- Kızımı kime vereyim?

Adsense kodları


Kızımı kime vereyim?

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
SevD@_GüLü
Sun 22 April 2012, 12:01 pm GMT +0200
                      Kızımı kime vereyim?

Genelde evlilik, mutlu ve huzurlu olmak için yapılır. Kuşkusuz mutluluk, güzel geçime bağlıdır, sevgi ve saygıya dayalıdır. Güzel geçimin temeli ise takva ve güzel ahlaktır. Diğer şartlar daha sonra gelir. Kadında olduğu gibi evlenecek erkeklerde de aranacak özellikler, huylar ve hasletler vardır.

Her şeyden önce aile reisi, damat adayını ve çevresini tanımalı, onun ahlak, fıtrat, sıhhat ve iş yönlerini araştırmalıdır. Ahlakı kötü, dini terbiyesi zayıf, aile hukukuna uymamasından korkulan kimselere kızını vermemelidir. Kızını zalim, fasık, bidat ehli, büyük günahlara dalan, din terbiyesi almamış ahlaksız birine veren kimse, hem dini açıdan hem de evladının saadeti açısından büyük bir hata yapmış olur. Ayrıca kötü ahlaklı kimseyi tercih ederek Allah katında sorumlu olur.

Bir kimse Hasan-ı Basri Hazretlerine (rh.a) gelerek, “Efendim! Kızımı isteyen birçok kişi var; hangisine vereyim?” diye sordu. Hasan-ı Basri (rh.a), “Sen kızını ahlakı güzel, Allah’tan korkan birine ver! Zira böyle bir kimse kızını severse ona iyi bakar, ikramda bulunur; sevmezse zulmetmez, haksızlık etmez!” diye cevap vermiştir. Evet, evlenmek isteyen bir kimse, mal, soy, güzel ve şöhret sahibi olanı değil; din ve takva sahibi olanı tercih etmelidir. Unutmamak gerekir ki para ve güzellik, mutluluk sebebi değildir. Sırf güzellik ve zenginlik saadet için yetmez. Hatta bunlar çoğu zaman aile için saadet yerine felaket sebebi olmaktadır. Kadın da erkek de dini için, takvası için, edebi için tercih edilmelidir. Bunun için Allah Rasulü (s.a.v) yuva kuracak gençlere, mutluluk için dindar, akıllı ve dengeli kadını tercih etmelerini tavsiye etmiş; bazen güzelliğin, zenginliğin ve nesebin afet sebebi olacağını hatırlatmıştır. (bkz. Bezzar, Müsned, nr. 1404; Heysemi, ez-Zevaid, 4/255)

Akıllı, dürüst, doğru sözlü, takvalı, terbiyeli ve sevimli bir erkek fakir olsa bile, bir zararı olmaz. İnsan kısa zamanda maddi fakirliğine bir çare bulabilir, fakat ahlak fakirliğine çare bulmak, dengeli insan olmak çok zordur. Bunun için hadis-i şerifte, akıllı ve ahlakı güzel bir erkeğin evlenme teklifinin geri çevrilmesi cemiyet için çok zararlı görülmüştür. Bir diğer hadiste ise şöyle buyrulmaktadır: “Kadın; malı, güzelliği, asaleti ve dindarlığı için nikah edilir. Sen dindar olanı seç ki elin toprak tutsun (evin bereketlensin).” Hadiste, erkeklere dindar kadını tercih etmeleri tavsiye edilirken, aynı tavsiye kadınlara da yapılmaktadır. Ayrıca şu hadiseye de kulak verelim:

KÖLESİ DAMADI OLDU

Merv şehrinde Nuh adında bir adam vardı. Bu adam şehrin reisi ve kadısı/hakimi idi. Geçim düzeyi yüksek olup zengin bir kimse idi. Kendisinin oldukça güzel ve olgun bir kızı vardı. Şehrin ileri gelenleri, onu istemişlerdi; fakat hiçbirisine evet diyememiş, kızını kiminle evlendireceğine karar verememişti. Kendi kendine, “Şayet kızımı filan kişiye versem filan kişi kızacak, filana versem filan darılacak” diye düşünüyordu.

