- Kıyas ve Nassların TaIîli

Adsense kodları


Kıyas ve Nassların TaIîli

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
seymanur K
Wed 12 October 2011, 04:13 pm GMT +0200
Kıyas ve Nass'ların Ta'Iîli:


Kıyas üzerindeki tartışmaların temelini, nass'ların ta'Iîli [335] konusu teşkil eder. Sözlük bakımından ta'lîl (yin sebep ve illetini tesbit ve beyan etmektir. Nass'ların ta'Iîli de, bunların mânâlarını akıl ile kavrayıp ihtiva ettikleri hükümlerin il­letlerini (gerekçelerini) ortaya koyarak kıyas'a zemin hazırlamaktır.

Fakîhler, nass'ların ta'Iîli konusunda üç gruba ayrılırlar:

1) Ak­si isbat edilmedikçe asıl olarak nass'ların ta'lîlini kabul edenler.

2) Ancak bir delil karşılığında nass'ların ta'lîlini kabul edenler.

3) Asla nass'ların ta'îîlini kabul etmeyenler. Birinci gruba giren fakîhlere Ebû Hanîfe'yi, ikincilere Osman el-Bettî'yi (Ö. 132 H.) ve üçüncülere de İbn-i Hazm'i misâl olarak zikredebiliriz. [336]

İslâm Kukukçularının büyük çoğunluğuna göre, İmân ve ibâ­detlerle ilgili olan nass'ların dışında kalan ve özellikle muamelât­la ilgili bulunan nass'ların mânâları akılla kavranılabilir; dolayı­sıyla onların taşıdığı illet ve maksatlar tesbit edilebilir. Sözgelimi; içkiyi (hamr'i) yasak eden âyetlerden [337] bunun niçin yasak edildiğini anlamak mümkündür. Bunu anlayıp tesbit ettikten sonra, aynı illeti taşıyan şeylerin de, kıyas yoluyla, yasak olduğuna hük­medebiliriz. Ayrıca nass'ların gaye ve ruhu tesbit edilerek bir kı­sım küllî kaideler elde edilmiş olurki bir çok cüz'î olaylar, bu kai­deler sayesinde aydınlığa kavuşturularak hükme bağlanır. [338]

Kıyas'ı kabul etmeyenler, nass'ların ta'lîlini de kabul etmez­ler. Onlara göre bir nass'ın ma'lul (bir illete bağlı) olduğunu gös­teren bir delîl veya bir kayıt bulunmadıkça, o nass'ı ta'lîl etmek isabetsiz bir davranıştır.  [339] Halbuki Kur'ân ve Sünnet'te yer alan pek çok hüküm gerekçesi ile birlikte verilmiştir. Sözgelimi; Kur'­ân'da kısas cezası bildirildikten sonra, “Kısas'da sizin için hayat vardır...” [340] yani bu cezanın tatbiki sayesinde öldürme olaylarının önüne geçmiş olursunuz denilmiş­tir. Yine Hz. Peygamber, bir yıl, kurban etlerinin üç günden fazla evde   bırakılmamasını,  yoksullara  dağıtılmasını emretmiş; ertesi yıl ise, bu etleri saklayabileceklerini bildirirken, geçen yıl memle­kette gezginci fakirler bulunduğu için bunu yasakladığını açıkla­mıştır. [341] Bunlara kıyasen, gerekçeleri bildirilmemiş olan nass'­ların koymuş olduğu hükümlerin mânâ ve gayelerini de, İslâm'ın ruhu, genel prensipleri ve gözetmiş olduğu maslahatların ışığı al­tında, akılla idrak ve tesbit etmek niçin imkânsız ve isabetsiz bir şey olsun?

Nass'ların ta'lîlini, bilhassa Zahirîler şiddetle reddederler. Bu konuda, Zâhirîler'in ikinci ve en büyük imamları İbn-i Hazm şöyle der:

“Şerîatin her hükmünün bir sebebi vardır, diyemeyiz. Belki, şerîatin muayyen hükümlerinin sebebleri bulunduğu nass'la belir­tilmiştir, diyebiliriz. Sebebi nass'la belirtilmemiş olan hükümler, dilediği herşeyi yapan Allah'ın murad ettiği şeylerdir. Biz, kendili­ğimizden bir şeyin haram veya helal olduğunu söyleyemeyiz. Tanrı'mızın ve Peygamberimiz'in buyurduğu şeyleri ne arttırabiliriz, ne de eksiltebiliriz...

“Allah Teâlâ, kendisini Kur'ân'da nitelerken,'

“O, yaptığından mesul olmaz; onlar ise sorguya çekilirler.” [342]  buyurmuştur. Böylece Allah, bizimle kendisi arasında kıyaslanmıyacak kadar büyük bir fark bulunduğunu ve O'nun fiillerinde “niçin” in yeri olmadığını bildirmiştir. Allah'ın hüküm ve fiillerinde “bu niçin böyle oldu?” diye sorma hakkımız olmadığına göre, sebebler toptan bâtıl ve illetler elbette sakıttır. Ancak Allah'ın, bir işi şu veya bu sebebten yapmış olduğunu nass'la belirttiği şeyler müstesnadır. Esasen bu da, O'na sorulması caiz ol­mayan şeylerdendir. Buna göre hiç kimsenin, “niçin bu sebep şu hükme aittir de başkasına ait değildir?” demesi doğru olmaz. Yi­ne hiç kimsenin, “Allah, niçin bu şeye bir sebep tayin etti de öte­kisini sebebsiz bıraktı?” demesi caiz olmaz; çünkü bir kimse, or­taya böyle bir soru atarsa, Allah'a karşı gelmiş ve din'de küfre git­miş olur.” [343]

Burada İbn-i Hazm'in, nass'ların ta'lîli konusundaki meseleyi başka bir sahaya intikal ettirdiğini görüyoruz. O, nass'ların ta'lîli­ni, Allah'ı yaptığı işlerden sorguya çekmek, O'nun fiil ve sözlerin de yaratıcı iradesini ta'lîl etmek gibi bir şey sayıyor. Burada İbn-i Hazm, konudan tamamen uzaklaşmaktadır; çünkü fakîhlerce ka­bul edilen nass'ların ta'lîli, bu nass'ların maksat ve gâylerini tanı­mak ve onların şâmil olduğu mânâları tamim etmek, genelleştir­mektir. Bu ise, Allah'ın nass'larla neyi murad ettiğini tesbit etmek­tir, O'nun iradesini söz konusu yapmak değildir. [344]



[335] Ta'lîl, fıkıh usûlü terimi olarak kıyas karşılığı olarak da kullanıl­maktadır.

[336] M.E.  Zehra, Usûlü'1-Fıkh, s. 223,237.

[337] Mâide: 5/90,01.

[338] M.E. Zehra, Târihu'l-Mezâhib, s. 409.

[339] Serabsî, Usul, Kahire, 1372, c. II, s. 144.

[340] Bakara: 2/ 179.

[341]  Müslim, el-Câmi'u's-Sahîh,c. İÜ, s. 1561 (Adâhi: 28); Buhara, Adâhî: 16: M.E. Zehra, Usûlü'I-Füth, s.  212213,223,224.

[342] Enbiyâ: 21/23.

[343] İbn-i Hazm, el-İhkâm, c. VIII, s. 102,103.

[344] M.E. Zehra, Târihu'l-Mezâhib, s. 410.

Dr. Abdulkadir Şener, İslam Hukukunun Kaynaklarından Kıyas, Istıhsan Ve Istıslah, Diyanet İsleri Başkanliği Yayınları: 73-75.