saniyenur
Sat 28 May 2011, 11:08 am GMT +0200
Kitabet (Yazım) Kuvvet Bakımından Hıfzdan Düşüktür
Bilindiği üzere kitabet, zan ifade etmektedir. Bu durumda mertebe itibariyle o, ezberlemenin altındadır. Bu nedenle usûl âlimlerinin, ezberden dinleme yoluyla alman bir hadisle, yazılı olarak alınan hadisin çelişmesi durumunda, birinciyi (işitmeye dayanan) tercih ettikleri görülür. el-Âmidî (617/1220), rivayet yoluyla gelen haberlerin tercihini şöyle izah eder: "Haberlerden birinin râvisi, onu Hz. Peygamber (s.a.v)'den bizzat işiterek, diğeri de kitabet yoluyla aldığında, işitme yoluyla alınan rivayete, hata ve tahrif arız olma ihtimali daha az olduğu için bu tür bir rivayet, kabule daha lâyıktır."[523]
Öte yandan hadisçiler, sema' yoluyla rivayetin sıhhatinde ittifak ettikleri halde, münâvele ve mükâtebe yoluyla yapılan rivayetlerin sıhhatinde ihtilâf etmişlerdir. Bazıları nıükâtebenin cevazına kail olmuş ve Buhârî'nin (256/870) ta'lik yoluyla naklettiği şu rivayeti, buna delil getirmişlerdir: "Rasûlullah (s.a.v), bir seriyye kumandanına mektub vermiş ve onu belli bir yere kadar açıp okumasını tenbih etmişti. Kumandan da mektubu sözkonusu yerde açmış ve Rasûlul-lah'ın emrini, askerlerine duyurmuştur."[524]
Bazı hadisçiler ise Hz. Peygamber (s.a.v)'in bu mektubu ile delil getirmenin vâcib olmasını, Sahâbe'nin adaletine bağlamışlar, bu sıfatın haberde tebdil ve tağyire imkân bırakmadığını söylemişlerdir. Sahâbe'den sonraki nesillerde ise böyle bir nitelik bulunmadığından, mükâtebeyi delil kabul etmemişler ve kitabete cevap vermemişlerdir. Bu görüşü, Beyhakî rivayet etmiştir. Ancak bu, gördüğün gibi zayıf bir itirazdır. Doğru olan görüş, râvide adalet vasfı bulunduğu, yazılı nüshada da ona şüphe düşürecek bir unsur bulunmadığı müddetçe, her iki yolla da rivayetin muteber olmasıdır.
İbn Hacer (852/1448), bu konuda, şu değerlendirmeyi yapmıştır: "Mükâtebe yoluyla hüccetin olabilmesi için mektubun mühürlü ve onu taşıyanın güvenilir olması şarttır. Bununla birlikte, mektubu gönderen şeyhin yazısını (hattını), kendisine mektub gönderilen zâtın tanıması gerekmektedir."[525]
Hülâsa, yazma yoluyla yapılan rivayetlerde hata ihtimali, şifahî tarzda (ağız yoluyla) yapılanlardan çok daha fazladır. Bu yüzden Ibn Hacer'in de temas ettiği şartlara riâyet edildiğinde, böyle bir habere itimad etmek caiz olmakla birlikte, yine de kitabet yoluyla yapılan rivayette ihtilâf sözkonusu olmuştur.
[523] el-Amidî, el-îhkâm, IV, 334.
[524] İbn Hacer, Fethu'l-Bâri, I, 115.
[525] İhn Hacer, Fetuhl-Bâri, I, 115.