Bu hakimin Mübarek isminde Hintli, takva sahibi bir kölesi/hizmetçisi vardı. Bir gün hizmetçisine, “Benim filan yerde, meyveleri güzel bir bağım var; senin oraya gidip onu korumanı istiyorum” dedi. Hizmetçi de bahçeye giderek bekçilik yapmaya başladı. Aradan bir ay geçmişti ki efendisi bahçeye gitti. Zaten ara sıra gider ve meyvelerin nasıl olduğuna bakardı. Bir gelişinde ona “Ey Mübarek, bana bir üzüm salkımı getir” dedi. Mübarek, hemen bir üzüm salkımını koparıp getirdi ve efendisine uzattı; efendisi üzümü çok ekşi buldu. Ondan başka bir salkım koparıp getirmesini istedi; ancak o da ekşi çıktı. Bunun üzerine efendisi “Bağda bu kadar güzel ve tatlı üzüm varken neden bana doğru dürüst, tatlı bir üzüm getirmiyorsun?” diye sordu. Mübarek “Efendim! Ben hangisinin tatlı, hangisinin ekşi olduğunu bilmiyorum!” diye cevap verdi. Efendisi “Hayret! Tam bir aydır buradasın da hangisinin tatlı, hangisinin ekşi olduğunu bilmiyorsun musun?” diye çıkıştı. Mübarek “Efendim, tadına bakmadığım için tatlı mı, yoksa ekşi mi olduğunu bilemiyorum!” dedi.

Mübarek onları yemekle değil korumakla vazifeli olduğunu biliyordu. Efendisi “Peki, neden hiç yemedin?” diye sorduğunda; Mübarek “Zira siz, sadece bana bağınızdaki meyveleri korumamı emrettiniz, yememi değil! Bu sebeple size ihanet edemezdim!” dedi. Bunları duyan kadı çok şaşırdı. Ayrıca onun bu haline hayran kaldı. Çünkü böyle bir hadiseyle ilk defa karşılaşmıştı. Hizmetçisine dönerek “Allah (c.c), sendeki emaneti korusun!” diye dua etti. Kadı, kölenin çok akıllı birisi olduğunu anladı ve ona şöyle dedi: “Ey genç! Senin bu halin çok hoşuma gitti; senin kölem olman hasebiyle bana itaat etmen gerekir!” Hizmetçi “Önce Allah’a (c.c) sonra size itaatim sonsuzdur!” diye karşılık verdi. Kadı “O halde iyi dinle! Benim oldukça güzel bir kızım var. Malı, makamı yüksek pek çok kimse onu istiyor; fakat ben hangisiyle evlendireceğimi bilemiyorum. Bu hususta bana bir yol göster” dedi. Genç hizmetçi şöyle dedi: “Efendim! Cahiliye dönemindeki kafirler evlenme şartları arasında asalet, nesep/soy, ev ve para ararlardı. Yahudiler ve Hristiyanlar güzellik ve zarafeti tercih ederlerdi. Hz. Peygamber (s.a.v) devrinde ise din ve takva üstünlüğü aranırdı. Zamanımızda ise insanların tercihi mal ve mülk olmuştur. İşte bu dört şıktan dilediğini seç!”

Bunun üzerine kadı “Ben din, takva ve emanet sahibi olanı tercih ediyorum ve seni kızımla evlendirmek istiyorum. Çünkü sende dine bağlılık, iyi hal, emanet ve güvenilirlik gördüm. Senin iffeti ve emaneti korumaya ne kadar sahip çıkabileceğini imtihan ettim” dedi. Hizmetçi “Efendim, ben basit bir Hintli köleyim; siz beni paranızla satın aldınız! Nasıl olur da beni kızınızla evlendirebilirsiniz? Hem kızınız benden razı olur mu?” diye sordu. Ancak kadı kararlı idi, şöyle dedi: “O zaman kalk eve gidelim, bakalım sonuç ne olur?”

Eve varınca hanımına, “Hanım, beni iyi dinle! Bu genç hizmetçimiz dindar ve takva sahibi birisidir. Ben onun halini ve istikametini çok beğendim. Onu kızımızla evlendirmek istiyorum, bu konuda sen ne dersin?” diye sordu. Hanımı “Söz sizindir; fakat ben kızımızın yanına gidip bu konuda bilgi vereyim, daha sonra sana cevabını getiririm” dedi. Kadın kızının yanına varıp babasının teklifini anlattı. Kız “Anneciğim, siz bana ne emrettiyseniz ben onu yaptım; sizin sözünüzden çıkmamaya gayret ettim. Bu konuda da size karşı gelmem; bilakis hoş karşılarım” dedi. Kızının böyle söylemesinden sonra kadı onların nikahlarını kıyarak evlendirdi; ayrıca onlara birçok mal verdi. Mübarek’in bir çocuğu oldu, adını Abdullah koydu. İşte bu çocuk, İslam aleminde Abdullah b. Mübarek (rh.a) diye bilinen; ilim, zühd ve takva sahibi, büyük hadis ravisi, meşhur alimdir. Dünya devam ettikçe insanlar ondan ilim ve hadis nakledeceklerdir.


Siraceddin ÖNLÜER

sumeyye
Sun 22 April 2012, 01:28 pm GMT +0200
Esselamu aleykum rahmetullahi ve berakatuh ; maşaallah Siraceddin Önlüer hocamizdan Rabbim c.c. razi olsun çok güzel özetlemiş..Ailelere okutmak gerekli böyle güzel konulari..Konuyu okumamiza vesile olan kardeşimden de Rabbim c.c. razi olsun..