sidretül münteha
Wed 2 February 2011, 04:36 pm GMT +0200
38. KISMET
(Malların ve Menfaatlerin Bölüşümü) KİTABI
Bu bahis «Taksimde yakınlar, yetimler ve düşkünler bulundukları zaman ondan onlara verin» [1] ve «Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından erkeklere bir hisse vardır. Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından kadınlara da bîr hisse vardır. Bu hisse, kalan malın azında da çoğunda da bulunan belirli bir hissedir» [2] âyet-i kelimeleriyle Peygamber Efendimiz'in,
«(Peygamberliğimden önce) Cahiliyyet devrinde taksim edilen herhangi bir mesken, taksim edildiği cahiliyyet usulü üzerinde bırakılır. Taksim edilmemişken tslâm'ın yetiştiği meskenler ise, îslâmî usule göre taksim edilir.» ([3] hadisine dayanmaktadır.
Bu bahse dair konuşmamız üç baba ayrılmaktadır. Birinci bâb: Taksimin kısımları, ikinci bâb: Hangi şeylerin taksim olunup, hangi şeylerin taksim olunamadığı, taksim olunan şeylerin de nasıl taksim edilmesi gerektiği ve şartlarının neler olduğu, Üçüncü bâb da: Taksimin hükümleri hakkındadır.retiyle aralarında eşitlik sağlandıktan sonra herkesin kendi isteğiyle hisselerinden birini alması caiz olduğu gibi, hisse sahipleri arasında kura çekmek de caizdir. Ulema -her ne kadar bu taksimin şartlarında ve cari olduğu taşınılmaz malın cinsinde ihtilaf etmişlerse de- özet olarak bunda müttefiktirler. Zira taksimi istenen mal ya bir şey, ya birden çok şeyler olur. Eğer bir şey olursa ve parçalara ayrılmasıyla menfaat: azalmıyorsa, nitelik bakımından aynı olan eşit parçalara bölünmesinin caiz olduğunda ihtilaf yoktur ve hisse sahipleri bu taksimi kabule zorlanırlar. Fakat parçalara ayrılması ile menfaati azalan şeyin taksiminde İmam Mâlik ile tabileri ihtilaf etmişlerdir. îmam Mâlik «Parçalara bölünmesiyle -her birine bir ayak boyu kadar hisse düşmesi hali gibi- tamamen menfaatsiz bir duruma gelse bile, hisse sahiplerinden birinin isteği üzerine taksim edilir» demiştir ki onun tâbilerinden Kinane de bu görüştedir, imam Ebû Hanife ile îmam Şâfıî de buna katılır. Delilleri de yukarıdaki âyet-i kerimede geçen, «Bu hisse» kalan malirr azında da, çoğunda da bulunan belirli bir hissedir» [4]sözüdür. Îbnu'l-Kasım ise, «Taksimin caiz olması için -her ne kadar her bir hissede değer bakımından bir azalma olsa bile- parçalara aynlması yüzünden hisse sahiplerinin zarar görmemesi ve hisselerin menfaatsiz duruma gelmemesi şarttır» demiştir. îb-nu'I-Macişûn da, «Eğer her biri, kendisine düşen hisseden menfaat görebili-yorsa -bu menfaat, ortaklık halindeki menfaatten ayrı veyahut daha az da olsa taksim edilir» demiştir. îmam Mâik'in tâbilerinden Mutarrif de, «Eğer hisselerin hiçbirinde menfaat kalmazsa taksim edilemez. Fakat eğer bir kısmında menfaat bulunup bir kısmında bulunmazsa, o zaman -ister hissesi çok olan ister az olan kimse taksimi istemiş olsun- taksim'edilir ve diğerleri de taksime zorlanırlar» demiştir. Kimisi de «Eğer hissesi az olan kimse taksim isterse, diğeri taksime zorlanır. Fakat eğer hissesi çok olan kimse isterse, diğeri zorlanmaz» demiştir. Kimisi de bunun tam tersini söylemiştir. Fakat bu görüş zayıftır.
Bir mal eğer taksim edildiği zaman -hamam gibi- menfaati bir başka menfaata dönüşüyorsa, ortaklardan birinin isteği üzerine taksim edilir mi edilemez mi diye ettikleri ihtilaf da bu bâbtandır. İmam Mâlik, «Ortaklardan biri istediği zaman, taksim edilir» demiştir, ki Eşheb de bu görüştedir. îbnu'l-Kasım ise «Taksim edilemez» demiştir. îmam Şâfıî de buna katılır. «Taksim edilemez» diyenlerin delili, Peygamber Efendimizin,
«İslâm'da ne kimseye zarar vermek vardır. Ne de zararı kabullenmek...» [5]hadisidir. Taksimin cevazını benimsemiş olanlar da, yukanda geçen «Bu hisse kalan malın azında da, çoğunda da bulunan belirli bir hissedir» âyet-i kerimesine dayanmışlardır. «Taksim edilemez» diyenlerin delillerinden biri de Câbir'in babasından rivayet ettiği,
«Varisler kendilerine kalan bir malı paylara ayıramazlar. Meğer bölüsebilen bir şey ola...» [6] hadisidir.
Taksimi istenen malın birden çok akarlar olması haline gelince:
Bu akarların hepsi ya aynı cinsten, ya cinsleri değişik olur. Aynı cinsten oldukları zaman, ulema ne şekilde taksim edilmesi gerektiğinde ihtilaf etmişlerdir, îmam Mâlik «Her birisine ayn ayn değer biçilir ve hisseler arasında eşitlik sağlandıktan sonra kura çekilir» demiştir. îmam Ebû Hanife ile îmam Şafiî ise, «Her biri ayn ayn bölüşülür» demişlerdir. îmam Mâlik «Çünkü her birinin ayn ayn bölüşümünde ortaklann zaran daha çoktur» diye sebep göstermiştir. Diğerleri de «Her biri diğerlerinden ayn ve tek başına birer maldır. Nitekim Şuf a hakkı da her birine ayn ayn taalluk eder. Bunun için ayn ayn taksim edilmeleri lâzım gelir» demişlerdir.
