuları, s. 2-9.
[468] Krş. Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, s. 277.
[469] Bk. Levitte, Endişe ve Korkunun Psikolojisi, s. 178-179; Krş. Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, s. 277; Erkuş, Psikolojik Terimler Sözlüğü, s. 15.
[470] Krş. Cüceloglu, İnsan ve Davranışı, s. 277.
[471] Krş. Horney, Çağımızın Tedirgin İnsanı, s. 53; Özcan, 15-17 Yaş Ergenlerinde, s. 2.
[472] Krş. Mannoni, Korku, s. 37-40; Lepp, Death and Its Mysteries, s 47. Yrd. Doç. Dr. Faruk Karaca, Ölüm Psikolojisi, Beyan Yayınları: 145-147.