hafiza aise
Wed 2 May 2012, 05:42 pm GMT +0200
KIYMETİ BİLİNECEK ZAMANLAR
Ağustos 2011 71.SAYI
İnsanoğlu dünya hayatında çalışıp çabalayarak yol kat etmeye uğraşır. Gayesi ise kazanç sağlamak, nafaka temin etmek, birikim yapmaktır. Aslında bize de zaten bunu yapmamız emredilmiştir. Ancak bir kaideyi unutmamak koşuluyla: insan dünyası kadar hatta daha fazla ahireti için de çalışmalıdır. Nitekim bu hususun önemine binaen Allah Rasulü Efendimiz (s.a.v) “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışın” buyurmuştur. Öyle ise yapmamız gereken zamanımızı iyi değerlendirmek, iki cihan için de dengeli bir yol tutturarak kaybedenlerden olmadan bir hayat sürdürmeye çabalamaktır.
İnsanın her iki cihanı da düşünerek kendisine bir yol çizmesi kolay değildir elbette. Fakat doğru metodu bulur, zamanını iyi değerlendirirse Allah’ın rahmetiyle kazananlardan olur. Günümüzde dünya hayatı meşakkatlerle doludur. Hayatımız eskiye göre daha zor, daha karmaşık bir hal almıştır. Pek çoğumuzun ömrü bu dünya uğruna heba olmaktadır.
Koşuşturma, telaş, kalabalık her yanımızı sarmışken üzerine bir de insanın nefsine hoş gelen pek çok şey sunulunca ne yazık ki ahiret hayatı göz ardı edilmiştir. Efendimiz de (s.a.v) bu hususa “İki nimet vardır ki insanların çoğu bunları değerlendirmede aldanmıştır. Sıhhat ve boş vakit” sözleri ile dikkat çekmektedir. Yani bizler dünya hayatına dalıp zamanımızı boşa geçirmekte, esas kazancın ahiret için çalışıldığı takdirde elde edileceğini unutmuş bulunmaktayız.
ÖZEL ZAMANLARDAN İSTİFADE EDİLMELİDİR
Halbuki zaman çok kıymetli bir hazinedir. Üstelik de hiçbir şeye yetişemediğinden yakınan bizler için daha da önemlidir. Hele bazı zamanlar vardır ki onlar tüm zamanların da ötesinde, tüm değerlerin üzerinde bir değerdedir. İşte mübarek gün ve geceler, mübarek üç aylar Rabbimiz’in bizler için kıymetli kıldığı böyle zamanlardandır. Yüce Rabbimiz seçtiği vakit ve yerlere bazı özel ikramlarda bulunur. Bize düşen ise bu ikramlardan olabildiğince istifade etmek, bu özel zamanları iyi değerlendirerek boşa geçirdiğimiz zamanlardaki gafletimizi bir nebze olsun telafi etmektir.
Rasulullah Efendimiz de bu zamanların önemi ve değerlendirilmesine binaen şöyle buyurmuştur: “Bütün hayatınız boyunca hayrın peşinde olun. Rabbiniz’in rahmet rüzgarlarının peşine düşün, onlardan istifade etmeye bakın. Çünkü Allah’ın rahmet rüzgarları eser. İsteyen kullar ondan istifade ederler. Allah’tan ayıplarınızı örtmesini ve sizi korkularınızdan emin kılmasını isteyin.”
RAMAZAN AYINI EN GÜZEL ŞEKİLDE DEĞERLENDİRMELİYİZ
Efendimiz’in (s.a.v) hadisi şerifte belirttiği rahmet rüzgarlarından biri ve belki de en önemlisi mübarek Ramazan ayıdır. Bu mübarek aya kavuştuğumuz şu günlerde bize düşen ise bu ayı en güzel şekilde değerlendiren, idrak edenlerden olmaya çabalamaktır. Rabbimiz bu mübarek zaman için “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun…” (Bakara, 185) buyurmuştur.
Bu mübarek ay tuttuğumuz oruçlarla, kılınan teravih namazlarıyla, okunan Kur’anlarla ve bin aydan daha faziletli olan Kadir Gecesi’ni içinde barındırmasıyla bizler için oldukça önemlidir. Ahiret hayatımız için bir kazanç, boşa geçirmekten yakınılan zamanlarımız için bir telafi vesilesidir. Bu mübarek ayın kıymetini bilmek ömrümüz için büyük bir yatırım yapmak demektir.
Öyle ise biz kullara düşen de tüm hayat koşuşturmacasını bir kenara bırakıp hiç olmazsa bu ayı en güzel biçimde değerlendirerek Rabbimiz’den kazananlardan olmayı temenni etmektir. Unutulmamalıdır ki rahmeti bol olan yüce Rabbimiz bu güzel zamanları biz kulları için bir kurtuluş vesilesi kılmıştır.
“Ramazan ayının ilk gecesi girince şeytan ve cinlerin şerli olanları zincire vurulur, cehennem kapıları kapatılır ve hiçbiri açılmaz. Cennetin kapıları açılır, hiçbiri kapanmaz ve bir seslenen şöyle haykırır: ‘Ey hayır isteyen! İbadet ve kulluğa gel. Ey şer dileyen! Günahlarından vazgeç.’ Allah’ın ateşten azat ettiği kimseler vardır ve Ramazan boyunca bu iş her gece yapılır.” (Hadis-i Şerif)
M. Saki EROL