- Komedinin doğası

Adsense kodları


Komedinin doğası

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Sat 4 August 2012, 12:08 pm GMT +0200
Komedinin doğası
Celil CİVAN • 84. Sayı / EDEBİYAT


Slovenyalı filozof Alenka Zupancic, Komedi: Sonsuzun Fiziği (Metis, 2011) isimli kitabında genelgeçer komedi tahlillerinin aksi istikametinde bir teorik zemin kurarken, alışıldık komedi tariflerini elden geçirip düzelterek insanın “sonsuzluğu” üzerinden yeni bir paradigma denemesi yapıyor. Bugün teorik alanda komedi, daha çok insanın sonlu bir varlık olduğu, dolayısıyla komedinin bize bu sonluluğu ima ettiğini ifade eder. İfade etmek yanında aynı zamanda söz konusu “hümanist” yaklaşım sonsuzun imkânsızlığını da vurgulamış olur ki bu da sonsuzu ve imkânsızı düşünce alanından çıkarmak anlamına gelir. Bu elbette liberal ve hümanist alçakgönüllülüğün altında yatan önerme özetle şöyle: “Bizler sonlu yaratıklar, ölümlü varlıklarız ve hayatımız da mükemmel değil. Sonsuzun peşinde koşmak yerine bu varlığımızı kabul edip ona göre yaşamalıyız.”

Oysa Zupancic, -aşkın ve dolayısıyla metafiziğe gönderme yapan bir sonsuzluk düşüncesinde olmasa da- insanın hiçbir zaman sonlu olmadığını, aksine insanda içkin olan bir sonsuzlukla imkânsızı mümkün kılacak bir çekirdeğin olduğunu vurgular. Buna göre insan hiçbir zaman sadece insan değildir. Tam aksine insanlık durumunun kendisi insanın sadece insandan ibaret olmadığını, onun sonsuzlukla, evrenselle temas içinde bulunduğunu söyler. Trajedide sonlu insanla sonsuz evrenselin karşılaşması, komedide evrenselin somutlaşmasıyla gerçekleşir ki bu da evrenselin sonlu olduğu kadar insanın da sonsuz olduğuna işaret eder.

Zupancic için bir tarafta sonluluğun diğer tarafta da sonsuzluğun olduğu bir ikili sistem yoktur, insan dünyada var oldukça bu ikisi birbiriyle kesişir, yazarın ifadesiyle söylersek aralarında bir “sızıntı” oluşur. Burada söz konusu ikiliğin birbiriyle temas etmesine yapılan vurgunun altında sonluluğu öne çıkaran liberal hümanist ahlâka dönük ideolojik bir karşı çıkış vardır. Zira eğer komedi özelinde sonluluğa vurgu öne çıkarsa, insanın sonsuzluğu göz ardı edildiği gibi siyaseten bir boyun eğmeden de söz edilebilir: Biz bu’yuz, bu kadar. Daha fazlasını yapmaya çalışmanın anlamı yok!

Bu sadece siyasetle sınırlı bir durum da değildir; insanın varoluş kaygılarıyla da ilgilidir. İnsan, kendini “sonlunun içine” kapadığında yeryüzünde, gönlünde ve zihnindeki arayış da sona erer. Liberal ahlâkın o alçakgönüllü önermesi aslında “kibarca” şunu söyler: Boşu boşuna kendini arama.

İyi komedi kötü komedi
Zupancic’e göre biri iyi, diğeri kötü olmak üzere iki komedi türü vardır. Kötü komedi, insanın sonluluğuna övgü düzer. Onu okuduğumuzda, ekranda veya sahnede izlediğimizde kendimizi görüp hayatımızın aslında hiç de o kadar kötü olmadığı duygusuna kapılırız: Bakın, herkesin sizin gibi eksikleri, hataları var. Bunlarla yaşamayı bilmeli.

Oysa iyi bir komedi alçakgönüllü, sıradan insanların orta yerine aşırılıkları, abartısı olan, sürekli kendini çoğaltıp duran bir “sonsuz insan”ı bırakıverir ve hümanist bakışın ne kadar sıradan, sıkıcı ve dahası yüzeysel olduğunu ortaya çıkarır. İyi bir komedi bizlerin boş hayatlarına vurgu yapar. Ama şunu söylemekte de fayda var: Her iyi komedi, doğrudan veya dolaylı olarak siyasi-ideolojik bir itirazı dile getirmek zorunda değildir. Bazen “sonsuz insan”ın olay mahallini terk etmesiyle her şey eski düzenine kavuşabilir, bazen de “sonsuz insan” etrafına uyum sağlayıp bütün potansiyelini bir kenara bırakabilir. Hatta Zupancic’in de vurguladığı gibi aşırılıklarını söz konusu hümanist anlayışın gediklerini örtbas etmek için dahi kullanabilir. Ama yine de iyi komedide söz konusu ahlâkı ifşa edecek bir potansiyel her zaman vardır.

Zupancic’in teorik düzleminin önemi sadece komediyi tahlil etmesi değil, ondan içinde itirazı barındıran bir teklifle de çıkmasıdır. Bunda da şaşılacak bir nokta olmasa gerek zira Zupancic Slavoj Zizek’in de aralarında bulunduğu “Ljublijana Psikanaliz Ekolü”nün kurucularından biridir. Başka bir ifadeyle “ana düşmanı” liberal hümanist ahlâk ve liberal demokrasidir. Zizek’in sık sık dediği gibi söylersek: Güleryüzlü kapitalizm. Zupancic’in itirazları yerinde olsa da itirazının aşkın değil, içkin olduğunu; metafizik bir söylem yerine seküler bir iddia taşıdığını tekrar vurgulayalım.


Alenka Zupancic
Komedi: Sonsuzun Fiziği
çev. Tuncay Birkan
Metis Yayınları, 2011.

saniyenur
Sat 4 August 2012, 12:19 pm GMT +0200
Efendimizin mizah anlayışına ne kadar da benziyor değil mi? Zupancic'in görüşleri. Özellikle iyi bir komedi bizlerin boş hayatlarına vurgu yapar ifadesi İslam ile ne kadar da örtüşüyor..