Akarlann -bir kısmı bina, bir kısmı bağ, bir kısmı tarla olması hali gibi-cinsleri değişik olduğu zaman ise, kura ile taksim edilmesi gerektiğinde ihtilaf yoktur.
Mâlikî uleması, meyvalan olgunlaşmaya yüz tutan bir bahçenin taksim edilebilmesi için, meyvalann taksim dışı bırakılmasının şart olduğunda müttefiktirler. Çünkü eğer meyvalarla birlikte taksim edilirse, MÜZABENE demek olan yiyecek maddesinin yiyecek maddesiyle ağaç üzerinde satışı kabilinden olur. Fakat meyvası henüz olgunlaşmaya yüz tutmayan bahçenin taksiminde ihtilaf etmişlerdir. Îbnu'l-Kasım olgunlaşmaya henüz yüz tutmayan hurmalann, aşısı yapılmazdan önce taksimini kesinlikle caiz görmemiş ve buna «Çünkü yiyecek maddesinin yiyecek maddesiyle, birbirinden fazla olarak satışı kabilinden olur» diye sebep göstermiştir. Îbnu'l-Kasım aynca «Bunun içindir ki îmam Mâlik, henüz olgunlaşmayan hurmaları hurma ile ne veresiye, ne de peşin olarak satın almayı caiz görmemiştir. Aşı yapıldıktan sonra olmasını da caiz görmemiş, ancak «Eğer herbiri diğerine 'Meyvalar-dan benim hisseme düşenler taksime girsin, düşmeyenler ortaklık malı kalsın' diye şart koşarsa, o zaman caiz olur» demiştir.
Kur'a usulü ile mal taksim etmenin şekli de şöyledir: Evvela mes'elenin hesabı yapılır ve eğer herhangi bir payda kesir bulunuyorsa, kesirsiz olarak taksim mümkün oluncaya kadar çarpmaya devam edilir. Ondan sonra, eğer taksimi istenen mal -faraza- bahçe ise, her yerine ayn ayn olarak ve toprağının özelliği üe içindeki ağaçlann evsaf ve çeşitlerine göre değer biçilir. Ondan sonra hisseler arasında, biçilen değerlere göre eşitlik sağlamaya çalışılır. Çünkü, bazan herhangi bir bahçe veya tarlanın bir yeri, miktar bakımından üç katı olan bir başka yerinden değer bakımından daha üstün olur. İşte bütün bu işler görüldükten ve hisseler arasında eşitlik sağlandıktan sonra, ya ortaklardan her birinin adı bir kâğıda yazılarak katlanır ve kâğıtlar, hangi adın hangi kâğıtta yazılı olduğunu bilmeyen bir kimse.tarafından hisselere ayrılan yerlere atılır. Artık kimin adı hangi yere düşmüş ise, o yer o kimsenin olur, ya da yerlerin adlan değişik kâğıtlara, yazılıp katlandıktan sonra kâğıtlar bir torbaya koyulur ve her bir ortak elini torbaya sokup kağıtlardan birini çeker. Kâğıtta hangi yerin adı yazılı ise, o yer ona düşmüş olur. Şayet hissesi bir paydan fazla ise, elini bir daha torbaya koyarak bir kâğıt daha çeker ve hissesi tamam oluncaya kadar torbadan kağıtları çekme işi devam eder. İşte kur'a usulü ile malların taksim şekli böyledir. Fukaha bu kur'a usulünü, mallarını paylaşan ortaklardan herhangi biri itiraz etmesin diye vazetmişlerdir. Esasen şeriatta Kur'an'ın meşruiyetine dair birçok deliller de bnIlınmaktadır. Bunlardan biri,. Yûnus. Peygamber'in .olayım anlatan "Gemide olanlarla karşılık kur'a çekmişti de yenilenlerden olup denize atılmıştı" [7] âyet-i kerimesidir. Biri de «Meryem'in bakımını hangisi üzerine alacak diye kur'a oklarini atarlarken sen yanlarında değildin» [8]âyet-i kerimesidir. Sünnetten de, bir adamın öleceği sırada altı tane kölesini azat ettiğini ve fakat bu kölelerin değeri adamın bıraktığı malın üçtebirini aştığı içinPeygamber -Efendimiz'in bu köleler arasında kur'a çektiğine dair sabit olan hadis [9]de, kur'anm meşruluğunu gösteren delillerden biridir.
İster hisselere değer biçilip aralarında eşitlik sağlansın, ister bu iş yapılmadan, ortaklardan her birinin, karşılıklı rıza ve kendi isteğiyle hisselerden-birini alması suretiyle olan taksim de -yukarıda geçtiği üzere- caizdir. Çünkü taksim de, esasında bir satış olduğundan, satışta caiz olan hususlar taksimde de. caizdir. [10]
[1] Nisa, 4/8.
[2] Nisa, 4/7.
[3] Mâlik, Akdiye, 36/27, no: 35.
[4] Nisa, 4/7.
[5] îbn Mâce, Ahkâm, 13/17, no: 2340.
[6] Beyhâkî, 1/133.
[7] Şaffât, 37/87,
[8] Âli İmrân, 3/44.
[9] Müslim, Eyman, 27/126 no: 56; Ebû DâvÛd,./r£,,23/10, no: 3985.
[10] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/391-396.